ERGENEKONDA  ATATÜRK

ERGENEKONDA ATATÜRK

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


[caption id="attachment_2705" align="alignleft" width="199"] SAMSUNG[/caption]
2011 Kasim ayinda çikan kitapta yazar, Ergenekon ve bagli iddianamelerde Atatürk ile ilgili belgelerin iddianameye eklenmesinden duydugu rahatsizligi, bölümler halinde anlatmis.
 
Atatürk ve hatirasini koruma kanununun, Avrupa Birligi ilerleme raporunda ifade özgürlügünü kisitladigi hükmü kapitalizmin bencil ve adaletsiz uygulamasinin sonucu olarak anlasilmistir. Atatürkçü düsünce derneklerinin islem ve faaliyetlerinin Ergenekon iddianamesinde Atatürk maskesi adi altinda Ergenekoncularin faaliyetlerini yürüttügü alan olarak gösterilse de asil amacin Atatürk ve devrimleri oldugu söylenmektedir. Bu dernekler tarafindan bazi gazeteci ve yazarlara verilen gerek ödüllerin gerekse bayramda çekilen kutlama mesajlarinin iddianamede gösterilmesinin Atatürkçülüge vurulan darbe olarak addedilmistir. Ergenekon operasyonlarinin temelini olusturan Tuncay GÜNEY’in ifadelerinde Ergenekonun fikir yapisinin temelini Atatürkçü Düsünce Derneklerinin olusturdugu bilgisinin telaffuz edilmesi, bazi sahte Atatürkçülerin bu derneklere sizma girisimi olarak nitelendiriliyor. Batida yüzyillar sonunda elde edilen özgürlükler noktasindaki kazanimlar, Atatürk’ün devrimleri sayesinde bu topluma kolayca kazandirilmis olup batiya göre suçlu olmasinin da bu kazanimlarin sonucu oldugu kanisina varilmistir. Atatürk’ün sömürgeci ve isgalci güçlere karsi Anadolu da elde ettigi kazanimlar bu güçleri sikintiya sokmustur. Ardahan ili Damal ilçesinde bulunan ve günes isigi vurdugu zaman Atatürk’ün siluetinin belirdigi alanda ADDce yapilmak istenen sosyal tesis projesine iliskin görüsmelerin yine iddianamede yer almasi, Atatürk’ün hedef alindigi kanisiyla dile getirilmis. Irticanin kaldirilmasina yönelik olarak kuruldugu öne sürülen Çagdas Yasami Destekleme Derneklerinin nihai amaci olarak çagdas bir toplum yaratma çabasi içinde olduklari bilgisine deginilmis.
 
Isçi Partisi Genel Baskani olan Dogu PERINÇEK mahkemedeki sorgusunda Atatürk zamaninda derin devlet yapilanmasinin bulunmadigini, Türkiye’de gladyonun Atatürkçü çizgideki insanlari öldürdügü, iddianamede yer alan ve bulunan silahlarin kesinlikle kendileri koyuyor, kendileri buluyor diyerek savunmustur. Internet andici davasinda ifadesi alinan Hasan ATAMAN YILDIRIM asil hedefin Atatürk’ün kurdugu Cumhuriyeti ortadan kaldirarak yerine baska bir seyler yapilmak isteniyor, masum insanlarin toplanarak çagdaslasma yolunda yürüyen insanlara karsi Atatürk devrimlerini yok etmek için yürütülen bir dava olarak nitelendiriyor. Cumhuriyetin erdemli yasayan insanlarca tek çözüm yolu olarak bilindigi, ortaçag kalintisi masum kilise ve Risale-i Nur ile aydinligin saglanamayacagi ifade edilmistir.
 
Koç holding onursal baskani Rahmi KOÇ 2008 yilinda yaptigi ve aralarinda Ilhan SELÇUK isimli yazarinda bulundugu toplantida gidisatin kötü olduguna atifta bulunarak, madem insanlarin Islam’a dogru bir kaymasi var bizimde demokratik laik cumhuriyetin elden gitmemesi için gerekli tedbirleri alinmasi gerektigine deginmistir.
 
 Anayasanin degistirilemez ilk üç maddesini savunmanin, örgüt üyesi olarak yorumlandigi, bu kapsamda Cumhuriyetçi Atatürkçü ilerici devlet adamlarinin sistemli olarak yok edildigi, yazan, çizen, düsünen, üreten, hak ve adalet arayan insanlarin yargilandigina isaret ediliyor.  Emperyalizmle mücadelede öncü bir yere sahip Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal’in posterlerinin tasinmasinda herhangi bir suçun olmadigi, aramalarda el konulan posterlerin aslinda polisin darbesi oldugunun göstergesi olarak sunulmus. Din üzerinden Atatürk düsmanligi gibi Atatürk üzerinden de din düsmanligi durumu ile karsi karsiya olduklari, Atatürkçülerin tasfiye operasyonlari oldugu belirtmistir. Gizli tanik oldugu iddia edilen Ümit SAYIN’in Türk anayasasina gönülden bagli, Atatürk ilke ve inkilaplarini savunan bir bilim adami olmasina atifta bulunarak onunda Ergenekon adi verilen bir örgütün varligindan söz edilemeyecegi bilgisine yer verilmis.
 
Ergenekon sanigi Mustafa BALBAY’in su anki iktidarin irtica ile mücadele niyetlerinin olmadigi, siyasette ordunun etkisinin azaltilmaya çalisildigi, irticaci kesimin her firsatta Silahli Kuvvetler aleyhine yayinlar yaptigi ifadesine yer veriliyor. Muzaffer TEKIN’in yine Ergenekon davasinda yargilandigi ancak Atatürk ilke ve inkilâplari isiginda, dürüst, namuslu, serefli sifatlari siralaniyor. Tekin’in, asil hedefin yargi ve ulus devlete sahip çikanlar oldugu, bu direnç noktalarinin yok edilmeye çalisildigi, bu baglamda hedefler belirlenerek serefli onurlu ülkesini seven tam bagimsizlik ilkesi ile hareket eden insanlarin tercih edildigi ifadelerine yer verilmis
 
  Tekinin esi ve kizinin Zekeriya ÖZ’den vicdanli ve adaletli yargilama bekledigi belirtiliyor. Bekir COSKUN isimli yazarin, bu günlere dikkat edilmesi gerektigi Atatürkçü düsünceye sahip olmanin suç oldugu, devletin eskiden Cumhuriyet aleyhine konusanlari kovaladigi, simdi ise Cumhuriyeti sevmenin suç oldugu seklindeki ifadeleri aktariliyor. Ergenekon sorusturmacilarinin Atatürk ile ilgili dökümanlari suç unsuru aranmaksizin iddianameye ekledikleri, bu kadar çok sayida Atatürk ile ilgili evraklarin olmasinin, çesitli kesimlerce Atatürk'ü Ergenokonda bir numara yapma gayretlerine soktugu bilgisi aktariliyor. Bu noktada yazar Ergun POYRAZ’in sindirimin kolay olmasi için yurtseverlerin toplandigi, daha kolay infaz edilebilmesi için provokatörlerin devreye sokuldugu, Kurtulus savasi sonrasi elde edilen kazanimlarin elden gittigi, adil yargilamanin olmadigi serzenisine yer veriliyor. Kemal KERINÇSIZ Ergenekon saniklarinin ideolojisinin Kemalist Atatürkçü ideoloji oldugu, buna bagli olarak devleti ele geçirme çabalarinin vurgulandigi ve iddianamede yer aldigini belirtiyor.
 
ABD’nin Atatürk’e bakis açisinin olumlu olmadigi, dönemin Büyükelçisi Eric EDELMAN’in‘‘ Atatürk bu gün yasasaydi yaptiklari nedeniyle insan haklarindan yargilanirdi.’’ ifadeleriyle dile getiriliyor.  Mustafa Kemal Atatürk’ün sömürgeciler ve onlarin masalari tarafindan yipratilmaya çalisildigi, bu olayin TSK ve ulusalci güçleri yipratmak için hazirlanan bir tezgâhin ürünü oldugu, ABD ve AB emperyalizmine karsi olan, ülkesini seven insanlarin yipratilmasi için kurulan hayali bir örgütün piyasaya sürülerek adina Ergenekon dendigi operasyonda tutuklanan emekli general, gazeteciler, yazarlar, üniversite hocalari, parti lideri gibi unvana sahip insanlarla darbenin yapilamayacagi, dolayisiyla operasyonlarin bir fiyaskoyla sonuçlandigi seklinde degerlendirmeler yapilmis.
 
Birinci iddianamede bahse konu Ergenekon terör örgütünün Atatürkçülügü maskeleme yaparak, egemenligi kayitsiz sartsiz millete teslim etmis olan Atatürk'ün yolunu takip ediyormus izlenimi veren, bu sayede hedef kitlesine sempatik olarak gözükmeyi amaçlayan yüce Atatürk'ün öncülügü ile tesis edilen demokratik sistemin, Ergenekon tarafindan Atatürk adi kullanilarak ve faaliyetlerinde maskeleme yaparak antidemokratik müdahalenin gerçeklestirilmeye çalisildigi tespitlerinin gerçegi yansitmadigi gerçek amacin laik Cumhuriyetin masum koruyuculari olan insanlari yok etmek oldugu seklinde degerlendirme yapmistir. Yine ikinci iddianamede yer alan bir bölümde yer aldigi belirtilen, Ergenekon terör örgütünün, TSK mensubu ve sivil sahislari kullanarak Mustafa Kemal Atatürk’ün adini, ilke ve inkilâplarini suiistimal ederek illegal kazanç elde etme seklindeki suçlamalarin gerçek olmadigi, TRT yayinlarinda yer alan ve Çagdas Yasami Destekleme Dernegi Baskani Türkan SAYLAN’in gerçekte Atatürkçü olmadigi Atatürk’ü maskeleme olarak kullandigi seklindeki bilgilerin asilsiz oldugu bilgisine deginilmis.
 
Kamuoyu önündeki bazi sanatçi, yazar, akademisyen ve siyasetçi kimlikteki insanlarin Ergenekon terör örgütü kapsaminda yapilan operasyonlara tepki vermek için Atatürkçülük, yurtseverlik suçsa beni de alin ibareli dilekçeleri mahkemeye verdikleri, Ülkenin degerli aydinlarinin Ergenekon adi verilen sorusturma kapsaminda özgürlüklerinden mahkûm edildikleri iletilmistir.
 
Kuvayi Milliye Dernegi içine sahte Atatürkçülerin girdigi, bunlardan birinin de Basbakan Erdogan’in bacanagi Nuri VARDARBASI oldugu son zamanlarda Erdogan’in Türk milliyetçilerine mavi boncuk dagitarak bunlarin oylarina göz diktigi, Bahçeliye muhalif bir kesimin bu baglamda olusturuldugu degerlendirmesine yer veriliyor. VARDARBASI’nin birlikte hareket ettigi insanlarin Ergenekon davasinda yargilanirken, kendisinin her türlü sorusturmadan muaf tutulmasinin sahte Atatürkçülere isik tuttugu degerlendirmesi yapiliyor. Vardarbasinin haricinde Burhan OMAY isimli sahsinda Kuvayi Milliye kadrosundan oldugu onunda yine sirra kadem bastigi, bu sahsin Ergenekonculara ikinci bir din getirme ugrasilari içerisinde oldugu bilgilerine yer verilmis.
 
Erol MÜTECIMLER'in Kemalist laik cumhuriyeti bugünkü duruma getirenlerin sahte Atatürkçüler oldugunu söyledigi, bu anlamda Adnan OKTAR grubunun bile Atatürkçü dernek kurdugu dile getiriliyor. Dinci ve AKP yanlisi basinin Ergenekon davasini Atatürkçü düsüncenin kökünü kazimak için essiz bir vesile olarak degerlendirdigi, 28 Subat sürecinde seriat tehlikesi çigirtkanligi adi altinda Atatürk’ü gözden düsürme operasyonunun baslatildigi, yine ayni davadan yargilanan Tuncay ÖZKAN’in Atatürkçü oldugu için hakkinda 200 tane dava açildigi bilgisine yer veriliyor.
 
Atatürk’ün tarikat ve tekkeleri kapattirmasi, Ismet INÖNÜ’nün Türkçe ezan okutturmasi baz alinarak, Atatürk’ün dini baltalayici olarak gösterilmeye çalisildigi, bazi tarikatlarin, insanlari Atatürk’e düsman hale getirdikleri degerlendirmesi yapiliyor. Türk ulusunun yeniden ve çagdas degerlere ulasmasini saglayan Atatürke ‘’Yüce’’ ‘’Ulu’’ gibi sifatlarin yüklenmesinin dogru oldugu, bunun yaninda kutsallik hatta insanüstü bir misyon yüklemenin ona yapilacak en büyük kötülük oldugu, sahte Atatürkçü olarak addedilen Fikri Karadag’in kendini Peygamberin ve Atatürk’ün varisi tayin ettigi, bu baglamda söyledigi, Türk Devletini dünyanin en güçlü ve muhtelif kuvveti yapmaya karaliyiz ifadelerine yer verilmis.
 
Türklerin yaradilis efsanesi olan Ergenekon’un adinin davaya isim olarak verilmesinin tartismalara yol açtigi, Ergenekon'un, Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli esin kaynaklarindan biri oldugu, düsmanlarin Türkleri tarihten silme heveslerinin Türk Milletinin önüne düserek yol gösteren Atatürk sayesinde önlendigi, Ergenekon çocuklarinin birbirine siki baglarla bagli oldugu, Türk Milletinin bölünmez bütünlügü için çalisildigi, tersi durumun düsünülemeyecegi dile getiriliyor.
 
Ikinci Ergenekon iddianamesinde, birçok sivil toplum kurulusunun Atatürkçülügü siar edindigi gerekçesi ile terör örgütü kapsaminda degerlendirildigi, ADD yönetiminin tamamen cumhuriyetçi çalisma gurubu kararlarinda belirtilen hususlar çerçevesinde Sener ERUYGUR tarafindan yönetildigi seklindeki bilgilere yer veriliyor. Basilmamis kitaplarin bu dava ile toplatildigi, köse yazilarinin bile iddianameye girdigi bilgisine deginiliyor. Ilhan Selçukun STKlarin Atatürkçü Düsünce Dernegi çatisi altinda toplanmasi yönünde hedef belirledigi, bunu saglamaya çalistigi, bunlari gizli olmaksizin köselerinde belirttigi,  ilk adimda ülkenin aydinlari, bilim adamlari, sivil toplum kurulusu önderleri, üniversite görevlileri, gazeteci,  sendikaci, akli basinda yurtseverlerin ADD altinda toplanmaya çalisildigi seklinde bilgiler iletiliyor.
 
Türkiye’nin biçak sirtinda oldugu, dis güçlere dayandirilarak ülke içinde ilimli bir Islamci devlet modeli olusturulmak istendigi,  bu görüse sahip olanlarin Ankara’daki iktidarin oldugu, bunlarin Atatürkçü düsünceyi yok etmeye çalistigi, degerlendirmelerine yer verilmis. Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve Yazari Ilhan SELÇUK’un 2001 yilinda vermis oldugu bir konferans metninin suç unsuru olarak degerlendirildigi, Ergenekon iddianamesinin salt Türk Ceza Yasasi kosullarinda degerlendirilmedigi, Atatürkçülük düsmanliginin ideolojik önyargisi ile hazirlandigi çikarimlarina yer verilmis.
 
Ergenekon operasyonlarini hazirlamak için önceden bazi paravan örgütlerin kuruldugu, Atatürkçüler arsinda kargasa ve kafa karisikligina neden olmak için birçok kurulusun olusturuldugu, hangisinin sahte hangisinin gerçek oldugu konusunun zor oldugu, bu anlamda Kuvayi Milliye derneginin ADDyi düsman ilan ettigi bilgisi aktariliyor. 2000 yilinin basinda ADD içinde kavga ve farkli gruplarin ADDyi ele geçirme düsüncelerinin cereyan ettigi, dernek içindeki bu provakatif gelismelerin, toplumda bir daha asla kapanmayacak toplumsal yaralar açilmasina neden oldugu bilgisi aktariliyor. Bunlarin geri planinda ise Amerika Birlesik Devletlerinin yattigi degerlendirmeleri yapilmis.
 
Gizli dökümanlar olarak adlandirilan belgelerde Ergenekonun TSK içinde oldugu bilgisine yer verildigi, Türk Silahli Kuvvetlerinin geçmiste oldugu gibi günümüzde de ülkenin bölünmez bütünlügüne yönelik tehditleri ortadan kaldirmak oldugu, mili mücadele ve sonrasinda ortaya çikan her türlü laiklik karsiti eylemlerin günümüzde de karsilarinda TSKyi bulacagi degerlendirmeleri yapilmis. Deliller arasinda, Jandarma Genel Komutanliginin Atatürkçülük ve Laiklik adli kitabinin da oldugu, Laikligin Türk toplumunu çagdaslastirma yönünde atilmis bir adim oldugu, aksi durumda toplumumuzun iflasa ugrayarak tekrar orta çag karanligina gömülecegi degerlendirmeleri yapilmis.
 
Iki farkli tipte Türkiye Cumhuriyeti düsmanlarinin oldugu, bunlardan birincisinin etnik milliyetçilige dayali olarak yapilan mikro milliyetçilik oldugu, ikincisinin ise devleti ve milleti orta çag karanligina götürmek isteyen kisiler oldugu, her durumda da devletin bölünmez bütünlügünü konu alan tehditlere karsi Türk Silahli Kuvvetlerinin karsi koyacagi seklinde degerlendirmeler yapilmis. Genelkurmay Baskanligina ait Istihbarat raporlarinda Kadirilik tarikatinin devletle barisik oldugu, TSK ile kavgali olmadigi aksine sahip çikildigi degerlendirmesinin yapildigi, basinda Haydar BAS isimli sahsin bulundugu bu tarikatin aslinda Atatürkçü olmadigi, amaçlarinin devletin nizam ve hukuki temellerinin dini esaslara dayandirmak oldugu degerlendirmesi yapilmis.
 
Masonlar adina Atatürkçü derneklere sizdigi öne sürülen Ümit SAYIN’in 2008 yilin da Mustafa Kemal’in ordusunun kalmadigi yerine seriatçi yobaz bir yapilanmanin geldigi seklindeki açiklamalarina yer verilmis. Bunun bir sivil darbe oldugu halkin harekete geçmesi gerektigi deger seklindeki ifadelerine yer verilmis.
 
2003 yilindan itibaren TSK içinde AKP iktidarina karsi olanlarin bazi girisimlerde bulundugu, bu girisimlerin Hilmi ÖZKÖK ve ABD engeliyle önlendigi degerlendirmesi yapilmis. ABDnin TSK’yi tasfiye operasyonuna gittigi, burada AKP ile isbirligine gittigi, daha önceki süreçlerde TSK ile ABD’nin yakinlastigi dönemlerde, Atatürkçülük ve Kemalizmin Türkiye de en güçlü ideoloji oldugu döneme denk geldigine dikkat çekiliyor. 2002 seçimlerinde AKPnin tek basina iktidara gelmesiyle Türkiye’nin eksen kaymasi yasadigi, Cumhuriyetin laiklik karsiti ve irticai unsurlarin hedefi haline geldigi degerlendirmesi yapilmis. Ikinci iddianamede yer alan Cumhurbaskanligi seçimlerine yönelik müdahale girisimleri bulunuldugu, seçimlere katilmayan milletvekillerinin siyaseten bedelini ödedigi, ancak bu konuda kampanya yapanlarin tümünü darbeci olarak adlandirmanin, toplumsal muhalefeti tümüyle yok etmek amacina yönelik oldugu degerlendirmesi yapilmis. Hayrettin ERTEKIN’in Türkiye ABD, AB ve isbirlikçiler eliyle uçuruma sürükleniyor, Türkiye devrimcilerinin bu durumda göreve çagrilmasi gerektigi düsüncelerine yer verilmis.
 
Ergenekon belgelerinde üniversitelerdeki irticai faaliyetleri de anlatan bilgilerin bulundugu bu üniversitelerin Selçuk ve Harran üniversiteleri olduklari, Ergenekon iddianamesinde ise tam tersi durumun yani üniversitelerdeki Ergenekoncu yapilanmalardan bahsedildigi bilgisi aktariliyor. Istanbul üniversitesinde bunlardan biri oldugu ordu göreve pankarti tasiyan grubun Rektör Kemal ALEMDAROGLU ile özdeslestirilmesinden duydugu rahatsizligi dile getirmis. Dogu PERINÇEK’in içimizdeki ajanlar diye nitelendirdigi provokatörlerin ögrenciler ve dernek içine sizdiklari, bu pankartlari hazirlayanlarin karanlik merkezli tarafindan örgütlendigi bilgisine yer veriliyor.
 
Türkiye’de AKP iktidari ile birlikte ulusalci görüsün giderek yükseldigi, psikolojik harekâtin bir parçasi olan kiskirtici bazi derneklerin olustugu, birden kameralar önünde ölme ve öldürme yeminlerinin yapildigi, ardindan gazete mansetlerinde ulusalcilar ile ilgili sorgulamalarin baslatildigi ve sonucunda Ergenekon operasyonlarina varan sürecin basladigi bilgileri aktariliyor. Ergenekon operasyonlarinin Türkiye’deki ulusalcilar ile ABD iliskilerini bozdugu, giderek AB ve ABD karsiti durumun güçlendigi degerlendirmelerine yer verilmis. Atatürkçülügü geriletmek için AB ilkelerinden faydalanildigi, bunun Ortadogu planinin bir parçasi oldugu degerlendirmesine yer veriliyor.
 
Atatürk’ün her yönüyle oldugu gibi dindarligiyla da milletine en güzel örnek oldugu, din adamlarina karsi her zaman samimi oldugu, bu durumda Atatürk’ün din düsmani seklinde gösterilmesinin yanlisligi Atatürk’ün Kur’an okutulmasina önem verdigi, noktasinda bilgiler aktariliyor. Ergenekon saniklarinin kilisede çekilmis fotograflarinin medyada servis yapilirken, Fethullah GÜLEN’le dinler arasi diyalog çalismalarini dinden çikmakla suçlayanlarin, bugünkü güç karsisinda susmakla kaldigi degerlendirmesi yapilmis.
 
Ergenekon iddianamesi kapsaminda Pir Sultan Abdal Dernegi basta olmak üzere Alevi kuruluslarinin faaliyetlerine yer verilirken diger taraftan Ergenekon saniklarinin Alevilere yönelik suikast girisimlerinin ortaya çikarilmasinin çeliskilerle dolu oldugu bilgisi aktarilmis. Birbirinin bogazina sarilan insanlarin ayni çati altina kondugu bilgisine deginilmis. Sözde Atatürkçü gözükenlerin günümüzde yasaklanan tekke, dergâh, cem evleri gibi yerleri görmezden geldikleri, ordu içindeki Alevicilik yapanlarla sloganvari tutumlarin insanlari korkuttugu degerlendirmesi yapilmis.
 
Ergenekon sanilarindan bazilarinin Atatürk sevgisi ön plana çikarken bir kisminin ise Inönü’ye nefretle baktigi, Atatürk’ün ölüm konusunda bile Yahudi ve masonlarla isbirligi yaptigi gerekçesi ile Inönü’nün suçlandigi, Hayrettin ERTEKIN’in bir sözünde Satilmislara teklif gelir bize de ecdadimizdan emir gelir ibaresini kullandigi, Atatürk’ten sonra gelenlerin ülkeyi sömürme ugrasina girdikleri, özellikle son on yilda Türkiye’nin her tarafi yabancilar tarafindan yönetilen dayatma ve emir verilen kendi üretimine bile sahip çikamayan bir konuma geldigi degerlendirmeleri yapilmis. Mustafa Kemalin mason derneklerini kapattirdigi, sebatayci olmasi halinde masonluga sicak bakacagi, aksine ne localara kaydoldugu nede müsamaha gösterdigi, buna ragmen sebatayci gösterilme çabalarinin anlamsiz oldugu, günümüzde ilimli Islamcilarin Kemalistlere göre Israil ile daha iyi anlastiklari, Türkiye’deki insanlarin sebatayci, Yahudi, Kürt veya Çerkez diye ayrima tabi tutulmasinin ülkeye kötülük oldugu, aksine ülkeye ve topluma faydalilik konusunda birlestiriciligin önemli oldugu kanaatine yer verilmis.
 
Atatürk’ün komünizmi lanetleyen yaninin oldugu, Türk âleminin en büyük düsmaninin komünizmin oldugu sözüne deginiliyor. Askerlerin komünizmi büyük bir tehlike olarak gördügü, Isçi partisinin ise Atatürk’ün komünizm ve devrimcilikle ters düsmedigini kanitlamaya çalistigi, Perinçekin Atatürk burjuvazinin lideri oldugu degerlendirmesine yer verilmis
 
 
Perinçek’e göre Kürtler ve Türklerin tek ulus içinde zorla degil, esitlik, özgürlük ve kardeslik temelinde gönüllü birlesmesi gerektigi, Kürt sorununun Kurtulus savasindan beri var oldugu, bu sorunun gizlenmesin anlamsiz oldugu, günümüzde ise demokratik bir anayasa, ortak vatan geregine deginiyor. Atatürk’ün hiç bir sanat eserini yiktirmadigi, hiçbir zaman bir kitabi yasaklayip toplatmadigi, dünyanin yeni enerji kaynaklarina yöneldigi günümüzde, emperyalistlerin hedefine varabilmek için en büyük engelin Kemalizm oldugu, AKP’nin bugün Türkiye’ye baskanlik sistemini getirmeye çalistigi, Atatürk’ün buna karsi oldugu, degerlendirmesine yer veriliyor.

Benzer Kitaplar