Pedro DOMINGOS :
Washington Üniversitesi’nde
bilgisayar bilimi profesörüdür. Veri bilimindeki en prestijli ödülü olarak kabul edilen SIGKDD Innovasyon Ödülü’ne layik görülmüs bir bilim adamidir.
|
Belki farkinda degilsiniz ama yapay ögrenme, hayatin her alaninda yayilmis durumda. Kitap satin almak için
Amazon.com sitesine veya video izlemek için Netflix’e girdiginizde yapay ögrenme sistemi size yardimci olmak
için hoslanabileceginiz bazi tavsiyelerde bulunur. Facebook size
gösterilecek güncellemeleri belirlemek için yapay ögrenmeyi kullanir. Bilgisayari her kullandiginizda yapay ögrenme muhtemelen bir yerlerde devreye girer.
Geleneksel olarak bilgisayarlarin iki
sayiyi toplamaktan bir uçagi uçurmaya
kadar herhangi bir seyi
yapmasinin tek yolu, bunun nasil yapilacagini açiklayan bir algoritmayi bütün
ayrintilariyla yazmakti.
Cep telefonunuz da algoritmalarla doludur.
Bunlar yazim hatalarinizi düzeltmek, sesli komutlarinizi anlamak, iletim
hatalarini azaltmak, barkodlari okumak ve daha birçok seyi yapmak için sürekli görev basindadir.
Toplum, ögrenen algoritmalarla adim adim degisiyor.
Yapay ögrenme bilim, teknoloji, ticaret, politika
ve savasi yeniden sekillendiriyor. Uydular, DNA dizileyiciler
ve parçacik hizlandiricilar dogayi en
ince ayrintisina kadar inceliyor ve ögrenen algoritmalar veri akisini yeni bilimsel bilgilere dönüstürüyor. Sirketler müsterilerini
hiçbir zaman olmadigi kadar çok
taniyor. En iyi seçmen modellerine sahip olan aday seçimi kazaniyor,
tipki Obama’nin Romney karsisinda
kazandigi gibi.
Google’in sürücüsüz otomobili, yoldan
çikmamayi kendi kendine ögretti:
Hiçbir mühendis A noktasindan B noktasina nasil gidileceginin adim adim talimatlarini veren
bir algoritma yazmadi. Hiç kimse bir otomobili kendi kendine gidecek sekilde nasil programlayacagini bilmiyor ve kimsenin bilmesi de
gerekmiyor, çünkü ögrenen
algoritmayla donatilmis bir
otomobil, sürücünün ne yaptigini gözlemleyerek
bunu ögrenir.
Homo sapiens, kendini dünyaya adapte etmek yerine dünyayi kendine
adapte eden türdür.
Yapay ögrenme bu milyon yillik destanin en yeni bölümüdür:
Onunla birlikte, dünya sizin ne istediginizi
anliyor ve parmaginizi bile
kipirdatmaniza gerek olmadan isteginize
göre degisiyor. Çevreniz-bugün
sanal olarak, yarin fiziksel olarak- sihirli bir orman gibi, siz hareket
ettikçe kendi kendini yeniden düzenliyor.
Her yil yüzlerce ögrenen algoritma gelistirilir ama hepsi ayni birkaç temel fikre
dayanir. Bu kitap da, iste
bu temel fikirler hakkinda ve yapay ögrenmenin dünyayi nasil degistirecegini anlamak için de onlari gerçekten
bilmeniz gerektigi
hakkindadir. Ezoterik olmaktan çok uzak ve bilgisayarlardaki kullanim
alanlarindan oldukça ayri olan bu temel fikirler, hepimizi ilgilendiren
sorulara yanit verirler: Nasil ögreniriz? Bunun daha iyi bir yolu var mi?
Neleri öngörebiliriz? Ögrendigimiz seylere güvenebilir miyiz?
Yapay ögrenme içindeki rakip düsünce ekolleri bu sorulara çok farkli yanit
veriyor. Belli basli bes tane vardir ve bunlarin her birine
bir bölüm ayirdik. Yapay ögrenmenin
bes ana kolunun her biri kendine özgü Master
Algoritma’ya sahiptir.
Master Algoritma, prensipte her türden
alandaki veriden bilgiye ulasmak
için kullanabileceginiz
genel amaçli bir ögrenicidir.
Master Algoritma, eger
varsa, dünyadaki geçmis, simdiki ve gelecek tüm bilgi birikimini
verilerden elde edebilir. Onun icadi, bilim tarihindeki en büyük ilerlemelerden
biri olacaktir.
Yapay Ögrenme Devrimi
Algoritmalar çaginda yasiyoruz.
Sadece bir iki kusak önce, algoritma denince
çogu kisinin zihninde bir sey canlanmazdi. Günümüzde ise algoritmalar uygarligin her kösesinde. Gündelik hayatin her dokusuna islenmis durumda. Sadece cep telefonunuz veya
dizüstü bilgisayarinizda degil evinizde,
cihazlarinizda ve oyuncaklarinizda da. Bankaniz, insanlarin orada burada dügmelere dokundugu devasa bir algoritmalar yigini. Algoritmalar uçak seferlerini
planliyor ve daha sonra da uçaklari uçuruyor. Algoritmalar
fabrikalari isletiyor,
mallari satip sevk ediyor, tahsilat yapiyor ve kayit tutuyor. Her bir
algoritma aniden duruverse bildigimiz
haliyle dünyanin sonu gelirdi.
Algoritma, bilgisayara nelerin yapilmasi gerektigini söyleyen talimatlar dizisidir.
Bilgisayarlar, transistor adi verilen milyarlarca küçük anahtardan olusur ve algoritmalar bu anahtarlari saniyede
milyarca kez açip kapatir. En basit algoritma, anahtari çevirmektir. Bir
transistorun durumu, en küçük bilgi dagarcigidir: transistor etkinse bir, degilse sifir. Bankanizin
bilgisayarlarindaki bir bit, hesap bakiyenizin yeterli olup olmadigini söyler. Sosyal Güvenlik
Kurumu'nun bilgisayarlarindaki bir baska
bit, sizin hayatta olup olmadiginizi söyler.
Ikinci en basit algoritma, iki biti birlestirmektir. Bilgi kuraminin
babasi olarak taninan Claude Shannon, transistorlarin birbirine yanit
olarak açilip kapatildikça ne yaptigini fark
eden ilk kisidir: uslamlama.
Insanlar genellikle bilgisayarlarin tamamen
sayilardan ibaret oldugunu
düsünür, oysa bilgisayarlar sayilardan degil tamamen mantiktan ibarettir. Sayilar ve
aritmetik, mantiktan yapilmistir,
tipki bilgisayarda geri kalan her sey gibi.
Michelangelo, yaptigi tek seyin heykelleri mermer blogunun içinde görmek ve heykel ortaya çikana dek de
tasin fazlaliklarini yontmak oldugunu söylemistir. Benzer bir biçimde, algoritma da ister bir uçagin otomatik pilotu ister yeni bir Pixar
filmi olsun amaçlanan islevi
gerçeklestirmek için bilgisayarlardaki asiri transistörleri kesip atar.
Her bilgisayar bilimci, karmasiklik canavariyla her gün mücadele eder.
Bilgisayar bilimciler savasi kaybettiginde karmasiklik hayatlarimiza girer. Büyük olasilikla birçok
savasin kaybedildigini fark etmissinizdir.
Yine de algoritmalar kulemizi giderek daha fazla zorlanarak da olsa insa etmeye devam ederiz. Her yeni algoritma
kusagi,
daha öncekilerin üstüne insa
edilmek ve kendi karmasikliginin yani sira onlarin karmasikligiyla da basa çikmak
zorundadir. Kule gittikçe yükselir ve tüm dünyayi kaplar ama çökmeyi
bekleyen kâgittan kuleler gibi gittikçe daha
kirilganlasir. Bir algoritmadaki ufacik bir hata
yüzünden milyar dolarlik bir roket patlayabilir veya milyonlarca kisi elektriksiz kalabilir. Algoritmalarin
beklenemedik bir biçimde etkilesime
girmesi sonucunda borsa çökebilir.
Programcilar ufak çapli birer tanriysa,
karmasiklik canavari da seytanin
ta kendisidir. Küçük adimlarla savasi kazanmaktadir. Bunun daha iyi
bir yolunu bulmak
gerekir.
Bazi ögrenen algoritmalar bilgi dagarcigini ögrenirken, bazilari yetenekleri ögrenir. “Bütün
insanlar ölümlüdür” bir bilgi dagarcigi parçasidir.
Bisiklet sürmek ise yetenektir. Yapay ögrenmede bilgi dagarcigi genellikle
istatiksel modeller seklindedir çünkü çogu bilgi dagarcigi istatistikseldir:
Bütün insanlar ölümlüdür ama yalnizca yüzde 4'ü Amerikalidir.
Yetenekler ise genellikle prosedürler seklindedir: Yol sola kivriliyorsa direksiyonu sola
cevir veya önüne bir geyik çikarsa frene bas. (Ne yazik ki bu satirlarin
yazildigi tarihte, Google'in sürücüsüz
otomobilleri, geyikleri rüzgârda uçusan
plastik posetlerden ayiramiyordu.)
Prosedürler genellikle çok basittir ve
karmasik olan, onlarin temelindeki bilgi dagarcigidir. Hangi elektronik postalarin istenmedigi belliyse hangilerinin silinmesi gerektigini bilebilirsiniz.
Satranç tahtasinda hangi pozisyonun iyi oldugu belliyse hangi hamlenin yapilmasi gerektigini (en iyi pozisyonu saglayan hamleyi) bilebilirsiniz.
Yapay ögrenme birçok farkli sekle bürünür ve birçok farkli ad
alir: örüntü tanima, istatistiksel modelleme, veri madenciligi, bilgi dagarcigi kesfi, öngörücü analiz, veri bilimi,
adaptif sistemler, özörgütlenmeli sistemler vs. Bunlarin her biri
farkli topluluklar tarafindan kullanilir ve farkli çagrisimlara
sahiptir. Bazilari uzun bir yari-yasam süresine sahiptir, bazilarinda bu süre daha
kisadir. Bu kitapta yapay ögrenme terimini bunlarin tümünü kapsayacak sekilde genis anlamda kullaniyorum.
Yapay ögrenme bazen Yapay Zekâ ile (Artificial
Intelligence -AI) karistirilir.
Teknik olarak, yapay ögrenme
Yapay Zekânin bir alt alanidir ama öylesine büyük ve basarili bir sekilde gelismekte ki gururlu ebeveynini simdiden gölgede birakti.
Yapay Zeka'nin amaci, bilgisayarlara insanlarin hâlihazirda yaptigi seyleri daha iyi yapmayi ögretmektir ve ögrenme bunlarin en önemlisi olarak
görülebilir. Ögrenme
olmadan hiçbir bilgisayar insana uzun süre ayak uyduramaz; ögrenme olduktan sonra gerisi gelir.
Bilgi isleme ekosisteminde, ögreniciler süper yirticilardir. Veri tabanlari, arama
robotlari, dizin olusturucular
vs uçsuz bucaksiz veri tarlalarinda sabirla isini yapan otçullardir. Istatistiksel algoritmalar, çevrimiçi analitik islem vs yirticilardir. Otçullar
gereklidir çünkü onlar olmadan digerleri de var olamazdi ama süper yirticilarin
hayati daha heyecanlidir. Arama robotlari bir inege benzetilebilir, web tüm dünyaya yayilan
bir çayir ve her web sayfasi da bir sap ottur. Arama robotu isini tamamladiginda, hard disklerinde web’in bir kopyasi durur.
Dizin olusturucu, tipki bir kitabin sonundaki
dizin gibi, her sözcügün
göründügü sayfalarin listesini olusturur. Veri tabanlari filler gibi
büyük ve agirdir
asla unutmazlar. Bu sabirli hayvanlarin arasinda istatiksel ve analitik
algoritmalar verileri kompakt hale getirip ayiklar ve bilgiye dönüstürür. Ögreniciler bu bilgiyi yer, sindirir ve bilgi dagarcigina dönüstürür.
Sanayi Devrimi, elle çalismayi otomatik hale getirmis, Bilgi Devrimi de ayni seyi zihinsel çalisma için yapmistir ama yapay ögrenme otomasyonun kendisini otomatik hale getirir. Bu
olmaksizin programcilar ilerlemenin önündeki engel haline gelirler. Bunun
sayesinde ilerlemenin hizi artar.
Tembel ve pek de parlak olmayan bir
bilgisayar bilimciyseniz, yapay ögrenme
sizin için ideal bir ugrastir çünkü bütün isi ögrenen algoritmalar yapar ama
bütün övgüyü siz alirsiniz. Öte yandan ögrenen algoritmalar, siirsel adaletin neticesi olarak isimizi elimizden alabilir.
Isletmeler yapay ögrenmeye neden sicak bakiyor?
Google neden Yahoo'dan çok daha degerli? Her ikisi de web üzerinde
reklam yayinlamaktan para kazaniyor ve her ikisi de en önemli ugrak noktalari. Her ikisi de reklam satmak
için açik arttirma yöntemini, kullanicinin bir reklami tiklama olasiligini (olasilik ne kadar yüksekse
reklam o kadar degerli) öngörmek
için de yapay ögrenmeyi
kullaniyor. Ancak Google'in ögrenen
algoritmalari, Yahoo'nunkilerden çok daha iyi. Bu elbette ki piyasa
degerlerindeki farkin tek nedeni degil ama oldukça önemli. Öngörüldügü halde gerçeklesmeyen her tiklama, reklamci için bosa harcanmis bir firsat ve web sitesi için de gelir kaybidir.
Google'in yapay ögrenmenin büyük bir tutkunu oldugu ve Yahoo'yla digerlerinin ona yetismeye çalistigi süphe götürmez.
Web reklamciligi, çok daha büyük bir fenomenin sadece tek
göstergesidir. Her piyasada, bir islem
gerçeklesmeden önce üretici ve tüketicilerin
baglanti kurmasi gerekir. Internetten önce, bunun önündeki
baslica engeller fizikseldi. Yalnizca, kendi
bölgenizdeki kitapçidan kitaplar alabiliyordunuz ve onun
da raflari sinirliydi. Ama istediginiz her kitabi her an elektronik okuyucunuza indirebildiginizde, problem artik seçenegin çok fazla olmasidir. Milyonlarca
kitap satan bir kitapçinin raflarina nasil göz atabilirsiniz ki?
Sirketler büyürken üç asamadan geçer:
Ilk basta her seyi manuel olarak yaparlar: Aile isletmelerinin sahipleri
müsterilerini kisisel olarak tanir ve buna uygun ürünler siparis eder, sergiler ve tavsiye eder. Bu asama sorunsuzdur ama genislemeye açik degildir.
Ikinci ve en mutsuz asamada, sirket
bilgisayar kullanmaya ihtiyaç duyacak kadar büyür. Programcilar, danismanlar ve veri tabani yöneticileri
devreye girer ve sirketin
otomatik hale getirilebilecek tüm islevlerini
otomatiklestirmek için milyonlarca satir kod yazilir.
Çok daha fazla insana hizmet verilir ama yine de yeterli degildir: Kararlar islenmemis demografik
kategorilere göre alinir ve bilgisayar programlari insanlarin
sonsuz çok yönlülügüne
yanit verebilecek kadar esnek degildir.
Bir noktadan sonra ihtiyaç duyulan
her seyi yapmak için yeterli programci ve
danisman olmaz ve sirket ister istemez yapay ögrenmeye yönelir.
Nasil ki veri tabanlarina sahip olmayan
bir banka sahip olan diger
bankalarla rekabet edemezse, yapay ögrenmeyi kullanmayan bir sirket de diger sirketlere ayak uyduramaz.
Yapay ögrenme, sisirilmis bilimsel yöntemdir. Hipotezleri üretme,
test etme ve iskartaya çikarma veya rafine etme sürecini izler. Ama
bilim insanlari hayatlari boyunca sadece birkaç yüz
hipotez ortaya atip test edebilirken, bir yapay ögrenme sistemi ayni seyi bir saniyeden kisa sürede yapabilir. Yapay ögrenme, kesfi otomatik hale getirir. Bu nedenle hem bilim hem de
is dünyasinda devrim etkisi
yaratmasi hiç sasirtici degildir.
Bilgisayarlar icat edilmemis olsaydi, bilim 20. Yüzyilin ikinci
yarisinda durma noktasina gelirdi. Bilim insanlari halen kaydedebildikleri
sinirli ilerlemeye
odaklanmis olduklari için bunu hemen fark
etmeyebilirdi ama bu ilerlemenin üst siniri çok ama çok daha
alçakta olurdu. Benzer bir biçimde, yapay ögrenme olmaksizin birçok bilim dalinda gelecek on
yillarda verim düserdi.
2011’de “büyük veri” fikri
hiç olmadigi kadar yayginlasinca, yapay ögrenme küresel ekonominin geleceginin merkezine oturmustur. Günümüzde yapay ögrenmenin kendini hissettirmedigi bir insani ugrasi alani neredeyse
kalmamis gibidir; müzik, spor ve sarap tadimi gibi en zayif görünen
adaylar bile bunlarin arasinda yerini almistir.
Master Algoritma
Yapay ögrenmenin uygulama yayginligindan daha da sasirtici olan sey, bu farkli seylerin tümünü ayni algoritmalarin
yapmasidir. Iki
farkli problemle karsi karsiyasaniz, Yapay ögrenme olmadikça iki farkli program
yazmaniz gerekir. Ayni altyapinin bir kismini, örnegin ayni programlama dilini veya ayni veri
tabani sistemini kullanabilirler. Ama örnegin satranç oynayan bir program ile
kredi karti uygulamalari gerçeklestirmek isterseniz hiçbir fayda saglamaz.
Yapay ögrenmede, ögrenmesi için uygun veriyi sagladiginiz
takdirde ayni algoritma her ikisini de yapar. Aslinda Yapay ögrenme uygulamalarinin büyük bir çogunlugundan sadece birkaç algoritma sorumludur.
Sinirbilime dayali argüman 2000 yilinin Nisan ayinda, MIT'de görev yapan bir sinirbilimciler ekibi Nature dergisinde olagandisi bir
deneyim sonuçlarini duyurdu.
Bir dag gelinciginin
beyninin baglantilarini yeniden olusturdular: Gözlerin baglantilarini isitsel kortekse (beynin sesleri isitmekten sorumlu olan kismina) ve
kulaklarin baglantilarini görsel kortekse
yönlendirdiler. Dag gelinciginin ciddi bir biçimde sakat kaldigini düsünebilirsiniz ama öyle olmadi: Isitsel korteks görmeyi, görsel korteks de isitmeyi ögrendi ve dag gelincigi iyiydi.
Normal memelilerde görsel korteks
retinanin bir haritasini içerir: Retinanin komsu bölgelerine baglanan nöronlar kortekste birbirlerine yakindir. Baglantilari yeniden kurulan dag gelinciklerinde, isitsel korteks retinanin bir
haritasini gelistirmisti. Görsel girdi dokunma algisindan
sorumlu beden-duyusal kortekse yönlendirilirse, o kisim da görmeyi ögrenir. Diger memeliler de bu yetenege sahiptir. Dogustan
görme engellilerde görsel korteks, beynin baska islevlerini üstlenebilir.
Duyma engellilerde de isitsel
korteks ayni seyi
yapar. Görme engelliler, baslarina
takilan bir kameradan dillerine yerlestirilen
bir dizi elektroda video görüntüleri göndererek
dilleriyle “görmeyi” ögrenebilir.
Yüksek voltajlar parlak piksellere karsilik
gelirken, düsük voltajlar koyu piksellere karsilik gelir. Ben Underwood adli görme
engelli çocuk, gezinmek için yarasalarin yaptigi gibi sesle yer belirlemeyi (ekolokasyon) kendi
kendine ögrenmistir. Diliyle çikardigi seslerin yankilarini dinleyerek
engellere çarpmadan yürüyebiliyor, kaykaya binebiliyor ve hatta basketbol
oynayabiliyordu. Tüm bunlar, beynin yalnizca baglantili olduklari farkli girdilere göre
ayirt edilebilen farkli duyulara tahsis edilmis (örnegin
gözler, kulaklar, burun) alanlarinda ayni ögrenme algoritmasinin kullanildigini kanitlar.
Yasamin sonsuz çesitliligi
bir tek mekanizmanin sonucudur: dogal
seçilim (seleksiyon). Daha da dikkat çekici olan, bunun bilgisayar
bilimcilerin çok asina
oldugu türden bir mekanizma olmasidir.
Yinelemeli arastirmaya çok benzer: Bir problemi birçok
aday çözümü deneyerek, en iyi olanlari seçip düzenleyerek ve bu
adimlari gerektigi
kadar tekrarlayarak çözeriz.
Evrime dayali argüman
Evrim bir algoritmadir. Victoria döneminde
yasamis olan bilgisayarin öncüsü Charles Babbage'in
ifadesiyle, Tanri türleri degil türleri yaratmanin algoritmasini yaratmistir.
Darwin'in Türlerin Kökeni kitabinin
sonuç kisminda sözünü ettigi “basit
bir baslangiçtan en güzel sonsuz biçimin
türemesi” en güzel birlik fikriyle çelisir: Tüm bu biçimler, DNA dizilimlerinde kodlanir ve
hepsi bu dizilimlerin degistirilmesi ve birlestirilmesiyle ortaya çikar. Sadece bu algoritmanin
bir tanimindan yola çikarak, onun sizi ve beni üretebilecegini kim tahmin ederdi ki?
Evrim bizi ögrenebiliyorsa yeterince güçlü bir bilgisayarda
uygulanmasi kosuluyla ögrenilebilecek her seyi ögrenebilir.
Evrim, basit bir ögrenen algoritmanin yeterince veriye sahip
olmasi durumunda ne kadar çok sey basarabileceginin en büyük örnegidir. Evrimin girdisi, simdiye dek var olmus tüm canlilarin deneyim ve kaderidir.
Master Algoritma tilki mi, yoksa kirpi mi?
Insan eli basittir; dört parmak ve bir basparmaktan olusur ama sayisiz araç yapabilir veya kullanabilir.
Kalem, kiliç, tornavida ve çatal için el neyse, algoritmalar için de
Master Algoritma odur.
Isaiah Berlin’in unutulmaz biçimde
belirttigi gibi, kimi düsünürler tilkidir yani birçok küçük seyi bilirler ama kimileri de kirpidir yani
tek bir büyük seyi
bilirler.
Ayni sey ögrenen
algoritmalar için de geçerlidir. Umarim Master Algoritma bir kirpidir ama eger tilkiyse onu yakin bir zamanda
yakalayabilmemiz mümkün olmayabilir. Günümüzün ögrenen Algoritmalarinin en büyük problemi, çok
sayida olmalari degildir; çok
faydali olmalarina ragmen
henüz istedigimiz her seyi yapmamalaridir.
Bilim günümüzde tam anlamiyla bölünmüstür; her alt toplulugun kendi jargonunu konustugu ve yalnizca kendisine yakin birkaç alt toplulugu görebildigi bir Babil Kulesi’dir. Master Algoritma tüm
bilimlerin birlestirici
bir görünüsünü sunacak ve potansiyel olarak
her sey hakkinda yeni bir teoriye yol
açacaktir.
YAPAY ÖGRENME ÜZERINE KURULU DÜNYA
Günümüzde dört tür veriniz olabilir:
Herkesle paylastiginiz veriler,
Arkadaslariniz ve is arkadaslarinizla paylastiginiz
veriler,
Çesitli sirketlerle
(bilerek veya bilmeyerek) paylastiginiz veriler,
Hiç paylasmadiginiz
veriler.
Amazon ve TripAdvisor’da yaptiginiz degerlendirmeler, eBay geribesleme skorlariniz,
LinkedIn özgeçmisleriniz,
blog yazilariniz, tweet’leriniz vs ilk veri türüne girer.
Bu veriler çok kiymetlidir ve dört veri
türü içinde en az sorunlu olanlaridir.
Siz istediginiz için herkes bu verilere ulasabilir ve bunlardan faydalanabilir.
Paylasmak ya da Paylasmamak, Nerede ve Nasil?
Atlantic'ten Alexis Madrigal'in isaret ettigi
gibi, günümüzde profiliniz olsa olsa yarim sent karsiliginda
satin alinabilir ama internet reklam endüstrisi için bir kullanicinin degeri yilda l.200 dolar kadardir.
Google'daki verileriniz yaklasik
20 dolar, Facebook'taki verileriniz yaklasik 5 dolar eder vs.
Bu verilere henüz hiç kimsenin sahip
olmadigi verileri de ekleyin. Bütünün degerinin parçalarin degerinin toplamindan fazlasi oldugunu da düsünürsek, tüm verilerinize dayali bir model,
binlerce parçaya dayali binlerce modelden çok daha degerlidir. Amerika Birlesik Devletleri büyüklügündeki bir ekonomi için yilda bir trilyon
dolari asan bir meblagdan kolayca söz edebiliriz. Bu durumda, Fortune 500
listesine giren bir sirket
haline gelmek isten
bile sayilmaz. Bunu deneyip dolar milyarderi olursaniz, nereden esinlendiginizi unutmayin.
Elbette ki mevcut sirketlerden bazilari dijital
modelinizi barindirmaya can atacaktir. Örnegin, Google. Sergey Brin, “Google’in beyninizin
üçüncü yarisi olmasini istiyoruz" diyor. Google'in satin aldigi bazi sirketlerin kullanici veri akisinin, Goolge'in kullanici veri akisini tamamlayan cinsten
olmasi muhtemelen tesadüfi degildir.
Google ve Facebook gibi sirketler yarisa önde baslayacak olsalar da çikar çatismasi nedeniyle dijital modelinizi
barindirmaya uygun degildir.
Bu sirketler reklamlari hedef kitleye
yönlendirerek para kazanirlar ve sizin çikarlarinizla reklamcilarin çikarlari
arasinda denge kurmak zorundadirlar. Beyninizin ilk veya ikinci yarisinin çatisan bagliliklara sahip olmasini istemeyeceginize göre, beyninizin üçüncü
yarisinda bunu neden isteyesiniz?
Dikkat çekici bir olasilik da hükümetin
verilerinizi mahkeme karariyla incelemesi veya hatta modeliniz bir suçlunun
modeline benziyorsa Azinlik Raporu (Minority Report) filminde
oldugu gibi suçu önlemek için sizi hapse
atmasidir. Veri sirketiniz
bunu önlemek için her seyi sifreleyebilir ve sifreyi sadece size verebilir.
(Bugünlerde sifreli
veriler üzerinden sifreyi çözmeden
de hesaplamalar yapabilirsiniz.) Alternatif olarak, her seyi evinizdeki hard diskinizde
tutabilirsiniz ve sirket
size gerekli yazilimi kiralar.
Kendi kralliginizin anahtarlarinin kâr amaci güden bir kurumun
elinde olmasi fikrinden hoslanmadiysaniz
bunun yerine bir veri birligine
katilabilirsiniz. (Böyle bir veri birligi yoksa kendiniz kurmayi düsünebilirsiniz.)
Yirminci yüzyilda isçiler ve isverenler arasinda denge saglamak için sendikalara ihtiyaç duyulmustu. Yirmi birinci yüzyilda da benzer bir
nedenle veri birliklerine ihtiyaç duyulacaktir. Sirketler, verileri toplama ve kullanma
noktasinda bireylerden çok daha büyük bir kapasiteye sahiptir. Bu güç
dengesizligine yol açar ve veriler ne kadar degerli olursa, onlardan ögrenilebilecek modeller o kadar iyi ve
faydali olur ve dengesizlik de o kadar büyür.
Veri birligi, üyelerinin verilerin
kullanimi hakkinda sirketlerle
esit sartlar altinda pazarlik etmesini saglar. Belki de sendikalar da sürece dahil
olabilir ve üyeleri için veri birlikleri kurarak tabanlarini genisletebilirler. Fakat sendikalar meslek ve
bölge temelinde örgütlenirken, veri birlikleri daha esnek olabilir. Ortak
noktalarinizin çok oldugu
insanlarla bir araya gelirseniz ögrenilen
modeller sizin için çok daha faydali olacaktir.
Bir veri birligine üye olmak, diger tüm üyelerin verilerinizi görebilecegi anlamina gelmez; herkesin havuza konan
verilerden ögrenilen modelleri kullanabilecegi anlamina gelir. Veri birlikleri,
politikacilara isteklerinizi iletmenin
bir araci da olabilir. Verileriniz, dünyayi oyunuz kadar, hatta daha fazla
etkileyebilir, çünkü yalnizca seçim günlerinde sandik basina gidersiniz. Diger tüm günlerde verileriniz oyunuzdur. Ayaga kalkin ve ne kadar kalabalik oldugunuzu gösterin!
Simdiye kadar mahremiyet sözcügünü hiç kullanmadim. Bu tesadüfi degil. Mahremiyet veri paylasimi sorunun yalnizca bir boyutu ve
bugüne kadar birçok tartismada
yapildigi gibi ona odaklanarak sorunun
bütününü gözden kaçirirsak yanlis sonuçlara
ulasabiliriz. Örnegin verilerin asil amaçlari disinda her
türlü kullanimini engelleyen yasalar asiri miyoptur.
Insanlar bir web sitesinde profil
bilgilerini doldururken yaptiklari gibi baska yararlar ugruna
mahremiyetten vazgeçmek durumunda kaldiginda, mahrem degeri "Mahremiyet endisesi duyuyor musunuz?" gibi soyut sorulara alacagimiz yanitlardan çok daha düsüktür. Fakat mahremiyet tartismalari genellikle soyut sorular
üzerinden yürütülüyor.
Avrupa. Birligi Adalet Divani, insanlarin unutulma
hakkinin yani sira hatirlama hakkina da sahip olduguna karar kilmistir; bu hatirlama kendi nöronlari araciligiyla da olabilir, bir sabit disk araciligiyla da. Sirketler için de ayni sey geçerlidir ve bir noktaya kadar kullanicilar, veri
toplayicilar ve reklamcilarin çikarlari örtüsür. Dikkatin bosa harcanmasi hiç kimsenin yararina degildir ve daha iyi veriler daha
iyi ürünler üretir. Mahremiyet, çogu zaman aksi düsünülse de birinin kaybinin digerinin kazanci oldugu bir oyun degildir.
Günümüzde çogu insan, hem kendileri hakkinda ne kadar çok veri
toplandiginin, hem de bunun potansiyel külfet ve
yararlarinin ne oldugunun
farkinda degil. Sirketler bir patlama endisesiyle bunu simdilik sessiz sedasiz yürütmekten memnunmus gibi görünüyor. Ama er ya da
geç bir patlama yasanacak ve bunu
izleyen büyük kargasada
hiç kimseye hizmet etmeyen çok hasin yasalar çikacak. Bu nedenle simdiden farkindaligi artirmak ve herkesin neleri paylasip neleri paylasmayacagi ve
paylastigi verileri nerede ve nasil paylasacagi hakkindaki bireysel tercihlerini
yapmasini saglamak
en iyisi.
Sinirsel bir ag isimi
elimden aldi
Mesleginizde beyninizin ne kadarini kullaniyorsunuz?
Beyninizi ne kadar çok kullaniyorsaniz o kadar güvendesiniz. Yapay Zekânin
ilk zamanlarinda bilgisayarlarin beyaz yakalilardan önce mavi yakalilari isinden edecegi düsünülmüstü. Çünkü beyaz yakalilarin isleri beyni daha çok
kullanmayi gerektiriyordu. Ancak beklenen olmadi. Robotlar otomobillerin
parçalarini bir araya getiriyorlar ama insaat isçilerinin yerini almadilar. Öte yandan
yapay ögrenme algoritmalari kredi analistleri
ve dogrudan pazarlamacilarin isini ellerinden aliyor. Insanlar için durum tam tersi olsa da
makineler için kredi basvurularini degerlendirmek, bir insaat alanina takilip düsmeden gezinmekten daha kolaydir.
Beyninizin büyük bir kismi görmek ve
hareket etmek için ayrilmistir;
bu, etrafta dolasmanin
zannedildiginden çok daha karmasik oldugunun bir isaretedir.
Evrim sayesinde kusursuz hale geldikten
sonra bunu çogunlukla bilinçdisi bir biçimde yaptigimiz için etrafta sorunsuzca dolanmayi dogal karsilariz. Narrative Science sirketi, beyzbol oyunlarinin oldukça
iyi özetlerini yazabilen bir Yapay Zeka sistemine sahip ama ayni sistem
roman yazamaz, çünkü, George F. Will'in hosgörüsüne siginarak,
hayatta beysbol oyunlarindan çok daha fazla seyin oldugunu
söyleyebiliriz. Konusma
tanima, bilgisayarlar için zordur, çünkü konusan kisinin
neden bahsettigi hakkinda hiçbir fikriniz olmadiginda bosluklari doldurmak, konusmacinin rutin bir biçimde yuvarladigi sesleri anlamak zordur.
Algoritmalar, hisse senedi dalgalanmalarini öngörebilirler ama bunlarin
politikayla iliskisini
kurabilmek için hiçbir ipucuna sahip degiller.
Bir meslek ne kadar çok baglam gerektiriyorsa, bilgisayarlarin
onu basarma
ihtimali o kadar düsüktür.
Sagduyu yalnizca anneniz size bunu ögütledigi için degil,
bilgisayarlar sagduyuya
sahip olmadigi için de önemlidir.
Bir bilgisayar isinizi yapmayi ögrendiyse, onunla rekabet etmeye kalkmayin; ondan
yararlanin. H&R Block halen faaliyette ama vergi beyannamesi
hazirlayanlarin isi
eskisinden çok daha az zahmetli; çünkü artik isin zahmetli kismi büyük ölçüde
bilgisayarlar tarafindan yapiliyor.
Bugünlerde en iyi satranç oyunculari, yari
insan yari programdir. Borsa analistlerinden beysboldaki yetenek avcilarina
kadar daha birçok meslek için de aynisi geçerlidir. Rekabet, insanla makine
arasinda degil, makinesi olan ve olmayan insanlar
arasindadir.
Veri ve sezgi, binici gibidir; attan hizli
kosmaya çalismayin, ati sürün!
Bilgisayarlarin ve robotlarin her seyi daha iyi yapabilecegi bir gün gelse bile ki bu yakin
gelecekte olmayacak-en azindan bazilarimiz için halen is olacaktir.
Bir robot kusursuz bir biçimde barmenlik
yapabilir ve müsterilerle
küçük sohbetler bile edebilir ama bar isletmecileri sirf insan olduklari için
insanlari çalistirmayi tercih
edebilirler. Günümüzde el isi ürünlerin
daha çok ragbet
görmesi gibi, insan garsonlarin çalistigi restoranlar
da daha çok ragbet görecektir. Filmler,
otomobiller ve sürat teknelerine ragmen
insanlar yine tiyatroya gidiyor, ata biniyor ve yelkenlilerle
seyahat ediyorlar. Daha da önemlisi, bazi profesyonellerden gerçekten
de vazgeçilemeyecek çünkü isleri
bilgisayarlarin ve robotlarin dogasi geregi sahip olmayacaklari bir sey gerektiriyor: insan deneyimi.
Samimiyet ve yilisiklik
gerektiren islerden söz etmiyorum, çünkü bunu
taklit etmek zor degil;
robot evcil hayvanlarin basarisi bunun
bir göstergesidir. Insan
olma deneyimi olmaksizin hiçbir sekilde
anlayamayacaginiz beserî bilimleri kastediyorum. Beserî bilimlerin yok olma sarmalina
girdiginden endiselensek de diger
meslekler otomatik hale geldikten sonra küllerinden dogacaklar. Gittikçe daha çok sey makineler tarafindan ucuza yapildikça,
sosyal bilimcilerin katkisi daha da deger kazanacak.
Aksine, bilim insanlarinin gelecegi, ne yazik ki çok parlak degil. Gelecekte tek bilimciler
pekâlâ bilgisayar bilimciler olabilir; yani bilim bilgisayarlar tarafindan yapilabilir.
Emegin toplam degeri önemli ölçüde
düstügü için dogal kaynaklarinin ülke nüfusuna orani önem
kazanacak. Bu oranin en yüksek oldugu ülkeler,
en varlikli ülkeler haline gelecek.
Insanlar en az simdiki kadar insan iliskilerinde, kendini gerçeklestirmede ve spiritüellikte anlam
arayacaklar. Geçimini saglama
ihtiyaci, insanligin
barbarca geçmisinin bir diger örnegi
olarak tarihin tozlu sayfalari arasinda yerini alacaktir.
Savas insanlarin isi degil
Bilimi otomatik hale getirmekten daha zor
olsa da askerlik de otomatik hale getirilecek. Robotlarin baslica kullanim alanlarindan biri, insanlar
için çok tehlikeli olan seyleri
yapmaktir ve savasmak
da çok tehlikelidir. Robotlar hâlihazirda bombalari etkisiz hale getiriyor
ve insansiz hava araçlari bir müfrezenin araziyi gözden geçirmesine imkân
taniyor. Kendi kendine ilerleyen erzak kamyonlari ve robot katirlar yolda.
Yakinda robotlarin kendi baslarina tetigi çekmelerine izin verilip verilmeyecegini karara baglamamiz gerekecek. Bunu savunanlar, bu sayede
insanlarin zarar görmesini engelleyebilecegimizi ve hizli seyreden çatisma kosullarinda uzaktan kontrolün mümkün olmadigini ileri sürüyorlar. Buna karsi çikanlar ise robotlarin ahlaki
anlayamadigini ve dolayisiyla hayati kararlarda
onlara güvenemeyecegimizi
savunuyorlar. Ancak onlara bunu ögretebiliriz.
Daha derinlerdeki soru, buna henüz hazir olup olmadigimizdir.
Askeri gereklilik, orantililik ve
sivilleri ayirt etmek gibi genel prensipleri ortaya koymak zor degil. Ancak bu prensiplerle somut eylemler
arasinda uçurum vardir ve askerlerin muhakeme gücünün bunlar arasinda bir
köprü kurmasi gerekir.
Robot ordulara yöneltilen bir diger itiraz, savasi çok kolaylastirmalaridir. Ancak robotlardan tek tarafli olarak feragat edersek, bu bize bir sonraki savasta pahaliya mal olabilir. Birlesmis Milletler ve Insan Haklari Izleme Komitesi’nin savundugu mantiksal yaklasim, kimyasal ve biyolojik savasi yasaklayan 1925
Cenevre Protokolü'ne benzer bir biçimde robot savasini yasaklayan bir anlasmanin imzalanmasidir. Ancak bu, aradaki önemli
bir ayirimi kaçiriyor. Kimyasal ve biyolojik savas sadece insanlarin çektikleri
acilari artirirken, robot savasi bu
acilari önemli ölçüde azaltabilir. Savas makineler tarafindan gerçeklestirilirse ve insanlar yalnizca komuta
kademelerinde yer alirsa hiç kimse ölmez veya yaralanmaz. Belki de
yapmamiz gereken sey,
robot askerleri yasadisi ilan
etmek yerine-hazir oldugumuzda-insan
askerleri yasadisi ilan etmektir.
Robot askerler gerçekten de savaslari daha olasi kilabilir ama
ayni zamanda savas etigini de degistirecektir.
Ates açma/açmama ikilemi, hedefler baska robotlar oldugunda çok daha kolay hale gelir. Günümüzde savas tarifi imkânsiz bir dehset olarak yalnizca son çare olarak
görülür. Bu modern bakis yerini
biraz farkli bir savas görüsüne birakacaktir: Tüm
taraflari yoksullastiran
ve belki her ne pahasina olursa olsun uzak durulamasa bile önlenmesi
herkese fayda saglayan
bir büyük yikim.
Ayrica savas kimin en büyük yikimi yapabilecegini; görmek için girisilen bir rekabete indirgenirse,
ayni rekabet neden en çok seyi üretmek konusunda gerçeklesmesin?
Her halükârda, robot savasini yasaklamak pratikte mümkün
olmayabilir. Büyük ve küçük her ülke, yarinin savas robotlarinin öncülleri olan
dronlari yasaklamak söyle
dursun gelistirmekle mesgul, çünkü tahminen sagladiklari faydalarin risklerden daha
agir bastigini düsünüyorlar.
Her silahta oldugu
gibi, robotlara sahip olmak diger
tarafin olmadigina güvenmekten daha güvenlidir.
Gelecekteki savaslarda
milyonlarca kamikaze dron geleneksel ordulari dakikalar içinde imha
edecekse, onlarin bizim
dronlarimiz olmasi tercih edilir. Üçüncü Dünya Savasi bir tarafin diger tarafin sistemlerini kontrol altina almasiyla
saniyeler içinde olup bitecekse daha akilli, hizli ve dirençli bir aga sahip olsak iyi olur.
Bilgisayarlar her geçen yil daha çok is yapmakla kalmiyor, daha çok
karar da aliyorlar. Kimin kredi alacagi,
kimin neyi satin alacagi,
kimin hangi ise alinacagi ve terfi edecegi, hangi hisse senetlerinin yükselip düsecegi, sigorta priminin ne kadar olacagi, polis memurlarinin nerede devriye gezip
kimleri gözaltina alacagi, hapis cezalarinin ne kadar uzun olacagi, kimlerin flört edecegi ve dolayisiyla kimlerin dogacagi; tüm bunlarda yapay ögrenmeye dayali modeller
rol oynuyor.
Modern uygarligin çöküsüne
neden olmaksizin tüm bilgisayarlarimizi kapatabilecegimiz noktayi çoktan geride
biraktik. Yapay ögrenme bardagi tasiran son damla; bilgisayarlar kendi kendilerini programlamaya baslarsa onlari kontrol etme umudu
kesinlikle son bulur. Stephen Hawking gibi seçkin bilim insanlari, çok geç
olmadan bu konunun acilen arastirilmasi için çagrida bulunmaktalar.
Sakin olun. Master Algoritmayla donatilmis bir Yapay Zekanin dünyanin
kontrolünü ele geçirmesi ihtimali sifir. Nedeni gayet
basit: Insanlarin aksine bilgisayarlar iradeye
sahip degiller. Evrimin degil mühendisligin ürünleridirler.
Sonsuz bir güce sahip bilgisayar bile yalnizca bizim irademizin bir
uzantisi olacaktir, korkulacak bir sey yok.
Yapay Zekâ bizim yavas düsündügümüz seyleri hizlica düsünecek ve bundan tüm dünya faydalanacak. Kendi adima
yeni robotlari içtenlikle karsiliyorum.
Bildigimiz akilli varliklar insanlar ve hayvanlardan
ibaret oldugu, onlar da kendi iradelerine sahip
olduklari için, akilli makinelerin kontrolü ele geçirmesinden
endise duymak dogaldir. Ancak zekâ ve özerk irade arasinda
hiçbir baglanti yoktur. Daha dogrusu, aralarinda kontrol
hatti bulunmasi kosuluyla
zekâ ve irade ayni bedende bulunmayabilir.
Richard Dawkins, The Extended
Phenotype [Genisletilmis Fenotip] adli kitabinda bir hayvanin
genlerinin kendi vücudundan fazlasini kontrol edebildigini ve guguk kusu yumurtalarindan kunduzlarin yaptigi bentlere kadar doganin bu tür örneklerle dolu oldugunu gösterir.
Teknoloji insanin genisletilmis fenotipidir. Bu, anlayabilecegimizden çok daha karmasik hale gelse bile kontrol etmeye devam
edebilecegimiz anlamina gelir.
Iki milyar yil önce, özel
havuzlarinda, nam-i diger
bakteri sitoplazmalarinda yüzmeye giden iki DNA zincirini gözünüzde
canlandirin. Çok önemli bir karar almak üzereler. Bir tanesi "Kaygiliyim, Diana. Çok hücreli
yaratiklar üretmeye baslarsak kontrolü ele geçirirler mi?" diye soruyor.
Hizla ileri sarip 21. Yüzyila geldigimizde DNA halen hayatta ve
iyi durumda. Aslinda hiç olmadigi kadar iyi durumda; gittikçe artan oranda
trilyonlarca hücreden olusan
iki ayakli organizmalarda güven içinde yasamini sürdürüyor. Çift sarmal olusturan dostlarimiz o hayati karari
verdikleri andan bu yana uzun bir mesafe kat ettiler. Insanlar DNA'larin simdiye kadarki en becerikli eserleri;
DNA'mizi yaymadan eglenmemize
imkan taniyan dogum
kontrolü gibi seyleri
icat ettik ve özgür iradeye sahibiz (veya sahipmis gibi
görünüyoruz). Ama yine de eglence anlayisimizi DNA sekillendiriyor ve haz yasayip acidan kaçmak için özgür irademizi
kullaniyoruz; bu da büyük ölçüde DNA'mizin varligini sürdürmesi için en iyi olani tercih
etmekle örtüsüyor.
Kendimizi silikona dönüstürmeye karar verirsek DNA'nin ölümü gerçeklesebilir ama yine de iki milyar yil varligini sürdürmek büyük bir basaridir. Bugün verecegimiz karar da buna benziyor: Genis, birbiriyle baglantili, insandan üstün, sirrina erisilemez Yapay Zekalar üretmeye baslarsak kontrolü ele geçirirler mi?
Genler için çok hücreli organizmalar
neyse, bizim için de Yapay Zekalar odur. Yapay Zekalar da bizim hayatta kalma
makinelerimizdir, tipki bizim genler için oldugumuz gibi.
Ancak bu, endiselenecek hiçbir seyin olmadigi anlamina
gelmez. Her teknolojide oldugu
gibi, ilk büyük tehlike Yapay Zekânin yanlisi ellere geçebilecek
olmasidir. Bir suçlu veya düzenbaz Yapay Zekâyi dünyanin
kontrolünü ele geçirmeye programlarsa, çok ileri gitmeden onu tespit
edip engelleyecek bir Yapay Zekâ polise sahip olsak iyi ederiz. Çok
sayida Yapay Zekânin cinnet geçirip kontrolden çikmasina karsi en büyük
güvence, daha çok sayida Yapay Zekânin barisi korumasidir.
Ikinci endise kaynagi,
insanlarin gönüllü olarak kontrolü teslim etmesidir. Bu bana saçma görünse de
herkese saçma görünmeyen robot haklariyla basliyor. Ne de olsa hiçbir talepleri olmasa da
hayvanlara çesitli
haklar sunmus durumdayiz. Robot haklari da
"empati çemberini" genisletmek
için bir sonraki mantiksal adimmis gibi
görünebilir.
Yapay Zekâ kontrolünün sinsice ilerleyisindeki bir sonraki adim, çok daha
zeki olduklari için bütün kararlari onlara birakmaktir. Dikkatli
olun. Daha akilli olabilirler ama skor fonksiyonlarini tasarlayan kisilere hizmet ederler. Bu bir “Oz Büyücüsü”
problemi. Akilli makinelerle dolu bir dünyada, onlarin hem girdi (hedeflerin
belirlenmesi) hem de çikti (sonuçlarin kontrolü) bakimindan istediginiz seyleri yaptigindan
emin olmaniz gerekir. Bunu siz yapmasaniz bir baskasi yapacaktir. Makineler kolektif olarak isteklerimizi
belirlememize yardimci olabilirler ama tipki demokraside oldugu gibi katilim saglamazsaniz kaybedersiniz. Bugün inandigimizin aksine insanlar kolayca baskalarina itaat edebilir ve yeterince gelismis herhangi bir Yapay Zekâyi mutlak
güç olarak görebilirler veya Insanlar sirrina erisilmez bilgisayarlardan talimatlar
almayi önemsemeyebilir; asil mesele denetçiyi kimin denetleyecegidir- Yapay Zekâ daha kusursuz bir
demokrasiye mi, yoksa daha sinsi bir diktatörlüge mi giden yol? Sonsuz nöbet daha yeni basliyor.
Üçüncü ve belki de en büyük kaygi,
makinelerin lambadaki cin gibi bize istedigimiz seyi
degil, agzimizdan ne çikarsa onu sunmasidir. Bu
varsayimsal bir senaryo degil; ögrenen algoritmalar bunu hep yaparlar.
Sinirsel bir agi, atlari tanimasi için egitiriz ama egitim verilerindeki tüm atlar kahverengiyse yalnizca
kahverengi lekeleri tanimayi ögrenir.
Bir saat satin alirsiniz ve Amazon size benzer ürünler olarak baska saatler tavsiye
eder; halbuki saat, artik satin almak istediginiz son seydir. Bilgisayarlarin bugün verdigi tüm kararlari incelerseniz -örnegin kimlerin kredi aldiklari-çogu zaman gereksiz yere
kötü olduklarini görürsünüz. Beyniniz bir destek vektör makinesi
olsaydi ve kredi degerlendirme
bilginiz berbat bir veri tabanina dayansaydi sizin
kararlariniz da kötü olurdu. Insanlar bilgisayarlarin çok akilli hale gelip dünyanin kontrolünü ele
geçirmesinden endiselense
de asil problem, çok aptal olmalari ve hâlihazirda
dünyayi kontrol etmeleridir.
Günümüzde bilgisayarlar halen o kadar
akilli olmasa da zekalarinin gelistigine süphe yok. Ikinci Dünya Savasi sirasinda Enigma sifre kirma projesinde Alan Turing'le
birlikte çalisan Ingiliz istatistikçi I. J. Good, daha
1965'te yaklasan zekâ patlamasina deginmisti. Good, kendimizden daha zeki makineler
tasarlayabilirsek onlarin da kendilerinden daha zeki makineler tasarlayabilecegine ve bu sekilde devam edecek sonsuz döngüde insan
zekâsinin çok gerilerde kalacagina
isaret etmisti.
Son Söz
Yapay ögrenme hepimizin hayatini etkiliyor ve onunla ne
yapmak istedigimize hepimiz birlikte karar ·verecegiz.
Istatistikçiler özellikle gelecekle
ilgili tahminler yürütmenin ne kadar zor oldugunu bilirler ve bilgisayar bilimcilere göre gelecegi tahmin etmenin en iyi yolu onu
bizzat sekillendirmektir ama incelenmemis gelecek sekillendirmeye deger degildir.
Size bir veda hediyesi sunmak istiyorum.
Newton kendini sahilde oyun oynayan bir
çocuk gibi hissettigini, çakil
tasi veya deniz kabuklariyla oynadigini ama hemen ileride hakikatin büyük
okyanusunun kesfedilmeyi bekledigini söylemistir. Üç yüzyil
sonra, müthis bir çakil taslari ve deniz
kabuklari koleksiyonumuz var ama kesfedilmemis büyük
okyanus halen göz alabildigine
uzaniyor ve vaatlerle isildiyor.
Armagan bir tekne- yapay ögrenme-ve simdi
yelken açma zamani