MÜKEMMELE ULASMAK IÇIN MÜKEMMEL BIÇIMDE DEGERLENDIRMEK ZORUNDA OLDUGUMUZ KAYNAK: ZAMAN
“Mükemmel”
Tekamül etme yani gelisme
sürecinde son noktaya ulasmis. Baska bir deyisle “Kusursuz”.
Pek çok sifat gibi
objektif degil, kisiye göre az çok degisken olan bu kavramin yine de evrensel
kabul görmüs bazi kriterleri vardir. Ister somut olsun (bir alet, bir tablo)
ister soyut (bir konusma, bir sarki); bir ürünün varolus amacina göre
islevselligi, yani amaca hizmet etmesi, veya estetigi yani begeniye hos gelmesi
ana kriterlerdir.
“Mükemmellik”le ilgili
olarak çaglar boyu insanlar genellikle aleyhte konusmuslardir.
“Mükemmel iyinin
düsmanidir.”
“Daha
iyiyi yapmaya çalisirken iyiyi kaçiririz.”
Shakespeare
“Kusurlu da olsa bir
seyi yapmak, kusursuz hiçbir sey yapmaktan evladir.”
Robert
Schuller gibi sayisiz örnek vardir. Bu sözler makul insanlara göredir. Oysa:
“Makul insanlar
kendilerini dünyaya adapte ederler. Makul olmayanlar dünyayi kendilerine adapte
etmeye çalisirlar. Dolayisiyla bütün ilerlemeyi makul olmayanlara borçluyuz”.
G.Bernard Shaw
Nitekim mükemmele
ulasmak için çaba göstermek yanlis olsaydi Sinan Selimiye'yi, Da Vinci Mona
Lisa'yi, Shakespeare Hamlet'i yaratabilir miydi? Bilgisayarlarin gücü her 18
ayda bir ikiye katlanir miydi?
Mükemmeli
yaratabilmenin bazi ortak noktalari vardir. Eskilerin “istidat” dedigi dogal
yetenek vazgeçilmez bir öge olmakla birlikte tek basina hiçbir sey ifade etmez.
Yetenegin üstüne egitim, çalisma, sabir ve istikrar konmadikça mükemmele
ulasmak imkansizdir. Zira basarinin %5'i hüner, %95'i terdir. Dikkat ederseniz
parayi bunlar arasinda saymadim. Kuskusuz pek çok eserin ortaya çikmasinda
büyük önem tasiyan para, mükemmel tanimina uygun her yapitta vazgeçilmez
degildir. Öyle olsaydi bugün husu içinde Mozart'i dinleyemeyecek, büyük bir
hayranlikla Van Gogh'u seyredemeyecektik.
Mükemmeli yaratan
ögelerin ortak geregi zamandir. Arzu ettigimiz mükemmellige ulasabilmek için,
hele günümüzün yasam temposunda, en mükemmel biçimde degerlendirmek zorunda
oldugumuz sey zamandir.
Zaman kisinin sahip
oldugu en degerli varliktir. Zamani satin veya ödünç alamazsiniz, baskalarindan
dilenemezsiniz. Zaman demokratiktir. Trilyoner olan da, ekmek parasini zor
çikaran da, bir gün içinde 24 saate sahiptir. Zamanin yerine hiçbir sey ikame
edilemedigi gibi, bir kez israf edildi mi yeniden kazanilamaz. Zamanin etkin
olabilmesi için etkin bir biçimde kullanilmasi gerekir.
Eski Yunanca'daki
zaman anlamina gelen “Chronos” sözcügünün bati dillerinde “kronometre”,
“kronik” gibi pek çok türevi vardir. Eski Yunanda dinlence - oyun baslica yasam tarziydi. Eflatun ve Aristo isi
araç, oyunu amaç olarak görürdü.
Zamanimizi mekanik bir
biçimde organize eden saatlerin insan yasamina girmesi ise nispeten yeni bir
olgudur. Abbasi Halifesi Harun Resid'in 8. yüzyil sonunda Fransa- Almanya
Imparatoru Charlemangne'a gönderdigi hediyeler arasinda bulunan çalar saatin
tüm sarayi sasirttigini hepimiz tarih kitaplarinda okumustuk. 13 yy.da bati
orta çagi yasarken kulelerde saatlerin tek kolu vardi. Bu saat kulelerinin
baslica kullanim amaci insanlari ise veya özel olaylara çagirmakti. Insanlar
yasamlarini daha ziyade günes, ay, mevsimler gibi dogal olaylara göre
düzenlerdi.
Saatlerin yaygin
biçimde kullanimi, sanayi toplumunun dogusuyla baslar. Ortaçagin agir-aksak,
festivallerle-sölenlerle dolu yasantisinin yerini birdenbire yeni düzenin
çalisma temposu aldi.
Tarim toplumunda hasat
bitince is de biterdi. Nitekim o dönemde arabayla seyahat etmekte olan bir
yolcu arabanin tekerinin çikmasi üzerine onarilmasini beklerken çikip dolasmaya
baslar. Derken, kirda bir inek ve yanina yatmis bir köylü adam görür. Ne oluyor
diye basucuna geldiginde yatmakta olan adam gözünü açar. O kadar yaklasmis olmaktan utanan yolcu ne diyecegini
sasirir ve “Saat kaç?” diye sorar. Köylü yattigi yerden kolunu kaldirir, elini
yaninda duran inegin memeleri altina koyar ve asagi yukari tartma hareketi
yaptiktan sonra “Saat üçü yirmi geçiyor” der. Yolcu saatine bakar, gerçekten
üçü yirmi geçmektedir. Dayanamaz sorar köylüye “Hayret, dogru ama söyle
allahaskina, inegin memelerini tartarak saati tastamam nasil bildin? Inegin
memelerindeki süt miktarindan mi bu kadar dogru tahminde bulundun?”Köylü yine
yattigi yerden yolcuya “Gel sen de yanima uzan” der. Yolcu uzanir. “Simdi
sen de inegin memesini kaldir” der Yolcu
memenin altindan tutup yukari kaldirir. “Simdi gördün mü?” diye sorar köylü.
“Neyi görecektim ki” der yolcu. Köylünün cevabi kisa ve özdür: “Memenin altindan köyün saat kulesini”.
Sanayi toplumunda
fabrika sahipleri makinelerinin 24 saat çalismasini istiyordu. Vakit nakit
demekti. Yepyeni bir is gücü yaratilip saate göre disipline edilmesi gerekti.
Is için sabit bir süre, serbest zaman da denen is disi için ayri bir süre
kavramlari ortaya çikti.
“Zaman Yönetimi”
kavrami ise adeta dün kadar yenidir. Terim 1970'lerin sonunda ortaya çikmis,
1980'lerin basinda yöneticiler zamani yönetilmesi gereken bir kaynak
olarak algilamaya
baslamislardir. Bu egilimin ortaya çikmasinda yönetim danismani Alec Mac
Kenzie'nin “Zaman Tuzagi” adli kitabinin büyük rolü olmustur. Mac Kenzie,
yasami boyunca yöneticilerden edindigi deneyimlere dayanarak, zaman israfina
yol açan en önemli 20 faktörü siralamistir. Ama biz bunlarin içinden en önemli
birkaç tanesini açacagiz.
1.
Telefon
Telefon zaman tasarrufu için önemli bir araç olmakla
birlikte bazi yöneticiler için basta gelen zaman kaybidir. Bir kismi telefona
hep kendi cevap verir. Bazilari her arayanla uzun uzun konusur. Bir baska grup
da arayanla isini tam bitirmedigi için tekrar tekrar konusmak zorunda kalir.
Bu konuda en büyük
yardimci iyi bir sekreterdir. Iyi bir sekreter arayanlarin sorunlarinin
yarisini kendi halleder, edemediklerini de edebilecek kisilere yönlendirir.
Mutlaka sizin cevaplandirmaniz gerekenlerin de ön bilgisini alip sizin fazla
zaman harcamanizi önler.
Sekreteriniz yok mu? O
halde telesekreter kullanip hem çalismanizin kesintiye ugramasini önleyebilir,
hem de cevap vermek istemediklerinizi eleyebilirsiniz.
Telefonda konusurken
de sözü fazla uzatmadan sadede gelmeye ve lafi toparlamaya çalisin.
2. Randevusuz
gelen ziyaretçiler
Açik kapi politikasi
yöneticinin etkinligini hizla yok eden bir tutumdur. Kapinizi kapatip rahatsiz
edilmeden konsantre olmak sarttir.
Bir mesai arkadasi
odaya girip “Bir dakkan var mi?” diye sordugunda genelde cevabiniz “Tabii,
buyur” olur. Oysa “Ne vardi?” “Bekleyemez mi” “Su anda mesgulüm” cevaplarina
sik sik basvurmalisiniz.
Odanizda ziyaretçi
koltugu bulundurmamak da iyi bir yöntemdir. Insanlar ayaktayken lafi pek
uzatmazlar. Önemliyse disaridan bir sandalye getirtmek her zaman mümkündür.
Ancak bu yöntemin Türk örf ve adetlerine ne kadar uydugu ayrica düsünülmelidir.
Bir baska yöntem de
sizinle yasça veya mevkiice esit veya sizden üst konumda olan birini odanizda
kabul etmeniz degil, mümkünse ona ziyarete gitmenizdir. Böylece isiniz bitince
kalkip gitmek sizin elinizde olur.
3. Toplantilar
Yöneticilerin onda
dokuzu, toplantilarda geçirdikleri zamanin yarisinin bosa geçtigini
belirtiyorlar. Bir yönetici haftanin 10 saatini toplantida geçiriyorsa bunun
5 saati bosa gidiyor
demektir ki, bu da haftalik is veriminden %12 azalma anlamina gelir.
Hiçbir eylem, bir
toplanti kadar zamani dolduracak sekilde uzayamaz. Toplanti sürelerini denetim
altinda tutmak için sunlara dikkat etmelidir:
§ Toplantilari
mümkünse ya ögle tatilinin hemen öncesine ya da günün geç saatlerine
programlayin ki insanlar bir an önce bitirmek için can atsinlar.
§ Zamaninda
baslayip bitirin.
§ “Kalan
zaman”i gösteren bir saati herkesin görebilecegi bir yere koyun.
§ Gündemi
yazili olarak önceden dagitin ve gündeme sadik
kalin.
§ Yalnizca,
bulunmasi mutlaka gerekli kisileri çagirin.
§ Araya
baska laf girmesine izin vermeyin.
§ Sonuçlari
özetleyip dagitin; alinan kararlarin uygulanmasi için ilgili kisileri hemen görevlendirin.
4. Beklenmeyen
kriz durumlari
Burada size Isviçre'de bir
fabrikada gerçeklesmis bir olayi anlatayim. Fabrikada sekreterin biri, amirinin
cimcik atma suretiyle kendisini taciz ettiginden sikayet eder. Bunun üzerine
yönetim her iki tarafi da uzun uzun dinleyip kimin dogru söyledigini
arastirmakla vakit kaybetmektense, hem amirin hem sekreterin tazminatlarini
vererek isten atar.
5. Amaçlar,
öncelikler ve deadline'larin bulunmamasi
6. Karmakarisik
bir masa; daginiklik
Orta ögrenimimi
aldigim St Joseph'in bize asiladigi çesitli nitelikler arasinda en etkini
tertip-düzen olmustur. Ziyaretine gittiginiz birinin masasina bakarak onun St
Joseph'ten mezun olup olmadigini anlamaniz mümkündür. Mezunlardan biriyse bütün
kagitlari-dosyalari düzenli, bütün kalemleri ayni yöne bakar halde yan yana
dizilidir.
7. Baskalarinin
da yapabilecegi rutin islere ve ayrintiya dalmak
8. Ayni
anda çok sey yapmaya kalkmak ve gerekli süreyi yanlis hesaplamak
9. Yetki
ve sorumlulugu kesin çizgilerle belirlememek
10. Baskalarindan
gelen bilginin yetersiz, yanlis veya gecikmis
olmasi
11. Iletisim
ve talimat yetersizligi yaninda feedback olmamasi.
Yapilan eylemin
sonucunu veya etkisini görmek anlamina kullanilan “feedback”in olmamasi bir çok
isi gereksiz yere tekrarlamamiza yol açar. Buna asansör örnegini verebiliriz. Asansörde gideceginiz
katin dügmesine basinca isik yaniyorsa, o dügmeye bir daha basma geregini
duymazsiniz. Oysa bu isigin yanmadigi asansörlerde insanlarin ayni dügmeye
“acaba basmadi mi?” diye defalarca bastiklari tespit edilmistir.
12. “Hayir” diyememek
13.
Firma yöneticisinin gelismeleri takibine
imkan veren standartlarin ve ilerleme raporlarinin bulunmamasi
14. Yorgunluk
15.
Kararsizlik: Yapilacak is hakkinda
düsünmek, endiselenmek, bir kenara koymak, tekrar düsünmek, tekrar endiselenmek vs.
16.
Verimsiz çalisma: Önce isi analiz edip
nasil yapilacagini tasarlamadan, üzerine atlayip uygulamaya kalkismak.
Esi de çalisan
basarili bir endüstri mühendisi arkadasim Ergun Zoga pazar günleri esine disari
çikmayi her teklif edisinde esinin “çamasirlar bitmedi” cevabiyla
karsilasiyormus. Esiyle birlikte geçirecegi tek günün çamasir yüzünden heba
olmasina içerleyen arkadasim meslegi geregi edindigi bilgi ve deneyimle esinin
çamasir yikamak için kaç hareket yaptigini incelemis ve tam 1570 hareket yaptigini görmüs. Arkadasim hemen kollari
sivayip çamasirin en az ugrasiyla en kisa sürede nasil yikanacaginin eylem
planini çikarmis. Sonuçta ayni isin yalnizca 600 küsür hareketle
tamamlanabilecegini tespit etmis. Nitekim yeni yöntem uygulaninca çamasir
yikama süresi 6 saatten 3,5 saate inmis. Böylece arkadasim da esiyle pazar
keyfini yasama imkanina kavusmus.
17. Lüzumsuz
hatalar: Bernard Shaw söyle der: ”Bir isi dogru dürüst yapmaya vakit
bulamazsiniz ama tekrar tekrar yapmaya vakit bulursunuz” Üstlendiginiz isi bir
kerede, gerektigi gibi yapmaya dikkat edin.
18.
Planlama zaafi; isler programlandigi
gibi yürümedigi zaman alternatif planin hazir olmamasi.
19. Mikro
yönetim: Baskalarinin kendini gelistirmesine firsat vermemek
20. Karar
verme sürecini yönetmek yerine, rutin kararlarla bogusmak
Yetisirken, tipki is
konusunda belli aliskanliklar ve tutumlar edindigimiz gibi, zamanla ilgili
aliskanliklarimiz ve tutumumuz da belirlenir. Bu tutum günlük yasam hizimizla
ve zamani nasil algiladigimizla yakindan ilgilidir. Zamani nasil kullandigimiz
çogunlukla kendi iç degerlerimizi yansitir. Zamanimizi dogru veya yanlis
kullanmanin önemli olduguna bir kez karar verdikten sonra sahip oldugumuz
zamani uzatamasak da, daha bilinçli,
daha tatminkar, daha kaliteli bir biçimde kullanabiliriz.
Herkesin saati var ama
kimsenin vakti yok. Kendi kendinize kaç kez söylendiniz “Ah keske bir günde
daha fazla saat olsaydi” diye?
Zamanimizi para gibi
düsünüp bütçesini çikarabiliriz. Herhangi bir konu üzerinde bir saat
“harcamayi” planlayabiliriz. Ancak bu noktada para ile zaman arasinda büyük
fark vardir. Cüzdaninizdaki parayi harcarken içinden “Su on milyonu mu
çikarayim yoksa bu on milyonu mu?” diye düsünmeyiz. Bütün 10 milyonluklar
aynidir. Fakat iki farkli saat hiçbir sekilde ayni degildir. Farkli seyler
olur. Yorgunluk, açlik, algilama düzeyiniz farklidir. Gündüz veya gece olusu
farklidir. Bazi isleri belli bir saatte yapmak mümkünken diger saatlerde mümkün degildir.
O yüzden, bir sey
yapacaksaniz, onu yapmayi seçtiginiz zaman önemlidir. “Simdi ne yapayim?
sorusunu degil, “Bunu yapmak için en iyi zaman ne?” diye sorup isleri ona göre
planlamak gerekir.
Olayin özünde basit
bir bakis açisi degisikligi yatar:
“Is yapiyor olma
üzerine degil, sonuç üzerine yogunlasmak ”
Pek çok kisi günlerini
çilgin bir kosusturma içinde geçirir ama pek az sey ortaya çikar; zira dogru
seyler üzerine yogunlasmaz. Bu durum 80/20 kurali da denen “Pareto Prensibi”
ile açiklanir. Bu prensibe göre odaklanmadan veya konsantre olmadan gösterilen çabalarin
%80'i sonuçlarin %20'sini yaratir; sonuçlarin kalan %80'i çabalarin %20'siyle
elde edilir. Zaman yönetimi uygulayarak çabamizin çogunu karsiligini alacak
islerde yogunlastirmayi amaçlariz. Böylece zaman yatirimimizin geri dönüsü
yüksek olur.
Insanlar neden
zamanlarini yönetmezler? Zaman yönetiminin yararlarina ragmen çogu insan uygulamaz zira
-
Bilmiyorlardir.
-
Plan yapamayacak kadar tembeldirler.
-
Son anda is yetistirmenin yarattigi
adrenalin sarhoslugunun tiryakisidirler.
-
Kriz yönetiminden hoslaniyorlardir.
Kriz yönetimi veya son
anda is yetistirmek zaman zaman eglenceli olsa da çogunluk stres düzeyini
yükseltir, özel hayati berbat eder, yorgunluk yapar ve bazen de projelerin
batmasina yol açar.
Alan Lakein 1973'te
zaman yönetimiyle ilgili yazdigi kitapta “zamaninizi kontrol altinda
tutarsaniz, hayatinizi kontrol altinda tutarsiniz” der. Herkes zamana çok
farkli açidan bakar. Insanlarin %57'si hem simdiki zamana hem gelecege
oryentedir. %33'ü agirlikli olarak gelecege, %9'u yalniz simdiki zamana, %1'i
de geçmise odaklanir.
Toplumlarin da zamana
karsi tutumlari çok farklidir. Bazi toplumlar aceleci ve dakik oldugu halde
bazilari agir aksak davranir, saati önemsemez. Basarili yöneticiler,
profesyoneller ve ögrenciler gelecege veya hedefe oryentedir. Üretken, verimli
kisiler önceliklerini belirleyip zamanlarini ona göre programlarlar. Basarisiz,
vasifsiz kisiler yasadiklari ana odaklanmis kaderci, düzensiz insanlardir.
Kisi zamanini dogru
kullanma sorunu oldugunu bir kez kabul etti mi, zamanini programlamasi fazla
zor olmaz. Bunun baslica yollari sunlardir:
1. ÖNCELIKLERINIZI BELIRLEYIN
Etkin bir zaman
yönetiminde ilk adim zamaninizi programlamak degil, zaman stratejisi
gelistirmektir. Zaman stratejisi kisa bir öncelikler listesine dayanmalidir.
Öncelikleriniz neler? Kendinizi gelistirmek, mesleginizde ilerlemek, firmanin
üretimini, ihracatini, karliligini arttirmak vs. temel stratejik hedefler
olabilir. Bunlari belirledikten sonra bu hedeflere ulasmak için yapacaklarinizi
öncelik sirasina koyun. Hangisinin bugün, bu hafta, bu ay, bu yil yapilmasi
gerektigine karar verin. Zaten iyi bir sekilde yapilmakta olanlarin üzerinde
hiç durmayin. Zayif noktalara agirlik verin.
Yapmaniz gereken is
çok karmasik ve altindan kalkilamaz gibi mi görünüyor? Bir bütün olarak bakip
gözünüzü korkutmayin. Parçalara ayirip adim adim ilerleyin.
Zaman yönetimine
baslamaya karar verdiginizde gün içinde zamaninizi nasil kullandiginizin bir
çetelesini tutun. Her 15 dakikada bir ne yaptiginizi yazin. Günün sonunda dönüp
bakin ve zamaninizin nereye gittigini görün. Uzun dönemde veya kisa dönemde
ulasmayi amaçladiginiz stratejik hedeflerinize uygun kullaniyor musunuz? Bu
hedeflere ulasmanizi engelleyen seyleri mümkün oldugunca kaldirin.
Sabah ise baslar
baslamaz o gün için planladiginiz aktiviteleri siraya koyun. “A” öncelikleri,
sizi stratejik hedeflerinize yaklastiracak islerdir. Uzun dönemde size en
yararli sonucu saglamalidir.
“B” öncelikleri, A
önceliklerini destekler. Bunlar isinizin düzgün yürümesi için yapilmasi gereken
seylerdir.
“C”
öncelikleri, zamaniniz kalirsa yapabileceginiz, mutlaka gerekli olmayan
islerdir. A'larinizi, B'lerinizi de kendi içinde siraya koyup, güne A-1'den
baslayin.
Zamanin iyi ve üretken
olarak kullanim konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyor.Iste bu kurslardan
birinde zamani kullanma uzmani olan ögretmen, degisik mesleklerde çalisan
ögrencilerine, "Hadi küçük bir deney yapalim" demis.
Masanin üzerine
kocaman bir kavanoz koymus. Sonra bir torbadan irice kaya parçalari çikarmis,
dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerlestirmis. Kavanozda yeni bir tas
parçasi için yer kalmayinca sormus "Kavanoz doldu mu?"Siniftaki
herkes, "Evet doldu" yanitini vermis. "Demek doldu ha..."
demis hoca. Hemen egilip bir kova küçük çakil tasi çikartmis, kavanozun
tepesine dökmüs, kavanozu eline alip sallamis, küçük parçalar büyük taslarin
sagina soluna yerlesmisler... Yeniden sormus ögrencilerine; "Kavanoz doldu
mu?" Isin sanildigi kadar basit olmadigini sezmis olan ögrenciler,
"Hayir, tam da dolmus sayilmaz" demisler. "Aferin" demis zamani kullanma hocasi... Masanin
altindan bu kez de bir kova dolusu kum
çikartmis. Kumu kaya parçalari ve küçük taslarin arasindaki bölgelere tümüyle
doluncaya kadar dökmüs ve sormus yeniden, "Kavanoz doldu mu?"
"Hayir dolmadi" diye bagirmis ögrenciler yine "Aferin"
demis hoca. Bir sürahi su çikartip kavanozun
içine dökmeye baslamis. Sormus yine.... "Bu gördüklerinizden nasil bir
ders çikardiniz...?" Atilgan bir ögrenci hemen firlamis, "Su dersi
çikarttik. Günlük is programimiz ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni
isler için zaman bulabiliriz" "O da dogru ama" demis zaman
kullanma hocasi.... "Çikartilmasi gereken asil ders su; Eger büyük tas
parçalarini bastan kavanoza koymazsaniz daha sonra asla koyamazsiniz" Ve
ardindan herkesin kendi kendisine sormasi gereken soruyu sormus;
"Hayatinizdaki büyük tas parçalari hangileri? Onlari ilk is olarak
kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük
parçalari disarida mi birakiyorsunuz ?"
2. DELEGE EDIN (görevi bir baskasina yönlendirin)
Yapilacak isleri
mümkün oldugunca baskalarina delege edin. Delege etmezseniz islerin altina
gömülür, pek azini basariyla tamamlarsiniz. Eisenhower'in prensibi, acil ve
önemli olmayan hiçbir seyin kendisine getirilmesini kabul etmemekti. Acil
degilse bekleyebilirdi, önemli degilse baskalari ilgilenebilirdi.
Yapilacak isi
astlarina paylastirmayan veya mesai arkadaslariyla is bölümü yapmayan kisi pek
basarili olamaz zira çok uzun saatler çalismak kisinin dogru karar verme
yetenegini köreltir, motivasyonunu bozar. O yüzden, baskasinin da sizin kadar
iyi yapabilecegine inandiginiz isleri devredin ki siz mutlaka sizin ilgilenmeniz
gereken islere daha çok zaman ayirabilesiniz.
3. ERTELEMEYIN
Zaman kullaniminda en
çok yapilan hatalardan biri ertelemektir. Sevimsiz veya zor buldugu isleri
savsaklamak insanin yaradilisinda vardir. Rahmetli Adnan Kahveci “stres yaratan
sey, bekleyen islerdir” derdi.
Su önemli kagidi simdi
dosyalamak için 20 saniye harcayin ki aramak için sonra 30 dakika
harcamayasiniz.
Önemli bir telefon
numarasini hemen telefon fihristinize geçirin ki sonra bulmak için 10 dakika
ugrasmayasiniz.
Herkesin zaman zaman basina gelen
erteleme dürtüsünün sebepleri vardir. Sizin neden yaptiginizi bir kez teshis
ettiniz mi, üstesinden gelmeniz de kolaylasir.
3.1. O an yapmaniz gereken isten hoslanmiyorsunuzdur.
Yöneticiyseniz iyi
yapacagina emin oldugunuz bir astiniza devredin ama sevmediginizi gene de
söylemeyin. Durduk yerde gerginlik yaratmis olursunuz.
Bu yetkiniz yoksa, bir
mesai arkadasiniz veya meslektasinizla degis tokus edin. Bir gün onun
hoslanmadigi bir isi siz zevkle yapabilirsiniz.
Bir baska yöntem,
hoslanmadiginiz görevi bitirinceye kadar, severek yapacaginiz ise geçmemektir. Is bittiginde
kendinizi ödüllendirme sözü vermek de bazen ise yarar.
3.2. Proje, basinizi döndürecek kadar büyüktür.
Bu durumda küçük,
belli adimlara ayirin. “Baslamak bitirmenin yarisidir” sözünü bilirsiniz. Bir
ucundan baslayip her gün 1-2 adimini tamamlayin. Bir adimi tamamlamadan yarim
birakmayin.
Yapacaginiz isleri
önceligine göre siraya koyun ve en gereklisinden ise baslayin. Önemli seyler
dururken lüzumsuz islerle ugrasmayin.
Büyük bir projenin bir
çok küçük parçadan olustugunu unutmayin. Elma yerken hiç kimse bir lokmada
bütün elmayi yutamaz. Bir nokta seçer, ilk isirigi atarsiniz. Sonra bir isirik,
bir isirik daha, bir bakarsiniz elma bitmis.
3.3. Hemen karsiligini alamayacaksinizdir.
Proje uzun vadeliyse
bittigi zaman size saglayacagi yararlari hayal edin. Bir an önce bitirmenin
size verecegi keyfi düsünün.
3.4. Nasil altindan kalkacaginizi bilmiyorsunuzdur.
Önünüze yeni bir is,
yeni bir proje geldiginde ihtiyaciniz olan bilgiyi nerden bulacaginizi
arastirin. Bu bir telefon da olabilir, kütüphane de, bilen birine danismak da.
Yalniz burada dikkat edeceginiz husus, bilgi toplamakla oyalanmayi birbirinden
ayirmaktir. Olmayacak yerlerde bilgi arastirmak, ona buna danisip sohbet etmek,
isi savsaklamanin bir baska sekli olabilir. O
takdirde stratejinizi degistirmeniz gerekir.
3.5. Nereden baslayacaginizi bilmiyorsunuzdur.
Nereden olursa olsun
baslayin. Bir kagidin üstüne baslik atin. Gerisi yavas yavas akliniza gelecektir.
3.6. Nereye gittiginizi bilmiyorsunuzdur.
Uzun bir yolculuga
çikarken, varacaginiz yeri bilmiyorsaniz hangi yönde gideceginizi nasil
bileceksiniz? Hatta hangi haritayi yaniniza alacaginizi da... Bu durumda durun
ve sonucu göz önüne getirmeye çalisin. Nereye, ne zaman varmak istediginize
kesin karar verdikten sonra geriye dogru plan-program yapin.
Burada balik kilçigi
modelini göz önüne alin. Balik kilçiginda omurga benzeri bir ana uzanti, ona
bagli yan uzantilar vardir. Varmak istediginiz hedefi veya çözümlemek
istediginiz esas sorunu ana kilçik gibi ortaya koyun. Hedefin gerçeklesmesine
veya sorunun çözümüne katkida bulunacak faktörleri yan uzantilar olarak önceden
belirleyin. Böylece gereksiz ayrintilarla ugrasmak zorunda kalmaz, epey vakit
kazanmis olursunuz.
3.7. Akliniza yatmamistir.
§ Bunu
yapmak sizin isiniz olmadigini düsünüyorsunuzdur.
§ Baskasinin
görevi olduguna inaniyorsunuzdur.
§ Zaman
kaybi oldugu kanisindasinizdir.
Bu durumda iki temel
soruya cevap verin:
§ Yaparsam
ne kazanirim?
§ Yapmazsam
basima ne gelir?
Ilk soru sizi
yönlendirip motivasyonunuzu arttirabilir. Yaparsam ne kazanirim?
Artik baskasi
söyledigi için yapmiyorsunuz. Para kazanmak, patronunuzun- amirinizin gözüne
girmek, bir arkadasiniza yardim etmek veya daha çok sevdiginiz bir ise geçmek
için yapiyorsunuz.
Ikinci soru ilkinin
negatif seklidir. Yapmazsam basima ne gelir?
Amerika'da 2000
çalisani olan bir firmaya saglik sigortasi yapan bir sirket bir teklif
götürmüs. Firma çalisanlari teker teker sigortalanirsa yillik prim her biri
için 2000 $ olacakmis ama 2000 kisi birden sigortalanirsa primler 100 $'a
düsecekmis. Tek sart 2000 kisiden bir kisi bile eksik olmamasiymis.
Firmada çalisan herkes
bu muazzam indirimle sigortalanmak için can atmis; muhaberatta ayak islerine
bakan Joe hariç. Joe sigortalanmayi kesinlikle kabul etmiyormus. Araya ailesi,
arkadaslari, amirleri girmis, ne fayda. 1999 kisi çaresizlik içinde Joe'nun
ikna olmasini bekliyor, Joe ise nuh diyor peygamber demiyormus.
Olay öylesine büyümüs
ki sonunda Yönetim Kurulu Baskani'nin kulagina kadar gitmis. “Çagirin su Joe'yu
bana, ben onu ikna etmesini bilirim” demis Yönetim Kurulu Baskani. Joe'yu
çagirmislar, Yönetim Kurulu Baskani'nin odasina girmis. Çalisanlar disarda
toplanmis, uzun süreceginden emin olduklari bu konusmanin sonucunu merakla
bekliyorlarmis. Aaa., o da ne? 2 dakika sonra kapi açilmis ve Joe çikmis.
Herkes merakla “Ne oldu, ne oldu” diye sorarken Joe gayet sakin cevaplamis:
“Yönetim Kurulu
Baskani önüme iki kagit koydu: biri sigorta poliçesi, digeri istifa mektubu. Ya
bunu imzala ya bunu”dedi. Eee, hiç kimse benimle bu kadar kesin bir dille
konusmamisti. Poliçeyi imzaladim tabii”
Burada sizi motive
edecek sebep, size zarar verecek seyi önlemektir. Bu zarar para kaybi,
amirinizden azar isitme, esinizi kizdirma, çocugunuzu üzme olabilir.
O yüzden yapilmayi
bekleyen ise bir bakin ve onu yapmak size ne yarar saglayacak, tanimlayin.
Genelde ilk tanim negatif olur.
“Ütüyü yapmazsam
giyecek sey bulamam.” Pozitif motivasyon daha çok etkindir. Onun için ifadeyi
degistirin.
“Çamasirlari ütülersem
her an elimin altinda giyecek kiyafetim olur.” Bunun önemi bir tarafa, ya size
saglayacagi öteki yararlar?
§ Aklimda
beni rahatsiz etmesinden kurtulurum.
§ Kendi
kendime düsünecek zaman bulurum.
§ Ütü
yaparken bir taraftan da güzel bir müzik dinlerim.
3.8. Mükemmeliyetçisinizdir.
Bir seyi dogru yapmak
ile dogru seyi yapmak arasinda büyük fark vardir. Mükemmeliyetçiler sik sik
yanlis sey üzerinde dünyanin zamanini harcama tuzagina düsebilirler; odanin
duvarinda asili tabloyu tekrar tekrar düzeltmek gibi. Görünüs fevkalade, fakat
size ne yarari oldu? Is uzun vadede anlamsizsa, kusursuz yapmanin gerçekte
önemi yoktur. Yalnizca iyi yapmak yeter; bosuna fazla ugrasmayin.
Önemli ve anlamli bir
görevi kusursuz biçimde yapamama korkusu çogunluk mükemmeliyetçilerin o ise hiç
baslayamamasina yol açar. Kusursuz biçimde yapmaya zamanlari olduguna emin
oluncaya kadar baslamazlar; oysa böylesine
bos bir zamani kim kaybetmis ki onlar bulsun?
Eger
mükemmeliyetçiligin sizi bir ise baslamaktan alikoydugunu fark ederseniz onu
mükemmel yapmanin size getirecegi kazanci tekrar degerlendirin. Bir isi
kusursuz biçimde yapmaya degdigi zamanlar da vardir. Eger degiyorsa, en
basindan, adim adim baslayin. Eger buna degmeyecekse kendinizi paralamadan isi tamamlayin yeter.
Bir dahaki sefere,
yapmaniz gereken isi savsakladiginizi fark ediyor fakat engelleyemiyorsaniz,
durup “neden”ini arastirin. Is yapilmaya deger bir is mi? Eger öyleyse
ertelemenizin temel nedenine göre uygun bir çözüm seçin ve önünüzdeki yigini
bitirip yok edin.
4. KIRTASIYE ILE OYALANMAYIN
Kirtasiye, vazgeçilmez
fakat çok zaman alan bir mekanizmadir. Kirtasiyeye hakim olmak için masaniza
gelen her yaziya bir bakin ve ne yapilacagina aninda karar vererek ondan
kurtulun: bir baskasina yönlendirin, dosyalayin, imzalayin, düzeltmeler yapin,
cevaplandirin, yirtip atin. Önemli olan, yapilacak seyi hemen yapmaktir.
5. PROGRAMINIZI ENERJI DÜZEYINIZE GÖRE AYARLAYIN
Günün belli
saatlerinde çogumuzun zihni daha berraktir; kendimizi daha enerjik hissederiz.
Fiziksel ve zihinsel enerji düzeyinizin inis çikis saatlerinin izledigi düzeni
saptayip, günlük programinizi ona göre ayarlamaya çalisin. Berrak bir zihin
gerektiren isleri en enerjik oldugunuz sirada ele alirsaniz daha kisa sürede
daha çok is çikarirsiniz. Programinizi halet-i ruhiyenize ve enerji düzeyinize
göre ayarlamakla vakit kazandiginizi ve isinizde daha etkin oldugunuzu
göreceksiniz.
6. ÖNEMSIZ SORUMLULUKLARI ÜSTLENMEYIN — NE KADAR UZUN SÜRE SONRA OLSA DA.
Bir yil sonra bile
yapacak olsaniz, sorumluluk sorumluluktur. Çok sik yaptigimiz bir hata, hemen
veya kisa süre sonra yapmak zorunda olsak kabul etmeyecegimiz isleri, ilerde
nasil olsa yaparim diye kabullenmektir. Oysa ne kadar sonra olursa olsun, vakti
geldiginde bize ayni derecede yük olacaktir.
Zaman yönetiminde
bütün bu hususlara dikkat ederken ipin ucunu kaçirip “zaman fanatigi” olma
tehlikesi de vardir. Zaman yönetimi çizelgeleri, öncelik dosyalari ve
listeleri, ayri renklerle belirlenmis görevler, yazilari önceliklerine göre
kümelere ayirmak derken, zaman yönetiminde zamaninizi israf etmeye
baslayabilirsiniz. Sonunda zaman yönetim teknigi o kadar karmasik hale
gelebilir ki pes edip eski daginik çalisma yönteminize dönebilirsiniz. O yüzden
atalarimizin ögüdünü aklimizdan çikarmayalim “Herseyin azi karar, çogu zarar”.
SONUÇ:
Insan vakit kazanmak
için neden bütün bu zahmetlere katlansin?Balik kilçigi modelinde oldugu gibi
esas hedefimizi ortaya koyalim. Hedef daha çok çalismak, daha çok para kazanmak ve belki de bununla
ilintili daha çok stres yasamak mi?
Yoksa belli bir refah düzeyine ulastiktan sonra kazanilan zamani
kendimize, ailemize, sevdiklerimize, hobilerimize harcamak suretiyle huzur
içinde yasamak mi? Bir baska ifadeyle Aristo ve Platon gibi hiç strese girmeden
isi araç, oyunu amaç olarak görmek mi? Sanirim bunun cevabi su anekdotta aranabilir:
Amerikali bir zengin,
is seyahati sirasinda Meksika'nin küçük bir kiyi kasabasina ugramis. Limanda
gezerken, bakmis agzina kadar balik dolu bir tekne ve içinde keyifli bir
balikçi...
"- Merhaba balikçi"
diye seslenmis, "... bu baliklari kaç zamanda tuttun?"
“- Bir iki
saatimi aldi" demis balikçi...Istahlanmis bizim isadami;
"- E, niye biraz daha kalip
daha fazla tutmadin?" diye sormus. "
- Bu kadari bize yetiyor da
ondan" diye omuz silkmis balikçi. Sasmis balikçinin bu kanaatkarligina
isadami;
"Kalan
zamanini nasil geçiriyorsun peki" diye üstelemis.
Balikçi, özetlemis bir
gününü:
"- Sabahlari açilir, biraz balik tutarim. Sonra çocuklarimla
oynarim. Ögleyin karimla biraz siesta yaparim. Aksamlari amigolarla beraber
gitar çalip sarap içer, geç vakte kadar egleniriz. Oldukça mesgul sayilirim
senyor".
Gerinmis Amerikali: "- Bak" demis "... ben sana
yardimci olabilirim. Bu ise daha çok zaman ayirmalisin. Daha büyük bir tekne
bulup daha çok balik tutmalisin. Oradan elde edecegin gelirle daha büyük
tekneler alirsin. Kisa sürede bir balikçi filosuna sahip olursun. Böylece,
yakaladigin baligi aracilara degil, dogrudan isletme tesislerine satarsin.
Hatta zamanla kendi balik fabrikani bile kurabilirsin. Kisa zamanda balikçilik sektöründe bir numara
olursun"
Balikçi merakla "Bunlari yapmak kaç sene alir sinyor"
demis:
"15-20 yilda halledersin" demis Amerikali, "Ama sonrasi
daha parlak: Zamani gelince sirketini halka açarsin, hisselerini iyi paraya
satarsin, kisa zamanda zengin olup
milyonlar kazanirsin."
"- Milyonlar ha..." diye tekrarlamis
balikçi... "Eeee... sonra?"
"- Sonra emekli olursun. Küçük bir
balikçi kasabasina yerlesirsin. Istersen zevk için balik tutarsin. Çocuklarinla
oynar, karinla keyfince siesta yaparsin. Aksamlari da arkadaslarinla sarap içip
gece yarisina kadar gitar çalarsin.
Nasil...? Mükemmel degil
mi?"