Yasayip yasamadigi hala belli
olmayan, hakkinda birçok yazi yazilan, arastirma yapilan, birçok
olaya, faili meçhul cinayetlere adi karisan Yesil Kod adli Mahmut Yildirim, kimine göre acimasiz bir
infazci, kimine göre ise bu devlete hizmet eden bir kahraman olarak degerlendirilmektedir.
Yesil’in oglu 14 Subat 2006
tarihinde, Istanbul’da polisin yaptigi bir
operasyon sonucu yakalaninca Yesil adi yeniden gündeme
geldi. Hakkinda söylenenlere, yazilip çizilenlere cevap vermek isteyen Yesil, 27 Ocak
2006 günü TEMPO Dergisi muhabiri Tutkun Akbas ile internet ve telefon
yoluyla irtibat kurarak, sahte Yesil olarak bilinen Osman Gürbüz ile
ilgili yapilan haberlere tepki gösteriyordu.
Iste Yesil Kod Mahmut Yildirim’in internet yoluyla gönderdigi
bilgilerden bir bölümü…
“Birileri yine yoklugumuzu,
suskunlugumuzu firsat bilerek bir seylerin pesine düstü. Onlara pesine düstükleri seyi yakinda verecegim. Ahmagin biri çikip beni
taklit etmeye çalisiyor, beni
taniyanlar bilir ki beni taklit etmenin cezasi ölümdür. Derginizde yazdiklarinizin
ne kadari dogru bunu zaman gösterecek ve zaman bazilarinin aleyhine
isliyor. Ben itirafçi degil bu ülkenin kadrolu askeriyim. Ben
mafya degilim beni mafya ile de karistirmayin, hiçbir zaman rant pesinde kosmadim. Ben
Mehmet Ali Agca gibi sarlatan da degilim, artik aradaki piyonlari temizleme
zamani geldi. Benimle irtibata geçerseniz
sevinirim.”
Yesil, Tempo Dergisi Muhabirine
27 Ocak 2006 tarihinde gönderdigi bu ilk mesajin ardindan 12 Subat
tarihine kadar devam eden görüsmelerinde sunlari anlatti:
“Adamin birine rol biçerek Yesil ol
dediler ve bazi olaylari üstüme yiktilar. Operasyonlarinizda
beni kullandiniz, hafife alinmayacak biri oldugumu biliyorsunuz, bana ihanet
edildiginde bos durmayacagimi
biliyorsunuz, yani beni taniyorsunuz. Böyleyken bir insan
geri zekali olurda beni hafife alir. Simdi Ankara’ya gelecegimi
duyanlar korumalarini da iki katina çikarmislar. Ne
oldu, hani ben ölmüstüm. Güya bana kiyak olsun
diye beni öldü göstermek istiyorlar, böylece istedikleri gibi at oynatacaklar.
Beni hep kistirdiklarini zannederler ama sonra hayal kirikligi yasarlar.
Hüseyin Kocadag, Abdullah Çatli ve Gonca
Us Susurluk Kazasinda arabada mi öldüler, yoksa
öldürülüp arabaya mi kondular? Korumasiz tek bir adim dahi atmayan Sedat
Bucak’in korumalari kayip silahlari ve çantalari, olayin tek tanigi Sedat
Bucak ile birlikte kaçirdilar. Çatli
kendini ajan zanneden kisilerle isbirligi içersindeydi. Sedat Bucak,
Hüseyin Kocadag’in sisirmesiyle Çatli’yi kendi köyünde sakliyordu.
Ben bu ülkeyi seviyorum, ülkem için
öldüm, ülkem için öldürdüm kimin bu ülkeyi terk edecegini de yakinda görecegiz. Esas gözünü kan bürümüslerin,
vampirlerin, eli kanli katillerin kim oldugunu yakinda görecegiz. Konusacagimi duyanlar Özal’in ölümü ve
sonrasini anlatacagimi da
bildiklerinden bazi bilgileri, belgeleri saf disi etmeye çalisiyorlar.
Beni Dursun Karatas’i vurmak için Çin’e gönderenler
Yunanistan’da kadeh tokusturdular, Dursun Karatas ile kol kola
gezenler simdi nerede? Bu ülkeyi kime sattiklarini tüm Türkiye
bilecek. Ben itirafçi degil bu ülkenin
askeri okullarinda yetismis kadrolu subayiyim. Ülkemin bana
verdigi rütbeleri ülkem için söktüm. Teröristlerle yillarca daglarda
gezdim vurdum, vuruldum, öldüm öldürdüm. Beni karalamaya çalisanlar tek
tek kucagima düsecek. Ben ve arkadaslarim bu ülkeyi karsiliksiz sevdik.
Biz sadece daglarda degil
metropollerde de görev aldik. Kimligim hakkinda bilgi
sahibi olmak istersen nüfus müdürlügünden ulasabilirsin
ama sen Mahmut Yildirim ile Ahmet Demir’i karistirma biri
Haci biri Sakalli’dir yani ikisi
de Yesil’dir. Biz iyi yetistirilmis
profesyonel insanlariz.”
Yesil, görev aldigi yapilanmanin kurucularindan,
silahli egitimlerine, üst komutanlarindan maddi
finansmanlarina, almis olduklari görevlere,
kimleri takip edip dinlediklerine, hedef durumunda kimlerin bulunduguna,
siyasilerden pasalara, MIT’ten, Emniyet Istihbarattan
kendileri ile çalisanlara, Bati Çalisma Grubunu
neden, nasil kurduklarina daha sonra neden lagvettiklerine, bilgi alisverisinde
bulunduklari gazetecileri, kendileri için çalisan
polisleri, askerleri ve baska bazi bilgileri gönderecegini
belirterek yazismalara devam ediyordu.
“Biz, 12 Eylül darbecilerinin bile
güvenmedigi MIT’e karsi, Basbakan
Turgut Özal tarafindan kurulmus, Esref Bitlis
komutasinda en tehlikeli kisiler ile seçme
askerlerin yer aldigi, adi gizli
birakilmis yeni bir birim olarak göreve basladik. Komuta kademesinde Esref Bitlis
ile Ismail Pasa bulunuyordu.
Kenan Evren,
12 Eylül darbesinden sonra Mit’in içindeki sivil-asker çekismesinden
korkarak kontrgerilla seklinde bilgi infaz ve tetikçi grubu
kurdu. Bu grup konsey üyelerini bilgilendirmek, gelen
tehditleri bertaraf etmek için her kesimin adamindan alinarak göreve basladi. Turgut Özal Basbakan
olunca oda MIT’e güven duymadi, çünkü
herkesin her birimden adami vardi. Herkes istedigi bilgiye sahip olabiliyordu,
hatta bu bilgilerin satildigi da oluyordu. Böyle bir
ortamda biz göreve çagrildik.
Esref Bitlis’in emri ile 1979 yilindan
itibaren TKML örgütüne sizarak önemli görevlerde bulundum. Ihtilaldan
sonra yine komutanin emri ile geri planda kaldik. Ugur Mumcu
bizim gizli bilgi kasamizdi. Yaptigimiz her
operasyonu, elde ettigimiz her bilgiyi Esref Bitlis’in emri ile Ugur Mumcu’ya
aktariyorduk. Yaptigimiz her isi,
komutanlarimizin emirleri dogrultusunda yapiyorduk. Yasadisi örgütleri
ellerinin altinda toplama fikrini ortaya atan askerlerin
yönlendirmesi ile CIA’den maas alan bazi MIT’çiler,
ABD’nin emri dogrultusunda çesitli senaryolarla Apo’yu piyasaya sürdüler. Bu
örgütün kurulmasi en çok CIA’in isine geliyordu.
Biz Turgut Özal’a yakin olarak görev
yaparken Kenan Evren’in yapacagi bir suikasti gözlüyorduk.
Daha sonra Cem Ersever aramiza girerek baska pasalar adina çalismaya basladi.
Kendisinin emrinde oldugumuzu saniyordu. Bizi saf disi ederek
kendi adamlariyla hareket etmek istiyordu. Biz kendi çikarlarimizi düsünmek ve
mafya ile içli disli olmak için degil, terörle mücadele için
kurulduk. O bizim aramizda barinamazdi, çünkü biz
ispiyonculari sevmezdik. Ileride basimizi agritacagi düsüncesi ile
onu da ortadan kaldirdik ve onu öldürmek bana
nasip oldu. Cem Ersever Turgut Özal’in, Ugur Mumcu’nun, Esref Bitlis’in, Hiram
Abbas’in, Savas Buldan’in, Behçet Cantürk’ün, Ömer Lütfü
Topal’in ispiyoncusu ve bu cinayetlerin göstericisi konumundaydi.
Yesil’in Tempo Dergisi muhabirine,
27 Ocak 2006 tarihinden itibaren bir
hafta boyunca internet ortaminda gönderdigi bu bilgilerin ardindan,
Türkiye’nin güney illerinden birinde sabit telefondan arayarak yüz yüze görüsmek için verdigi randevu,
bulusmadan süphelenmesi gerekçesi ile gerçeklesmedi. Gönderdigi son mesaj
ise; “Senin adina üzüldüm. Yanlis ne bizde
ne de ekibimde, sen otogarda iken sivil polisler oradaydi ve gözlem altindaydin.
Senden biraz süphe duydum. Simdi ben yurttan ayriliyorum ve
sadece bazi kurumlari haberdar ettim. Kendine iyi
bak, Haci.” seklinde idi.
YESIL’IN KARDESI BAHATTIN
Mahmut Yildirim hakkinda söylenecek çok
sey var. 25 yil Mit’in en aktif
elemani olarak görev yapan, Mit Kontrterör Dairesi eski Baskani Mehmet Eymür’e ‘baba’ diyecek
kadar yakin olan, birçok karanlikta kalmis konunun
perde arkasinda yer alan biri Mahmut Yildirim.
Oglu Murat Yildirim’a yönelik 14 Subat 2006
tarihinde gerçeklestirilen operasyondan hemen önce kaçtigi iddialari Emniyet
tarafindan yalanlandi.
Mahmut Yildirim’in kardesi Bahattin
Yildirim ise abisinin
10 yildir kayip oldugunu, bir haber alamadiklarini, ailesinin
hayatinin altüst oldugunu
belirterek akibeti ile ilgili tek sorumlunun Mehmet Eymür oldugu iddiasinda
bulunuyor. Iste Bahattin Yildirim’in, abisi
ile ilgili söylediklerinden bir bölümü;
“Agabeyimin akibeti hakkinda bir
bilgi sahibi degilim. Bu insan 10 yildir kayip ve hayatindan endise
duyuyoruz. Bana göre onu öldürdüler.
Nerde, nasil, kim tarafindan öldürüldügü konusunda bir fikrim yok ama öldürüldügünü düsünüyorum. Agabeyimin akibeti ile
ilgili karsimda Mehmet Eymür var, benim muhatabim o ve ben
emekli olunca onun pesine düsecegim. “
POLITIKACI GÖZÜYLE YESIL
CHP Merkez
Karar Yürütme Kurulu üyesi Tunceli milletvekili Sinan Yerlikaya’ya göre Yesil devletin
yetistirdigi bir operasyon adami, önce MIT’e bagli olarak çalisti sonra JITEM’e kaydirildi, emniyette
ise hiç görev almadi. Sinan
Yerlikaya Yesil ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Iste onlardan
bir bölümü;
“Yesil direk
halkin içinden alinmis bir
operasyon adami. Bingöl Solhan’li ancak Elazig ilinde dogmus, büyümüs ve Elazig ilinde
bulunan Ferro Krom tesislerinde isçi olarak çalismis. Olaganüstü Hal döneminde devlet
Yesil gibi bir sürü adamla çalisti, silah
verdi, para verdi, yesil ve kirmizi pasaport
verdi.
Ben 1990
yilinda Tunceli ili Ovacik ilçesinde avukatlik yaparken bu adam emrindeki 20-30
kisilik özel tim ekibiyle geziyordu. Terörle mücadele için
görevlendirilmisti, ancak bunlar PKK ile savasmak yerine
köylere operasyonlar düzenleyip
halka iskence ediyorlardi. Onun gözünde herkes PKK’li
ve potansiyel suçluydu. Yasananlari vatandas ilgili
yerlere sikayet ediyordu ama bir sonuç alamiyordu. Ovacik’in
tek avukati bendim, vatandas bana geldiginde durumu savciya,
kaymakama anlattim ‘biz bir sey yapamayiz’ dediler. Bölgede
çok korkulan birisiydi. Lokantaya ya da kahvehaneye girdiginde orasi hemen bosalirdi. Devlet
tarafindan da destekleniyordu. O dönemde
Ovacik Emniyet Amirliginin üst katinda kaliyordu, ben
de zaten kendisi ile orda tanistim.
Bu devletin
savcisi, mülki amiri, jandarma komutani kendi sorumluluk alaninda her türlü
olaya karisip suç isleyen bir
adama ‘biz ona karisamayiz’
diyorlardi. Ona bu dokunulmazligi devlet sagliyordu ve
derin devlet dedigimiz yapilanmanin korumasi altinda idi.
OHAL eski Valisi Ünal Erkan, Hayri Kozakçioglu, Mehmet Agar onu çok iyi tanirlar. Mehmet
Eymür zaten tanidigini söyledi ve Yesil Mehmet
Eymür’ün MIT’te adamiydi. Hatta Mehmet
Eymür öldügünü iddia etti ama bana göre ölmedi, öldü gösterilmek
isteniyor. Çünkü bazi olaylarin, faili meçhul
cinayetlerin üstü örtülmek
isteniyor. Ben Yesil’in yasadigina inaniyorum çünkü
bana onunla görüstügünü söyleyen, bölgeden onu
taniyan insanlar var.
Yesil G.Dogu’da devletin
talimatlariyla görev yaparken, kimligi ortaya çikinca Batiya
kaydirildi ve oda haraç alarak, para toplayarak lüks yasamin içine girdi. Ömer Lütfü Topal’in onun adina yatirdigi 10 milyon
dolarin akibeti hiç sorulmadi. Yesil’in karistigi her olayin üstü kapatildi, Yesil’de
yakalanmadi. Yesil’in Antalya’daki yazligina
operasyon yapildiginda ‘Yesil yarim saat önce kaçti’ dediler.
Polisin elinden yarim saat farkla kurtulan bir
adam daha sonra nasil olurda yakalanmaz.
Mehmet Eymür Yesil’i kullandi. Eger Yesil yakalanirsa ucunun
kendine dokunacagini biliyor. O
yüzden Yesil öldü bir dönem bitti
gibisinden olaylari kapatmaya çalisiyor. Yesil öldüyse nerede,
ne zaman, nasil, kim tarafindan öldürüldügünü de açiklamasi lazim. Devlet
Yesil’i ne öldürür ne de
yakalar. Yesil yakalanip mahkeme önüne çikarilirsa bildigi her seyi anlatir. Öldürülürse sakladigi kasetler
belgeler ortaya çikar. Bu yüzden Yesil’i yakalamakta, öldürmekte
istemiyorlar. Her seyi bulan, ortaya çikaran
emniyet bir adami nasil bulamaz.
Bölgeden onu taniyan insanlar onu Ankara’da
gördüklerini, Mercedes marka araç ile dolastigini
söylüyorlar. Bana göre devlet Yesil konusunda samimi degil.
Terörle mücadele döneminde gerçek
suçlulardan çok potansiyel suçlular arandi. Askeriye de JITEM’de bu tür yanlislar çok oldu.
Veli Küçük’ün bir çetesi vardi ama yargilanmadi, tasfiye yöntemine
gidildi. Içisleri Bakanligina, Savunma Bakanligina OHAL
valileri getirildi, Susurlukta adi geçenler Bürokrasiye getirildi, bakan
yapildi. Devletin içerisindeki derin yapilanmalar, çeteler böyle ortaya
çikarilamaz. Herkesin yargilanabildigi, seffaf, demokratik bir devlet anlayisinin
benimsenmesi lazim.
Susurluk Kazasi ve sonrasinda yasananlar
tartisilirken Mersin
Cezaevinden biri beni aradi. ‘Ben bunlarla bir dönem çalistim.
Susurluktaki kazada araba sayisi iki degil üçtü’ dedi. ‘Birinci
arabada Çatlilar vardi, ikinci
arabada korumalar, üçüncü arabada eroin vardi. Yesil mali almak için Bursa Çelik Palas
otelde onlari bekliyordu. Yesil zaman zaman Berlin’e giderek
orda Türkiye’m Spor diye bir kulüp var orada
mali dagitirlar’dedi. Ben
bunu açikladim ve Alman polisi de belirtilen
yere operasyon yapmis. Telefondaki adam benimle çok seyi paylasacakti ama sonra
irtibat koptu. Ailesini aradigimda ‘öldü’ dediler. Bir
gün bir iktidar gelecek ve bunlar yargilanacak.”
Sinan Yerlikaya Yesil’in oglu Murat Yildirim’in yakalanisi, kendi
akibeti, çalistigi birimler ile neden
yakalanmadigi daha dogrusu yakalanmasinin neden
istenmedigi ve merak edilen birçok konuda önemli
bilgiler veriyor.
“Yesil’in oglu Murat Yildirim’in kurmus oldugu haraç çetesine yönelik Istanbul
Emniyet Müdürlügü’nün
Kadiköy’deki bir eve düzenledigi operasyonda Yesil’in yarim saat önce evden
ayrildigi, böylelikle
yakalanmaktan son anda kurtuldugu yazildi. Ben bu söylenenlere
kesinlikle katilmiyorum. O operasyon Yesil’e yönelik degildi, oglunun kurdugu çete
elemanlarina yönelikti. Yesil aranmiyor ki
yakalansin, Yesil’in aranmasi yakalanmasi söz konusu degil. Yesil ile ortak tanidigimiz insanlar
bana onun eglence yerlerinde görüldügünü,
lokantalarda, restoranlarda yemek yedigini söylüyorlar. Yesil’in
yakalanmasi söz konusu olsa bu kadar rahat
hareket edemez, o hareket etme konusunda hiçbir sikinti çekmiyor. Yesil hem
emniyetin hem MIT’in hem de jandarmanin kullandigi bir kisi. Bu üç
birimin disinda Yesil’i yakalayacak bir baska güvenlik ve
istihbarat kurulusu yok ve bu kuruluslarin gündeminde Yesil’i yakalamak
gibi bir madde bulunmuyor. Yesil Emniyet Özel Harekat güçleriyle,
Jandarma ile operasyonlara çikiyor, köylülere yöre halkina türlü iskenceler
ile kötü muamelede bulunuyordu, MIT Kontrterör Dairesi
eski baskani Mehmet Eymür’de Yesil’i bazi çalismalarda
kullandigini söylemisti.
Güvenlik birimleri kullandiklari adamlari yakalamak istemez.
Ömer Lütfü Topal’in, öldürülmeden evvel
Yesil’in Ziraat Bankasi Ankara
Heykel Subesine ‘Ahmet Demir’ adina açtirdigi hesaba 500
milyon lira para yatirdigi ortaya çikinca herkes ‘Kim Bu Yesil’ diye merak
etmeye baslamisti. Ben de Yesil’i ve
Tunceli’deki faaliyetlerini bildigimden söz konusu Yesil’in benim
tanidigim Yesil, Mahmut
Yildirim oldugunu anladim.
Bildiklerimi basina anlatinca da Yesil ve
arkadaslari tarafindan ölümle tehdit
edildim. 1997 yilinda CHP Genel Merkez Yöneticisi oldugum dönemde
partideki odamdan beni aradi. Tehditler, hakaretler etti.
Kendisine seni kullananlarin bir gün çok sey bildigin için seni de
ortadan kaldiracagini söyledim. ‘Gel
CHP olarak sana sahip çikalim bildiklerini, yasadiklarini anlat
adalete sigin, bu sekilde bir
yere varamazsin’ dedim. Ortadan kaldirilacagina inanmiyordu. ‘Ben
bütün bildiklerimi bir video kasetine kaydettim. Kaseti de çogaltarak en
güvendigim üç kisiye teslim ettim. Bir tanesini de kimsenin tahmin
edemeyecegi bir yere sakladim. Üzerime gelirlerse kasetleri basina dagitirim. Bunu
bildikleri için bana hiç bir sey
yapamazlar’ dedi.
Derin
Devlet dedigimiz yapilanma zamaninda Yesil’i çok kullandi.
Yesil eliyle cinayetler, gasplar, iskenceler ve daha birçok suç islendi. Desifre oldugu için simdi
kullanamiyorlar. Yapilan yasadisi islerin açiga çikmamasi için Yesil’i kamufle
ederek, öldü göstererek o karanlik dönemi örtbas etmeye çalisiyorlar. Ama
Yesil’in yasadigi kesin. Tansu
Çiller’in ‘PKK’nin finansörleri’ diye ilan ettigi dogulu isadamlarindan
tehditle, santajla çok para topladi, ayrica haraç almaya da
devam ediyordur. Bazi isadamlari tarafindan ihale
almak için bir tehdit unsuru olarak da kullanildi.
Zamaninda verdigi hizmetlerin karsiliginda topladigi paralarla
yasantisina devam ediyor. ”
DTP GENEL
BASKAN YARDIMCISI
SIRRI
SAKIK’A GÖRE YESIL ÖLDÜ
16 Mayis 2001 tarihinde Malatya ili
Akçadag ilçesi yakinlarinda düsen askeri
nakliye uçaginda ölenler arasinda Yesil’in de oldugunu iddia
eden Sirri Sakik bakin Yesil hakkinda ne
bilgiler veriyor.
“Yesil, milletvekili oldugum Mus ve yöresinde Tim
Ahmo olarak biliniyordu. Terörist kiyafetleri ile köylere giderek kendisini
misafir eden köylüleri ertesi gün güvenlik güçlerine sikayet
ederek yardim ve yatakliktan gözaltina alinmalarini sagliyordu. Bölgede çok korkulan
bir isimdi, herkes ondan çekiniyordu, hatta vali bile.
Uygulamalarini anlattigimizda ‘Emrimde
degil ben ona bir sey yapamamam Ankara’nin emrinde’ diyordu. Bölgede islenen faili
meçhul cinayetlerde parmagi olduguna da inaniyorum. O dönemde faili
meçhul cinayetler, gözaltina alindiktan sonra
kaybolan kisiler ile ilgili milletvekili olarak hiçbir
yetkiliye ulasamiyordum. Durumu Cumuhrbaskani Süleyman
Demirel’e aktardim, yarim saat
sonra beni aradi. Mus Valisi ve jandarma komutanindan benim
için randevu aldigini ve
kendileriyle görüsebilecegimi söyledi.
Jandarma komutanina bölgedeki
operasyonlari, olaylari, ablukaya alinan köylerin
durumlarini sordugumda operasyonlarin Bolu ve Kayseri’den gelen
birlikler tarafindan gerçeklestirildigini ve bu durum ile ilgili bir sey
yapamayacaklarini söylediler.
Yesil ile ilgili farkli iddialar var kimi Yesil’i Zongultak’ta gördügünü söylüyor, kimi
büyük sehirlerde lüks içinde yasadigindan
bahsediyor. Bir iddiaya göre de Yesil 2001 yilinda Malatya’da düsen askeri uçagin içindeydi. Yesil bana göre öldü, çünkü Yesil gibi
adamlarin fazla yasama sansi yoktur, keske yasasa ve
bildiklerini tek tek anlatsa, bu ülkeye yapabilecegi en büyük hizmet bu
olur.”
TBMM SUSURLUK
KOMISYONU
Güneydogu’da adi bir çok faili meçhul
cinayetlerle birlikte anilan Yüksekova Çetesi diye
bilinen çetenin elemanlarini sorguya çeken Astsubay Hüseyin
OGUZ, Elazig Il Jandarma Komutanliginda görevli iken
Susurluk Komisyonuna güneydogudaki faili meçhul cinayetler ve çeteler hakkinda verdigi ifadede
Yesil hakkinda bakin neler diyor…
“Güneydoguda menfaat timleri ve tetik
timleri var. Menfaat timi tetikçiye görev veriyor su adami ortadan
kaldirin diye. Tetik timi de resmi olarak özel harekat elbisesi ile polis
bölgesinden aldigi adami infaz
ederek jandarma bölgesine atiyor.
Jandarma komutaninin da bundan
haberi oluyor. Diyarbakir bölgesinde halk uyandigindan ve
sistem yavas yavas desifre oldugundan Malatya bölgesine
girilmek istendi. Malatya daha sakin bir bölge çünkü, konunun üzerine
fazla düsülmez diye düsünülüyordu.
Infaz edilecek, ortadan kaldirilacak kisi genelde
terör yanlisi olup olmadigina göre tespit edilir, tespiti genellikle istihbarat
birimleri yapar. O birimler tarafindan hedef gösterilen biri isterse bu ülkeyi
bizden fazla sevsin, Kürt ise kesinlikle infaz edilir ve infaza da en fazla üç
kisi katilir. Zor durumda birakilmalari amaciyla pismanlik yasasindan
yararlananlar tarafindan infaz gerçeklestirilir. Sonra tetigi çekenlerde
infaz edilir. PKK’ya destek veren Kürt degilse gidilir konusulur, gerekli uyarilar yapilir, kulagi çekilir,
gerekirse ailesi ile görüsülür, Kürt olanla
konusulmaz.
Hatirladigim kadariyla 1993 yili olsa
gerek Diyarbakir’da tetik timleri vardi, simdi var mi bilmiyorum ama infazlar
durdu. O zaman Yesil oradaydi ve Cem Ersever ile çalisiyordu.
Ben
Malatya’da görevli iken Yesil ve ekibi bölgemize girmek istedi fakat alay
komutanimiz buna müsaade etmedi. Çünkü biz bu adamin faili meçhul cinayetler
ile para karsiligi is yaptigini
biliyorduk. Yesil, eskiden ülkü ocaklari davasindan gözaltina alinmis birisi,
Bingöl nüfusuna kayitli, Salih oglu 1953 dogumlu, esas
adi Mahmut Yildirim. Bazilarinin dedigi gibi PKK itirafçisi falan da degil.
Önceleri Emniyet istihbarat birimi ile çalisiyordu. Cem
Ersever ile tanistiktan sonra JITEM’e geçti ve
birlikte hareket ettiler, onunla bir çok kez Suriye’ye gidip
geldi. Sonralari Cem Ersever Suriye gizli servisiyle irtibata geçince
öldürüldü. Bence Cem Ersever vatan hainidir. Çünkü bazi önemli bilgileri Suriye
gizli servisine verdi. Yesil’e gelince su anda da
bildigim kadariyla MIT’in elemani.
Diyarbakir’da
Yesil’in adinin karistigi olaylardan
biri Vedat Aydin olayi; ben anlatimlardan biliyorum. Adam üzerinde Özel Harekat
elbisesi olan üç kisi ile gidip vatandasin kapisini ‘polis’
diye çaliyor. Vatandasi alip, götürüp infaz
ediyorlar. Yesil bu sekilde çok rahat cinayet isliyor. Çünkü arkasinda güç var. Söz gelimi
bir askeri birlige gidecegi zaman önceden haber verip kapida karsilaniyor.
Jandarma’nin
istihbarat birimlerindeki herkes Yesil’i tanir. Veli Küçük’te tanir çünkü jandarma
da sözü geçen birisi.
Yesil’in, Veli Küçük’ün sözünden çikmasi mümkün degil.
Yesil’in Jandarma’da
önemli bir konumu var. Susurluk olayinda Abdullah Çatli, Sedat Bucak, Korkut Eken,
Ibrahim Sahin, Mehmet Agar bunlarin hepsi Yesil’i çok
iyi tanir, Yesil de bunlari tanir. Teskilat
olarak ele alirsak Çatli ufak adam, piyon. Yesil,
Abdullah Çatli’nin da Ibrahim Sahin’in de üstünde
bir konuma sahip. Yesil daha önce vardi, bunlar
sonradan faaliyete dahil oldular.
Yesil’in islemis oldugu suçlardan
tutuklanmamis olmasi onun korundugunun bir göstergesidir.
Onu tanimayan istihbarat birimi de yoktur. Hepsi tanir ve
onunla is yapmistir. Yakalanirsa konusur,
bildiklerini anlatir korkusuyla Yesil’i yakalamak
istemezler. Onu öldürdükleri
takdirde Yesil adina onun bildiklerini anlatacak konumda olan baskalari da var.
Bunlar ortaya çikarsa Türkiye’de iç savas çikar,
infazlar, suikastlar baslar. Istihbarat birimleri Yesil ile
ilgili belgeleri, dosyalari dürüstçe getirip önünüze koysa
komisyon olarak sizin çalismaniza gerek
kalmaz, her sey ortaya çikar.”
Ülkemizi
bölmek isteyenler planlarini adim adim gerçeklestirmektedir. Bu planlarini
gerçeklestirirken içeride kendilerine destek
olacak, kendi düsüncelerini savunacak isbirlikçilerini olusturmaktadirlar. Medya
vasitasi ile de bu isbirlikçilerini içinden çiktiklari topluma
kabul ettirme düsüncesi ile sürekli gündemde tutmaktadirlar.
Ülkemizdeki sorunlari çözmek istiyorsak üzerimize düsen görevi yerine
getirmeli, içerideki isbirlikçilere firsat
vermemeliyiz.
___________________________________