SAMIL TAYYAR: 1965 yilinda Gaziantep'in Islâhiye Ilçesinde dogdu. Ilk, orta ve lise ögrenimini Islâhiye'de tamamladi, 1986 yilinda Gazi Üniversitesi Iletisim Fakültesi'ni bitirdi. Gazetecilige 1985 yilinda henüz ögrenciyken Milliyet Gazetesi'nde basladi. 23 yillik meslek hayatinin 17 yili Milliyet ve Sabah gazetelerinde geçti. Su anda Star Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi olan Samil Tayyar, ayni gazetede köse yazari olarak günlük makaleler yaziyor.
Ilk kitabi "Refah-Yol Tutanaklari" 1997 yilinda yayinlandi. Cumhuriyet tarihinin ilk gizli Bakanlar Kurulu tutanaklari, bu kitapla kamuoyuna duyurulmus oldu. "5 N 1 Kamyon" isimli ikinci kitabi 2006 yilinda piyasaya çikti. "Operasyon Ergenekon ", Samil Tayyar'in üçüncü kitabidir.
SAMIL TAYYAR: 1999 Türkiye genel seçimleri'nde DSP'den milletvekili aday adayi olmustur. Sonrasinda yazar, AK Parti çatisi altinda 24. dönem TBMM Gaziantep Milletvekili olarak meclise giren Tayyar'in, "Operasyon Ergenekon" adli kitabi yüzünden 2 Temmuz 2008 tarihinde gözaltina alinmis ve hakkinda sorusturmanin gizlilik ihlali nedeni ile dava açilmistir. Açilan dava sonucunda, 1 yil 8 ay hapis cezasina çarptirilan Samil Tayyar, 5 yil denetim süresine tabi tutulmustur.
Samil Tayyar'in kitaplari: Refahyol Tutanaklari, 5n 1Kamyon, Operasyon Ergenekon, Gölge Iktidar, Kit'a Dur!, Pusu, Çelik Çekirdek, Kürt Ergenekonu, Besinci Darbe
OPERASYON ERGENEKON - GIZLI BELGELERDE KARANLIK ILISKILER
Gazeteci yazar Samil Tayyar’in 1 Mart’ta piyasaya çikan Operasyon Ergenekon-Gizli Belgelerde Karanlik Iliskiler isimli kitabinda 2003-2004’teki ‘Sarikiz’ ve ‘Ayisigi’ darbe planlari, Semdinli vakasi, Atabeyler operasyonu, Sauna baskini, Danistay saldirisi, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasi, Hrant Dink cinayeti, Malatya misyoner cinayeti, Daglica baskini ve Ergenekon sorusturmasini, gizli belgeler isiginda akli ve mantiki çerçevede gerekçeler sunmak suretiyle anlatiliyor. Kisaca bu kitap, son 5 yildaki derin yapilanmalarin kisa özeti olarak karsimiza çikmaktadir.
Peki Ergenekon ismi ilk ne zaman ortaya çikiyor.
Yazara göre; Ergenekon ismi, resmi kayitlara bakildiginda 1999-2000 yillarina denk geliyor. Elimizde daha geriye giden ciddi bir veri ya da belge yok. Ümraniye sorusturmasiyla derinlesen bu süreçteki kayitlar bunu gösteriyor. Gazeteci Tuncay Güney’in 2000’deki sorgulamasinda da bu tarihler geçiyor. Muzaffer Tekin’in bilgisayar kayitlarinda ise 1999 olarak aniliyor. Bizim Ergenekon diye adlandirdigimiz yapi, Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girmesiyle baslayan, resmi evraklarda Gladio diye geçen bir derin yapilanma aslinda.
Sarikiz ve Ayisigi darbe planlari, Sauna, Atabeyler çetesi, Danistay saldirisi, Dink suikasti, Malatya olaylari, Ümraniye sorusturmasi, Ergenekon… Yazar, Bütün bunlari Türkiye’nin son 5 yildir yasadigi olaganüstü sürecin köse taslarindan sadece birkaçi olarak ifade ederken, 1990’larin Susurluk’unu 2000’lerin de Ergenekon’u olarak degerlendiriyor.
Daha önce mesru siyasi mekanizmalari isleterek bir çözüm arandigini ancak umduklarini bulamadiklari için illegal girisimlere basvuruldugunu iddia eden yazar söz konusu zemini su sekilde izah ediyor: 2004 yerel seçimlerinde AK Parti’nin geriledigi ortaya çiksaydi o mekanizmalari güçlendireceklerdi. Ama olmadi. Hem seçimden umduklarini bulamadilar, hem AB sürecinin bir parçasi olan Annan Plani Kibris’ta oylamaya sunuldu. Bir sonuç alinamasa da Türkiye Kibris’ta bir irade ortaya koydu. Hâliyle mesru yoldan AK Parti’yi iktidardan uzaklastiramayacaklarini ve AB sürecini kesintiye ugratamayacaklarini gördüler. Ve bu darbe senaryolarini gelistirmeye basladilar.
Ittihat ve Terakki’den beslenen bu “illegal” yapilanmalarin son halkasinin nihai hedefini ise içe kapali, asiri milliyetçi, bölgesinden soyutlanmis bir Türkiye hayali olarak degerlendiren yazara göre; bu son halkanin yapilanmasini 1999’dan baslatmak gerekiyor. Asil önemli tarih ise AK Parti’yi iktidara tasiyan 3 Kasim 2002 seçimleri. Kanli olaylar, cinayetler, darbe planlari, santaj faaliyetleri, çete ve terör yapilanmasi adi altinda bir ‘devlet kurtarma’ operasyonlari sürecinin baslangici bu tarih oldu. Görünenler disinda görünmeyen nice olaylarin yasandigini, Türkiye’nin kaç darbenin yani basindan döndügünü bilmiyoruz. Bilinen en somut sey 2002-2007 arasinda bu “derin devlet” faaliyetlerinin Cumhuriyet tarihinin tamaminda yasananlari aratmayacak siklikta ve çoklukta tekerrür ettigi.
Yazar, derin devlet ve çete yapilanmalarinin bölük pörçük bilgilerini bir araya getirip ‘filin tarifini’ yapmakla kalmiyor ayni zamanda belgeleriyle olaylari ilk kez gün isigina çikariyor. Mesela Ümraniye'de bir ihbar üzerine ele geçirilen 27 adet el bombasiyla ilgili Bomba Bilgi Merkezi Irtibat Bürosu'nca yapilan inceleme sonucunda, ayni seriden bombalarin 1998-2007 yillari arasinda Danistay sanigi Alparslan Arslan ve arkadaslarinca Cumhuriyet Gazetesi'ne atilan bombalar basta olmak üzere 14 ayri olayda kullanildiginin tespit edildigini ifade ederken olaylar arasindaki baglantilari belgeleri ile birlikte ortaya koymaktadir.
Belgelerden en önemlisi ise Basbakan Recep Tayyip Erdogan’a 2006’nin basinda ulasan iki sayfalik ihbar mektubu. 2003-2004’te Sener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve Ibrahim Firtina’nin kuvvet komutanliklari sirasinda yasanan ‘Sarikiz’ darbe planlarinin tam göbeginde yer alan emekli bir Albay’in uyari ve itiraflarla dolu mektubu ilk kez bu kitapta ortaya çikiyor.
Tayyar’a göre darbe planlari ve askerin içinde olup bitenler ile gelisen derin devlet ve çetelesme faaliyetleri konusunda Emniyet kanaliyla bilgilenen Basbakan Erdogan ve yetkililer, bu son mektupla olayin vahametini daha net görmeye basladi. Tayyar’in kitabinda Sarikiz’in Mektubu basligiyla duyurdugu mektup söyle basliyor: “Özellikle son dönemde Türkiye Cumhuriyeti 59. hükümet üyeleri ve icraatlari aleyhinde yürütülen ‘psikolojik harekât’ kapsaminda sistematik bir biçimde yipratici ve yikici çalismalar baslatilmaktadir. Bu faaliyetler, çekirdek kadrosunu bir kisim TSK mensubunun olusturdugu, emekli askeri personel ile bazi sivil sahislari da kapsayan ve etki alanlari oldukça genis organizasyon tarafindan yapilmaktadir.” Isim konmadan Ergenekon’un tarifi yapiliyor ve devaminda Türkiye’de yürütülen kapsamli psikolojik harekât anlatiliyor: “Kitle iletisim araçlarini etkin kullanarak, hükümet üyelerini kamuoyunda küçük düsürerek, inanirlik ve güvenirliklerini zedeleyecek tarzda dogrulugu ispatlanmamis haberleri yaymaktir. Bu sayede ülkede kriz ortami olusturarak, mevcut rejim için öncelikli tehdit kabul ettikleri ve irticanin temsilcisi olarak gördükleri AKP hükümetini etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadirlar.”
Kitapta bu hareketin içinde olan emekli bir subayin, operasyonun adinin ‘Sarikiz’ oldugunu ve kendisinin pismanlik duydugunu belirten su cümleler naklediliyor: “Baslica görevi Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak ve kollamak olan TSK gibi; ülkenin ve onun timsali olan bir kurumun mensubu olmakla gurur duyuyorum. Yetistirilme tarzim ve aldigim egitim geregi anti-laik olusumlarin zararliligina ve ülkemizi geri götürecegine inanmaktayim. Bu nedenle yukarida bahsettigim illegal organizasyon tarafindan sahsima yapilan görev teklifini seve seve kabul ettim. (…) Bugüne kadar süreç içinde yürütülen psikolojik harekât çerçevesinde planlanan görevlerde aktif olarak yer aldim. Söz konusu psikolojik harekât eylem planlarinda, AKP hükümetine karsi düzenlenen operasyonun adi ‘Sarikiz’ olarak belirlenmisti. Plana göre öncelikle AKP’nin önde gelen isimleri hakkinda kapsamli bir fisleme çalismasi yapildi. Maddi çikar amaçli çetelerin yasa disi faaliyetlerine göz yumularak; fisleme çalismalari esnasinda kendilerinden azamî derecede istifade edildi. Sonuçta tescil edilen çeteler sayesinde yipranan TSK oldu.”
Medyaya ve çetelere biçilen rolleri de dile getiren iki sayfalik mektubun belki de en ilginç bölümü psikolojik harekâtin örneklerinin verildigi satirlar: “Rektörle görüsülerek ögrencilerin hükümet aleyhinde eylemlerde bulunulmasina çalisildi. Bu kapsamda basina yansiyan 10 Eylül 2003 tarihindeki Kara Kuvvetleri Komutani Orgeneral Aytaç Yalman ile rektörlerin yaptigi görüsmeler haricinde yapilan gizli görüsmelerle de 2 Mart 2005 ve 27 Subat 2006 tarihlerinde Ankara Üniversitesi’nde Milli Egitim Bakani Hüseyin Çelik’in maruz kaldigi durum ile benzeri hadiselerin temelleri atildi. (…) Laik rejimi koruma adina yaptigimiz ifade edilen bu operasyonun aslinda bazi saibeli kisilerin önünü açma ve TSK içindeki bir grubun menfaatleri dogrultusunda yaptiklari bir harekât oldugunu, dolayisiyla TSK’ya ve Cumhuriyetimize zarar verdigini ögrenmis olmam beni hayal kirikligina ugratti. Bu nedenle birçok konuda ayni görüsleri paylasmasak bile sizi bahse konu organizasyon hakkinda bilgilendirmek zorunlulugunu ve mecburiyetini kendimde hissediyorum. (…) Kemal Unakitan ile ilgili yolsuzluk iddialarinin basin yayin organlarinda sikça yer alarak, gündemin ilk siralarinda tutulmasi, Bülent Arinç, Ali Babacan, Hüseyin Çelik gibi isimlerle ilgili sansasyonel haber ve bilgi üretilerek hükümetin yanlis politika ve eylemler içinde oldugu izlenimi verilmeye çalisilmaktadir. Turan Çömez gibi isimlerden faydalanilarak AKP içinde ikilik varmis havasindan bahsedilerek, bu sayede sözde yolsuzluklar, kadrolasma, tarikat baglantilari, ihalelere fesat karistirma gibi haberlerle vatandaslarin kafasinda AKP yönetimine karsi soru isaretleri olusmasi saglanmistir.”
Kitapta yer alan mektuba göre hedefteki isimler sadece bakanlar degildir. En büyük hedef Basbakan Erdogan’dir. Emekli subayin iddiasina göre Erdogan, Yildirim Akbulut gibi toplumda küçük düsürülecek ve zamanla tasfiye edilecekti: “Bununla ilgili, mesela, Yildirim Akbulut, halkin gözünde küçük düsürülerek güvenirligini yitirdiyse, bugün de ayni senaryo benzer sekilde islenmekte; Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in oldukça masum gözüken karikatürlerle toplum önündeki imaji zedelenmeye çalisilmaktadir. Recep Tayyip Erdogan’in Merkez Bankasi atamalari hakkinda 19 Mart 2006 tarihinde yaptigi, ‘Bir zamanlar zenci, beyaz ayrimi yapanlar lanetle aniliyorsa, onlar da (basörtüsü ile ilgili) tarih önünde lanetle anilacak.’ açiklamasina binaen, 23 Mart 2006 tarihli Tempo Dergisi’nin kapagina konu olan Türkiye’nin Zencileri baslikli resim bu hususta yapilan çalismalardan birisidir.”
Emekli subay alinacak tedbirleri de siralayip mektubunu üç maddelik çözüm reçetesiyle bitiriyor.
Sarikizin Mektubu isimli bölümde Sarikiz ve Ayisigi diye isimlendirilen iki ciddi darbe plani olduguna yer verilirken darbeye Genel Kurmay Baskani Hilmi Özkök’ün karsi çikmasiyla frenlendigi, Agustos 2004’te bu projenin önemli mimarlari arasinda görülen Aytaç Yalman ve Sener Eruygur emekliye ayrilmasiyla planin kesintiye ugradigi, bir yil sonra da dönemin Deniz Kuvvetleri Komutani Özden Örnek ile Hava Kuvvetleri Komutani Ibrahim Firtina’nin emekli olmasiyla yapinin tümüyle degistigi, sonuç olarak da bu girisimin neticesiz kaldigi anlatilmaktadir.
Tayyar’a göre Sarikiz’in mektubuyla baslayan yeni süreç, 2007’de Özden Örnek’in bilgisayarinda yer aldigi ileri sürülen darbe günlüklerinin Nokta Dergisi tarafindan yayimlanmasiyla daha da netlesti. Ortaya çikan iliskiler agindan öyle anlasiliyor ki, darbe planlarini hayata geçiremeyen çevreler Ergenekon ismiyle kendine yepyeni bir strateji çizdimistir.
Tayyar, Ergenekon yapilanmasini daha çok faili meçhul cinayetlerle ön plana çikan, siyasi iktidari devirmeyi, darbeler yapmayi planlayan, kendilerine göre yüksek hedefleri olan illegal bir yapi olarak görmektedir. Söz konusu yapilanmanin 60'a yakin hücre tipi yapilardan olustugu ve Susurluk skandalindan sonra sessizlige bürünen çetelerin özellikle 2005 yilindan itibaren yeniden hortladigi, hemen her illegal olayin faillerinin Ergenekon yapilanmasi içerisine faaliyet yürüten bir hücresinin gerçeklestirdigi kanaatindedir. Olaylar ayri ayri degerlendirildiginde görüntünün flu olacagini, ancak fotografin tamamini net bir sekilde görebilmek için pazilin parçalarini yerli yerine oturtmak gerektigini öne sürmektedir.
Bir emekli subayin ‘Sarikiz’ darbe planiyla ilgili basbakanliga gönderdigi ihbar mektubuyla baslayan kitapta, bilmecenin parçalari olarak degerlendirilen çete faaliyetleri incelendikten sonra ortaya çikan fotografin tarifi yapiliyor.
Bu fotografa Tayyar, ‘Ergenekon’ adini veriyor. Ergenekon’u çok derin ve merkezi yapilanma olarak degerlendiren Tayyar son on yilda giderek artan, özellikle son üç yilda yogunlasan çete faaliyetlerinde Ergenekon’un dogrudan veya dolayli katkilarina dikkat çekiyor.
Simdi yazar tarafindan bilmecenin parçalari olarak degerlendirilen çete faaliyetini birer paragraf ile özetlemeye çalisalim
Samil Tayyar 2005 yilinda Semdinli'de eski PKK'li Seferi Yilmaz'in kitapevinin PKK itirafçisi Veysel Ates tarafindan bombalandigi olayi ele alarak TBMM Semdinli Komisyonu'nun tespitlerine göre; 2005 yili içinde Hakkâri ve ilçelerinde 22 olayin meydana geldigine vurgu yapmaktadir. Söz konusu olaylarla ilgili örnekler sunarak olaylarin süphe uyandiran ve kendisine garip gelen yönlerine dikkat çekmis, Semdinli davasiyla yakindan veya uzaktan ilgisi olan kamu görevlilerinin (hakim, savci, kaymakam vs.) bir nevi cezalandirildiklarini ifade ederek ne tür yaptirimlara maruz kaldiklarini tek tek açiklamistir.
Kitapta 5 Subat 2006 günü silahli saldiri sonucunda hayatini kaybeden Rahip Santoro'yu öldüren lise ögrencisi, 16 yasindaki O.A'nin yakalanmasindan sonra, medyaya yansiyan ilk haberlerde, bu silahli eylem "tarikat cinayeti" gibi sunuldugunu ancak arkasinda yine Ergenekon yapilanmasinin bir hücresinin olabilecegi, söz konusu failin azmettirilmis olabilecegi süphesine yer verilerek olayin aydinlatilamadigina deyinilmistir.
Santoro cinayetinden hemen sonra 18 Subat 2006 günü Küre Operasyonu ile VIP konuklarin görüntüleri videoya çekerek santaj yapan sauna çetesinden bahseden yazar bu çetenin de Ergenekon’un bir hücresi oldugu kanaatindedir.
Yazar; Cumhuriyet gazetesine atilan el bombalarinin, dinci örgütlenmeyi belgeleriyle ortaya koyan ve anti-emperyalist çizgideki sahislar tarafindan gerçeklestirdigi seklinde yansitan Cumhuriyet gazetesinin olayi sürekli gündemde tuttugunu ancak olayin aydinlanmasindan sonra faillerin Ergenekon yapilanmasi ile irtibatli oldugunu, Danistay saldirisi faili Alparslan Arslan tarafindan gerçeklestirilmis olmasi ve Arslan’in Ergenekon yapilanmasi ile baglantilarinin ortaya çikmasiyla hiç gündeme gelmedigini ve böylece bir oyun oynandigini ifade etmektedir.
Vatansever Kuvvetler Güç Birligi Dernegi (VKGB)’nin faaliyetlerine deginen yazar Ergenekon yapilanmasi ile dernegin irtibatlarini ortaya koymustur.
Yazar, bir ihbar üzerine Ankara Eryaman’da cephaneligi andiran birçok askeri mühimmatin ele geçirildigi operasyona da deginmistir. Kitapta Atabeyler çetesinin lideri olarak görünen Yüzbasi Murat Eren’in askeri savciliktaki ifadesini iki gün sonra adli savcilikta ifade verirken reddetmesine vurgu yapilarak birbirinden tamamen farkli her iki ifadeyede yer verilmistir. Atabeyler de Sauna gibi devlet içindeki birbiriyle baglantili hücre tipi yapilanma olarak degerlendirilmistir.
Diyarbakir ilindeki patlamayi yakin tarihteki faili meçhul en büyük eylem olarak gören yazar bu saldiriyla, Diyarbakir'da halki galeyana getirerek iç çatisma körüklenmek istenmistir yorumunu yapmakta ve Böyle bir amaca, sadece PKK degil terörden beslenen baska güçlerin de yöneldigini ifade etmektedir. Saldiriyi Ankara ve Istanbul gibi büyük sehirlerdeki çete organizasyonlari ile baglantili bir eylem olarak degerlendirmektedir.
Yazara göre; Ergenekon sorusturmasi kapsaminda yer almasi gereken bir baska olay ise, o dönemde üzerinde pek durulmayan Necip Hablemitoglu cinayetidir.
Maliye’deki gizli hesaplara girerek yapilan sorgulamalari bir çete organizasyonu olarak gören yazar belki de bir tesadüf sonucu ortaya çikan bu olayin birçok oyunu bozdugunu, çünkü organize suç örgütlerini sadece kanli eylemleriyle ele almanin ve degerlendirmenin eksik kalacagini ifade ederek Maliye'deki bu "Temiz Eller" operasyonu, Semdinli, Diyarbakir, Santoro, Atabeyler ve Sauna gibi büyük fotografin parçasi olarak görülmesi gerektigi görüsündedir.
Hrant Dink cinayetini, Türkiye'nin istikrari ve bütünlügüne yönelik provokatif amaçli eylem olarak gören yazar cinayetin sorusturuldugu süreç içerisinde ortaya çikan tablo, devlet içindeki yasa disi olusumlarin kirli iliskilerini ortaya koydugunu ve çuvalladiklarini beyan etmektedir.
Kitapta Hiristiyanlikla ilgili kitaplar yayinlayan Zirve Yayincilik'i Emre Günaydin’in liderliginde bir grubun baskin yaparak burada görev yapan Alman üç kisiyi sandalyeye domuz bagiyla baglayip bogazlarini kestigi olaya da yer verilmistir. Olayin faillerinin ifadeleri detayli olarak anlatilarak çeliskilere dikkat çekilmis ve olayin arkasindaki azmettiricilerin ortaya çikarilmasi bilerek örtbas edildigi veya ihmaller sonucu aydinlatilamadigina vurgu yapilmistir. Cinayetlerin Cumhurbaskanligi seçimleri arifesinde gerçeklestirilmis olmasi manidar karsilanmaktadir.
Yazara göre; 12 Haziran 2007 günü Ümraniye’de ki bir gecekonduya yapilan baskinda emekli astsubay Oktay Yildirim'in parmak izlerinin bulundugu 27 el bombasi ele geçirilmesi son 5 yildaki tüm karanlik iliskileri desifre edecek çok özel bilgilerin yolunu açti. Ayrica Dogus Factoring isimli sirketin ortaklari ve çalisanlari birçok kirli iliskiler içerisinde yer almaktaydilar. Söz konusu sirket ve el bombalarinin incelenmesi sonucunda Ergenekon yapilanmasi içerisinde faaliyet gösteren birçok kisinin irtibat ve iliskilerinin ortaya çikmasi saglandi. Ergenekon yapilanmasinin maddi kaynak için gelir getirebilecek her isi, hiçbir millî, manevî, ahlakî degeri hesaba katmaksizin, kullanabildigini, dava dosyalarinda üç hususun öne çiktigini: Uyusturucu, tahsilat, tehdit, santaj vs. çek senet tahsilatlarini “factoring” sirketleri üzerinden yasal kilifa büründürülerek yapildigini beyan eden yazar bunun en bariz örnegi olarak da Dogus Factoring isimli sirket veriliyor. Yazara göre; Sirketi kuran uyusturucu kaçakçisi Ertugrul Yilmaz 2003’te PKK görüntüsüyle Almanya’da infaz edildi. Daha önce Ankara’da Banker Bako denen adami öldürmekten araniyordu. O da Almanya’ya kaçti. Istanbul istihbaratinin Ümraniye sorusturmasina da eklenmis çok önemli bir notu var. Bu notta, factoring sirketinin yönetim kurulu baskani Muzaffer Gökçimen sirketin Ertugrul Yilmaz’in paralariyla kuruldugunu itiraf ediyor. Ortaklarin arasinda baslangiçta Muzaffer Tekin yok. Iki sene sonra ortaklari degisiyor, baglantili sirketler kuruluyor. Muzaffer Tekin giriyor. Ve bir bakiyorsunuz bu sirketin avukati Danistay cinayetinden mahkûm olan Avukat Alparslan Arslan! Böyle baglantilar var. Zaman zaman kendilerini ele veriyorlar.
Tayyar, 11 Eylül 2007 günü Ankara Sihhiye'deki Kurtulus Kapali Otoparki'nda bir minibüsün içinde 600 kilogram Potasyum Nitrat patlayici etkisiz hale getirilen olayla ilgili olarak da bir yerlerden hükümete mesaj verilmis olabilecegi kanaatindedir.
22 Ocak 2008 günü Istanbul, Adana, Izmir, Düzce ve Malatya'da es zamanli olarak 43 adrese baskin düzenlenerek 35 süphelinin gözaltina alindigi operasyon ile ilgili olarak yazar Ümraniye sorusturmasi kapsaminda dördüncü ama "Ergenekon" adinda en güçlü adim atildigi degerlendirmesini yapmaktadir. Yazar, Ergenekon Operasyonunu, Ümraniye sorusturmasinin devami olarak ortaya çikmis gibi gözükse de son bes yildaki tüm çete organizasyonlarinda elde edilen ipuçlarinin kuyumcu titizligiyle islenerek olusturuldugunu, çünkü bu merkezi yapinin sifreleri; bombali Cumhuriyet eylemi, Danistay baskini, Malatya katliami, Hrant Dink cinayetinde ve nice sokak eylemlerinde göze çarptigini ifade ederek söz konusu operasyonu son bes yilin "altin vurusu" olarak görmektedir. Ergenekon'un hâlâ gizliligini büyük ölçüde korudugu görüsündedir. Bir numaranin Sadece "orgeneral’ rütbesinde emekli biri oldugunu söylemekle yetinen yazar, "2" numarayla ilgili tahminini ise "D.S" rumuzlu emekli bir pasa olarak ifade etmektedir.
13 askerimizin sehit oldugu ve 8 askerimizin kaçirildigi Daglica baskinina da deyinen yazar olayda sirali amirlerin ihmalinin bulunduguna dikkat çekmektedir. Asker içerisinde PKK’ya yardim ve yataklik edenlerin oldugu gibi basta Amerika olmak üzere birçok ülkenin PKK’ya destek verdigi görüsünü savunmaktadir. Olayla ilgili olarak birçok çeliski ve soru isaretlerinin bulundugunu ifade etmektedir.
Kitapta MIT'in yani sira Jandarma Istihbarat Teskilati, Emniyet ile Genelkurmay Istihbarat ve Özel Kuvvetler istihbarat ve operasyonel güce sahip olmasinin bir güç dengesi kurdugundan bahsedilerek bu kurumlar arasindaki güç dengesinin sivil iktidarin elini güçlendirdigine vurgu yapilmistir.
Kitapta son olarak da içeriginde darbe planlarinin yapildigi telefon görüslerine yer verilmistir.
*******Kitabi kisaca özetlemek gerekirse; AK Parti’nin iktidara yürüdügü süreçte ve iktidar olduktan sonra 2002-2007 yillari arasindaki derin yapilanmalar mercek altina alarak bu tarihler arasindaki tüm illegal yapilari aktarmaya çalisilmistir. AK Parti’yi hazmedemeyenler ve AK Parti ile birlikte hizlandirilan AB sürecinden rahatsiz olan çevrelerin özellikle 2003-2004 yillarinda bir darbe senaryosuyla bu süreci kesintiye ugratmak için girismis olduklari illegal yapilar ve faaliyetler akici bir üslupla ele alinmistir.