BIRINCI
BÖLÜM
ILETISIME
ILISKIN ARASTIRMALARIN TARIHI
Insanlar arasi iletisim çok eski
yillara dayanmakta olup, bunun incelenmesi çok eski degildir.
A) ÖNCÜLER
(SIKAGO OKULU): Iletisimle
ilgili olarak arastirmalari ilk yapan öncüleri vardir. Bu öncülerden ilki olan
Sikago Okuludur. Sikago okulundakiler iletisimin sosyal düzendeki rolünün
önemini ve etkisini konu edinmislerdir. Bu da iletisimin arastirilmasinda önem
saglamistir. Sikago okulundakiler birinci olarak toplumdaki bireylerin
birbiriyle olan iliskisini arastirmislardir. Bunu da yaparken bilimsel
yöntemleri kullanmislar. Bunlari da anket ve istatistiklerle de bunu
desteklemislerdir. Ikincisi olarak iletisimle ilgili olarak toplumbiliminden
faydalanmislardir. Uygulamali ve kavramsal kavramlarin birlestirilmesinden
yararlandilar. Üçüncüsü olarak toplumun degerleri ve kültürü olan simgesel
ifadelerden yararlanmislardir. Sonuç olarak iletisim toplumun deger yargilari
olan gelenek görenek, siyasete, sanatta, mimari de her alanda kendini göstermektedir.
Toplumda dergi, gazete, radyo, kitap gibi iletisim araçlarinin çogalmasi sonucu
toplumun geleneksel iletisimini hizli biçimde etkilesimini hizli biçimde hizli
biçimde etkilemistir. Charles Horton Cooley, medyanin yapip ettiklerini getiren
dört önemli etkilesim ortaya çikarmistir. Bunlar anlatim, sürekli kayit, hiz ve
yayilim veya tüm halka ulasabilme olarak belirtmistir. John Dewey de arastirmalarla
iletisime önemli ölçüde öncü olmustur. Egitimin, aydinlari ve iletisimcileri
ortaklasa katilimiyla bilimin araçsallasmasini mümkün kilan baglidir. Ona göre
iletisim topluma öngörülerin araçlar olarak düsünüyor. Bu sekilde toplum
iletisimde kolektif yasamin kolaylastirarak, toplum hayatinda birikim üretir.
Dewey modern yasam denetim altina almak ve kolaylastirmak üretilen bilimsel
bulgulari nakleden ve tüm engelleri ortadan kaldirarak topluma ulastirmak ve
yasami kolaylastirmak için kitle iletisimini hayat temeline koymaktadir.
Böylece bilim ile iletisim bulusmak zorundadir.
B) TEMELI ATAN ULULAR: Matematikçi toplum bilimci Paul Felix
Lazarsfeld, sosyal psikolog Lewin, deneysel psikoloji uzmani Howland ve siyaset
bilimci Lasswell, 1930 ve 1950’li yillar arasinda, çok etkili ve önemli arastirmacilardir.
Lasswell, dünya savasi propaganda teknikleri üzerinde çalismalar yapmistir.
Propagandanin savasta insanlarda vatan ve ulus bilinçlenmesinde, kitle iletisim
araçlarinin çok büyük rol oynadigini belirtmektedir. Psikolog Kurt Lewin, ABD de iletisimle ilgili
olarak, grup modelleri ve grup iletisimini incelemistir. Grup içindeki
bireylerin birbiriyle karsilikli etkilesimlerinden dogdugunu belirtir. Lewin
“psikolojik alan” teriminin kâsifidir. Carl Howland, savastan önce deneysel
psikoloji ile ilgilenmis. Savas yillarinda acemi askerler üzerinde, özellikle
filmsel dokümanlarin etkilerini ve ikna mekanizmalarina yönelik çalismalar
yapmistir. Savastan sonrada çalismalarini genisleterek ikna mekanizmalarinin
halk üzerindeki etkilerini incelemistir. Paul Felix Lazarsfeld, 1930’lu
yillarda radyo dinleyicileri üzerinde arastirmistir. Arastirmalarda kitle
iletisim araçlarinin etkilerini ve dinleyenleri arastirmistir. Arastirmaya göre
tercih edilen programlari ve tercih edenleri ögrenmektedir. Programin tercih
edilme sebebi ve dinleyicinin ondan faydalanma seklini incelemistir.
C)
KÖK ATMA DÖNEMI: Iletisimle
ilgili olarak 2. Dünya Savasi döneminde önemli gelismeler olmustur.
Arastirmacilar bu dönemde propaganda, ikna üzerinde çalismislardir. 2. Dünya
Savasinda radyo ve medyanin toplum üzerindeki etkilerini çok yogun sekilde
atmislardir. Bu dönemde arastirma yapan Howland ve Lazarsfeld 2. Dünya
savasindan sonra arastirmalarina devam etmislerdir. Bu alanda çok sayida
ögrenci yetistirmislerdir.
1.Çatisma
ve Uyum: Çalismalarini
iletisim üzerine yapan arastirmacilar savas döneminden sonra kendi çalisma
alanlarina yönelmislerdir. Iletisim üzerine yapilan çalismalarda birbirleri
arasinda farkli sonuçlar ve çatismalar çikmistir. Bu farkli çatismalarin
yasandigi alanlar iki okul arasinda olmustur. Bu farkliligin ilki Lazarsfeld’in
“ampirik okul”, digeri de “elestirel okul” dur. Ampirik okul savunuculari,
islevselcilik, pozitivizm, nicel yöntemler üzerinde durmuslardir. “Elestirel
okul” savunuculari ise, iletisim eylemlerinin toplum içerigini çözümlemeye
yönelmislerdir. Daha çok “iletisim kimin kontrolünde”, “kimin çikarlarini
koruyor” gibi sorulari sorarak arastirma yapiyorlar.
2.Çalismalar:
Iletisim biliminin gelismesinde
ve kök atmasinda önemli eserler ve çalismalar yapan kisiler sunlardir;
Lazarsfeld, Berelson, Gaudet, Metron ve Katz dir.
The
People’s Choice (Kamusal Tercih): Bu eser 1944 yilinda Lazarsfeld, Berelson ve
Gaudet üçlüsü tarafindan hazirlanmistir. Bu çalisma esnasinda medyanin ve
radyonun etkisinin seçmenin oy verme islemini nasil etkiledigi üzerinde
duruldu. Medyanin seçmenlerin üzerinde bireysel olarak fazla etkilemedigi
görülmüstür. Bu çalisma esnasinda ilk defa fark edilen “kanaat önderi”
iletisimde önemli ölçüde etkili oldugu ortaya çikmistir. Bu kanat önderlerinin
toplumdaki bireyleri ikna yöntemiyle önemli ölçüde etkiledikleri görülmüstür. Bu
toplumdaki insanlari etkilemenin en önemli özelligi ayni çevrenin insanlari
olmalari, ayni sosyo-kültürel yapiya sahip olmalarindan dolayi iletisimde ikna
etmenin önemini ortaya koymustur.
Robert
Metron, bir toplumdaki etki modellerini tanitmayi amaçlayan bir çalisma
yapmistir. Bu çalismada iletisim bilimiyle ilgili olarak New Jersey’de, Rover
içindeki bir kentte yapilan arastirmadir. Kentte yayinlanan haftalik dergisinin
toplum üzerindeki etkisini incelemistir. Arastirmaya göre dergilerin topluma
etkisinin farkli oldugudur. New Jersey’de yapilan arastirmada toplumdaki
nüfuzlu, kisilerin belirlenmesiydi. Yapilan mülakatlarda isimleri dört veya
daha fazla anilan kisiler nüfuzlu sayiliyordu. Nüfuzlu kavraminin önemli ayirt
ediciligi olmadigi görülmüstür. Yapilan titiz çalismalarda toplumda iki tip
lider oldugu ortaya çikmis. Ilki “yerel lider”, ikincisi ise “ulusal lider”.
Yerel lider, kitle iletisim araçlarindan ulusal kitle iletisim aracini
kullandigi, ulusal liderlerin ise yerel kitle iletisim aracini tükettikleri
görülmüstür.
Lazarsfeld
1946 yilinda kitle ile kisiler arasi iletisim bagina yönelik çalisma yapmistir.
Arastirmacilar moda, kamu isleri, sinema ve pazarlama olmak üzere dört alanda
çalismislardir. Toplumdaki kisiler konumuna, yasina, ilgi alanina göre kitle
iletisim araçlarindan faydalandiklari görülmüstür. Örnegin ev kadinlari, ev
konularinda, ev islerinde nasihatler istedikleri görülmüs, genç kizlarin ve
erkeklerin sinema konularinda nasihat istedikleri görülmüslerdir.
Howland iletisimi alici, kanal, ileti
olarak bazi ögelerin birlestirildigi topluluk modelini ortaya koymustur.
Alicinin davranisini, tutumlarinin belirlendigini ortaya koymustur. Yale grubu;
iletisim bilimine iki önemli katki saglamistir. Ilki deneysel psikoloji,
ikincisi tutum degisimi ve iknadir.
Bu çalismalardan anlasildigi üzere
geçmiste yapilan çalismalarin kitle iletisimi üzerinde çalisilmis. Bu
çalismalar deneysellikle desteklenmistir. Anketler rakamlarla yapilan
çalismalar desteklenmistir. Bu sekilde köklesmis ve kollara ayrilma ihtiyaci
dogdugu görülmüstür.
D)GÜNÜMÜZ:
Günümüzde iletisim
biliminin; cografi alanin genislemesi, kurumsal bölünme, kavramlarda,
yöntemlerde ve düsüncede önemli kaynasma olmustur. 1960’li yillarin sonunda
iletisim konusunun sinirlarindaki açilim ve arastirmayla giderilmeye çalisildi.
Ampirik okul ve Elestirel okulun yerini dolduran herhangi bir çalismada
görülmedi. Bu dönemde davranisçi yaklasim geri çekilmistir. Kuramsal yaklasim
ise yaptigi çalismalarla boslugu doldurmaya çalismistir.
E)
FARKLI YÖNELIMLER: Baslangiçta
Iletisim bilimi ampirik ve elestirel okul diye ikiye ayrilmistir. Bu ayrilmanin
ilkesel farkliliklar vardir. Ayni zamanda farkli konulularla ugrasarak farkli
yönelimlerde çalisilmistir. Bu çalismalar ise; Ekonomi- politik yaklasim,
Hegemonik yaklasim, Kültürel emperyalizm ve kültürel kuram, Kültür kurami, Bagimlilik
Kurami Teknolojik belirlenimcilik, suskunluk sarmali (medyanin kamuoyu üzerindeki
uzun süreli rolünü) gibi kuram ve konular üzerinde çalisarak farkli konulara
yönelimler olmustur.
IKINCI
BÖLÜM
ÇESITLI
YAKLASIMLAR
Iletisim bilimi farkli alanlardan
gelen birçok arastirmanin ortak bulustugu bir yerdir. Bu arastirma alanlari ise
söyledir.
A.Sibernetik:
Bu yaklasim; makine
ve canli organizmalarin düzeni üzerinde çalismistir. 2.Dünya Savasi yillarinda
Nobert Wiener ve sonra ögrencisi olan Claude Shannon’un çalismistir. 2.Dünya
Savasi sirasinda Wiener, namlu içindeki merminin hareketini inceleyerek tepki
ilkesini bulmustur. Bu arastirmadan sonra makineler ve canlilar arasindaki
iletisimi incelemistir.
B.Antropoloji:
Sibernetik yaklasimla
ugrasan Shannon’un çalismalarina farkli bir bakis açisiyla bakan Amerikali
antropologlar, kisiler arasi alana
iliskin (proxemik), vücut dili (kinesik), dilbilim gibi farkli alanlarda
çalismislardir. Shannon’un yaklasimini kabul eden bu arastirmalar, insan
bilimleri açisindan bu kuramin operasyonel geçerliligine karsi çikmistir. Onlara
göre, bütün gönüllü ve gönülsüz davranislarin, tüm el kol hareketlerinin,
bedensel davranislarin özel bir rol oynadigi, çok karmasik bir süreç söz
konusudur. Her kültürde bir davranisin bir kodunun bulundugunu ileri
sürülmektedir. Sonuç olarak iletisimin kisiler arasinda sinirli kalmasini
reddetmekte, iletisimi bütün içinde kavramayi istemektedir.
C.Psikoloji:
1.
Psikoterapi: Watzlawick
iletisimle ilgi olarak ruhsallikla ilgilenmistir. Ruhsal tedaviye iliskin
mülakatlari incelemistir. Psikoterapi ile çalisan iletisimler; hasta ve doktor,
kari ve koca, anne ve çocuk arasindaki etkilesim sistemini belirli bir atif çerçevesine
bagli olarak iletisime iliskin bir düsünce ortaya koymuslardir. Aile tedavi
biçiminin en etkili muayene yöntemi oldugunu ortaya koymuslardir. Aile, kurallari
olan bir sistemdir. Arastirmacilar, hareketli organlar ile aile içindeki
etkilesimleri arasindaki benzerlikleri incelemislerdir.
2.
Etkilesim: Etkilesim
kuraminin en iyi temsilcisi Kanadali arastirmaci Erwin Goffman’dir. Goffman
bireyler arasi iletisimin toplumbilimsel konusunu arastirmistir. Günlük yasamda
siradan iletisimi gözlemlemistir. Toplumsal etkilesimler, toplumsal ortamda bir
yapi kurmaktadir. Nedeni ise kurallarla olusmaktadir. Goffman dünyayi toplumsal
rollerin dagitildigi bir tiyatroya benzetmektedir. Her bireyin, toplusal
iliskileri esnasinda, mekân içinde, her durumda konumlandigina dikkat
çekmektedir. Insan bakisinin etkilesimde önemli rol aldigini belirtmistir.
Goffman, her bireyin tüm davranislarin toplumsal düzlemde anlamli bilgiler kattigi
bir sisteme katmaktadir.
D.
Göstergebilim Ve Yapisalcilik: Göstergebilimsel
ve yapisalcilik genelde birlikte islenmistir. Yapisal antropologlarinin bir
kaçinin bir araya getirilerek dilbilimini gelistirmislerdir. Dil biliminde iki
nokta önemlidir. Birincisi, özelliklere sahip olan isaretler sisteminin tümünü
kapsamaktadir. Digeri ise gösterge ögelerine odaklanmaktadirlar. Göstergebilim
sadece sözel göstergelerle sinirlandirilmaksizin göstergelerin dogasini ve
gösterge sisteminin arka planindaki gizli kalan isareti açiklamaktadir.
Gösterge, görünen ve görülemeyen parçalanamaz iki parçanin bütünlesmesidir.
Gösterge biliminin üç önemli elemani vardir. Bunlar; isaret, Gösterilen ve
gösteren seklindedir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
ILETISIM
SÜRECI
Iletisim kullanilmaya basladigindan
beri rasgele kullanilmaktadir. Bunun yaninda da iletisim süreç olarak ihmal
edilmistir. Iletisim toplum arasinda hep bir alici ve bir verici arasinda ki
etkilesim olarak algilanmis ve bu sekilde basite indirgenmistir. Iletisimde,
alici ve verici kavramlarini tamamlayarak bunlar arasinda ortam saglayan kanal
kavrami vardir. Kanal, alici ve verici arasindaki iletisimi saglayan ortam
olarak tanimlanmistir.
A)Iletisim
Etkinligi Içinde Birey: Iletisimde
birey çok önemli yer tutmaktadir. Iletisimin merkezinde iletisimle ugrasan
arastirmacilar bireyi odak alarak çalismislardir.
1)Kisilik
(caractere) Yaklasim:
Birey genellikle degisen durumlara kolay uyarlanamayan, duraganliga egimli bir
varlik olarak tanimlanmaktadir. Iletisim de vericinin gönderdigi mesaja, alici
çok ya da az bir tepki gösterdigi öngörülmektedir. Ikna konusundaki
incelemelerde bu alan da incelenmektedir.
2) Bireysel
Yaklasim: Bu yaklasim
psikolojik süreç üzerine vurgu yapar. Iletisimde, iletilerin üretimi ve
yorumlanmasini ele almaktadir. Arastirmacilar iletisimde bireysel farkliliklara
bakarak asil bilissel farkliliklar üzerinde çalismislardir. Objektif iletilere
bireylerin subjektif tepki verdikleri öngörülmüstür. Bu yaklasim iki kisimda
incelendigi söylenebilir. Birincisi bilissel süreç, ikincisi ise kavrayissal
yapidir. Bilissel süreçte birbirinden farkli süreçlerin seçiminde nasil bir
seçime zorlandigi bu anda kavrayisin nasil oldugu, bellege nasil depolandigi,
kavrayista nasil özel bir görüntü üzerine kuruldugu gibi konularda çalisilmistir.
Kavrayissal yapi da ise kavramlarin dünya ile olan ilgilerini organize
etmektir. Bir konuya dikkati çekmekte, hafizada yakalanarak bellekte
depolanmasini saglar. Bilissel süreç ile kavramsal yapi birbirini tamamlamakta
ve düzenin bütünlesmesini saglamaktadir.
3) Söylemin
Islenmesi: Iletisimde
iletinin önemi çok oldugu gibi alicinin iletiye vermis oldugu tepki de
önemlidir. Bu iletiyi aliciya iletilen ortamda çok önemlidir. Söylemin
islenmesinde özümleme, çikarimsama, geri çagirma ve depolama bellekte önemli
yere sahiptir.
B)
Bireyler Arasi Iletim: Bu
yaklasimin temelinde insan yer almaktadir. Bu yaklasimda, bireylerarasi
iletisimin tanitimi, etkilesim modelleri, bireyler arasi iletisimde davranis,
rastlantilar ve grup içi iletisim konulari islenmistir.
1) Bireylerarasi
Iletisim Tanimi: Iletisimin
bagimsiz bir alan olmasi nedeniyle bu konuda çok sayida kavram bulunmaktadir.
Bu kavramlarin hemen hemen hepsinin temelinde kisiler arasi iletisim vardir. Kisiler
arasi iletisimde en önemli araç konusmadir. Bunun yaninda iletisimi sadece dile
indirgemek dogru olmaz. Iletisimde gülmek, jestler, mimikler ve bedensel
ifadeler iletisimin diger araçlaridir.
2) Etkilesim
Modelleri: Bireyler
arasi etkilesim, iletisimsel etkinlikle birbirlerini etkiledikleri ortadadir.
Bu etkilesim esnasinda birbirinde yararlandiklari ortadadir. Kisiler arasindaki
iletisimde ileti çok önemlidir. Bir kisi bir iletiye karsi uyumlu bir ileti
yollar ya da o iletiye uygun davranisi sergiler. Önemli olan bu iletinin tam
olarak anlasilmasidir. Burada iletisim esnasinda sözel iletimin yaninda uygun
davranislar jestler, mimikler önemlidir. Kültürel mensubiyet düzeyi de
etkilesim için çok önemlidir.
3)
Bireylerarasi Iletisimde Davranis: Bireylerarasi
iletisim de davranislari sinirlandirmak imkânsizdir. Bunlari en yalin olarak
ifade etmek istersek sözel iletisim ve sözel olmayan iletisimdir.
a) Sözel Iletisim:
Kisilerarasi iletisimde konusma ile yapilan iletisimdir. Bu iletisim esnasinda
bireyler söyledikleri sözlerle ve yaptiklarina bir anlam yakistirmaya
çalismaktadirlar. Toplumsal ortamlarda söylenen sözlerin eylemini, içerigini
bilmek gerekir. Bu baglamda söylenmesine göre farkli bir isaret tasiyabilir.
b) Sözel
Olmayan Iletisim: Toplumsal etkilesimlerde sözel iletisimin yaninda, sözel
olmayan iletisimde önemli bir rol oynamaktadir. Beden hareketleri, jestler,
mimiklerle bireylerarasi iletisim saglanir. Sözel olmayan iletisimde her
kültürde farkli olarak algilanabilir. Bir toplumda bir isaret farkli baska bir
kültürde farkli olabilir.
4)
Rastlantilar: Alisilagelen,
düzenli ve aracisiz olarak ortaya çikan etkilesimlerdir. Bu rastlantilar uyum
kaygisi ve yogun olmayan ortamlarda ortaya çikar. Yüz ifadesi, vücudun durusu
gibi etkilesimler dikkate alinmaktadir. Daha çok gençlerin bulundugu ortamlarda
ortaya çikmaktadir. Gençlerin bulunduklari ortama kendilerini kabul ettirmek
için istem disinda bulunduklari jestler, mimikler ve yüz ifadesi gibi
etkilesimler olarak görülmektedir. Özel bir çevre içindeki beden durusunun,
yüzün ifadesinin denetimi, refleksif bir isin sonucudur.
5)
Grup Içi Ileti: Simdiye
kadar iletisimi bireysel ya da iki birey arasindaki iletisim olarak ele aldik.
Grup içi iletisimde ise, çok sayida bireyin birbiriyle olan iletisimi
incelemektedir. Çok sayida iletisim toplumdaki yasanmis baglarla iliskilidir.
Toplumda bu baglar dinsel, siyasal ve ailevi gibi olabilmektedir. Toplumda bu
baglar daralabilir ya da genisleyebilir. Aile içinde etkilesim en sik olanidir.
Grup içi iletisimde informel (resmi
olmayan) ve formel (resmi) iletisim olmak üzere iki kisimda incelenir.
a) Resmi
Olmayan Iletisim: Meslektaslar veya dostlar, komsular, aile üyeleri
arasindaki iliskileri göstermektedir. Küçük resmi olmayan gruplarda,
iletisimsel davranisi çözümleme düzeyi arastirmacilar için nispeten kolaylik
arz ettiginden genellikle incelenebilmektedir. Küçük gruplarda esas olarak
dayanisma ve baglilik çok siki oldugu bilinmektedir
b) Resmi
Iletisim: Sinirlarin belirlendigi ve sinirlarin içinde olan iletisimdir.
Hiyerarsik bir yapi içerisinde, asagidan yukari dogru haberlesmenin oldugu,
kararlarin yukarida alindigi ve alt birimlerin uyguladigi bir iletisimdir.
Farkli konumlara mensup bireylerarasindaki iletisim genellikle kati ve siki
sikiya islevseldir. Genel olarak, dayanisma duygusu hiyerarsi içindeki statü ile
durmadan artmakta ve bu davranis biçimlerini degistirmektedir.
C.
Kitle Iletisimi: Sanayinin
ve teknolojinin gelismesi neticesinde kentsellesmenin ilerlemesiyle iletisimde
de ilerlemeler görülmüs ve kitle iletisiminin ortaya çikisi görülmüstür. Kitle iletisimin
bireysel iletisim arasindaki fark, kitlesel iletisimde kolektif suura sahip
olmasidir. Teknolojik ilerlemelerle, radyo, dergi, gazete gibi kitlesel
iletisim araçlarinin ilerlemesi de kitlesel iletisimi de çok önemli derecede artirmistir.
Bireysel iletisim de hep ferdilik ön planda iken kitlesel iletisimde de
kolektiflik ön plandadir. Bireylerin birbirleriyle olan iletisimi, dayanismasi
ön plandadir. Kitle iletisimi, toplumsal süreç olarak uygulama, iletisimci ve
kitle dinleyicisi olmak üzere üç kisimdan olusur.
1.
Toplumsal Kurum Olarak Kitle Iletisimi: Toplumsal yasamda kitle iletisimi çok önemli bir
süreçtir. Bu süreçte kitle iletisimi saglayan en önemli araç medyadir. Medya
bulundugu ülkenin ekonomik, kültürel ve siyasal hemen hemen her yönde etki
etmektedir.
2.
Kitlesel Iletinin Üretimi:
Hangi konuda olursa olsun üretimin olmasi için öncelikle bir de üreticinin
olmasi gerekmektedir. Iletimde, bir iletinin olmasi için bir ileticinin olmasi
gerekmektedir. Kitlesel iletisimde üretici medyadir. Medya içerisinde de
üretimde en önemli yere sahip olan gazetecilerdir. Uzman iletisimci sadece
gazeteciler degildirler. Uzman iletisimci kurumlar arasinda, gruplar arasinda,
kitleler arasinda iletisimi saglayan uzman kisilerdir. Gazetecilerin yaninda
film yapimcilari, televizyon yapimcilari da kitlesel iletisimde önemli yere
sahiptirler. Kitlesel iletisim ekonomik olarak çok masraflidir. Bir gazetenin
kurulmasi, bir film ya da televizyon çok sermaye isteyen kurumlardir.
Dolayisiyla kitlesel iletisimcilik her yönüyle uzmanlik gerektiriyor.
3.
Dinleyici:
Iletisimde, kitle iletisim araçlarini tüketen herkese dinleyici denir. Kitle
iletisim araçlarindan en fazla tüketilen araç medya araçlaridir. Medya
yöneticileri, toplumun bütün özelliklerini ögrenmeye çalisirlar. Çünkü medya
patronlari, tüketimde reklâmin toplumda önemli oldugunu ve toplumun kitle
tüketicisi oldugunu bilir. Iletisimde algi önemlidir. Bireyler olarak dinleyici
üyeleri, birbirinden farkli davranislar sergilerler. Bunun nedeni ise her
bireyin algilamasinin farkli oldugudur. Burada da bireylerin olaylari anlama ve
yorulmasinin farkli oldugunu ortaya koyuyor. Burada “seçici algilama” ve
“seçici yorumlama” ortaya çikiyor. Her birey ihtiyaci olani, ilgi duydugu
seyleri algilar ve yorumlar.
4.Etkiler: Kitlesel
iletisimde medya ya yönelik arastirmalarda medyanin toplum üzerindeki
etkisidir. Medyanin en önemli görevi toplumdaki bireylere bilgi vermektedir.
Medyanin en önemli görevi toplumdaki bireylere bilgi vermektedir. Bunun üzerine
yapilan arastirmalarda medya da radyo, gazete, dergi, toplumdaki etkileri
arastirilmistir. Arastirma da ilk önce medyanin toplumu etkiledigi üzerinde
durulmus. Daha sonra yapilan arastirmalarda medyanin toplum üzerinde fazla
etkisinin olmadigi, yalniz biraz da olsa iz biraktigi görülmüstür. Televizyonun
1960’li yillarda toplum hayatina girmesiyle önceki yapilan arastirmalarin
etkisinin kalmadigi anlasilmis ve uzun süren arastirmalarda televizyonun toplum
üzerinde önemli etki biraktigi görülmüstür.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
ILETISIM
KANALLARI
Iletisim eyleminin gerçeklestirilmesi, geçmiste insanlar iletisimi
teknolojinin fazla gelismedigi dönemlerde sözlü olarak, günümüzde ise bunun
yaninda en ileri teknoloji kullanimindan söze kadar degisik araçlarla
gerçeklestirilmektedir. Iletisimin somutlastigi biçim ayni zamanda önemli bir
arastirma alanidir. Dünyada kullanilan iletisim alanlari çok büyük
degisiklikler göstermektedir ve bireylerin istegi, ülkelerin gelisme düzeyi,
izlenen kültüre göre farkliliklar gösterir. Öncelikle iletisim bir dil
sistemine ve kodlarina ihtiyaç duymaktadir. Ileti, farkli teknikler ve
etkinliklerle insa edilmeye müsaittir. Bunlar sözler veya ses biçimleri,
görüntü ve diger isaret türleri olabilir. Iletinin nakli, baski, Hertzien
dalgalar, telefonik kablolar gibi kanallarla gerçeklesmektedir. Bu düzenekler
sembolik iletileri canlandirma verdigi için diger teknikleri anlama imkani
sunmaktadir. Farkli iletisim kanallari, kültürel, toplumsal ve teknik
etkenlerin birbirleriyle etkilesimlerinin sonucudur. Iletisim kanallarina
girebilme ise toplum üyelerinin tümüne açiktir.
A.INSAN
DILI
Insan dilinin sahip oldugu zenginlik, kültüre yapilan yüklemelerin en
belirgin özelliklerinden biridir. Insan dilinin ortaya çikisinin en akla yatkin
olani birlikte yasamanin yol açtigi etkilesimlerle yaratilan ihtiyaçlari ve
paylasmayi ögrenir ögrenmez bireylerin dili ortaya çikardigi akla en yatkin
tasarlamadir. Insanoglu özel bir kültüre sahip ve bu kültürü birkaç bin
kelimelik hazineye sahiptir. Dil ve iletisim birlikte isletiliyorsa, dilin en
temel islevi iletisimdir. Yazi dili ve
söz dili birbirlerine siki sikiya baglidir ve dil bu iki unsurun bir araya
gelmis halidir. Dilin kullanimi. Bireyin dili kisiler ve nesneleri ona baglayan
etkilesimlerle gelisir. Birey dili kullanmayi aile içinde ögrenir ve bu süreç
dogumdan itibaren baslar. Içinde bulundugu sosyo-kültürel ortam dilin kullanim
düzeyini etkiler. Yani çocugun iletisim becerilerini içinde bulundugu toplumsal
çevresi etkiler. Bu çerçevede her topulum kendine has dili vardir.
B.GÖSTERGELER
1.Simgeler,
Resimler, Isaretler: Bireyler
hayvan, fotograf, video ve resimlerle de iletisim kurabilmektedirler. Bunlar
birbiriyle iliski içinde olan birer göstergedir. Bu iliskiler içinde olan
göstergeler sosyo-kültürel olarak birbirine baglidir. Örnegin terazi adaletin
simgesidir. Siyah renk ise batili toplumlarda yasin simgesidir. Simgeler çogu
toplumda tüm alanlarda kullanilmaktadir.
2.
Görüntüler: Iletisimde
görüntü yazidan da önceligi vardir. Çünkü ilk bireyler yasamis olduklari
magaralarin duvarlarina çizgilerle resim yapmislar. Daha sonraki yillarda
heykeller yapmislar ve bir zaman sonra taptiklari putlari yapmislardir. Bu bize
görüntünün yazidan daha eski oldugunu gösteriyor. Görüntü iletisimde tek basina
önemli degildir. Görüntü görsel ve isitsel görüntüyle birlikte anlam
kazanir.
C.TEKNIKLER
1.Yazi: Iletisimde insanoglun en önemli
bulusu yazidir. Yazi, iletisimde bireyin zihninin bir ürünü olan dili ile kullanilmaktadir.
Buradan da anlasildigi gibi yazi ve dilin birbirinde ayrilmaz bir bütün
oldugudur. Bunun yaninda toplumun iletisimde ihtiyacini karsilamaktadir. Gösterge
yaziyi hareketli kilar ve ona görsellik kazandirir. Insan dilinin kökenini yazi
belirgin hale getirmistir. Ilkyazi çivi yazisi olarak bilinen Mezopotamya’da
ortaya çikmistir. Yazinin ortaya çikmasiyla ilgili degisik görüsler öne
sürülmüstür. Örnegin bazi toplumlarda tarimsal ölçülerde kullanmak için veya
merkezden uzak topraklara hükmetmek için ortaya çiktigi düsünülmektedir.
Alfabetik yazinin kullanimi gelismis medeniyetlerden tüm dünyaya
yayilmistir.
2.Baski: Baski, Gutenberg tarafindan icad edilmis
olup, insanlik medeniyeti bakimindan bir birikimdir. Gelisen ve degisen dünyada,
bilgi birikimin artmasinin yaninda bilginin nakli baskiyla gerçeklesmistir. Baskinin
icadinin yarattigi degisimi özetlemek için Steinberg’in su sözlerini
hatirlayalim:”Baskinin tarihi, medeniyetin genel tarihini tamamlayan bir
parçadir. Yazili basinin onlar üzerendeki etkilerini hesaba katmaksizin ne kurumsal
veya siyasi olaylar ne de felsefi gelismeler tam anlamiyla anlasilabilir. Artik
en güvenli bilgi nakli yazidir. Özgür düsüncenin üretilmesine ve yayilmasina
ortam saglamistir. Baskinin icadiyla bilgilerin kaybolma tehlikesi de ortadan
kalkmistir. Daha önceleri bilgi belirli seçkin bir gruba has kilinmisti. Bu
durum ortadan kalkmistir ve basili dokümanlarin dagitilmasi, ayni olaylarin
paylasilmasinin saglanmasina ve birbirini hiç tanimayan insanlar arasinda bag
kurulmasini saglamistir.
3.Posta
ve Telefon: Teknolojinin
gelismesi ile birlikte insanlar arasindaki iletisimi de etkilemistir. Bunlar
arasinda posta ve telefon gelir. Insanlarin bütçesine göre katki saglamakla birlikte,
isbölümünün ve sanayilesme de önemli oranda iletisim sorununu ortadan kaldirmistir.
Dünya da yasanan ekonomik krizlere, postanin düsük ücreti sayesinde daha az
sancili atlatilmistir. Telefon, insanlar arasindaki bagi artirmakla birlikte kisilerin
özel hayatina girilmesi sonucunu da dogurmustur ve yüz yüze iletisim aliskanliklarini
degistirmistir. Sanayilesmenin gelismesi sonucunda toplumun genelinden fazlasi
telefona sahip ve bu toplumlarda insanlar arasindaki samimiyeti, özel yasami
degistirmistir.
4.Görsel
ve Isitsel Teknikler:
Teknolojinin gelismesiyle birlikte görsel ve isitsel araçlarda önemli ölçüde
gelisme ve ilerleme olmustur. Görsel ve isitsel araçlar ise, Günümüzde kullanilan radyo, televizyondur.
Radyo kolayca tasinabilmesi sayesinde en kullanisli medyadir. Televizyon
radyoya göre ciddi yenilikler ortaya çikarmis ve bilgi naklinde çok büyük
degisime yol açmistir. Sonuç olarak televizyon, sanayi toplumlarinin gündelik
yasamlarina tümüyle hakimdir. Bütün düssel iddialara ragmen televizyon yakinda,
eglendirme, bilgilendirme, egitim fonksiyonlarina kavusmustur.
5.
Bilgi Islem: Teknolojideki
gelismelerin hizli biçimde ilerlemesi, iletisimde ilerlemelere neden olmus ve
bunun sonuncusu bilgi islem olmustur. Yeni iletisim teknolojisi, sinyalleri
islemek için özel olarak dijitallestirilmis bilgi islem olarak
tanimlanmaktadir. Yenilik, son derece büyük bir hizla, sinirsiz düzeydeki nicel
bilgiyi düzenleme ve bellekte tutma kapasitesinden kaynaklanmakta ve bunu da
kusursuz biçimde yapmaktadir. Bu yeni teknolojik bulus, etkilesimin dogasina
yerlesmistir.
6.Yeni Medyalar: Medyadaki
degisim, bilgi islem ile görsel araçlarin birlesmesiyle karmasik bir hal
almistir. Teknolojinin ilerlemesi sayesinde iletisimde evrensel bir hal
almistir. Bu yeni medyalar iki büyük kategoride siniflandirilir. Birincisi
geleneksel araçlarin kapasitelerini dagitmayan veya sürdüren kablo, uydu ve
birlesimleri gibi son zamanlarda görülen teknikleri kapsar. Günümüzde üç tür
kablo vardir: Çok yönlü iletici kablolar, ortak eksenli kablolar ve fiber optik
kablolar. Ikinci kategori bireyin istedigi programi veya servisi basit bir
kumanda aleti ile seçmesine izin veren donanimlari içermektedir. Bunlar radyo
veya televizyon program kodlarina giris aygitlari ve görsel yazim cihazlari
olan mahrem, magnetoskoplar ve videogramlarla, videolardir.
BESINCI
BÖLÜM
ILETISIM
MODELLER
Iletisim sürecindeki modeller, temel modeller, etki modelleri ve uzun
süreli etki modelleridir.
A. TEMEL
MODELLER
1.
Shannon ve Weaver Modeli (1949):
Iletisim modeli uzun süredir “temel model “olarak canliligini korumaktadir. Bu
matematik model çizgisel bir karakter arz etmektedir. Shannon iletisim
incelemesindeki sorunu üç düzeyde açiklar: Teknik yönü, anlamsal sorun, etki sorunu.
Arastirmacilara göre bunlar, birbiriyle iliskili ama birbirinden bagimsiz üç
düzeydir. Teknik düzey en önemlisi ve digerlerini etkiler. Kaynak karar verici
ve aktarilacak iletileri seçmede yetkilidir. Simge, elektrik akimi ve
tasiyicisi ve dayaniksizdir. Alici telefon aygitidir. Dinleyicinin kulagi da
alicidir. Gürültü istem disi alici ve verici arasina giren elemandir. Gürültü
iletisimi olumsuz etkiler. Yanlis anlasilmalara yol açar. Bir tanismada konusan
verici dileyen alicidir.
2. Lasswell Modeli (1948): Kitle iletisimi çözümlemeyi
önermektedir. Iletisim arastirmalarinda en fazla kullanilan “Kim? Ne dedi?
Hangi kanalla? Kime? Hangi etkiyle? Sorularina Lasswell cevap aramistir. Her
soru kendine göre bir çözümleme alani çagristirir. Bu sorulari farkli
biçimlerde çözümlemistir. Bu model arastirmacilar arasinda büyük yanki
uyandirmistir. Iletisimcinin kaynakli iletisimin alici üzerinde mutlaka bir
etki birakacagi düsüncesi iletisim sürecini bir ikna süreci haline getirmistir.
Kitle iletisim arastirmacilarin çogu bu yöntemi kullanmistir.
3.
Gerbner’in Genel Iletisim Modeli (1959):
Sosyolog iletisimin genel bir modelini formüllestirmek istemistir. Oldukça
karmasik olmasina ragmen bu model, esas olarak, birbiriyle ilintili iki önerme
ortaya koyar.
- Birincisi gerçeklik ile iletiyi
birbirine ilintilemektir.
- Ikincisi iletisimi iki boyutuyla ele
almaktir.
Bu modelin özel bir faydasi
iletisimsel duruma bagli farkli iletisim biçimlerine uygulanabilmesidir.
Böylece basit bir iletisim eyleminden daha karmasik iletisim sürecine kadar
uyarlanabilir
.
4.
Newcomb Modeli(1953):Newcomb’un
üçgen modeli sosyal iliskilerdeki iletisimin rolüne giris özelligi
tasimaktadir. Ona göre bu model toplumsal iliskilerde dengeyi sürdürmeye katki
saglayan basit ve esasli bir rol oynar. Bu model bireylerin, bilgi
alisverisinde bulunmak zorunda olduklari günlük yasamlarinda iletisim kurma
ihtiyaçlarinin önemine vurgu yapmaktadir.
5.
Westley ve Mac Lean Modeli: Westley
ve Mac Lean, toplumlarin bilgi ihtiyacini vurgulayan Newcomb’un modelini kitle
iletisimine özellikle uyarlayarak onu açiklamislar ve genisletmislerdir.
Arastirmacilara göre kisiler arasi iletisimle, kitle iletisimi su temel
noktalarda birbirinden ayrilmaktadir.
—Kitle iletisiminde geri besleme
yoluyla etkileme imkâni neredeyse hiç yoktur.
—kitle iletisiminde yayincilar çok
sayidadir ve alicilarin tam tersi çevredeki öznelere kendilerini yöneltmek çok
sayidaki benzer olaylardan ayiklamalar yapmak zorundadirlar.
Westley ve Mac Lean, medyanin, izleyici-dinleyici-okuyucunun
ihtiyaçlarini tatmin etmeye yarayan ve ayni zamanda çevreye iliskin bir görüs yaratmak
için kullanilan bir araç oldugunu ileri sürmektedirler. Bir toplulukta
paylasilan kavrayislarin süregenligini saglamada medyanin rol oynadigini
vurgulamaktadirlar.
6.
Riley ve Riley Modeli (1959): Baslangiçtaki
modeller çevrenin iletisimdeki rolünü ihmal etmislerdir. Riley ve Riley
iletisim sürecinde çevrenin rolüne dikkati çekmek için uygulanabilir bir model formüle
etmeye çalisan ilk arastirmacilardandir. Onlara göre kitle iletisimi toplumdaki
parçalar arasinda isleyen toplumsal bir sistemdir.
B. ETKI MODELLERI
1. Etki Tepki Modeli: Hipodermik Model: Ikna sorunlarinin
öbegini iletisim arastirmalari teskil etmektedir. Ikna süreciyle ilgili
gerçeklestirilmis çalismalarin temelinde Pavlov’un etki-tepki yani, kosullu
reflex kurami bulunmaktadir.
Modele göre özel bir uyari aliciya dogrudan bir etkide bulunmaktadir.
Yani iletisim aliciya ani bir etki yapmaktadir. Kitle iletisimine
uygulandiginda kamuya sunulan iletilerin onlar üzerinde dogrudan dogruya bir
etkisinin oldugu sonucuna ulasilmaktadir. Modelin ardinda bir kitle toplumu
kavrami vardir. Buna göre her toplum üyesi uyariyi ayni biçimde kabullenmekte
ve az veya çok birbirine yakin bir yanki uyandirarak toplumdaki bireylerin
tümünü yakalamaktadir. Model, dönemin psikoloji kurami ve toplumsal kuraminin
bakis açisini yansitmaktadir. Geçerliligini de korumaktadir.
2.”Iki
Asamali Iletisim” Modeli:
Iletisim bilimlerinde kullanilan modellerin en ünlülerinden biridir. Öngörülen
model etki-tepki modeli dogrultusundadir. Bununla birlikte arastirmacilar
öngörülenin aksine, medyanin kampanyadaki etkisinin kisiler arasi iletisimden
daha az oldugunu bulgulamislardir. Böylece etki-tepki modelinin yetersizligini
açikliga kavusturarak, medyanin kamu üzerinde sinirli etki biraktigi sonucuna
ulasmislar ve etki-tepki modelinin, kamuoyunun olusmasiyla ilgili politik
bilgilenim sürecini veya izleyici-dinleyici-okuyucunun toplumsal gerçekligini
kavramaktan aciz oldugunu görmüslerdir. Bundan hareketle,”iki asamali iletisim”
modelini önermisler ve kamuoyu önderi kavramiyla pekistirmislerdir.
Bu modelin temel önermeleri sunlardir:
— Bireyler toplumsal dokudan
yalitilmis ve parçalanmis degildir. Farkli gruplarin parçalaridir.
— Medyanin bireyler üzerinde dogrudan
dogruya bir etkisi yoktur. Etkileri toplumsal iliskiler içinde
asamalanmaktadir.
—Toplumdaki bazi kisiler özellikle
önderler, diger üyelere medyadan daha fazla ileti üretmektedirler. Iletiler
digerlerine ulasmadan önce süzülmektedir.
C.UZUN
SÜRELI ETKI MODELLERI
1.”Gündem
Kurma” Modeli (1972):
Gündem kurma, iletisim biliminde çok büyük bir ilgig ve alaka görmüstür. Bu
modelin temel önermesi ise medya olaylarin bazilarini ihmal ederek, bazilarini
vurgulayarak kamuoyunun olusmasini ciddi biçimde etkilemektedir. Bu modelden
sonra medyanin sunumlarini herkesin çok fazla dikkate almadigi gözlemi
yapilmistir. Sonuçta medya bir seçim yapmaktadir. Medya konulari siralayip,
olaylarin çizelgesini çikartmaktadir. Sonuç olarak: Medya tarafindan çikartilan
hiyerarsik çizelge ile kentlilerin ve kamunun önemlice bir diliminin bu
sorulara iliskin siralamasi arasinda bir iliski vardir. Bu modelden sonra kamu
medyanin algisinin olaylara iliskin düzenlenmesinin fonksiyonu oldugu
görülmüstür. Medyaca ortaya atilan iddialar, kisa sürede dikkat çekmezse hizla
unutulacaktir. Bu model elestirilse de her zaman ise yaramistir.
2.”Baglilik”
Modeli: Bagimlilik,
ihtiyaçlarin karsilandigi veya bir parçanin ortaya koydugu uygulamalara bir
baska parçanin baglandigi iliskiler agi seklinde açiklanabilir. Toplumun
yapisina iliskin bir model söz konusudur. Temelinde, gelismislik bulunan ve
gelismis kitlelerin yapisina uygun medyanin hazir olusu bulunmaktadir. Insanlar
için her bilgi ayni degerde degildir. Baglilik modeli üç degiskenin –sosyal
sistem, medya sistemi, dinleyici-aralarindaki iliskiyi göstermekte ve bu üç durumun
birbirlerine göre iliskisine bakmaktadir.
3.”Sessizlik Sarmali” Modeli (1974): Bu model, kamuoyunun biçimlenmesi
sürecine iliskindir. Bu modelde bireylerin iletisim ve kitle iletisimi
arasindaki iliskiden yararlanilmistir. Herkesin, onaylandigi sanilan kanaatlarin
açiklanmasina izin verildigi için bireylerin dislanma duygusuna kapilmalari, bu
modelin önem noktasidir. Bu davranis çogunlugun kanaatlarinin güçlenmesini
saglamaktadir. Noelle –Neumann’a göre medya, bu süreçte ciddi sorumluluga
sahiptir. Bu model için bireyler ayrintili testlerden tutulmustur. Fakat sarmalin
anlik bir durumu veya gerçek bir degisimi temsil edip etmedigini ya da tutum
degisiminin olup olmadigini bize açiklayamamaktadir.
ILETISIM BILIMI
JUDITH LAZAR
ÇEVIRMEN-CENGIZ
ANIK
VADI YAYINLARI
2001