TÜRKIYE TÜRK CUMHURIYETLERI ILISKILERI

TÜRKIYE TÜRK CUMHURIYETLERI ILISKILERI

Fevzi BOZKURT
Psikoloji


Sovyetler Birligi’nin dagilmasi ve Soguk savasin sona ermesi ile Orta Asya’da yeni birçok Türk devletleri ortaya çikmistir. Bagimsiz yeni Türk devletlerinin ortaya çikmasi bölgede jeostratejik ve jeopolitik dengelerin degismesinde büyük rol oynamistir. Türkiye ile Türk devletleri tarih, dil, din ve kültür yönlerinden ortak kardes ülkeler ve halklardir. Bu yüzden de Türkiye ile bu ülkelerin dil, din, tarih, kültür gibi degerler üzerine kurulu çok boyutlu siyasi, askeri, kültürel, ekonomik iliskileri mevcuttur. Bu kitapta Türkiye ile Türk cumhuriyetlerinin bagimsiz olduktan sonraki 20 yillik süreci degerlendiren ve iliskilerin gelecegi ile ilgili yazilar bulunmaktadir.
Orta Asya ve Orta Dogu ülkelerinin; NATO ve Avrupa Birligi ile sinir oldugu Karadeniz ve Hazar Denizi arasindaki cografi konumundan dolayi geçis bölgesi olmasindan Kafkasya’nin artan bir önemi vardir. Son dönemde Azerbaycan topraklarindaki Ermeni saldirilarindan ve Rusya’nin Gürcistan topraklarini kendisine baglamasindan dolayi Kafkasya’da bulunan ülkeler arasindaki güvensizlik ve düsmanlik daha da artmistir. Elkhan Mehtiyev, “Küresel Güç Mücadelesinde Kafkasya ve Azerbaycan” baslikli yazisinda Kafkasya’nin öneminden, Rusya’nin bölgede etkili oldugu sorunlardan ve ABD’nin bölgedeki ülkelerle olan iliskilerinden bahsetmistir.
Azerbaycan’in 1991 yilinda bagimsizlik ilanindan sonra ilk taniyan ülke Türkiye olmustur. Günümüze kadar Türkiye ve Azerbaycan arasinda önemli kismini ekonomik yardimlarin olusturdugu askeri, insani, mali, enerji, teknik ve egitim alanlari basta olmak üzere bir çok anlasma ve protokol imzalanmistir.
Mehmet Seyfettin Erol, “Türkiye-Azerbaycan Iliskilerinin Siyasi, Güvenlik ve Kültürel Açilardan Analizi” baslikli yazisinda iki ülke arasindaki askeri, kültürel ve siyasi iliskileri degerlendirmistir. Azerbaycan ve Türkiye arasindaki karsilikli ekonomik iliskiler çeyrek asirda diger komsu ülkeler için örnek ve model olabilecek kaliteye ve dinamik düzeye çiktigi gözlemlenmistir. Azerbaycan’in her alanda gelisiminde büyük rolü olan Türk sirketleri ülke ekonomisinin petrol ve gayri petrol sektörüne büyük yatirimlari olmustur.
Resat Resullu ve Kenan Aslanli; “Türkiye-Azerbaycan Iliskilerinin Iktisadi ve Ticari Boyutu” baslikli yazilarinda Ikili ekonomik iliskilerin hukuki ve kurumsal altyapisindan, Yatirim akisi ve ortak müesseselerden, Ticari Iliskiler, Ulastirma ve Enerji Alaninda Isbirliginden ve Maliye Alaninda gerçeklestirilen isbirliginden bahsetmislerdir. Soguk Savas’in sona ermesiyle beraber Orta Asya önemli bir cografya halini alarak uluslararasi aktörlerin de dikkatini çekmistir.
Aidarbek Amirbek, “Küresel Güç Mücadelesinde Orta Asya” baslikli yazisinda öncelikle, güvenlik konusunda Orta Asya jeopolitigini ele alarak bölge disi aktörlerin Orta Asya üzerindeki ezeli rekabetlerine deginmistir. Sonrasinda ise önümüzdeki süreçte bölgede yasanmasi muhtemel gelismeleri öngörmeye çalismistir.
Aidar Amrebayev, “Güncel Uluslararasi Politikalar baglaminda Türkiye ve Kazakistan Iliskilerinin Analizi” baslikli yazisinda özet olarak; Kazakistan - Türkiye ikili iliskilerinin gelisimini etkileyen faktörlerin ve iliskilere tehdit olabilecek unsurlarin analizinden bahsetmektedir.
Einara Baynazarova, “Avrasya Güvenligi baglaminda Türkiye — Kazakistan isbirliginin Potansiyeli” baslikli yazisinda Avrasya güvenlik sisteminin özellikleri ile bölgede Türkiye’nin ve Kazakistan’in bölgesel ve uluslararasi etkinligini arttirmanin yollarini ele almistir. Kazakistan ve Türkiye, iki önemli bölge olan Avrupa-Atlantik ve Asya-Pasifik arasinda jeopolitik ve jeoekonomik konum avantajina sahiptirler. Baynazarova, iki ülkenin bu avantajini nasil kullanabileceginden bahsetmektedir.
Ruslan Djalil, “Siyasi ve Kültürel Alanlarinda Kirgizistan- Türkiye Iliskisi: Genel Degerlendirme” baslikli yazisinda Türkiye ile Kirgizistan arasindaki sosyal ve kültürel iliskilerden, egitim ve askeri alanlarindaki isbirliginden söz etmistir.
Kamalbekvi Karimsakov, “Türkiye ve Kirgizistan Arasindaki Ekonomik Iliskiler: 20 Yil Isbirligi ve Gelecek Için Öngörüler” baslikli yazisinda; SSCB’nin çöküsünden sonra Türkiye ile Kirgizistan arasindaki ekonomik isbirligini irdelemektedir.
Saislam Akmalov, “Türkiye — Özbekistan Iliskileri: Sorunlari ve Gelecegi” baslikli yazisinda; Türkiye ile Özbekistan arasindaki ekonomik iliskilerin 20 yillik geçmisini ele almistir. Bunun yaninda iki ülke arasindaki isbirliginin gelecekteki durumunu da irdelemistir.
Ergas Jumayev, “Türkiye-Özbekistan Ekonomik ve Ticari Iliskileri” baslikli yazisinda; Özbekistan’in bagimsizlik sonrasinda gelisen Türkiye ile olan ticari ve ekonomik iliskileri üzerinde durmustur. Basta Özbekistan ekonomisinin genel durumunu ayrica 2008’deki mali krize ragmen Özbekistan ‘in nasil bir ekonomik büyüme gerçeklestirdigini ve bagimsizliktan bu yana ticari alanda meydana gelen gelismelerden bahsetmistir.
Satlik Amanov, “Türkiye -Türkmenistan Iliskilerinin Siyasi, Güvenlik ve Kültürel Açilardan Analizi ve Gelecek Için Öngörüler” baslikli yazisinda Türkiye ile Türkmenistan arasindaki siyasi, güvenlik ve enerji alanlarindaki isbirligini ele alarak, Türkiye — Türkmenistan iliskilerini analiz etmis ve siyasal dengelerindeki yapisal ve konjonktürel degisimlere paralel olarak Türkiye ile Türkmenistan stratejik ortakliginin gelisimini irdelemistir.
Azad Agahanov, “Türkiye-Türkmenistan Iliskilerinin Iktisadi ve Ticari Iliskiler Boyutuyla Analizi ve Gelecek için Öngörüler” baslikli yazisinda; Türkiye ile Türkmenistan arasindaki iktisadi ve ticari iliskileri sektörel bazda irdeleyerek, potansiyel isbirligi alanlari konusunda önemli bilgilere deginmistir.
Genel Degerlendirme: Haydar Çakmak,  “Türkiye ile Türk Kökenli Cumhuriyetler Arasindaki Iliskilerinin Gelecegi: Öngörüler Ve Yeni Bir Yol Haritasi ve Gelecek Için Öngörüler” baslikli yazisinda; Soguk savasin sona ermesinin ardindan ortaya çikan Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasindaki iliskileri degerlendirerek, gelecek için öngörüler ve tavsiyelerde bulunmustur. 
TÜRKIYE - AZERBAYCAN ILISKILERININ SIYASI, GÜVENLIK VE KÜLTÜREL AÇILARDAN ANALIZI VE GELECEK IÇIN ÖNGÖRÜLER
Türkiye ile Azerbaycan arasinda dil, din, tarih, kültür gibi degerler üzerine kurulu çok boyutlu siyasi, askeri, kültürel, ekonomik iliskiler mevcuttur. Iki ülke halki ve yöneticileri bu iliskilerin daha da gelismesi ve pekismesini istemektedirler. Fakat dogal olarak bu iliskilerin ilerlemesini ve güçlenmesini istemeyen odaklar vardir. Konumu, zengin dogal kaynaklari itibariyle Azerbaycan’ in Türkiye ile birlikteligi bölgedeki dengeleri degistirme yetenegini ortaya koyacagindan; bölgenin kontrolünü kaybetmek istemeyen Rusya elindeki Ermeni kartini da kullanarak Azerbaycan’i kontrol altinda tutmak ve Türkiye ile iliskilerine tesir etmekte olup bundan sonra da bu gücünü kullanmaya devam edecektir.
Ermeni sinirinin açilmasiyla ilgili Türkiye’de uzun süre tartisma yapilmis ve bilim çevreleri büyük çogunlukla sinirin açilmasinin Ermenistan’i Türkiye’ye bagimli hale getirecegi için Ermeni sorununun ve hatta Karabag sorununun da bu sekilde çözülecegini düsünmüsler ve bu tartismalar Türkiye’de kamuoyu olusmasinda büyük etki etmistir. Yani nerdeyse iki yüz yillik bir meseleye bir anda sihirli bir çözüm bulunmustu. Emeniler Karabag meselesine büyük Ermenistan hayallerinin bir parçasi olarak bakmaktadirlar. Bu konuda basari saglamaya basladiklarini düsünmektedirler. Fakat Rus faktörü ve Ermeni lobisi hesaba katilmamistir. Ermeni sorunun çözümü Ermenilerin; Büyük Ermenistan hayalinin gerçek olamayacaginin anlasilmasiyla mümkündür.
Azerbaycan topraklari olan Daglik Karabag ‘in geri alinmasi Ermenilerin gerçegi fark etmelerine yardimci olacaktir. Fakat Azerbaycan’in Rusya’dan bu konuda destek göremeyecegi için çözüm arayisini Türkiye ile birlikte yapmasi gerekmektedir.
Türkiye-Azerbaycan iliskileri çok büyük sikintilar geçirmis fakat kardesler bu yarayi zamaninda sarmasini bilmislerdir. Iliskilerin düzelmesi yönündeki çabalarda devam etmektedir ve iliskilerin belirli bir düzeye çekilmesi için daha dikkatli hareket edilmesi gerekmektedir. Iki ülkede istisare etmeyi ögrenmeye baslamislardir. Arap baharinin ardindan önümüzdeki süreçte bölge halkinin demokrasi, degisim istekleri dogrultusunda Orta Asya ve Kafkasya’da bir takim gelismelerin olacagi öngörülmektedir. Orta Asya ve Kafkasya ‘da meydana gelecek demokrasi hareketinin içine Türkiye istese de istemese de girecektir. Türklerin yasadigi cografyadaki demokrasi dalgasina “Türk Bahari” denildiginde; Türkiye’nin bu gelismelerin neresinde olacagi, Türkiye’nin bu gelismeleri nasil yönetecegi, Türk kardeslerinin yardim çagrilari olursa Türkiye’nin nasil bir rol üstlenecegi iyi belirlenmelidir. Onarilmaya çalisilan iliskiler yeniden yara almadan gelisen demokrasi ataklarinin nasil atlatilmasi gerektigi iyi düsünülmeli ve Azerbaycan’in da bu durumu simdiden öngörerek bir bahar krizi yasamamasi gerekmektedir.
Azerbaycan ve Türkiye arasindaki karsilikli ekonomik iliskiler son 20 yilda diger komsu ülkeler için örnek ve model olabilecek kaliteye ve dinamik düzeye çikartilmistir. Türkiye’nin isadamlari ile Ankara’da gerçeklestirilen 10 Subat 1994 tarihli görüsmede dönemin Cumhurbaskani Haydar Aliyev söyle söylemisti: “Bizim istegimiz, isbirligimizin tüm alanlari kapsamasi ve Azerbaycan ile Türkiye’nin ekonomisinin birbirine daha da yakinlasmasi, daha da iç içe geçmesidir... Ekonomik iliskileri öncelikle Türkiye’nin büyük tecrübesi, büyük ekonomik potansiyeli, teknik potansiyeli olan sirketleri ile kurmak gerekir. Biz bu sirketleri Azerbaycan’a davet ediyoruz ve ülkemizde onlarin faaliyet göstermesi için her türlü ortam, her türlü imkan saglamaya haziriz. Türkiyeli isadamlari geç kalmamali, firsati elden kaçirmamali, Azerbaycan gibi zengin bir ülkede kendi faaliyetlerinin temelini atmalilar”. Geçen süre zarfinda Azerbaycan’in sosyo-ekonomik gelisiminde büyük rolü olan Türk sirketleri ülke ekonomisinin petrol ve gayri petrol sektörüne büyük hacimli yatirimlar yapmistir. Türkiye sermayeli sirketler ülkede yeni isyerlerinin saglanmasi hususunda önemli rol oynamislardir.
Azerbaycan’da faaliyet gösteren Türkiye sirketlerini diger ülkelerinkinden farkli kilan temel husus, söz konusu sirketlerin ekonominin bütün sektörlerinde faaliyet göstermeleridir. Türkiye sirketleri petrol disi sektörü gelisiminde özel rol oynamaktadir. Türkiye sirketlerinin insaat, hizmet, tarim ve gida sektörü, banka ve sigorta alani, tekstil ve hafif sanayide agirliklari yeteri düzeydedir. Diger taraftan, dikkat çeken farkli bir gelisme ise, Azerbaycan, daha net söylersek Azerbaycan Devlet Petrol Sirketinin (SOCAR) Türkiye’ye, degeri milyar dolarlarla ölçülen yatirimlar yapmaya baslamasi ve iki ülke arasinda sermaye akisi karsilikli olarak hiz kazanmaya baslamasidir.” Diyerek Türkiye Azerbaycan ekonomik iliskilerini özetlemistir.
Türkiye ile Azerbaycan arasindaki ekonomik iliskilerin hukuki çerçevesini olusturan “Türkiye-Azerbaycan Ticaret ve Ekonomik Isbirligi Anlasmasi” 1992 tarihinde, “Türkiye-Azerbaycan Yatirimlarin Karsilikli Tesviki ve Korunmasi” ile “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi” Anlasmalari ise 1994 ve 1997 yillarinda imzalanmis ve böylece hukuki altyapinin kurulmasi önemli ölçüde tamamlanmistir.
16 Agustos 2010 tarihinde Bakü sehrinde imzalanmis olan “Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasinda stratejik partnerlik ve karsilikli yardim ile ilgili” Anlasmada taraflar ülkelerinde ve üçüncü devletlerde karbon hidrojen kaynaklarinin gelistirilmesi, tasinmasi ve satisinin temin edilmesi için müsterek yatirim projeleri gerçeklestirmek amaciyla Enerji Alaninda Ortak Komisyon Kurmakla Ilgili On Mutabakata varilmistir. 06 Kasim 2007 tarihinde Bakü sehrinde imzalanmis “Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Arasinda Uzun Vadeli Ekonomik Isbirligi Programi ve Uygulama Plani”na esasen taraflar ekonomik isbirliginde 8 öncelikli alan belirlemislerdir. Söz konusu alanlar söyledir: ticaret, serbest ekonomik bölge, sanayi, enerji, ulastirma, iletisim, turizm, tarim, 15 Eylül 2010 tarihinde Istanbul sehrinde “Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Arasinda Yüksek Düzeyli Stratejik Isbirligi Konseyinin Kurulmasina Dair Ortak Beyanname” imzalanmistir. Beyannameye esasen “Konsey Azerbaycan ve Türkiye arasinda mevcut olan siyasi, askeri, ekonomik, ticaret, enerji, ulasim, kültür, bilim ve sosyal alanlarda gerçeklestirilen iliskilerin stratejisini belirleyecek, söz konusu strateji temelinde isbirligi projelerinin gelistirilmesini ve söz konusu projelerin gerçeklestirilmesini tesvik edecektir.
Küresel Güç Mücadelesinde Orta Asya
Bu bölümde; Soguk Savas ‘in sona ermesi ve Sovyetler Birligi ‘nin dagilmasi sonucu meydana gelen siyasi ve sosyolajik degisiklik etkisini özellikle Orta Asya bölgesinde de göstermistir. Bölgede yeni bagimsiz devletlerin ortaya çikmasi, jeopolitik ve jeosiratejik dengeleri degistirmistir Bu degisim ile birlikte Orta Asya, hem önemi artan, hem de uluslararasi aktörlerin ilgi alanlarina giren bir bölge olmustur.  Bu çalismada, öncelikle, güvenlik baglaminda Orta Asya jeopojitigi ele alinacak ve daha sonra bölge ile bölge disi aktörlerin Orta Asya üzerindeki rekabetlerine deginilecektir. Bütün bu gelismeler karsisinda önümüzdeki süreçle bölgede yasanmasi muhtemel gelismeler de irdelenmis olacagi anlatilmaktadir. Günümüzde Orta Asya ‘da büyük bir satranç oyun devam etmektedir. Bu oyunun temel oyunculari ABD, Çin ve Rusya’dir. Oyunun oyunculari bölgede daha fazla söz sahibi olmak için kiyasiya bir mücadele içindedirler. Gözlemledigi kadariyla bu rekabette daha çok diplomasi, koalisyon kurma, ortaklasa seçim, siyasal varliklarini özenle kullanma gibi araçlari her oyuncu gücünün elverdigi kadariyla ulusal çikarlari baglaminda ustaca kullanamaya çalismaktadir.
ABD yönetiminin hem ekonomik hem de askeri alanlarda küresel boyutta Amerikan hegemonyasini saglamlastirmak amaciyla gerçeklestirdigi operasyonlar, Orta Asya bölgesindeki hassas güç dengelerini degistirerek tehlikeli ve yikici yeni çatismalarida beraberinde getirme potansiyeli barindirmakta, bölge ve dünya istikrarina ciddi darbeler bindirerek, ayni zamanda orta asya bölgesinin siyasi çerçevesini etkileyecek bir süreci de baslatmaktadir.  ABD, Afganistan ve Orta Asya’yi birlikte içine alan  politikalara ile birlikte Büyük Orta Asya politikasi izlemektedir. Orta Asya ile Hazar Havzasi enerji kaynaklarinin dogusunu, Kafkasya ile de batisini kontrol altina almaya çalisacaktir. Bunun dogrultusunda; ilk etapta her iki bölgede bölgesel güvenlik örgütlerinin kurulmasini tesvik destekleyecek daha sonra da bu iki örgütün birlesmesini saglayarak bölgedeki etkinligini ve enerji kaynaklari ve boru hatlari üzerindeki kontrolünü artirmaya çalisacaktir. Afganistan sonrasi Orta Asya’ya yerlesen ABD’nin bölgede barinma sürecini artirma ve kurulacak olan bölgesel güvenlik teskilatinin varligi açisindan büyük bir öneme sahiptir ve stratejik açidan da ABD için vazgeçemeyecegi bir konumdadir. Orta Asyali devletlerin Çin’e ve Rusya’ya karsi ABD’yi  bölgede bir denge unsuru olarak görmeleri ABD’nin bölgedeki stratejisine uygun bir zemin hazirlamaktadir. Orta Asya’da güvenli bir çevre olusturulduktan sonra bile, ABD’nin bölgeyi kendi kaderine terk etmesi beklenmez. Çin ve Rusya’nin da çikarlari oldugu halde Orta Asya’da uzun vadeli çikarlarini korumak için ABD askeri varligini kurmaya çabalamaktadir.  ABD, Orta Asya cumhuriyetleriyle olan iliskilerini, öncelikli olarak güvenlik boyutunda arttirmaya devam edecek ve bunu özellikle ekonomik degerleri ön planta tutarak hizlandiracaktir.
Rusya Federasyonu, çesitli araçlarla kullanarak etkinligini yeniden canlandirma çabasi içindedir. Rusyanin entegrasyon araçlarini kullanmasi Orta Asya devletlerini kutuplasmaya dogru itmektedir. Rusya’nin liderliginde kurulan entegrasyon hareketlerine katilmak isteyenler, Putin’in Mayis 2012’de yeniden iktidara gelisini kutlarken; Rusya’nin bölgede etkin olmasini istemeyenler ise Putin’ in iktidara geri dönüsünden tedirginlik duymaktadirlar. Putin yayinladigi makalelerde, iktidara gelisiyle birlikte bölgede ekonomik/güvenliklsiyasi entegrasyon girisimlerini daha da güçlendirecegini gizlemeden açiklamaktadir. Putin’in bu demeci bölge devletlerini daha da tedirgin etmektedir. Bölgede bloklasmanin bir ucunda Rusya’yi etkin bir sekilde destekleyen devletler bulunmaktadir. Buna karsilik Rusya’nin bölgeye geri dönüsüne karsiolanlar eski Rus emperyal eyleminin bölgede yeniden canlanacagindan büyük tederginlik duymaktadirlar.
Çin bölgedeki düzenli ekonomik gelismeyi; ekonomik araçlarini kullanarak nüfuzu altina almayi amaçlamaktadir. Çin bu amacina ulasmak için sabirli olma ve bölge devletleriyle daha barisçil iliskiler gelistirme stratejisini kullanmaktadir. Çin yöneticileri, Sun Tzu’nun Ögretilerine bagli kalarak, daha az maliyetle, dolayli yollarla bölge devletlerini kendine bagimli kilarak, uzun vadeli nüfuz etme hedefine ulasma düsüncesindedir.
Netice itibariyle önümüzdeki dönemde genel olarak Avrasya’da, özel olarak Orta Asya’da etkin aktörler/oyuncular arasinda ciddi rekabetin yasanacagini; diger taraftan dünya ölçeginde muhtelif biçimleriyle egemenligin, küresel örgütlenmelerden bölgesel güç merkezlerine dogru transfer olacagini; Tek kutuplu anin tarihe karisarak, tüm stratejistlerin/analizcilerin dikkatleri Avrasya’ya yogunlasacagini varsayabiliriz.
Güncel Uluslararasi Politikalar Baglaminda Kazakistan-Türkiye Ikili Iliskilerinin Analizi
Bu bölümde; Kazakistan-Türkiye ikili iliskilerinin gelisimini etkileyen faktörlerin analizinden bahsedilmektedir. Yazar söz konusu faktörleri, tarihsel-kültürel, Türk halklarinin zihni- manevi yakinligi, uluslararasi girisimleri ve sorunlara bakis açilari, uluslararasi isbirligi katilim yönlerini vurgulamaktadir. Yazar Türkiye ve Kazakistan iliskilerinin dostane oldugunu düsünmektedir. Makalede ikili iliskilere tehdit teskil eden unsurlarin üzerinde durulmustur. Söz konusu tehditler globallesme ile ilgili olarak artan uluslararasi rekabet kosullari ve küresel sistemin muhtelif alanlarindaki buhranlari seklindedir.
Yazara göre, ikili iliskilerde özel projelerin içerigine yönelik bilgilendirici ve anlamli adimlarin atilmasi zaruridir. Bu adimlardan Türkçe Konusan Ülkeler Konseyi, Avrasya Birligi, NATO, San- hay Isbirligi Örgütü, Asya’da Isbirligi ve Güven Artirici Önlemler Konferansi, Islam Isbirligi Orgutu gibi kurumlar ozellikle üzerinde durulmaktadir. Söz konusu uluslararasi çalismalara katilim birtakim sorumluluklari ve ülkelerin egemenliklerini sinirlandirmayi beraberinde getirse de, diger uluslararasi aktörlerin enerji ve imkanlarindan yararlanmak ikili iliskilerin daha da güçlendirilmesi ve genel olarak Türk dünyasinin potansiyelini artiran etkin ag sistemini olusturmaya olanak saglamistir.
Avrasya Güvenligi Baglaminda Türkiye-Kazakistan Isbirliginin Potansiyeli
Bu bölüm; Avrasya güvenlik sisteminin özellikleri, uluslararasi ve bölgesel örgütlerin faaliyetinin optimizasyonu yönünde, Kazakistan ve Türkiye’nin potansiyel firsatlari ile ilgilidir. Kazakistan ve Türkiye’nin bölgesellesme sürecinde katilimi için firsatlar açisindan, Avrupa-Atlantik ve Asya-Pasifik gibi iki yöne ayirmak gerekmektedir.
Asya’da Isbirligi ve Güven Arttirici Önlemler Konferansinin (AIGK) kurumsal gelisiminin daha düsük seviyesini göz önünde bulundurursak, Türkiyve ve Kazakistan’in bölgecilik kurumlarina katilim isteginin yeterince yüksek olmasi, Iki ülkenin katilimci olarak bütün seviyelerde daha belirgin bir rol oynamasini sagliyor. Devlet yönetimi ve ulusal egemenlige bakis açilarinda; Asya ülkelerinin birçok benzer yönleri bulunuyor. Asya’daki bölgesel güvenlik mimarisinin daha da gelistirilmesi yollari ile özellikle Asya’da Isbirligi ve Güven Arttirici Önlemler Konferansinin (AIGK) güçlendirilmesi, Türkiye’nin Sanghay Isbirligi Örgütü ve Islam Isbirligi Teskilati (IIT) çalismalarina aktif katilimi, birlesik bir güvenlik sisteminin bir parçasi olarak Türk Konseyinin öncelikleri arasindadir. Küresel gündemde Avrasya’nin kriz sonrasi entegrasyon sorunu dururken, Kazakistan ve Türkiye bu gelismelerin odak noktasi (koordinatörü) haline gelebilme imkani bulunmaktadir.
Siyasi ve Kültürel Alanlarinda Kirgizistan-Türkiye Iliskisi: Genel Degerlendirme
Kirgisiztan Cumhurbaskani Almazbek Atambayev; “Türkiye, Kugizlar için gökyüzünde uzakta parlayan bir yildizdir. Gökyüzü kapali olsa bile bulutlarin arkasinda bir yildizin parladigini biliyoruz, bu yildiz kardesimiz, arkadasimiz Türkiye ‘dir.” Diyerek iki ülke arasinda iliskilerin hangi boyutta olmasi gerektigini özetlemistir.
Türkiye ve Kirgizistan Arasindaki Ekonomik Iliskiler: 20 Yil Isbirligi ve Gelecek Için Öngörüler
Bu bölümde yazar; SSCB’ nin çöküsünden bu yana Türkiye ve Kirgizistan arasindaki ekonomik isbirligini degerlendirmektedir. Ülkeler arasindaki isbirligi, ticari faaliyet yönlerinden, Kirgizistan’a Türk devlet yardimlari ve Türk yatirimlarindan yola çikarak analiz edilmistir. Ticari iliskiler ticaretin genel hacmi içinde küçük bir pay olarak gösterilmektedir. Türk sermayesi Kirgizistan’da esasen küçük ölçülü isletmelerle sunulmaktadir, Madencilik ve Enerji sanayileri gibi sermaye yogunluklu yüksek olan sektörler buna dahil degildir. Ekonomik isbirliginin daha da gelismesi için üretimin Kirgizistan’da yerlesmesi ve iki ülkenin cografi konumunun ihracat potansiyelinin kullanimi açisindan oldukça önemlidir.
Türkiye - Özbekistan Iliskileri: Sorunlari ve Gelecegi
Özbekistan-Türkiye iliskileri derin, yüzyillara dayali tarihsel ve kültürel köklere sahiptir. Özbekistan ve Türkiye halkiarini kan akrabaligi, dilsel ve dinsel ortak noktalar bir araya getirmektedir. 1991 yilinda Özbekistan bagimsizlik kazandiktan sonra Taskent ve Ankara arasindaki isbirligi daha da gelisti. Geçmis yillar içinde her iki devlet ikili ve çok tarafli isbirligi çerçevesinde yararli, pratik etkilesim deneyimi biriktirmistir. Bu baglamda, ikili iliskilerin gelisiminin en önemli asamalari ve konulan üzerinde durmak istiyorum, çünkü gelecek etkilesim beklentilerinin tanimi açisindan böyle bir analiz yararli olabilir.
Süphesiz, Özbekistan ve Türkiye arasindaki iliskiler kendine özgü gelisme mantigina sahiptir. Bunun nedeni yalnizca iki milletin etnik-kültürel topluluklarda ortak bir geçmise sahip olmasi degil, her iki ülkenin kendi ulusal çikarlarinin zorunlulugunun bir sonucu olmasidir. Cumhurbaskani Islam Kerimov’ un vurguladigi gibi “Tarihsel olarak Türk halklarindan olan Özbek halki ile Turan bölgesindeki Türk halklari süper siyasi topluluk degil de kültürel topluluk sembolüdür. Buna ek olarak, ortak kültürel, tarihsel ve antropolojik kökler bizi Tacik halki ile de birlestiriyor, bu da bize kendi kültürümüzü Türk ve Fars kültürlerinin Orta Asya için, neredeyse benzersiz sentezi olarak görmemizi sagliyor.
Aralik 1991 tarihinde Türkiye’nin dünyada genç Özbek Devleti’nin bagimsizligini taniyan ilk ülke olmasi karsilikli iliskiler tarihinde özel bir öneme sahiptir. Diplomatik iliskilerin kurulmasindan sonra, Özbek-Türk isbirliginin gelistirilmesi büyük ölçüde arttirlmis ve Nisan 1992 tarihinde Taskent’te Türk Büyükelçiligi açilmisti.
Özbekistan’in tüm “eski ve yeni müttefikleri” içinde çok yönlü isbirliginin gelistirilmesi için hizli bir sekilde çagrida bulunan devlet Türkiye olmustur. NATO üyesi tek Avrasya ülkesi olan, hizli bir modernlesme yasayan, silahli radikaller ile mücadelede deneyimine sahip, nüfusunun çogunlugunun Müslüman oldugu, laik devlete ilkesini benimseyen Türkiye, Özbekistan’in dogal müttefikidir.
Türkiye, Orta Asya’nin Türk bölgelerinde kendi etkisini artirmak için çaba sarfediyordu ve diger ülkelerin aksine Özbekistan ‘a ortak gibi davranislar sergiliyordu.
Özbekistan tarihinde ilk kez Aralik 1991 tarihinde Cumhurbaskani düzeyinde Türkiye’ye gerçeklestirdigi ziyaret Özbek-Türk diyalogunu en üst düzeyde baslatmistir. Bu ziyaretin ardindan Nisan 1992’ tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Basbakani Süleyman Demirel Özbekistan ‘i ziyaret etti ve bu ziyaret sirasinda bankacilik, hava ve kara yolu tasimaciligi ve Türk yatirimlarinin hukuki statüsü alanlarinda iletisim kurulmasiyla ilgili ikili anlasmalar imzalanmistir. Nisan 1993 tarihinde Türkiye Cumhurbaskani Turgut ÖZAL resmi olarak Özbekistan ‘i ziyaret etmistir. Bu ziyarette Özbekistan’da ortak isletmelerin kurulmasiyla ilgili ve birkaç konuda da anlasmalar imzalanmistir.
1996 yilinin mayis ayinda Cumhurbaskani Süleyman Demirel’in Özbekistan’i ziyareti sirasinda “Ebedi Dostluk ve Isbirligi Antlasmasi” imzalamistir.
Orta Asya’ daki terör gruplarinin eylemlerinin artmaya baslamasiyla birlikte, 1990 yillarinin sonuna dogru Türkiye güvenlik alaninda isbirligi özbekistan için özel bir önem kazanmaya baslamistir. 1190 li yillarda Özbekistan Türkiye’yi terörizm ve asiricilik belasiyla mücadelede rogal müttefiki olarak görüyordu. 1999 tarihinde Özbekistan ‘i ziyaret eden Cumhurbaskani Süleyman DEMIREL ‘in  “Türkiye terörle mücadelede Özbekistan’ in bütün çabalarini destekleyecektir” diye açiklama yapmasi tesadüfü olmadigini ve her alanda oldugu gibi terörle mücadelede de Türkiye Özbekistan ‘in ilk dostu olmustur. Özbekistan ve Türkiye arasinda en üst düzeyde imzalanmis bulunan yüksek seviyeli Terörle ilgili antlasmalarin pratikte uygulamasi olmamistir. Subat 1999 tarihinde Taskent’ te terönst saldirilarindan, hem de Mayis 2005’te gerçeklesen Andican olaylarindan sonra Ankara’nin Muhammed Salih, Tahir Yuldasev ve Cumabay Kocayev’e karsi tutumu Özbekistan ‘da Türk tarafinin terörle mücadele alaninda kabul ettigi anlatmaslari görmezlikten geliyor gibi algi uyandirmistir. Türkiye Özbekistan iliskilerinde Türkiye “ilk arkadasligi” gerçeklestiremedigi ve terörizm ile mücadelede Özbekistan’a güçlü destek saglayamadi. Taskent ve Ankara arasindaki siyasi diyalogun derinlesmesine ragmen kökten dincilik sorunlarina ve asirilik konularindaki yaklasim farkliliklari konusunda uyumsuzluk olmasi iliskileri olumsuz yönde etkilemistir. Bölgedeki ekonomik varligini büyütmek için, birincil kosul gibi gördügü bölgesel güvenlikle ilgilenen Türkiye, Özbekistan Cumhuriyeti dahil olmak üzere, Orta Asya ülkelerinin istikrarli siyasi ve ekonomik gelisimi için daha önemli bir rol oynayabilir. 1999 yilinda Taskent ziyareti sirasinda Cumhurbaskani Süleyman Demirel, “Türkiye Özbekistan’a yatirim yapan ülkeler listesinin basindadir ve biz bununla gurur duyuyoruz” demistir. 1993 yilinda Taskent’te Özbek-Türk Bankasi «UTBANK» isletmeye basladi ve yabanci sermaye ile kurulmus ilk banka oldu, Genis bir deneyime sahip olan «UTBANK» sayesinde Özbekistan ve Türkiye arasindaki ekonomik isbirliginin derinlesmesine katkida bulunmaktadir. Özbekistan ve Türkiye arasindaki ekonomik isbirliginin önemli sonuçlarindan biride; 1996 yilinda Türk sirketi «Koç Holding» tarafindan “SamKoçAvto” ortak sirketin olusturulmustur. Mart 1999 tarihinde, “SamKoçAvto” ortak girisiminin “Uzotoyol” markasi ile kamyon ve otobüs üretimi için otomobil fabrikasi insaati tamamlanmistir. Iki ülkenin cumhurbaskanlari bu fabrikanin resmi açilisina katilmislar ve Özbekistan’in temelde yeni sanayi sektörü haline gelen bu fabrika, Özbek otomotiv sanayisinin gelismesine ve güçlenmesine katkida bu1unmustur. Türkiye, Özbekistan’in önemli ticari-ekonomik ortaklarindan biridir. Özbekistan ‘da Türk sermayesi ortakligi ile 700’e yakin sirket, ayni zamanda, 140’tan fazla isletme bulunmaktadir. Bu sirketler genel olarak ticaret, kimya, gida, tekstil, deri ve insaat endüstrisi alanlarinda basariyla faaliyet göstermektedirler. Sadece 1992 - 2008 döneminde, Özbekistan’ da faaliyet gösteren Türk insaat sirketlerinin gerçeklestirdigi is hacminin 940 milyon dolardan fazla oldugu tahmin edilmektedir. Türk Disisleri Bakanligi verilerine göre, iki ülke arasindaki karsilikli ticaret hacmi 1992 yilinda 75 milyon dolardan 2010’da 1.14 milyar dolara çikartilmis. Bu durum iki ülke arasindaki ekonomik isbirliginin gerçek büyüme potansiyelini yansitmaktadir ki 2011 yilinin ilk aylarinda Türk sirketlerinin Özbek ekonomisine yönelik yapilan yatirim hacmi 1 milyar dolari asmistir. Ikili isbirliginin basariyla gelismesinde, ticari ve ekonomik isbirligi Özbek-Türk hükümetler arasi komisyonunun büyük katkisi bulundugu ortadadir. 2008 yilinda Ankara da düzenlenen son toplantilardan birinin çerçevesinde, Türk heyeti Baskani - Türkiye’nin Dis Ticaretten sorumlu Bakan Yardimcisi yakin gelecekte Ankara’nin, Özbekistan ile olan dis ticaret hacminin seviyesini 2 milyar dolara kadar getirmeye niyetli oldugunu vurgulamistir. Özbekistan Devleti’nin Istatistik Komitesi verilerine göre, iki ülke arasindaki ticaret (mal dönüsümü) hacmi, 2010 yili ilk çeyrekte 206.8 milyon dolardan, 2011 yilinda ayni dönem için 310.1 milyon dolara yükselmistir.
Özbek-Türk isbirliginin, ayni zamanda, sosyal ve insancil alanlarda da olumlu gelismelere yönelik egilimi vardir. 1992 yilinda Özbekistan’da faaliyete geçmis Türk isbirligi ve Kalkinma Ajansi (TIKA) da önemli bir rol oynamaktadir. Geçtigimiz dönemde TIKA tarafindan, Özbek kurum ve kuruluslariyla birlikte sosyal gelisimin 23 yönünde projeler gerçeklestirilmistir. Özellikle, 2009 yili Aralik ayinda Özbekistan’da TIKA yardimi ile insa edilen Tip Merkezi faaliyetine baslamistir. Açilis törenine Türkiye Saglik Bakani Recep AKDAG’da katilmistir.
Taskent ve Ankara arasindaki ikili iliskilerin derinlestirilmesinde hava tasimaciligi alanindaki isbirligi özel bir önem kazaniyor. Bu çerçevede, özellikle Aralik 2011 yilinda Ankara’ da, Özbekistan ve Türkiye havacilik otoriteleri arasinda görüsmeler gerçeklesmis ve iki ülke baskentleri arasindaki uçus sayisinin artirmasi ile ilgili mevzular masaya yatirilmisti. Görüsmeler sonucunda taraflar uzlasmaya varmistir.
Özellikle son yillarda turizm sektöründe iki ülke arasindaki isbirligi genis çerçeve kazanmaktadir. Özbekistan’in Semerkand, Buhara, Hiva adli antik kentleri hem Orta Asya’nin, hem de Islam dünyasinin tarihi ve kültürel merkezleri Türkiye basta olmak üzere tüm dünya ülkelerinden çok fazla sayida turistin ilgisini çekmektedir.
Cografi konumu nedeniyle Avrupa ve Asya arasinda medeniyetler arasi essiz bir köprü olan Türkiye’nin turistik ve tatil alanlarini ziyaret edenler arasinda, ekonomik gelisimini hizli bir sekilde saglayan Özbekistan halkinin sayisi hizla artmaktadir. Karsilikli ziyaretler, kuskusuz, Özbekistan ve Türkiye arasindaki isbirliginin daha da güçlenmesi iki ülkenin yakinlasmasina katkida bulunacaktir. Bu baglamda, Türk baskentinde Ocak 2012’de açilisi olacak yeni Özbek Kültür ve Sanat Merkezi’nin iki ülkenin vatandaslari arasinda sembolik bir köprü rolünü üstlenecegi beklenmektedir.
Sonuç olarak Özbekistan ve Türkiye arasindaki yirmi yillik isbirligi, gelecek vaat eten gelismelerin potansiyelinin göstergesidir. Bu baglamda, bölgesel güvenlik alanindaki güncel problemlerin çözülmesiyle birlikte çikarlarin her alanda karsilikli dikkate alinmasi iki ülkenin iliskilerini olumlu yönde etkileyecektir.
Türkiye ile Özbekistan arasindaki mevcut siyasi problemlerin bir an önce çözülmesi, sadece iki ülke arasindaki ticari-ekonomik iliskilerin gelisimini degil, Türk Dünyasinin diger devletlerini olumlu etkileyecegi kanaatindeyiz. Bunu su sekilde ifade edilebilir: Osmanli Devleti Anadolu’dan Avrupa’ya açilirken sirtini Asya’ya dayayarak Avrupa’nin içlerine kadar ilerlemistir. Suan sira Osmanli mirasçisi olan Türkiye’nin sirtini Avrupa’ya dayayarak Asya’ya açilma zamani gelmistir. Çünkü Batidaki ekonomik krizler “Küresel Sermaye Günesi’nin yeniden Dogu’dan dogacagini göstermektedir. Özet olarak Türkiye ile Özbekistan iliskilerinin çok iyi olmasi demek; ayni zamanda Asya/Orta Asya ile Avrupa’nin bagdasmasi demektir. Bu bagdasma her iki küresel kitanin ekonomi kaynaklarinin büyük bir pazar içerisinde mobilize olmasi anlamina gelmektedir. Daha genel bir ifade ile Dogu ile Batinin küresel anlamda bütünlesmesi, Türkiye-Özbekistan iliskilerinin çok iyi olmasindan geçmektedir.
Türkiye-Türkmenistan Iliskilerinin Siyasi, Güvenlik ve Kültürel Açilardan Analizi ve Gelecek Için Öngörüler
Türkiye için Türkmenistan siradan bir ülke degildir. Iki ülke arasinda ortak bir sinir bulunmamasina ragmen, dil, kültür, din ve tarih ortak paydalarindan dolayi sik sik “tek millet — iki devlet” seklinde tanimlanarak Türkiye — Türkmenistan iliskileri her zaman güçlü tutulmustur. Türkiye, Türkmenistan’in en güvenilir stratejik ortaklarindan biridir. Türkmenistan ‘in bagimsizlik ve “pozitif tarafsizlik” statüsünü güçlendirme ile zengin dogal kaynaklarina dayali olarak ekonomik potansiyelini hayata geçirme çabalarinin saygin destekçisi olarak Türkiye öne çikmistir.
Ankara ile Askabat arasindaki iliskilerin temelinde olan stratejik ortakligin yani sira, Türkmenistan’a yönelik Türk dis politikasi, hem Türkmenistan’da hem de daha genis Orta Asya bölgesinde baris, istikrar ve refahin tesisi ile ilerletilmesi yönünde sekillenmis ve hayata geçirilmistir.
Türkmenistan, Türkiye ile olan iliskisini kalici ve istikrarli ikili iliskilerinden biri olarak görmektedir. Bunun belirtilerini tutarli dis politikalari ile ticaret, finans, egitim, turizm, güvenlik ve insancir alanlarda giderek artan ikili isbirliginde görmek mümkündür.
Bu bölüm; bir dizi ikili siyasi, güvenlik ve enerji alanlarindaki isbirligine yakindan bakarak Türkiye — Türkmenistan iliskilerini analiz etmeyi ve ilgili ülkelerin siyasal dengelerindeki yapisal ve konjonktürel degisimlere paralel olarak Türkiye — Türkmenistan stratejik ortakliginin gelisiminin daha iyi anlasilmasina katkida bulunmayi amaçlamaktadir.
Türkiye-Türkmenistan Iliskilerinin Iktisadi ve Ticari Iliskiler Boyutuyla Analizi ve Gelecek için Öngörüler
Ortak tarihi, dili, dini ve kültürü paylasan iki kardes ülke ile halki arasinda “Bir Millet, Iki Devlet” düsturunda dis politika, ticaret, ekonomi, kültür, turizm ve egitim basta olmak üzere çok farkli alanlarda karsilikli saygi ve isbirligine dayali yakin iliskiler sürdürülmektedir.
 
Türkmenistan ile Türkiye arasinda; 1992 yilinda baslayan iktisadi ve ticari iliskiler  ele alindiginda; 7,5 milyon dolar ile baslayan dis ticaret iliskileri günümüzde 3 milyar dolari asmistir. Türkmenistan’in Türk firmalarina vermis oldugu müteahhitlik isleri toplamda 22 milyar dolara ulasmistir. Müteahhitlik sektöründe Türkmenistan pazari Türk firmalari için dünya genelinde 1. sirayi olusturmaktadir. Türkmenistan’da Türk firmalarinin yapmis oldugu yatirimlarin toplami ise yaklasik 260 milyon dolara ulasmistir. Müteahhitlik hizmetleri Türkiye ile Türkmenistan arasindaki iktisadi ve ticari iliskileri belirleyen en önemli kalemlerdendir. Müteahhitlik hizmetinin ülkedeki varligi beraberinde Türkmenistan’a yapilan ihracati da tetiklemektedir. Türkmenistan Devlet Baskani Gurbanguli Berdimuhammedov’un belirttigi üzere, mevcut potansiyeller dikkate alindiginda, dis ticaret rakamlarinin her geçen gün artmasina ragmen yetersiz oldugu bunun daha da olgunlastirilmasi gerektiginin asikar oldugu ve Türk firmalarinin Türkmenistan’da sadece müteahhitlik alaninda degil, enerji, turizm,  tarim ve diger alanlarda da aktif rol üstlenmesinin gerekliligini vurgulamaktadir. Bu bölümde, Türkiye ile Türkmenistan arasindaki iktisadi ve ticari iliskiler sektörel bazda ele alinmis olup bir takim önerileri içermektedir. Ve son olarak potansiyel isbirligi alanlari konusunda önemli bilgilere yer verilmistir.
 
TÜRKIYE TÜRK CUMHURIYETLERI ILISKILERI
Prof. Dr. Haydar ÇAKMAK
Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL 
BARIS KITAP
2012

Benzer Kitaplar