Yazar
bu kitabinda, Susurluk’ta meydana gelen bir kaza ve bunun sonucunda ortaya
çikan iliskiler ve iddialari ele almis ve bu olayin takip edilme süreci boyunca
derledigi basin haberleri, televizyon programlari, siyasi ve gazetecilerin konu
hakkinda görüsleri, bizzat olayda adi geçen kisilerin röportajlarina yer
vererek olayi her yönüyle göz önüne sermis sonucunda delillerin tahlilini
sunarak Susurluk olayini bastan sona adim adim bize sunmustur.
Kitabin birinci bölümünde olayin meydana gelmesi ve
olayla iliskilendirilen kisilerin düsünce ve baglantilarina deginilmistir.
Susurluk’ta
meydana gelen Mercedes marka otomobilin bir kamyona arkadan çarpmasi sonucu
ortaya çikan iliskiler ve iddialar kamuoyunun gündemine aniden düsmüstür.
Istanbul
yönüne seyir halinde olan 06 AC 600 plakali Mercedes marka otomobil, 3 Kasim
1996 günü saat 19.15 siralarinda Susurluk’un Uçak Yolu mevkiinde benzin
istasyonundan çikan Hasan GÖKÇE yönetimindeki 20 RC 721 plakali kamyona arkadan
çarpmis. Kazada, özel otomobilde bulunan 4 kisiden 3’ü ölürken, 1’i agir yarali
olarak hastaneye kaldirilmistir.
Ilk
bakista buraya kadar normal bir kaza gibi görülen bu olay ilerleyen saatlerde
kazada ölen kisilerin Istanbul eski Emniyet Müdür Yardimcisi Hüseyin KOCADAG,
üzerinden “Mehmet Özbay” adina düzenlenmis kimlik çikan Abdullah ÇATLI ve
sevgilisi Gonca US, yaralanan kisinin de DYP Sanliurfa Milletvekili Sedat Edip
BUCAK oldugu anlasilinca Türkiye gündemini sarsmistir.
3
Kasim 1996 tarihinden sonra çikan iliskiler ve iddialar yaklasik 4 yil kamuoyunda
tartisilir hale gelmis ve birçok TV kanallari bu kaza üzerine yeni haber ve
senaryolar üretmeye baslamistir. Görüntülü medya olayin üzerine giderek olayda
devlet, emniyet ve mafya iliskisini ispatlamaya çalismistir.
Kazadan
sonra Abdullah ÇATLI bir anda en çok konusulan isim olmustur. ÇATLI ile ilgili
birçok düsünce ortaya atilmistir. Onun bir vatansever oldugunu, onun bu vatan
sevgisinin istismar edildigini, memleketine hizmet için bazi eylemlere
karistigi, ASALAYA karsi yurtdisinda mücadele ederek ASALAYI susturdugudur.
Peki
kimdir Abdullah ÇATLI
Ahmet
ve Remziye oglu, 1956 dogumlu, Nevsehir Ili Merkez Kapucubasi mahallesi
nüfusuna kayitlidir. Ilk,
orta ve liseyi Nevsehir de okumus daha sonra üniversite için gittigi Ankara’da
kendisini ülkücü gençligin içinde bulmus ve kisa zamanda Ülkü Ocaklari ikinci
baskanligina seçilmis. 12 Eylül darbesi sonrasi yurtdisina kaçirilmis ve burada
komploya kurban giderek Fransa ve Isviçre de hapis yattigi, Susurluk kazasina
kadar sahte kimlik kullanmistir.
ÇATLI’ya MIT araciligiyla yurtdisinda ASALA
ile ülkemiz için mücadele etmesi istenmis ÇATLI bu istege hemen ‘evet’ dememis
bazi isimler vererek bunlarin serbest birakilmasini onlarla bu mücadeleyi
gerçeklestirecegini belirtmis ancak ‘hayir’ cevabini almistir. Daha sonra ÇATLI
teklifi kabul ederek MIT destekli yurtdisinda birçok operasyon
gerçeklestirmistir.
Kitapta
yer verilen, Abdullah ÇATLI ve olay hakkinda bazi kisi ve basin organlarinin
yazi ve düsünceleri söyledir:
Bazi
televizyon kanallarinda Abdullah ÇATLI ve Özel Tim’in bir sünnet dügününde
çekilmis fotograflari yayinlanmis ve aralarinda Bahçelievler katliaminin önemli
isimlerinden olan Haluk KIRCI’nin da bulundugu gösterilerek medya devlet,
emniyet, mafya iliskisini ortaya koymaya çalismistir.
Papa
suikastine adi karisan Oral ÇELIK’in açiklamalari ise söyle; Abdullah ÇATLI’yi
12 Eylül öncesinden beri tanidigi yurtdisina beraber kaçtiklarini ve ASALAYA
karsi birlikte mücadele ettiklerini
bundan rahatsiz olan ülkelerin eroinle kendilerini yakalattiklarini
açiklamistir. Daha sonra ÇATLI’nin kaçmasina izin verildigi ve devletin
kendilerini korumadigini söyledi. Mesut Yilmaz ve Anap’la iliskilerinin
olduguna Isviçre’ye geldigini ve ÇATLI ile görüstüklerini ve Yilmaz’in kumar
borçlarini sildirdigini söylemistir.
Bazi
açiklanamayan olaylarla ilgili bir baska görüs ise; Özel Harekat Timinin
kurulmasi …
Basbakan
Çiller bu olusuma destek veriyor. Ancak MIT’in bundan rahatsiz oldugu ve ülkücü
kökenli isimlerin devletle iliskilerini koparmak istiyor.
ASALA
bitiyor ama arkasindan PKK ortaya çikiyor. Özel Tim PKK ile mücadele ettigi
ancak yasadisi edildigi görüsü ortaya atiliyor. Bazi iddialarda PKK’yla
gayri-nizami mücadele eden bu olusumun kontrol disina çikarak siyasi ve maddi
çikarlar ugruna kullanabilmis olabilecegini ortaya atmistir.
Mehmet
AGCA, ÇATLI ile olan iliskisinde hep iyi konusuyor. Destekçi olarak degil
arkadas olarak ÇATLI’nin kendisine yardim ettigi ve yurtdisina kaçmak için
pasaportunu ondan aldigini evinde
kaldigini açikliyor.
Mehmet
ÇAKIR, Nazli ILICAK gibi bazi isimler yazilarinda ve demeçlerinde Abdullah
ÇATLI’nin bir ‘vatansever’ oldugunu belirtmislerdir. Onun devlet için
çalistigini hizmet için bazi eylemlere karistigini vurgulamislardir.
Bazi
basin organlari olayi abartarak bu isin üzerine gitmis alakali alakasiz
kisileri konuyla iliskilendirmistir.
Buna
örnek olarak bazi basin organlari Azerbaycan’daki darbe olayini Abdullah ÇATLI
ile iliskilendirmis Cumhurbaskani Süleyman DEMIREL’in uçagina bile
bindirmistir.
Susurluk
kazasi ile ilgili saldirilarini artiran medya özel harekât daire baskan vekili
Ibrahim Sahin’e de el atmislardi. Sahin rahatsizlik duymus ve gazeteci Nazli
ILICAK ile konusmustur. Kendisi hakkinda yapilan haberleri yalanlamistir.
Kendisinin günah keçisi yapildigini söylemistir. Abdullah Çatli ile telefonda
hiç görüsmedigini, Sedat Bucak’in korumasini da alkol kullandigi için TIM den
uzaklastirdigini söylemistir.
Türkiye’yi
bölmek ve yikmak isteyenler akillarina gelen herkesi Susurluk olayina
bulastirmak istemistir.
PKK
itirafçilari, devlet içinde çete oldugu iddialarinda bulunmuslar ve PKK ile
mücadele için kurulus olan Özel Harekat Timinin rayindan çiktigini eroin isine
girdiklerini, uyusturuculari Abdullah ÇATLI’ya teslim ettikleri özel yerler
oldugunu ÇATLI’nin Avrupa sorumlusu oldugunu iddia etmislerdir.
Bunlarin
disinda Fethullah GÜLEN, eski içisleri bakani Mehmet Agar’in eski danismani
Korkut EKEN gibi isimleri de bu olayda malzeme yapmislardir.
Içisleri
bakani Meral AKSENER’de, Susurluk olayindan sonra açiklama yapis devlet içinde
çete var iddialarini sert dille elestirmis. Ve çeteleri ortaya çikaranin devlet
ve güvenlik mensuplari oldugunu söylemistir.
Bir
gazeteye demeç veren Çatli’nin avukati onun bir ideoloji adami oldugunu,
tesadüfen birbirlerini tanidigini ve kendisine avukati olmasini teklif ettigini
belirtmistir. Çatli’nin hiçbir mafya isine karismadigini bunlari onu aklamak
için söylemedigini ÇATLI’nin sadece kendini Bahçelievler katliamindan aklamak
istedigini açiklamistir.
Susurluk
kazasi sonrasi herkes farkli iddialar ortaya atmis, bu olayi farkli birçok
durumla iliskilendirmistir.
Kaza
sonrasi TBMM Susurluk arastirma komisyonu kurulmustur. Bu komisyonun baskani RP
Nevsehir Milletvekili Mehmet ELKATMIS idi.
Ikinci
bölümde yazar belgeler, bilgiler ve tutanaklara yer vermis. Delil ve tahlilleri
ekleyerek Susurluk olayinin nasil sonuçlandirildigini göstermistir.
Sonuç
olarak; elde edilen deliller, parmak izleri, telefon tespitleri ve resimler
incelendiginde kaza yapan araçta bulunan kisilerin daha önceden de birbirlerini
tanidiklari ve aralarinda yakin iliskiler bulundugu tespit edilmistir. Olayda
takipte olan soför ve görevli korumalarinda daha önceden ÇATLI ile yakin
iliskileri oldugu yogun telefon görüsmelerinde bulunduklari ortaya çikmistir.
Bunun disinda araçlarda bulunan silah ve mermilerin savunma ve koruma amaçli
olmadigi tespit edilmistir.
Ayrica
Ömer Lütfü Topal’in öldürülmesinde kullanilan silah da Çatli’nin parmak izinin
ortaya çikmistir. Tarik ÜMIT’in de Abdullah ÇATLI ve adamlari tarafindan
kaçirilip sorgulandigi tespit edilmistir.
Teskilat-i
Mahsusa’dan MIT’e SUSURLUK DOSYASI
Prof. Dr. CEMAL ANADOL
BILGE KARINCA
2012 |