SEKSENLER -  ISIGIN GÖLGESI

SEKSENLER - ISIGIN GÖLGESI

Fevzi BOZKURT
Felsefe


Dönemin siyasi süreci ve darbe sonrasi ortaya çikan maviciler, kirmizilar, sarilar isimli gruplarin amaçlarini, düsüncelerini ve yirmi iki yasinda giyabi tevkif karari çikan bir gencin o zaman kadar yasadiklarini, anilarini, fikirlerini, fikirlerin olusum sürecini, arkadas çevresini, tutkularini anlatmaktadir.
 
Atesin karsisinda duran baskarakterimiz yasadiklarindan dolayi  bir bilge edasiyla  aklin tutkuyu elde etmek için bir araç oldugunu, tutku olduktan sonra aklin engellemeyecegini, tutkunun ögrenilmez yasanir oldugunu tutkuda nedensellik olmadigini, tutkunun meydan okumasi var oldugunu düsünüyor.  Ates dedigimizde yanmadigimizi, hissetmedigimizi, yasamadigimiz anlamlari kelimelere yükledigimizi ve bu yüzden tutkunun manasini idrak edemedigimizi, çok konustugumuzdan kelimeler anlamini yitirdigini aklindan geçiyor ve sadece üç kelimenin aslinda çok uzun seyler anlattigindan hatta gece orada bulunmasinin sebebini tutkularim kelimesine bagliyor. Tutkuyu denetleyemedigini, kontrolün tutkuda oldugunu, tutkunun yakmak degil, yanmak oldugunu belirtip, yasadiklarini anlatmaya basliyor.
Evindeki radyodan aksam haberlerini dinlerken giyabi tevkifinin çiktigini ögreniyor. Kendisinin adi ve hayalinin artik tutuklandigini, sadece vücudunun ele geçirilmesinin an meselesi oldugunu, radyodan ilk ögrendiginde büründügü ruh haletini, evine operasyon yapilacagini ve kendisinin bu durumda neler yasayacagini aklindan geçiriyor. Bu isim listesinin okunmasini iktidar degisikligine bagliyor ve yeni gelenlerin kendi düzenlerini kurmak için hesap sormak için isim listesini yayimladigini düsünüyor. Suç ve suçlular arastirilmadan onlar tarafindan tanimlanacak, ama suçlu oldugu için degil, iktidarin kendine asiri güven duydugundan adalet terazisinin köreleceginden korkuyor. Bunlara ragmen kendisini olayin içinde hissetmek istemiyor ve insanlarin yeni iktidari kabullenmesine hayret ediyor. Spikerin kendi tevkif kararin söylerken nasil bir ruh halinde oldugunu ve yeni iktidarin propagandasina araç olmasini düsünüyor, artik giyabi tutuklu kelimelerinin üzerine yapistigindan ve toplumsal tanimlama biçiminin degistiginden bahsediyor. Artik kendisi için bir geleceginin olamadigini, aranan biri oldugunu, yarinin olmadigini anliyor. Gazetelerde kendisiyle ilgili çikacak haberler gözlerinin önünden geçiriyor ve giyabi tevkif kararinin neden çikarildigini anlamaya çalisiyor. Ailesinin durumu ögrendiginde verecegi tepkiyi, toplum tarafindan alacagi tepkiyi, mahkeme sahnesini düsünüyor. Kendi geçmisinde neler yaptigini, kendisini nasil savunacagini, yaptigi seylerin bulundugu döneme bakaraktan ne kadar hafif nitelikte oldugunu nasil anlatacagini düsünüp kendini teselli etmeye çalisiyor. Kendisi gören olursa ihbar edilir mi, kendisine ödül konmadigini ama buna ragmen is olsun diye ihbar edilebilecegini düsünüyor ve kilik-kiyafet degistirmesi gerektigini düsünüyor, ama sakalin terörist ile bütünlestigini, sakali olana o dönemde terörist olarak bakildigindan bahsediyor. Yatagina yatip bir türlü uyuyamadigini, yastigin kendisine bir diken oldugunu ve sürekli yakalanmamak için sürekli kovalandigini hayal ediyor. Disaridaki araba hareketleri bile onu endiselendiriyor. Saat üçten sonra uyuyup, aksama dogru kalkiyor, markete ekmek almak için iniyor, marketçinin haberi olup olmadigini anlamaya çalisiyor.
Ertesi gün arkadasi Hasan’in ölüm haberini aliyor,  Hasan’in gözlerindeki piriltiyla sevdigi kizi nasil anlattigini, geç vakitte çay demledigini, gece uyudugunda uzaktan uzaga soluklanmasini anlatiyor. Ölümün bir varliktan yok olmaya dönüsümünü anliyor. Bunlari düsünerek markete iniyor, gazete aliyor, eve çikip çay suyu koyup gazeteye baktiginda kendi adini görüyor ve kendini teselli etmek için aranmanin güzel yanlarinin oldugunu, mesela banka sinavina giremedigini, okuldan bes sene önce mezun olmus, çok hizli yükselmis banka müdür yardimcisi olan Osman abisini görmeyecegini, Osman abisinin yanina en son giden bir arkadasina bende maviciyim ama sizin gibi yapmadim, isi bileceksiniz, ben okulda sizin gibi armut gibi ortaya çikmadim, bazilari beni korkaklikla suçladi, simdi ben buradayim, siz neredesiniz deyip asagiladigini, kendi çikarlarina kilif uydurana haysiyetsiz biri oldugunu belirtiyor. Osman abisinin yasam standartlarini anlatip, buna ragmen ona imrenmedigini, kendi davranisini savunarak kendini dogru yaptigina inandirmaya çalisiyor. Mavicilik davasina ihanet etmedigi için insanligini, haysiyetini ayak altina almadigini belirtip dogru yaptigina inaniyor. Bu düsüncelerin akabinde kendisinin mavi ve kirmizi yarimini ilk defa ortaokulda duydugunu, arkadasinin kendisine mavici mi yoksa kirmizici misin diye sordugunda, kendisinin evinin boyasinin mavi olmasindan ve mavi el isi kâgitlarini sevmesinden dolayi maviciyim elbette deyip mavici olmasini animsiyor. Arkadasindan ayrilip eve giderken yol boyu kendisine maviciyim dedigini ve diger arkadaslarinin neci oldugunu düsündügünü, diger çocuklarin iyi oldugu için mavici oldugunu, olsa olsa hilekar, dolandirici, tembel olan Kani isimli arkadasinin kirmizici olabilecegini düsünüyor. Hocasina elinde kirmizi kitap bulundugu için düsmanlik beslemesini, o günlerde mavicilik için adim atmasi gerektigine inanmaya basladigini hatirliyor. Okuldayken ön sirada oturan Hülya’nin neci oldugun merak ediyor, kirmizici olamayacagini düsünüyor, okul çikislarinda onu lüks siyah makam aracinin almaya geldigini, onun ulasilmaz oldugunu ama bir gün kötülügün tüm kalelerini düsürecek olduguna inandigi maviciligin onu da soylu bir sekilde onun kapilarina götürebilecegini hayal edip, radyoyu kapatip yatiyor. Rüyasinda sevgilisi olan Su’yu görüyor, uyandiginda onunla ilk dernekte karsilastigini, o çiktiktan sonra garip duygular hissettigini, ikinci karsilasmasinin Su’nun abisinin cenazesinin de oldugunu, cenaze ailesinin ruh halini, Su’ya basimiz sag olsun deyisini, onunla o anda tanismak istedigini, onun ruh halini, dokunsa aglayacagini, ona sarilip hayatin içinden çekilip giden abisinin yerine kendisini vermek istemesini sonra kalkip morga gidisini, morgda ölüm anindaki bütün çevresel faktörlerin bütünlesmesini, belki birinin degismesinin ölümü engelleyecegini düsündügünü, abisinin yüzünün Su’ya benzedigini, sirf davasi için orada oldugunu, bir süre sonra cenazenin araca konarak uzaklastigini, uzaklastiktan sonra  Su ile bir daha ne zaman, nerede karsilasacagini bilmedigini, Su’nun aci melegi oldugunu ve hüznün yüzündeki güzelligi açiga çikarttigi kiz oldugunu düsündügünü,  üç ay sonra dernek civarinda rastladigini, bir lokantaya oturduklarini, orada Su ile agabeyinin kendisinin kardesi olduklarindan dolayi akraba olduklarini söylemesinden sonra zamanla görüsmeye baslamalarini, duyarliliklarinin ve kullandigi dilin ayni olmasini, onu sevdigini söylediginde sasirmadigini, okul çikislarinda ürkek adimlarla merdiveni inisini, kendisini gördügünde yüzünde canlanan sevinci, sicak sokulusunu, düsleri anlatirken animsiyor. Bir yildir devam eden iliskisinin oldugunu görüyor. Ona kart yazma ihtiyaci hissediyor.
Evdeki yalnizligin üçüncü gününe girdiginde; sürekli evde bulunmanin esyayla insani yakinlastirdigini, onlarin dilini kesfetmesini sagladigini düsünürken babasi ariyor: “teslim ol, bastakilere güven” diyor. Bunun üzerine babasinin dediginin elbette onlarla iyi geçindiginiz zaman olacagini, o zaman problem olmayacagini; ama anlasmazliga düstügü zaman bastakiler güler yüzünden siyrilip, cop olacagindan, zulmün aracina dönüseceginden, babasinin dedigi gibi olmayacagindan, babasinin isin tek yönünü gördügünden bahsediyor. Gazetelerde sarilarin büyük sefi Seyfi’yi görüyor, yine kara gözlüklü resmini bastiklarini, ülkeyi kurtaracagini iddaa ettigini, ama halkin kurtaricisinin gözlerinin görülmediginden ve güç kimdeyse söz hakkinin onda oldugundan sikayet ediyor. Henüz kimsenin yakalanmadigindan ve kendisi gibi aranan olan arkadaslari aklina geliyor, arkadaslarindan biri olan Latif’ e tehlikelerin üzerine gitmeyi sevmesi özelliginden dolayi kaçmayi yakistiramiyor, onun kurtarilmis bölge diye bir seyi umursamadan kirmizilarin arasina girdigini, onlarin uzattiklari bildirileri gözleri önünde yirttigindan bahsediyor. Diger bir arkadasi olan Seçkin’in her seyi analiz etme özelliginden ve duygularindan çok akliyla hareket etme özelliginden dolayi arandigini duysa bile paniklememis olmasini ve en az zararla nasil kurtulurum diye hesaplamaya basladigini gözü önüne getiriyor, diger bir arkadasi Bilal’in kirmizicilara karsi yapilan kavgalarda en önde oldugunu, dövülmekten, yaralanmaktan korkmadigini, arkadaslari için risklerden çekinmediginden ve sari gömleklilerin adaletini reddedip sonuna kadar kaçacagini, yakalansa dahi bana ne olur? Düsüncesinden uzak olacagini ve inandiklarini savunacagini düsünüyor. Diger bir arkadasi olan Ata’nin iri gövdesine ragmen derin bir duyarliligin oldugunu, masum ve samimi oldugunu, ailesine-dostlarina yük olmamak ve sikinti yasatmamak için, asilacagini bilse bile teslim olmayi tercih eder diye düsünüyor.
Yeni güne basladiginda kar yagisi oldugundan bir dogu sehrine olan yolculugunu animsiyor, bu sehrin kendisi etkilemesinin nedeni mavici diye bilinmesi oldugunu söylüyor, sehre ilk inisini, sehrin hava sartlarinin kendini etkiledigini anlatiyor. Bir gün fakülteye giderken yanindan kosturarak paltolu sahislarin geçtigini, merak edip hizlandiginda ileride yerde yatan birisini gördügünü, boylu boyunca karin üzerinde yattigini, basinda kanlar aktigini gördügünü ve elinde parçalanmis bir kirmizici gazetenin oldugunu gördügünü, bu kan ve siddetin düsündügü mavicilgin disinda kaldigini düsünüyor ve  arkadaslarina bunu söylediginde arkadaslari onlar vurmadan biz vurmaliyiz  diye ikna etmeye çalistigini söylüyor. Adaletin ve iyiligin açik saçik saflarinin olmadigina dikkatini çekiyor.
Giyabi tevkifi açiklandiktan sonra ilk defa sokaklara, sehre iniyor. Dolmusta bir sariya rastliyor. Ona giydirilen kiyafetle kisiliginin düzen altina alindigindan bahsediyor, kendisinin aranmasini bilmesi durumunda kendisine biçilen kimlige aninda bürünebileceginden bahsediyor. Dolmustan inip sokaklarda dolasirken karisik dönemlerle gezdigi andaki durumu karsilastiriyor, eskiden Azrail öpücügüne denk gelmemek için ne kadar temkinli davrandiklari aklina geliyor, sokaklarda dolasirken mücadele ettigim halkim, sizlersiniz diyerek bagirmak istiyor, ne derler bana diye düsünüyor, gurbet ellerde ölmek istemedigini ve yasamak istemedigini belirtiyor.
Eve tekrar geliyor, anilari zihninde canlanmaya devam ediyor. On dokuz yasinda dogudaki o buzlar sehrini terk edip, bozkir sehrine geliyor, bu sehirde kirmizlilarin kalesi oldugu için nasil davranacagini bilmiyordu. Bu sefer roller farkliydi, oradakiler doguda dövülen o çocugun arkadaslariydi. Aslinda gerçek öyle degildi, bunlar dövülüp kenara atilan çocugun degil, siyaha paltolariyla telasla kosturan mavici saldirganlarin kardesiydi, asil ayrim zalimlik ve masumluk oldugunu, kimsenin bu çizgiyi göremedigini anliyor ve kuyrukta bulunan birisinin basina toplanip pis mavici diye dövüyorlardi. Kaydi yaptirip disari çiktiginda döveninde dövüleninde birbirini tanimadigini sadece buna sebep olanin düsman kelimeler oldugunu anliyor. Bir gün yurtta kalan bir arkadasinin ziyaretine gittiginde, kantine birisi gelip, suradan ögrenci var mi diye bagirinca elini kaldirip benim demesi, üzerine toplantiya çagrilmis, toplantida okul baskani olan Metin ile tanismalarini, toplantidan sonra kantine gidip çay içmelerini, sohbet ettikten sonra Metin ile Metin’in evine gidislerini ve onlara katildigini söyledigini hatirliyor.
Ertesi gün Latif’in yakalandigini ögreniyor, Latif’in kendini ezdirmeyecegini, dövseler bile karsilik verecegini, diger arkadaslarinin nerede oldugunu, Su’nun durumunu, yakalanmasi durumunda bahari görmeden, dünyayi görmeden demir parmakliklar ardinda yasamayacagini belirtiyor. Kimsenin kendi konustugu dili konusmadigindan yakiniyor, Su’ya kelimelerin anlamini vurgulama seklini anlatiyor: “Konustugun zaman içinde sen ol; kelimeleri rastgele art arda dizme. Söyledigini sadece anlamayayim, ayni zamanda hissedeyim. Kelimeler içindeki anlama dokunsun ki, ben de onlarla sana dokunabileyim." demesi üzerine ilk kez el ele tutustuklarin ve orada ona Özgür Ol isimli siiri peçetenin üzerine yazdigini animsiyor.
Metin ile geçirdigi iki geceden sonra yurda tasinmaya karar veriyor, yurda tasindigi ani, yurdun sartlarini göz önüne getiriyor. Gecelerin birinde yurtta nöbete kaldiriliyor, yurt çevresinde silahsiz ve kendisiyle birlikte yurdun diger tarafinda silahli birisiyle nöbete basliyorlar, nöbet sirasinda tehlike aninda ne yapacagini, kendisine niçin nöbet tutturduklarini, okula gelis anilarini, hiç tanimadigi insanlarla omuz omuza verecegini düsünüyor, saat bes civari bir otomobil yurdu kursunlayip kaçiyor, pesinden ikinci otomobil gelip kursunlayip kaçiyor, kendisini nöbete   kaldiran gelip durumu soruyor, birazdan sarilar gelir durumu anlatirsin deyip ayriliyor. Sarilar gelip sorular soruyor, gece disarida ne isin vardi diye sorunca tereddütte kaldigi için, ifade almak için alip götürüyorlar. Sarilari içinden hem görevlerini yapmiyor, hem de üste çikiyorlar diye elestiriyor. Kendi kendine niçin o kirmizi otoya dikkat etmedin, sarhoslar diye es geçtin diye hayiflaniyor. Sarilarin binasina geliyor, ya beni yurdu taramakla itham ederlerse diye korkuyor, nezarethaneye girmeden önce cepleri bosaltiliyor, ceplerin insan için mahremiyet tasidigini ilk orada anliyor, gözaltina alinirken sarilarin orada bulunan küçük kiz hakkindaki igrenç konusmalarina sahit oluyor. Nezarethanede odadaki sahisla muhabbet ettikten sonra uyumaya çalisiyor ama kiz aklina geliyor ve saldiri ani aklina geliyor, nezarethaneden çikmayacagindan, kendini burada unutacaklarindan korkuyor.
Ertesi gün nezarethaneden ifade alinmak için çikan sekiz kisiden biri olarak, en üst kata çikarilip, yurdu tarayan aracin terk edilmis oldugunu söyleyip, serbest birakiyorlar. Nezarethane çikisinda –im ekinin degerini anliyor.
Bu olaydan dört yil sonra Latif pusu kurularak kardesinin vuruldugu haberini veriyor. Kardesiyle geçen günleri, kardesinin fiziki özellikleri, yüz hatti, davranislari gözü önüne geliyor, evdekilerin ne halde oldugunu düsünüyor. Kendine metin olma sirasi sende demekten nefret ettigini, kendisini elinden gelse kirmizlarin hepsini öldürecegini belirtip, intikam hirsi bürüyor. Aklina kardesini kendisinin mavici yaptigi geliyor, sirf kendisi mavici diye kardesinin de onu örnek alip mavici oldugunu hatirliyor. Küçücük merminin kardesini nasil öldürdügüne hayret ediyor, kimsenin acisini kendisi kadar hissedemeyecegini düsünüp, kardesini öldüreni bulup en agir sekilde intikam almak istiyor. Kardesinin gittigini kabullenmeye çalissa da kabullenemiyor, kardesinin ölüm aninda keske yaninda olabilseydim de basini yere vurmadan tutabilseydim diye içinden geçiriyor ve sadece intikam duygusuna yaslanip ayakta duruyor. Eve geldiginde kardesinin odasina girip, son gecesinde bedenine son kez dokunan yatagi düzeltilmemis yatagina bakiyor, ölümün en hazirliksiz anda geldigi gerçegiyle yüzlesiyor ve son defa görmek üzere morga gidiyor. Morgda kardesine baktiginda, zihnindeki son resminin kendisini yolcu ederken otobüsten gördügü gülümseme oldugunu fark ediyor. Cenaze töreninden sonra kardesini tabutun içinde mezarliga dogru götürürken toprak varligimiza hayat veriyor, sonradan yine ona dönüyoruz diye düsünüyor ve kardesini defnedip onun aksaminda evden arabayla beraber geldigi arkadaslariyla ayriliyor.
Arabaya bindiginde Latif merak etme her seyi hallettik deyip ileride Ata ile bulusuyorlar, Ata kardesini vuranlarin sorumlusunun Selim oldugunu söylüyor ve adresini bildigini ve intikamini alacaklarini söylüyor ve dördü birden kimse fark etmeden kasabaya dönüyorlar. Kasaba kendisini mavici yapan çocukluk arkadasi Hasan’in evine gidip orada saklanmaya basliyorlar, evin içinde Ata makineli silahlari ve makinelileri dagitiyor, eylem planlari yaparken kapi çaliyor, isiklar kapali oldugundan kapiyi çalan geldigi arabaya dönüp gidiyor, ama evin güvenilir olmadigini  düsünerek silahlari ve dinamitleri alip yirmi bes kilometre uzakliktaki Ata’nin arkadasinin çiftligine gece birden sonra yola çikiyorlar. Sabah variyorlar ve o gece orada kalip, planlar yapip, planlar bozuyorlar. Öldürmek için o kadar yabanilesmediklerini düsünüp, acilarina ragmen eylemden vazgeçiyorlar, eylem yapmak için vazgeçtikleri Selim’e birkaç gün sonra baskalari eylem yapiyor. Bir yerde bitmeli diye düsünüyor, zulmün, cinayetlerin, siddetin dünyasindan geçerek asla insani hayal kurulamayacagini düsünmeye basliyor ve kardesini vuranlara da sonsuz bir merhamet hissi içinde büyümeye basliyor.
Romanin final kisminda baskarakterin evi ihbar ediliyor, sarilarin operasyon için yola çikislari, eve giris için hazirliklarini, eve girme sekillerini anlatiyor. Eve girdikten sonra odalarin bos oldugu anlasiliyor, sarilarin sefi kitapliga yönelip çekmeceyi açinca bir tomar kagit çikiyor,  kagida baktiginda “biraz önce giyabi tevkifim çikti” diye basliyor yazi ve en üstünde tutku dedi bilge diye ayri bir yaziyi görüyor, günlük mü tutmus diye düsünerek yaziyi koltugunun altina sikistirip, disaridaki arkadaslari gönderip iki kisiyle birlikte eve gelme ihtimaline karsi evde bekliyorlar, beklerken de sarilarin sefi notlari okuyor. Bes gibi yaziyi bitiriyor. Sokaklarin dili oldugunu anlatan baska yaziya bakiyor, onda sokaklarin dili oldugunu, dolasildikça ögrenildigini, sokaklarin yolcularina, kendi dilinde seslendigini,
Duvar ben sessizligim, agaç ben umudum, pencerenin ben iç dökme istegiyim dedigini belirtiyor.
 
Sonuç olarak; kelimelerden olusan mazeretler dökülen kani böyle mesrulastirabiliyor.  Insanlar kelimelerden dolayi birbirlerine düsmanlik besliyorlar. Kelimeler gerçeklikle, dogruyla aralarina bir perde gibi girebiliyor. Kafasi kirilan bir çocugun masum oldugu kafasinin neden kirildigi soruldugunda, onun arkadaslari da bizim arkadaslarimiza vurdu, simdi vurma firsati olmadigi için vuramadi, ilerde firsatini buldugunda illa ki vuracakti,  vurmadan biz vurmaliydik deyip, uyguladigi siddeti örtbas etmek için veya hakli olduguna inanmak için kelimelerin arkasina saklanabiliyor, birileri tarafindan saklandirilabiliyor, olup biteni evirip çevirip birbirilerine yabanci gösterebiliyor, bunlarin sonucunda bütün bu arkasina siginilan sözler söylenip geçiliyor  ama bu sözlerin arkasindan yapilan siddet bulasmis, kana bulanmis ve zulme ugramis hayatlar geride tüm aci gerçekligiyle kaliyor.
 
SEKSENLER
ISIGIN GÖLGESI
M.Naci BOSTANCI
Granada

Benzer Kitaplar