Ittihat ve Terakki Cemiyeti üyelerince, iktidar olabilmek ve özellikle padisah 2. Abdülhamit’i
tahttan indirebilmek amaciyla gerçeklestirilen propaganda faaliyetlerinin
incelendigi eserde, öncelikle gizlice dagitilan ancak daha sonralari matbaada
çogaltilan “Hayyeale’l Felah” ve “Hareket” isimli iki el yazmasi kitapçik
konu alinmis, söz konusu kitapçiklarin orijinali ilk defa eserin ekler kisminda
yayinlanarak okuyucularin istifadesine sunulmustur.
Osmanli Devleti’nin gerileme dönemine
girmesinde devlet erkâninin bir kisim hatalari, bazi kurumlardaki bozulmalar dikkat
çektigi gibi dünya genelinde meydana gelen degisikliklerin de etkisi olmustur.
Yeni ticaret yollarinin bulunmasi ve Avrupa'daki sanayi inkilâbi karsisinda
yeteri kadar tedbir alinamamis bu nedenle Avrupa karsisinda geri kalinmistir.
Gerilemeye tedbir olarak yapilan islahatlar ise beklenen sonucu verememistir.
Fransiz ihtilalinin ardindan ön plana çikan fikri akimlar Osmanli Devleti
içerisinde de bas göstermis ve devlete bagli bazi milletler Avrupalilarin da yardimiyla kopartilmistir.
Bati temelli fikir akimlari zamanla Osmanli aydinlari arasinda da etkili olmustur. 1839 Tanzimat Fermani ile yeni bir döneme girerken Avrupa'ya ögrenciler gönderilmeye baslanmis ancak bu ögrencilerin çogu geri dönmemistir. Avrupa'daki idari sistemlerin aynen alinmasi ve Osmanli Devlet sistemine uygulanmasi ile bütün meselelerin çözülecegine inanilmistir. Bu inanç dogrultusunda ilk defa Sultan Abdülaziz zamaninda (1861-1876) Jön Türkler ortaya çikmis, Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin çekirdegini olusturmustur. Cemiyetin vermis oldugu mücadelenin en dikkat çeken yani propaganda faaliyetleri olmustur.
“Hürriyet, adalet ve musavât" fikirlerini
isleyen o dönemin aydinlari, Avrupa'nin idari ve mali sistemini aynen tatbik
etmek istemis, bu fikirler dogrultusunda 1. Mesrutiyet ve Kanun-i Esasi ilan
edilmistir. Yapilan anayasa toplumun bütün ihtiyacina hitap edemeyince de mesrutiyet
kaldirilmis ve Jön Türkler basarisiz olmustur. Mesrutiyetin kaldirilmasina
büyük tepki gösteren aydinlar 2. Abdülhamit'e karsi muhalefette daha da sertlesmis,
2. Abdülhamit'in müdahalesi de ayni sertlikte olmustur. Yasanan gelismelerin
ardindan muhalefet edenlerin büyük bir kismi yurt disina kaçmak zorunda
kalmistir.
Avrupa devletleri gerçeklestirilen
islahatlari Osmanlinin iç islerine müdahale etmek için bir firsat bilmis,
Türklerden daha imtiyazli hâle gelen azinliklari kendi menfaatleri
dogrultusunda kullanmak istemistir. 2. Abdülhamit tarafindan fark edilen bu
durum karsisinda ince bir diplomasi yürütülmüs ve biran önce çökmesi beklenen
devlet daha fazla ayakta kalabilmistir.
Ittihat ve Terakki Cemiyeti fikri çalismalarini
halka ulastirmak için propaganda faaliyetlerine hiz vermis ve gazeteler
çikarmaya baslamistir. Hazirlanan eserler yurda gizlice sokularak dagitilmis, halkin
anlayabilmesi için de sade Türkçe kullanilmistir. Ayrica Araplarin çogunlukta
oldugu yerlere baska, Türklerin çogunlukta oldugu yerlere ise baska gazeteler dagitilmis,
eserlerde 2. Abdülhamit çok agir bir dille elestirilmistir. Gazetelerin
haricinde propaganda amaciyla bir takim imzasiz kitapçiklar yayinlanmis, acil
olarak 2. Abdülhamit idaresinin yikilmasi ve anayasal mesrutî bir düzenin kurulmasi
dile getirilmistir.
Ittihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri zamanla,
ordudan baska hiçbir kuruma güvenilmeyecegi fikrini benimsemisler ve hedefe
ulasmak için orduyu kazanmayi amaçlamislardir. Bu amaç için de hazirlanan bazi
yayinlarda Osmanli Devleti'nin bekasi ve ilerlemesi için orduya düsen
sorumluluklari kaleme almislardir.
Propaganda faaliyetlerine büyük önem atfeden
cemiyet tarafindan yurda gizlice sokulan el yazmasi eserlerden incelenecek olan
ilk eser “Hayyeale'l-Felâh” adini
tasimaktadir. Eser üzerinde hicri 1325
yazdigi için eserin
1907-1908 tarihleri arasinda, özellikle 2. Mesrutiyet’in ilanindan
önceki dönemde yazildigi anlasilmaktadir. Eserin kapaginda "Bunu okuyan
vatandaslar Allah askina baskalarina da okusun ve okutsunlar"
ibaresi yer almakta, ancak yazari hakkinda bir ibare bulunmamaktadir. (33) sayfalik eserin içerisindeki
bilgilerden Erzurum ve Mardin'e gönderildigi anlasilmakta, akici bir Türkçe ile
kaleme alindigi dikkat çekmektedir.
Eserde genel olarak Osmanli Devleti’nin
durumu anlatilmakta, yasanan olumsuzluklarin baslica sorumlusunun 2. Abdülhamit
oldugu ifade edilmekte, halk padisaha karsi isyana tesvik edilmekte, meclisin
açilmasi ve Kanun-i Esasi’nin yürürlüge konulmasi istenmektedir.
Eserde özellikle dini duygulara hitap
edilmekte, padisahin dini politikasina elestiri getirilmemektedir. Hilafet
müessesesine saygili olundugu, ancak bu makamda bulunan 2. Abdülhamit’in
makama uygun olmadigi ifade edilmektedir. Yani hilafet makamina herhangi bir
tenkit yapmaktan kaçinilmistir. Devamdaki bölümlerde ise halkin içerisinde
bulundugu imkânsizliklara deginilmekte, vergi adaletsizligi dile getirilmektedir.
Özellikle Müslümanlarin agir vergiler altinda ezildigi vurgulanmaktadir.
Okuyucu kitlenin dini duygularini kabartmak
ve bahsedilen hususlara ilahi bir hava katmak adina eserde ifade edilen
hususlar birçok ayet ve hadisle izah edilmekte, genel durum tasvir edilirken
önceki dönemlerde bütün milletin refah içerisinde yasadigi vurgulanmaktadir.
Eserin toplumda genis yanki bulmasi için vatandasa, askere, ögrenciye, din
alimlerine ve toplumdaki sözü geçen bütün insanlara ayri ayri hitap
edilmektedir. 2. Abdülhamit'in tahttan indirilerek yerine Mehmed Resad'in
getirilmesi ve Kanun-i Esasi'nin ilan edilmesi ile bütün insanlarin bir arada
ve mesut bir sekilde yasayacagi ileri sürülmektedir.
“Sultan
Hamid gibi, ayet ve hadisi ateste yakarak küfrünü ispat eden bir padisahin
korkusunu, Allah korkusundan daha büyük tutanlarin sonu böyle olur, otuz
senedir Osmanli milletinin basina musallat olan bu hain, daha tahta çiktigi
gün, eline geçen vatanimizin dörtte üç bölügünü kasten düsmana verdi, Hazret-i
Muhammed Efendimiz vasitasiyla Cenab-i
Hakk'in bize ihsan buyurdugu bir din-i mübini ve o dine iman eden Islâmlari,
düsmanlara vermeye çalisan böyle muzir bir mahlûkun, ser-i serif mucibince
kafasini ezmek her müminin en birinci vazifesidir. Bu vazifeyi yapmaktan geri
duranlarin dünya ve ahrette mes'ül olacaklari ve cehennem azabindan
kurtulamayacaklari nice ayet-i kerime ve hâdis-i serife ile bildirilmistir” gibi
Islam ve iman konularinda net ifadeler kullanilarak 2. Abdülhamit ve
yönetiminin dinden uzak, halka zulmeden bir yapida oldugu, padisaha hizmet eden
insanlarin ahretini kaybedecegi kabul ettirilmek istenmektedir.
“Hiçbir
akilli Osmanli, yarin bu zalim padisah öldükten yahut tahttan def edildikten
sonra onun fenaligina yardim edenlerin milletin intikamindan kurtulamayacagini
düsünmez mi?” gibi ifadelerle padisah yaninda yer alan
veya yönetime sicak bakan insanlar tehdit edilmekte, gözdagi verilmektedir.
“Rusya'da
on bes yasinda genç kizlar zalim valilerin, polislerin basina bombalar
yagdiriyor, kursun atiyor ve siyaset meydaninda güle güle vatani ugrunda öldügünü
düsmanlarinin yüzüne haykiriyor. Sonra bizde otuz yasinda kahraman geçinen
erkekler korkak bir padisahin korkusundan bir dostuna selam veremiyor, vatana
hizmet etmeyi ziyade buluyor” gibi ifadelerle okuyucular baski altina
alinmakta, padisaha karsi isyan etmeyenler hem Ruslarla hem de kadinlarla
kiyaslanarak insanlarin gururlarina dokundurulmakta, böylelikle taraftar
sayisinin artirilmasi amaçlanmaktadir.
“Ey
gayrimüslim Osmanlilar! Biz, sizi vatandas taniyoruz. Sultan Hamîd'in yalniz
bize degil size de ettigi fenaliklar inkâr olunamaz. Bunun için el birligiyle
çalismak hepimizin borcudur” gibi ifadelerle cemiyet
tarafindan gayrimüslim vatandaslarin da haklarina saygi duyuldugu izlenimi
verilmekte, padisah ve çevresindekilerin gayrimüslimlere hayat hakki
tanimayacagi görüntüsü verilerek yönetime karsi isyan etmeleri tesvik
edilmektedir. Eserde dini duygulara hitap edilirken Hiristiyanlarin yaptigi
zulümlere de deginilmekte, diger taraftan gayrimüslimlerin haklarinin 2.
Abdülhamit tarafindan çignendigi ifade edilmekte, birbiriyle çelisen hususlar
birlikte yer almaktadir.
“Hangi
insan vardir ki validesini düsman pençesinde, hainlerin ayaklari altinda,
feryat ederek evlatlarindan yardim bekledigini görür de yerinden kimildanmak
istemez? Hâlbuki din ve vatan hepimizin gözünün nuru, sevgili ninesi degil
midir? Öyleyse, bu mukaddes anneyi ortak kurtarmak için toplanalim, birlik
olalim” gibi ifadelerle padisaha isyan ile anne gibi mukaddes bir
husus ayni degerde gösterilmekte, hem isyan etmeyenlerin iffetsiz olacagi hem
de isyan edilmesi durumunda manevi degerlere sahip çikilacagi mesaji
verilmektedir.
Köyde yasayanlara hitap
edilirken “Vatanini kurtarmak her
köylüye farzdir. Bunun için her cuma günü, cuma namazini kildiktan sonra
camilerde, meydanlarda, kirlarda bir araya geliniz. Birbirinizin kardesi
oldugunuzu biliniz. Birlikte hareket eden köylüleri kimse ezemez. Ittifak eden
köylüler, zaptiyelerin tokatlarina, mültezimlerin kamçilarina boyun egmez. Bu
hain herifleri kovarlar. Saginizdaki, solunuzdaki köylere, akillilarinizi
gönderiniz, hükümetin zulmünü onlara anlatiniz” denilerek zaten maddi
durumu az ve cahil olan insanlar tahrik edilerek devlete karsi isyana tesvik
edilmektedir.
Ittihat ve Terakki
Cemiyeti’nin propaganda faaliyetleri kapsaminda yurda gizlice sokulan el
yazmasi eserlerden incelenecek olan ikinci eser ise “Hareket”
adini tasimaktadir. Eser üzerinde hicri 1312
yazdigi için eserin
1894-1895 tarihlerinde yazildigi anlasilmaktadir. Eserin
kapaginda yer alan bilgiler dogrultusunda Ittihat ve Terakki Cemiyeti adina
basildigi ve Namik Kemal'in ruhuna ithaf edildigi anlasilmakta ancak yazari
hakkinda bir ibare bulunmamaktadir. (62)
sayfalik eser ilk esere göre çok daha agir bir dille yazilmistir. Eserde,
Osmanli Devleti'nin durumu çesitli sorular sorularak anlatilmaktadir. Meydana
gelen bütün sorunlarin sorumlusu olarak 2. Abdülhamit gösterilmektedir.
93 (1877-1878) Harbi'ndeki
Bati Cephesi anlatilarak Gazi Osman Pasa’nin maglup olmasinin ve Ruslara,
Istanbul yolunun açilmasinin baslica sorumlusu olarak 2. Abdülhamit
gösterilmektedir.
Yine Yildiz Mahkemelerinin
kurulmasi, Mithat Pasa’nin Taife sürgün edilmesi ve burada ölümü, Tunus'un
elden çikarilmasi ve Bulgarlarin Dogu Rumeli'yi ele geçirmesi konularinda 2.
Abdülhamit sorumlu tutulmaktadir.
Osmanli Devleti’nin
bölünmesini isteyen Rusya ile Osmanli'nin direnemeyecegine inanan, bu sebeple
azinliklara her türlü yardimi yapan Ingiltere karsisinda, 2. Abdülhamit
Almanlara yanasmistir. Ittihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri bu politikayi tenkit
etmisler ancak iktidar olduklarinda Ingiltere ve Fransa karsisinda Almanlara
yönelmek zorunda kalmislardir.
Eserde yurdun
sikintili hâli anlatilmakta ve 2. Abdülhamit'in keyfi davrandigi, devletin gelirini
heba ettigi savunulmaktadir. Padisah çok fazla elestirilmekte ve agir
hakaretlerde bulunulmakta, hatta hakaretler küfre kadar varmaktadir. Daha
sonra ise alimler, ögretmenler, din alimleri, askerler, üniversiteliler ve bütün
vatandaslara seslenilerek 2. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi gerektigi vurgulanmaktadir.
Her iki el yazmasi
eserle ilgili sonuç olarak; 2. Abdülhamit, daha sehzade iken bazi hadiseler
sebebiyle insanlara olan güvenini kaybetmis, bu nedenle padisah olduktan sonra
kimseye güvenememistir. Yetisme tarzinin bir sonucu olarak asiri süpheci bir
karaktere bürünmüstür. Bu sebeple halktan uzaklasmasi kaçinilmaz olmus, Ittihat
ve Terakki Cemiyeti tarafindan yurt disinda baslatilan propaganda faaliyetleri
zamanla yurt içerisinde de etkinligini artirarak 2. Abdülhamit'in tahtan
indirilmesini netice vermistir.
ITTIHAT TERAKKI'NIN GIZLI PROPAGANDA FAALIYETLERI VE ABDÜLHAMID
DR. TÜRKMEN TÖRELI KRIPTO
BASIM YAYIM DAGITIM LTD. STI.
2012