SIYASET FELSEFESI

SIYASET FELSEFESI

Fevzi BOZKURT
Felsefe


Siyaset Felsefesi – Özet
Siyaset: Kelime anlami olarak isleri yoluna koymak ve idare etmek gibi anlamlara gelen siyaset, devlet islerinde yürütme olarak kabul edilir. Siyaset felsefesi ise felsefenin siyaseti konu alan bölümüdür. Siyaset felsefesi günlük siyasi olaylarla ilgilenmeyip siyasi olgulari ve kurumlari ele alir. Siyaset olgusu ile hem siyaset bilimi hem de siyaset felsefesi farkli açidan ilgilenir. Siyaset bilimi siyasi kurumlari ve geçirdigi evreler üzerinde dururken siyaset felsefesi toplum için ideal olani ve yapilmasi gerekeni arastirir.
Siyaset felsefesi devlet, mesruiyet, bürokrasi, iktidar, hak, hukuk, adalet, özgürlük ve sivil toplum gibi birçok kavram üzerinde durur. Bu kavramlari kullanarak düzen problemine cevap arar. Çünkü siyaset felsefesinin düzen ile ilgili birçok problemi vardir. Tarih boyunca düsünürler düzen, devlet ve siyasetle ilgili çesitli fikirler ortaya koymuslardir. Bazi filozoflar ideal düzenin mümkün oldugunu savunurken bazilari da bunu reddetmislerdir.
Ilkçagdan beri var olan ideal düzen arayislari özellikle sanayilesmeyle birlikte toplumun refahi ve mutlulugu için ekonomik çözümler arama seklinde evirilmistir. Bu açidan çesitli devlet ve düzen anlayislari ve çesitli ütopyalar ortaya çikmistir.
Özgürlükçü Yaklasim
Bu yaklasima göre bireye olabildigince özgür bir ortam saglanmalidir. 
Liberalizm olarak adlandirilan bu düzenin ekonomik ve siyasi olmak üzere iki boyutu vardir. Adam Smith önderliginde sekillenen ekonomik liberalizme göre devlet ekonomiye çok az dahil olmalidir. John Locke tarafindan sekillendirilen siyasi liberalizm de devletin toplumsal yasamdan elini çekmesini ve bu alani bireye birakmasini öngörür. Özgürlükçü bir sistemde özel mülkiyet güçlüdür. Toplum degil sahislar önemlidir. Bireyin özgürlestirilmesi devletin sinirlandirilmasiyla mümkündür.
Esitlikçi Yaklasim
Bu yaklasima göre ideal düzen herkesin esitligini saglayan düzendir. 
Sosyalizm olarak adlandirilan bu düzen, liberalizm ve onun ekonomik ayagi olan kapitalizmin yarattigi gelir dengesizligine tepki olarak ortaya çikmistir. Karl Marks çok kalabalik olan yoksul çogunlugun devrim yaparak zengin azinligin egemenligine son vermesi gerektigini savunmustur. Bu sekilde üretim araçlari toplumun her kesimine esit düzeyde hizmet saglayacaktir. Tarihsel ilerlemeyle sosyalizmden sonra komünizm denen sinifsiz bir yapiya erisilecektir. Bu düzende özel mülkiyet yoktur. Devlet her alanda etkindir ve üretimi devlet organize eder.
Adaletçi Yaklasim
Bu yaklasim toplumda herkese hak ettiginin verilmesi adaletin saglanmasi açisindan esastir. Mutlu bir azinlikla mutsuz bir çogunlugu olusturan liberalizm ile insanlari esitlemek adina özgürlüklerini yok eden sosyalizm ideal düzen olamazlar. Bu sistemde özgürlükçü bir devlet düzenin yani sira sistem topluma firsat esitligi saglayarak ve adil bir hukuk uygulayarak zenginligin topluma daha orantili dagilmasini hedefler. Ancak serbest tesebbüs ve rekabet vardir. Devlet sosyal bir yapi gösterdigi gibi tek erk sahibi degildir.
Ütopyalar
Sözcük olarak olmayan yer anlamina gelen ütopya, filozoflarin hayallerindeki düzenleri ifade etmek için kullandiklari bir kavram haline gelmistir. Toplum içinde yasayan filozoflar toplumu tek baslarina istedigi yere götüremeyecekleri için mevcut düzene karsi elestirilerini bu ütopyalar ile ortaya koymuslardir. Ütopyalar bazen iyiligin hâkim oldugumu yerlerken bazen de kötülügün hüküm sürdügü berbat yerlerdir.
Istenilen Ütopyalar
Bu ütopyalarda filozof, bütün insanlik için en iyi düzen olabilecegini düsündügü sistemi ortaya koyar. Filozofa göre mutluluk ancak hayal edilen bu noktaya varilmasiyla elde edilebilir. Istenilen ütopyalar ideal düzen olusturmak için model olarak kullanilabilirler ancak aynen uygulanmalari çogu zaman çok zordur. Platon'un "Devlet", T. Campanella'nin "Günes Ülkesi" en bilinen örnekleridir.
Korku Ütopyalari
Distopya olarak da adlandirilan bu ütopyalarda gelecekte insanligin karsilasabilecegi kötü düzenleri ortaya koyar. Insanliga bir uyari olarak kullanilan bu yaratilar çogunlukla bilim ve teknigin çok gelistigi toplumlari kurgular. Böylece bilim ve teknigin çok gelismesi karsisinda insanligi bekleyen kötü durumlar ortaya konmus olur. Gelecegi karanlik olarak gören bu ütopyalardan en çok bilineni G. Orwell tarafindan ortaya konan "1984" adli eserdir. 

Benzer Kitaplar