TÜRKIYE'NIN ORTA DOGU ILSKILERI

TÜRKIYE'NIN ORTA DOGU ILSKILERI

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


Dis politika, kendi sistemine dâhil olan aktörler ve içerdigi çesitli konular itibariyle gün geçtikçe komplekslesen bir siyaset alani olmaktadir. Ancak dis politika, halen devleti merkez alan bir siyaset alani olarak realist paradigmayla sikça özdeslestiriyor. Bunun yani sira da dis politika, sadece devlet merkezli bir siyaset alani olmaktan uzaklasiyor. Günümüz dis politika çalismalarinda uluslararasi sistemin devletlerin dis politikalarina etkisi kabul edilirken, iç dinamiklerin etkisine gittikçe daha çok yer açiliyor.
 
Soguk Savas döneminde Türkiyede de ulusal çikarlara uygun ‘’milli bir politika’’ yürütüldügü savi geçerli oldu. Özellikle Soguk Savas döneminde ortaya çikan iki kutuplu sistemin Türkiye gibi devletlerin dis politikalari üzerinde belirleyiciligini anlamak mümkündür. Türkiye Sovyet tehdidi karsisinda güvenligin etkisiyle bir takim girisimlerin parçasi olurken, o dönemin karar vericileri de realizmin pek çok önermesini içsellestirmislerdir. Gelisen sürede Türkiye, ABDnin siyasetinin Orta Doguda önemli bir uygulayicisi haline geldi. Bunun sonucunda Bagdat Pakti’nin üyesi oldu. Bölgesel ittifaka katilmaktan ziyade iki kutuplu dengenin bölgede Sovyet lehine bozulacagindan çekinmesi, Türkiyeyi Bagdat Pakti gibi bir bölgesel pakta itmeye zorlamistir.
 
Sonuç su ki; 2000lerde Türkiyenin Orta Doguda bagimsiz bir aktör olarak öne çikabilmesinin arkasinda, radikal dönüsümlerin ve birçok alanda Batili müttefiklerle özellikle ABD ile isbirligi yapmanin örnekleri oldugu gibi birtakim zorluklari da var. ABD ve Türkiyenin müttefik gibi davranmamalari sonucunda erken Soguk Savas döneminde Türkiyenin Orta Dogu politikasinin (sistemsel etki) yerini aktör agirlikli bir bölge siyaseti adim adim almaya baslamistir. Bölgesellesme, bugünkü mevcut uluslar arasi dönemin önemli özelliklerinden biri haline geldi. Birçok devlet giderek daha fazla bölgesel teskilatlanma içinde yer almaya basliyor. Charles Tripp, Orta Doguda uzlasma üzerine olmayan bir bölgesellesmeden bahsediyor. Orta Doguda ki bölgesellesmeden ümitsizlikle söz ediyor. Ancak Güney Dogu Asyada bölgesellesmeye gelismelere bakildiginda; demokrasiyi, bölgesellesme için yardimci bir faktör olarak görüyorlar ama mutlak bir ön sart olarak görmüyorlar. Orta Doguda ki bölgesellesmenin zayif oldugu bilinerek, bölgesellesmenin bölge ülkeleri arasindaki iliskilerde veya bölge ile dünya arasindaki iliskilerde etkili oldugu söylenemez. Bölgesellesme Türkiyeye bölge ile iliskililerinde genis bir hareket alani sunuyor gibi görünse de gerek ortak görüslerin eksikligi gerekse de sosyal ve ekonomik konularda bölgede birlikte hareket edilmemesinden dolayi bazi güçlükler ortaya çikabiliyor.
 
Türkiye’nin genellikle son on yilda AK Parti yönetiminde yaptigi çalismalar sonucunda, Türkiye Orta Doguda bölgesel isbirligi adina avantajli bir yerde konumlandi. Soguk Savas döneminde Türkiyenin Orta Dogu bölgesellesmesine bakisi, Soguk Savas bölgesellesmesinin benzeri bir yansimasi seklinde meydana geldi.Bir dis politikanin normatif olarak tanimlanmasi,sadece çikarla açiklanamayacak,bazi evrense deger ve normlara odakli bir karakterde tasiyabilir.Normatifligim temelinde normlar yatmaktadir.Örnegin ABnin normatif olmasinin arkasindaki nedenlere bakildiginda ,belirli kurallari ve normlari kendilerine prensip haline getirmesi gözlenir.Artik her ülke normatiflik yönünde tamamen yansitmasalar da bu yöne dogru adim attigini göstermek ve hissettirmek istiyor.Bunlardan birisi de Türkiye.Bir ülkenin normatifligini demokrasi,insan haklari,sosyal adalet vb. konularla ilgili nasil bir yaklasimda bulundugunu analiz ederek tespit edebiliriz.Son birkaç yüzyildir uluslar arasi toplumun genellikle iki normatif akimdan büyük ölçüde etkilendigi söylenebilir.Bunlardan biri  ‘’egemenlik  normlari’’(egemen devletin haklari ve görevleri)  , digeri ise ‘’liberal normlar’’(birey için insan haklari)dir. Bunlardan ilki devletlerin hak ve özgürlükleri konusuna; digerinde ise bireylerin hak ve özgürlüklerine vurgu yapar.
 
Türkiye uluslar arasi normlara önem verme ve bunlara dis politikasinda yer açma konusunda destekleyici ülke konumunda bulundu. Türkiye; insan haklari ve demokratiklesme konularinda özellikle ABye üyelik sürecinde epey yol kat etti. Türkiyenin normatiflesme sürecinde, Avrupa ile iliskileri normatiflesmeyi tetikleyen en büyük etken oldu. Her zaman Türkiyenin insan haklari, demokrasi, hukukun üstünlügü gibi normlarda yol almasinda tesvik edici oldu. Türkiye isledigi bu dis politika yüzünden, bazi terletici sinavlara tabi tutuldu ve tutuluyor. Örnegin; Libyada Arap Bahari’nin yasandigi 2011 döneminde Türkiye müdahale konusunda isteksiz görünse de sonrasinda bu müdahalenin bir parçasi olmaktan kurtulamadi. Yine Suriyede Mart 2011de rejim aleyhine karsi baslayan isyan ile Türkiye dis politikasi geregi ciddi bir sinava girdi ve hala bu sinavi vermektedir. Türkiyenin Orta Dogu politikasinin merkezinde olmasi gerçegi iki ülkenin sinirdasligi ile birlikte düsünüldügünde bu ülkedeki gelismeler AKP yönetimi için diger ülkelerdeki degisim taleplerine kiyasla çok daha kritik ve önemli bir hale gelmisti.2000ler de bu ülke ile gelistirilen stratejik, ekonomik ve sosyal iliskiler siradan iki ülkenin iliskisinden çok öteye tasinarak hem Orta Dogu bölgesi için hem de bölge disi iliskiler açisindan daha önce deneyimlesmemis çok önemli bir isbirligine vesile oldu. Ancak bu isbirligi 2011 sonlarina dogru tamamiyla zit çatismaci bir üsluba dogru kaymisti. Bu baglamda Türkiyenin dis siyasetinde atacagi her adim ülke için riskli olabilecek bir alan olusturuyordu. Libyaya insani müdahale gerekli görünürken, diger Yemen, Bahreyn ya da Suriye için yapilmamasi bu müdahalenin tamamen insani amaçlarla yapilmadigi izlenimini verdi. Libyanin petrol ve dogalgaz zenginligi olmasa böyle bir müdahalenin gündeme gelmesinin, en azindan hemen gündeme gelip uygulamaya konulmasinin mümkün olmayacagi seklinde bir düsünce olusmustu.
 
Orta Doguda Türkiye dâhil hiçbir ülke için kesin bir ‘’bölgesel güç’’ tanimlamasi yapmak mümkün degildir. Seçilen kraterlerin, sartlarin dünyadaki diger bölgelerdeki pek çok devlet için de her zaman, her kosulda karsilanmasi devletlerin, gerek çikarlari gerekse istikballeri için zor bir durum halini alabilir. Ancak Türkiye son yillarda bölgeye yönelik olarak yumusak gücü (demokrasisi) üzerinde bir dis politika izlemistir. Bununla beraber Türkiye gerektiginde, zorlayici diplomasiye de yer açabilmis ve konvansiyonel gücünü de bir baski araci olarak da kullanabilmistir. Tipki 1998 Suriye krizinde bölgeye asker yigdigi gibi ve 2000lerde de PKK ile mücadelesinde örnegin; Subat 2008de sinir ötesi operasyonu baslatildigi gibi.
SONUÇ
 
Türkiye AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte 2000’li yillarin baslarindan itibaren demokratiklesme yolunda önemli adimlar atmaya baslamistir. Bu demokratiklesme sürecinin baslamasiyla birlikte Orta Dogu basta olmak üzere Avrupaya kendini tanittirmis ve bölgede önemli bir güç oldugunu hissettirmistir. Artik Türkiye Cumhuriyetin kurulmasindan yana hiçbir dönemde olmadigi kadar kendisini Orta Doguda etkili, lider bir ülke olarak görmeye baslamistir. Gerek Basbakan gerekse de Disisleri Bakani sözleriyle Orta Doguda ki Türkiyenin iddiali rolünü açiklamaktaydi. Türkiyenin Orta Doguya verdigi önemin artmasiyla birtakim çevreler’eksen kaymasi ‘’ söylemlerini ortaya atmisti. Hâlbuki tam aksine Türkiye dis politikasiyla Dogu ve Bati arasinda bir köprü vazifesi görme amacindadir.
 
Orta Dogu Türkiye için, Türkiyede Orta Dogu için çok önemli ve vazgeçilmez bir hal almisti.Bu durum son zamanlarda her dönemden daha net ve açik bir sekilde hem Türkiyede hem de tüm dünyada kabul ediliyor.  
TÜRKIYE'NIN ORTA DOGU ILISKILERI
AYSEGÜL SEVER
ADA OFSET

Benzer Kitaplar