Dünyamizda,
artik her sey birbiri ile iliskili hale gelmis, suç ve suçlularla mücadele de
sinirlari asan bir yapiya bürünmüstür. Bu olgu, bizi önemli bir tespite
götürmektedir: Bir ülkedeki polislik ve iç güvenlik aktörleri, klasik yöntem
yaninda suç ve suçlularla mücadelede diger uluslararasi aktörlerle bir
isbirligi anlayisi ve bilinci ile hareket etmelidirler.
Dünya
saglik örgütünün degerlendirmesine göre ömür törpüsü sinifinda yer alan
polislik en eski mesleklerden birisidir. Bunun yani sira dünyanin ilk
profesyonel polis teskilati 1829 yilinda Ingiltere’de dönemin Ingiliz Içisleri
Bakani Sir Robert Peel tarafindan
kurulmustur.
Basarili
bir polis teskilati bütünlük, adalet, duyarlilik ve sorumluluk degerleri
çerçevesinde hareket etmeli ve bu dogrultuda demokratik degerleri korumayi,
toplum ile çalisma hayatinin kalitesini gelistirmeyi ve mesleki uzmanligi
artirmayi hedeflemelidir. Güvenilirlik, dürüstlük, bagimsizlik, tarafsizlik,
ketumluk, mesleki beceri ve özen polislik mesleginin dünyada kabul görmüs etik
kurallaridir.
Meslek
türlerini yapilarina ve islevlerine göre; serbest meslekler, sermaye meslekleri,
refah devleti meslekleri, politik ve yönetim meslekleri ve akademik meslekler
seklinde bes bölüme ayirmak mümkündür. Polislik ise bürokrasi içerisinde yer
alan yöneticilerin olusturdugu Politik ve yönetim meslekleri arasindadir.
Belli
islevleri ve olaylari güç kullanmadan barisçi bir sekilde çözmeyi basarabilmek
çagdas polisligin bir geregidir. Polisin temel misyonu korumak ve hizmet
etmektir. Diger taraftan suçun önlenmesi ve aydinlatilmasi, barisin ve düzenin
sürdürülmesi. Can ve mal güvenliginin saglanmasi, kanunlarin uygulanmasi, suçlularin
yakalanmasi gibi birçok evrensel görevi bulunan polise yardimci olmak
vatandaslik görevidir.
Sonuç
olarak polislik; güvene dayali, herkesin ihtiyaç duydugu ancak çogu kisinin
yapmayi istemedigi bir meslek olarak nitelendirilebilir
Polislik
uygulamasi ülkeden ülkeye farklilik göstermektedir. Demokratik açidan polis
sistemleri daginik, merkeziyetçi ve bütünlesmis olmak üzere üçe ayrilir.
Merkeziyetçi
polis modeli, polis teskilatlarinin ulusal hükümetlerin dogrudan idaresi ve
kontrolü altinda oldugu ülkelerde görülmektedir. Ülke genelindeki iç güvenlik
politikalari ile güvenlik personelinin görevlendirilmesi merkezden
yapilmaktadir. Bu sistemin demokratik ilkelerle uyum içerisinde olmasinin zor
oldugu düsünülür. Ancak, bu modelin benimsendigi ülkelere bakildiginda,
demokrasi için herhangi bir sorun olusturmadan bu sistemi uygulayan birçok
demokratik ülke oldugu görülmektedir. Bu ülkelerin basinda da Fransa ve Türkiye
gelmektedir.
Daginik
polis modelinin uygulandigi Amerika'da kisi hak ve özgürlüklerinin korunmasi
karsiliginda fazla sayida suça tolerans gösterilirken, merkeziyetçi polis
modelini benimseyen uluslarda ise, toplumsal degerler, toplumsal hak ve
özgürlükler bireylerin hak ve özgürlüklerinin önünde gelmektedir. Bu sistem
içerisinde, toplumun güvenligini ve huzurunu saglamak için, yasalar
çerçevesinde bireylerin hak ve özgürlüklerine belirli sinirlama ve
müdahalelerin yapilmasi olagan bir uygulama olarak kabul edilmektedir.
Bütünlesmis
polis sistemleri, yerel ve merkezi yönetimlerin kontrolü paylasabilecegi bir
yapi sunmaktadir. Merkeziyetçi polis teskilatlarinin neden olabilecegi keyfi ve
sübjektif kisi hak ve özgürlükleri ihlalleri ile daginik polis modelinden
kaynaklanan etkisizlik ve verimsizlik sorunlari giderilmek istenmistir. Kontrol
ve sorumluluk mekanizmasi yerel seviyede saglanirken, ülke genelinde uyulmasi
zorunlu, ulusal tek tip standartlar gelistirilmektedir. Bu modelde,
merkeziyetçi yapidaki polis teskilati sayisindan daha fazla, daginik polis sistemindeki
polis kurumundan ise daha az bagimsiz polis teskilati bulunmaktadir. Örnegin;
Iskoçya ve Kuzey Irlanda ile birlikte, Birlesik Krallikta toplam 54 Polis
Müdürlügü bulunmaktadir.
Birlesmis
Milletler Çocuk Haklari Sözlesmesi (BMÇHS), çocuk haklarinin korunumu ve
gelisiminde önceligi olan bir uluslararasi sözlesmedir. Bu sözlesme kapsaminda
çocuk polisliginin kurulmasi sonrasinda yapilanma ve anlayis sürekli
gelistirilmelidir.
Ilk
olarak bahse konu sözlesme isiginda çocuklara yönelik politikalarda ve hizmetlerde
milli bir sitrateji olusturulmalidir. Bu dogrultuda coçuklerin ihtiyaçlari
belirlenerek yüksek kalite standartlarina ulasilmasi ve yapilan çalismalar aile
temelli olmalidir.
Ikinci
olarak saglanacak olan gelismeler dogrultusunda adalet sisteminde yer alan
kurumlar gözden geçirilerek genis kapsamli yeni bir çocuk yasasi
olusturulmalidir. Özellikle çocuklarin siddete, istismara, tacize ve kötü muameleye maruz kalmamalari
saglanmalidir.
Üçüncü
olarak ise Birlesmis Milletler Çocuk Haklari Sözlesmesi isiginda bir okul öncesi
çocuk programi olusturulmali, çocuk gelisimi ve egitimi temel prensipler
çerçevesinde zihinsel, fiziksel ve sosyal açidan üst seviyeye tasinmalidir.
ABD’de
bulunan Dünya Ticaret Merkezine yapilan 11 Eylül saldirilarindan itibaren politika
tüm dünyada, güvenligin önceligi aldigi bir durumla karsi karsiya kalmistir. Stratejik
konum itibariyle Türkeye, ABD ve AB açisindan önemini korumaktadir. Bunun yani
sira söz konusu tarin itibariyle ne Türkiye’nin ABD ve AB’yi, ne de bu
ülkelerin ise Türkiye’yi dislama lüksünün kalmadigi bir döneme girilmistir. ABD
için güvenli ve demokrotik bir Türkiye ön planda iken AB açisindan arzulanan
ise Türkiye’nin demokratik bir ülke olamsidir.
Türkiye
açisindan önemli bir dönüm noktasi olarak nitelendirilen Helsinki zirvesi
sonrasinda Türkiye’nin Avrupa Birligine üye olup olamayacagi degil, ne zaman ve
ne sekilde üye olacagi sorusu sorulmaya baslamistir. Bu dogrultuda Türkiye’nin
ABD ve Avrupa Birligi ile arasindaki iliskisini bu yeni gelismeler isiginda
yeniden degerlendirerek belirlemesi gerekir. Artik AB açisindan Türkiye
güvensizlik üreten ülke degil, AB güvenligi için olumlu katkilar saglayacak bir
ülke konumundadir.
Ilk
kez Fransiz devrimi esnasinda kullanilan Terörizm (tedhisçilik) günümüzde tüm
dünyayi tehdit eden bir konuma gelmistir. Siyasi bir silah olarak kabul edilen
Terörizmi önleyebilmenin yolu etkili terör karsiti stratejilere dayanmaktadir.
Hükümetler terörizme karsi yürüttükleri mücadelelerde bazen sert adimlar atmaya
zorlanabilirler ancak askeri güç kullanmak her tür teröre karsi bir çözüm
olamaz.
Terörizm
konusunda üç temel aktör vardir; devlet, teröristler ve kamuoyu. Devletler iç
ve uluslararasi hukukun içinde hareket etmelidirler aksi takdirde kendileri terörist
olarak adlandirilabilirler. Terör karsiti stratejilerin temel amaci liberal
demokrasiyi, hukukun üstünlügünü, devletin anayasal otoritesini korumak ve
devam ettirmek olmalidir. Devlet iç ve uluslararasi hukuk ve ahlaka uygun
hareket etmek zorundayken, teröristlerin böyle bir kaygisi yoktur, hareket
serbestisi vardir. Hem devlet hem de teröristler halka mesaj vermeye
çalistiklarindan dolayi kamuoyu en önemli aktördür. Terör karsiti stratejileri
hayata geçirirken devletler hukukun içinde kalmali ve kamuoyu destegini
kaybetmemelidirler.
Teröristlerin
nasil hareket edeceklerini, nereye ne sikilde saldiracaklarini bilmek zordur.
Bu nedenle, terörle mücadelede düzenli ordu yerine istihbarat ve terör karsiti birimler
kullanilmalidir. Bunun yani sira medyadan da faydalanmak terörle mücadele
konusunda önemli katki saglar.
Devletlerin
terörle mücadelede karsilastigi problemleri caydiricilik, istihbarat ve erken
uyari, savunma ve misilleme olmak üzere dört grupta toplamak mümkündür.
Terörizm konusunda en faydali kaynak insan istihbaratidir. Ancak terör
örgütleri içerisine ajan yerlestirmek ve yasatabilmek zordur.
Terörle
mücadelede etkin bir sonuç alinabilmesi içen teröre yol açan sorunlarin tespit
edilerek ortadan kaldirilmasi ve bu konuda uluslararasi isbirligi
gerekmektedir. Aksi takdirde varligini sürdürecektir.
Türkiye,
ilk sistematik terör örgütleriyle 1960'li yillarda tanismistir. 1980'li
yillarda etnik terör, 1990’li yillarda ise radikal Hizbullah terör örgütü ile
mücadele eden Türkiye’nin terörle mücadele alaninda önemli oranda deneyim
kazanmistir. Özellikle bu alanda faaliyet gösteren özel polis birimleri terör
örgütlerinin yapisini çikarma ve koordineli çalisma konusunda önemli mesafe
katetmistir. Ancak kazanilan bu deneyim güvenlik sorunlarini çözmekte tek
basina yeterli olmamaktadir. Çünkü bu güvenlik sorunlari büyük oranda yurt disi
kaynaklidir. Konumu itibariyle jeo-stratejik öneme sahip Türkiye en önemli
hedef ülkelerden biridir. 1960'li yillarda birçok terör örgütünün SSCB'nin destegi
ile Türkiye'de faaliyet gösterdigi bilinmektedir.
Diger
taraftan 11 Eylül terör saldirilari akabinde yasanan bütün gelismeler
Türkiye’nin etrafinda gerçeklesmistir. Bu dogrultuda Türkiye’nin iç güvenlik
konusunda atacagi adimlar, küresel boyutta gerçeklesen olaylardan ve ABD
uygulamalarindan soyutlanamaz.
Interpol,
Cumhuriyet tarihinde ülkemizin üye oldugu ilk uluslararasi teskilattir.
08.01.1930 tarihinde, Atatürk'ün imzasini tasiyan 8761 sayili kararname ile üye
olmustur. Dünyanin giderek globallesmesine bagli olarak islenen suçlarin da
uluslararasi boyut kazanmasi, suç ve suçlularla mücadelede yine uluslararasi
isbirligini gerekli kilmistir.
Bu
dogrultuda; Suçlularin Iadesine Dair Avrupa Sözlesmesi, Ceza Yargilarinin
Uluslararasi Degeri Konusunda Avrupa Sözlesmesi, Ceza Kogusturmalarinin
Aktarilmasi Avrupa Sözlesmesi, Ceza Islerinde Karsilikli Adli Yardim Avrupa
Sözlesmesi, Tedhisçiligin Önlenmesine Dair Avrupa Sözlesmesi ve Hükümlülerin
Nakline Dair Avrupa Sözlesmesi yürürlüge girmistir. Ayrica ABD, Bosna-Hersek,
Çin, Fas, Libya, KKTC, Kazakistan, Irak, Özbekistan, Tunus, Ürdün, Suriye,
Tacikistan, Misir, Pakistan ve Iran ülkeleri ile aramizda suçlu iadesine
iliskin iki tarafli sözlesmeler bulunmaktadir.
Bunun
yani sira suç ve suçlularla mücadele AB üyesi ülkelerin kullandigi 3 ayri veri
tabani mevcuttur. Bunlar; vize ve oturma izni verilip verimeyecegine karar
verilme asamasinda gümrük görevlileri tarafindan kullanilan Schengen Bilgi Sistemi, ulusal gümrük
kanunlari ihlallerinin önlenmesi ve sorusturulmasina yardimci olmak amaciyla
gelistirilen Gümrükler Bilgi Sistemi
ve iki ya da daha fazla devleti etkileyen organize bir suç yapisina karsi ortak
hareket etmeye yönelik olarak kullanilan Europol
Bilgisayar Sistemi’dir
AB
üyesi devletlerin hepsi, uluslararasi organize ya da organize olmayan suçlarin
kendi iç güvenliklerine çok önemli bir tehdit oldugunu kabul etmektedirler. Üye
devletlerdeki bu baskin anlayistan dolayi, bu suçlarin her türü ile mücadele
etmek için devletlerarasinda yapilacak isbirliginin ortak çikar olarak
degerlendirilerek AB düzeyinde çaba gösterilmesi yönünde yaklasimlar giderek
yayginlik kazanmaktadir. Günümüzde gelinen asamada, Amsterdam Antlasmasi'nin
Baslik Vl' da yer alan suçlarla ilgili polis ve yargisal isbirligini düzenleyen
hükümler güçlendirilerek AB kurumlarinin etkinligi artirilmaya çalisilmistir.
Bu nedenle, suçlarla mücadelede henüz hükümetlerarasi isbirligi uygulamasi
geçerlidir.
Ülkelerin
güvenligini siyasi, sosyal vb, bireylerin ise bireysel güvenligini tehdit eden
bir diger etken de göçtür. Sinir içi ve sinirlar arasi insan hareketlerine
neden olan faktörler, baslica ekonomik yetersizlikler, issizlik, kuraklik ve
diger çevresel kosullarin yetersizligi, sivil çatismalar, insan haklari
ihlalleri, siddet hareketleri olarak görülmektedir.
Ülkeler,
sinirlari içinde ve arasindaki insan hareketlerinin yarattigi olumsuzluklari
asmak için isbirligine gitmektedirler ki bu da insan hareketlerinin olumlu
yanlarindan biridir. Ülkeler güvenliklerini korumak için bilgi alis verisi,
ortak hareket etme, ortak politikalar üretme ve planlar yapma gibi yollara
basvurmaktadirlar. BM, IOM, UNHCR, Dünya Bankasi, AB, AGIT gibi kuruluslar bu
isbirligini saglayanlardan sadece baslicalaridir. Türkiye de bilindigi gibi bu
kuruluslarin hemen hepsiyle isbirligi içinde bulunarak güvenligini tehdit eden
insan hareketlerinin etkisini azaltmaya ve yok etmeye çalismaktadir.
Suç,
ceza kanununun ihlali yönündeki, savunma veya mazeret olmaksizin yapilan ve
devlet tarafindan agir veya hafif suç olarak cezalandirilan kasitli bir
harekettir. Suçun tanimi genel olarak "yasalara karsi gelen eylemler"
olarak tanimlanabilir. Toplumumuzda yoksulluk, issizlik ve toplumdaki
degerlerin zayiflamasi suça neden olan, ailelerin ise suçu önlemeye yardimci
olan etkenler olarak görülmektedir. Diger taraftan topluma egemen olan örf ve
adetler kisiyi suça itebilmektedir. Örnegin namus için cinayet islenebilecegi
çogu vatandasimiz için kabul edilen bir durumdur.
Ülkemizde
aile içi siddet müdahale edilmemesi gereken mahrem bir durum olarak kabul
edilmektedir. Bu durum aile içinde çözülmesi gereken bir sorun olarak görülür.
Kocanin, kendisini, ailede gücün ve iktidarin sahibi olarak görmesi karisini ve
çocuklari ise kendisine bagimli varliklar hatta bir anlamda üzerlerinde her
türlü tasarrufta bulunabilecegi mülkü olarak degerlendirmesi siddetin varligini
bir ölçüde açiklayabilir. Bununla ilintili olarak namus ve benzeri kavramlarin
büyük ölçüde bu anlayis üzerinde sekillenmesi söz konusu olur. Koca, erkek
egemen toplumun genelindeki anlayisa paralel olarak, belli davranis normlari
olusturup bir namus çerçevesi çizer, kadinin ve çocuklarin bu çerçevenin disina
çikmalarini hos görmez. Bu temelde siddeti de mesrulastirir. Kadinlar ise
çogunlukla bu güç iliskisini kabul eder ve sosyallesme sürecinde çocuklarina
aktararak bir anlamda siddetin yeniden üretilmesine yardimci olurlar.
Ancak
Polis birçok konuda oldugu gibi aile içi siddet konularinda da basvurulabilecek
yardim servisidir. Polis, çocuklara ve kadinlara yönelik uygulanan siddetin
önlenmesinde önemli bir role sahiptir ve adaletin teminini güvence altina magdurlarin
temel haklarinin korunmasina aracilik eder. Bu açidan karakollar adalete açilan
ilk kapidir.
Dünya
genelinde Insan Haklari Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin
yani sira ülkemizde, 4320 Sayili Ailenin
Korunmasi Kanun ile kadina yönelik siddet konusunda yasal düzenlemeler getirilmistir.
Ayrica yine ülkemizde faaliyet gösteren Ankara Üniversitesi Kadin sorunlari ve
Uygulama Merkezi, Gazi Üniversitesi Kadin Sorunlari Arastirma ve Uygulama
Merkezi, ODTÜ Toplumsal Cinsiyet ve Kadin Arastirma Ana Bilim Dali, Hacettepe
Üniversitesi Kadin Sorunlari Arastirma ve Uygulama Merkezi, Istanbul
Üniversitesi Kadin Sorunlari Arastirma ve Uygulama Merkezi, Marmara Üniversitesi
Kadin Is Gücü Istihdami Arastirma ve Uygulama Merkezi, Çukurova Üniversitesi
Kadin Arastirma ve Uygulama Merkezi, Ankara Barosu Kadin Hukuku Komisyonu, Anittepe
Soroptimist Kulübü, Ankara Is Kadinlari Dernegi ve Ankara Soroptimist Kulübü
gibi bir çok bilimsel ve sivil toplum kuruluslari kadina yönelik siddet
konusunda çalismalar yürütmektedir.
Örgütlü
suçlar günümüz dünyasinda karsimiza çikan en önemli sorunlardan bir tanesi
olmaktadir NATO ve OECD gibi önemli uluslararasi kuruluslarin amaçlarindan biri
de bu suçlara karsi mücadele etmektir. Bu kapsama giren suçlar Beyaz
Yakali-Ekonomik suçlar ve Örgütlü Suçlar olarak iki gruba ayrilabilir. Vergi
kaçirma, rüsvet verme, terfilerde kayirmacilik yapmak, doktor-eczaci-cerrah
arasinda anlasmali müsteri ticareti, evraklarda tahribat yapma, kredi
yolsuzlugu, hayali sirket kurma, tüketiciyi koruma yasasina uymama gibi suçlari
Beyaz Yakali-Ekonomik, uyusturucu madde kaçakçiligi, insan ticareti, tarihi
eser kaçakçiligi, kiymetli maden (altin, elmas) kaçakçiligi, kara para aklama
vb suçlari da örgütlü suçlar kapsaminda degerlendirmek mümkündür
Çagdas
ve gelismis ülkeler, sadece güvenlik birimleri ile degil daha çok sivil
toplumlari ile ayakta durmaktadirlar. Diger bir anlatim ile bir ülkenin
güvenlik güçlerinden daha çok sivil toplumuna güvenmesi ve onunla barisik
olmasi onun gelismisliginin göstergesi olabilmektedir. Vergilerini ödeyen ve
ödemis olduklari vergilerden olusan kaynaklarin nasil kullanildigini denetleyen
bir 'sivil toplum', devletine kayitsiz sartsiz bir sekilde güvenen ve onu hiç
sorgulamayan itaatkar bir topluma göre, daha saglikli ve uzun ömürlü olacaktir.
Kisacasi, bir toplumu ayakta tutan, vergilerini ödeyen vatandaslar ve bunlarin
nasil degerlendirildigini yine siyasi mekanizma ile denetleyen sivil toplumdur.
Çagdas
devletin varligini sürdürebilmesi için en azindan onu koruyan güvenlik
birimleri kadar, belki de daha fazla, böyle bir sivil topluma ihtiyaci vardir.
Ancak, toplumun büyük bir kesiminin devletin kendilerine güvenmeyip gözetlendigi
ve izlenildigi duygusu içinde olmasi saglikli bir toplum yapisi ortaya
koymayacaktir.