Geçmisten günümüze kadar olan süreçte insanoglunun karsilastigi
tek gerçek
ölümdür.
Bu gerçekle
bir gün
yüzlesecek olan her topluluk, ölüme
farkli
bir bakis açisi getirmis ve toplum hayatina bu dogrultuda yön vermistir.
Islam dininin kabul edilmesinden önce
de ölüm
sonrasi
hayatin
var oldugu inancina sahip olan Türklerin, öldükten sonra sevdikleri esyalariyla birlikte gömülmeleri ve mezar baslarina balbal adi verilen taslari dikmeleri ölüm sonrasi hayata verdikleri önemi göstermektedir.
Türk edebiyatinda da Göktürk ve Uygurlar zamaninda, edebi eserlerde ölüme
kutsal bir deger atfedilmis olup bu dünyanin kötülügü
üzerinde durulmustur.
Islamiyet’in kabulünden sonra da yine ölümü çok güzel sekilde ifade eden siirler kaleme alinmistir.
Ahmet
Refik’e ait yazilardan olusan bu kitap, sultanlarin, krallarin ve meshur kisilerin ölüm anlarinda neler yasadiklarini ve bu kisilerin nasil öldüklerini anlatmaktadir. “Osmanli Sarayinda
Yas”, “Osmanli Sarayinda Ölüm”, “Pasalarin Ölümü” ve “Meshurlarin Ölümü” basliklarini
tasiyan
dört
ana bölümden
olusan kitabin anlatimindayazarin o dönemki Osmanli aleyhtarligi
havasindan
etkilendigi ve yazilarinda
da bu durumu isledigi görülür.
OSMANLI
SARAYINDA YAS
Osmanli
Devleti’nde, lalalar, sehzadeler ile birlikte
sancaga giderler.Hem din, hem askerlik, hem de siyaset ögrenir böylece devlet yönetiminde tecrübe kazanirlar. Bu usul
Üçüncü Murat devriyle yerini kafes usulüne birakir ve sehzadeler sarayda yetistirilmeye baslanir. Padisah vefat ettiginde, devlet yönetimine yakin olan sehzadeye hemen haber
verilir,bu esnada padisahin ölümü gizli tutulur. Padisah, tahta çiktiginda taht kavgalarini
önlemek için diger kardeslerini verdigi emirle bogdurur. Bunlardan en dikkat çekici olani ise Üçüncü
Mehmet’in tahta çikisidir. Bir emirle 19 erkek
kardesini bogdurtmustur...
Ölen padisahin cenaze merasimi
Topkapi Sarayi’nda yapilir.
Ölen padisahin yerine geçen padisah cenaze merasimine katilmaz. Ölen, kardesi de babasi da olsa yine bu
merasimlerde yer almaz. Eger padisah Istanbul disinda ya da Topkapi Sarayi disinda ölmüsse, Topkapi Sarayi’na
getirilir. Burada merasim düzenlendikten sonra türbelerine gömülür. Kurulus dönemindeki alti padisahin türbesi Bursa’da, diger yirmi dokuz padisahin türbeleri ise Istanbul’dadir. Yalniz son padisah Altinci Mehmet Vahdettin, San
Remo kentinde vefat eder. Cenazesi Sam’a getirilir ve Sultan
Selim Camisi’nin avlusuna defnedilir.
OSMANLI
SARAYINDA ÖLÜM
Osmanli Sarayi’nda ölümler; iktidar mücadelesi,
taht kavgalari ve hassas saray dengeleri sebebiyle hayli fazladir.Önem arz edenlere
yer verecek olursak; SehzadeYavuz Sultan
Selim Trabzon’da valilik yaparken Bayezid Osmanli tahtinda oturur. Bayezid üç oglundan ortanca olan Ahmet Sultan’i çok sever ve tahtini ona
birakmak ister. Ancak Yavuz buna müsaade etmez ve Yeniçerilerin destegi ile babasini tahttan indirir. Tahttan inen padisah Topkapi Sarayi’ndan Eski Saray’a gönderilir. Bu duruma
üzülen Bayezid, Dimetoka’ya yerlesmek isteyince Yavuz
babasinin bu istegini kirmaz. Yola çikildiginda Bayezid heyette
bulunan hekiminden kuvvet hapi ister ve ardindan banyo gereksinimi duyar. Banyoda zangir zangir titreyen Bayezid’in
tüm tüyleri dökülür ve bu durumun Yavuz’un isi oldugunu söyleyerek vefat eder.
Yavuz
ise babasini tahttan indirdikten sonra seferlere çikar, sekiz yillik saltanat
süresinde birçok yer fetheder. Misir’i alir ve halifelik makami da Osmanli’ya
geçer. Kilici keskin, saltanati kisa olan Yavuz Sultan Selim sirpençeye tutulur. Hekimler bu haline çare bulamaz ve
vefat eder.
Yerine
geçen oglu Kanuni’de kirk alti yillik saltanatinda pek parlak
zaferlere imza atar. Ömrünün sonlarina dogru hasta olmasina ragmen on üçüncüve son seferi olan Zigetvar Seferi’ne çikar ve
rahatsizlanir. Rahatsizligi
artan Kanuni kale alinamadan 73 yasinda
vefat eder. Ancak düsmanin
ve Yeniçerilerin bu durumu ögrenmesi vahim durumlar doguracagindan
dolayi ölümü vezirlerden bile gizlenir.
Saray hayati içerisinde kendini zevke, eglenceye veren padisahlar da vardir. Üçüncü Murat da bunlardan
biridir. Üçüncü Murat bu zevk-ü sefa içerisinde iken devletin her kademesinde
rüsvet is görür. Kendisi de hediyelerden hoslanir ve kendisine hediye getirene istedigini verir. Bu dönemde devletin
temelinde çöküsler baslar. Böyle bir hayat içerisinde yirmi bir yil saltanat süren Üçüncü Murat hastalanir ve hekimler derdine
çare bulamaz. Hastaligi günden güne artar ve Sinan Pasa Köskü’nde vefat eder.
Dördüncü Murat tahta çiktiginda isyanlar devam eder. Bu isyanlar
neticesinde sadrazamini ve çok sevdigi Musa Çelebi’yi isyancilar öldürür. Isyanlari bastirir ve devlet yönetimindeki
kabiliyetiyle ordu ve saray içerisindeki asileri temizler. Daha sonra Bagdat Seferi’ne çikar. Sefer dönüsünde yakalandigi illet hastaligindan dolayi vefat eder.
Genç
Osman dönemine gelindiginde yapilan bazi icraatlar Yeniçeriler, ulema ve halk arasinda hosnutsuzluga yol açar. Genç Osman hacca gidecegini söyleyip Rumeli’ye geçer, Rumeli’den Anadolu’ya geçerek
bir ordu hazirlayip Yeniçerileri ortadan kaldirmak ister. Bunu ögrenen Yeniçeriler isyan çikarir ve saraya dayanir.
Genç Osman’i yaninda Sadrazam Hüseyin Pasa ile birlikte disari çikarirlar. Basina gelecegi felaketi anlayan Hüseyin Pasa kaçmaya yeltense de arkasindan yetisen Yeniçeriler kafasini keserler. Genç Osman
isyancilarin elinde yalniz kalir. Orta Cami’ye götürülen Genç Osman’i orada bogmak isterler ancak agalar camide cinayet islenmesine riza göstermezler. Yedikule zindanlarina götürülen Genç
Osman’i burada katlederler.
Bazi
dönemlerde Osmanli Sarayi’nda kadinlar etkili olur. Bunlar arasinda Kösem
Sultan, bir dönem devlet yönetimini eline alir ve birçok padisahtan daha çok iktidarda kalir.Sultan Ibrahim’in katli yönetimde etkili olan Kösem Sultan’in
elinden olur. Tahttan Indirilen Sultan Ibrahim kapatildigi odada 10 gün kalir. Bu süre zarfi içerisinde feryatlari yakinindan geçenler tarafindan isitilir. Bir süre sonra bu feryatlardan saray halki etkilenmeye baslar. Sultan Ibrahim’i tahta çikarmak isteyenlerin sayisi artinca Kösem Sultan’in verdigi emirle bogdurulur. Daha sonra torunu Dördüncü Mehmet’i zehirlemek için yaptigi
plan, sarayda yönetimi elinde tutmak isteyen Kösem
Sultan’in sonu olur. Valide Turhan Sultan yapilan bu plani Meleki Kalfa
sayesinde ögrenir ve
derhal harekete geçer. Kösem
Sultan odasinda ona destek veren Yeniçeri agalarini beklerken, kapida Turhan Sultan’in adamlarini
görür, can havliyle kaçmaga çalisir ancak saklandigi dolapta bulunur ve bogularak öldürülür.
Meleki Kalfa’nin da saray
yönetiminde etkinligi, Kösem Sultan’in torunu
Dördüncü Mehmet’i zehirlemek için yaptigi plani Turhan Sultan’a haber vermesiyle artar.Ancak Meleki Kalfa, sarayda
rüsvetle is görür hale gelip rüsvet araci olarak
kullanilir. Bu kötü yönetim ve devletin her kademesinde rüsvetle is görülmesi halki isyan ettirir. Halk bu
zulme sebep olanlarin cezalandirilmasini ister. Bunlar arasinda Meleki Kalfa da yer alir. Meleki Kalfa bu durumu ögrenince her ne kadar
kaçmaya çalissa da Yeniçeriler tarafindan bulunur ve çinar agacina asilir.
Osmanli’da bazi padisahlar ise ölmedigi halde öldü sanilarak ölüme terk edilir. Bunlardan
biri olan ve devletin bati tarzi islahatlarinda etkili bir yönetim biçimi izleyen
Birinci Mahmut yirmi dört yil saltanatta kalir. Komutanlari ve basarili devlet adamlari sayesinde parlak zaferler kazanir. Cuma selamligindan dönerken at sirtinda fenalasir ve vefat etti sanilir.
Gerekli törenin ardindan gömülen Birinci Mahmut’un türbesinde Kuran okumak
üzere bir türbedar görevlendirilir. Türbedar mezardan boguk boguk sesler isitince dogru saraya kosar ve haber verir. Yerine geçen padisah ise türbedari zindana attirir. Ve Birinci Mahmut agir hasta iken gömüldügü mezarinda aci bir sekilde hayata gözlerini yumar.
Bu sekilde can veren diger padisah ise Mogol Devleti’nin hakani Timur’dur. Üç karisi olan Timur’un üçüncü olan
karisi genç ve güzeldir. Timur da bu üç karisindan en çok genç ve güzel olana
gönlünü verir. Bu durum da ilk karisinin kiskançligina sebep olur.Timur seferde
iken genç ve güzel olan karisi sarayda genç ve yakisikli bir beye gönlünü kaptirir. Sarayda gizli gizli bulusurlar ve birbirlerine ask mektubu yazarlar. Bu ask mektuplarini genç kadin da odasinda saklar. Ancak Hakan’in ilk karisi bu
durumu sezer ve genç kadini takip eder. Ve olan biten her seyi ögrenir: Timur geldiginde de bu durumu hemen ona
iletir. Mektuplari da odasinda bulabilecegini söyler. Timur, ilk karisinin
kiskançliktan ötürü böyle seyler söyledigini düsünse de odaya bakar, ask mektuplari ve hediyeleri bulur. Genç ve güzel karisi ayaklarina kapanir ama fayda etmez. Hemen
kellesini vurdurur. Timur’un asil hedefi
ise genç karisinin asigini bulup agir iskenceler altinda öldürmektir. Ancak genç karisinin asigi ise bu durumu sezip kaçar
ve Timur’a isyan eden beylerle birlesir. Timur ise kahrindan hastalanip yataklara
düser ve kisa bir zaman sonrada öldü diye kendi yaptirdigi türbesine gömülür. Timur’un o gece mezarindan korkunç sesler duyulur.
Türbedar bu durumu ilettiginde ulemalar, Hakan’in çok
masumu katlettigini,bu durumun sehirleri yakip yikmasindan, insanlari esir etmesinden
kaynaklandigini ifade ederler. Günahlarinin affi için sadakalar verilir ve
esirler azat edilir. Bir süre sonra da ses kesilir. Timur da feci sekilde mezarinda can verir.
Osmanli Devleti’nde padisah kizlari genellikle vezirlerle evlendirilir. Üçüncü Ahmet’in çok sevdigi kizi Fatma Sultan da Sadrazam Ali Pasa ile evlidir. Ancak Sadrazam Ali Pasa Avusturya Seferi’nde sehit düser. Bu durum on iki yasindaki Fatma Sultan’i derinden etkiler. Padisah, kizini yine vezir olan Ibrahim Pasa’ya verir. Padisah Fatma Sultan’i evlendirdiginde Fatma Sultan on dört, Ibrahim Pasa elli yasindadir. Ibrahim Pasa’nin yetiskin evlatlari, hatta damadi bile vardir. Bu dönem Lale Devri’nde sulh
içerisinde yasandigi sarayda sefa sürüldügü bir dönemdir. Bu
durum saray halkini da Fatma Sultan’i da çok hosnut kilar. Ancak bu yasam tarzi Patrona Halil Isyani’ni hazirlar. Istanbul’da büyük bir isyan baslar. Ibrahim Pasa öldürülerek cesedi
günlerce sokaklarda sürüklenir. Fatma Sultan ise Eski Saray’a gönderilir.
Burada büyük istiraplar çeken Fatma Sultan derin üzüntüler içerisinde vefat
eder.
Otuz
üç sene Osmanli tahtinda oturan Ikinci Abdülhamid ise yakalandigi
zatürrenin ilerlemesi sonucu vefat eder.Son nefesine kadar kendini
kaybetmeyenSultan Abdülhamid vasiyetini de bildirir. Ve bir sabah namazi
sonrasinda belinin terledigi söyleyen karisina “ecel terleridir kadin”
diyerek yanit verir. Beylerbeyi Sarayi’nda dünyaya gözlerini kapatan Sultan Ikinci Abdülhamid, Topkapi Sarayi’na getirilir. Sehzadeler, agalar ve devlet erkâni,Kâbe örtüsü ile örtülü Na’sin
önünde
hazir
bekler. Sokaklar halktan görülmez, pencereler, damlar hep insanlarla dolup tasar. Tabut, tekbirler ve naatlarla ilerler ve Allah
Allah sesleri ile türbe kapisindan içeri girilir ve Sultan Abdulhamid Han’in
na’si
bu sekilde defnedilir.
PASALARIN ÖLÜMÜ
Osmanli
devlet yönetiminde padisahtan
sonra, sadrazam ve pasalar
gelir. Kitabimizin üçüncü bölümünde de Pasalarin ölümüne deginilir. Ilk olarak Ibsir’e yer verecek olursak; Enderun’da egitim alan Ibsir, önce Anadolu’da en mühim yerlerde valilik yapar. Valilik yaptigi dönemde
Anadolu’da halka zulmeder, nice canlar yakar. Daha sonra sadrazam olan Ibsir sarayda da bu zulmüne devam eder. Bu zulmü durdurmak için Kara Murat
Pasa taraftar bulur ve isyan eder. Ibsir’in katli için saraydan emir verildiginde de Ibsir bogulur ve
kellesi ustura ile kesilerek isyan eden sipahilere gönderilir.
Tarhuncu
Ahmet Pasa ise, Osmanli Sarayi’nda sadrazam oldugunda maliyeyi düzeltmek ister. Maliyeyi düzeltmek
için çalisir ancak basarili olamaz. Bu dönemde kendisine rakip olarak gördügü
Dervis Pasa’yi
yönetimden
uzaklastirmak için plan yapar ve bu plan da sonu olur. Bu plani ögrenen Dervis Pasa çocuk yasta tahta çikan Dördüncü Mehmet’i kandirip Tarhuncu Ahmet Pasa’nin bogdurulmasini saglar.
Tarhuncu
Ahmet Pasa’dan önce devletin maliyesini düzeltmeyi düsünen
diger sadrazam da Kara Mustafa Pasa’dir. Kara Mustafa Pasa, Sultan Ibrahim döneminde, devletin harcamalari
ile giderini esitler. Ancak
Osmanli
siyasetinde hassas siyasi dengeler her dönem önem arz etmistir. Bunun neticesi olarak rakiplerinden bir türlü
kurtulamayan Kara Mustafa Pasa’nin, padisahin
emriyle kellesi vurdurulur.
Bir
diger pasa Merzifonlu Kara Mustafa Pasa, san ve söhrete düskündür. Bu sevdasi yüzünden de Viyana Seferi’ni
düzenler. Arzusu daha fazla söhret sahibi olmaktir.
Ancak bu seferde basarili
olamaz. Düsmani çok olan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Pasa’nin Belgrad’da iken padisahin fermaniyla mührü elinden alinir ve kellesi vurulur.
Seyhülislam Yahya Efendi’nin destegi ile sadaret makamina çikan Bosnak Hüsrev Pasa ise yeniçerilikten yetismedir. Merhametsiz ve gözü
kara olan Hüsrev Pasa Anadolu’da çikan isyanlari kanli bir sekilde bastirir. Istanbul’a döndügünde
Iran Seferi ortaya çikar ve Hüseyin Pasa ordunun basinda
serdar olarak sefere katilir. Iran Seferi’nde basarili
sonuç
alinamayinca
Dördüncü Murat’in verdigi
emirle bogdurulur.
Osmanli
sadaret makaminda en kötü yönetimlerden biri olan Hezerpare rüsvetçi, faziletsiz bir adamdir.
Yeniçeriler,
bu yönetimden
hosnut degildir. Sultan Ibrahim’i tahttan indiripHezarpare’yi öldürmek isterler.
Hezarpare cellat tarafindan bogularak öldürülür ve eti para ile satilir. Hezarpare denilmesinin
sebebi de etinin satilmasindan kaynaklanir.
Bir
baska pasanin ölümüne deginecek olursak Hekimbasi
Emir Çelebi,
sanatinda bilgili olan, sohbeti dinlenilen padisah tarafindan her gün huzura davet edilen bir kisidir. Bir gün Dördüncü Murat tütün ve afyon içmeyi
yasaklar. Ancak Emir Pasa
gizliden gizliye afyon içmeye devam eder. Sarayda Hekimbasi’ni sevmeyenler afyonu kimden aldigini
ve nerde sakladigini
görürler
ve padisaha bu durumu iletirler. Hekimbasi,
bir gün
padisahin huzurunda iken padisah Hekimbasi’nin
sakladigi
yerde afyonu bulur. Padisah
afyonu sordugunda cevaben zarari
gitmis bir afyondur diye yanit
alir. Buna binaen padisahyut
da görelim deyince Emir Çelebi çaresiz ölümü kendi elleriyle yutmus olur.
Sadrazam
Mithat Pasa’nin
ölümü
de Sultan Ikinci Abdülhamid
döneminde olur. Sultan, Sadrazam Mithat Pasa ve on kisiyi mahkemeye verir. Mahkemeye vermesinin nedeni de
bu kisilerin Abdülaziz’i tahttan indirmesi ve tahttan indirdikten sonra
katletmesidir. Mahkeme idam karari verince Sadrazam Mithat Pasa, Taif Kalesi’nde bogdurulur.
MESHURLARIN ÖLÜMÜ
Kitabimizin
son bölümünde ise meshur
kisilerin ölümü anlatilir. Meshurlarin yasamlari kadar, ölümleri de dikkat çekicidir. Nil Perisi olarak tarih sayfalarinda
yerini alan kisi Kleopatra’dir.
Onun güzelligi tarih
kitaplarinda
sayfalarca anlatilir. Hayretle dile getirilir. Otuz dokuz sene gönüllerde
taht kuran Nil Perisi her gece yeni bir aska yelken açar. Sabah uyandiginda
da asigina
kendi elleriyle bir bardak zehir ikram eder. Güzelligini siyasette de kullanir.
Roma krallarini güzelliginin etkisi altina alir ve onlari kendine köle eder. Ezilen Roma halki
ise General Oktav önderliginde
ayaklanir
ve krali yenip, Nil Perisi’nizincirler. Güzeller güzeli Nil Perisi güzelliginin bütün silahlarini kullanir ancak basarili olamaz. Böylece ilk yenilgisini almis olur. Bu yenilgiye dayanamayan Nil Perisi ölmek
için
saraya büyük
bir yilan
getirtir. Odasina aldigi
sepetin açilmasini emreder. Yilan kivrilarak Nil Perisi’niisirir ve yataginda
öldürür.
Felsefenin
kurucusu sayilan Sokrat ise vatani için ölümden gözünü kirpmayan, haksizliga boyun egmeyen, merhametli, cesaretli biridir. Ögretilerinde tek bir Allah’in oldugu fikrini asilar.
Bu düsünce
ise Sokrat’in sonu olur. Mahkemeye verilen Sokrat’a
mahkeme idam karari verir. Talebeleri kurtarmak için çabalar ancak Sokrat bu
çabalari, bu yardimi kabul etmez ve bir bardak zehri yudum yudum içerek kendi
yasamina son verir.
Basarili bir komutan olan Sezar da ayni zamanda filozof ve
aksiyon adamidir. Azimli olan Sezar’in ‘’Bu köyde birinci olmayi, Roma’da
ikinci olmaya tercih ederim’’ sözü hala günümüzde de kullanilir. Aldigi
zaferlerle halkini kendine sevdiren Sezar, devlet yönetimindeki düsmanlari tarafindan yirmi üç yerinden hançerlenerek senatoda öldürülür.
Evlatligi
olan Brütüs’ü düsmanlari arasinda görünce de bugün de kullanilan bir söz
olan ‘’Sen de mi Brütüs’’ diyerek hayata
veda eder.
Avukat
olan Moliere ise durusma
salonlarinda
dava takip etmekten hoslanmaz
daha çok
ruhuna hitap eden tiyatroyu severdi. Avukat olduktan kisa bir süre sonra da, hoslanmadigi
bu meslegi birakir ve kendi yazdigi eserlerle
tiyatro salonlarinda ünlü bir tiyatrocu olur. Çiktigi
son oyunda dermansiz kalmasina ragmen rolünü tamamlar. Evine götürüldügünde
iyice durumu agirlasan Moliere odasinda hayata gözlerini yumar.
Diger bir meshur kisi olan Ikinci Katerina, genç delikanlilarla zevkini tatmin
edip zevk-ü sefa içerisinde hayatini devam ettirir. Ancak çok sevdigi arkadasinin
hastaligi
onu derinden etkiler ve arkadasi ölünce
de bunu kabullenemez. Günden güne ise sararip solar ve bir gün odasinda ölü olarak
bulunur.
Son
olarak bahsedecegimiz
Nefi de, Anadolu’dan kalemine güvenerek geldigi Istanbul’da büyük bir söhrete
kavusur. Devrin cahil, rüsvetçi
yöneticilerini hicvederek Dördüncü Murat’in da begenisini kazanir. Padisah bir gün sohbet meclisinde Nefi’nin
hicivlerini dinlerken yanina düsen yildirimdan ürker. Nefi’ye abdest aldirir ve tövbe
ettirir. Millet rüsvetlerle
soyuldugu bir dönemde ise Nefi sadrazami hicveder. Bunu duyan
sadrazam padisahin
ayaklarina
kapanarak Nefi’nin kellesini ister. Padisah ise kendi tövbesinin kirilmasina kizar ve Nefi’yi huzuruna çagirtir.
Nefi’nin
son yazdigi hicvi dinleyen padisah tebessüm ederek hadi git bir de bunu sadrazamin
yüzüne oku diyerek Nefi’yi gönderir. Sevinçli bir sekilde huzurdan ayrilan Nefi sadrazamin
önüne
geldiginde geç de olsa meseleyi anlar ve Nefi orada bogdurulur.
Sonuç
olarak; insanoglu bir gün
kaçinilmaz
son olan ölümle iyi ya da kötü bir sekilde mutlaka karsi
karsiya
gelecektir. Bu karsilasmadan bizi ne makam mevki, ne de san söhret alikoyabilecektir.
Iste bu çerçevede öne çikacak olan husus ise, insanoglunun ne zaman degil nasil öldügüdür…
NASIL ÖLDÜLER ?
KRALLAR, SULTANLAR VE MESHURLAR
Ibrahim REFIK
Tahsin YILDIRIM
SESLI KITAPLAR