SIVIL ITAATSIZLIK - Henry David Thoreau

SIVIL ITAATSIZLIK - Henry David Thoreau

Fevzi BOZKURT
Psikoloji


Vücudumuz her geçen gün ne yasadigini bilmeden eksiliyor, yok oluyor. Henry David Thoreau’nun  1849 yilinda kaleme aldigi "Sivil Itaatsizlik" (Civil Disobedience) isimli  kitabi Özgür oldugunu düsünen biz modern köleler için alip, okunulasi, yasama geçirelecek fikirlerle dolu bir yasam kilavuzudur. “Tutkularinizdan ve hayallerinizden vazgeçmeyin. Eger vazgeçerseniz, bedeniniz bu dünyada var olsa da, yasaminiz son bulur.”                                                                                                                                                                                        Henry D.Thoreau  Henry David Thoreau, 1817’de Boston’un 32 km batisinda küçük bir kasaba olan Concord’da dünyaya geldi. Etrafi ormanlarla çevrili Concord kasabasi sadece Henry David Thoreau’nun degil, ayni zamanda Transandantal akiminin da dogdugu yer olacakti. Bu akima göre doga her sorunun cevabini içinde barindiriyordu. Tüm cevaplar dogada gizliydi. Sorular ve sorunlarla bas etmenin yolu, dogayla bütünlesmekten geçiyordu. 1837 yilinda Harvard’dan mezun olan Thoreau, sehirden uzaklasip orman yoluna sapti.“Yol sizi nereye götürüyorsa oraya gitmeyin, yol olmayan yerden gidin ki iz birakin.” diyen Ra   lph Waldo Emerson’un izinden yürüdü. Concord’un disinda bulunan Walden Gölü’nün yanindaki Emerson’a ait bir arazide kendi insa ettigi bir barakada iki yilini geçirdi. Ekip biçerek, yemegini, hayatinda neye gereksinimi varsa kendisi karsiliyordu. Hiç kimseyi kullanmadan, kimseden fayda saglamadan. Burada deneyimlerini kaleme aldi.   “Insanlari haksiz yere hapse atan bir hükümette, dürüst bir adamin yeri hapistir."                                                                                                                                         Henry D.Thoreau Sivil itaatsizlik; “Hukuk devleti idaresinin içerdigi üstün degerler ugruna, kamuya açik ve yasaya aykiri olarak gerçeklestirilen, bu sirada üçüncü kisilerin daha üstün bir hakkini çignemeyen, barisçil bir protesto eylemidir. "Sivil itaatsizlik her seyden önce bir “siyasi ifade" biçimidir. Kisi, bireysel ya da kitlesel bir davranisla, kural disi protesto yürü­yüsü, açlik grevi yapabilir, isgal eylemine karisabilir, bir parktaki agaçlarin kesilmesine kar­si çikabilir, ya da gecekondu yikimina gelen dozerlerin önüne çikarak pasif direnis göstere­bilir. Demokratik hukuk devletinde, siyasi ifadeler ya sistemle bütünlesir, korunur, kurum­sallasir, ya da sistem disinda birakilir, yasaklanir. Bu kritik çizgiyi belirleyen faktör, her sey­den önce siyasi ifadeye yüklenen "siddet" unsurudur. Sivil itaatsizlik, siddet unsurunu tasi­mayan bir muhalefet tipi, ya da siyasi ifade biçimi oldugu ölçüde sistemin içinde kalan, ama yeni hukuk devleti anlayisinda birey olmanin bir ifadesi olarak düsünülmektedir. Sivil Itaatsizligin Unsurlari * Yasaya aykirilik, * Siddet içermeme, * Kamuya açik olus, * Hukuk devleti düsüncesine dayali bir siyasi-etik yönelim, * Çignenen hukuk normunun yaptirimina katilma ve katlanma tutumudur. Henry David Thoreau Natüralist yazar ve ilk çevrecilerden olan Henry David Thoreau (1817-1862) için doga, inancinin bir parçasiydi. Thoreau bu amaçla, 1845 yilinin ilkbaharinda VValden gölünün ki­yisina bir kulübe yapti. Burada dogayi gözlemledi, çiftçilik yapti, gözlemlerini ve düsün­celerini bir günlüge kaydetti. Dogal dünyada yasamini sürdürürken bilinçli olarak yasama­yi hayatin sadece temel ihtiyaçlarini dikkate almayi ve hayatin ögretmesi gerekeni ögrenmeyi arzuladi. Günlük yasamindan kesitlerle beraber insanin varolus gerçegi, toplum, devlet ve diger konular üzerine düsüncelerini açik ve net bir bilgelikle kaleme aldi. Thoreau yalniz basina bir hayat yasamiyordu. Her gün ziyaretçileri vardi ve yürüyerek yakindaki kasabaya gidip geliyordu. 23 Temmuz 1846 günü Thoreau, ABD'nin Meksika’­ya karsi yürüttügü emperyalist savas sirasinda nüfus basina konulan 1 dolarlik vergiyi “ödedigi 1 dolar, adam öldürmek üzere baska bir adam veya tüfek satin alma gerekçesiyle vermeyi reddedince, bir gece hapis yatti. Kendisinden 14 yas büyük olan ve bir çok özgürlükçü düsünceyi kendisiyle paylasan Ralph Waldo Emerson telasla arka­dasini görmek üzere onun hücresine girdiginde aralarinda söyle bir konusmanin geçtigi anlatilir: “ - Henry, neden buradasin?" " - VValdo sen neden burada degilsin? “ Olayin kisa öyküsü söyledir: Henry Amca günün birinde tamirciye biraktigi ayakkabilarini almak üzerine Walden köyün­den çikip, Concorde kasabasinin yolunu tutmustu. Sokakta yerel polis Sam Staples karsina dikildi ve Henry Amca’dan son bir kaç yildir birikmis olan “Kelle Vergisi” ni ödemesini istedi. “Paraya sikisiksan ben verebilirim vergini” dedi üstelik. Ne var ki Henry Amca bunun bir ilke sorunu oldugunu, vergi ödeyerek emperyalist ve köleci bir devletin isini kolaylastirmaya hiç mi hiç niyeti olmadigini belirtti. Staples’in “Ben ne yapabilirim ki” sizlanmasina cevabi da kesin oldu: “Olup bitenden hoslanmiyorsan görevinden istifa et”. Staples bu teklifi çok olumsuz karsilamis olmali ki “Henry, vergini ödemezsen seni pek yakin­da içeri atmak zorunda kalacagim” dedi. Henry Amca da kendine güvenen tavriyla: “Sen ne zaman istersen Sam” diye yanitladi. Staples de bunun üzerine onu ceza evine kapativerdi, ancak beklenmeyen bir terslik oldu ve isgüzarin biri Henry Amca’nin vergi borcunu  ödeyerek onun ertesi gün saliverilmesini sagladi. Henry Amca saliverilmesine çok bozulmustu; çünkü vergi ödemeyi reddetmesinin amaci tutuklanip içeri girmek ve böylece dikkatleri emperyalizm ve kölelik karsiti harekete çekmekti. Vergi borcunu kendisi ödemedigi için ceza evinde kalmasinin hakki oldugunu söyledi Staples’e ve kendisi çikmazsa zorla çikartilacagi yanitini alinca zorunlu olarak serbest kaldi. Disariya çikinca ilk is olarak  tamirciden ayakkabisini aldi ve kasabadan iki mil uzakliktaki bir tepeye atti kendini. Kendi deyimiyle "Devletin hiç bir yerden görülmeyecegi" tepeye. Thoreau’nun bu kisa hapis deneyimi “Sivil Itaatsizlik" denemesinin temel kaynagini olustu­racak ve ortaya “Sivil Itaatsizlik Manifestosu” çikacakti. Thoreau Sivil itaatsizlik manifes­tosuna meshur bir deyisle basliyor: “En iyi yönetim en az yönetendir.”, “Yönetimin en iyi biçimi hiç yönetmeyen bir yönetimdir ve insanlar bunun için hazir olduklari zaman, sahip olacaklari yönetim biçimi de bu olacaktir." Manifestonun içerdigi temel düsünceler ise sunlardir: 1-  Bir kimsenin ülkesinin yasasindan daha yüce bir yasasi vardir. Bu vicdanin yasasidir, “içten gelen ses" in, “kozmosu kusatan, birlestirici ruh”un yasasi... Kimileyin bu “yüce yasa" ile ülkenin yasasi birbiri ile çatisir duruma geldiginde kisinin ödevi “yüce yasa” ya uymak, ülkenin yasasina bile bile karsi gelmektir. Kisi ülkenin yasasina bile bile karsi geliyorsa, bu eylemin bütün sonuçlarini göze almayi istiyor olmalidir, hapishaneye kapatilmayi bile! Oysa hapishaneye girmek sanildigi kadar olumsuz bir edim degildir; bu durum iyi ni­yetli kisilerin dikkatini kötü yasaya çekmeye yarayacak, bu yasanin kaldirilmasi sonucuna katkida bulunacaktir. Ya da yeterince kisi hapishaneye kapatilirsa, edimleri devlet mekanizmasini islemez kilmayi, dolayisiyla kötü yasayi uygulanamaz duruma getirmeyi saglayacaktir. Tarihte Sivil Itaatsizlikler Thoreau'nun 1800’lerde kaleme aldigi “Sivil Itaatsizlik" kitabinin yeniden gün isigina çikmasinda asil onur payi 1900’lerde Ingiltere'de, Oxford Üniversitesi’nde hukuk ögrenimi görmekte olan genç bir Hindu ögrenciye verilmelidir, Mahatma Gandhi’ye... Bir arkadasi vasitasi ile tanidigi Thoreau'nun yazdigi ne varsa (eline geçenlerin) hepsini okudu. Gandhi kullandigi teknikleri yalnizca yönetimin haksizlik dolu yasalarina degil, esit ölçüde haksizlik dolu kimi din buyruklarina da yöneltmisti. Hinduluktaki toplum yapisi kast sistemi üzer­ine kuruluydu. En asagi, ayni zamanda en kalabalik öbek “paryalar”di. Din buyruklarinin kim bilir kaç kez kendi zararlarina isledigine tanik olmuslardi. Gandhi’ nin sivil itaatsizlik eylemlerinden en çarpici bir örnek söyledir: Çogu Hint köyü için tek su kaynagi köyün ortasinda bulunan kuyudur. Kuyuyu yüksek kasttan Hindular kullan­digi için asagi kasttan olan paryalarin kuyuya yaklasmasi yasaktir. Su ihtiyaçlarini kullan­manin yasak olmadigi çaylardan, su birikintilerinden karsilamaya zorlanirlar. Hindistan’in asiri nüfus artisi nedeniyle bu su kaynaklarinin tümü iyice kirlenmis durumdaydi, Bu kasttakiler, tam da deyime uyar biçimde "sinek gibi ölüyordu.” Gandhi, din buyruklarinin insan­lik disi olusu konusundaki karsi çikmalarina kimsenin aldiris etmedigini görünce, bu kasttakileri kuyunun basina götürüp onlarla birlikte testilerine su doldurdu. Polise din yasala­rinin uygulanmasi buyurulmus idi. Baslangiçta direnisçilere acimasizca saldirdilar. Pasif direnisçilere karsi uygulanan siddetten tiksinmeye baslamis olan yöre polisi yasalari uygulamayi reddedince, Himalaya Daglari sinirindaki, kan dökücülügü ile ünlü bir oymaktan devsirilmis olan özel askeri polis göreve çagrildi. Ama sonuçta onlar da asagi kasttakilerin bu yigitçe, umutsuz çabasina duygudaslik etmeye basladiklarindan siddet eylemlerini sürdürmeye karsi çiktilar. Yasalar islemez duruma geldi, Paryalar köy kuyularini kullan­ma hakki kazandilar. Kazanan Gandhi'nin Thoreaucu sivil itaatsizligiydi. Sivil Itaatsizlik konusunda bir kaç örnek de Danimarka’dan verilebilir: Thoreau bugün Da­nimarka'da gerçek bir halk kahramanidir. Ne diye mi? “Sivil itaatsizlik" Ikinci Dünya Sava­si sirasinda Nazi istilasina karsi olusturulan direnis hareketince bir cephane gibi kulla­nilmistir da ondan! Naziler daha sonraki uygulamalar için Yahudileri kolayca ayirt edebil­mek amaciyla, tüm Yahudilerden giysilerinin sirtinda büyücek alti uçlu sari bir yildiz bu­lundurmalarini isteyen bir yasa çikarttiklarindan, Danimarka’da kim var kim yoksa, Yahudi olsun olmasin, hatta aralarinda Kral Chiristian da olmak üzere sirtlarinda sari yildizlarla sokaklarda boy gösterdiler. Yasanin uygulanmasi imkânsizlasti. Kral buna benzer sayisiz eyleme katilinca, Naziler kendilerini misilleme yapmak zorunda gördüler. Ama Kral'i ortadan kaldirmak yoluna gidemediler, Kral’i sarayda tutup, çok has­ta oldugunu bildirme yolunu seçtiler. Gel gelelim Danimarka Halki bunu yutmadi, ülkenin dört yanindaki yurttaslar bunu “çiçeklerle dile getirmeye" karar verdiler. Yörelerindeki çi­çekçilere gidip Kral’ a gönderilmek üzere buketler ismarladilar bundan daha zararsiz ne olabilirdi ki ? Peki sonuç ne oldu dersiniz? Baskent Kopenhag’a giden bütün yollar, kent­teki bütün sokaklar kisa sürede krala çiçek tasiyip duran çiçekçilerle kaplandi. Trafik is­lemez, günlük isler yapilamaz duruma geldi. Neredeyse kentin tümü paydos etti. Yine de insanlarin çiçek tasidiklari için cezalandirilmayacaklari açikti. Naziler kralin ansizin, mu­cizevi bir sekilde iyilestigini duyurmak, geri kalan isgal yillarinda da krala kendi ülkesinde tam bir özgürlük vermek zorunda kaldilar. Sirada Rahip Martin Luther King var. Bütün dünyada Güney’ deki insan haklari mücadelesinin tartismasiz önderi olarak görülen King, kendi yasam öyküsünü anlattigi “Özgürlüge Adim Adim” da söyle söylüyor: “ -Thoreau' nun denemesini ilk kez ögrencilik yillarimda okudum. Kötü bir sistemle isbir­ligini reddetme düsüncesi ile büyülenmis bir durumda, bu yaziyi defalarca okumaktan kendimi alamadim." Ardindan Montgomery, Alabama’da irk ayrimina göre düzenlenmis otobüslere binmeme amaciyla düzenledigi eylemlerden söz ederken sunu söylüyor: “Kötülügü pasifçe kabul­lenen kisi, onun kalicilasmasi için ugrasan kisi kadar gömülmüstür kötülügün içine. Kötülüge karsi durmayi denemeksizin onu kabullenen kisi gerçekte kötülükle isbirligi içinde­dir. Kulagimda hep bu sözleri duyuyordum” DEMOKRASI VE HUKUK DEVLETI OLMA ILKESI 20.yüzyilin kilit kavrami ‘demokrasi’, her türlü sorunu çözen bir araç olarak algilanmak­la birlikte kavramin kendi içinde barindirdigi açmazlar nedeniyle birçok siyasal tartismayi da beraberinde getirmektedir. Bu açmazlardan en çok tartismani ise demokratik toplumlarin unsurlarindan biri olan 'hukuk devleti olma ilkesi’ dir. Hukuk devleti; yasa yapicilari ve uygulayicilari da dahil olmak üzere, devletin tüm organlarinin ve vatandaslarinin hukuk kurallarina uyma yükümlülügünün oldugu ve bunun yargisal denetime tabi oldugu düzendir. Bu düzenlerde birey olmak, vatandas olmak önemlidir ve bireyler bundan dogan hak­lari kullanabildikleri, yükümlülükleri yerine getirebildikleri ölçüde bireydirler. Böyle bir top­lumda devlet, mesrulugunun ve devaminin, onu olusturan bireylerin istekleri ve seçimleri dogrultusunda hareket etmesine bagli oldugunun bilincindedir. Bu noktada, bireyin ikti­darin keyfiligini engelleyebilecegi ve haklarini savunabilecegi yollar ortaya çikmaktadir. Siyaset teorisinde ünlü düsünür John Locke' tan bu yana, yönetimin günden güne kötü­lesmesi, diktalasmasi karsisinda ona bagli kalmayi reddetme, ona karsi direnme, baskal­dirma hakki vardir. Fakat yönetimin hizmetindeki ya da kontrolündeki birey, baskaldirma hakkini kullanmayi, hatta bu hakkin varligini dahi unutmustur. Bu tür insanlarin çogunlugu olusturdugu dikkate alinacak olursa, yönetimin nasil olup da keyfilige sapabildigi kolaylikla anlasilir. Bu keyfilige karsi olan azinlik etkin olmak istiyor­sa, çogunlugun kendi gibi düsünmesini beklemek yerine inandiklarina uygun hareket et­melidir. Aksi halde, azinlik olmaktan çikar. Yapilmasi gereken, hükümete en iyi, en etkili olacak yolla tepkileri iletmektir. Bu yol ise özel alanlarda durumdan ne denli rahatsiz olun­dugunun dile getirilmesi degil, kamusal alanda baski grubu olusturmak, etkili olmaya ça­lismaktir. Baski yollarindan biri, belki de en önemlisi, ‘sivil itaatsizlik’ eylemleridir. Sivil ita­atsizlik, haksiz oldugu düsünülen bir uygulamaya karsi bütün yasal yollar tüketildikten sonra girisilen ve o anki hukuk düzenince yasal olarak kabul edilmeyen eylemlerdir. An­cak yasa disiligina karsin gizli olarak yürütülen eylemler degildir. Aleni, açik eylemlerdir. Eyleme katilanlar kimliklerini ve eylemlerini kamuoyundan gizlemezler. Eylemcilerin, söy­ledikleri ile eylemleri uyum içinde olmalidir ve düzenlenen eylemlerin boyutlari ve sonucu önceden hesaplanabilir olmalidir. Amaç temel ve aslinda mesru bir hakki, yasal olarak geçerli kilabilmektir. Böylece, yasal düzende, siddete basvurmaksizin degismenin yolu açilmis olur. Bu tip eylemler asla sis­temin bütününe karsi, sistemi degistirme amaçli degildir; amaçlanan, sistemdeki bir yanlisin düzeltilmesini saglamaktir. Eylemciler, eylemlerinin tüm sonuçlarini üstlenmekten kaçinmazlar; böylece, hem eylem­lerinin mesruluk tabani kuvvetlenir hem de kamuoyunun dikkatini daha fazla çekebilirler. Bu eylemler hiçbir zaman siddete dayali degildir. Pasif direnis biçimindedir. Yönetim eylemlerini gerçeklestirmek için gerekli destegi halktan alir; bu, vergi vermek, oy kullanmak, askerlik hizmeti yapmak, memurluk yapmak gibi çogu zaman halkin iradesi disinda katildigi, gerçeklestirdigi eylemlerle mümkün olur. Iste Thoreau'nun direnisi tam da bu noktada baslar; yönetim desteginizi istediginde, eger vicdaniniz onaylamiyorsa, ona destek vermemelisiniz. Bunun bedellerinin agir olacagi korkusu ile birçok insan hükümeti bu sekilde yadsiyamamaktadir. Unutulan, geri planda birakilan ise dogrular olur. Vicdanimiz bize dogru olani gösterdiginde onun sesine kulak verecek olursak, en serefli davranista bulunmus oluruz. Serefli, erdemli hareket etmenin bedelinin agir olmasi ise erdemli olmamanin bedelinden daha agirdir. ‘Protesto etme hakki’, ‘kanunlara karsi koyma ve baskaldirma hakki’, ‘siddet disi gösteri' ve 'yürüyüs yapma özgürlügü’ gibi sivil itaat­sizligin eylemsel adimlari ancak hukuk devleti ilkesinin özümsenip uygulandigi demokratik toplumlarda gerçeklesebilir. Çünkü bu tip toplumlarda yasa uygulayicilar da yasalarla bagli olduklarindan, siddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemlerine karsi siddet içeren baski politikalari uygulayamazlar. Bu sekilde eylemler, kamuoyunda yaratmak istedigi etkiye ve de amacina ulasabilmektedir. Türkiye’de Durum Hukuk devleti ilkesi olma zeminin eksikligi, Türkiye'de sivil itaatsizligin yönetimin yanlis politikalarina karsi yeterli ölçüde bir direnme araci olarak kullanilmamasina neden olmaktadir. Oysa, Türkiye'de vatandaslarin siddet içermeyen yollari kullanabilmesi, sidde­tin kullanildigi eylemleri de azaltacaktir. Bununla birlikte, bu tür eylemler Türkiye’de kis­men de olsa var olagelmistir. Bu direnis biçiminin ilk örnegi olarak Türkiye Ögretmen Sendikasi’nin 1969 yilindaki ögretmen boykotunu gösterebiliriz. Bunu sonraki yillarda çesitli isçi eylemleri izlemistir. ‘Düsünceye Özgürlük’ adli kitabin toplatilmasi, yazarlarinin ve yayincisinin yargilanmasi üzerine 1995 Mart’inda 1080 kisi­nin imzasiyla kitap tekrar yayimlanmistir. Bu sayede bu kisilerin tümü ayni suça imza ata­rak, büyük ses getiren bir direnise geçmislerdir. Yine Susurluk skandalinin ardindan ‘isik söndürme' eylemlerini izleyen izinsiz yürüyüslere katilarak, halkin büyük bölümü hükümetin yanlis politikalarina karsi olduklarini ifade edebilmistir. Günümüzde hâlâ devam etmekte olan diger bir direnis örnegi ise kayip yakinla­rinin bulunmasi için tüm yasal yollari kullanmalarina ragmen sonuç alamayanlarin ve onlari destekleyenlerin gerçeklestirdigi ‘Cumartesi Anneleri' eylemleridir. Sonuç olarak, Türkiye’de gelismekte olan sivil toplum ve demokrasi kültürü ve Anayasa' da var olan te­mel haklarin pratige geçirilmesi ile bireylerin vatandas olma kimliklerine sahip olmasi, hukuk devleti ilkesinin yerlesmesindeki öncelikli adimlardir. Bu ilkenin düzende yer almasi ise ‘demokrasinin’ gerçek anlamini kazanmasini saglar. Sivil Itaatsizligi, Terörist ve Anarsik Eylemlerle Karsilastirmamak Gerekiyor Sivil itaatsizlik eylemlerini demokrasi kültürünün ta kendisidir diye tanimlayan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekani Sayin Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz Sivil Itaatsizlik adli kitabinin 3. Baskisinin yayinlanmasi nedeniyle yaptigi tanitimda bakin neler söylüyor: (7 Subat 2002 Özgür Politika): "Sivil itaatsizligin demokrasi kültürü içinde yer aldigina vur­gu yapan Prof.Dr.Hayrettin Ökçesiz, “Sivil itaatsizligi, asla terörist ve anarsik eylemlerle karsilastirmamak lazim" diye konustu. “Sivil Itaatsizlik” adli kitabinin 3.baskisi yayinlanan Prof.Dr.Hayrettin Ökçesiz, kitabina iliskin bilgiler verdi. Sivil itaatsizligi, “Hukuk devleti idesinin içerdigi üstün degerler ugruna kamuya açik ve yasaya aykiri olarak gerçeklestirilen, bu sirada üçüncü kisilerin daha üstün bir hakkini çignemeyen barisçil bir protesto edimidir" olarak açiklayan Prof.Dr.Ökçesiz, sivil itaatsizlik eylem tipleri bakimindan Türkiye'nin zengin bir ülke olduguna isaret etti. Türkiye'de kamuoyunun çok yaratici olduguna dikkati çeken Prof.Dr.Ökçesiz, “Ecza­nelerin kepenk indirmesi, Basbakanin önüne yazar kasa atilmasi, Basbakanligin veya Cumhurbaskanligi'nin önünde soyunulmasi, Bergama köylülerinin ve Cumartesi anneleri­nin eylemlerinin, sivil itaatsizlik eylemlerinden örnekler oldugunu" kaydetti. Prof.Dr.Ökçe­siz, sivil itaatsizlik eylemlerinin bir itaatsizlik eylemleri olmakla beraber, sivil bir itaati mümkün kilabilecek bilinçlenme tarzi oldugunu belirtti. Kadavra Itaati “Mutlak itaat beklentisi, bir toplumda kadavra itaati dogurur” diyen Prof.Dr.Ökçesiz, bu davranis biçiminin, demokrasinin ve hukuk devletinin gelisimine en büyük engel teskil et­tigine dikkati çekerek, sunlari kaydetti: “Sivil itaatsizlik, bir kamu yararini öne çikaran ida­re ve iletisim kurmak isteyen ve bu özelligiyle idarenin körlesmesini engelleyen özgeci bir yurttas eylemidir. Sivil itaatsizligi, asla terörist ve anarsik eylemlerle karsilastirmamak gerekir. Sivil itaatsizlik, bir pasif direnis olarak da anlasilmamalidir. Çünkü her pasif dire­nis bir sivil itaatsizlik degildir. Sivil itaatsizlik, hukuk devletini korumak ve gelistirmek is­ter. Oysa pasif direnis, her türlü amaçla gerçeklestirilebilir. Buna örnek olarak, din dev­leti kurmak amaciyla pasif direnise girismek, bir sivil itaatsizlik degildir. Sivil itaatsizlik, sisteme iliskin bir iletisim tarzidir.” Sivil itaatsizligin demokrasi kültürü içinde yer aldigina da deginen Prof.Dr.Ökçesiz, bir sivil itaatsizlik eyleminin hukuka uygunlugunu, hakimlerin belirleyecegini belirtti. Sivil Itaatsizlik Hakki Hayrettin Ökçesiz, yeni Medeni Kanun'un 24. Maddesi’nin 2. fikrasinin, sivil itaatsizlik ta­nimina uygun bir mesruluk argümani içerdigini de ifade ederek, “Bu, dikkate deger bir yasa hükmüdür. Hukukçularin bunu irdelemesi gerekmektedir. Bu argümana dayanarak bir sivil itaatsizlik hakkindan söz edilebilir. Memur eylemlerinde bir sivil itaatsizlik hakkini görebiliriz" diye konustu. Yeni Medeni Kanun’un 24. maddesinin 2. fikrasi söyle formüle edilmis: “Kisilik hakki zedelenen kimsenin rizasi, daha üst nitelikte özel veya kamusal ya­rar ya da kanunun verdigi yetkinin kullanilmasi sebeplerinden biriyle hakli kilinmadikça, ki­silik haklarina yapilan her saldiri hukuka aykiridir.” -------------------------- Kaynakça : Sipka S: "Sivil itaatsizlik makalesi ve Halden Gölü”. Kaktüs Yayinlari. Kiliçarslan I:" Sözbasi” - Harding W: “Sivil itaatsizlige giris” Hergüllü M: “Hukuk ve sivil itaatsizlik". Radikal 8 Mart 2001 Özel I: “VValdo sen neden burada degilsin”. Ökçesiz H: “Sivil Itaatsizlik".

Benzer Kitaplar