YÜKSELEN KREMLIN ---  Vladimir Putin’in Rusya’si ve Devrimin Sonu  - 2 -

YÜKSELEN KREMLIN --- Vladimir Putin’in Rusya’si ve Devrimin Sonu - 2 -

Fevzi BOZKURT
Psikoloji


Bölüm 11: Uzlasamayan Müttefikler
2003 yilinda Rusya, ABD’nin Irak’a girmesine karsi çikti. Afganistan gibi ortak bir düsmana saldirmasina destek olabilirdi ama siradaki, yillardir en yakin ticari iliskide oldugu Irak olunca isler degismisti. Amerika Irak’a savas açmaya kararli görünüyordu ve bu hem bölgeyi istikrarsizliga sürükleyecek hem de Washington’un dünya üzerindeki egemenligini arttiracakti. Bu da Rusya’nin petrol endüstrisindeki ekonomik çikarlarini tehlikeye atacakti. Irak’in stratejik açidan Moskova için önemi Putin’i Bush’la gelisen yeni dostlugu yerine yillardir süren Rusya–Irak ticari iliskisini tercih etmesine neden olacakti. Sovyet döneminde kurulan iliskilerle gelisen silah ticareti bir yana, hem Rusya hem de Irak, 90’lardan sonra yeniden yapilanma sürecinde ekonomik olarak daha da yakinlasmisti.
Birlesmis Milletler kontrolündeki gidaya   karsi   petrol   programinda   Rusya   dünyada   Irak’in   en   büyük   ticari  partnerine dönüsstü. 1996’dan beri, Moskova Bagdat’in izin verilen petrol ihracatinin %40’ini alarak Saddam Hüseyin yönetimine daha çok gida, ilaç ve petrol endüstrisi malzemeleri satiyordu. Çünkü neredeyse tüm Rus sirketleri bir sekilde Irak petrol piyasasindan payina düseni aliyordu. Her iki tarafta da devlet adamlarinin sahip oldugsirketler veya devlet kontrolünde olan sirketler basta olmak üzere birçok firma dünyanin en zengin ikinci petrol rezervlerine sahip Irak’ta projeler üstleniyordu. Sonuçta el degistiren paranin çogunlugu Saddam Hüseyin’in cebine giriyordu. Sadece basta oldugu son dönemde yasal olmayan gelirinin 11 milyar dolar oldugu ögrenildi. Ayrica 2000’de yapilan arastirmalar Irak bakanlarinin yabanci sirketleri sözlesme degerinin %10’unu gizli hesaplara yatirmaya zorladigini gösteriyordu. Bu arada Rusya’da Saddam’in kisisel elçisi kabul edilen meclis baskani Zhirinovsky neredeyse tüm baglantilari sagliyordu. Denetimcilere göre Putin’in partisi dahil olmak üzere birçok kisi ve kurulusa Saddam tarafindan Irak ham petrolü satisina izin veren gizli belgeler gönderilmisti. Amerika’nin Irak’la husumeti baslatmasindan çok az önce Ruslar Kerkük’te 45 petrol kuyusu açmak üzereydiler. Putin bu denli bereketli bir müttefiki, Bush’la henüz yeni baslamis arkadasligi ugruna feda etmek istemiyordu.
Moskova Anlasmasi üzerine uzlastiktan sonra, Rusya Orta Asya’yi Amerika’ya teslim etmis ancak karsiliginda bekledigi ekonomik yardimi almamisti. Katildigimiz toplantilardan birinde Kremlin personel müdürü Voloshin, “Bu ne biçim ittifak? Bu ne biçim müttefiklik” diye isyan ediyordu. Küba, Vietnam gibi Sovyet dönemi askeri üslerini kapatmis en önemlisi de ABD’ye Afganistan için istihbarat destegi vermisti. Ama Bush Putin’e ekonomisini düzeltebilmesi için gerekli finansal yardimi yapmamisti. Rusya’nin DTÖ üyeligi, yabanci yatirimlarin ülkeye getirilmesi hayalleri, Bush’un Irak aleyhine uluslararasi  koalisyon olusturma arifesine denk düsen 2002 sonbaharinda suya düsstü. Rus halkina sorarsaniz Amerika’nin tek yaptigi Rusya’ya lezzetsiz tavuk butlari göndermekti. Hatta Putin, Bush’a Amerika’da özellikle Rusya’ya ihraç etmek üzere kurulmus farkli tavuk çiftlikleri oldugunu duydugunu söylüyordu. Bush, o sirada bunu Putin’le iliskilerini bozmak için istihbarat ajanlarinin yanlis bilgilendirmesi olarak algilamisti. Putin ise Soguk Savas dönemindekine benzer sekilde düsünmeye devam etti ve Irak’a ulasmanin yollarini aramaya basladi. 2002’de Amerika’nin seytan ekseni olarak gördügü Irak, Iran ve Kuzey Kore’yle nükleer isbirligini ilerletme yönünde yapilan çalismalar ABD yönetimini tedirgin etti. Bush Putin’in dinine bagli bir Hiristiyan, kendisiyle birlikte terörizmle savasan bir dost oldugunu düsüne dursun Putin’in öncelikleri farkliydi. Dolayisiyla en hassas dönemde Irak’la büyük kapsamli bir projede anlasmaktan geri durmadi.
Irak Savasi baslamadan önce Rus toplumunda ve medyada genel olarak anti- Amerikan bir hava esiyordu. Putin dünya sorunlarinin direk olarak Rusya’yi ilgilendirmedikçe ekonomik kalkinma çabasinin önüne geçmemesi gerektigini düsünüyordu. Çeçen Savasi Putin’e en azindan Rus ordusunun sinirlarini ögretmisti ve bölgenin kontrolünü saglamak için farkli taktikler uyguluyordu. Gürcistan ve Beyaz Rusya yönetimlerinden hosnut olmadigi zamanlarda dogalgazi kesmek gibi çarelere basvuruyordu. Jeopolitik anlamda Rusya’nin bölgedeki durusunu koruyabilmek için ekonomik sorunlara odaklanmasi gerektiginin farkindaydi. Putin Irak’a Saddam’i ziyaret etmesi için eski KGB ajani olan dis isleri bakanligi yapmis basbakan Primakov’u özel elçi olarak gönderdi. Primakov Saddam’i hükümetten çekilmesi ve rejimi demokratiklestirmesi için ikna etmeye çalisti, fakat bu  çaba sonuçsuz  kaldi. Bu arada Ruslar, Amerika’nin ne olursa olsun, Irak’ta kitle imha silahi bulunmadigina dair rapor çiksa bile Irak’a saldiracaginin farkina varmisti. Bunu anlayinca durumdan en az zararla kurtulma yolunu seçtiler. Putin Irak savasina karsi çiksa da Saddam Hüseyin’i kurtarmak ugruna ABD saldiriya geçtikten sonra önüne çikmaya filan hiç niyetli degildi. Yine de savasi engellemek için elinden geleni yapmis olmak istiyordu. Rus heyeti Amerika’ya  Irak’a girmelerinin hata olacagini söyledi. Öte yandan savasa karsi duran Fransa’da Chirac ve Almanya’da Schröder’e yakinlasti. Avrupa’daki müttefiklerinden gelen Amerika’nin aleyhine olan bu birlik Bush’u hazirliksiz yakaladi ve Amerika dis dünyayla iliskilerinin yeniden  dramatik sekilde degisecegini gösteriyordu. Avrupa muhalefeti gittikçe artiyordu. Putin’e göre ise hava hostu. Çünkü hem Amerika’yi uyarmis hem de Fransa ve Almanya sesini fazlaca yükselttiginden sanki bu Avrupali muhalefetin içine sürüklenmis izlenimi veriyordu. Bu duruma çok kizan Amerikalilar ayni zamanlarda Rusya’nin uydular arasindaki bilgi agini çökerten GPS sinyal bozuculari Irak’a sattigini ögrenince Rice hemen devreye girdi ve Ivanov’la pek hos geçmeyen bir konusma yapti. Ruslar ya teknolojilerinin sinir disina çikmasina göz yumuyordu ya da yalan söylüyorlardi. Ayrica Amerikalilar fark etmemis olsa bile Moskova araciligiyla Bagda’ta yapilan silah satisi muhtemelen Kuveyt’te konuslanan ve Irak’a saldiriya geçmeyi bekleyen Amerikan birliklerine karsi kullanilacakti.
Putin adimlarini dikkatlice atiyordu. Saddam Hüseyin’e tekrar elçi göndererek Rusya’nin ABD’yi bu savastan vazgeçirmek için elinden geleni yaptigini ve Kremlin’in saldiriyi hiçbir sekilde onaylamayacagini iletmesini istedi. Saddam bunun üzerine “istedikleri sahsim degil petrolle dolu olan ülkemin topraklari. Irak halki kaninin son damlasina kadar çoluk çocuk her seyiyle savasacak ve ben de buradan ayrilmayacagim, bu ülke biterse ben de biterim” diyerek karsilik verdi. Az zaman sonra 24 Martta Bagdat’in ABD tarafindan bombalandigi ilk gün Putin hemen Bush’u aradi. “Bu sizin için çok zor olacak. Senin için üzülüyorum. Çünkü insanlar büyük acilar çekecek” dedi. Bush ise “Hayir, çok iyi bir planimiz var. Yine de düsündügün için tesekkür ederim” diye yanit verdi. Böylece Putin Amerikan baskanina politikada ayri fikirlere sahip olsalar bile kötü gününde yaninda olacagi sinyalini vermisti. Savasin patlamasiyla Irak’tan Suriye’ye geçmeye çalisan Rus gazeteci ve diplomatlari  tasiyan konvoya Amerikan askerleri ates açti ve Rusya’nin Bagdat büyükelçisi yaralandi. Amerikalilar olayin yanlis istihbarat oldugunu ve Rus konvoyu oldugunu bilmediklerini söyleseler de Ruslarin Saddam’i ülkeden kaçirmaya çalistiklarindan da süphelenmis olabilirlerdi. Putin bunun üzerine bile yorum yapmadi ve yipranan güven iliskisini tamir etmek üzere yapilmasi gerekenleri konusmak adina Condolezza Rice’la bulustu.
Rice Putin’e Amerika’nin Avrupali muhaliflerine savas sonrasinda uygulayacagi stratejiyi açikladi. Amerika Fransa’yi muhalefetinden dolayi cezalandiracak, Almanya’yi görmezden gelecek Rusya’yi ise affedecekti. Bu Putin’e gayet uygundu. Hemen iliskileri tazelemek için bir imkan yaratti. Büyük imparator Deli Petro’nun Rusya’nin Batiya açilan penceresi olarak kurdugsehir St.Petersburg’un 300. Yili serefine bir davet düzenlemeye karar verdi. Ilk tasi 1720’de Petro tarafindan konulan ancak hiç bir zaman bitirilemeyen Konstantinovsky sarayini yeniden yükselen Rusya’ya bir katki olarak yaptiracakti. Federal bütçeden 1.3 milyar dolar sehrin dis görünüsü için, 300 milyon dolar da düzinelerce dünya liderini agirlayacak saray için harcandi. St.Petersburg’da yasayan 5 milyon kisi bu insaat yardimindan pek az yararlanabildi, onlarin yerine ihalelere yolsuzluk karistiran birilerinin cepleri doldu. Yabanci ülkelerin temsilcileri havaalanina inmeye baslamadan sehirdeki tüm evsizler toplandi, yol boyunca devam eden çirkin yapilasma ve siradan Ruslarin yasadigi içi geçmis köyleri görmemeleri için otoyol etrafina bir set çekildi. Her seye ragmen Bush’un sehre varmasindan birkaç gün önce meclise Moskova Anlasmasinin imza sürecini onaylatan Putin’in keyfi yerindeydi. Rice’in formülüne uygun olarak Bush, Putin’i affetmek üzere kutlamada yerini almisti. Amerika ve Rusya’nin pozisyonlarinin Iran’in nükleer silahlanmasi gibi konularda birbirine göründügünden daha yakin oldugunu söyleyen Putin’in sirtini sivazlayan Bush, onu Teksas’taki çiftlige davet etti. Bozusma sonlanmis görünüyordu birkaç ay sonra 2003 Eylül ayinda, Bush adeta Çeçenistan’da sivillerin öldürülmesini, Rusya’da siyasi muhalefetin yok edilmesini, bagimsiz medyanin köreltilmesini görmezden gelerek Rus devlet baskani ile ilgili sunlari söylüyordu: “Baskan Putin’in Rusya için benimsedigi vizyona saygi duyuyorum. Sinirlariyla ve komsulariyla baris içinde yasayan, demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlügünün serpilip gelistigi bir ülke.”
-------------------- 
Bölüm 12: Hukuk Diktatörlügü
Putin basa geldiginden beri adalet, saniklarin %99.6’sini suçlu bulan yargiçlarin elindeydi. Komünist rejimin devrilmesinden sonra yapilan hukuk reformlarinin önüne birçok engel çikmisti ve kaliplasmis sistemin yeniden yapilandirilmasi oldukça uzun zaman aliyordu. Bati modeli adalet sisteminin can damari olan jüri hakki 1993 yilinda yasaya eklenmis, ancak uygulanmasi yilan hikayesine dönmüs ve on yili askin süredir hala oturmamisti. Adalet sistemini yeniden düzenlemek adina jüri fikrini ortaya atan ilk Gorbaçov olmustu ancak resmi bir adim atilamamisti.
Sergey Pashin 1991’de basarili bir genç savciydi. Aile büyüklerinden birini adalet sisteminin çarpikligina kurban vermis Pashin, masum birinin yok yere hüküm giymesinin yarattigi aciyi gayet iyi biliyordu. Hatta bu yüzden savci olmayi seçmisti. On yili askin süredir Yetlsin’e sundugu reform dosyasi da dahil olmak üzere hukuk sistemini degistirmek üzere ugrasiyordu. Pashin genç reformculara katilarak Rusya’da devletin birey üstündeki tarihsel baskisini sürekli kilan sistemi degistirmek üzere bir dizi reform hazirladi ve  bunu parlamentoya sunarak kabul ettirdi, ardindan Yeltsin’e onaylatti. O zamanki emniyet müdürünün de yardimiyla reformlarin hayata geçmesine çalisildi. Tarihte davalarin jüri ile görülmesini, 1864 yilinda serfleri özgür birakan ve daha serbest bir toplumun temellerini atan Çar II. Aleksandr baslatti. Sonralari yönetim aleyhine isyan ve suikast gibi davalara askeri mahkemenin bakmasina, digerlerineyse sivil mahkemelerin bakmasina karar verildi ve Lenin zamanina kadar böyle devam etti. Bolsevik Devriminden beri jüri ile dava görülmeyen ülkede Pashin’in çabalari bürokratik sistemin duvarina çarpti. Alinan reform kararlarinin çogu savciligin itirazlari gibi nedenlerle rafa kalkmis ve hakimlerin kararlarini elestirdigi için patronlarin canini sikan Pashin isten kovulmustu. Ayrica polis kuvvetlerinde de rüsvet almis basini yürümüstü. Rusya’da biri polisin eline düstü mü adaletin olayla pek alakasi kalmiyordu. Sözde kanitlarla insanlar hakkinda sorusturma baslatilabiliyor, ifade almak için çesitli iskencelere basvurulabiliyordu. Polis gücü içindeki rüsvet ve adalet sistemindeki yozlasma suçluyu serbest birakip masumu içeri tikmaya yetiyordu. Asliye hukuk mahkemelerinde siradan halk dertlerine çare bulamazken kodamanlar istedikleri hakimi satin alip lehlerine kararlar çikartiyordu.
Rusya’nin 1995 senesinde Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’ni imzalamasiyla süreç yavas da olsa mecburen degisime ugradi. Insan Haklari Mahkemelerine Rusya’dan yapilan basvurularin sayisi tüm ülkeleri geride birakti. Halkin ne kendi polisine, ne de adalet  sistemine güveni kalmisti. Reformcularin farkinda oldugu üzere Rusya’da gerçek demokrasinin kurulabilmesi için hukuk üstünlügünün getirilmesi gerekiyordu. Bunun için de aslinda sistemdeki eski Sovyet zihniyetinin yani devletin her zaman hakli oldugu fikrinin ortadan kalkmasi gerekiyordu. Bir hukuk adami olan Putin, göreve geldiginde bagimsiz adli yargi yaratmak adina ant içmisti. Hukuk reformu modernlesme iddiasini ve Bati tarzi  yönetimin çizgisini ispatlayacakti. Ancak kendisini yakindan takip eden gazeteciler olarak en basindan beri Putin’in adalet anlayisinin farkli oldugunu kavramistik. Seçimlerden önce bir demeçte söyle diyordu: “Demokrasi resmi görevleri hukuk sistemini gelistirmek olanlarin diktatörlügü degil bizzat kanunun diktatörlügüdür”.
Ayni zamanda arastirmalar da Rus halkinin adalete güvensizligini ortaya koyuyordu. Mesela trafik polisleri günde bes kez çevirme yapip, emirler mucibince kesmeleri gerektigi kadar ceza kesiyor, mesainin kalanini çevirme basina ortalama 2,5 dolar rüsvet alarak tamamliyorlardi.
Putin basa geldiginde yargiçlar hakkindaki sikayetler kat kat artmisti. Bunun üzerine yeni baskan, çok tuttugu gözü pek genç avukat Dmitri Kozak’i vekillerinden biri olarak göreve getirdi. Kendisini liberal bir vatansever olarak tanimlayan Kozak, yargi düzeninin otoritelerin aklina eseni yapmasi olmadigini kavramis biri gibi görünüyordu. Ancak Kremlin’in çikarina uygun olarak mahkemelerin isleyisini manipule edecegini hemen kanitladi. 2000 yilinda yeni bir ceza yasa tasarisi hazirlanmasi için bir komisyon kuran Kozak, savciligin süphelileri tutuklama ve izinsiz arama yapmasini engelleyecek tasariyi meclise sundu. Bundan rahatsiz olan Kremlin’deki siloviki Putin’i öyle çabuk vazgeçirdi ki tasari hemen geri çekildi. Istenen degisiklikler arasinda 1998’de perestroyka döneminde yasaklanmis olan istihbarat servisinin meçhul tüyolarin pesine düsmesine izin veren yeni bir düzenleme de vardi. Benzer düzenleme Sovyetler zamaninda Ruslarin birbirini ispiyonlamasini özendiriyordu ve bu nedenle binlerce insan suçsuz yere hüküm giymisti. Kozak yasa tasarisinda istenilen degisiklikleri hemen yapti. Buna göre, savcilik mahkeme izni olmaksizin arama yapamayacak ve saniklari 48 saati askin nezarette alikoyamayacakti. Sonunda, jürili dava sekli tüm yurda yayilacak ve Moskova dahil her yer de saniklarin isterlerse jüri ile mahkemeye çikma haklari olacakti. Yargiçlar bir delil veya tanik reddettiklerinde yazili açiklama yapmak zorunda olacakti. Yargiçlar adli takibat dokunulmazliklarini kaybedecek ama ayda 207 dolar olan maaslari 1034 dolara çikartilacakti. Temelinde amaçlanan yargiçlarin en azindan prensipte, savcilik ve savunma arasinda bir tarafsiz denetmen görevini üstlenmelerini saglamakti. Daha demokratik bir hukuk devletine geçis hiç kolay degildi. Bu kemiklesmis yapi, saniklarin aksi ispat edilene kadar suçsuz kabul edilmesine veya savciligin delil sunma zorunluluguna pek aliskin degildi. Bagimsiz bir yargi için mahkemelerde öncelikle, devletin avukati gibi degil bagimsiz bir hakem gibi hareket edip karar alacak hakimlere ihtiyaç vardi. Ama reformlarin çogu kagitta kaliyordu çünkü yozlasmayla mücadele verilmesi gerekiyordu.
Putin’in istedigi hukuk sistemi hukuk üstünlügüne degil devletin üstünlügüne dayaniyordu. 2002 yilinda Rus yüksek mahkemesi adli ceza mahkemelerinin jüri ile görülen davalarda alinan kararlarin %32’sini temyiz etti. Halktaki genel düsünce devlet birini mahkum etmeye kararliysa bunu mutlaka gerçeklestirecegi yönündeydi. Hukuk sistemi de hala Sovyet zihniyetini tasiyordu. Örnegin, Putin zamaninda artis gösteren casusluk davalarindan birinde bir uzay mühendisi Çin’e karsi casusluk etmekten yargilanip jüri tarafinda suçsuz bulundu ancak karar yüksek mahkeme tarafindan reddedildi ve davanin yeniden görülmesine karar verildi. Tiyatro baskininda yakinlarini kaybedenler Rus mahkemelerinde açtiklari davalari delil yetersizligi nedeniyle kaybettiler ve mahkemelerin bagimsiz degil devlet kontrolünde olduguna inananlar yilmayarak Insan Haklari Mahkemesine basvurdular. Moskova’da jüri karariyla bir sanik cinayetten hüküm giymekten kurtuldu. Zorla imzalatilan itiraf savunmasini ve yetersiz delilleri göz önüne alan jüri talihsiz gencin sistemin kurbani olduguna inanmis ve suçsuz olduguna karar vermisti. Jüri ile görülen davalar artmaya basladi çünkü halk için bir ümit dogmustu. En azindan artik insanlar biraz olsun kendilerini adalet sisteminin parçasi olarak hissedebiliyordu. 
------------------
Bölüm 13: S.S.C.B.’ye Dönüs 
Putin’in baskanliga gelisiyle devlet kademelerinde görevli bürokratlar da saglam adimlarla degisti. Putin, Yeltsin döneminden kalma liberal bürokratlari devlet düzenine sadik KGB’den meslektaslariyla yavas yavas degistirdi. Siloviki denilen ve devlete yakinliklari ile bilinen gizli servis ajanlarina önemli görevler verdi. Onlari üst düzey kamu yönetimi kadrolarina atadi. Iktidarin asiret yapisi sayesinde her atanan, kendi kadrosuna kendi adamlarini yerlestirmis oldu. Mesela Putin’in dostu KGB ajani Sergei Ivanov önce Güvenlik Konseyi’nin basina sonra Disisleri Bakanligi’na atandi ve her iki pozisyonda da alt kademelerine yine KGB geçmisi olan uygun gördügü kisileri atayarak kadrosunu olusturdu. Putin’in danismanlarinin çogu yine KGB’den seçilmeydi.
Putin federal sistemin Yeltsin zamaninda yerel yönetimlere çok tolerans gösterdigini düsünerek toplumda yeniden düzeni saglamak üzere yasa degisikligi yapmis ve kamu yönetimi sistemini degistirerek 89 bölgenin yedi süper bölge altinda toplandigi ve süper valiler tarafindan yönetildigi bir yapi kurmustu. Putin tarafindan atanan yeni bürokratlarin çogu ordu veya KGB kidemlilerindendi. Putin Yeltsin döneminde yozlasan, rüsvet yiyen bürokratlarin yerine devlete ve kendisine sadik bir ekip olusturmayi amaçlamisti. Ülke tehlikedeyken baskalarina güvenilemezdi. Putin’in gelisiyle birlikte üst düzey devlet memurlugu statüsüne sahip olanlarin %25’ini siloviki olusturdu. Yeltsin döneminde bu görevlerdeki ordu veya KGB mensuplarinin orani %11; Gorbaçov döneminde ise sadece %3 idi. Toplamda Putin emrindeki devlet çalisanlarinin sayisi 1500’dü ve bunun %70’i KGB veya ordu baglantili kisilerdi ya da Putin’in hemserileriydi.
St.Petersburg süper valisi Çerkesov “devletin yüce kontrolü”ne gönülden bagli olanlardandi ve bunun saglanmasi için Sovyet dönemi KGB taktiklerini kullanmaktan kaçinmiyordu. Gorbaçov tarafindan politik zulmün yasaklandigi dönemde bile hala sakincali sanatçilarin pesine düsen bir gizli servis ajaniydi. Sonradan kapatilan ve KGB’nin uzantisi olan FSB’de görevliyken de Rusya’da nükleer kirliligi protesto eden çevreci Nikitin hakkinda casusluk davasi baslatmisti. Putin’in pesinden Moskova’ya çikan Çerkesov, ajanlarin özel e- postalara erisimini saglayan bir sistem olusturmaya giristi. St.Petersburg’a süper vali olarak atandiginda ise zaman kaybetmeden siyasi oyunda yerini aldi. Kendisi, Putin dönemi ajan geçmisi olan bürokratlarin eksiksiz bir modeliydi. Tanistigimiz diger üst kadrolardaki eski KGB mensuplari dahil hiçbiri KGB geçmislerinden pismanlik duymuyor tam tersine, ne kadar kirli olursa olsun yapilmasi gerekeni yaptiklari için gurur duyuyorlardi.
KGB, Sovyetler Birligi’nin resmi olarak sona ermesiyle yürürlükten kaldirilmisti.  Yabanci istihbarat, elektronik gözetleme, sinir koruma gibi fonksiyonlari, yerini alan Rus Güvenlik Bakanligina bagli farkli bürolar üstlendi. Bütçe daraltildi ve birçok insanin isine son verildi. Yetsin’i KGB’nin kamuoyundaki olumsuz etkisini yok etmek için kurumu kapatmaya tesvik eden danismanlar, hesap sorulmasi gereken davalari arastiracak bir komisyon bile kurmadan olayi basariyla kapattigina inaniyorlardi. Ancak KGB kadrosunun daha önce görülmemis sekilde sosyal hayata ve is dünyasina akin ettigini gözden kaçirmislardi. Ayrica güvenlikten sorumlu bakanlik da hala bir nevi kurumun devami gibi çalisiyordu. KGB hiçbir zaman yok olmamisti ve kontrolü hiç kaybetmemisti. Dört yilda alti kez adi degismis ve sonunda Federal Güvenlik Servisi yani FSB’ye dönüsstü. Diger bakanliklar gibi dogrudan baskana karsi sorumluydu. Ayrica KGB fonksiyonlarini yeniden üstlenmisti. 1996 yilinda siyaset sahnesi, Rus halkinin Sovyet stili hukuk ve düzenin dönüsünü onaylayacagi  bir kivama gelmisti. Siyasi iklim, güçlü bir güvenlik ve istihbarat servisini gerektiriyordu. Zayif ve istikrarsiz bir ekonomi, bulasici hastalik gibi yayilan suç ve içislerinde politik mücadelelerle kusatilmis Rusya’da halk, eski sistemin sert ama istikrarli düzenini özler hale gelmisti.
Silovikinin yükselisi Putin’in baskanliginin merkezini olusturuyordu ve Rus elitini Putin’in imaji üzerinden yeniden yaratmaya çalisan planlanmis bir projeydi. Her mecrada yayiliyorlardi ve Sovyet döneminden kalma KGB yöntemlerini de beraberlerinde tasiyorlardi. Silovik zihniyeti devlete hizmet etmeyi, disiplini, görevi tam anlamiyla yerine getirmeyi zorunlu kiliyordu. Rus milletinin bütünlügünü korumaktan sorumlu olduklarina inaniyorlardi. Ayni dili konusuyorlardi ve olaylarin arkasindaki gerçek nedenlerin farkindaydilar. Basarilarinin sirri bir
 
Mason locasi gibi yaptiklari isbirligi ile birbirlerine “kardeslik” ‘le bagli olmalariydi. Rus toplumunda profesyonellik anlayisi ve bayagi eksik olan “verimlilik” kavramini yerlestirmek niyetindeydiler. Sovyetlerin neden çöktügünü bildiklerini iddia ediyorlardi ve tabi bunu düzeltebileceklerini de...
Kilit görevlere getirilen KGB üyelerinin etkisi fazlasiyla hissedilmeye baslandi.  Yönetime elestiri hiçbir sekilde kabul edilmiyordu. Putin’in NTV’ye yaptigini kadrosundaki valiler de, yerel medya organlarina yapiyordu. Sovyetler’e tam anlamiyla dönüsülmüs sayilmazdi tabi ama o zamanlara egilim her anlamda hissediliyordu. Sayginligini yitirmis ve demoralize olmus kurumun yeniden canlanmasiyla bir anlamda halkin içinde yer etmis olan Sovyetler zamanindaki korku yeniden hortlamis oldu. Otoriteyi tehdit ettigi  düsünülenlere karsi sebepsiz tutuklamalar, kurulan komplolar ve açilan davalarin yaninda kayip vakalarina da rastlaniyordu. Sovyet döneminde dünyaya kapali olan Rusya’da uyusturucu sorunu kapitalizm ve sinirlarin açilmasiyla birlikte ayyuka çikti. Hiçbir deneyimi olmayan gençler dogrudan eroin kullanmaya baslayarak hayatlarini rezil ettiler. 2003 yilinda Rus uyusturucu piyasasi yillik 8 milyar dolarlik hacme ulasti. Uyusturucu tacirlerini yakalamaktan aciz olan polis kuvvetleri ve gizli servis daha kolay bir hedef seçti. Saçma sapan uygulamalarla kitapçilari basti, uyusturucuyla ilgili kitaplari toplatti; anestetik bulundurmaktan veteriner, disçi ve doktorlari tutukladi. Alternatif düsünceler üzerine baski uygulama yöntemini gelenek edinmis kurum tarafindan bir dizi sansür yürürlüge kondu.
Bu arada Putin Kizil Meydan’da konser veren Paul Mc Cartney’den gençliginde dinledigi Beatles’in KGB tarafindan sansürlenmis olan “Back in the U.S.S.R./S.S.C.B.’ye Dönüs” sarkisini söylemesini istiyordu. S.S.C.B. baskili tisörtleriyle kulüplerde dans eden gençlerinkinden çok farkli biçimde, Putin’in Sovyet nostaljisinde hiçbir sekilde alayciliga yer yoktu. Sovyet imparatorlugunun çöküsünü devasa boyutta ulusal bir trajedi olarak niteleyen Putin’in, gençliginde bir üyesi olmak için can attigi KGB’nin yasakladigsarkinin hayrani olmasindaki tezat Kremlin’e de yansiyordu. Yeltsin’den devraldigi bürokratlardan personel müdürü Voloshin, Basbakan Kasyanov ve politika danismani Surkov gibi isimler kagit üzerinde en önemli görevlerdeydiler. Onlar, Putin’in kamuoyundaki “kendini Rusya’nin kapitalist gelecegine adamis, ekonomiyi modernlestirici önder” imajini cilalamakla mesguldüler. Ancak Kremlin’in içindeki kadroda KGB ajanlari yerini aliyordu ve gölge gibi islerini yürütüyorlardi. Bunlarin basinda gelen Viktor Ivanov personelden sorumluydu ve Igor Sechin bas sekreterdi ki bu Putin’in masasina gelen tüm dokümanlarin onun ellinden geçtigini gösteriyordu. Her ikisinin de devlet kontrolündeki petrol sirketi Rosneft ve dogal gaz sirketi Gazprom ile baglantilari bulunuyordu. Putin ve takiminin devlet yönetiminde kadrolasmasi Kremlin içinde mevcut aileye paralel bir baska güç odagi meydana getirmis oldu. Kremlin içislerindeki karisiklik politika danismanlarindan Pavlovsky’nin Voloshin’e silovikinin bir darbe hazirligi içerisinde olabilecekleri uyarisinda bulundu. Ekonomik reformlari engellemeye çalisiyor, oligarklara saldiriyor, yeni siyasi partileri gizlice destekliyorlar ve kendi içlerinde ayri bir siyasi kurum gibi davraniyorlardi. En önemlisi de Putin ve arkadaslari sadece kendilerinin anladigi bir dili konusuyorlardi.
--------------
Bölüm 14: Alacakaranlik Kusagi
Putin, yönetimin is dünyasi üzerinde baskinligini saglamak amaciyla Gusinsky ve Berezovsky gibi kendisine zit giden oligarklara dersini vermeyi aliskanlik edinmisti. Putin oligark sinifina gözdagi vererek politikadan uzak tutmak için elinden geleni yapti ancak genç oligarklar ürüyordu.  Berezovsky’nin ortagi  Roman  Abroamoviç  ve  Yukos Petrolün  sahibi Mikhail Khodorkovsky bunlardandi. Girisimci bir entelektüel olan Khodorkovsky, 15 milyar dolarlik servete sahipti. Eskiden siki bir komünist gençlik lideri olmasina ragmen kapitalizmin getirdigi firsatlari degerlendirmeyi becermis ve girisimciligi sayesinde kisa zamanda milyarder olmustu. Daha 1992 senesinde Yeltsin’in enerji bakaninin gayri resmi danismani olarak konuslanmis ve sektörü, baglantilari ögrenmisti. Bonolar, bilgisayar parçalari derken devletin özellestirmelerine aracilik edecek bir banka kurmus ve sonrasinda özellestirme ihalelerine girerek titanyum-magnezyum tesisi, tekstil, cam fabrikalari, gida isleme tesisleri, gübre fabrikasi sahibi olmustu. Yeltsin döneminde devlet yeni olusan oligark sinifindan borç alip ödeyemediginde devlet mallarini devrederek borcunu kapatma yolunu seçmisti ve Khodorkoovsky dogru zamanda dogru yerdeydi. Borca karsilik hisse sistemi sayesinde, o zaman ülkenin en büyük petrol sirketi olan Yukos Petrolün kontrolünün %78’ini 309 milyon dolar karsiliginda almis oldu. Zekice bir yönetimle verimliligi arttirarak üretim masraflarini üçte iki indirdi. 1998 yilinda Sibneft petrolün sahibi Boris Berezovsky ile ortaklik anlasmasi yapti ve devlet kontrolünde kalan tek petrol sirketi olan Rosnefti de almak için kollari sivadi ama bu sirada ruble devalüasyonu nedeniyle ekonomi çöktü ve sirketlerin birlesmesi gerçeklesemedi. Hükümet borçlarinda sorun çikti. Bu sirada Khodorkovsky kendini korumak için bin bir hileye basvurdugundan düsman da edindi. Ingiliz, Japon ve Alman bankalarina 236 milyon dolar borçlandi ve vadesinde ödemedi. Garanti olarak gösterdigi Yukos hisselerini ele geçirmek isteyen bankalari kandirdi. Sonunda, adaletin para ile satin alindigi Rus mahkemelerine güvenmeyen bankalar Khodorkovsky’nin pesini birakti. Böylece Khodorkovsky elindeki paranin yarisiyla Yukos’un yüzde 23,7 hissesini aldi. Khodorkovsky devletin her zaman ekonomide belirleyici olduguna inandigini dile getiriyordu. Putin de buna inaniyordu ama Khodorkovsky’nin tersine, 90’larda yapilan özellestirmelerin hiç de hayirli olmadigini düsünüyordu ve yandaslariyla birlikte devletin, özellikle petrol sektörünü elinden çikarmis olmasina hayiflaniyordu. Enerji güçleri Suudi Arabistan ve Venezüella petrol  endüstrisini devlet kontrolünde tutarken Rusya petrol piyasasinin sadece %4’ünü kontrol edebiliyordu. Petrol fiyatlarinin yeniden artmasiyla oligarklar büyüdü ve yeni teknolojileri sistemlerine dahil ettiler. Rusya kisa zamanda günde 9 milyon varil petrol üreterek Suudi Arabistan’a yetisti. Hatta öyle ki petrol askeri gücün yerini aldi ve Rusya’yi uluslararasi haritada tekrar önemli bir oyuncu konumuna yerlestirdi.
2003 yilinda Khodorkovsky ve Abramoviç sonunda güçlerini birlestirme firsati buldu ve Yukos ve Sibneft birleserek Batili rakipleriyle yarisabilecek hale geldi ve Rusyanin en büyük petrol sirketi oldu. Bu birlesme, dünyanin en büyük dördüncü petrol üreticisini olusturmustu. Abramoviç cebine indirdigi 235 milyon dolarla, bir futbol kulübüne sahip olma hayalinin pesine düstü. Aday, Ingiliz Chelsea takimiydi. Khodorkovsky ise Batili bir petrol devine satis mümkün olabilir mi diye ExxonMobil ve ChevronTexaco gibi sirketlerle görüsmelere basladi. Khodorkovsky yasi ilerledikçe sosyal sorumluluk projelerine ilgi göstermeye basladi. Söyledigine göre isadamlarinin toplumsal hayatta daha fazla rol almalari gerekiyordu.  2001’de George Soros Açik Toplum Enstitüsü’nü model alan Açik Rusya yardim dernegini kurdu. Yapilan anketler Rus halkinin %70’inin oligarklardan hazzetmedigini ortaya koyuyordu. Khodorkovsky bunu degistirmeyi de hedefliyordu. Ama asil planina 2002 Nisan ayinda giristi. Meclisteki vekillerin belli çevrelerin çikarlarina uygun sekilde hareket etmek üzere isadamlari tarafindan satin alinmasi Rusya’da çok alisildik bir durumdu. Khodorkovsky de serbest piyasa ekonomisi taraftari iki partiyi de desteklemenin yaninda Putin’in partisinde de bazi koltuklara kendi adamlarini yerlestirmeye çalisti. Khodorkovsky’nin istedigi illa ki kisisel ticari çikarlari degil ulusal politika meselelerine dair mecliste kendi görüsleri dogrultusunda bir ittifak yaratabilmekti. Meclisin üçte birini satin alarak anayasal çogunlugu engelleyecekti. Bunu açikça dile getiren Khodorkovsky yakinlarina, asil amacinin basbakani esas yönetici yapacak bir anayasa hazirlatip devlet baskanini göstermelik bir konumuna getirmek oldugunu söylüyordu. Ama tabii ki Putin buna izin vermeyecekti.
Khodorkovsky, 2003 yilindaki isadamlari ile Putin’in olagan toplantisinda, ülkede rüsvet ve yozlasmanin yayildigindan yakindi, ardindan da hükümeti Rosneft ihalesine haset karistirmakla suçladi. Putin’in otoritesine alenen diklenmesi Rusya’nin en güçlü adami ve en zengin adamini karsi karsiya getirmisti. Putin oligarklarin kesinlikle politikadan  uzak durmasini istiyordu. Kremlin içinde de fikir ayriligi bas gösterdi. Voloshin, Kasyanov gibi Yeltsin döneminden kalan bürokratlar oligarklari korudu. Oysa Putin ve KGB fraksiyonu devlet baskaninin iktidari siyaset ve is dünyasinin elit kesimlerinin ötesine tasimasi gerektigine inaniyordu. Sonuçta hala dersini anlamamis olan Khodorkovsky için bir tezgah kuruldu. Khodorkovsky ve ekibi hakkinda sorusturma baslatildi. Vazgeçmeye niyeti olamayan Khodorkovsky Rusya’nin yeniden otoriter bir rejime dönüsmesini hiç istemiyordu. Bu nedenle bir gazete satin alarak liberal bir ses yaratmak istedi. Putin bundan pek hoslanmadi. Ardindan Çin’le yapacagi petrol boru hatti anlasmalarina devlet kontrolündeki Transneft’in engel olmasi Khodorkovsky’i çileden çikardi. Tam Kremlin’den Kasyanov’un onayiyla Amerikan ChevronTexaco ile anlasmak üzereyken Khodorkovsky’nin önce is arkadaslari sonra kendisi özellestirme ihalelerinde yolsuzluk gerekçesiyle tutuklandi. Putine meydan okuyan Khodorkovsky hapse atildi. Daha önce Khodorkovsky’e basina bir sey gelmeyecegine dair  söz vermis olan Voloshin haberi alir almaz Putin’in yanina gidip istifasini verdi. Kremlin’deki güçlerini kaybettikleri ve artik kontrolün silovikide oldugu belliydi. Khodorkovsky’nin tutuklanmasinin ardindan piyasa karisti. Savcilik Rusya’nin en güçlü sirketi haline gelen Yukos petrolü yeniden kamulastirdi. Amerika’da bu haber büyük tepki yaratti. Condolezza Rice olayi yakindan takip etti ama sonuçta Putin’den alabildigi tek yanit savciligin isine karisamayacagiydi. Amerikan muhafazakarlari bu olay nedeniyle Rusya’nin G-8 üyeliginden çikarilmasini istedi. Ama Bati’nin Khodorskovsky’i kurtarmak adina yapabilecegi bir  sey  yoktu. Ayni sekilde Rusya’daki oligarklarin da sira bize gelecek korkusuyla durum karsisinda eli kolu bagliydi. Baslarinin çaresine bakmalari gerekiyordu çünkü alacakaranlik kusagi çoktan baslamisti. Artik Kremlin’i durdurabilecek kimse yoktu.
------------- 
Bölüm 15: Ajitasyon
Rusya 2003 milletvekili seçimlerini beklerken, Kremlin medya üzerindeki gücünü Komünist Partiyi yok etmek üzere kullanmak istiyordu. 90’larda her seyin altüst olmasindan komünist parti sorumlu tutuluyordu. Üstelik Kremlin eliyle olusturulan Birlesik Rusya Partisi  için mecliste üçte ikilik itiraz edilemez bir çogunluk saglanmasi amaçlaniyordu. Ruslarin seçim kampanyalari için kullandigi terimle ifade edecek olursak ajitasyon döneminde, Putin’in  politika danismani Surkov, Kremlin’in kontrolünde olan üç büyük ulusal kanali muhalif partileri karalamak üzere seferber etmisti. Televizyon toplum üstünde kontrol amaciyla propaganda araci olarak kullaniliyordu. Bir önceki seçimde Kremlin’in Putin’i desteklemek için kurdugu Birlik partisi 2001 yilinda, 1999 meclis seçimlerinde rakibi olan Primakov ve Luzkhov’un partisiyle birlesip Birlesik Rusya adini aldi. Partinin daha önce oldugu gibi yine ideolojiye ihtiyaci yoktu. Ortada yasamaya iliskin bir program da yoktu; tek söylem Rusya’nin büyüklügü üzerineydi. Basari için yapilacak tek sey partinin Putin’in imajiyla birlestirilmesiydi. Zaten 2003 seçim arifesine kadar Birlesik Rusya partisi sadece Putin’i yücelterek kendini gösterdi. Kremlin’in yeni amaci sürekli iktidarda olacak bir parti kurmakti. Demokrasi yönetiliyordu ve bu uzun soluklu bir proje olacakti. Putin yandaslari toplumda baskana verilen destegi politik bir kuruma çevirme niyetindeydi. Hedeflenen iktidar partisi, tipki Japonya’yi 1945’ten beri yöneten Liberal Demokratlar veya Meksika’da 71 yildir iktidarda olan Kurumsal Devrim Partisi gibi yillarca hüküm sürecekti. Kremlin kendisine asiri güvenliydi, dolayisiyla partinin slogani  da çok basitti: Herkese her sey - Baskanla birlikte! Kampanya oylarin %40’ini hedefliyordu. Putin, Sovyet sonrasi dönemde ortaya çikan devlet baskaninin kendisini teknik olarak siyasi partilerden uzak tutmasi kuralini çignedi ve Birlesik Rusya Partisini destekledigini ima etti. Seçim kampanyasi kapsaminda hazirlanan reklamlarda vatandaslar Birlesik Rusya partisine oy vereceklerini söylerken “Baskan Putin’in partisine” diye de vurgulayarak kameraya gülümsüyorlardi. Parti üyesi adaylarin açik oturumlara, tartisma programlarina çikmalari toplumun çok hassas olmasi gerekçesiyle yasaklanmisti.
Anketlere göre parti Putin’e yakinligi nedeniyle destekleniyordu. Nüfusun çogunlugu için Putin’in yaptiklarini görmek yeterliydi. Ekonomi büyüyor, düzen kuruluyordu; diger dünya ülkelerinin saygisi artiyordu. GSMH iki katina çikmisti ve bunlar Putin sayesinde olmustu. Iste bu nedenle Birlesik Partinin somut bir politik durus almasina gerek yoktu çünkü bu oy kaybettirirdi. Genel olarak halkin ihtiyaci olani vermek gerekiyordu. Halk artik ideolojilerden sikilmisti. Sovyet zamaninda komünistleri zorunlu olarak tecrübe etmisti, sonra demokratlardan da agzinin payini almisti. Simdi istikrar saglayan Putin’in partisine oy verme zamaniydi. Tabi bu arada Kremlin, muhalefeti ezip geçmek için elinden geleni yapiyordu. Hatta yeni olusumlara destek oluyordu. Komünist Partiye gidecek oylari çekecek yeni bir alternatif yaratma amaciyla küçük partiler arasinda koalisyon olusturulmasini saglama çabasindaydi. Kremlin’de Yeltsin’den geriye kalan Voloshin’in basini çektigi fraksiyon, komünistlerden ayrilan Glazyev ve popülist nasyonalist Rogozin arasinda bir koalisyonu destekliyordu. Putin bu konuyu bizzat Glazyev’le görüsstü. Aslinda sadik bir Putin taraftari olan Rogozin’le birlesmelerini isterken Glazyev’i kontrol edebilmeyi amaçliyordu. Rogozin de karsiliginda Komünist oylarin azalmasina yarayarak sadece Birlesik Partinin isine gelecek bir sonuç degil kendisine de faydali olacak sekilde meclise girmeyi saglayan %5 oy oranini elde etmeyi umuyordu. Putin’in onayiyla kurulan bu yeni parti finansal olarak Kremlin ailesine yakinligi ile bilinen alüminyum milyarderi Oleg Derispaska tarafindan destekleniyordu.  Olusum Glazyev sosyalizm agirlikli bir durus istemesine ragmen Rogozin’in bastirmasiyla milliyetçi tarafin agir bastigi bir hal aldi ve adi Anavatan Partisi olarak belirlendi. Seçim listesindeki milletvekilleri adaylari milliyetçi, irkçi, sovenist siyasi sahsiyetlerin bir karmasiydi. Dagilmis Sovyetler Birligini yeniden birlestirme vizyonu üzerinden kampanyalarina basladilar. Dogal kaynaklar üzerinde devlet kontrolü saglanmasini, tarim arazilerinin satisinin yasaklanmasini, Ortodoks Hiristiyanligin devlet dini olarak belirlenmesini ve oligark sinifinin ortadan kaldirilmasini istiyorlardi. Oy isterken dinsel ve etnik milliyetçilik, Sovyet stili sosyal koruma, Rus sömürgeciligi gibi ögeleri vurgulamaya kararliydilar.
Diger taraftan Kremlin’deki siloviki ise KGB kidemlilerinden olusan Halk Partisine destek veriyordu. Ayrica Kremlin tarafindan kutsanmis bir iki parti daha vardi. Putin’in St.Petersburg’dan arkadasinin partisi ve komünist partiden ayrilan meclis sözcüsünün partisi. Kremlin içindeki kutuplasma Surkov’un Putin’i Halk Partisini devre disi birakmasini ögütlemesiyle çözüldü. Surkov bir yandan da Çeçen baskani seçimlerinde Kremlin’in adayinin seçilmesi için çaba harciyor ve diger adaylari çekilmeye zorluyordu. Putin’e göre bütün bunlar gayet normal seçim taktikleriydi ve hiçbir yasadisi tarafi yoktu. Siyasi istismarin sonu yoktu. Birlesik Parti muhalif adaylarin seçime katilmasini engellemek için birçok dava  açmisti.  Valiler bir dönem daha görevde kalma karsiliginda bölgelerinden Birlesik Parti lehine %40 oy çikarmaya söz veriyorlardi. Moskova belediye baskani da üçüncü dönemine oynarken Birlesik Partinin liste basindaydi. Bu siralarda Khodorkovsky’nin tutuklanmasi Glazyev ve Rogozin Anavatan Partisinin bir atilim yapabilecegini sünerek kamuoyuna oligarklarin smanlari oldugunu ilan etti. Kendi partilerinin alüminyum zengini Oleg Deripaska’nin parasiyla döndügünü unutmus gibi saldiriya geçtiler ve daha önce yapilan tüm özellestirmelerin yeniden incelenmesini talep ettiler. Kendi aralarinda bölünen demokratlar ise hapse atilan Khodorkovsky’nin destegini kaybettiklerinden %5 barajini asmalari da imkansiz görünüyordu. Ancak bu tutuklamadan en çok zarar alanlardan biri de Komünist Parti oldu çünkü adaylari arasinda Yukos Petrolün yönetim müdürü ve Khodrokovsky’nin yardimcisi bulunuyordu. Kremlin dostu Rus medyasi, hemen Brezovsky’inin de adini karistirarak Komünist Partiyi Rusya’ya karsi komplo kurmak iddiasiyla kamuoyunda gözden düsürdü. Bu durum Anavatan Partisine oy kazandiracakti. Tutunmaya çalisan küçük isletmeciler, Rusya’nin asabi alt orta sinifi Putin yanlisi olsalar bile kurum karsiti olduklarindan orta yolu sunan Anavatani seçeceklerdi. Sag Birlik Partisinin hala muhalefet yapmaya kararli liderlerinden Khakamada, faili meçhul bir cinayete kurban giden reformcu Starovoita’nin mezari basinda toplanan kalabaliga yaklasan tehlikeyi haber veriyordu. Ama Khakamada’nin Sag Güçler Partisi anketlerde sürekli oy kaybediyordu. Diger sag parti Yabloko’nun durumu da farkli degildi. Kremlin bu duruma da müdahale etme geregi duydu yoksa demokratlar parlamentoda temsil edilemeyeceklerdi. Putin Yabloko’nun Çeçen Savasi’ni destekledigini unutmamisti ve televizyon kanallarindan birinde ufak bir jestle destegini göstermekten çekinmedi. 1999 seçiminde Sag Güçler Partisi %8.6 oy almisti ve Yabloko % 5.9’u ancak bulabilmisti. Parti liderleri hala birlesmemekte israrliydilar ve birbirlerini kötülemekten baska bir sey üretmiyorlardi.
Kremlin Anavatan Partisinin Komünistlerin oylarini bölmekten öteye giderek kendi basina bagimsiz bir siyasi güce dönüsebileceginden çekinmeye basladi ve Voloshin’in de bu arada istifa etmis olmasi, partiye verilen destegin çekilmesini kolaylastirdi. Seçime çok az  kala partinin yayin hakki kaldirildi. Adeta bir maskaraliga dönüsen seçim süreci Rusya’da demokrasinin nasil manipüle edildigini gösteriyordu. Özgür olsa bile adil olmayan seçimde Birlesik Rusya partisi oylarin %37’sini alarak meclise girdi. Sonuçlara göre Komünistler %13 oy aldi. Daha üç ay öncesine kadar var olmayan bir parti olarak Anavatan Partisi ise kolaylikla %5’i asti ve %9 oy aldi. Adiyla hiç uymayan diger asiri milliyetçi parti Liberal Demokratlar  ise %12 ile tarihlerinin rekorunu kirdi. Demokrat sag partiler ise %4’lerle yolda kaldi. Yabloko’dan 4, Sag Güçler’den sadece 3 milletvekili seçildi. Birlesik Partinin zaferi göründügünden büyüktü çünkü meclise giren bagimsizlarin katilimiyla Duma’daki çogunlugu %68 olacakti. Surkov’un hedefine ulasilmisti, meclisin üçte ikisi kontrol altindaydi. Putin’in halihazirda sorgulanamayan hükmü hiçbir sekilde tartisilamazdi. Artik Kremlin her istedigini yapabilirdi. Rusya’da siyaset bitmis sayilirdi. Tek partiye yogunlasan bu sistem devlet organlarindaki kadrolasmayla birlikte tüm araçlara sahipti ve istedigi yönde kullanabilecek güce sahipti 
------------------
Bölüm 16: Putin’in Rusya’sinda Seçimler
2004 yilinda Sovyet sonrasi Rusya’da üçüncü kez yapilacak baskanlik seçimi zamani geldiginde ise Putin bir kampanya yapma geregi bile duymadi. Birkaç televizyon programi disinda seçim kampanyasi yapmayan Putin bunun yerine, Sibirya’daki otoyol açilisina katilmayi yegledi. Kendisine çok güveniyordu. Batiya karsi seçim yarisinda mesru görünmek adina demokratlardan bir aday çikmasini saglanmaya çalisiliyordu. Putin’in karsisinda, Rogozin’le yollarini ayiran komünist iktisatçi Glazyev, Rusya’nin Sovyetlestirildigini düsünen Rusya’nin en popüler kadin siyasetçisi Khamakada, Berezovsky’den destek gören Ivan Rybkin ve Kremlin tarafindan muhalefet için seçilmis Kharitonov vardi. Hiçbiri yeterince güçlü degildi. Tüm seçim sürecinin bir düzmece oldugu kanisi yaygin oldugundan rakiplerin de
göstermelik oldugu yönünde iddialar vardi. Mesela Khakamada’nin baskan adayligi kendi partisinde bile kabul görmüyordu. Putin tarafindan satin alindigi söylentilerine cevap vermek amaciyla Khakamada Khodorkovsky’nin ortaklarindan yardim istedi. Bu arada seçim kampanyasi sirasinda ortadan kaybolan Rybkin, Londra’ya kaçti ve KGB benzeri ajanlar tarafindan kaçirildigini anlatti. Putin ise seçim sürecinde sessiz kalmayi yegledi. Onun  Ruslara sundugu vaat, 90’larin kargasasina son verecek daha otoriter bir yönetimdi. Bu, güvende olmak için firsatlardan vazgeçmek anlamina gelebilirdi. Fakat önemli olan sosyal düzenin kurulmasiydi. Daha önceki seçimde yaptigi gibi demokrasiden bahsetmiyor,  ekonomik ve siyasi refomlar vaat etmiyordu. Putin’in söylemi istikrar üzerineydi. Dört yildir Rusya’yi yönetiyordu ve simdi kendisinin Yeltsin karsiti oldugunu belirtiyordu. Ülkenin içinde bulundugu sorunlarin kaynaginin 70 yillik Sovyet yönetiminde degil; çalkantili 90’larin liberal denemelerinde oldugunu vurguluyordu.
Putin artik endise ve belirsizlik zamaninin bittigini müjdeliyordu. Tabi ki halk arasinda Putin’in Rusyaya istikrar getirdigini söyleyenlere rastladigimiz gibi mevcut duruma duraganlik diyenler de vardi. Yine de bu sekilde düsünmeleri devlet baskani olarak yeniden Putin’e oy vermelerini engellemiyordu. En azindan artik Putin’i biliyorlardi. Örnegin, geçimini zor saglayan çocuklu genç bir çift, firsatlarla güvence arasinda seçim yapmak zorunda olduklarindan yakiniyordu. Önceleri tekstil endüstrisinin gelismis oldugu bir sanayi kenti olan ancak simdi issizligin had safhada oldugu Ivanovo standartlarina göre ayda 450 dolar iyi bir gelir sayilirdi. Aslen hukuk egitimi almis olan ama devlet vergi dairesinde memur olarak çalisan Misha, maasi %11 artsa bile enflasyon %12 arttigindan, hep yerinde sayacagindan yakiniyordu. Misha, kapitalizmin firsatlarindan yararlanmayi çok iyi becermis olan ablasi ve uyanik kocasi gibi iyi bir is bitirici degildi. Ablasi Lena, Putin’in hukuk diktatörlügünün sadece lafta oldugunu ve dogru baglantilari kurup dogru sekilde rüsvet yedirdigin sürece Rusya’da  her seyin mümkün oldugunu söylüyordu. Dolayisiyla ablasi turizm yatirimi yaparken Misha ancak geçiniyordu. Dürüstlügünden ödün vermeyen Misha, kamu ve özel sektör arasindaki vergi davalarindaki serbest avukatlarin nasil kurt oldugunu gördükçe özel sektörde is  aramaya bile çekiniyordu. Ama daha iyi bir hayat isteyen karisinin zoruyla ve ablasinin tanidiklari sayesinde bir tekstil firmasina bagli olarak avukatliga baslamak üzereydi. Misha’nin babasi ise Putin’in vaat ettigi gibi is dünyasini düzenleyip yozlasmis hukuk sistemini düzeltmesini ve verdigi sözleri tutarak Rusyayi daha yasamaya deger bir yer haline getirmesini bekliyordu. Böylece oglu Misha gibilere firsat dogardi. Misha’ya sorarsaniz Putin onlara is imkani sagliyordu, karsiliginda da oylarini aliyordu. Yeni Rusya’da yasayan bu aile fertlerinin hayat tarzlari birbirlerinden oldukça farkliydi ama öyle ya da böyle hepsi Putin’i destekliyorlardi. Halk arasinda sikayetlere ragmen Putin’e olan destek açikça fark ediliyordu. Çogu kisiye göre zaten en kötü seyleri yasamislardi ve daha kötü ne olabilirdi? Diktatörlük  olsa bile fark etmezdi ne de olsa Stalin’inki gibi olmasina artik imkan yoktu. Apolitiklestirilmis halkin çogu ayni anda iki iste çalisarak ancak geçinebiliyordu. Büyük bir kesime göre, her sey istikrarli sekilde kötüydü ama yine de halka sunulanlar arasinda kötünün iyisi olarak gördükleri Putin’den baskasini düsünemiyorlardi. Zaten adaylar bir bir eleniyordu ve önlerinde Putin’den baska seçenek kalmiyordu. Rusyada seçim kurallarina göre oy pusulasinda “hepsine karsiyim” seçenegi de bulunuyordu. Ancak bu sekilde oy vermenin protesto disinda pek bir  ise yaramayacagini düsünenlerin sayisi hiç az degildi.
Kremlin’in uyguladigi yönlendirilen demokrasi mekanizmasi tikir tikir isliyordu. Ülkenin ücra köselerinde seçmenlerin sandik basina gitmelerini tesvik etmek için ödüller vaat ediliyor hatta uzak yerlesimlerde seçmen basina 18 dolar gibi fiyat biçiliyordu. Kremlin durumu sansa birakmiyordu. Putin’in zaferinin göze batacak kadar büyük olmamasi için %72 gibi etkileyici ama açgözlü olmayan bir oranda karar kilindi. Bu kez de oylarin çok fazla olmasindan endise ediliyordu ve buna göre ince ayarlar yapilmasi gerekiyordu. Milletvekilleri üstündeki Kremlin baskisi artmisti. Demokrat partiler kendi aralarinda birbirini yerken baskana kimse laf uzatmiyordu. Sag partiler arasindaki fikir ayriligi Putin’e yariyordu. Kremlin Putin’in ikinci kez seçileceginden emindi. Glazyev’in fazlasiyla bagimsiz tavirlari Kremlin’i ve özellikle Putin’i kizdirdi. Aktif siyasi liderlerin hepsinin devlet baskanlik idaresine hesap vermeleri gerekiyordu ama Glazyev kafasinin dikine gidiyordu. Bunun üzerine Glazyev’i harcamak için Berzovsky’den destek aldigi ortaya çikarildi. Glazyev Kremlin’in sözünden çikmisti ve oyunu kuralina göre oynamayanlara yer yoktu. Glazyev yandasi olan isadamlari Khodorkovsky’nin kaderiyle tehdit edildi, bürokratlara terfiler teklif edildi, madalya, para ne lazimsa Kremlin hepsini saglayacakti, bunun için tek kosul Glazyev’i desteklememeleriydi. Adalet Bakanligi, 3 gün gibi görülmemis bir hizla Rogozin’in açtigi davada, Glazyev’in Anavatan Partisi ismini kullanamayacagi kararini aldi. Diger yandan “kazanamasak bile direnmeyi  ögrenmeliyiz” diyen Khakamada’yi yipratmak için babasinin Japon kökenli olmasi bile kullanildi, ayrica devlet karsiti oldugu için tehditler aldi. Sonuçta çesitli yollarla rakipler yipratildi. Rakipler de ellerinde kalan son silahi kullanarak seçimden çekileceklerini açikladilar.
Rakiplerin çekilmesi Kremlin’i telaslandirdi. Bu durumun halkin seçime olan ilgisini azaltacagini, dolayisiyla %50 barajinin saglanamayarak yeniden seçime gidilebileceginden kaygilanmaya basladilar. Sonuç böyle olursa aradaki dönemde Putin yerine basbakan Kasyanov’un vekilen devlet baskani olarak görev yapmasi gerekirdi. Kremlin’deki KGB emektarlari bunu kabul edemezdi ve zaten Voloshin’in istifasindan sonra Yeltsin döneminden tek numune olarak kalan Kasyanov bariz sekilde dislaniyordu. Ayrica Putin arada böyle bir süreç meydana gelirse Kasyanov’un televizyonu kullanarak aleyhine çalisacagindan çekiniyordu. Putin televizyonun gücünü gayet iyi biliyordu. Öte yandan baskan ve basbakan, tiyarto baskini ve Khodorkovsky olaylarinda zit düstükleri için hasimlari, Putin’i Kasyanov’a karsi dolduruyorlardi. Ayrica anketlere bakilirsa halk Kasyanov’dan pek hazzetmiyordu.  Çünkü Rus toplumunda Çarlik Rusya’sindan kalma bir aliskanlikla bastakini degil yardimcilarini suçlama egilimi vardi. Putin Kasyanov’u çagirarak isine son verdigini açikladi. Kasyanov’un kovulmasi karari öyle hizli alinmisti ki, Putin’in yeni personel müdürü Medvedev bile basbakan kovulunca tüm kabinenin de görevden alinmasi gerektigini ögrenmeye firsat bulamamisti. Putin Kasyanov’un bu kuraldan bahsetmesi üzerine, Kasyanov ve beraberinde tüm kabinenin görevine son verildi. Böylece sonucu açikça tahmin edilen seçim, iyiden iyiye dramatiklestirilmis oldu.
Putin’in seçtigi KGB geçmisine sahip, 53 yasindaki deneyimli bürokrat Fradkov, yeni basbakan olarak göreve basladi. Zamaninda Rusya’nin Avrupa Birligi heyetinde yer almisti. Putin Fradkov’u “yolsuzlukla savasmayi bilen güçlü ve iyi bir yönetici” olarak tanitiyordu. Kremlin’in içindeki ihtilaf açisindan bakilacak olursa, Fradkov’un aldigi konum her iki kanada da belirgin bir yakinlik göstermiyordu ancak daha önce görev aldigi Güvenlik Konseyinde  emir aldigi patron, sonra Savunma Bakani olan KGB emektari ve Putin’in yakin danismani Sergey Ivanov’dan baskasi degildi.
Resmi seçim sonuçlari açiklandiginda Putin %71 oraninda oy alarak açik arayla kazanmisti. Göstermelik aday Kharitonov %14’le onu takip ederken digerleri %4’lerde  kalmisti. Sasirtici olan Putin’In Çeçenistan ve komsu bölge Ingusetya’da seçmenlerin % 90’indan oy almasiydi. Genelde Putin’in seçilmesinin Rus seçmenlerin tercihlerini yansittigina dair süphe yoktu. Fakat bazi seçim bölgelerinde sahtekarlik yapildigi ortaya çikmisti. Yine de kayiplara karisan bir milyon oy sonucu degistirmezdi. Putin  Kremlindeki  kutlamada demokratik kazanimlarin saglamlastirilacagini söylüyordu. Putin’in ikinci döneminin yeni bir reform dalgasi olacagi kanisinda olanlar çogunluktaysa da kendisi bu konuda yorum yapmiyordu. Sahsahali törende kürsüye çikarak kararlarinin popüler olmasina gerek olmadigini ülkenin ihtiyaci olani yaptiklarini söylüyor    ve “Ülkedeki dönüsüm devam edecek”
 
diyordu. Rusya’nin daha iyi bir yer olacagina ve bütünlügünün korunacagina dair sözler veriyordu.
---------------
Bölüm 17: Kremlin Tezgahi
Moskova’dan uzakta Volga nehrinin kenarinda kuruldugu için tarihinde önemli bir ticaret merkezi olan Nizhny Novgorod sehrinde tanistigimiz Aleksandr Markus, nükleer fizik uzmani olarak çalismayi birakip ticarete atilmisti. Markus elde ettigi kazançla ancak ticari proleterya olarak adlandirilan sinifa dahil olabilirdi. Ama oligark Khodorkovsky’nin basina gelenlerden herkes gibi o da etkilenmisti. Devlet otoritesinin özel tesebbüse karsi müdahalesinin nereye kadar sürecegini tüm dünya ve Rusya’daki irili ufakli isletme sahipleri merakla izliyordu. Kusaginin çogunda görüldügü gibi Markus’un herhangi bir sisteme olan inanci çoktan çökmüstü. 80’lerde serbest piyasaya kucak açmis ve 90’larda mafya tehdidi altindaki Rus is hayatinin cilvelerini ögrenmisti. Sonunda çalistigi banka o dönemde birçogunun yaptigi gibi sahte iflas gösterince iç çamasiri isine girmis ve tedarik ettikleri mallar numunelerinden kalitesiz olan Batili sirketlerden usanip Polonya mali çamasir ve Türk mali çorap satmaya baslamisti. Simdi European Tricotage adli firmanin sahibi olan Markus, uzun yillardir ilk defa Putin döneminde ekonomik güvence hissediyordu. Baskanin sahsindan pek hoslanmasa bile oyunu Putin’e vermisti. Artik 90’larin korku dolu günleri geride kalmisti. Markus’a göre Rusya’da eskiden mülkünün olmasinin bir anlami yoktu çünkü her an kaybedilebilirdi, oysa simdi bazen otoritelerin bile uymak zorunda kaldigi kesin kurallar vardi. Markus oldukça iyimserdi, yillardir mücadele etmekten plan yapamamisti ancak simdi önünü görüp hareket edebilecek durumdaydi ve beklentileri yüksekti. Ayda 20 bin dolar yapan magazasi Number One’i takiben Moskova’da büyük bir magaza açmak istiyordu. Yakinlarda Türkiye’yi ziyaret ederek mal tedarikçisi ayarlamisti. Sürekli degisen piyasaya ayak uydurmak için isini büyütmek zorunda oldugunun farkindaydi. Bir Türk süpermarket zinciri Nizhny Novgorod’da ilk magazasini açmisti. Ancak Markus rekabet pesinde kosarken Khodorkovsky gibi baskalarinin üstüne basarak ilerleyen bir kapitalist olmak istemiyordu. Zaten küçük isletmeci olarak devletle iliskisini çoktan kesmistikendi dünyasinda yasiyordu.
Diger tarafta dünyasi yikilan tutuklu büyük isadami Khodorkovsky’nin ilk davasi görülmeye baslandi. Bu arada kapatilan dosyalar yeniden gündeme geldi. 90’lardaki özellestirme furyasinda birçok hata yapilmis ve ihalelere yolsuzluk karismisti. Ancak otoriteye boyun egip sadakatini gösterdigi sürece kimseden hesap sorulmamisti. Fakat simdi Putin, Khodorkovsky’nin kendisine yaptigi saygisizligi kabul edemiyordu ve acisini çikarmaya niyetliydi. 1994’te özellestirilen devlet gübre sirketi Apatit’in ihalesinde binbir türlü yolsuzluk yapilmisti. Ihaleye katilanlarin hepsi gizlice Khodorkovsky’nin bankasi Menatep tarafindan kontrol ediliyordu. 1994 yilinda gübre fabrikasinin hisselerini 283 milyon dolara alacagini taahhüt eden Khodorkovsky’nin sirketi, sonunda devlete sadece 225 bin dolar ödedi. Geri kalanini sirkete yatirim olarak 2 yilda tamamlama sözünü verdi ama buna da uymadi. 1998 yilinda Moskova mahkemesi ihaleyi geçersiz ilan etti ama mevcut hisseler baska firmalara satilmis oldugundan devlet herhangi bir hak talep edemedi. Rusya Federal Mülk Fonu Khodorkovsky ile 15.5 milyon dolarlik para cezasinda anlasti. Ancak Khodorkovsky  hakkindaki sorusturmalarin ardi arkasi kesilmiyordu. 1995 yilindaki baska bir özellestirmede sahtekarlik ve ayrica vergi kaçakçiligi yaptigina dair suçlamalar bulunuyordu. Aslinda  90’larda neredeyse her isadami vergi kaçirmisti ama Putin’e diklenmesi yüzünden kabak Khodorkovsky’nin basina patlamisti. Daha fenasi destek verdigi demokrat partiler meclis disina itilmisti, reformcular geri çekilmekteydi ve Putin’in mutlak rejimi hizla yükseliyordu. Eger Khodorkovsky kendisini Putin’e karsi duran, toplum sorunlariyla ilgili zengin bir demokrasi savasçisi olarak görüyorduysa bunda basarisiz oldugu açikti. Khodorkovsky için artik tarihe geçmek önemliydi. Hapishaneden yazip avukatlarina vererek gazetelerde yayinlattigi mektupta liberalleri genlerinde bulunan iktidara yaltakçilik nedeniyle kinadigini ve bunlarin Sovyetler Birligini yikan devrimi ayaklar altina aldiklarini yaziyordu. Kendi kapitülasyonlariyla avunarak %10’luk bir kesimin çikarlarini koruyup %90’luk sosyal gerçegi görmezden geldiklerini belirtiyordu. Bu yüzden de liberallerin seçimleri kaybettiklerini vurguluyordu. Akrani oligarklar da Khodorkovsky’nin sert dilinden nasibini aliyordu. Kendisini de katarak “Is dünyasindakiler olarak artik halkla paylasim içinde olmaliyiz” diye sözlerine ekliyordu.
Medyanin tüm ilgisi Khodorkovsky davasina odaklandi. Hapse düsen zengin isadaminin, cinayet ve benzeri siddet zanlilarina verilen jüri hakki yoktu. Rusya’da hala savciligin suçlu gördügü insanlarin %99.2’si hüküm giyiyordu ve Khodorkovsky’nin kurtulmasina pek imkan verilmiyordu. Yasal süreç kurallari vahsice çignendigi halde, her nasil oluyorsa Rusya’da mahkemeler adil yargi yanilsamasini tasiyabiliyordu. Saatlerce süren davalarda çapraz inceleme veya coskulu mahkeme söz sanatinin yerinde yeller esiyordu ve esas olan kagit isiydi. Savcilik tarafindan mahkemeye binlerce belge sunulmasi prosedürün adil isledigine dair göz boyamak için yapilan bir uygulamaydi. Bir yandan Kremlin aktörlerinden Sechin ve Ivanov, Khodorkovsky’nin petrol holdingine de göz koymustu. Yukos Petrole milyarlarca dolarlik borç çikartildi ve banka hesaplarina el kondu. Böylece sirket yöneticileri borcu ödemek isteseler bile paraya dokunamayacaklardi. Bu hengame sonunda uluslararasi petrol piyasasina yansidi ve fiyatlar rekor düzeye çikti. Çünkü Yukos günde 1.7 milyon varille tek basina tüm Libya’nin ürettiginden fazla petrol çikariyordu. Borsanin nabzini tutan hükümet 2000 ve 2001 yillarinda Yukos’tan 3.4 milyar dolar talep etti ve Khodorkovsky’nin gözbebegi petrol tesisi Yuganskneftegaz’i satisa çikaracagini açikladi. Degeri 41.6 milyar dolar olan sirketin borsa degeri 1.7 milyara düstü ve ancak o zaman  uluslar arasi is dünyasi durumu fark etmeye basladi. Görünen oydu ki; Khodorkovsky’nin basina gelenlerin nedeni sadece kontrolden çikan bir kodamanin devre disi birakilmasi degil, Putin cemiyeti üyelerinin yararina büyük çapli bir hirsizliga mesru bir zemin hazirlanmasiydi.
Putin, danismani Igor Sechin’i Khodorkovsky’nin almayi planladigi devlete ait petrol sirketi Rosneftin yönetim kurulu baskanligina getirdi. Kremlinde Rosneftin Yuganskneftegaz’i bünyesine almasi yönünde lobi yapiliyordu. Kremlin sirketleri bir gecede birlestirip tepki çekmek yerine mesru bir yol izlemeyi yegledi. Daha önce de kullandigi karti oynayarak dogal gaz sirketi Gazprom’u öne sürerek karmasik bir hisse degisimiyle Rosneft’i devralmasini sagladi. Yuganskneftegaz’in yuvasi hazirlanmisti. Açik arttirmada önce paravan bir sirkete satildi, ardindan bu sirket Gazprom’a devredildi. Böylece arzu edilen sözde mesru birlesme saglanmis oldu. Bu sayede Putin uzun zamandir hayalini kurdugu enerji holdingini  olusturacak ve dünyanin en büyük dogal gaz rezervlerini ve koca bir petrol havuzunu kontrol edebilecekti. Putin, Igor Sechin planiyla hem Khodorkovsky’i siyasi bir rakip olarak silmis,  hem de Kremlin’in Rusya’nin patlama gösteren özellestirilmis petrol sektörü üzerindeki kontrolünü saglamisti. Devlet Sovyetler Birligi’nin çöküsünden beri ilk defa, ekonomiden bu kadar geri kaliyordu. Petrol sektörü üzerinde kontrolü arttirmak için Putin baska yollar da bulmustu. Petrol fiyatlari varil basina 50 dolari buldugunda yeni bir vergilendirme usulü gelistirildi. 25 dolarin üstündeki her varil basina edinilen petrol gelirinin %90’i devlet kasasina akiyordu. Petrol fiyatlari yüksek seyrettigi sürece Rus hükümetinin cebine günde 200 milyon dolar fazladan giriyor demekti. Ayni zamanda Rus devleti 1993’te yaptigi teklifi fesh ederek Pasifik kiyisinda planlanan Sakhalin-3 projesinin haklarini ExxonMobil’den geri aldi. Böylece lisansi vermek için 1 milyar dolardan fazlasina ihale edebilirdi. Özel kalan sirketler de devlete bagliliklarini bu sekilde göstermeleri gerektiginin farkindaydilar. Devlet kapitalizmi  artiyor, ayni esnada  oligarklarin  sadakati de artiyordu.  Artik zenginler insan  haklari gruplarini,  sivil toplum kuruluslarini veya medya örgütlerini desteklemiyor onun yerine Putin’in hosuna gidecek isler yapiyorlardi. Mesela Rusya’nin en zengin 3. adami, petrol ve alüminyum patronu Viktor Vekselberg, Kremlin Sarayinda sergilenmeleri için Malcolm Forbes’un Fabergé yumurtalari koleksiyonunu 90 milyon dolari askin bir fiyata satin almisti. Putin ayni zamanda kendine yakin duran yeni bir oligark sinifi da yaratiyordu. Petrol sektöründe tecrübesi olmayan Sechin, Rosnefti yönetiyordu. Khodorkovsky sorusturmasini yürüten savcinin kiziyla evlenmisti. Tüm taslar yerine oturuyordu. Yukos skandali bir anlamda Putin yandaslarinin  ihya edilmesi için sahneye konmustu. Aslinda durum 90’larda dagitilan devlet mallarinin geri alinip keyfe göre yeniden paylastirilmasindan ibaretti. Putin’in ekonomik danismani Andrei Illarionov bile Yukos’un kamulastirilmasi ardindan verdigi demeçte Rusya’nin en iyi petrol sirketinin devlet tekelindeki bir sirket tarafindan alinmasinin yilin tezgahi oldugunu ve artik oyunun hiçbir kurali olmadiginin belli oldugunu söylüyordu.
Kremlin’in kurdugu bu tezgah toplumdan geri tepmeden isleyebilmisti. Toplumun kapitalizmle ilgili çeliskili duygulari Putin’in yaptiklarina devam edebilmesini sagliyordu. 10 yila mahkum edilen Khodrokovsky’nin imajini haydut bir kapitalistten demokratik bir kahramana dönüstürmeye çalismasinin kamuoyu üzerinde etkisi olmamisti. Kendisini güce aç bir otoritenin kurbani gibi göstermesi de fayda etmemisti. Ruslar oligarklardansa Putin’e itaat etmeyi yegleyecekti.
------------------
Bölüm 18: Egitim ve Yeni Kusak
2003 Eylülünde yeni Rusya’da gençlere okulda neler ögretildigini görmek için Moskova’nin eteklerinde bir liseyi ziyaret ettik. Ne bekledigimizi bilmiyorduk ama burada Rusya’nin gelecegine dair ipuçlari bulabilecegimizi düsünmüstük. Banliyöde sehirlesme nedeniyle plansiz bir yapilasma ve yeni yapilan toplu konutlar bulunuyordu ve genelde isçi aileleri yasiyordu. Her tarafi dökülen okul binasinda lise son sinifi gözlemleyecektik ve özellikle tarih derslerine katilmayi seçmistik. Açik görüslü, ufku genis bir tarih ögretmeni olan Irina Viktorovna, meslege basladigindan beri komünist parti yönetiminin uyguladigi diktatörlügü, insan hayatinin o zaman ne kadar kiymetsiz oldugunu, merkezi planlamayla yürütülen ekonominin saçmaligi gibi Sovyet tarihi hakkindaki gerçekleri ögretmeye çabaliyordu. 80’lerde Brezhnev zamaninda ögretmenlik yaparken, kendisinden tek bir ulusal müfredata bagli kalarak Sovyet zaferlerini ve Komünist parti kongre tarihini anlatmasi bekleniyordu. Disiplin çok sertti ve Stalin’den bahsetmek yasakti. O zamanlar ögretmenlerin ögrencilere ne düsündüklerini sormasi da yasakti. Irina o zamanlarda ögrencileri özgür düsünmeye tesvik ettigi gerekçesiyle hapse atilmisti. Simdi ise otorite baskisi degil ögrencileriyle mücadele ediyordu. Derslerde gerçekleri anlatmanin yaninda tartismaya da yer veriyordu. Ögrencilerin çogunlugu Sovyet tarzi ailelerin çocuklariydi ve bunlar genellikle kapitalist düzene geçiste firsatlar yakalayabilmis aileler degillerdi. Tartisma konusu Bolsevik ihtilaliydi. Ögrencilerden biri israrla Lenin’in her seye ragmen hakli oldugunu ve Stalin’in Fasizm ve Komünizm ideolojilerinin dahice oldugunu iddia ediyordu. 2003 eylülünde lise son sinifa baslayanlar Sovyetler Birligi yikilirken emekliyordu. Kendilerine anlatilanlar disinda dönemle ilgili bir fikirleri yoktu ama Rusya’ya Komünist geçmisinin günümüzdeki demokrasiden daha uygun oldugunu söylüyorlardi. 1990’larda bu kusagin Sovyet egitimi almayacaklari için geçmisten kopabilecegi ve demokrasiyi kucaklayabilecegi umudu yaygindi. Rus toplumunda gelmis geçmis herhangi bir kusaktan çok daha özgür olan bu ayni kusak simdi özgür olmayi isteyip istemediklerine karar veremiyordu. Putin’in Rusya’sinda gençler otoriter veya totaliter rejimin Rusya’ya daha uygun oldugunu söylüyorlardi. Ögretmenleri ise ifade özgürlügünden ve temsil hakkindan bahsediyor; bir grup veya bir sahsin keyfine göre bir milletin idare edilemeyecegini savunuyordu. Ögrencilerin kafalari karisik olsa da çoguna göre Rusya demokrasiye henüz hazir degildi ve ulusu idare edecek bir güce ihtiyaç vardi. Bir önceki jenerasyonun bu kusakla ilgili iyimserligi ve demokrasiyle bütünlesecekleri tahminleri bosa çikmis gibi görünüyordu. Yapilan arastirmaya göre gençlerin yarisindan fazlasi Stalin olsa ona oy vereceklerini söylüyordu. Aralarinda Stalin’in iskenceleri ve katliamlari, gerektigi için yaptigini söyleyecek kadar ileri gidenler vardi. Tarih kitaplarinin çogunun tarihsel gerçekligi çarpitan bir anlatimi vardi. Tarih derslerinde lise ögretmenlerin yararlanabilecegi birçok kaynak kitap vardi. Irina ögretmenin seçtigi Sovyet tarihine tarafsiz bakabilmeyi basaran bir çalismaydi. Ancak kitabin yeni versiyonunda Moskovada bir lisede tarih ögretmeni olan yazar Dolutsky, kitabin sonunda güncel birkaç alinti yapmisti. Çek yazar Milan Kundera’nin 1968’de ülkesinin Rusya tarafindan isgal edildigini anlatan bir anisini, bir Brezhnev ve Politbüro ile ilgili fikralar ve Putin’le ilgili bir elestiriyi alintilamisti. Ögretim yilinin baslamasiyla kitap Egitim Bakanligi tarafindan sansürlendi. Sadece Putinle ilgili bölüm degil tüm Sovyet tarihi ile ilgili birçok konunun ele alinisi Kremlin’in hosuna gitmemisti. Rus milletini ve degerlerini küçümsedigi gerekçesiyle kitap yasaklandi. Tarih kitaplarina müdahale fikri yeni degildi. Tarihi yapmakla mesgul Komünistler çarlik tarih metinlerini müfredattan  çikarmis ancak yerine yeni bir sey koymamisti. Tarih derslerinin öneminin farkina ilk varan Stalin oldu. Politbüro hemen çalismalara baslayip derslerde ne anlatilip ne anlatilamayacagina dair  mutlak bir resmi söylem gelistirdiler. 1998’de Gorbaçov’un glasnost politikasi dahilinde tarih ders kitaplarinda ögretilenler yalan oldugu için mecburi tarih sinavi da kaldirildi. Yeltsin zamaninda ise tarih devletin önceligi olmaktan çikmisti. Bazi yerlerde hala Sovyet söylemini tasiyan kitaplar okutulmustu. 90’lara gelindiginde ise ögretmenler tarafindan birçok farkli yaklasim benimsenmisti. Putin döneminde bunlara daha vatansever tarih kitaplari eklendi. Çogu kitap Sovyetler Birligi’nin çöküsünü bir trajedi olarak göstererek Putin’i tekrar ediyordu. Kremlin ve Egitim Bakanligi Rus tarihinin zaferle dolu olan kisimlarini alip karanlik sayfalari unutturma egilimindeydi.
sük ögretmen maasiyla geçinmeye çalisan Irina Viktorovna için önemli olan ögrencilerin politik hayatta yerlerini bulmalari, böylece toplumsal hayatta neler oldugunu anlamalariydi. Ögrencilerine kolektif geçmislerinin mayinlarini kesfettirmeye çalisarak geçen sene sonuna gelindiginde ögrencilerde degisiklikler oldugunu söylüyordu. En azindan ezbercilikten kurtulmuslardi. Irina derste, ormandaki agaç benzetmesini yaparak toplum içinde birey olarak bir arada özgürce yasamanin ancak demokrasiyle mümkün olabilecegini anlatiyordu. O günleri deneyim edinmis biri olarak Sovyet modeli bir ailenin nasil zorluklar içinde yasamaya çalistigindan bahsediyordu. Ögrencilere kitle olarak yasamayi mi yoksa bireylerin çikarlarina saygi gösterilen bir toplumda yasamayi mi istersiniz diye sordugunda, sessiz çogunluk el kaldirdi. Stalin hayrani bir kiz ise inadini sürdürmekle birlikte fikrini rahatça söyleme özgürlügünün tadini çikariyordu ve bunun Stalin olsaydi mümkün olmayacaginin farkina varmisti. Atesli tartismalara girenlerden bazilari artik yumusamisti ama hala  Rusya’nin henüz demokrasiye hazir olmadigini tekrar edenler vardi: Ülkenin kendisini yönetecek bir ele ihtiyaci yok muydu? Içinde bulunduklari kaos demokrasinin sonucu degil miydi? Rusya’daki demokrasi miydi ve öyleyse neden adil degildi? 90’larin çalkantili günleri, yasadiklari günle alakali olan tek tarihi dönemdi ve ondan öncesi olan Sovyetleri hep daha iyi bir yasanti olarak hayal ediyorlardi. Rusya’nin demokratik olmasi için birkaç kusak daha gerekiyordu ama bu kusak en azindan kendi fikirlerini savunabiliyordu.
-------------------- 
SONSÖZ Beslan’dan Sonra 
2004 Sonbaharinda Beslan katliamindan sonra etnik nefret bilenmisti. Acili aileler Çeçenler’den hesap sorma pesindeydi, diger tarafta ise Çeçen lider Samil Basayev okul baskinindaki rolü hakkinda internette böbürleniyordu. Putin terörist saldirilari bahane ederek valilerin seçilmeyecegini ve kendisi tarafindan atanacagini açikliyordu. Halbuki bu uzun zamandir planlanan bir yasaydi ve 2005 yilbasinda yürürlüge girdi. Kremlin’in destekledigi aday, petrol zengini Nenets özerk bölgesinde seçimden üçüncü çikmasindan sonra Putin’in Rusya’si artik böyle bas edilemez sonuçlarin riskini alamazdi. Iktidarini pekistirerek geçen  bes yilin sonunda Putin adeta cep parlamentosunu yaratmisti. Meclisi partisi Birlesik Rusya yönetiyordu ve Bati yandasi demokratlar da yoktu. Beslan olayi üzerine meclis bir açiklama yapmaktan bile çekindi ve sonunda olayi incelemek için sadik Kremlin üyelerinden olusan bir komisyon kuruldu. Putin artik medyayi parmaginda oynatiyordu. Hiçbir seye ses çikarmayan halk, emeklilerin bedava ulasim haklarinin sona erdirilmesiyle protesto için sokaklara döküldü. Putin basa geldiginden beri ilk kez böyle bir hareket oluyordu. Aydinlar otoriter rejime ayaklanmayan halkin böyle bir reforma karsi ayaklanmasini ironik olarak degerlendiriyordu. Putin, rüsvetçi polis kuvveti, elverissiz banka sistemi, elektrik ve gaz tekelleri, saglik sistemi gibi alanlarda söz verdigi reformlari ertelemek zorunda kaldi. Yargi sistemine yönelik reform ise basarisizlikla sonuçlanmisti ve adaletin çökmüsgü felakete dönüss ve tehditkar bir hal almisti. Insanlar adaleti Rus mahkemelerinde aramaktan vazgeçmisti çünkü gerçek orda bulunmuyordu. Halk yargi sistemine inanmadigindan ekonomik ve politik gelismeyi de beklemek imkansizlasiyordu. Kremlin içinde yeni fraksiyonlar olusuyordu. Yeni Politbüro olarak adlandirilan KGB generallerinden olusan siloviki içinde Çerkesov ve etrafindaki çekistler yüce devlet kontrolü yaratilmasi taraftariydi. Savunma Bakani Sergei Ivanov ise Yukos’un yönetimine geçen Igor Sechin’le birlikte Rus halkina yeni bir vatanseverlik doktrini sunmayi hedefledigini açiklayarak yeni bir televizyon kanali kurdu. Halihazirda devlet kontrolündeki tüm kanallar vatanseverlik dalgasina çoktan kapilmisti. Pes pese yayinlanan dizilerde Rusya’yi Çeçen gerillalardan, oligarklardan, Batili casuslardan kurtaran ajanlar kahramanlastiriliyordu.
Bu arada Putin’in kovdugu eski basbakan, Bati yanlisi reformcularla isbirligi yapmis ve önde gelen Kremlin elestirmenlerinden biri olmustu. 2005’de Kasyanov’un Rusya’nin yanlis yöne gittigine dair kamuoyu açiklamasindan sonra Kremlin politika danismani Pavlovsky, Kasyanov’un Amerikan degerlerini Rus toplumuna empoze etmeye çalistigini ve A.B.D. kuklasi oldugunu söyleyerek yanit verdi. Beslan’dan birkaç gün sonra düzenlenen basin toplantisinda “yönlendirilen demokrasi” seçimlerinin sorumlusu Surkov, demokrasinin Ruslarin almaya hazir olmadigi bir Bati lüksü oldugundan bahsediyordu. Putin’in, iktidari Kremlin’de toplama kampanyasini onaylamayanlarin “sahte liberaller ve gerçek Naziler” oldugunu ve Batili mihraklar tarafindan desteklendiklerini anlatiyordu. Ona göre demokratlar Putin’in Rusya’sindan nefret ettiklerini iddia etmelerine ragmen gerçekte Rusya’dan nefret ediyorlardi. Bu arada Putin de dis mihraklarin Rus sinirlari etrafinda dizginleri ele almaya çalistigini sezinliyordu. Skandallarla ünlü Ukrayna devlet baskani Leonid Kuchma’nin ardindan basbakan Yanukoviç’in seçilmesi için komsu ülkeye yardim elini uzatti. Rusya’da denedikleri “yönlendirilen demokrasi” modelini uygulamak üzere Putin Projesini hazirlayan ekip Ukrayna’ya gönderildi. Amerikan sponsorlugundaki örgütlerce egitilen binlerce genç aktivist, eski basbakan Viktor Yusenko’nun önderliginde Ruslara karsi koydu. Ekonomik reformcu Yusenko seçim kampanyasinin ortasinda gizemli sekilde zehirlenmis ve sans   eseri kurtulmustu. Seçim günü yapilan sahtekarliklar o kadar barizdi ki Yanukoviç’in kazandiginin açiklanmasi üzerine on binlerce Ukraynali sokaklara döküldü. Putin seçimin dürüst ve açik oldugunu iddia etse de kanitlar aksini ispatliyordu. Fakat Ukraynada demokrasi ne yönetilebilirdi ne de yönlendirilebilirdi. Sokak protestosundan Turuncu devrim dogmustu ve Yusenko Aralik ayinda devlet baskani seçildi. Putin, Batinin Rus sinirlarinda “sürekli bir devrim sistemi” yaratmaya çalistigini dile getiriyordu.
Rus siyasetinin gelecegi ne olacakti? Putin 2008’de Kremlinden inecek miydi? Yoksa bir yolunu bulup baskanliga devam mi edecekti? Artik anayasayi degistirecek çogunluga sahipti. Ya da basbakanin daha güçlü olacagi yeni bir sistem kabul ettirebilirdi. Putin, Boris Yeltsin’den totaliter rejime dönmemek kaydiyla emanet aldigi yeni olusan hassas demokrasiyi yüzüstü birakmisti. Politik analiz uzmanlarina göre Putin, külfetleri olmaksizin “taklit demokrasi” sunuyordu. Süslü televizyon grafikleri üstüne Kremlin’in dikte ettigi metinler okunuyor; seçimde birçok aday oluyor ama sonuç hep basindan biliniyordu; yargi sisteminde yargiçlar ve jüri vardi ama adalet yoktu; mecliste muhalif partiler vardi ama hepsi Putin’in sözünü dinliyordu. Ancak Putinciligin içinde Sovyet sembollerini canlandirmak ve vatansever naralari atmanin ötesinde bir sey vardi: Istikrar. Basindan beri Putin’in agzindan düsürmedigi istikrar, Çeçen terörü dalgasiyla sarsilmisti. Ünlü Rusya tarihçisi Richard Pipes’a göre Putin’in politikalari Rus toplumunun Bati tarzi demokrasiyi reddetmesinin yansimalariydi. Baskanin popüler olmasinin nedeni Rusya’nin geleneksel yönetim modeli olan otoriter devleti geri getirmesiydi. Bu modelde vatandaslar politikayla ilgili sorumluluklardan muaf tutuluyor ve yapay bir birlik olusturmak için hayali dis mihraklar söylemi kullaniliyordu. Zaten Putin ve yardimcilari da Rusya’nin demokrasiye hazir olmadigini ve demokrasinin tarihsel olarak Rusya’ya uygun olmadigini açikça dile getiriyorlardi. Putin Bush’a bile Sili’de bulustuklarinda Rusya’nin tarihine uygun bir yönetim biçimine ihtiyaci oldugundan bahsetmisti. Eski komünist simdiki St.Petersburg valisi Matviyenko’nun söyledigi gibi Rus zihniyeti bir barona, Çar’a, bir baskana kisaca mutlaka bir patrona ihtiyaç duyuyordu.
Tüm dünyanin demokrasi trendlerini izleyen ve A.B.D. tarafindan finanse edilen Freedom House grubu 1989’dan beri ilk defa Rusya’yi özgür olmayan ülkeler listesine almisti. Washington Bush’un Putin hakkinda yanlis hüküm verdigine dair demeçler veriyor ve Bush’u dolduruyordu. Bush ise Putin’in çevresindeki KGB üyelerini sorumlu tutuyordu. Bush 2005 yilinin baslarinda dünyada despotlukla hesaplasacaklarini söylerken Rusya’nin demokrasiden geri dönmesinin, izleyecegi yolu belirleyecek erken bir deneme oldugunu söylüyordu. Slovakya’da bir araya geldiklerinde Putin, Sovyet diktatörlügünü yeniden getirecegi yolunda bir tutkusu oldugunu yalanliyordu. En çok kullandigi tema olan Rusya’nin Sovyetlerin çöküsüyle ortaya çikan demokrasiden korunmasi gerektigini ekliyordu. Bush’un yaninda verdigi demeçte “Demokrasi anarsi degildir. Kendi insanlarini soymak degildir” diye sözlerine devam ediyordu. Putin hala Sovyet tarzi bir diktatör olmaktan uzakti çünkü siyasi sistem herkesi kontrol etmek için zayifti. Putin Projesi, kontrol mekanizmalarini merkezde, yani Kremlin’de toplamada basarili olmustu ama ülkenin birçok yerinde sosyal protestolar bas göstermisti. Putin yönetiminde yasamak çogu insan için belki daha istikrarliydi ama kesinlikle daha az özgürlük demekti. Putin’in onaylanma orani Kursk denizaltisi faciasindan beri ilk defa bu denli düsstü. Turuncu Devrimini, Kirgizistan’daki Lale Devrimi takip edince prestiji hasar gördü. Demokratik sokak devrimlerinden korkan Kremlin hemen bir gençlik kolu örgütledi. Bu grup yurtiçinde çikabilecek siyasi ayaklanmalari engelleyecekti. Putin’in itibarini sarsan olaylardan en kötüsü Çeçenistan’da çözülemeyen krizin bir de Beslan’daki çocuklara siçramis olmasiydi ve kim bilir daha ne kadar yayilacakti. Çeçenistan’in ötesindeki cumhuriyetlerde bombalamalar, suikastlar yasaniyordu; Çeçenistan’da gerillalar yeni bir siddet dalgasi baslatmisti. Diger taraftan Rus ordusu evlere girip intihar bombacisi olabilir gerekçesiyle çocuklarini kaybeden anneleri topluyordu. Putinciligin  göstermelik bir istikrar oldugu     ortaya çikmisti. 2005 Mart ayinda Kremlin ve Çeçen kuvvetleri arasindaki pazarliklari sürdürebilecek nadir insanlardan olan Aslan Maskhadov’un Rus askerlerince öldürülmesinin ardindan daha fazla çatismanin olacagi belliydi.
Birkaç yil önce geldigimiz Rusya’dan ayrilma zamani geldiginde, Putin’in karsisinda muhalif olarak ser dilli Khamakada yeni bir demokratik muhalefet hareketi baslatmak  üzereydi; Orduda reform yapmak isteyen, tiyatro baskinindan sonra Putin’in üstüne giden Sag Güçler Partisi liderlerinden Boris Nemtsov sonunda meclisten atilmis ve Ukrayna’da Yusenko’yla çalismaya baslamisti. Putinle yemege çikip bize onun insanlari nasil etkiledigini anladigini anlatan gazeteci arkadasimiz Yelena Tregubova, Putin hakkinda yayinladigi kitaptan sonra evinin önünde patlayan bombanin ardindan ülkeyi terk etti. NTV artik Çeçenistan yerine mahkeme ve tutuklama haberleri yayinliyordu. Rusya bir polis devletine dönüsüyordu. Rus halkinin çogu için siyaset bazi klanlarin arasindaki yozlasmis bir kavgadan daha fazla bir sey ifade etmiyordu. Iktidara sahip olmak isteyenlerin ise tek amaci gücü ellerinde tutup devlet mallarini tekrar paylasmakti. Rusya çeliskilerle doluydu. Cep telefonsuz gezmeyen lise son ögrencileri bir taraftan ekonomi okumak istiyor bir yandan da Sovyetlerin çöküsünden yakiniyorlardi...
Kitabin yeni baskisini hazirladigimiz sirada Novaya Gazetesinden muhabiri arkadasimiz Anna Politkovskaya’nin ölüm haberiyle sarsildik. Evinin önünde biri basina biri vücuduna isabet eden iki kursunla öldürülmüstü. Olay mahalinde birakilan silah cinayetin profesyonel bir is oldugunu belli ediyordu. Çeçen savasi ve Rus ordusunun sivillere yaptigi iskenceler hakkinda yazilariyla ve Kremlin’in Çeçen politikasina karsi elestirileriyle taninan Politkovskaya’nin son yazdigi makale sanki basina gelecekleri bildigini  düsündürtüyordu. “Ben bir paryayim, toplumdan dislanmis biriyim” diyordu. “Iflah olmaz bir düsmanim, yeniden egitilmesi mümkün olmayan” diye devam eden mektubu bir süre önce Putin’in Personel  Müdür Yardimcisi Vladislav Surkov, Politkovskaya’ya bazi düsmanlarla konusup anlasilabilecegini bazilarininsa iflah olmaz biçimde düsman olduklarini ve siyasi arenadan temizlenmeleri gerektigini söylemisti. Politkovskaya kendisinin ve onun gibilerin silinmesi gerekenler oldugunu biliyordu. Kremlin’in manipule ettigi 2003 seçimleriyle Çeçenistan’a baskan olan Ahmet Kadirov 2004 Mayis ayinda düzenlenen bir suikastte hayatini kaybetmisti. Kremlin tarafindan yerine oglu Ramzan Kadirov yerlestirildi. Etrafinda silahli binlerce  adamiyla birlikte Kadirov, Çeçenistanda sivillere gaddarlik ediyordu. Politkovskaya, Ramzan Kadirov’un kendisini hedef aldigini söylüyordu. Son görüsmemizde tehdit mektuplarini bize de göstermisti. Ve o zamandan bu yana tehditlerin dozu artmisti. Son arastirmasi Kadirov’u sorumlu tuttugu bir iskence olayiydi ve yazisini bitiremeden öldürülmüstü. Putin basa geldiginden beri Rusya’da faili meçhul bir cinayete kurban giden 13. gazeteciydi. Kremlin Yükseliyor’u yayinladigimizdan beri Politkovskaya disinda birçok insanin Kremlin’e baglantili sekilde zarar gördügüne tanik olduk. Kremlin danismanlarindan Marina Litvinoviç, demokrat Khamakada’nin strateji uzmani olarak çalismaya baslayinca saldiriya ugradi. Ardindan muhalefet liderine dönüsen ünlü satranç oyuncusu Kasparov’la birlikte çalismaya  basladiginda ise yine saldiriya ugradi. Kasparov’un kurdugu Birlesik Sivil Cephe ofisi polis tarafindan basilarak “asiri aktivist eylem” incelemesi yapildi. Ukrayna’da Turuncu Devrimi tetikleyen yazilariyla taninan Heorhiy Gongadze de bir cinayete kurban gitmisti. Rus halki anlasmali cinayetlere aliskindi. Politkovskaya haberi yayildiginda Kremlin sessiz kaldi. Birkaç gün sonra açiklama yapan Putin, katili bulacaklari sözünü verdi. Ardindan Rus adaletinden kaçan bazi insanlarin yeni bir Rus karsiti dalga yaratmak için birini kurban ettiklerini ve Putin’i karalamayi hedeflediklerini açikladi. Bu cinayetin Politkovskaya’nin yazilarinin Rusya ve Çeçenistan’a verdigi zarardan daha kötü etkiledigini söylerken umursamaz görünüyordu. Putin’e göre bir gazetecinin isi devlete zarar vermeyi amaçliyordu. Çeçenistan’da sivillerin öldürülmesi, tecavüz, iskence ve sakatlama olaylari hakkindaki yazilari düsmanlari    kiskirtici
 
bir propaganda olarak nitelendiriyordu. Novaya Gazete editörleri Anna Politkovskaya’nin katili bulununcaya kadar isi takip edeceklerdi ancak çok az insan adaletin yerini bulacagina inaniyordu. Bu arada etnik saldirilar, tacizler günden güne artiyordu. Bundan sadece  Çeçenler degil Rusya’da yasayan Gürcüler de nasibini aliyordu.
2006 sonbaharinda, eski KGB ajani Alexander Litvinenko’nun zehirlenerek öldürülmesi haberi ile tüm dünya çalkalandi. 1994’te Berezovsky’e karsi düzenlenen bir suikast girisimini incelemek üzere FSB tarafindan görevlendirilen Litvienko’nun, Berezovsky ile siki dost olduguna ve adeta bu güçlü oligarkin gizli servis içindeki gözü ve kulagi görevi gördügüne inaniliyordu. 1998 yilina gelindiginde Litvienko, Berezovsky’e FSB gizli servisinin içinde bazi güçlerin Berezovsky’i öldürmek istedigini çitlatti. Sonunda Berezovsky gibi Londra’ya kaçan Litvienko, FSB’nin 1999 yilinda apartman bombalamalarini düzenleyip suçu Çeçenlerin üzerine yiktigini açikladigi bir kitap yazdi. Kasim 2006’da Anna Politkovskaya cinayetini arastirdigi sirada Londra’da bir otelde eski KGB ajanlariyla sonra da bir susi restoraninda Italyan bir güvenlik danismani ile bulustuktan bir süre sonra kendini kötü hissetmeye baslayan Litvienko hastaneye kaldirildi ve dünyanin gözleri önünde eridi gitti. Litvinenko sadece Rusya’da bir tesiste üretilen polonium-210 adli radyoaktif maddeyle zehirlenmisti. Otel, restoran ve Londra - Moskova arasinda uçus yapan uçaklarda maddenin kalintilarina rastlandi. Dünyanin gözleri Rusya’ya çevrildi. Litvinenko ölmeden önce suçlunun Putin olduguna isaret etmisti. Kremlin bu iddiayla alay edercesine suçlamayi reddetti ve Berezovsky ve Khodorkovsky’nin is ortagi olan Leonid Nevzlin’in olaydan sorumlu olabilecegini ortaya atti. Putin’in Litvinenko gibi alakasiz birine kisisel bir düsmanligi olabilecegini kavramak zordu. Ancak Rusya’da, anlasilmasi güç sekilde iç içe geçmis camialar, gizli gerekçeler ve birbiriyle çekisen klanlar vardi. Her taraftan komplo teorileri yagarken neyin dogru oldugunu belirlemek güçtü ancak kesin olan tek sey, Kremlin düsmani olan birinin hayatina zarar gelecegiydi.
Ekonominin ve piyasanin giderek gelismesiyle Rusya para içinde yüzmeye basladi. Putin Kremlin’e çiktigindan beri yilda 200 milyar dolarlik büyüme kaydeden ekonomi 2006’da 920 milyar dolara ulasti. Nakit akisi sayesinde hükümet tüm dis borçlarini ödemenin yaninda kara gün için de büyük miktarda bir parayi kenara ayirabildi. Putin ülkede nüfus artisi saglamak için 2007’den itibaren ikinci çocugunu doguran annelere 9200 dolar verilecegini açikladi. Ancak bu nüfus sorununu çözemezdi çünkü ölüm orani dogum oraninin kat kat üstündeydi. Putin Rusya’yi kiskacina alan AIDS’in bir tehdit oldugunu kabul etmiyordu. Yine de çok az bir miktar olmasina ragmen 4.5 milyon dolar ayirmaya razi oldu.
Enerjiye  büyük  önem  veren  Putin  Rusya’da  petrol  sektöründeki  devlet  kontrolünü %30’a çikarmak için, Gazprom’un Siberneft’i almasini sagladi. Roman Abramoviç ve ortaklari 90’larda devletten 100 milyon dolara aldigi petrol sirketini devlete 13 milyar dolara geri satmis oldu. 2006 yilinda ise hükümet, dünyanin en büyük dokunulmamis rezervine sahip olan Barents denizindeki Shtockman gaz sahasina yabanci yatirimlarin girmesini yasakladi. Simdiye kadar görüsgü Chevron, Conocopolis gibi tüm Batili enerji devlerini yüzüstü birakti. Kremlin sahip oldugu enerjiyi önemli bir dis politika silahi olarak kullanma taktiklerini gelistirdi. Turuncu Devrim’den sonra uzun süredir sübvansiyonla desteklenen dogalgaz satisini piyasa fiyatlarina çekmeyi isteyen Kremlin, Ukrayna’yla anlasamayinca çareyi enerji hattini kapatmakta buldu. Bu sadece Rusya’nin komsu ülkelerini degil, dogalgazinin % 25’ini Rusya’dan alan Bati Avrupa’ yi da alarma geçirdi. Moskova’nin boru hattini istedigi an kapatip açabileceginin farkina varildi. Beyaz Rusya’da da ayni gaz kesme taktigi uygulayan Rusya, güney komsusu Gürcistan’daki demokratik Gül Devriminden sonra basa gelen Amerikan yanlisi hükümete karsi ekonomik gücünü kullanarak ambargo uyguladi. Gürcistan’da dört Rus casusunun tutuklanmasi üzerine Rus otoriteleri Moskova’da yasayan yüzlerce Gürcüyü apar topar sinir disi etti.
Tüm bunlar Amerika ve Rusya iliskisini de olumsuz etkiledi. 2006, Rusya’nin G-8’e katilmasiyla, Bush ve diger Bati’li liderler için yeni ve zor bir dönemdi. Aslinda basi çeken endüstriyel demokrasi ülkelerini bir araya toplayan grupta Rusya’nin ne isi oldugu diger yedi ülke arasinda ayrica tartisma konusu oldu. Beyaz Saray Bush’u zirveyi boykot etmesi için kiskirtiyordu. Amerikali önemli senatörlerden bazilari Rusya’nin G-8’den çikarilmasi  gerektigini öne sürüyordu. Bush bu tip uygulamalarin Rusya’yi Batidan  uzaklastirmaktan baska bir seye yaramayacagini düsündügünden böylesine bir tutumu benimsemedi. Irak savasi gittikçe kötüye giderken, Iran uluslararasi nükleer programlara karsi hareket ederken ve Kuzey Kore kendi nükleer stogunu hizla gelistirirken Bush bir de Rusya’yla iliskileri koparmanin yersiz olacagina inaniyordu. Yine de G-8’e giderken Rusya’nin izledigi yolla ilgili adamakilli sert bir mesaj vermekten geri durmadi. Baskan yardimcisi Cheney’i Litvanya’ya gönderdi. Cheney verdigi demeçte, Rus hükümetinin siyasetten tutun dinden medyaya tüm sivil toplum alanlarinda insan haklarini kisitlamis olmasindan dem vurdu. Rusya’nin gaz kesme ve ambargo taktikleriyle sindirmesinin mesru olmadigini sözlerine ekledi. Putin, kendisinden alt kademedeki A.B.D. yetkilisinin açiklamalarina öfkelenmesine ragmen Cheney’in ertesi gün Kazakistan’da yaptigi konusmadan sonra durumu önemsemedi. Çünkü Amerika’nin jeopolitik ikiyüzlülügünün tavana vurdugu, Cheney’in en az Rusya’daki kadar politik baskiyla yönetilen Kazakistan’i övmesiyle açikça belli oluyordu. Bir zamanlar Sovyet Politbüroda görev yapmis olan Kazakistan cumhurbaskani Nursultan Nazarbayev,  bagimsizlik kazanilmasindan önce de ülkeyi yönetiyordu. %90 oy oraniyla basa geldiginde seçimlerde sahtekarlik yapildigi açikti. Oysa Cheney, Nazarbayev’in sansür ve insan haklari sabikasini da görmezden gelerek Kazakistan’da ne büyük isler becerildiginden bahsediyordu. Putin bunlari duyduktan sonra kendine yöneltilen elestirileri hiç umursamadi. Temmuzda St.Petersburg’da yapilan G-8 zirvesine katilan Bush, Putin’le daha fazla karsilikli meydan okuma taraftari degildi, onun yerine sivil nükleer operasyonla ilgili anlasma yapmak istiyordu. Bush, gazetecilere açiklamalar yaparken dünyanin Irak gibi bölgelerinde kurumsal degisiklige önayak olmak istediklerini, din ve basin özgürlügünü desteklediklerini söyledikten sonra “Umarim Rusya’da aynisini uygular” dedi. Bunun üzerine lafa atlayan Putin “dürüst olmak gerekirse Irak’taki gibi bir demokrasiyi kesinlikle istemiyoruz” diyerek Bush’u köseye sikistirdi. Putin zirve boyunca Bush’u Irak hakkinda ignelemesine ragmen kendisi Çeçenistan hakkinda diger Batili liderlerden baski almadan siyrildi. Putin Irak’taki gibi bir demokrasi istemezken Rusya’da kendi tarzindaki demokrasiyi gelistirmeye devam etti. Kremlin politika, medya ve is dünyasi üzerindeki baskisini sikilastirdi. Kremlin tarafindan hos görülmeyen televizyon, radyo kanallari, gazeteler kapatildi veya el degistirdi. Kremlin’e yakin mecralar tarafindan yönetilmeye baslayinca tonu yumusayan yazili ve görsel medya, politika haberlerinden siyrilip adeta Putin yanlisi birer propaganda aracina dönüstü.
Beslan’daki okul baskinini takip eden 2 yil içinde Rusya, Çeçenistan’a boyun egdirme savasinda artan bir basari gösterdi. Çeçen isyancilar eskisi gibi büyük saldirilar düzenlemiyordu ve çatismalar azalmisti. Bombalarla mahvolan Grozny yavas yavas yeniden hayat bulmaya baslamisti. Aslan Maskhadov’un öldürülmesinin ardindan teröristlerin beyin adami Samil Basayev’in de bir patlamada hayatini kaybetmesi, Çeçenistan’daki gerilla hareketinin sona ermesinde etkili olabilirdi ama ülkedeki terörü, bu kez de Kremlin tarafindan desteklenen yönetim ve lideri Ramzan Kadirov devam ettiriyordu.
Insan haklari örgütleri ve sivil toplum kuruluslari Kremlin’in dikkatinden kaçmadi ve etkinliklerini denetlemek üzere kati kurallar getirildi. Tüm bunlar Rus bürokratlarin Bizans tarzinda birbiriyle çelisen düzenlemeler getirmekte ne denli yetenekli olduklarini kanitladi. Yeni yasadaki kurallar birbirine öylesine bagdasmiyordu ki kanuna itaat edenleri bile alt edebilecek türdendi. Kisitlama getirilmeyen dernekler ise yabanci kaynakli olsa bile devletin tehdit olarak  görmedigi Amerikan Ticaret Odasi gibi kurumlardi.  Uzun  süren     ugrasilardan
 
sonra yeniden düzenlenen kayit zorunluluklarini yerine getiren örgütler tekrar çalismaya baslayabilmisti ancak Kremlin’in gayet açik mesajina göre artik tüm adimlari izlenecekti. Otoriteler Çeçen savasindaki insan haklari ihlaline ve sivillere uygulanan zulümlere dikkat çekerek öne çikan Rus-Çeçen Dostluk dernegini, toplumu “irkçi nefrete tesvik” ettigi gerekçesiyle kapatti. Khodorkovsky’nin Açik Rusya Vakfi ve hatta Beslan’dan kurtulan yetim çocuklarin bakildigi okulu ayni sekilde kapatildi.
Bazilarina göre Putin ikinci döneminin sonuna yaklastigi bu günlerde dünya liderlerinin ayagina geldigi zirve toplantilari gibi sasali vesileler disinda yorgun veya isiyle daha az ilgili görünüyordu. Bazilari ise Putin’in baskanlik sonrasi Gazprom’un liderligi gibi bol kazançli bir emeklilik hayatina zemin hazirladigi görüsündeydi. 2007 geldiginde Putin’in önceligi Aralikta yapilacak meclis seçimleri olmustu. Sovyetlerin dagilmasindan beri siyasi partilerin mantar  gibi türeyip çok geçmeden çürütüldügü Rusya’da, Rus meclisi Duma’daki baskin güç Birlesik Rusya kalici bir parti olma yolunda ilerliyordu. 2008’de ise devlet baskanligi seçimleri yapilacakti. Putin’in aday olarak Savunma Bakani Sergei Ivanov’u veya Kremlin personel müdürlügünden basbakan yardimciligina atanan Dmitri Medvedev’i gösterecegi söylentileri dolasiyordu. Bazilarina göre ise Putin bir sürpriz yapabilir ve Putin’in arkadasi olan demiryollari müdürü Vladimir Yakunin’i seçebilirdi. Bir baska teori ise Litvienko cinayetinin Kremlin içindeki çekist kanat tarafindan Putin’i baskan koltugunda tutmak için islendigini savunuyordu. Kremlindekiler için bu durumda degisime açik ve tehlikede olan sadece siyasi iktidar degil genis ekonomik kaynaklardi. Putin’in altindaki çesitli klanlar bu kaynaklardan beslenmekteydi. Putin’in kendiliginden koltugu birakacagi düsüncesi Ruslarin çogunu sasirtiyordu. Çünkü simdiye kadar Boris Yeltsin disinda, ki o da saglik sorunlari nedeniyle daha fazla devam edemezdi- hiçbir lider kendi rizasiyla Kremlin’den inmemisti. Daha kurnaz senaryolar ise Putin’in baskanligi bittikten sonra yetkileri arttirilmis bir mecliste basbakan olacagi veya Rusya ve Beyaz Rusya arasinda güçlendirilmis bir birligin baskani olacagini öne sürüyordu. Tabi Komünist liderlerin çok uzun süre yaptigi gibi, Birlesik Rusya partisinin basina geçerek bunu iktidar zemini olarak kullanabilirdi. Putin tam olarak açik etmemesine ragmen, kendisine 2008’den sonra ne olacagina dair yöneltilen sorulara Rusya’da gelisimi garanti altina almaya ve ülkenin gelecegini bir sekilde etkilemeye devam edecegine yönelik sinyaller veriyordu... 
 
----------------------------

Benzer Kitaplar