IKI EKMEK BIR ORTADOGU

IKI EKMEK BIR ORTADOGU

Fevzi BOZKURT
Felsefe


Devleti-Aliye’nin hosgörü ve huzur götürdügü dünyanin üç kitasini içine alan Kafkasya balkanlar kuzey Afrika ve Ortadogudan çekildigi o zamandan beri kan ve gözyasi dinmemistir. Farkli irk, din, milliyet ve mezheplere sahip insanlarin bu topraklarda yüzyillarca süren hosgörü bahari yerini çetin bir kisa birakir. Eski çaglardan beri birçok savaslara sahne olan Mezopotamya-Ortadogu halen durgunluga kavusmus degil. Gücü elinde bulunduran süper güç devletlerinin adeta kaos alanina çevirdikleri Ortadoguda yeni bir sürecin ayak sesleri duyulmaya basladi. Arap dünyasinin yillarca ismarlama modellerle diktatörlükle yönetilmesi; adeta sikistirilmis gazin basinçla patlamasi gibi bir bir patlamaya baslar. Gelinen noktada Ortadogu halklarinin insanca yasama isteklerini artik haykirmaya baslarlar. Yani baslarinda hizla demokrasi abidesi olarak yükselen Türkiye modeldir Ortadogu için. Ama onlarin istedigi demokrasi bati demokrasisi degildir asla.
Eger öyle olsaydi meydanlar da ABD ye seslenip gel bizi al derlerdi, Rusya ya AB ye haykirirlardi. Ama onlar öyle demediler. Çünkü batinin demokrasi anlayisi, 3. Dünya ülkeleri yada güney ülkeleri olarak ifade ettikleri, ordularinin ancak iç karisiklik için batili ülkeler tarafindan dizayn edilen, verimli yer alti kaynaklarina göz dikerek ve de bir takim siyasi hesaplarla bu ülkelere demokrasi ve düzen götürüyoruz yalaniyla aslinda yillarca sürecek olan kaos götürdükleri sözde demokrasilerine talip degildir Ortadogu halklari. Tipki ABD’nin Ingiltere ve bazi batili devletleri yanina alarak Afganistan ve irak a yillar süren ve halen de sürmekte olan sözde demokrasi yalaniyla bu topraklara kaos götürdükleri gibi, örnekleri çogaltmak mümkündür.
Topraklari kan gölüne dönen ve gözyasi dört mevsim dinmeyen bu insanlarin artik tek bir talepleri vardi. O da “insanca yasamak.
Ortadogu da özgürlük mesaleleri bir bir yanmaya basladi. Nitekim tahrir meydaninda genç bir misirli: bugün 25 Ocak tan itibaren ülkemin islerini elime aliyorum diyordu. Bu söz çok sey anlatiyor. Ortadogu insani artik ismarlama yönetim istemiyordu. Bir Tunuslu genç ise; biz isçi ve köylü çocuklari zalimlerden daha güçlüyüz diyordu.
Bunlar degisimin ayak sesleridir. Artik kimse istedigi gibi bu topraklarda at oynatamayacak diyorlar. Türkiye bunu yapmissa biz de fevkalade yapariz diyorlar.
Son yillara kadar Ortadogu iki güç merkezi mevcuttu: Iran, dini ve siyasi sahada Sii dünyasinin lideri konumundadir. Diger güç merkezi ise Misir'in basini çektigi Amerikan yanlisi bloktan olusur. Misir, Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi devletlerin ekonomileri dogrudan dogruya ABD'nin kontrolü altindadir ve bunlarin dis politikalari da direkt olarak Amerikan çikarlarina göre sekillenmektedir. Bir nevi bu ülkeler ABD’nin eyaletleri gibidir.  Ayni sekilde Iran'in Amerika'ya kafa tutabilecek güce sahip olmasi da Rusya'nin bölgede etkinlik kurma çabalariyla çok yakindan ilgilidir.
Aslinda Ortadogu alternatif güç olarak daima konumunu koruyan misir halkinin taleplerine cevap vermemesi sonucu kendi sorunlariyla ugrasmak zorunda kalmistir. Bu da son yillarda demokrasisiyle bölgeye model teskil eden ve bölgenin süper gücü olma yolunda hizla yol kat eden Türkiye bölgenin tam merkezine konuslanmistir. Iran Sii oldugu için Arap dünyasinda lider olamaz. Çünkü arap dünyasinin karma bir yapisi vardir mezhepsel olarak. Ancak Ortadogu' da ki Sii unsurlar üzerinde etkinlik kurabilir.  Türkiye ise özel konumu, durusu; tarihsel birikimi ve misyonu itibariyle Ortadogu hatta Islam dünyasinda en uzlastirici, en barisçil politikalara sahip, en güçlü en demokratik ülkedir.
Türkiye'nin elindeki bu gücü en etkin biçimde kullanmasi gerekir. Islam dünyasindan tepkiler de alabilir. Araplar, Islam dünyasinda çok önemli bir yerlerinin oldugunu düsünüyorlar ve Arap olmayanlarin islerine karismalarini istemeyeceklerdir.  
Ama Türkler yillarca Islam'a merkezlik etmis bu topraklara hükmettiler. Bir yigit öldürülecek ve hakki yenmeyecekse; o yigit, Ortadogu'nun parlayan yildizi Türkiye'dir.
Türkiye Cumhuriyeti Basbakan'i recep Tayyip Erdogan’in Davos’ta, hele de Israil 'in Cumhurbaskanligi düzeyinde temsil edildigi bir toplantida tavrini Filistin halkindan yana koymasi Arap-Islam cografyasinda büyük bir infial uyandirmistir. Özellikle "isimize Arap olmayanlar karismasin" diyen Arap devletlerinin Filistin hususunda pasif kalmasi Arap halklarinin hükümetlerine olan güvenlerinin azalmasina sebep olmustur. Zaten Araplarin birlik içerisinde olmalari mümkün olsaydi ABD’nin simarik oglani Israil bu denli azmazdi.
Ortadogu halklari %99 Müslüman ve yönetimi demokrasi olan Türkiye’yi model almaya baslamislardir. Mesela Suriye halki eger disaridan bir müdahale olacaksa bu Türkiye’den olmali demektedirler.
Türkiye Suriye iliskileri zaman zaman dalgalanmalar göstermistir. Cumhuriyetten bu yana sorun olan Hatay son on yila kadar hala Suriye de okullarda ögretilen Suriye haritasinin içinde gösterilmektedir.
Bölgenin bir diger ülkesi bölgenin, adeta tek basina oyun oynamak zorunda kalan yalnizlasan hatta oynayacak bir arkadas bulamadigi için taa öteki mahallelere giden ABD’nin yaramaz çocugu Israildir. Çevresine her geçen gün verdigi tahribatlarla yapayalniz kalan ve git gide daha da yalnizlasan Israil bölgede her daim ihtiyaci olan Türkiye ile de iliskilerini, Filistin halkina kuruldugu günden bugüne uyguladigi zulüm, alçak koltuk olayi ve son olarak da mavi Marmara faciasiyla iyice bozulmus hatta ipleri atmistir. Buna alternatif olarak Israil düsmanimin düsmani dostumdur politikasi izleyerek irak in kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi ile iliskileri gelistirmekte ve Kürtlerin bagimsizligini tesvik edip destek vermektedir. Ayrica PKK/KCK terör örgütüne egitim ve mühimmat destegi sagladi açikça bilinmektedir. Yine mavi Marmara gemisinin Türkiye sinirlarini astiktan sonra Iskenderunda PKK/KCK terör örgütünün saldiri yapmasi Israil operasyonu seklinde degerlendirilmis. Öte yandan Yunanistan’la da, Yunanistan’in Türkiye ile sorunlu olmasindan faydalanmaya çalismaktadir. Romanya ve Ermenistan’la askeri bir takim tatbikat ve anlasmalar imzalamasi Israilin yalnizliktan kurtulma çabalaridir. Yakin zamanda Kibris Rum kesimi ile de Akdeniz de ortak petrol ve dogalgaz anlasmalari da yakinen bilinmektedir.
Türkiye Lübnan iliskileri son yillara kadar pekte iç açici oldugu söylenemez. Lübnan’in dis politikasi Sam merkezli olmasi, Kibris harbinde Lübnan’in Rumlar a yardim etmesi, incirlikten kalkan ABD uçaklarinin Lübnan’i bombalamasi Türkiye ile Lübnan iliskilerinin bir türlü iyilesmemesine neden olmustur. Ama ak parti hükümeti ile iliskiler hizla gelismistir.
Türkiye’nin Ürdün ile iliskilerine baktigimizda sorunsuz bir dis politika yürütülmektedir. Özellikle ekonomik baglamda iki ülkenin karsilikli müthis bir ticari köprüsü gözlenmektedir.
Adina Arap bahari denen degisim hareketi Tunus’ta ateslenmistir.
17 Aralik 2010 Üniversite mezunu Muhammed buazizi nin kendini hükümet binasi önünde sokak ortasinda yakmasiyla basladi. 23 yildir ülkeyi diktatörlükle yöneten cumhurbaskani Zeynel Abidin bin alinin devrilmesine neden oldu ve Tunus Arap baharinin baslang ülkesi olur.
Tunus 'ta devlet baskani Zeynel Abidin Bin Ali'nin toplumsal hareketlerin artmasiyla iktidari birakmasi sonrasi, Ürdün 'de de bu yönde muhalefet hareketleri canlanmaya baslamistir. Ürdün’de halk bizde Arap’iz biz de baski altinda yönetiliyoruz dedi. Çesitli protestolar düzenlendi ve yönetimin tavizleriyle olaylar fazla büyümeden yatisir.
Kivilcim atesinin misira sramasi çok uzun sürmedi. Arap baharinin adeta simgesi olan tahrir meydani 30 yildir ülkeyi baskiyla yöneten Hüsnü Mübarek’i koltugundan etmeye yeter.
Ordu da misir halkinin özgürlük talebine zafer isaretleriyle destek verir. Nobelli yazar Muhammed el baradey "Misir için kritik bir dönemden geçiyoruz. Halkimi hayal kirikligina ugratmayacagim. Buraya Misir halkinin yaninda olmaya geldim. Degisim arzusuna saygi duyulmali ve göstericilere karsi siddete basvurulmamali. Hükümet, özgürlük isteyen halkin sesine kulak vermelidir" açiklamasiyla misir halkina destek verir.
Sonun da misiri 30 yildir demir yumrukla yöneten hüsnü mübarek direnisin 18. Gününde teslim oldu. Mübarek'in istifasinin ardindan muhalefet kanadindan ilk açiklama Muhammed el Baradey'den geldi. BM'nin Atom Enerjisi eski Baskani El Baradey, "Bu benim hayatimin en mutlu günü. Ülkemiz on yillar süren baskilarin ardindan kurtulusa eristi" dedi.
Yemende de degisim çok haraketli basladi. Halk ülkeyi 32 yildir yöneten devlet baskani ali Abdullah Salih aleyhine “Ali, arkadasin bin aliye katil artik yeter demek istiyordu. Tepki çig gibi büyüdü. Yemen de isyan atesi Salih in sarayina siçramasi çok uzun sürmedi. Hatta devlet baskaninin agir yaralanmasina kadar vardi ve sonunda halkin istegi dogrultusunda birtakim degisiklikler yapilmasina ve ali Abdullah Salih in istifasina kadar vardi.
Arap bahari Libya ya da siçradi. 42 yillik Kaddafi iktidarina isyan bayragi açan halk sokaga döküldü. "Tunus 'ta olaylar basladiginda, Libya 'da yasayan Türkler, "Libya, Tunus gibi olmaz!" derler. Çünkü Libya 'da açlik ve sefalet yoktur. Mesela, et ve süt fiyatlari 1970 yilinda nasilsa yine aynidir. Buna bakarak Libya’da yasayan Türkler, "Libya'da bir sey olmaz!" derler" ama Libya’daki devrim çok kanli devam eder.
Tarihler 16 Mart tarihini gösterdiginde NATO üyesi ülkeler Fransa'nin liderliginde Libya lideri Muammer Kaddafi üzerine operasyona basliyordu.
Iki haftaya yakin süren iç karisiklik ve Fransa öncülügündeki müdahalenin akabinde tarihler Mart 28'i gösterirken, Birlesmis Milletler Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, "NATO, BM kararini bütün yönleriyle uygulayacak. Ne eksik ne fazla. BM karariyla yürütülen operasyonun amaci ise sivilleri ve sivil yerlesim bölgelerini Kaddafi rejiminin saldirilarindan korumaktir" diyerek operasyonun NATO komutasina geçtigini duyurur yani kan emiciler eski sömürgeciler harekete geçer. Bunlara sonradan istemese de Türkiye’de dahil olur.
Ve tarih 19 Ekim i gösterdiginde Muammer Kaddafi isyancilar tarafindan batinin da destegiyle öldürülür.
Arap baharinin en kanli olani ve halen kanin oluk oluk sokaklarda akmaya devam ettigi Suriye de Arap bahari 15 Martta basladi. Suriye de iç çatisma iyice alevlenmisti. Dünya ülkeleri gelismeler karsisinda tepkisiz kalmadi. BM Güvenlik Konseyi Suriye'yi kinayan bir karar tasarisi hazirladi. Kulislerde ise 15 üyeli konseyin daimi üyelerinden Rusya ve Çin ile geçici üyelerinden Lübnan, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika'nin kinama kararina sicak bakmadigi yankilaniyordu.
Türkiye son yillarda Suriye ile olan iliskilerini en üst seviye ye çikarmisti ama esadin kendi halkina yaptigi zulüm karsisinda en sert tepkiyi veren ülke oldu. Türkiye bir takim yaptirim kararlari aldi. "Suriye'de akan kanlar dursun istiyorum. Zulümle abat olunmaz. Zulümle abad olmaya gayret edenler, akittiklari kanda bogulurlar" (Recep Tayyip Erdogan-T.C. Basbakani).
Rusya ve iranin Suriye’yi açiktan desteklemeleri, silah ve mühimmat yardiminda bulunmalari esadin zulmünün sürdürülmesine katki saglamaktadir. Bölgede tek sesi çikan Türkiye’nin ise gelinen konjonktürde tek basina müdahale yapmasi olanak disidir. ABD ve bati dünyasi Suriye’de maddi herhangi bir çikar olmamasindan dolayi Suriye batakligina sadece uzaktan çok kokular geliyor demekle yetiniyorlar.
Ortadogu dünyanin her daim kanayan yarasi haline gelmistir. Birileri bu yarayi kasimaktan zevk almaktadir, birileri kanayan yaradan nemalanmaktadir, birileri ise sadece bu olanlara seyirci ve umursamaz haldedirler. Burada en büyük misyon bölgenin atasi olan devleti aliyenin son varisi olan son karakol Türkiye’ye çok is düsmektedir.
Bizim millet olarak tarihin bize verdigi görevle önce kendi içimizdeki sorunlari asip sonra da yani basimizda aglayan gözyaslari bizimde içimize kadar ulasan, atesleri bize kadar ulasan orta doguda Afrika’da, Kafkaslarda, balkanlarda, uzak doguda; dili, dini, irki ne olursa olsun zulüm gören halklara ulasmak bu zulme dur diye bilmek için muasir medeniyetler seviyesine ulasip, milletler muvazenesinde yerimizi almamiz gerekir.
IKI EKMEK BIR ORTADOGU
ÂDEM KILIÇ
DOGANCAN OKTAY
SOKAK KITAPLARI YAYINCILIK

Benzer Kitaplar