Ontolojik irkçilik; Bireylerin ve
milleti meydana getiren topluluklarin birbirlerinden ayirt edici tüm
özelliklerin sahislar ve guruplar bazinda muhafaza edilmesi, birbirlerinden
etkilenerek aliskanliklarin ve alt kültürlerin kaybolmasini önleyici ve
farkliliklarin ön planda tutuldugu bir yaklasimdir. Bu akim geleneksel
irkçiliktan farkli olarak aydinlar tarafindan olumlu karsilanmaktadir.
Ülkemizde de çok sayida etnik gurubun varliginin kabulü seklinde ortaya çikan
ontolojik irkçilik mozaiklesme adi altinda insanlarin birbirinden ayrismasina
sebep olmaktadir.
Ontolojik irkçiligin anayasal düzende
tezahür etmesi anayasal vatandaslik kavramini ortaya çikarmistir. Anayasal
vatandaslik ile bireyler bir milleti meydana getiren en küçük yapi tasi olmaktan
öte kendi basina varligini sürdüren tüm farkliligini diledigi gibi yasayan ve
ferdi olarak var olan varliktir. Bu durum makro boyutta çok kültürcülük kavramini
olusturmaktadir. Çok kültürcülük her türlü milliyetçilige karsi çikmakta ve
milliyetçilik olgusunun farkliliklari inkâr edici ve tek düze bir yapinin
savunucusu olarak lanse etmekte oldugundan ötürü çok kültürcülük milli devlet düzenlerine alternatif
bir yönetim seklini hedeflemektedir.
Çok kültürcülük ekseninde anayasal
vatandaslik kavrami AB ve ABD kaynakli etnik sorunlarin çözümü ve sanayi
gelisimini tamamlamis ülkelere yapilan ülkelerde olusan azinliklarin yasama ve
kendini ifade etme haklarinin saglanmasi amaciyla ortaya çikmistir. Ancak bu
durum ülkemiz ve Türk milleti için geçerli olmamalidir. Zira Türk milleti
tarihin hiçbir döneminde bünyesinde barindirdigi azinlik unsurlara karsi
soykirim, asimilasyon vb. faaliyetlerde bulunmamistir. Türk kimligi de hiçbir
zaman ötekilestirici, dislayici bir durus sergilememistir. Bilinmelidir ki
milletimiz ilimli ve esnek davranmasaydi kendi nüfusunun onlarca kati
büyüklügünde toplumlara vatan olan cihan devletler kuramazdi. Ancak belli
zümreler tipki AB, ABD, Kanada, Avusturalya ülkelerinde oldugu gibi ülkemizde
de çok kültürcülük kavramina sirtlarini dayayarak ontolojik irkçiligi
körükleyici faaliyetlerde bulunmaktadirlar. Bu durumun en net ve sürekli örnegi
ise ‘Kürt Açilimi’ sürecinde
görülmektedir.
Ülkemizde Ontolojik irkçiligin Kürt açilimi ile
ortaya çiktigini müsahade etmekteyiz. Içinde bulundugumuz zaman diliminde
ortada gözle görülür hiçbir düzelme yokken ‘Kürt meselesinin çözümünde sona
gelindi’ seklinde sloganlarin aniden ortaya atilmasiyla görsel ve yazili
medyada çok büyük yüzde ile tartisilir hale gelmistir. Böylece olmayan bir Kürt sorunu üzerinden Bati eksenli Çok kültürcülük
kavramlari ile çözüm üretilmeye çalisilmasi. Toplunda ayrismaya neden
olmaktadir.
Basbakan Erdogan,
ABD’de bir üniversitede Kürt açilimi konusuyla ilgili yaptigi bir konusmada, "Burada hesabimiz sudur; kisa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu
demokratik açilim sürecini çalistirmayi hedefliyoruz. Yani hepsini bir anda
derseniz. Bu tabi mümkün degil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu
süreci devam ettirmemiz lazim." dedi. Basbakanin
yapmis oldugu bu konusmadan hazmettirme politikasini kisa-orta-uzun vadede atacagi
adimlarla gerçeklestirecegini ögrenmekteyiz.
PKK terörü
konusunda Türkiye'de en genis ve sistematik çalismanin sahibi olan ve NATO’ya
da terör konusunda danismanlik yapmis olan Prof. Dr. Ümit ÖZDAG’a göre:Bu süreçte
AKP Hükümetinin kisa vade de atacagi adimlari söyle belirlemektedir:
a)Degisik
Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyati bölümlerinin açilmasi,
b)Isimleri degistirilen
köylere tekrar eski isimlerinin verilmesi,
c)Özel Kürtçe
televizyon ve radyo yayinlarinin baslamasi ve
d)Kürtçen lise ve dengi okullarda seçmeli ders
olmasi,
e)Pismanlik yasasinin kapsamin genisletilmesi
ve etkinlestirilmesi.
f)Bazi
devlet dairelerinde Kirmança ve Zazaca tercüman uygulamasinin baslatilmasi.
g)Güneydogu
Anadolu'da bazi illerde, Edirne, Kirklareli ve Tekirdag’i kapsayan ve 14 Temmuz
2009’da kurulan “Trakya Bölge Kalkinma Ajansi" benzeri bölge kalkinma
ajansinin kurulmasi gibi önlemlerle sinirli olacaktir."
Orta vade ve uzun vade de alacagi
önlemleri ise su sekilde özetlemekledir:
a)Anayasanin degistirilmesi ve Kürt kimliginin siyasal
bir kimlik haline dönüstürülmesi, böylece millî-devlet ilkesinin tasfiye
edilmesi,
b)Yeni Anayasa'da
milli devlet ilkesinin tasfiye edilirken, üniter-devlet ilkesinin görünürde
korunmasi ancak, özerk bölge yapilanmasinin adi konulmadan dahi olsa
gerçeklestirilmesi,
c)A. Öcalan'in
Imrali’dan F-tipi bir ceza evine nakledilmesi ve PKK kadrolarina genel degil,
kapsamli af uygulamasi seklinde özetlenebilir.
AKP'nin gelecek iktidar dönemi
içinde uzun vadede gündeme tasimayi hedefledigi önlemler ise,
a)Güneydogu
Anadolu için federal çözümün gündeme getirilmesi,
b)Kürtçenin ikinci resmi dil olmasi,
c)A.Öcalan'in
serbest birakilmasi,
d)PKK'nin lider kadrolarina siyaset yapma izni verilmesi
seklinde öngörülebilir."
Görüldügü gibi ‘Kürt açilimi’ sürecinin
sonunda Türkiye Cumhuriyetinin idari, siyasi, milli ve toprak bütünlügü
açisindan bölünmeye dogru bir gelecek belirmektedir. Süphesiz Türk milletinin
bu gidisata kayitsiz kalmaya mahkûm edilmesinde toplum üzeride oynanan söylemin
gücü politikalarinin etkili oldugu göz ardi edilemez bir gerçekliktir. Buna
verilebilecek en belirgin örnekleme ise yillardir kamuoyunda dillendirilen ve
Türk milliyetçilerini zan altina alan ‘magdur Kürtler ile duygudaslik kurma’
söylemidir.
Her
geçen gün isitilip kamuoyuna sunulan Kürt açilimi ve terörün sona erdirilmesi
çalismalarinda halkin ve toplumun farkli fikir sahibi kitlelerinin süreçten bihaber
olmasi Kürt açiliminda birçok zafiyet bulundugunu göstermektedir. Bu
zafiyetleri kisaca belirtmek gerekirse:
1-Kürt açiliminin basta ABD olmak üzere dis
kaynakli baskilarin neticesinde alelacele ve plansiz bir sekilde yapilmaya
çalisilmasi,
2-Kürt açiliminin yönetilmesinde kontrol
saglanamamis, bu durumun Kürtçülük dogrultusunda gelisiminin önlenememesi,
3- Kürt
açiliminin gerekçeleri “analar aglamasin” ve ‘‘daha çok demokrasi ve özgürlük”
“cumhuriyet tarihinin en büyük projesi”, “dönüm noktasi”, “Türkiye’yi uçuracak”
gibi çatistirmaci ve hayali argümanlarin kullanilmasi ve neticede Kürt
açiliminin ikna edici olamamasi,
4- Açilimin
tüm etnik guruplari kapsayamamasi ve Kürt özelinde yürütülmesi,
5- Açilim
sürecinde demokrasinin içsellestirilememesi ve bu sürece toplumun tüm
katmanlarinin dahil edilememesi gibi görülen temel aksakliklar siralanabilir.
Kürt milliyetçiliginin her gün ulusal ve
uluslararasi siyasî mekanizmalar araciligiyla propagandasi yapilmaktadir.
Kürtlerin yoksul kalmasi ve soykirima ugradigi yalanlari bazen Milletvekili
agziyla bazen de sözde aydinlarca kamuoyu önünde zikredilmektedir. Kürtçü
talepler, demokratiklesme adina bir baski unsuru olarak kullanilmaktadir. Ancak
elektrik parasinin ödenmedigini, kaçak kullanimin normallestigini, devletin
yatirimlarinin tahrip edildigini, göç ettigi büyük sehirlerde her türlü yasa
disi islerde basi “dogudan gelenlerin” çektigini gören toplumun dogal olarak
“Kürtlere” olan yaklasiminda bir degisim olacaktir. Bunun müsebbibi olan aydin
zümre, toplumda etnik merkezli bir çatismanin sosyolojik zeminini yaratmakta
oldugunu bilmelidir.
Kürt
açilimi sürecinde adeta toplum mühendisligi yapilmis ve ontolojik irkçilik
körüklenmistir. Bu durum Türkiye’nin Türk kimligini, üniter ve milli birligini
zedelemektedir. Ulus devletin tehdit altinda oldugunu görmek ülkede yeni bir
sorun gündeme getirmektedir ve sorunun adi Türk sorunudur. Kürt açilimi sonrasinda
Anadolu cografyasi daha önce hiç olmadigi kadar Türk-Kürt ayrimina dayali
tartismalara sahne oldu. Zaman içerisinde bu tartismalar ayrismalari körükledi.
Örnek verecek olursak Habur’da sayilari yüz binleri asan belki de milyonu bulan
terörist karsilamalari, büyüksehirlerde yapilan parti mitinglerinin açilan
pankartlar ve militan tutumlar ile vatandasin malina zarar verilmesi, her gün
onlarca aracin yakilip, dükkânlarin taslanmasi gibi durumlarin Türk halkinda
farkli algilara neden olmaktadir. Bu görüntülerin terörün tabana yayildigi
izlenimini vermesi Türklerin Kürtleri PKK ile esdeger görmesine neden
olabilecek kadar tehlikeli bir boyut kazanmasina neden oldugu görülmektedir.
Türk
sorunun bir diger yönü ise açilim sürecinde magdur ilan edilen Kürtlerin
magduriyetinin sebebi olarak ortaya çikan Türk kimligidir. Açilim sürecinde
aslinda bin yildir bir arada yasayan bir milletin bu sekilde polarize edilmesi
ve son gelismeler neticesinde Türk kimliginde yenilgi psikozuna neden olmustur.
Etnik kökeni tüm davranis ve hayati
algilayisin merkezinde konumlandirmak toplum psikolojisinin ciddi anlamda
bozulmasina neden olmaktadir.
Bu noktada
ülkemizde belirli bir amaç dogrultusunda ontolojik irkçilik kanalini
açan ve böylece Türk milletinin bölünmez bütünlügüne kasteden yabancilasmis
aydinlara karsi Türk milliyetçiligi bir panzehirdir ve bölünmezligin
teminatidir.
SONA DOGRU KÜRT AÇILIMI
ikbal VURUCU
Sarkaç Yayinlari
2012