![Türkiye'nin Cumhuriyeti Bir Cumhuriyet Sorgulamasi](/dist/img/no-photo.png)
Yazar Ali Haydar Firat kitabinda kendi bakis açisi ve görüsleriyle Cumhuriyet’in geçmisten bugüne gelisim sürecini ele almis ve bu süreç içerisinde Cumhuriyet’in yanlis algilanmalardan kaynakli veya kisilerin tekelinde olarak uygulanmak istenmesi sebebi
ile güncel ihtiyaçlara cevap verememesine neden oldugunu vurgulamaktadir. Cumhuriyet’in
varolus nedeni ve ülkemizdeki uygulanisi ihtiyaç duyulan siyaset ve anlayisindan
uzaklastigini,
uzaklasma ve yanilginin beraberinde toplumlar arasinda
çikan sorunlari dogurdugunu söylemektedir. Yazar Firat, inceden
inceye halkin geneline de bir gönderme yapmistir, öyle ki halklar kendini yönetme arzusu içinde ve
bilincinde olmadan, kendisi için dogrulari düsünen, kendisi için
kafasini yoran, bir lider arayisi içinde olmustur diyerek bu durumun yanlisligina
dikkat çekmistir. Firat’ a göre halki olusturan bireyler tek tek düsünüp
sorgulayarak, kendileri için ortak degerler dogrultusunda kavramlar olusturmalarinin gerekliligini vurgulamistir. Türkiye’de yasayan insanlarin refah ve mutluluklarinin
batiya
endekslenmesine karsi çikan Firat, ülkemizin geleceginin böyle bir sarta baglanmasinin dogru olmadigini,
kendi ufkumuzu olusturacak
bir altyapi ve mekanizmanin devreye sokulmasi gerektigini söylüyor. Bunu söylerken Firat, batiya karsi
bir düsmanlik duymadigini da
belirtiyor. Firat, her devlete rengini veren baskinlikta bir etnik yapi ve
dinsel gruplarin olabilecegini ancak bunun devletin bekasinin devamliliginda
bir önkosul olmadigini
belirtiyor. Baskin olan rengin, azinlikta olan renkten üstün olmamasi gerektigini ve devletin her renge esit uzaklikta olmasi gerektigini ve tüm renklerinde bir arada çok huzurlu ve
mutlu yasayabilecegi kanisina variyor.
Yazar Firat, Cumhuriyet’in sadece sag ve muhafazakâr bir yönetim anlayisiyla
uygulanmasinin, sorunlarin artmasina ve çözüm sürecinin uzamasina neden oldugunun üstünde duruyor. Toplumdaki farkliliklarin bir tehdit gibi
algilanmasinin toplumlararasi çatismalara yol açacagi gibi, kin ve nefret tohumlarinin da serpilmesinin,
gelecek kusaklar içinde
bir engel olusturdugunu vurgulamaktadir. Birlikte yasama arzusunun dogal bir süreç ile elde edilecegini, bunun için devletin devreye girip zorlama ve
baski unsuruyla toplumlari bir araya getirip bütünlestirmeye çalisma çabalarinin anlamsiz ve nafile çabalar oldugunu vurgulamaktadir. Zira geçmiste toplumlarin din,dil, irk,mezhep gibi farkliliklarini bir
kenara birakip, ayni kara parçasi için bir çati altinda birleserek dis devletlere karsi
savastiklarinin da unutulmamasi gerektigini söylemektedir. Firat, Ortadogu’da Kürt eksenli yeni bir denklemin ortaya çiktigini
ve duruma göre bir pozisyon alinmasi
gerektigini, bu kapsamda Türkiye’nin de yeni bir ‘’Kürt
Siyasetine ve Stratejisine’’ ihtiyaç duydugunu belirtmektedir. Gelecegi korku ve korkutma siyaseti üzerine
insa etmenin yanlis oldugunu, devletin halkindan korkmasina,
halkinda devletinden korkup yasamasina izin verecek bir siyaset izlenilmemesinin yanlis oldugunun üstünde duruyor. Devletin baski ve sindirme
politikalariyla halklari tanimlamalari yerine, halklarin kendi tanimlarini
yapmalarina izin verilmesi gerektigini, bunun sonucunda da halkin devletine olani
güven ve sevgisinin artacagini
belirtiyor. Devletin halkin sesine kulak verip, halk ile diyaloga geçmesinin sorunlarin temeline inmede faydali
olacagini
aksi takdirde ise sorunlarin büyüyerek çok daha tehlikeli bir hale dönüsebilecegini, suanda müdahale edilebilecek bir yaranin iyilestirilmesine yönelik atilacak bir adimin esirgenmesi, ileriki süreçte
belki de her seyin yapilmak
istenilmesine ragmen
cevapsiz
ve basarisiz kalabileceginin üstünde de durulmasi gerektigini vurguluyor.
Ülkedeki
sag kesimin kendisini devletin sahibi gibi görmesi,
çözümün önünü tikadigini, sag kesimin bu düsünce
sisteminden vazgeçip daha özgürlükçü ve esitlikçi bir düsünce
sistemine geçmesinin de önemli oldugunu belirtiyor. Firat, geçmisteki korku imparatorlugunun neticesinde ortaya çikan mevcut durumu koruma
siyasetinin de yanlis
ve gereksiz oldugunu,
Osmanli’nin
da bir süre bu politikayi izleyerek kisa bir süreyi kontrol altinda tutabildigini ancak uzun vade de basarili olamadigini
vurguluyor. Bu politikanin yeniliklere kapali oldugunu, sorunlarinin çözümünden uzaklasip,
sorunlarin halinin altina süpürülmesinden öteye geçemedigini belirtiyor. Firat, yillarca
ülkeyi
birbirimizden korudugumuzu,
birbirimize güvenmedigimizi
bunun neticesinde de siyasi otorite kimin elindeyse o otoritenin kendi Cumhuriyetini
yasattigini
belirtiyor. Firat, artik zamanin birlik beraberlik ve karsilikli
güven
üzerine kurulup, kimsenin kimseyi ötekilestirmeden, yeniden ve ihtisamli bir dirilis zamaninin geldigini vurguluyor. Farkliliklarimizi zenginliklerimiz
olarak görüp, birbirimize güvenip, devletten olan ihtiyaçlarimizi istememizden
korkmadan yeni bir Cumhuriyet anlayisiyla
bu büyük
dirilisin gerçeklesebilecegini belirtiyor.
Yazar Firat,
kitabinin nihai amaci olan Cumhuriyetin sorgulanmasina farkli siyasi görüs ve yaklasimlardan
gelen akademisyenlerin Cumhuriyet ile ilgili düsünce ve fikirlerine de
yer vererek konuyu çok farkli pencerelerden ele
almistir. Firat
kitabinda;
Prof.Dr.
Yüksel AKKAYA,
Prof.Dr.
Sina AKSIN,
Prof.Dr.
Yasin AKTAY,
Dr.
Faruk AKKAYA,
Prof.Dr.
Ayse AYATA,
Prof.Dr.
Fikret BASKAYA,
Prof.Dr.
Korkut BORATAV,
Prof.Dr.
Naci BOSTANCI,
Prof.Dr.
Kadir CANGIZBAY,
Prof.Dr.
Ömer ÇAHA,
Doç.Dr.
Seyhan ERDOGDU,
Prof.Dr.
Nazife GÜNGÖR,
Prof.Dr.
Metin HEPER,
Prof.Dr.
Rasit KAYA,
Prof.Dr.Yakup
KEPENEK,
Prof.Dr.Suna
KILI,
Prof.Dr.
Mahmut MUTMAN,
Prof.Dr.
Sleyman Seyfi ÖGÜN,
Doç.Dr.
Ali Murat ÖZDEMIR,
Prof.Dr.
Gamze Yücesan ÖZDEMIR,
Prof.Dr.
Mithat SANCAR,
Prof.Dr.
Ilhan TEKELI,
Prof.Dr. Ünsal YAVUZ
gibi isimlerin Cumhuriyet
tanimlamalarina ve Cumhuriyet ile ilgili kavramlarin degerlendirmelerine yer verdigini belirterek kitabina da aynen
aktarmistir.
Prof. Dr. AKKAYA Cumhuriyetin kapitalizmi mesrulastiran bir yönetim sekliyle uygulandigini
bu nedenle Cumhuriyeti kapitalizmin gayri mesru çocugu olarak nitelendiriyor. Cumhuriyetin iktidarin
hizmetine sunulmasinin neticesi olarak belirli bir kesimin ihtiyaçlarinin
karsilanmasi
için
hizmet ettiginin bunun
sonucu olarak halkin ve isçi
sinifin
büyük
bir çogunlugunun ihtiyaçlarinin yine karsilanmadigini
vurguluyor. Akkaya’ya
göre
Cumhuriyet; kapitalist sisteme uygun insan ve bunun neticesinde de uygun toplum
olusturma projesidir. Cumhuriyet’in mevcut kapitalist düzeni
ve sistemi reddetmedikçe bir sömürücü yönetim seklinden öteye geçemeyecegini belirtiyor.
Cumhuriyetin de Demokrasinin de bu kapitalist düsünce
sisteminden siyrilmasi gerektigini ve tüm siniflarin ihtiyacina cevap verecek sekilde yasama konulmasinin son derece önemli oldugunu belirtiyor. Cumhuriyet’in tüm bu ikilemeleri yasamasinin onu daha çok sikintiya sokup, sinifsal
farkliliklarin artacagini bunun sonucunda da ciddi sikintilarin bas gösterecegini vurguluyor.
Prof.Dr. AKSIN
Cumhuriyet’in Türkiye için bir devrim ve çok büyük bir kazanç
olarak görüyor. Bu kazancin halkin kutuplara ayrilmasiyla kaybedilmesinin önüne
geçilmesi gerektigini
vurguluyor. Türk kimliginin
aslinda
çok
genel bir kimlik oldugunu
ve bu kimlige Laz, Kürt,
Çerkez
ve hatta Ermenilerin de girdigini vurguluyor. Nitekim zamaninda kader birligi yapmis ve vatani için kimliklerini bir kenara birakip
ayni cephelerde düsmana
karsi
savasmis kimselerin kazanilan zaferler içerisinde
büyük
pay sahibi olduklarini, bu neden ile de herkesin bir vatandaslik bagi
ile degerlendirilmesini belirtiyor. Cumhuriyet’in
amaci çok
kültürlü ve çok mezhepli bir Türkiye’dir. Türkiye’deki tüm halklarin kendi
dillerine sahip çikmalarini saygiyla karsilanmasi
gerektigini, bu dillerin halklari
korkutan bir öge olarak göstermekten
vazgeçilmesi gerektigini,
tüm
bu farkli
dillerin birer zenginlik olarak kabul edilmesi gerektiginin yani sira Türkiye’nin resmi dilininde Türkçe
olarak kabullenilmesi gerektiginin de altini çiziyor. Cumhuriyet ve Demokrasi kavramlarinin birbirinin
tamamlayicisi olarak görüyor. Demokrasi esitlik ve özgürlüktür. Cumhuriyet, Demokrasinin daha saglikli çalismasi için gereklidir diyerek Demokrasi’nin
Cumhuriyet rejiminde daha rahat uygulanabilecegini belirtiyor.
Prof. Dr. AKTAY Cumhuriyet’in iki sekilde yorumlanmasi gerektigini vurguluyor. Birincisi Cumhuriyet’in
gerekliliginden dolayi
ortaya çikisi,
ikincisi de kavram olarak bakilmasi gerektigini belirtiyor. Cumhuriyet’in asil sahibinin halk
oldugunu bu nedenle halkin yönetime
katilmasinin
veya halkin düsüncesinin
yönetime maksimum düzeyde yansitilmasi gerektigini vurguluyor. ‘’Türkiye Cumhuriyeti Atatürk
Cumhuriyeti’dir’’, diyen AKTAY halbuki cumhuriyette sahislar ön planda tutulmaz, cumhuriyetler halkin rejimidir
diyerek sözlerini perçinlestiriyor.
Dr. ALPKAYA Cumhuriyet taniminin ve kavraminin çok genis bir sekilde bilinmedigini, tüm bilinenlerin ilkokul düzeyinde
bilgiler oldugunu bu
nedenle ihtiyacimiz olan tek seyin Cumhuriyeti iyi analiz edip tüm toplumlarin
ihtiyaçlarini karsilayacak sekilde yönetim biçimine dönüstürülmesi gerektigini belirtiyor. Cumhuriyet’in
herkese esit bir sekilde uygulanabilir bir sekilde hayata geçirilmesi için siyasi otoritenin
günlük ve ‘’reformist’’ bir mücadele içinde olmasi gerektigini, bunun içinde yeni ve esitlikçi aktif kurumlar olusturmak zorunda olundugunu belirtiyor.
Prof.Dr. AYATA Cumhuriyet’in kurulusuna zemin hazirlayanlarin aslinda Osmanlinin içinden gelen isimler olan Osmanli Pasasi Atatürk, Osmanli Subayi Ismet INÖNÜ oldugunu, süphesiz
ki içinde bulunmus
olduklari
yönetimi
iyi irdeleyip büyük tecrübeler edindikten sonra böyle bir karar aldiklarini
belirtiyor. AYATA, AKP (Adalet ve Kalkinma Partisi) ‘nin Cumhuriyet’ i çok iyi
bir noktaya getirdigini,
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin hedeflerine yakinlasmis bir ülke olarak gördügünü belirtiyor. Tüm bunlari söylerken eksikliklerin de var oldugunu ancak yapilanlarinda Demokrasi ve Cumhuriyet için
büyük
bir kazanim oldugunu yineliyor.
Prof.Dr. BASKAYA
Cumhuriyet’e hep yönetenler tarafindan bakildigini aslinda bir de halk tarafindan bakilmasi
gerektigini söyleyip, bir sürü kanli diktatörlügün
adi
da cumhuriyetti diyerek sözlerini pekistiriyor. Cumhuriyet rejiminin Türk-Kürt sorunun
çözümüne engel teskil
etmedigini aksine çözüme yardimci olabilecek itici bir ivme olarak kullanilabilecegini belirtiyor.
Prof.Dr. BORATAV Türkiye’de yasanan sorunlarin kaynagini
Cumhuriyet olarak görmenin
yanlis oldugunu aksine Cumhuriyet’in sorunlarin
çözümü için yeniden, güncellenerek uygulanmasinin daha dogru olacagini
belirtiyor.
Prof.Dr.BOSTANCI Cumhuriyet ilan edilmeden önce tartisildigini
ancak o zamanin kuruculari bile Cumhuriyeti çok iyi
bilmediklerini bu nedenle Atatürk’e pasalik teklifini götürdüklerini ancak Atatürk’ün yeni bir Ulus-Devlet sistemine
geçilmesini
istemesi üzerine Türkiye Cumhuriyet rejimine geçmistir. Bu
nedenle Cumhuriyeti o dönemin degil de simdi yasanilan, içinde olunan konjonktürel duruma göre degerlendirip uygulanmasi gerektigini belirtiyor. Cumhuriyetin Türk-Kürt sorunun
çözümüne yardimci olabilmesi için ancak mevcut otoritenin siyaset üretmesinin sart oldugunu belirtiyor. Siyaset üretme
ve yeni sistemler üzerinde yapilacak degisikliklerin Cumhuriyet’in esnek durumundan faydalanilarak yapilmasi
gerektigi üzerinde duruyor.
Prof.Dr. ÇAHA Cumhuriyet kavraminin açiklamasinin klasik
tanimlamalarla yeterli olamayacagini
belirten ÇUHA,
Cumhuriyet’in asil amacinin ‘Ideal Devlet’ düzeni kuruluncaya kadar aktif bir sekilde yenilerek hayata geçirilmesi
ve halkin
ideal bir hayat düzeyine kavusturmak üzere yönetmek oldugunu belirtiyor.
Doç. Dr. ERDOGDU Cumhuriyet’i sürecin dayattigi zorunlu
bir sonuç olarak vurgulayip Cumhuriyet’in büyük bir devrim oldugunu belirtiyor. Cumhuriyet’in
mazlum milletlerin hakkini ve hukukunu savunan bir kurtulus rejimi oldugunun üzerinde duruyor. Türkiye’de
Cumhuriyet’in Islam yanlisi
olarak yasatilmak
ve lanse edilmek üzere kurulu oldugunu, AKP ile bu sürecin hizlandigini ve
bazi dis devletlerinde Türkiye’de yasanan ‘
Ilimli Islam ‘ modelinin örnek olarak diger Islam ülkelerine gösterilmesinin de Cumhuriyet’i Islami yasam üzerine kurgulama ve Islami boyutlarda yasatmaya dogru giden bir yönetimin oldugunu belirtiyor.
Prof.Dr. GÜNGÖR Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle Anadolu Halklarinin
rahat bir nefes aldigini vurgulayip, halka sirtini dönmek yerine, yüzünü dönen ve
halk ile beraber mevcut düzeni yönetmek olarak görüp öyle uygulamak gerektiginin üzerinde duruyor. Cumhuriyet ile halklarin bagimli
kesim olmaktan çiktigini, egemen halk olarak görüldügünü
vurguluyor.
Prof.Dr. HEPER Cumhuriyet’i statik yani duragan olarak degil de dinamik ve sürekli aktif, yeniliklere açik
siyaset üretebilen, halkin istek ve taleplerine cevap verebilen bir rejim
olarak uygulanmasi gerektigini vurgulamaktadir. HEPER, mevcut politika ve siyaset sayesinde
ortaya çok iyi bir Türkiye çiktigini,
bölgesinde
sözüne
itimat edilen bir hale geldigine, bunun neticesinde de artik geriye dönüsün
olamayacagini, sorunlarin çözümünde de dogru stratejilerin üretildigini ve bu durumun kendisini olumlu ve iyimser düsüncelere
sevk ettigini
belirtiyor.
Prof.Dr. KAYA Geçmiste yasananlarin bir sorun olarak günümüze
kadar gelmesi ve gündemi olusturmasi, tüm tartismalarin kisir bir döngü içerisinde dönmesi yerine Cumhuriyetten yola çikilarak
sorunlarin
çözüm
yönünde
somut öneri
ve görüslerin ortaya konulmasinin
artik
zaruri oldugunu
belirtiyor.
Prof.Dr. KEPENEK Cumhuriyet’i bireyin ve toplumlarin özgürce yasamasi, kurumlarin her sinifa esit adaletin saglamasi olarak tanimlamaktadir. Özgürlük ve esitlik kavramlarinin tam olarak uygulanmadigi ülkeler
demokratik ülkeler sayilmazlar.
Prof.Dr. KILI Cumhuriyetin Ulusal ve Katilimci
bir sistem oldugunu,
egemenligin gücünü halktan aldigini,
halkin
kendi sorunlarini görmesi ve bilmesi ile çözümü
de önermesi
uygulanabilir bir rejim oldugunu gösterdigini belirtiyor.
Prof.Dr. MUTMAN Cumhuriyet Türkiye açisindan degerlendirilirse bir süreklilik degil bir kopustur diyerek Cumhuriyeti bir yol ayrimi olarak
vurgulamistir.
Günümüzde Cumhuriyet’i CHP ile özdeslestirmenin yanlis
oldugunu çünkü CHP’nin Türkiye için siyaset ve çözüm üretememesine ragmen dillerinden Cumhuriyeti düsürmemelerinin,
sanki Cumhuriyet’in korunmaya ihtiyaci oldugunu, koruyucusu olarak da sadece kendileriymis gibi görmelerinin de yanlisligina
dikkat çekiyor.
Bu siyaset anlayisiyla
ile CHP ‘nin
asla iktidar olamayacagini vurguluyor.
Prof.Dr. ÖGÜN Cumhuriyet
varligini güçlü
bir sekilde devam ettirebilmesi için
sürekli
onu sorgulamanin ve bu sorgulamalardan çikarilan sonuçlarin durumuna göre hareket edilmesi gerektigini belirtiyor.
Doç. Dr. ÖZDEMIR Cumhuriyeti olusturan unsurlarin halkin ihtiyaçlarina yönelik olarak çalistirilmasi ve uygulanmasi gerektigini belirtmektedir.
Prof.Dr.ÖZDEMIR Günümüz
Türkiye’sinde Cumhuriyet açisindan
emekçilerin ve isçi sinifinin yoksullasmasinin hizlandigini ve
Islami muhafazakarlasmanin eline birakilmasinin yanlisligini
belirtiyor.
Prof.Dr. SANCAR Cumhuriyet’in kurucu felsefesinin toplumu degisime ve yenilige
karsi
hazir
hale getirmek oldugunu
vurgulayarak orduyu Cumhuriyet’in ortasina koymanin yanlis oldugunu bu kapsamda CHP’ninde kendisi gibi orduyu da
Cumhuriyetin sahibi gibi göstermesinin, halkin genelinin düsüncelerini
yansitmadigini
ve bu düsüncenin saglikli bir düsünce
olmadigini
belirtmektedir.
Prof.Dr. TEKELI Cumhuriyetin sorgulanmasini
siyasi bir amaç için yapmanin yanlis oldugunu, geçmisin tarihini bu amaci gütmeden ciddi bir arastirilmadan geçirilmesi gerektigini vurgulamaktadir. Her türlü milliyetçiligin halki kutuplastirdigini
hem Türk
Milliyetçiligine hem de Kürt Milliyetçiligine karsi oldugunun altini çizmektedir.
Prof.Dr. YAVUZ Cumhuriyet’in halkin duygu ve düsüncelerini
hür ve özgür bir sekilde
ifade etmesinin önünü açtigini,
halkin
korkusuzca ve cesur bir sekilde
fikirlerini paylastigini
bu nedenle gerekliligine
dikkat çekiyor.
Etnik kökeni ne olursa olsun din, dil, irki ne olursa olsun zamani ve yeri
geldiginde herkesin hep bir agizdan
ben Türk’üm diyebilecegi
bir bag varsa o zaman alt kimliklerin hiçbir
öneminin
kalmadigini
vurguluyor.
Türkiye'nin Cumhuriyeti Bir Cumhuriyet
Sorgulamasi
Ali Haydar FIRAT
Tekin Yayinevi