GÜN BATIMI (GRAY DAWN)

GÜN BATIMI (GRAY DAWN)

Fevzi BOZKURT
Psikoloji


Dünyanin en büyük en zengin ekonomilerinin geleceginin önünü tikayan devasa bir buzdagi var: Global yaslanma. Bu buzdaginin görünen kisminda yasli sayisinin olaganüstü oranda artmasi ve genç sayisinin azalmasi var. Gözle görünmeyen kisminda ise henüz vahameti anlasilmamis olan bu demografik transformasyonun getirecegi ekonomik ve sosyal yük yatiyor. Öyle bir yük ki vaktinde önlem alinmazsa Amerika dahil en büyük güçleri iflasa sürükleyebilir. Global yaslanmanin maliyeti bütün imkanlarimizin, hatta dünyanin tüm varlikli ülkelerinin kolektif imkanlarinin ötesinde olacak. Bu durumu bu ülkelerin liderleri de pekala biliyor. Fakat simdiye kadarki tepkileri harekete geçmek degil, felce ugramis gibi sessiz kalmak oldu. Hemen hiçbir ülke hazirlik yapmiyor. Hiçbir ülke hiçbir sey yapmiyor. Yapilmasi gereken reformlarin önünde su engel var: liderler ne yapilmasi gerektigini biliyorlar fakat seçmenlerini ürkütmek istemiyorlar. Oysa bu gidisle sosyal güvenlik harcamalari tüm devlet gelirlerinin üstüne çikacak. Vaktiyle bir bilge kisi “hayatin gerçek trajedisi herkesin kendine göre bir nedeni olmasidir” demis. Politikacilar da buna dahil. Emeklilik haklarinda bir kesintiye veya degisiklige girisirlerse seçmenlerini yitirmekten korkuyorlar. Yasanan anda ortaya çikan acil problemlere çözüm bulmak için tüm imkanlari seferber etmek, gelecekteki bir sorun için simdiden önlem almaktan daha kolay geliyor onlara. Tam bir kurbaga gibi davraniyoruz. Kurbaga kaynar suya düserse aninda disari firlar. Oysa soguksuya düsen kurbaga yavas yavas isinan suda sakin sakin yüzer: ta ki pisinceye kadar. Simdi biz de yüzüyoruz. Acaba sicaklik kimsenin fark edemeyecegi kadar yavas mi yükseliyor? Sik sik seçim dönemine girilen demokratik sistemlerde uzun vadeli tercihlere yer verilemez mi? Global yaslanma konusunda içinde bulundugumuz politik açmazin bir baska nedeni de hükümetlere duyulan güvenin gittikçe azalmasidir. Insanlar ne yapilmasi gerektigini biliyorlar fakat kisa vadeli fedakarliklarin adil bir biçimde paylastirilacagi veya uzun vadeli çikarlari dürüstçe koruyacaklari konusunda politikacilara güvenmiyorlar. Bu güven olmayinca da seçmenler aynen devam etmesi mümkün olmamasina ragmen statükoya dört elle sariliyorlar. Verimsiz partizanlik seçmende umursamazlik yaratir. Etkin eylem için dünya, ideolojiyi bir yana birakip yaslanma gerçegiyle yüz yüze gelmelidir. Sol, ilerici hükümetin temel tasi olarak emeklilik haklarinin arttirilmasini savunmaktan vazgeçip bu harcamalarin kamu bütçesini batirdigini idrak etmelidir. Sag ise yalnizca kemer sikma programlarinin ötesine geçip, gelecegin yaslilarina nasil bakacaginin kapsamli bir planini çikarmalidir. Her iki taraf da birlesip kamuyu “çocuklarinizin ve torunlarinizin gelecegine ipotek koydurtmayin” diye uyarmalidir. Zira bir toplumun ahlakli olup olmadiginin en önemli sinamasi çocuklarina nasil bir dünya biraktigidir. Çogu insan gelecek kusaklarin selameti için fedakarlik yapmaya hazirdir fakat fedakarligin bosa gitmeyecegini ve adilce paylasilacagini bilirse. SORUNUN KAYNAKLARI Demografi 30 yil önce hizli nüfus artisinin dünyanin gelecegini tehdit ettigine inaniliyordu. Nüfus bilimcileri simdi de nüfus artis hizinda önemli bir düsme ve yasli nüfusunda önemli bir artis projeksiyonu yapiyorlar. Sanayi devrimine kadar 65 yasin üstündekilerin sayisi dünya nüfusunun %2-3'ünü asmiyordu. Bu oran su anda gelismis ülkelerde %14; 2030'da %25'e çikacak. Daha genç nüfusla yola çikan gelismekte olan ülkelerde bu orana daha geç ulasilacak. Fakat dogurganlik onlarda da hizla düsmeye basladigindan, ayni hizla yaslanacaklar. Örnegin 2050'ye gelindiginde Çin'de 65 yas üstü kisi sayisinin 350 milyona ulasmasi bekleniyor. Oysa daha 1990'da bu rakam dünyadaki tüm yasli sayisiydi. Yaslilarin bakim maliyetinin önemli bir göstergesi çalisan nüfusun (15-64 yas arasi) yasli sayisina oranidir. “Yaslilarin bagimlilik orani” denen bu oran, her bir emeklinin maliyetini karsilayan ücretli veya bakici (yaslinin evladi veya baska bir yakini gibi) sayisi hakkinda kaba bir fikir verir. 1960'da 6.8'/1 olan bu oran günümüzde 4.5/1'e düsmüstür. 2030'da 2.5/1'e düsmesi beklenmektedir. Bu oran bile durumun ciddiyetini ifade etmekte yetersiz kaliyor. II. Dünya Savasindan sonra emeklilik yasi da gittikçe düsüyor. ABD'de 1950'de ortalama emeklilige ayrilma yasi 69 iken bugün 64 oldu. Bu yüzden vergi ödeyen çalisan sayisinin emekliye orani hizla düsüyor. Gelismis ülkelerde para verenlerin para alanlara orani su anda 3.0, 2030'da 1.5 olmasi bekleniyor. Bazi Avrupa ülkelerinde 1'in altina da düsebilir. Böylece parayi kazanip vergisini verenden çok parayi harcayan olacak. Ortalama Ömrün Uzamasi Global yaslanmanin arkasindaki en önemli güç, insan ömrünün görülmemis derecede uzamasidir. Sularin klorlanmasindan asilara, antibiyotiklerden by-pass ameliyatlarina kadar pek çok bulus sayesinde ortalama yasam süresi dünyada 65'e, gelismis ülkelerde 75'e, Japonya'da 80'e çikti. Önümüzdeki 30 yil içinde bu sürelerin 7-8 yil daha uzamasi bekleniyor. Bu egilimler kadinlarda daha da belirgin. Dogumdaki riskin azalmasiyla kadinlarin ömrü erkeklere göre 7-8 yil daha uzadi. Bugün gelismis ülkelerde 65 yas üstündekilerin %60'i, 75 yas üstündekilerin %75'i kadindir. Insan ömründeki bu devrim, süregelen kamu politikalarini da yerinden sarsacak. 1880'lerdeki Birsmarck Almanya'sindan 1930'larin Roosevelt Amerika'sina kadar, batili ülkeler kamu emeklilik sistemlerini olustururken “normal” emeklilik yasi 65 kabul     edilmisti çünkü pek az kisi bu yasa ulasiyordu, ulasanlar da zaten pek fazla yasamiyordu. Orani artan yalnizca yaslilar degil. 80 yasini askin çok yaslilarin orani da git gide yükseliyor. Öyle ki emeklilerin çocuklari da artik emekli olabiliyor. Japonya'da 100 yasindaki bir kadin kasksiz motorsiklet kullanirken yakalanmis. Kadinin “kaskimi 79 yasindaki ogluma vermistim” seklindeki bahanesi polisi ceza yazmaktan alikoymamis. “Yaslilarin yaslanmasi” global yaslanmanin getirdigi ekonomik yükü katlayarak arttiriyor. Zira 85 yasin üstündeki asiri yaslilarin saglik ve bakim harcamalari 65-74 arasindaki “genç yasli”larin üç kati olup, ABD'de kisi basi yillik ortalama 40.000 $ dolayindadir. Osteoporoz, bunama, körlük, sagirlik, kalp gibi hastaliklarin bakimi çok pahalidir. Nüfusun Azalmasi Bir kadinin yasami boyunca dünyaya getirdigi çocuk sayisinin global ortalamasi eskiden 5.0 iken simdi 2.7'ye düsmüstür. Gelismis ülkelerde ve Çin'de bu rakam 2.1'lik “ikame orani”nin (nüfusun sabit kalmasi için gereken dogum sayisi) çok altindadir. En düsük dogurganlik orani 1.2 ile Italya'dadir. Bu kadar düsük dogurganlik orani ailenin her kusaginin bir önceki kusagin yarisi büyüklügünde olmasi anlamina gelir. Böylece alisilagelmis nüfus piramidi yaslilarin çogunlugu olusturdugu ters piramit haline gelir. Japon Saglik Bakanliginin son raporunda sakayla karisik “bu gidisle dünyadaki Japon sayisi 3000 yilinda 500 kisi 3500 yilinda 1 kisi kalacak” deniyor. Öte yandan geri kalmis ülke ve yörelerde nüfus hizla artmaktadir. 1950'de Afrika'nin nüfusu Avrupa'nin yarisi iken simdi esit duruma geldi. 2050'de 3 kati olmasi bekleniyor. Nüfus artis hizindaki bu farklilik gelismis ülkeler için ciddi sonuçlara yol açabilir. Bunlardan en asikar olani, yasli ve zengin toplumlardaki genç is gücü açini kapatmak için yoksul ülkelerden akacak devasa boyuttaki göçtür. Etnik azinliklarin yogunlasmasiyla dil ve dinde “balkanlasma”, beraberinde kültür savaslarini getirecek, siyasiler etnik gruplari yatistirmakla ugrasacaklar, göçmen liderler dis politika tercihlerini yönlendirecektir. Dogumlardaki azalmayla aile yapisi da degisecektir. Önümüzdeki kusakta her dört çocuktan birinin teyzesi, halasi, amcasi, dayisi, kuzeni bir yana kardesi olmayacak, soy agaçlari dallardan degil yalnizca (bazilarinda dört kusakli) kökten olusacaktir. Böylece yaslilara bakacak aile yakinlari kalmayacak, bütün yük hükümetin üstüne kalacaktir.     MALI GERÇEKLER Bir toplumun politik ekonomisi hem bakima muhtaç vatandaslarini korumali, hem de gelecek için hazirlik yapmalidir. Global yaslanma her iki görevi de zorlastirmaktadir zira bakima muhtaçlarin sayisi arttikça toplumun kaynaklari ve ilgisi de gelecek kusaklardan uzaklasir. Bugün gelismis ülkelerin çogunda geçerli olan “kazan-öde” (pay-as-you-go) sisteminde çalisan nüfusun kazançlarindan yapilan sosyal güvenlik kesintileri hiç birikime firsat vermeden dogrudan emeklilerin harcamalarina (maas-saglik ve bakim giderleri) gitmektedir. Bu da uzun dönemde devlet bütçeleri için felaket demektir. Çalisan/emekli orani çalisanlarin aleyhine degistikçe gelirin gideri karsilamasi da imkansizlasacaktir. Japonya Su anda dünyanin hemen hemen en yasli toplumu olan Japonya, global yaslanmanin ne gibi sonuçlar doguracagi açisindan demograflar ve piyasa arastirmacilari tarafindan yakindan incelenmektedir. 20 yil önce gelismis dünyanin en genç toplumuna sahip olan Japonya'da sönen sektörler: pediatri, oyuncak, egitim, insaat; gelisen sektörler: hemsirelik, gemi turizmi, ev hayvanlari ve dini araç-gereçtir. Yaslanmanin getirecegi dezavantajlara karsin Japonya'nin sosyal ve kurumsal avantajlari vardir. Japonlar çalisirken en fazla tasarruf yapan ulustur, emeklilik ücretleri düsüktür (tam ücretin %45-50'si) emeklilik yasi çok geçtir. 65 yasin üstündeki erkek nüfusun üçte biri çalismayi sürdürür. Ayrica gelenekleri uyarinca yaslilar çocuklariyla birlikte yasarlar dolayisiyla bakim giderleri azdir. Buna ragmen yaslanma sorunu ciddi biçimde ele alinmakta, önlemler üzerinde çalisilmaktadir. Italya Italya'da siyaset ve demografi el ele vermis dünyanin en kötü sorunlarina yol açacak emeklilik sistemini yaratmislardir. Emeklilik ücretleri son bes yil ortalamasinin %80'i; insanlar 55 yasinda (devlet memurlari 40'larin basinda) emekliye ayrilabilir. Sosyal güvenlik harcamalari GSYIH'nin %15'ini askin. Çalisan sayisi emekli sayisinin altinda. Kadin basina 1-2 çocuk ile dünyanin en düsük dogurganlik oranina sahip. Reform gerektigi konusunda herkes hemfikir oldugu halde çikar gruplarinin karsi koymasi yüzünden pek ciddi bir önlem alinamiyor. Ekonomistler, gençten yasliya gelir transferinin gitgide artmasinin, toplumlarda büyük huzursuzluklar doguracagi konusunda uyariyorlar. Italya bunun tipik örnegi olma yolundadir. Gelismekte Olan Ülkeler — Iki uç nokta Afrika, Ortadogu ve Orta Asya'da dünyanin en yüksek dogurganlik orani (5.0) ve en düsük yas ortalamasi (Sahra'nin güneyinde 50 yas) oldugundan nüfus daha uzun süre genç kalacaktir. Öteki uçta ise eski Sovyet ve Varsova Pakti ülkeleri vardir. Herkesi kapsayan emeklilik sistemi, erken emeklilik ve düsük dogurganlik oranini telafi edecek ekonomik büyüme olmayinca ücretli/emekli orani 2.0'nin altina düsmüstür. Yüksek enflasyon yüzünden emekli ayliklari insanlarin sefalet içinde yasamasina yol açmaktadir. Sosyal güvenlik harcamalarinin GSYIH'daki orani Avrupa'nin en yüksekleri arasindadir. Vergi kaçirma devasa boyutlardadir. Korkunç bütçe açigi, batmakta olan bir ekonomi, küçülen nüfus ve toplumun devlete olan güvenini yitirmesi dogan sonuçlar arasindadir. Dünya Bankasi “Emeklilik sistemlerinde acil ve ciddi reform” önermektedir. Kolay Seçenek Yok Iyimserler yaslanan nüfusun sorun yaratmayacagini zira harcamalari karsilayacak gelismeler olacagini söylüyorlar. Onlarin iddialarini ve bizim gözlemlerinizi tek tek ele alalim. 1. Verimlilik artacak, ekonomi büyüyecek.                                                                                                                                      Bilindigi gibi GSYIH, çalisan sayisi çarpi çalisan basina üretime esittir. Çalisan sayisi azaldikça verimliligin bunu telafi edecek hizla artacagi kuskuludur zira artik GSYIH'nin büyük bölümünü hizmet sektörü olusturmaktadir. Hizmet sektöründe verimlilik artisina ise çok zor ve çok küçük oranlarda ulasilir. 2. Azalan dogum göçlerle karsilasir. Telafi edici boyutta göç uzun vadede pek çok siyasi ve toplumsal soruna yol açar. Gelismis ülkelerde seçmenler göçün daha da kisitlanmasini istemektedirler. 3. Tipta israf önlenerek maliyet azaltilir. Tipta maliyetler israftan degil, günden güne gelisen teknolojilerden dolayi artmaktadir: yeni teshis yöntemleri, yeni ilaçlar, yeni ameliyat teknikleri v.b. Üstelik bunlarin önemli bir bölümü hastalarin yasamla ölüm arasindaki agir hastalik süresini uzatmaya yaramaktadir. 4. Dogan çocuk sayisi azalinca onlarin bakimi için gereken maliyet de düsecek. Dogan çocuk büyüyüp üretken nüfusa katilacagindan yeni kusaklar için çok gereklidir. Aksi takdirde yaslilarin orani asiri artacaktir. Temelsiz savlarla reform geciktirildikçe sorunlar da büyümektedir. Sosyal Güvenlik harcamalari GSYIH'nin %16'sina çikip bunu karsilayacak gelir artisi olmayinca bütçe açigi ve kamu borçlari patlayacak, Weimar Almanya'sina dönecektir. Hiçbir ülke ekonomisi bu yükü kaldiramaz. Alacak borç bulamaz. Faizlerin asiri yükselmesi veya devletin borçlarini ödememesi/moratoryum kaçinilmaz hale gelir. Zira nüfus yaslandikça büyüyen bütçe açigi ulusal tasarruf hacmini tüketir, dis borç yükselir. Yurt içinden bulunabilecek borç miktari azaldikça yabancilar da daha yüksek risk primi talep ederler. Böylece faiz hadleri firlar. Zaman içinde üretim ve yasam standardi düser. Dis borç ödemelerinin asiri yükselmesi ulusal bagimsizligin yitirilmesine bile yol açar. Arastirmalara göre kamu borçlari/GSYIH'daki bir puanlik artis, reel faiz oranlarini da ¼ puan yükseltir. Dünyanin en büyük gelismis ekonomisine sahip olan Amerika ayni zamanda dünyanin en büyük borçlusudur; dis borçlarinin toplami 5 trilyon $'i asmistir. En büyük gelismekte olan ülke ekonomisine sahip Çin ise önemli bir sermaye ihracatçisi olmus, sermaye fazlasi 1997'de 63 milyar $'i asmistir. Bu meblagin çogu Amerikan hükümetinin çikardigi veya garantörlügünü üstlendigi tahvil ve bonolara yatirilmistir. Yani Çin, Amerikan federal bütçesini finanse etmektedir. Vergileri Yükseltmek — Nereye Kadar? Öyleyse ne yapalim? Diger kamu harcamalarindan kisinti yapsak? Belki ise yarar ama belirgin etki yapmasi için kisinti degil, kesinti yapmak gerek. Satirin nereye indirilecegini tayin etmek de zor. Bütün sosyal güvenlik harcamalarini (emeklilik, saglik ve issizlik sigortasi), faiz ödemelerini (kesinti imkansiz) ve altyapi yatirimlarini (okul, ulasim, iletisim gibi gelecek için elzem) bir yana birakirsak, Gelismis Ülkelerde geriye GSYIH'nin kabaca %10'u, yani toplam kamu harcamalarinin dörtte biri kalir. Bunun hepsi kesilse bile açigi kapamaya yetmez. Isin gerçegi kalan giderlerin hepsinin kesilmesi de mümkün degildir. Bu harcamalarin çogunu devletin temel hizmetleri (emniyet güçleri, posta hizmetleri vs) ve savunma olusturur. Yakin zamana kadar savunma kesintiler için iyi bir hedef olabilirdi. Fakat soguk savasin sona ermesiyle gelismis ülkelerde ortalama savunma giderleri GSYIH''in %2'sinin altina düstü. Bunun altina düsmesi olasi görünmüyor. Bu noktada bazilari “vergileri arttiralim” diyecektir. Iyi de, Gelismis Ülkelerde ücretlilerin vergi oranlari zaten optimum vergilendirmenin esiginde veya ötesinde. Bunun üstüne sigorta giderleri açigini kapatmak için gereken ilave %25-40 vergiyi kimse kabul etmez. Nitekim yüksek vergiler yüzünden bazilari resmi is piyasasindan kaçip vergi disi islere dönüyor. Borçlanma ise yaramazsa, diger harcamalari kismak ise yaramazsa, vergileri yükseltmek ise yaramazsa, öyleyse para basalim. Nihayetinde enflasyon en son çare olarak her zaman basvurulan bir yöntem olmustur. Bugün de pek çok rejim (örn: D. Avrupa) enflasyonu kullanarak yükümlülüklerini minimize ediyor. Fakat herkes bilir ki enflasyon toplumsal güveni yok ettigi gibi ekonomiyi çökertir. Kasitli enflasyon, vücudu mahvederken tümöre dokunmayan kemoterapi gibidir. YENI STRATEJILER Ücretlilerden yapilan kesintilerle emeklilerin giderlerinin karsilandigi “kazan-öde” sisteminin artik yürümeyecegi asikardir. Tarihe ve dünya genelinde kültürlere bakildiginda, ise yarar bir sablonun 6 temel stratejinin çesitli kombinasyonlarindan olusacagi görülür. Çalisma Süresini Uzatmak Gelismis ülkelerde çalisanlari, yetiskin yasamlarinin üçte birini emeklilik keyfini sürerek geçirmeyi dört gözle bekliyorlar. 1950'de ortalama emeklilik yasi ortalama ömrün üstündeydi. Bugün ise 12-18 yil altinda. Üstelik mevcut sistemde emekliye geç ayrilmak kisiye bir sey kazandirmiyor. Oysa emeklilik yasinin bir yil geciktirilmesi çifte etki yapar: hem bütçeye bir yil daha katkida bulunur hem de bütçeden para çekmeyi bir yil geciktirir. OECD raporlarina göre simdi 65 olan emeklilik yasinin yavas yavas 70'e çekilmesi toplam sigorta giderlerinde %20 ila %40 tasarruf saglayacak. Geç emekliligin yalniz maddi degil kisisel yarari da büyüktür. Çalisiyor olmak, yaslilarin sagliklarini korumasina ve kendilerini çok daha iyi hissetmesine imkan vermektedir. Bütün bu nedenlerle artik gelismis ülkelerde kamu ve özel sektör liderleri yaslilikta çalismayi tesvik eden politikalari tartismaya baslamistir. “Geç emeklilik ikramiyesi” “emeklilik haklarina ileri yasta ulasma” ve “part-time çalisarak emekliye ayrilma”arastirilan yöntemler arasindadir. Ancak sorun çig gibi büyürken yetkililer ellerini çabuk tutmak zorundadirlar. Aksi halde sistem geri dönülmez sekilde çökecektir. Isverenler yaslilara karsi önyargili olmaktan vazgeçmelidir. Bugün eleman alirken 50 yasin altinda arayan isverenler bilmelidir ki bilgi, güvenilirlik, verimlilik ve çalisma aliskanliklari açisindan yaslilar gençlerden asagi kalmazlar. Fiziksel açigi muhakeme ve deneyim kapatir. Müsteri hizmetleri gibi alanlarda gençlerden daha verimlidirler. Daha düsük ücretle daha az saat çalistirma imkani olabilir. Sendikalar da erken emeklilik pesinde kosmayi birakip istihdam imkanlarini arttirmaya odaklanmalidirlar. Erken emekligin gençlere is yaratacagi nosyonunun modasi çoktan geçmistir. Hükümetler, belirli bir yastan sonra ücretlerden gelir vergisi kesintisini kaldirip yalnizca emeklilik kesintisini sürdürerek geç emekliligi tesvik edebilirler. Yaslilari egiterek is gücüne katilmalarini saglayabilirler. Madencilik gibi agir is kollarinda daha kisa süreler kabul edilerek kamunun itirazi bir nebze önlenebilir. Amerika'da su anda 65 olan emeklilik yasi 20 yilda 67'ye çikarilacaktir. Ancak bu yetmez. Hiç degilse 70 olmalidir. Çalisan Nüfus Sayisini Yükseltmek Ikinci bir strateji, çalisan sayisini arttirmaktir. Bu da ya çalisma çagindakileri çalismaya tesvik etmek, yahut da dis ülkelerden göç kabul etmektir. Gelismis ülkelerde göç aleyhine bir tutum yaygindir. Oysa arastirmalar göçün uzun dönemde ekonomiye yararli oldugunu göstermektedir. Göç edenler genellikle vasifli, daha egitimli ve daha girisimci olduklarindan ayrildiklari ülkeye zarar, gittikleri ülkeye katki saglarlar. En zengin ekonomiler en genç ve en vasifli kisileri çeker. Böylece bu ülkeler daha da zengin olurlar. Ancak ev sahibi ülkenin nüfusu sabit kalir veya düserken göçmen sayisinin sürekli artmasi kültürel açidan bir çok sorunu da beraberinde getirir. O yüzden büyük bir stratejiler paketinin yalnizca bir bölümü olarak görülmelidir. Çocuk Sayisini Arttirmak Dünyadaki çesitli uluslara çocuklarini gelecegin güvencesi olarak görüp görmedikleri soruldugunda evet cevabinin sayisi söz konusu ülkenin yoksulluk derecesi ve dogum orani ile dogru orantili olarak artmaktadir. Ayrica yoksulluga bakilmaksizin, bir ülkenin sosyal güvenlik sistemi dogum oranini etkiler. Herkesin sosyal güvenlik semsiyesi altinda oldugu D. Avrupa ülkelerinde dogurganlik eksi iken, kabaca ayni GSYIH sahip fakat sosyal güvenligi yetersiz olan Fas, Tunus, Türkiye gibi ülkelerde dogurganlik yüksektir. Ancak insanlari bebek sahibi olmaya tesvik etmek pek fazla etkin ve güvenilir bir strateji degildir. Beraberinde getirdigi çevre sorunlari ve dünya kaynaklarinin tükenmesi ihtimalini de dikkate almak gerekir. Gelismis ülkelerde çocuk sayisini arttirmak için çesitli önlemler alinmaktadir. Ekonomik maliyeti yüksek, sonuç alma süresi uzun olan bu stratejilerin ise yarayip yaramayacagi 2030 yilindan sonra belli olacaktir. Evlatlarin Bakmasi Yetiskin çocuklarin yasli anne-babalarinin bakimini üstlenmeye tesvik etmek dördüncü stratejidir. Çocuklarin ebeveynlerinin bakimini üstlenme orani dünyada fakir ülkeden zengin ülkeye, güneyden kuzeye, dogudan batiya dogru gittikçe belirgin biçimde azalmaktadir. Nesiller arasindaki kopuklugun geriye döndürülmesi çok zordur. Belki maddi tesviklerle ve toplumun bu yönde empoze edilmesiyle bir dereceye kadar basari saglanabilir. Ihtiyaca göre imkan saglamak Bismarck Almanya'da, Roosevelt Amerika'da sosyal güvenlik yasasini çikarirken”yaslilik” yardimlarinin amaci, emekliye ayrilmis kisileri yoksulluktan korumakti. Zaman içinde gelirine veya varligina bakmaksizin herkesi kapsar hale geldi. Bugün tüm dünyadaki emeklilik sistemleri ne kadar para harcarlarsa harcasinlar varsildan yoksula gelir aktarmada ve gerçek ihtiyaç sahibi yaslilarin yasam standardini yükseltmede basarili degildirler. Gelismekte olan ülkelerde köylerde yasayan yoksullarin hiçbir güvencesi yoktur. Dünya Bankasinin sözleriyle “Hayati boyunca zengin olandan hayati boyunca yoksul olana kaynak aktarimi hemen hemen hiç olmuyor”. Bunun çözümü basamakli sistemde yatar. Örnegin Amerika'da ortalama hane gelirinin altinda gelire sahip olanlar tüm haklardan yararlansin. Bu ortalamanin üstündeki her 10.000 $ gelir için haklarin %10'u eksik ödensin. En yüksek kesinti %85 olsun. Böylece en varliklilar bile çalisirken yaptiklari ödemelerin minimum bir miktar karsiligini almis olurlar. Kisileri Yasliliklari Için Tasarrufa Zorlamak Gençten yasliya gelir transferi seklinde isleyen bugünkü sistem yerine konabilecek bir baska strateji vardir: Kisileri, çalisma yasamlari sirasinda elde ettikleri kazançtan tasarruf ve yatirim yapmaya zorlayarak yaslilikta gelir sahibi olmalarini saglamak. Tasarruf toplu olarak (devlet tarafindan) veya bireysel (isyeri veya hane tarafindan) yapilabilir. Uygulamada devlet tasarrufu pek ise yaramaz. Katkilari bireye ait olmadigindan devlet bu fonlardan çekip baska yerlerde kullanir. Bunun alternatifi özel tasarruftur. Gerçekten de bireylere gelecekte elde edecekleri haklarin sahipligini vermek, ulusal tasarruf miktarinin artmasini saglayan bir emeklilik sistemi yaratmanin tek etkin yoludur. Çok sayidaki yükselen ekonomilerde, özellikle Malezya, Singapur gibi Güneydogu Asya ülkelerinde kisilerin adina ayri ayri açilmis hesaplardan olusan fakat devlet tarafindan idare edilen “tasarruf fonlari” kurulmustur. Son on yildir gelisen ülkelerde özel mülkiyete dayali emeklilik fonlarinda artis gözlenmektedir. Bazilarinda “kazan-öde sistemi” özel emeklilik fonlariyla birarada yürütülmektedir. Yakinda Isveç'te çalisanlarin ücretlerinden %2,5 oraninda özel emeklilik hesabina kesinti yapilacaktir. Gelismekte olan ülkeler arasinda bu sistem gittikçe yayginlasmaktadir. Bu özel fonlari kisiler kendileri sermaye piyasasindan yatirim yaparak degerlendirmektedir. Ekonomistler su konuda hem fikirdirler: Özel emeklilik hesabinda biriken ana paranin ortalama geliri, yani kisiye dönüsü ekonominin büyüme hizindan daha hizli bir artis göstermektedir. Zira otuz yillik bir zaman dilimi incelendiginde hisse senetlerine yapilan yatirimin ortalama getirisi, devlet tahvillerinin ortalama getirisinden kesinlikle daha yüksek olmustur. Sistemin güvencesi siyasilerin kararlarindan veya vaadlerinden bagimsiz islemesidir. Bir baska avantaji da çalisanlari “kapitalist” yaparak çalisanlarin çikarlarini is dünyasinin, sermaye piyasalarinin ve tümüyle ekonominin çikarlariyla birlestirmesidir. Peter Drucker buna “emeklilik fonu sosyalizmi” adini veriyor. Basarili olmasi için yeni bir paradigmanin, yeni bir yaklasimin farkli stratejilerin bir bileskesi olmasi gerekir: emeklilik yasinin uzatilmasi, aile baglarinin güçlendirilmesi, ihtiyaca göre imkan saglanmasi, kisiye özel emeklilik hesaplari baslica stratejilerdir. Uygulamaya kondukça her stratejinin eksikleri veya hatali yönleri ortaya çikabilir. Bu da duruma göre yine kararlar almayi gerektirebilir. Üstelik bu stratejilerin çogunun yarari kisa dönemde görülemez. Dolayisiyla kamuoyu sabirli olmayi ögrenmeli, siyasiler de kisa vadede çözüm getiren popülist politikalarla yetinmeyip uzun vadeye yönelik girisimlerde bulunmalidir. Bir toplum dogum oranini kisa sürede ikiye katlasa bile, baslangiçta giderler artacagi için (örn. Egitime ayrilan kaynak) yaslilarin giderlerine bir kusak geçtikten sonra katkida bulunmaya baslar. Ayni sekilde, özel emeklilik fonlarinin çalisanlarin ve emeklilerin yasam standardini belirgin sekilde yükseltmesi 20-25 yil alir. Emeklilik yasinin yükseltilmesi gibi bazi stratejiler teoride daha çabuk sonuç verir. Fakat toplumsal ve siyasi gerçek sudur ki insanlar beklentilerini veya yasamla ilgili planlarini bir gecede degistiremezler. Uzun vadede yarar saglayacak stratejilerin tehlikesi ekonomi ve demografide belirgin bir süre çöküntüye yol açabilmeleridir. Bu çöküntü de, bütün ekonomik göstergelerin resmi projeksiyonlarda tahmin edildiginden çok daha kötüye gitmesine ve stratejinin uzun vadedeki getirisini silip atan bir kisir döngü baslamasina yol açabilir. Bütçe açigindan dogan parasal baskiya cevap olarak devlet çok büyük miktarda borçlanmaya gider ki bunun sonucunda faizler asiri yükselir, dis borçlanma artar, yatirimlar durur, büyüme yavaslar. Veya vergiler yükseltilir ki bunun sonucunda insanlarda çalisma istegi azalir, kayitli isgücü yerini kayitsiz isgücüne birakir. Her iki durumda da nihai sonuç ekonominin küçülmesi ve vergi tabaninin daralmasidir. Böylece kisir döngünün bir çevrimi daha baslamis olur. Hatta ve hatta, issizlik veya yüksek vergili ücretler yüzünden insanlar çocuk sahibi olmaktan kaçinacaklari için yaslilarin orani ve bunun getirdigi ekonomik yük daha da büyür. Son 25 yilda ülkelerin sosyal güvenlik harcamalarina paralel olarak kamu borçlari da arttikça ekonomik performans kötüye gitmistir. Vergilerin en fazla yükseldigi ülkelerde kayitli yani vergilenebilen sektörde, yeni istihdam yaratilmasi durmustur. Insanlar artik iki konuda endise duymaktadirlar: 1) Emekli oldugumda maasi alabilecek miyim? 2) Alabileceksem bu çocuklarima ve torunlarimin kusagina çok mu fazla yük getirecek? Zaman çok önemli oldugundan ciddi reform önlemleri hemen alinmaya baslanmalidir. Bu önlemlere bütçe açiginin küçültülmesi ve özel tasarruflarin arttirilmasi gibi kisa vadede belirgin sonuç veren politikalar mutlaka dahil edilmelidir. DOGRU SORULARI SORMAK Global yaslanmanin tüm sonuçlarini görmek için kantitatif (niceliksel) etkilerine bakmak yetmez; ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, ticari ve ailevi etkilerine de bakmak gerekir. A. GSYIH'da Küçülme GSYIH büyüme, isgücündeki büyümenin verimlilikteki büyüme ile çarpimina esittir. Is gücü azaliyorsa verimlilik artmadigi sürece (verimlilik artisinin da bir siniri vardir) sonuç küçülmedir. Kisi basi milli gelir, yasam standardi açisindan dogru bir göstergedir ancak altyapi ve Ar-Ge'ye ayrilan payin büyüklügünden tutun da milli savunmanin gücü ve ülkenin uluslararasi arenadaki agirligina kadar bir çok alanda toplam GSYIH'nin önemi yadsinamaz. Diger sonuçlari sunlardir: 1. Insaat-emlak sektöründe durgunluk Nüfus yaslanip ekonomi küçüldükçe yeni konut büro, isyeri ve fabrikalara da talep azalacaktir. 2. Milli savunmada güçsüzlük Toplam harcamanin sabit oldugu durumlarda kisi sayisi azaldikça kisi basina düsen pay artar. Milli Savunma bunun klasik örnegidir: önemli olan kisi basi degil toplam büyüklüktür. 3. Kaynak ayiramamak Egitimden sagliga milli parklardan kültür-sanata kadar pek çok alana yeterli kaynak ayrilamaz. B. Gelisecek Sektörler Yaslanan toplumlarda bazi sektörler de normalden daha hizli gelisecektir. 1. Yatirim Danismanligi Özel tasarruf-emeklilik fonlari çogaldikça bu hesaplarin verimli sekilde yönetilmesi için yatirim danismanlarina olan ihtiyaç büyüyecektir. 2. Saglik sektörü Yaslilik beraberinde saglik sorunlari da getirdigi için estetik-kozmetik, hemsirelik bakicilik da dahil saglik sektörü çok büyüyecektir. Ancak inaniyorum ki gelisen ülkeler eninde sonunda sunun farkina varacaklardir: Yüksek teknoloji ürünü bir cihaza veya ilaca bir dolar daha ayirmaktansa çocuklarin egitimine, altyapi yatirimlarina, çevrenin korunmasina bir dolar daha ayirmanin daha önemli oldugu bir dönemeç noktasi vardir. C. Yaslilarin Etkinliginin Artmasi Yaslilarin sayisi arttikça siyasi agirliklari da artacaktir. Nitekim gördükleri bütün ilgi ve saygiya ragmen Avrupali emekliler hükümetlerinin kendilerine yeterli ilgi göstermediginden yakinmakta, kendi çikarlarini daha iyi koruyacak bir parti kurulursa ona oy vereceklerini söylemekteler. Öte yandan da gençler de eskisi gibi düzeni sarsma girisiminde bulunmuyorlar. Genel bir apati içindeler. Önümüzdeki yüzyilda söyle bir manzara düsünün: bugünün gençleri yaslanmis, ekonomik beklentilerinin karsilanmamasindan dogan hirsla ülkenin alt yapisini kirip döküyorlar, ücretlerden daha yüksek vergi kesilsin istiyorlar ve kusaklar arasi bir çatisma basliyor. Olmayacak sey degil. D. Uluslararasi Piyasalar Sermaye akislarina ve mali piyasalara etkisinden ayri olarak global yaslanma dünya çapinda mal ve hizmet hareketlerinde, isgücü göçünde ve ülkelerarasi iliskilerde muazzam degisikliklere yol açacaktir. Yakin zamana kadar piyasalarin genislemesi, ticaretin liberallesmesini de ulusal hedef haline getirdi. Piyasalarin daralmaya baslamasi beraberinde korumacilik politikalarini da gündeme getirmistir. Emeklilik giderlerini düsüremeyen gelismis ülkeler vergilerini yükseltecek, maliyet artisi dolayisiyla dünya piyasalarinda rekabet gücünü yitirecek ve bu yüzden eskisi gibi gümrük duvarlari arkasina çekilmeyi tercih edeceklerdir. Imalat sektörü küçülüp hizmet sektörü büyüdükçe firmalar bilgiye dayali ürünlerini tüm dünyada en ucuza pazarlamak, satmak ve teslim etmek için cyber network gibi yeni ihracat teknikleri gelistireceklerdir. Mal ve hizmet kadar isgücü de sinir tanimayacak, genç ve düsük vasifli hizmet elemanlari yasli ve varlikli ülkelerde deger görecektir. Nitekim Japon, Türk ve Koreli insaat firmalari en ucuz elemanlardan olusan isgücünü insaat mahalline tasimakta, orda is bitinceye kadar çalistirip geri göndermektedir. GLOBAL ÇÖZÜMLER Gelismis ve gelismekte olan ülkelerin liderlerine sesleniyorum: Global yaslanmanin nedenleri ve boyutlari yaninda, bugünkü emeklilik sisteminin tasinmaz yükünün yakinda ülkelerin ekonomisini, sonuçta global ekonomiyi tehdit edeceginin çogunuz farkindasiniz, biliyorum. Ancak harekete geçmek için hepiniz tereddüt ediyorsunuz. Neden? Ilk adimlar elbette kolay olmayacak. Yolunu hazirlamak için seçmenin egitimini, yükün topluca ve esit paylasimini ve global liderligi içine alan uluslararasi bir çerçeve gerekecek. Ulusal seçmenler global yaslanmanin getirdigi sorunlari kavradikça reformu daha ciddiye alacaklar. Hükümetler birbiriyle isbirligi içinde olursa hiçbiriniz tek basina hareket etmenin ekonomik ve politik risklerini üs   tlenmek zorunda kalmaz. Bir kaçiniz önderlik ederse digerleri arkanizdan gelecektir. Tarih bize büyük güçlerin ekonomik krizlerinin çabucak tüm dünyada metastaz yaptigini ve olaylarin akisini degistirdigini gösteriyor. Iflas etmis uluslarin bir kaçina bakalim: 16 yy.'da Armada filosuna asiri harcama yapan Ispanya, 18. yy.'da Fransa (“bizden sonra tufan”) veya asiri büyüyen imparatorlugunun üzerinde 20. yy.da nihayet günesin battigi Ingiltere. Her bir krizi takiben dünya ticari ve siyasi bir kaos dönemine girmis, sonunda jeopolitik düzen degismistir. Ve yine bunlarin her birinde kriz, hükümetlerin asiri harcamalarina ekonomik kaynaklarin yetersiz kalmasindan dogmustur. Her ülkenin durumu kendine özgüdür. Yaslanma sorununu her biri, bir dereceye kadar, kendi sartlarinda yasayacaktir. Alinacak ulusal önlemler – tasarruflarda, vergi oranlarinda, gelir/gider dengesinde, verimlilikte – uzun vadede kendi vatandaslarinin yararina olacaktir. Ancak gelismis ve gelismekte olan ülkeler birlikte hareket etmek zorundadirlar zira günümüzün global ekonomisinde bir ülkenin basarisi dünyayi daha güvenli hale getirirken, basarisizligi bulasici olabilir. Kendi baslarina birakildiklarinda ülkeler yaslanma sorununa çok farkli politikalarla cevap vereceklerdir. Uluslararasi diyalogun temel amaci, ulusal egemenligin vazgeçilmez önkosullari ile her ülkenin açik ve büyüyen bir global ekonomiden elde edecegi çikarlari uzlastirmak olmalidir. Bunun için IMF, OECD, Dünya Bankasi gibi uluslararasi bir örgüt kurulmasi iyi olur. Bu örgüt bilgiyi paylasir, arastirmalar yayinlar, en iyi sonuç verecek politikalari belirler ve liderlerini (siyasi veya degil) ari yuvasina çomak sokup gerçekleri söylemeye tesvik eder. Örgüt çalismaya baslarken soracagi ilk soru, “gelecek kusagin çikarlarini ve refahini zedelemeden bugünkü kusagin çikarlarini ve refahini saglamak için nasil bir mali politika uygulanmali?” olacaktir herhalde. Bu kitabi “Önümüzde buzdagi var “ demek için yazdim. Karar vakti gelip çatti. Geminin dümenini (büyük ve agir oldugunu kabul ediyorum) kavrar ve hemen kirarsak, çarpismayi önleyebiliriz. Köprüde durup “acaba buzdagi mi, degil mi?” tartismasi yaparsak, degerli vaktimizi harcamis oluruz. Daha beteri, bütün uyarilari gözardi edip güvertede dans edersek. o zaman dümeni kirmak da kar etmez.   Çogunuz yillardir siyasi demokrasinin ve serbest piyasalarin savunuculugunu yapiyorsunuz. Bugün Baskan Clinton'un deyisiyle “son elli yilin en kötü ekonomik krizi”ni yasiyoruz. Kriz, dünya ekonomisinin açikligini tehdit ediyor. Bunun üstüne bir de global yaslanmanin getirecegi sorunlar eklenince tüm dünya ekonomisi çözülebilir hatta demokrasinin kendisini bile tehdit edebilir. Siz, dünya liderleri, su anda zor tercihleri yapin. Böylece özgürlügün bedava olmadigini ve tarihin yaniltilamayacagini bildiginizi, gelecegi gerçekten umursadiginizi, genç ve yasli uluslarin yan yana ortak bir amaç için çalisabilecegini gösterin dünyaya.    

Benzer Kitaplar