[caption id="attachment_3524" align="alignleft" width="194"] 100 CHARACTERS[/caption]
Kibris
Miskinhanesi-Cüzzam ve Kibris 1830-2001 isimli kitaba geldigimizde; Aslinda yazarimiz
Uluslararasi Tip Kongresi’ne sunulmak üzere hazirlanmis bir bildirisinin
genisletilmis halidir. Beratli bu bildiriyi hazirlamis ve Kongreye göndermis
fakat kongre saatinden kisa süre önce geçirdigi kalp rahatsizligi nedeniyle
sunuyu bizzat kendisi yapamamis. Daha sonra Cerrahpasa Tip Fakültesi Tip Tarihi Bölüm
Baskani Profesör Nil Sari’nin tavsiyeleriyle bu bildirisini genisleterek kitap
haline getirmistir.
Kitapta; halk
arasinda Cüzzam ya da Miskinlik hastaligi adiyla bilinen, Misir’dan dünyaya
yayildigi varsayilan, 1876’da Norveçli bilim adami Armauer Hansen tarafindan
kesfedilen, Lepra basili tarafindan olusturulan, öncelikle deri ve siniri
tutarak belirtilerini gösteren, kronik seyirli bir enfeksiyon hastalligi olan, Lepra
basilinin çevresel sinir (myelin) kliflara etki ederek derinin yüzeyine kadar
etki gösterebilen, hatta ilerleyen safhalarda motor sinirleride deforme ederek
felce dönüsebilen, daha da ilerleyen
dönemlerde kemik hücrelerini de etkileyerek kemik erimesine neden olan, enfeksiyonun
vücuda girmesiyle ilk klinik belirtilerin görülmesi arasindaki sürenin (kuluçka
süresinin) 2-7 yil arasinda degisiklik gösterdigi, Lepramatöz Lepra (vücudan
tamaminda etki gösteren) ve Tüberküloid Lepra (local olarak etki gösteren)
olmak üzere iki çesidi bulunan, gümünüzde
Akdeniz’den Japonya’ya, Arabistan’dan Sibirya’ya kadar, Afrika’nin bütün
bölgelerinde, Avustralya’da, Yeni Zelanda’da, Hawaii Adalarinda ve Kuzey
Amerika’nin bütün bölgelerinde görülen ‘Lepra’ hastaliginin Kibris’i çok ciddi
anlamda etkiledigini, ancak buna ragmen Kibris’in bu illet hastaliktan ilk
kurtulan ülkelerden birisi oldugunu, neredeyse elli yildan bu yana Kibris’ta
Lepra vakasinin görülmedigini, bunda Osmanli yönetiminin, Lefkosa dolaylarinda
Athalassa Çiftligi kapsami içinde yer alan Eglence köyünde, 19.yy baslarinda
evkaf arazisi üzerine kurdugu Miskinler Çiftligi ile baslayan Lepra
mücadelesinin Ingiliz döneminde de sürdürülmesinin asil etmen oldugu, her ne
kadar gerçek bilimsel mücadelenin Ingiliz Dönemi’de yapildigi ileri sürülebilse
de o dönemin baslarinda adaya gelmis olan Ingiliz otoritelerin, bu konuda basta
(yani Osmanli zamaninda) bilinçli bir gayret gösterilmemis olsaydi, söz konusu
Lepralilarin, çoktan ölmüs olacaklarini yazdiklarini, Ingiliz kayitlarina göre
belki de adanin nüfus dagiliminin bir sonucu olarak hastalarin yaklasik olarak
dörtte üçünün Hristiyan; dörtte birinin ise Müslüman oldugunu,
[caption id="attachment_3525" align="alignright" width="193"] 100 CHARACTERS[/caption]
Asil ilginç olanin
ise; bu hastaliga karsi baska hiç bir konuda bir araya gelemeyen, ortak
faaliyet gösteremeyen dinlerin (Müslümanlik ve Hristiyanlik) Lepra’ya karsi
özel önem göstermelerinden mütevellit Kibris’ta Cüzzam Çiftligi kurulmasi
konusunda, adanin Müslüman ve Hristiyan evkaflarinin ortak hareket ederek
isbirligi yapmalarinin oldugunu, çiftlik için gerekli araziyi Müslüman
evkafinin temin ettigini, baslangiç finansmaninin ise klise tarafindan
karsiladigini, hükümetin de ayrica katkida bulunduguna dair kayitlarin
oldugununu, Lefkosa’da, Magusa Kapisi’nin 1,5 mil disinda, tarihi
Ayios Paraskevi tepesi dolaylarindaki bu Miskinhanenin, Ingiliz Dönemi’nde
zamanin kosullarina uygun bir Lepra Hastanesi’ne dönüstürüldügünü, 1953’te
adadaki Leprali sayisinin çok düsmesi üzerine bosaltilarak Larnaka’ya
tasindigini, Larnaka’daki Lepra Hastanesinin adada hastaligin görülmemesi
üzerine, günümüzde AB Uyusturucu Maddelerle Mücadele Merkezi olarak
kullanilmaya baslandigini, Lefkosa’daki tarihi Miskinler Çiftligi’ndeki hastane
binasinin ise, 1958’de Ögretmen Koleji’ne tahsis edildigini, uzun yillar
Pedagoji Enstitüsü olarak kullanildigini, günümüzde ise Kibris Üniversitesi’nin
merkezi binasi olarak kullanildigini, Osmanli Döneminde ve Ingiliz Döneminde
gösterilen bu gayretleri anlatarak yazar aslinda kliselesmis olan “bu adada
Kibrisli Türkler ile Kibrisli Elenler ortak ne yaptilar ki?” sorusuna “hiç bir
sey yapmadilarsa, adada Cüzzam gibi bir illetin kökünün kurutulmasina vesile
olmuslar” diyerek cevap veriyor.
Lepra’nin
Hristiyanlik’taki yerinden bahsederken, Hz. Isa’nin peygamberlligini
kanitlarken gösterdigi mücizelerden birinin de cüzzami iyilestirmek oldugunu,
hatta havarilerine de cüzzami iyilestirmeleri konusunda tavsiyelerde
bulundugunu, XIII. Yüzyilda Lepranin Kibris’ta sosyal hayatin önemli
gerçeklerinden birisi oldugunu, Ortaçag’larda Avrupa’daki Lepra mücadelesini,
günümüzde Lepra’nin Norveç, Izlanda, Baltik denizi kiyilari, Kuzey Rusya,
Yunanistan, Türkiye, çesitli Akdeniz adalari, Ispanya ve Portekiz’de varligini
sürdürdügünü, 1183 yilinda Kibris Krali Baldwin’in cüzzama yakalandigini ve
yerine kendi muhafizlarindan Guy de Lusignan’i tayin ettigini ve Lusignan’in ve
soyundan gelenlerin bir cüzzam vakasi nedeniyle 350 yil boyunca Kibris’i
yönettigini belirtmis.
Adadaki Bufavento
Kalesi ve Aziz Chrysostomos Manastari’nin efsanesini anlatirken Tuncer
Bagiskan’in Halk Bilim Dergisi’nde yayinlanan esfaneyi aktarmistir: Bu efsane
kisaca söyledir: bir prenses veya Kibris Valisi Philip Molino’nun zengin esi Maria Molino cüzzam yakalaninca temiz
hava almak için ‘Kraliçenin Yüzbir Evleri’ olarak bilinen Girne Sira Daglarinin
güney eteklerinde bulunan Bufavento Kalesi’ne gitmis. Köpegi de kendisi gibi
cüzzüma yakalandigi için köpegini de beraberinde götürmüs. Bir sabah köpek
kaleden ayrilmis ve asagidaki bir kaynak suyunda yikandiktan sonra kaleye
varincaya kadar sagligina kavusmus. Ertesi gün kraliçe köpegi izlemis ve onun
kaynak suyunda yikandigini görmüs. O da orada yikaninca sagligina kavusmus.
Kraliçe sagligina kavusunca kaleyi terk etme hazirliklarini baslamis ancak gece
rüyasina Aziz John Chrysostomos girerek kendisinin su kaynaginin oldugu yere
bir kilise yaptirmasini istemis. Prenses te oraya Aziz John Chrysostomos’ün
adina bir kilise yaptirmis ve ölünceye kadar da orayi terk etmemis. Manastirin
koruyucusu oldugu içinde prensesi ölünce yaptirdigi kiliseye gömmüsler.
Lepra’nin
Müslümanlik’taki yerini anlatirken ise; Cüzzamlilarin Arapça’da çok eski
zamanlardan beri “Miskin” diye anilmasini ve miskin kelimesinin geçtigi ayet ve
hadisleri açikladigi, zekatin miskinlere de verilebilecegi konusunu üzerinde
durdugu, Hz. Muhammet’in cüzzamin bulasici oldugu konusunda verdigi ögütleri
açikladigi, Yavuz Sultan Selim döneminde Üsküdar’da kurulan Miskinler
Tekkesinin basinda cüzzamli seyhlerin bulundugunu, bu sekilde cüzzamlilardan
olusan müridleri terbiye ettiklerini, Hristiyanlik, Müslümanlik ve hatta Hz.
Musa’nin da cüzzam hakkindaki mücizelerini dikkate alarak her üç dinde de
cüzzama özel yer verildigini anlatmaya çalismistir.
Lepra’nin
Osmanli’daki yerine de deginen yazar; Osmanli’nin cüzzamlilara karsi her zaman
sefkatli ve hosgörülü oldugunu, Osmanli’da ilk Miskinhanenin II.Murat
tarafindan 1421 yilinda Edirne Kirishane’de yaptirildigini, 13.yüzyilda yasamis
olan Karacaahmet Sultan’in “horosan erenlerinden” oldugunu ve hekim-eyliya
oldugunu, cüzzam hastalarini dinsel müziklerle telkin yoluyla tedavi ettigini
anlatir.
Kibris’taki
Miskinhaden bahsederken; Lepra’nin Kibris’da, Osmanli Dönemi ve Ingiliz Dönemi
olmak üzere, iki döneminin oldugunu, bu dönem hakkinda yaptigi arastirmada
Klise arsivlerine çok rahat ulastigini anlatan yazar, arsivdeki evraklarin
fotokopilerini kitabinda sunmus, Evkaf arsivlerine ise girememesinden dolayi
çokça sitem etmistir.
Ada’da Ingiliz döneminin baslarini
anlatirken; bu dönemde hapishane tarzi bir yerde miskinlerin izole edildigi,
buranin disinda hiç miskinin olmadigi, bu sayede hastaligin yayilmasinin
engellendigi, miskinlerin bakim ve tedavilerinin burada saglanmaya çalisildigi,
hükümetin buradaki miskinlere günlük 3 somun ekmek ve 2.5 kurus ödenek verdigi,
gida ve kiyafet yardimi yaptigi, miskinlerin burada iki kisilik odalarda kaldiklari,
bu seklinde adadaki Ingiliz yönetiminin Lepra ile yakindan ilgilendiginin
anlasildigini belirtmistir.
Kitabin bir bölümünde ‘Miskinler Mescidi’
adli konuyu ele alan yazar, Ingilizlerin adaya ilk geldigi dönemde
Miskinhane’de sadece iki Müslüman’in bulunmasindan yola çikarak o dönemde
mescitten bahsedilmemesinin gayet normal oldugunu, ileriki yillarda sayinin
artmasiyla ve 1914 yilinda The Times dergisinde çikan haberde Kibris’taki
Lepralilar Köyündeki sartlar anlatilirken, köyde hastalarin dinlerine saygi
gösterildiginden bir kilise ve bir caminin bulundugundan bahsedilmesinden 1879
ile 1914 yillari arasinda çiftlige mescidin kuruldugunu anlasildigini, ilerleyen süreçte de caminin bakim onarimiyla
ilgili birçok yazismanin oldugunu bizlere aktariyor.
Adadaki XX. Yüzyilin ilk yillarini
anlatirken; 1903 yilinda çiftlige bir de cezaevi eklendigini ve buranin suçlu
iki lepralinin ikametine ayrildigini, 1905’te Lepralilardan dünyaya gelen
saglikli 8 çocugun Lefkosa’da tutulan bir evde ilkokul ögrenimlerine devam
etmelerinin saglandigi, kiz olanlara ayrica bir de zenaat ögretilmeye
baslandigi, 1908 ‘de çocuklarin sayisinin 11’e ulastigi, 6 Temmuz 1914 tarihli
New York Times’da Kibris’ta Lepra Köyü baslikli yazida, adadaki Biratanya
saglik otoritelerinin Cüzzam’a karsi çok basarili bir mücadele verdikleri,
genis topraklari ve agaçlari olan bu köyde izole edilen Miskinlerin, bir kilise
ve camilerinin oldugu, köy kütüphanesinde çesitli kitaplar, gündelik gazeteler
ve süreli yayinlarin bulundugu, hastalarin konfor içinde yasadiklari ve hasta
sayisinin günden güne azaldigini belirterek ABD’nin Kibris’taki Lepra
mücadelesini örnek almasi gerektigini ifade ettigi, 1929’da yeni hastane
binalari yapildigi, bir de Ingiliz
bashemsirenin atandigi ve çok faydali oldugu, 1949’da çiftlige alinan otobüs
ile haftanin iki günü hastalarin kir veya deniz sahillerine geziye ve sinemaya
götürülmeye baslandigi, bütün bu çalismalarin sonucu olarak 1950 yilinda sadece
1 yeni taninin konuldugundan söz etmistir.
Lefkosa’daki tarihsel Miskinhane’nin
1955’te hastalarin Larnaka’ya aktarilmasi üzerine 3 yil bos kaldigi, 1958’de
Kibris Ögretmen Koleji olarak hizmete açildigi, daha sonralari da Yüksek
Pedagoji Enstitüsü adini alarak sadece Kibrisli Elen okullari için ögretmen yetistirme
islevini uzun yillar sürdürdügü, Miskinler Çiftligi arazisi ve binalarinin ise
günümüzde Kibris Üniversitesi oldugunu anlatiyor.
KIBRIS MISKINHANESI–CÜZZAM VE KIBRIS 1830-2001
Dr. Nazim BERATLI
KALKEDON YAYINLARI
2013