“Polis
Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Ögrencilerine Hanefi Avci olmamalari
için” diyerek daha çok Hanefi AVCI’nin kitap yazma serüvenini irdeleyen Dr.
Önder AYTAÇ, daha kitabin önsözünden baslayarak Avci’ya agir elestirilerde
bulunuyor ve bir bakima Emniyet Teskilatinin bir nevi avukatligini üstlenerek
Avci’yi ve kitabinda yazdiklarini birçok köse yazarindan alintilar yaparak
çürütmeye çalistigi görülmektedir.
Önsözde
“Emniyetteki Cemaat” olgusunu; Emniyette kendini gelistirmis aktif göreve
gelebilecek insanlarin bir takim kesimler tarafindan “Fethullahçi” yada “Alevi”
denilerek karalanmaya çalisildigi ve bunun inanilmaz bir sekilde ise yaradigini
ifade etmektedir.
Ikinci
bölüm olan “Hanefi Avci’ya Giris”
kisminda, Ali BAYRAMOGLU, Dr. Osman CAN, ve Prof. Hüseyin HATEMI’nin Avci’nin
kitabi hakkindaki görüslerini alintilarla ortaya koyan AYTAÇ, kitabin bilinçli
bir sekilde 12 Eylül Referandumundan önce çikarildigini ve kitabin ikinci
kisminin bu sebeple çeliskilerle ve hatalarla dolu oldugu tezini
desteklemektedir. Ve yine özellikle kitabin ikinci kisminin yazilmasinda bazi
sözde TSK mensubu, DHA ve NTV içerisinde konuslanmis medyatörlerin referandum öncesi çikarilan kitabin sansasyonel bir
etki birakmasi için olaganüstü çaba içerisinde olduklarini belirtirken de Samil
TAYYAR’in yazdiklarinda alintilar yaparak referandum sürecinin sabote edilmeye
çalisildigi ve referandumda halkin verecegi “EVET” oylari aleyhinde bir kampanyanin düzenlendigini
belirtmektedir. Böylece 2000’lerden sonra baslayan ve referandumla gelisecek
olan demokratiklesme sürecinin önüne set çekilmek istendigini öne süren Önder
AYTAÇ, Fethullah Gülen Cemaati’ni ise bir STK (Sivil Toplum Kurulusu) olarak
algilamakta ve bu sekilde anlasilmasi gerektigini ifade ederek cemaatin tam
olarak nasil bir yapida oldugunun bilinmedigi iddialarina da cevap vermektedir.
Dr.
Önder AYTAÇ, kitabin üçüncü bölümünde Hanefi Avci’nin basina gelenlerin kitabi
yazdigi için degil aksine Avci’nin basina gelebilecekleri önlemek için kitabi yazdigini
ve kamuoyu destekçileri olan medyatörler
araciligiyla yanlis yönlendirerek bir bakima kendini mazlum gösterip kitap
yazdigi için tutuklandigini ortaya koymaya çalismaktadir. Nitekim Nihal Bengisu
KARACA, Ali BAYRAMOGLU gibi köse yazarlarindan yaptigi alintilarla Avci’nin
tutuklandigi süreci kamuoyuna farkli lanse ettirme amaci tasidigini ve zaten
kitabini yayinlamadan önce hakkinda yürütülen sorusturma sonucu büyük ihtimalle
tutuklanacagini belirten AYTAÇ, Avci’nin tutuklanma sürecini kitap çikarma
süreciyle bilinçli olarak ayni döneme getirtip “Bakin Iste Emniyet içindeki cemaat yapisi o kadar güçlü ki kitabimda
onlari desifre ettigim için tutuklandim” izlenimi verilmeye çalisildigini
ileri sürmektedir.
Kitabin
sonraki bölümünde Dr. Önder AYTAÇ, yeni çesitli yazarlardan alintilari
yorumlayarak, sorular sorarak; Hanefi Avci’nin özellikle kitabin ikinci
bölümünü sonradan yazildigina, yani hakkinda sorusturma yapildigini hissettigi
andan itibaren yazildigina ve bilinçli bir sekilde bir takim derin çevreler
tarafindan desteklenerek referandumdan önce çikarilmaya çalisildigina ve
böylece hem bu çevrelerin süreci ve kamuoyunu etkilemeyi hem de Avci’nin basina
gelecek olanlari magdur-mazlum rolü yaparak engelleyecegi düsünceleri oldugunu
ortaya koymaktadir. Fethullah Gülen Hareketi’nin bu sürece dahil olmasini
saglanarak cemaate illegal-gizli bir örgüt izlenimi verdirilmeye çalismaktadir.
Nitekim Avci’nin sik sik kitabinda eski bir cemaat mensubu izlenimi vermek için
çocuklarini cemaat okullarinda okuttugunu, Hoca Efendi’den çok etkilendigini ve
aslinda bir süre cemaat ile içli-disli oldugunu belirtmesi ve sanki Cemaat
yapisindan kopusunu cemaatin devlet içerisinde devlet olgusu yaratmaya
çalistigina baglanmasindaki temel amaçta kamuoyuna cemaatin 30 yillik geçmisinden
sonra devlet kadrolarini ele geçirerek yandas yetistirdigi, kendinden
olmayanlara komplolar düzenledigi tezini kamuoyuna inandirarak kendini de laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin savunucusu olarak tanitip misyonunun Emniyet
içerisindeki bu yapilari desifre etmek oldugunu iler sürmekte ve bir bakima
devletin farkli yapilarinda var olan Gülen Cemaati mensuplari ve cemaate yakin
düsüncedeki kamu çalisanlarinin zan altinda kalip bir köseye sinmesine
çabalamaktadir. Aynen 28 Subat sürecinde oldugu gibi…
Kitabin
sekizinci bölümü ile birlikte Avci’nin Necdet KILIÇ ve Devrimci Karargah örgütü
ile baglantisina ortaya koyan AYTAÇ, Hanefi Avci’yi rüyasindaki Hasan Bey,
Necdet Kiliç’i Nedim Bey olarak adlandirarak sorusturma sürecindeki telefon
görüsmeleri kayitlarindan alintilar yaparak hem Avci’nin Devrimci Karargah ile
baglantisini çözmeye çalisiyor hem de Avci’nin sorusturma sürecinde
dinlenen/takibe alinan Necdet Kiliç’i korumak için sorusturmayi nasil sabote
edici bilgileri paylastigina dikkat çekmekte ve Avci’nin bir Emniyet mensubu
olarak ögrendigi-uyguladigi bilgi ve tecrübesini nasil terör örgütü mensubu
için kullandigina dem vurmaktadir.
Kitabin
bir sonraki bölümünde, Dr. Önder AYTAÇ, kitabin yayinlanmasinin ardindan olusan
kamuoyu ortami ve medya haberlerine iliskin olarak ögretmen Kezban KERMAN ile
arasinda olan gayri resmi iliski üzerinde durmakta ve bu iliskinin normal bir
seymisçesine haber yapilmasi ve bu durumun normalin disinda olarak bir emniyet
müdürünün gayri resmi iliskisi medyada normallestirilmeye çalisildigina dem
vurmaktadir.
Kitabin
onuncu bölümünde yazar, Hanefi AVCI’nin IMEI ve telefon numaralari üzerinden
yapilan dinlemelerin fikir babasi oldugunu ifade etmek ve Hanefi AVCI ile
Necdet KILIÇ ile aralarinda görüsme yaptiklari birebir telefonlarin mahkeme
karari ile dinlendigini belirterek yapilan iletisime müdahalenin legal bir
tedbir oldugunu anlatmaktadir. Istihbarat kurumlari açisindan bakildiginda
burada belirtilmesi gereken diger bir hususun da istihbarat kurumlarinin
uyguladigi metot ve taktiklerden biri olan IMEI numarasi üzerinden telefon
dinlenmesinin kamuoyuna desifre edilmis olmasidir ki uygulamada bu durum örgütlü
suçlulukla mücadeleyi zaafa ugratacak bir gelisme oldugu degerlendirilmektedir.
Kitabin
on birinci bölümünde yazar, Hanefi AVCI’nin bahse konu kitabin yayinlanmasinda
önce yapilacak kamuoyu çalismalarina hazirlanmasi amaciyla Hanefi AVCI’nin
kendisine yönelik psikolojik harekat yapildigi, Hanefi AVCI’nin da kurnazca bir
yaklasimla hareket ederek TSK’yi yanina almayi hedefleyerek Genel Kurmay
Baskanligi’na bir ziyarette bulundugunu ancak yeni Genel Kurmay Baskani Isik
KOSANER’in kamuoyundaki gelismelere ragmen her hangi bir açiklama yapmayarak bu
yönde yapilan çalismalari bosa çikardigini anlatmaktadir. Konunun bir benzeri
mahiyetinde kitabin on üçüncü bölümünde yazar, Avci’nin Nisan 2010 ayinda
Eskisehir’de gazeteci Rusen ÇAKIR ve baska gazeteci-medyatörler ve derin
çevrelerle ile görüstügünü, bu görüsmelerin sonucunda -öncesinde sadece
hatirlarindan olusan ve Nisan 2010 itibari ile basilacak olan- hatiratini
degistirmeye ve ilaveler yapma yoluna gittigi, zaten kitabin basiminin ardindan
Ergenekoncu çevrelere yakin olusumlarca koliler halinde satin alinarak
dagitildigi anlatilmaktadir.
Kitabin
sonraki bölümünde yazar, Hanefi AVCI’nin Gülen Cemaati ile uzaklasmasi ve
Ergenekon’u destekleyen gruplarla yakinlasmasi sürecini kisaca anlatmaktadir.
Aslinda Hanefi AVCI, Ergenekon sürecini bilen bir kisi olmadigi, kendisinin
Ergenekon süreci öncesinde emniyet içerisinde tasfiye edilen emniyet müdürleri
grubuna daha yakin oldugu, dolayisi ile Hanefi AVCI’nin biraz da bu tasfiye
süreci ile Ergenekoncu gruplarla yakinlastigi iddia edilmektedir. Yazar burada;
“Kanimizca,
cemaatin içindeki bazi muhteris ve Kemal'e ermis bir kisim çakma hoca ile makam
mansip sahibi olmak isteyen bir kisim çakma cemaatçi gibi gözüken ve süfli bir
hayat yasayan az sayidaki bazi emniyetçilerin, sirf menfaat baglamindaki
birliktelikleri, acaba Hanefi Avci ile de bütünlesmis ve ortaya bu eserin çikmasina
mi vesile olmustur?”
Seklinde
bir tespit yaparak kitabin yayinlanmasinda emniyetçiler arasindaki cemaate
mensup kisiler arasindan bir grubun kisisel çikarlarinin ve ihtirasinin pesine
düserek Hanefi AVCI’nin kitabi yazmasini sagladiklarini iddia etmektedir.
On
dördüncü bölümde Hanefi AVCI’ya geçmisinin karanlik yönlerini ve görevli oldugu
yerlerde yasanan ve hakkinda soru isareti bulunan konularla ilgili 4 tane soru
yönelten yazar Dr. Önder AYTAÇ, kitabin son bölümünde Hanefi AVCI’nin açik bir
sekilde Ergenekon’u etkisizlestirme gayreti içerisinde oldugu, kimin bu
çevrelerin üzerine gittiyse Fathullahçi olarak itham edildigi, bu durumun
Ergenekon’u hakli göstermek için eldeki tek propaganda malzemesi oldugunu,
Hanefi AVCI’nin da kendi ihtiraslariyla Ergenekoncu yapilanmalarla çikar iliski
ile birlikte bahse konu kitabi yazdigi - yazdirildigi degerlendirmesini
yapmaktadir.
Sonuç
olarak yazar kitabinda;
-Hanefi
Avci tarafindan 12 Eylül 2010 Anayasa Degisiklik Referandumu öncesinde
yayimlanan “Haliçte Yasayan Simonlar – Dün Devlet Bugün Cemaat” isimli
kitabinin kendisi hakkinda yürütülen sorusturmadan kurtulmak için yazildigi,