2011 Kasim
ayinda çikan kitapta yazar, Ergenekon ve bagli
iddianamelerde Atatürk ile
ilgili belgelerin iddianameye eklenmesinden duydugu rahatsizligi,
bölümler halinde anlatmis.
Atatürk
ve hatirasini koruma kanununun, Avrupa Birligi
ilerleme raporunda ifade özgürlügünü kisitladigi hükmü
kapitalizmin bencil ve adaletsiz uygulamasinin sonucu olarak anlasilmistir. Atatürkçü düsünce
derneklerinin islem ve
faaliyetlerinin Ergenekon iddianamesinde Atatürk maskesi adi altinda
Ergenekoncularin faaliyetlerini yürüttügü alan
olarak gösterilse de asil amacin Atatürk ve devrimleri oldugu söylenmektedir.
Bu dernekler tarafindan bazi
gazeteci ve yazarlara verilen gerek ödüllerin
gerekse bayramda çekilen
kutlama mesajlarinin iddianamede
gösterilmesinin Atatürkçülüge vurulan darbe olarak addedilmistir.
Ergenekon operasyonlarinin temelini olusturan Tuncay GÜNEY’in ifadelerinde Ergenekonun
fikir yapisinin temelini Atatürkçü Düsünce Derneklerinin
olusturdugu
bilgisinin telaffuz edilmesi, bazi sahte Atatürkçülerin bu derneklere sizma girisimi
olarak nitelendiriliyor. Batida yüzyillar sonunda elde edilen özgürlükler
noktasindaki kazanimlar, Atatürk’ün devrimleri sayesinde bu topluma kolayca
kazandirilmis olup
batiya göre suçlu olmasinin da bu
kazanimlarin sonucu oldugu kanisina varilmistir. Atatürk’ün
sömürgeci ve isgalci
güçlere karsi Anadolu
da elde ettigi kazanimlar bu
güçleri sikintiya sokmustur.
Ardahan ili Damal ilçesinde bulunan ve günes isigi vurdugu zaman
Atatürk’ün siluetinin
belirdigi alanda
ADD’ce yapilmak
istenen sosyal tesis projesine iliskin görüsmelerin
yine iddianamede yer almasi, Atatürk’ün hedef alindigi kanisiyla dile
getirilmis. Irticanin kaldirilmasina
yönelik olarak kuruldugu öne sürülen Çagdas Yasami
Destekleme Derneklerinin nihai amaci olarak çagdas bir
toplum yaratma çabasi içinde
olduklari
bilgisine deginilmis.
Isçi
Partisi Genel Baskani olan Dogu PERINÇEK
mahkemedeki sorgusunda Atatürk zamaninda derin devlet yapilanmasinin bulunmadigini, Türkiye’de
gladyonun Atatürkçü çizgideki insanlari öldürdügü, iddianamede
yer alan ve bulunan silahlarin kesinlikle kendileri koyuyor, kendileri buluyor
diyerek savunmustur. Internet
andici davasinda
ifadesi alinan
Hasan ATAMAN YILDIRIM asil hedefin Atatürk’ün kurdugu
Cumhuriyeti ortadan kaldirarak yerine baska bir seyler yapilmak isteniyor, masum insanlarin
toplanarak çagdaslasma
yolunda yürüyen
insanlara karsi Atatürk
devrimlerini yok etmek için yürütülen bir
dava olarak nitelendiriyor. Cumhuriyetin erdemli yasayan
insanlarca tek çözüm yolu olarak bilindigi, ortaçag kalintisi masum
kilise ve Risale-i Nur ile aydinligin saglanamayacagi ifade
edilmistir.
Koç
holding onursal baskani Rahmi KOÇ
2008 yilinda yaptigi ve
aralarinda Ilhan SELÇUK
isimli yazarinda bulundugu toplantida gidisatin kötü olduguna atifta
bulunarak, madem insanlarin Islam’a dogru bir
kaymasi var
bizimde demokratik laik cumhuriyetin elden gitmemesi için
gerekli tedbirleri alinmasi gerektigine deginmistir.
Anayasanin degistirilemez
ilk üç
maddesini savunmanin, örgüt
üyesi olarak yorumlandigi, bu
kapsamda Cumhuriyetçi Atatürkçü ilerici
devlet adamlarinin
sistemli olarak yok edildigi, yazan, çizen, düsünen, üreten,
hak ve adalet arayan insanlarin yargilandigina isaret
ediliyor. Emperyalizmle mücadelede öncü
bir yere sahip Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal’in posterlerinin
tasinmasinda
herhangi bir suçun olmadigi,
aramalarda el konulan posterlerin aslinda polisin darbesi oldugunun göstergesi
olarak sunulmus. Din üzerinden
Atatürk düsmanligi gibi
Atatürk üzerinden
de din düsmanligi durumu
ile karsi karsiya
olduklari, Atatürkçülerin tasfiye
operasyonlari oldugu belirtmistir.
Gizli tanik oldugu iddia
edilen Ümit SAYIN’in
Türk anayasasina gönülden bagli, Atatürk ilke
ve inkilaplarini savunan bir bilim adami olmasina atifta bulunarak onunda
Ergenekon adi verilen bir örgütün varligindan söz edilemeyecegi
bilgisine yer verilmis.
Ergenekon
sanigi Mustafa
BALBAY’in su anki
iktidarin irtica
ile mücadele
niyetlerinin olmadigi,
siyasette ordunun etkisinin azaltilmaya çalisildigi,
irticaci kesimin
her firsatta
Silahli
Kuvvetler aleyhine yayinlar
yaptigi
ifadesine yer veriliyor. Muzaffer TEKIN’in yine Ergenekon davasinda yargilandigi ancak
Atatürk ilke ve inkilâplari isiginda, dürüst,
namuslu, serefli
sifatlari siralaniyor. Tekin’in, asil hedefin yargi ve ulus devlete sahip
çikanlar oldugu, bu
direnç
noktalarinin yok
edilmeye çalisildigi, bu baglamda
hedefler belirlenerek serefli onurlu ülkesini
seven tam bagimsizlik ilkesi
ile hareket eden insanlarin tercih edildigi
ifadelerine yer verilmis.
Tekin’in esi ve kizinin
Zekeriya ÖZ’den
vicdanli ve adaletli yargilama bekledigi belirtiliyor.
Bekir COSKUN
isimli yazarin, bu günlere dikkat edilmesi gerektigi Atatürkçü düsünceye
sahip olmanin suç oldugu, devletin
eskiden Cumhuriyet aleyhine konusanlari kovaladigi, simdi ise
Cumhuriyeti sevmenin suç oldugu seklindeki
ifadeleri aktariliyor.
Ergenekon sorusturmacilarinin Atatürk ile
ilgili dökümanlari suç unsuru aranmaksizin iddianameye ekledikleri, bu kadar çok
sayida Atatürk ile ilgili evraklarin olmasinin, çesitli
kesimlerce Atatürk'ü Ergenokonda
bir numara yapma gayretlerine soktugu bilgisi aktariliyor. Bu
noktada yazar Ergun POYRAZ’in sindirimin kolay olmasi için yurtseverlerin
toplandigi, daha
kolay infaz edilebilmesi için provokatörlerin devreye sokuldugu,
Kurtulus savasi sonrasi elde
edilen kazanimlarin elden
gittigi, adil
yargilamanin olmadigi serzenisine yer
veriliyor. Kemal KERINÇSIZ Ergenekon
saniklarinin ideolojisinin Kemalist Atatürkçü ideoloji oldugu, buna
bagli olarak
devleti ele geçirme çabalarinin
vurgulandigi ve iddianamede
yer aldigini
belirtiyor.
ABD’nin
Atatürk’e bakis açisinin
olumlu olmadigi, dönemin Büyükelçisi Eric
EDELMAN’in‘‘ Atatürk bu gün yasasaydi yaptiklari nedeniyle insan haklarindan
yargilanirdi.’’
ifadeleriyle dile getiriliyor. Mustafa
Kemal Atatürk’ün sömürgeciler
ve onlarin masalari tarafindan yipratilmaya çalisildigi, bu
olayin TSK ve
ulusalci güçleri yipratmak
için hazirlanan
bir tezgâhin ürünü oldugu, ABD ve AB emperyalizmine karsi olan, ülkesini
seven insanlarin yipratilmasi için
kurulan hayali bir örgütün
piyasaya sürülerek adina Ergenekon dendigi operasyonda tutuklanan emekli general, gazeteciler,
yazarlar, üniversite hocalari, parti lideri gibi unvana sahip insanlarla darbenin
yapilamayacagi, dolayisiyla
operasyonlarin bir fiyaskoyla sonuçlandigi seklinde
degerlendirmeler
yapilmis.
Birinci iddianamede
bahse konu Ergenekon terör örgütünün Atatürkçülügü
maskeleme yaparak, egemenligi kayitsiz sartsiz
millete teslim etmis olan Atatürk'ün
yolunu takip ediyormus izlenimi veren, bu sayede hedef kitlesine
sempatik olarak gözükmeyi
amaçlayan yüce Atatürk'ün
öncülügü ile tesis
edilen demokratik sistemin, Ergenekon tarafindan Atatürk adi kullanilarak ve
faaliyetlerinde maskeleme yaparak antidemokratik müdahalenin gerçeklestirilmeye
çalisildigi
tespitlerinin gerçegi yansitmadigi gerçek amacin
laik Cumhuriyetin masum koruyuculari olan insanlari yok etmek oldugu seklinde
degerlendirme
yapmistir. Yine
ikinci iddianamede yer alan bir bölümde yer aldigi
belirtilen, Ergenekon terör örgütünün, TSK
mensubu ve sivil sahislari
kullanarak Mustafa Kemal Atatürk’ün adini, ilke
ve inkilâplarini suiistimal ederek illegal kazanç elde etme seklindeki
suçlamalarin gerçek olmadigi, TRT
yayinlarinda yer
alan ve Çagdas Yasami
Destekleme Dernegi Baskani Türkan SAYLAN’in
gerçekte Atatürkçü olmadigi Atatürk’ü
maskeleme olarak kullandigi seklindeki
bilgilerin asilsiz oldugu
bilgisine deginilmis.
Kamuoyu
önündeki bazi sanatçi, yazar, akademisyen ve siyasetçi kimlikteki insanlarin Ergenekon
terör örgütü kapsaminda yapilan operasyonlara tepki vermek için Atatürkçülük,
yurtseverlik suçsa beni de alin ibareli dilekçeleri mahkemeye verdikleri, Ülkenin
degerli aydinlarinin Ergenekon
adi verilen sorusturma
kapsaminda özgürlüklerinden
mahkûm edildikleri iletilmistir.
Kuvayi
Milliye Dernegi içine
sahte Atatürkçülerin
girdigi,
bunlardan birinin de Basbakan Erdogan’in bacanagi Nuri VARDARBASI oldugu son zamanlarda
Erdogan’in Türk
milliyetçilerine
mavi boncuk dagitarak
bunlarin oylarina göz diktigi, Bahçeliye
muhalif bir kesimin bu baglamda olusturuldugu degerlendirmesine
yer veriliyor. VARDARBASI’nin birlikte hareket ettigi
insanlarin
Ergenekon davasinda yargilanirken,
kendisinin her türlü sorusturmadan muaf tutulmasinin sahte
Atatürkçülere isik tuttugu degerlendirmesi
yapiliyor.
Vardarbasinin
haricinde Burhan OMAY isimli sahsinda
Kuvayi Milliye kadrosundan oldugu onunda yine sirra
kadem bastigi, bu sahsin Ergenekonculara
ikinci bir din getirme ugrasilari içerisinde
oldugu
bilgilerine yer verilmis.
Erol MÜTECIMLER'in
Kemalist laik cumhuriyeti bugünkü duruma getirenlerin sahte Atatürkçüler oldugunu söyledigi, bu
anlamda Adnan OKTAR grubunun bile Atatürkçü dernek kurdugu dile
getiriliyor. Dinci ve AKP yanlisi basinin Ergenekon davasini Atatürkçü düsüncenin kökünü kazimak için essiz bir
vesile olarak degerlendirdigi, 28 Subat
sürecinde seriat
tehlikesi çigirtkanligi adi altinda Atatürk’ü
gözden düsürme
operasyonunun baslatildigi, yine
ayni davadan
yargilanan
Tuncay ÖZKAN’in
Atatürkçü oldugu için hakkinda 200
tane dava açildigi
bilgisine yer veriliyor.
Atatürk’ün
tarikat ve tekkeleri kapattirmasi, Ismet INÖNÜ’nün Türkçe ezan okutturmasi baz alinarak,
Atatürk’ün dini baltalayici olarak gösterilmeye çalisildigi, bazi
tarikatlarin,
insanlari Atatürk’e düsman hale getirdikleri degerlendirmesi
yapiliyor. Türk
ulusunun yeniden ve çagdas degerlere
ulasmasini saglayan
Atatürk’e ‘’Yüce’’ ‘’Ulu’’ gibi
sifatlarin yüklenmesinin dogru oldugu, bunun yaninda
kutsallik hatta insanüstü bir misyon yüklemenin ona yapilacak en büyük kötülük
oldugu, sahte
Atatürkçü olarak addedilen
Fikri Karadag’in
kendini Peygamberin ve Atatürk’ün varisi
tayin ettigi, bu baglamda
söyledigi, Türk
Devletini dünyanin en güçlü ve
muhtelif kuvveti yapmaya karaliyiz
ifadelerine yer verilmis.
Türklerin
yaradilis
efsanesi olan Ergenekon’un adinin davaya isim olarak verilmesinin tartismalara
yol açtigi,
Ergenekon'un, Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli esin kaynaklarindan biri oldugu, düsmanlarin Türkleri
tarihten silme heveslerinin Türk
Milletinin önüne düserek yol
gösteren
Atatürk
sayesinde önlendigi, Ergenekon
çocuklarinin birbirine siki baglarla bagli oldugu, Türk
Milletinin bölünmez
bütünlügü için çalisildigi, tersi
durumun düsünülemeyecegi dile
getiriliyor.
Ikinci
Ergenekon iddianamesinde, birçok sivil
toplum kurulusunun
Atatürkçülügü siar
edindigi gerekçesi ile
terör örgütü kapsaminda degerlendirildigi, ADD yönetiminin
tamamen cumhuriyetçi çalisma
gurubu kararlarinda
belirtilen hususlar çerçevesinde
Sener ERUYGUR
tarafindan yönetildigi seklindeki bilgilere yer veriliyor. Basilmamis
kitaplarin bu
dava ile toplatildigi, köse yazilarinin bile iddianameye
girdigi
bilgisine deginiliyor.
Ilhan Selçuk’un STK’larin Atatürkçü Düsünce
Dernegi çatisi altinda
toplanmasi yönünde
hedef belirledigi, bunu
saglamaya çalistigi, bunlari gizli
olmaksizin köselerinde
belirttigi, ilk adimda ülkenin aydinlari, bilim
adamlari, sivil
toplum kurulusu önderleri,
üniversite
görevlileri,
gazeteci, sendikaci, akli basinda
yurtseverlerin ADD altinda
toplanmaya çalisildigi seklinde
bilgiler iletiliyor.
Türkiye’nin
biçak sirtinda oldugu, dis güçlere
dayandirilarak ülke içinde ilimli bir Islamci devlet
modeli olusturulmak
istendigi, bu görüse sahip
olanlarin Ankara’daki
iktidarin oldugu,
bunlarin Atatürkçü düsünceyi
yok etmeye çalistigi, degerlendirmelerine
yer verilmis.
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve Yazari Ilhan SELÇUK’un
2001 yilinda vermis oldugu bir konferans metninin suç unsuru
olarak degerlendirildigi,
Ergenekon iddianamesinin salt Türk Ceza Yasasi kosullarinda degerlendirilmedigi, Atatürkçülük düsmanliginin
ideolojik önyargisi ile hazirlandigi çikarimlarina yer
verilmis.
Ergenekon
operasyonlarini hazirlamak için önceden bazi paravan örgütlerin kuruldugu, Atatürkçüler
arsinda kargasa ve kafa
karisikligina neden
olmak için birçok
kurulusun olusturuldugu,
hangisinin sahte hangisinin gerçek oldugu
konusunun zor oldugu, bu anlamda Kuvayi Milliye derneginin ADD’yi düsman ilan
ettigi
bilgisi aktariliyor.
2000 yilinin basinda ADD
içinde
kavga ve farkli gruplarin ADD’yi ele
geçirme düsüncelerinin
cereyan ettigi,
dernek içindeki
bu provakatif gelismelerin, toplumda bir daha asla kapanmayacak
toplumsal yaralar açilmasina neden oldugu bilgisi aktariliyor.
Bunlarin geri
planinda ise
Amerika Birlesik
Devletlerinin yattigi degerlendirmeleri
yapilmis.
Gizli dökümanlar
olarak adlandirilan belgelerde Ergenekonun TSK içinde oldugu
bilgisine yer verildigi, Türk Silahli
Kuvvetlerinin geçmiste oldugu gibi günümüzde de
ülkenin bölünmez bütünlügüne yönelik
tehditleri ortadan kaldirmak oldugu, mili mücadele ve sonrasinda ortaya çikan her
türlü laiklik karsiti
eylemlerin günümüzde de
karsilarinda TSK’yi
bulacagi degerlendirmeleri
yapilmis.
Deliller arasinda,
Jandarma Genel Komutanliginin Atatürkçülük ve
Laiklik adli kitabinin da
oldugu,
Laikligin Türk
toplumunu çagdaslastirma yönünde atilmis bir adim oldugu, aksi
durumda toplumumuzun iflasa ugrayarak tekrar orta çag karanligina gömülecegi degerlendirmeleri
yapilmis.
Iki farkli tipte Türkiye
Cumhuriyeti düsmanlarinin oldugu,
bunlardan birincisinin etnik milliyetçilige dayali
olarak yapilan mikro milliyetçilik oldugu, ikincisinin ise devleti ve milleti orta çag karanligina götürmek
isteyen kisiler
oldugu, her
durumda da devletin bölünmez bütünlügünü konu
alan tehditlere karsi Türk
Silahli
Kuvvetlerinin karsi koyacagi seklinde
degerlendirmeler
yapilmis.
Genelkurmay Baskanligina ait Istihbarat
raporlarinda
Kadirilik tarikatinin
devletle barisik oldugu, TSK
ile kavgali olmadigi aksine
sahip çikildigi degerlendirmesinin
yapildigi, basinda
Haydar BAS isimli sahsin
bulundugu bu
tarikatin aslinda Atatürkçü olmadigi, amaçlarinin
devletin nizam ve hukuki temellerinin dini esaslara dayandirmak oldugu degerlendirmesi
yapilmis.
Masonlar
adina Atatürkçü derneklere sizdigi öne sürülen Ümit SAYIN’in
2008 yilin da Mustafa Kemal’in ordusunun kalmadigi yerine seriatçi yobaz
bir yapilanmanin geldigi seklindeki
açiklamalarina yer
verilmis. Bunun
bir sivil darbe oldugu halkin harekete geçmesi
gerektigi deger seklindeki
ifadelerine yer verilmis.
2003
yilindan itibaren TSK içinde AKP iktidarina karsi olanlarin bazi girisimlerde
bulundugu, bu
girisimlerin
Hilmi ÖZKÖK ve
ABD engeliyle önlendigi degerlendirmesi yapilmis. ABD’nin
TSK’yi tasfiye operasyonuna gittigi, burada AKP ile isbirligine
gittigi, daha
önceki süreçlerde TSK ile ABD’nin yakinlastigi dönemlerde,
Atatürkçülük ve
Kemalizm’in Türkiye de
en güçlü
ideoloji oldugu döneme
denk geldigine
dikkat çekiliyor.
2002 seçimlerinde
AKP’nin tek
basina
iktidara gelmesiyle Türkiye’nin
eksen kaymasi yasadigi,
Cumhuriyetin laiklik karsiti ve
irticai unsurlarin hedefi haline geldigi degerlendirmesi yapilmis. Ikinci iddianamede
yer alan Cumhurbaskanligi seçimlerine
yönelik müdahale
girisimleri
bulunuldugu, seçimlere
katilmayan
milletvekillerinin siyaseten bedelini ödedigi, ancak bu konuda kampanya yapanlarin tümünü
darbeci olarak adlandirmanin, toplumsal muhalefeti tümüyle yok etmek amacina
yönelik oldugu degerlendirmesi
yapilmis.
Hayrettin ERTEKIN’in
Türkiye ABD, AB ve isbirlikçiler eliyle uçuruma sürükleniyor,
Türkiye devrimcilerinin bu durumda göreve çagrilmasi gerektigi düsüncelerine
yer verilmis.
Ergenekon
belgelerinde üniversitelerdeki irticai faaliyetleri de anlatan bilgilerin
bulundugu bu üniversitelerin
Selçuk ve
Harran üniversiteleri
olduklari, Ergenekon
iddianamesinde ise tam tersi durumun yani üniversitelerdeki Ergenekoncu
yapilanmalardan bahsedildigi bilgisi aktariliyor. Istanbul üniversitesinde
bunlardan biri oldugu ordu göreve pankarti tasiyan
grubun Rektör Kemal
ALEMDAROGLU ile
özdeslestirilmesinden
duydugu rahatsizligi dile
getirmis. Dogu PERINÇEK’in
içimizdeki ajanlar diye nitelendirdigi provokatörlerin ögrenciler
ve dernek içine sizdiklari, bu
pankartlari hazirlayanlarin karanlik
merkezli tarafindan örgütlendigi
bilgisine yer veriliyor.
Türkiye’de
AKP iktidari ile birlikte ulusalci görüsün
giderek yükseldigi,
psikolojik harekâtin bir parçasi olan kiskirtici bazi
derneklerin olustugu,
birden kameralar önünde ölme ve öldürme
yeminlerinin yapildigi, ardindan
gazete mansetlerinde
ulusalcilar ile ilgili sorgulamalarin baslatildigi ve
sonucunda Ergenekon operasyonlarina varan sürecin basladigi
bilgileri aktariliyor.
Ergenekon operasyonlarinin Türkiye’deki
ulusalcilar ile ABD iliskilerini bozdugu,
giderek AB ve ABD karsiti durumun
güçlendigi degerlendirmelerine
yer verilmis. Atatürkçülügü geriletmek
için AB ilkelerinden faydalanildigi, bunun
Ortadogu planinin bir
parçasi oldugu degerlendirmesine
yer veriliyor.
Atatürk’ün
her yönüyle oldugu gibi dindarligiyla da
milletine en güzel örnek oldugu, din adamlarina karsi her
zaman samimi oldugu, bu durumda Atatürk’ün din düsmani seklinde
gösterilmesinin
yanlisligi Atatürk’ün Kur’an
okutulmasina önem verdigi, noktasinda
bilgiler aktariliyor. Ergenekon
saniklarinin kilisede çekilmis fotograflarinin
medyada servis yapilirken,
Fethullah GÜLEN’le dinler arasi diyalog çalismalarini dinden çikmakla
suçlayanlarin, bugünkü güç karsisinda susmakla kaldigi degerlendirmesi
yapilmis.
Ergenekon
iddianamesi kapsaminda Pir Sultan Abdal Dernegi basta olmak
üzere
Alevi kuruluslarinin
faaliyetlerine yer verilirken diger taraftan Ergenekon saniklarinin Alevilere
yönelik suikast girisimlerinin ortaya çikarilmasinin çeliskilerle
dolu oldugu
bilgisi aktarilmis.
Birbirinin bogazina sarilan
insanlarin ayni çati altina kondugu
bilgisine deginilmis. Sözde Atatürkçü gözükenlerin
günümüzde yasaklanan tekke, dergâh, cem evleri gibi yerleri görmezden
geldikleri, ordu içindeki Alevicilik yapanlarla sloganvari tutumlarin insanlari
korkuttugu degerlendirmesi
yapilmis.
Ergenekon
sanilarindan bazilarinin Atatürk sevgisi ön plana çikarken bir kisminin ise Inönü’ye
nefretle baktigi, Atatürk’ün ölüm
konusunda bile Yahudi ve masonlarla isbirligi yaptigi gerekçesi ile Inönü’nün
suçlandigi,
Hayrettin ERTEKIN’in bir
sözünde Satilmislara
teklif gelir bize de ecdadimizdan emir gelir ibaresini kullandigi, Atatürk’ten
sonra gelenlerin ülkeyi sömürme ugrasina
girdikleri, özellikle
son on yilda Türkiye’nin her tarafi yabancilar tarafindan yönetilen dayatma ve
emir verilen kendi üretimine bile sahip çikamayan bir konuma geldigi degerlendirmeleri
yapilmis.
Mustafa Kemal’in mason
derneklerini kapattirdigi, sebatayci
olmasi halinde masonluga sicak
bakacagi, aksine
ne localara kaydoldugu nede müsamaha gösterdigi, buna
ragmen
sebatayci gösterilme çabalarinin anlamsiz oldugu, günümüzde ilimli Islamcilarin Kemalistlere
göre Israil
ile daha iyi anlastiklari, Türkiye’deki
insanlarin sebatayci, Yahudi, Kürt veya Çerkez diye ayrima tabi tutulmasinin
ülkeye kötülük oldugu, aksine ülkeye ve
topluma faydalilik
konusunda birlestiriciligin önemli
oldugu
kanaatine yer verilmis.
Atatürk’ün
komünizmi lanetleyen yaninin oldugu, Türk âleminin en büyük düsmaninin komünizmin
oldugu sözüne deginiliyor.
Askerlerin komünizmi büyük bir
tehlike olarak gördügü, Isçi
partisinin ise Atatürk’ün komünizm ve
devrimcilikle ters düsmedigini
kanitlamaya çalistigi, Perinçek’in Atatürk
burjuvazinin lideri oldugu degerlendirmesine yer verilmis.
Perinçek’e
göre Kürtler ve Türklerin tek ulus içinde zorla degil, esitlik, özgürlük ve
kardeslik
temelinde gönüllü birlesmesi
gerektigi, Kürt
sorununun Kurtulus savasindan
beri var oldugu, bu
sorunun gizlenmesin anlamsiz oldugu, günümüzde
ise demokratik bir anayasa, ortak vatan geregine deginiyor. Atatürk’ün
hiç bir sanat eserini yiktirmadigi, hiçbir
zaman bir kitabi
yasaklayip
toplatmadigi, dünyanin yeni
enerji kaynaklarina yöneldigi günümüzde,
emperyalistlerin hedefine varabilmek için en büyük
engelin Kemalizm oldugu, AKP’nin bugün Türkiye’ye baskanlik
sistemini getirmeye çalistigi, Atatürk’ün buna
karsi oldugu, degerlendirmesine
yer veriliyor.