‘’Bu kitabimi cesur, namuslu ve dürüstçe görevini yapan herkese, ülkemizin her seyi ile demokrasiye kavusmasi için çalisanlara, kapali kapilar arkasinda ülkemizi peskes çekmeyenlere, dünyanin bütün mahkûmlarina, bu kitap yazilirken bana bilgi, belge ve diger konularda yardimlarini esirgemeyenlere, esim ve çocuklarima ithaf ediyorum.’’
HAKAN TÜRK ERGENEKON NEDIR?Türkiye Dünya üzerinde tam gelismislikle gelismemislik arasinda yer alan stratejik bir öneme sahip Ülke konumunda oldugundan ve yabanci Devletler tarafindan bu önemin çok iyi bilinmesinden dolayi Ülkemiz ile ilgili gerçekliklestirmek istedikleri amaçlarina ulasabilmek için sürekli olarak bir arayis içerisinde bulunurlar ve bunu da genelde bir piyon araciligiyla gerçeklestirmeye çalisirlar, günümüzde ise bu amaca ulasmak için çesitli iletisim araçlarini kullanirlar günümüzde ise örnegin, içinde bulunulan çaga uygun olarak Internet vasitasiyla yapmaya çalisirlar, çünkü internet vasitasiyla büyük kitleler çok çabuk etki altina alinabilirler ve kolayca istenilen amaç dogrultusunda yönlendirilebilirler.
Halen gündemimizde ki sicakligini her geçen gün arttirarak iddianame asamasinda devam eden iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili sürecin baslangiç noktalari arasinda yer alan Emekli Deniz Kuvvetleri Komutani Oramiral Özden ÖRNEK’ e ait oldugu iddia edilen darbe günlüklerinin ortaya çikmasi ve medya da ilk olarak “NOKTA” dergisinde genis bir bölüm halinde yer almasiyla yeni bir süreç baslamis ve bu günlüklerde Ülkemizi tekrardan yillar öncesinde gerçeklestirilen darbelerin benzeri niteliginde, darbelerle karsi karsiya getirecek düsünceler yer almakla birlikte yeni bir yapilanma bu sayede gün yüzüne çikarilmis ve çok sayida gözalti ve tutuklamalara önayak oldugundan dolayi günlüklerin ortaya çikmasi veya birileri tarafindan çikarilmasi son derece önemlidir.
Medyada ilk önce “NOKTA” dergisinde de yer alan ve Emekli Deniz Kuvvetleri Komutani Oramiral Özden ÖRNEK’ e ait oldugu iddia edilen darbe günlüklerinde Ülkemizin 2004 yillarinda iktidarda bulunan AKP(Adalet ve kalkinma Partisi) Hükümetinin TBMM içerisindeki Milletvekili çogunlugunun elinde olmasi nedeniyle bazi kanunlarda degisiklik yapmak istedigi ve bu degisiklik düsünülen düzenlemenin görünüste Meslek Liselerinde ögrenim gören ögrencilerin magduriyetinin giderilmesi gibi yansidigi fakat içeriginde bu kazanimlardan en fazla olarak Imam Hatip Liselerinde ögrenim görenlerin yaralanmasini saglayan kanuni düzenlememenin yapilmak istenmesi, bu düzenleme ile birlikte ayrica Kuran Kurslarinin da faydalaniyor olmasi Kuvvet Komutanlari arasinda huzursuzluga neden olmaktaydi, Özelikle de TBMM Plan-Bütçe Komisyonu görüsmeleri sirasinda bir AKP Milletvekili tarafindan Cumhuriyetin kurulmasi ile birlikte faaliyetlerine son verilen “Tekke ve Zaviyelerin” tekrar açilmasi gerektiginin talep edilmesi gibi konularin bulunmasi üzerine o dönemde görevde olan Emekli Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR ‘ un basini çektigi Emekli Hava Kuvvetleri Komutani Ibrahim FIRTINA, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutani Özden ÖRNEK ve Emekli Kara Kuvvetleri Komutani Aytaç YALMAN tarafindan gerçeklestirilmek istenen ve ortak fikir birligine varilan “SARIKIZ” adi verilen darbe planinin yapildigi, bu darbe planinin herhangi bir nedenle basariya ulasamamasi durumunda ise Emekli Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR tarafindan hazirlanan “AYISIGI” adinda bir darbe planinin daha hazirlandigi AYIGISIGI adi verilen darbenin de olmamasina karsi ise alternatif olarak “ELDIVEN” adinda bir darbenin daha planladigina dair görüsme ve istisareler yer almaktadir.
Gerçeklestirilmesi düsünülen “SARIKIZ” ve “AYIGISIGI” adi verilen darbe girisimlerine dönemin Genel Kurmay Baskani Orgeneral Hilmi ÖZKÖK’ ün karsi çikmasi üzerine Kuvvet Komutanlari kendi aralarinda fikir ayriliklari yasamaya baslamislar, Genel Kurmay Baskani Orgeneral Hilmi ÖZKÖK’ ün gerçeklestirilmesi düsünülen darbeye karsi tutum içerisinde yer almasinin ana nedenleri arasinda kendi görüsü dogrultusunda Imam Hatip Liseleri ve Kuran Kurslari gibi konular seklinde meydana gelen sorunlarin sadece halkin iradesine dayali bir sistem olan Demokrasi ile çözülebilecegine kendisinin inanmasi, buna halkin da inanmasinin gerektigi ve bu konuda AKP hükümetinden yana ilimli bir yol izlemesi yatmaktadir. Bu durum karsisinda Kuvvet Komutanlari bir tepki olarak Genel Kurmay Baskani Orgeneral Hilmi ÖZKÖK’ ün darbe karsiti tutumuna ve iktidarda bulunan AKP Hükümeti’ ne karsi bir tepki olarak topluca istifa etmeyi düsündükleri ve bu düsüncelerini dönemin Cumhurbaskani Ahmet Necdet SEZER’ e iletip destegini alarak Hükümete karsi bir gözdagi niteliginde olarak “MUHTIRA” verilmesi fikrinde ortak bir karar almislardir.
Dönemin Genel Kurmay Baskani Orgeneral Hilmi ÖZKÖK, Kuvvet Komutanlarinin birbirleri ile yaptiklari toplantilar ve bu toplantilarda aldiklari kararlardan aslinda haberinin oldugu ve bu konuyla ilgili komutanlarin da fikirlerini de almak amaciyla TSK(Türk Silahli Kuvvetleri) bünyesinde yer alan üst düzey komutanlarin katildigi YAS(Yüksek Askeri Sura) toplantisinda ele aldigi ve bu toplantida yer alan komutanlardan en alt kademeden baslayarak en üst kademeye kadar toplantida bulunan tüm komutanlarin fikrini dinledikten sonra komutanlarin çogunlugunun bu durumdan huzursuz olmasina karsi içinde bulunulan mevcut durumda demokrasinin mutlaka devam etmesi gerektigi ve Kuvvet Komutanlarinca yapilmasi düsünülen MUHTIRA’ ya da kendisinin karsi oldugunu beyan etmistir.
Dönemin Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR, YAS(Yüksek Askeri Sura) toplantisindan çikan karardan memnun olmadigi ve kendine göre Ülkenin bulundugu bu olumsuz durumdan kurtulmasinin sadece darbe ile olacagi ve sürekli olarak kendisinin bir darbe hayaliyle yasamasindan dolayi Kuvvet Komutanlari ile bir dizi toplantilar yaparak darbe yapilmasi için Ülkede olumsuz ortamin yaratilmasinin gerektigi bu sayede darbenin artik bir zorunluluk haline gelecegi, bunun için de bu huzursuz ortamin yaratilmasi için öncelikle, “basinin ele geçirilerek mevcut durum hakkinda sürekli olarak olumsuz haberlerin yayinlanip halkin belirsizlige sürüklenmesinin gerektigi, beraberinde Üniversite Rektörlerini de devreye sokarak ögrenciler arasinda karisikliga ve gruplasmaya yönelterek, ögrencileri 1980 öncesinde oldugu gibi yine sokaga dökmeyi amaçladigi ayrica Sivil Toplum kuruluslari, ,çesitli Dernekler ve Sendikalarla ortak hareket miting ve gösteriler düzenleyerek Ülkede suni huzursuzluk ortaminin olusturulmasiyla SARIKIZ adi verilen darbeye zemin hazirlanacagi” fikrini diger Kuvvet Komutanlarina anlatmasina ragmen diger Hava, Deniz ve Kara Kuvvet Komutanlarinin Ülkenin içinde bulundugu durumun darbeyi gerektirecek kadar da kötü olmamasi ve YAS (Yüksek Askeri Sura) toplantisinda çikan karar neticesinde Genel Kurmay Baskani Orgeneral Hilmi ÖZKÖK’ ü karsilarina almak istemediklerinden sicak bakmamalari üzerine dönemin Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR tek basina “AYISIGI” adi verilen darbe girisiminde bulundugu bunun da olmamasi halinde ise “ELDIVEN” adini verdigi üçüncü bir darbeyi düsündügü, bunu gerçeklestirmek için ise Kibris’ ta iki tarafinda birlesmesi ile ilgili yapilacak referandum öncesi “ANNAN” planina karsi halki sokaga dökmek niyetinde bulundugu fakat hiçbir darbeyi gerçeklestirmek için uygun zemin ve destek bulamadigi ve nihayetinde dönemin Jandarma Genel Komutani Sener ERUYGUR’ un planladigi tüm darbe girisimleri sonuçsuz kaldigi,
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutani Oramiral Özden ÖRNEK’ e ait oldugu iddia edilen günlükler içerisinde ayrica TSK(Türk Silahli Kuvvetleri)’ nin geçmisten beri mevcut kurulu düzeninde herhangi bir degisikligin veya yeniligin olmamasi ve TSK bünyesinde bulunan hiyerarsiden kendisinin de çok rahatsiz oldugundan komuta kademeleri içerisinde sürekli olarak ast-üst, sivil-asker ayrimi oldugu, bu ayrimin da Cumhuriyet’in kurulmasindan günümüze kadar kurulan Hükümetler ile TSK arasinda iletisim eksikligine yol açtigindan dolayi iktidara gelen hükümetlerin bir karar almadan önce mutlaka TSK’ ne danismasinin bir gelenek haline gelmesinden dolayi sürekli olarak Hükümet üstünde bir baski unsuru bulundugu ayrica TSK’ nin içerisinde kati bir disiplin yapisi oldugu buna örnek olarak görevli kisilerin hiçbir zaman sivil vatandaslardan arkadas edinemedigi,
Devam eden Iddianameye adini veren Ergenekon teriminin asil kelime manasinin; Türklerin türlü entrikalarla ve hilelerle yok edilmeye çalisilmasindan sag kalan birkaç Türk’ün Ergene adli bir vadiye saklanip yillarca orada kalip çogalip yeniden tarih sahnesine çikmalarini konu alan yeniden dirilis destani olan Ergenekon destanindan geldigi, Iddianamede geçen Ergenekon Terör Örgütünün isminin Ergenekon olarak konulmasinin altinda ise baska bir neden yatmakta oldugu ve insanlari etkileyerek insanlar arasinda Ergenekon Destani nedir diye soruldugunda büyük bir çogunlugun gururla Türklerin Yaratilis Destani oldugunun düsünülmesinden faydalanarak halkin gözünde sempati olusturmak amaciyla konuldugu ve bahse konu iddia edilen terör örgütünün CIA tarafindan kuruldugunun bazi kimseler tarafindan iddia edildigi,
Iddianame ile ilgili süreç somut olarak Trabzon il Jandarma Komutanligina yapilan bir telefon ihbari sonucu Istanbul Ümraniye Çakmak Mahallesinde bulunan bir gecekonduda ele geçen el bombalarinin bulunmasi ile baslayip günümüze degin süregelmis ve halan de devam etmektedir. Televizyon ekranlarinda yer alan Kurtlar Vadisi Pusu adli dizinin senaryosunda yer alanlarla devam eden iddianamedekiler arasinda benzerliklerin izleyiciler arasinda sürecin önceden bilindigi fakat bir türlü ortaya çikarilamadigi izlenimi yer almaktadir. Iddianame ile ilgili olarak diger bir hususta Ergenekon isminin geçtigi ilk belgelerin aslinda 2001 yilinda baska bir suçtan dolayi Istanbul Organize Sube Müdürlügü tarafindan gözaltina alinan Tuncay GÜNEY’ in evinde yapilan aramalarda da ele geçtigi fakat günün sartlarinda önemsiz oldugu düsünülerek üzerinde durulmadigi, ele geçen belgelerin öneminin ise yakin zamanda gerçeklestirilen 2006 yilindaki Cumhuriyet Gazetesine el bombalarinin atilmasi olayi ve akabinde meydana gelen Danistay saldirilarinin yapilmasiyla aralarinda bir ortak bag olduguna dair fikirlerin belirmesiyle basliyor. Iddianame ile ilgili dava sürecinin baslamasiyla birlikte dava ile ilgili Özel yetkili savci Zekeriya ÖZ görevlendirilmesiyle devam eden süreçte dava ile ilgili aralarinda Emekli Komutanlarin, Ordu mensuplarinin, gazetecilerin, rektörlerin, isadamlarinin ve parti baskanlari ile Demokratik Kitle Örgütleri Baskanlari oldugu sorusturma ile ilgisi oldugu düsünülen kisilerin de yer aldigi çesitli gözalti ve tutuklamalar yapildigi, Iddianamenin hazirlanmasi ve dava asamasina gelinmesinin çok uzun sürmesinin ana nedeni olarak ise halen günümüze kadar davam eden yeni gözaltlilarin olmasi, yeni belge ve bilgilerin bulunmasindan kaynaklandigi, Iddianamenin hazirlanmasindan sonraki süreçte söz konusu olusumun varligi ülkenin güvenlik birimlerine soruldugunda Emniyet Genel Müdürlügü ve MIT (Milli Istihbarat Teskilati) böyle bir olusumun “oldugu” seklinde, Genel Kurmay Baskanligi ise böyle bir yapilanmayi “bilmedigi” seklinde beyanat vermesi üzerine ilgili Savcilik tarafindan saniklar hakkinda TCK 314. Maddesine göre silahli bir örgüt kurmak ve üye olmak suçlamasina istinaden yargi sürecinin baslamasiyla iddianamenin ilk ayagi tamamlanmistir.
Ülkemizde herkes tarafindan hala daha gizemini koruyan “Kontrgerilla ve Derin Devlet” terimleri ile ilgili ilk somut bilgilere geçmiste meydana gelen Susurluk kazasinda araç içerisinde bulunanlarin kimliklerinin ve kim olduklarinin ortaya çikmasiyla sekillenmistir. Dönemin Cumhurbaskani Süleyman DEMIREL Ülkede meydana gelen ufak bir hadisenin sayet hemen bastirilamazsa bedelinin ilerde çok agir olacagini ve Ülkede kisa sürede karisikliga yol açacagini buna benzer bir olayin yakin zamanda Mersin ilinde meydana gelen “Bayrak” olayi ile ilgili süreçte yasandigini, tepki karsisinda Devlet tarafindan seyirci kalma tercih edilseydi toplum içinde büyük infiale yol açabilecek ve önüne geçilmez sonuçlar dogurabilecegi, bu gibi ortamlar tam da Derin Devlet’in ortaya çikacagi zamanlar oldugunu belirtmistir. Ülkede Derin Devletin ortaya çikmasinin ana nedeni olarak halkin bilinç altina yerlesen Osmanli Devleti’nin çöküp yikilmasindan kaynaklanan akibetin yeniden tekrarlanabilecegi düsüncesinin hakim oldugu, derin Devletlin de ülke içinde huzursuz, güvensiz bir kaos ortami yaratarak halk nezdinde bu gibi durumlarda kurtarici gibi görüldügü, 1980 darbesinde hükümetinin basindayken yine benzeri bir durum meydana gelmesinden dolayi ülkede huzursuzlugun hat safhaya ulastigi, devletin is yapamaz hale geldigi, derin Devlet için ortamin müsait oldugu, bu sirada ordunun duruma el koymasiyla buna meydan verilmemistir. Dönemin Cumhurbaskani Süleyman DEMIREL 1980 darbesiyle sonuçlanan sürecin bir benzerinin 1996 yilinda Refah yol Hükümeti zamaninda yasandigi TSK’nin hükümetin izledigi yol ve sürdürdügü politikadan rahatsiz olmasindan kaynaklanan durumun hükümetin istifa ile daha büyümeden sonlandirilmasiyla birlikte, böylelikle derin devletin bir kez daha ortaya çikma süreci önlenmektedir. Ayrica Süleyman DEMIREL’ in iktidarda bulunan AKP hükümetine yillarca edindigi deneyimlerine dayanarak tavsiyelerde bulundugu, örnegin Ülkenin bir tarafinda bir sahsin burnunun kanamasindan Devletin haberinin olmasi ve en ufak bir konuyla yakindan ilgilenmesinin gerektigi,
Derin Devletin ortaya çikma girisiminde bulundugu, Devletin zor ve buhranli günler geçirdigi ve adeta isleyemez hale getirildigi dönemde Kenan EVREN komutasinda bulunan TSK adina ordunun durumu el koymasiyla sonuçlanan, büyük çogunluk tarafindan istenen ve artik bir ihtiyaç haline gelen, 12 Eylül 1980 darbesinin gerçeklestirilmesiyle Derin Devletin her geçen gün daha da güçlenerek durdurulamaz olmasinin önüne geçilerek Devletin içinde bulundugu zor durumdan çikar saglamaya çalismasina mani olunmustur. Kenan EVREN’ in halen iktidarda büyük çogunlukla bulunan AKP hükümetinin durumunun geçmis hükümetlerden Adnan MENDERES’ in hükümeti durumuna benzettigi,
“Özel Harp Dairesi Teskilati” Türkiye’ ye karsi gelebilecek herhangi bir düsman isgali karsisinda mücadele edecek, istilacilara karsi her türlü gerilla taktigi ve yer alti tekniklerini kullanmak amaciyla Derin Devletle ilgisi olan bir olusum hüveyi tine sahip oldugu ileri sürülen ve bir dönem Basbakanlik görevini yürüten Bülent ECEVIT tarafindan Türk Silahli Kuvvetlerini yipratmaya yönelik oldugu düsüncesiyle ortaya çikarilan bir yapilanmadir. Türkiye’nin içerisinde bulundugu Cografya ve Stratejik öneme sahip bir ülke konumunda yer aldigindan ABD tarafindan asla vazgeçilemez bir öneme sahip oldugundan ABD’nin sürekli olarak gündeminde bulunan Iran politikasiyla ilgili amaçlarina ulasabilme yolunda Türkiye’ye mutlaka ihtiyaci bulunmaktadir.
Ergenekon Terör Örgütü sorusturmasinin basladigi süreç ile ilgili ilk göz altilarin basladigi zamanlama ile AKP‘nin kapatilma sürecinin basladigi sürenin ayni zamana denk gelmesi beraberinde kafalarda ki soru isaretlerini de meydana getirdi, fakat en basindan beri AKP‘nin kapatma davasindaki sürecin nasil sonuçlanacagindan ABD Ankara Büyükelçisi Mark PARRIS’ in sanki gelecegi görür gibi kapanmayacagindan çok emin bir biçimde tavir sergileyip beyanatlar da bulunmasi zihinlerde beliren soru isaretlerini daha da arttirdi, bu kapatilma davasinin sürdügü sirada AKP’ ye kosulsuz bagli olanlar sessiz bir sekilde sonucu beklerken birtakim yapay AKP taraftarlari kafalarinda çesitli senaryolar kurarak öncelikli olarak kendi çikarlarini düsünmeye basladilar.
Türkiye’de günümüze gelinceye kadar Siyasi faaliyet gösteren birçok parti kapatildi veya kapatilma süreci yasadi, fakat hiçbir siyasi parti AKP gibi AB ve ABD tarafindan destek görmemistir. AKP’ ye yapilan desteginde sonucunda mutlaka bir yerde çikar iliskisi olarak karsimiza çikacagi,
AKP’ nin kapatilmasi ile ilgili davada ön rapor hazirlayan Anayasa Mahkemesi’nin raportörü Osman CAN geçmis yillarda ülkedeki pek çok kritik davada yer aldigini çogu kisi bilmedigi gibi 2003'te DEHAP hakkinda açilan kapatma davasi için rapor hazirlayan kisi oldugu ve ayrica Ülke gündeminde yer alan bu davalardan biri olan Cumhurbaskaninin halk tarafindan seçilmesini öngören Anayasa degisikligine karsi açilan iptal davalarinin Anayasa Mahkemesi tarafindan reddedilmesi ile ilgili alinan kararlarda yer alan raporun Anayasa Mahkemesi’nin raportörü Osman CAN tarafindan hazirlandigi kamuoyunca pek gündeme gelmedigi, yakin zamanda AKP’ ye karsi açilan AKP’ nin üniversitelerde yapmayi düsündügü “Türban Serbestligine” karsi Yargitay Bassavcisi Abdurrahman YALÇINKAYA tarafindan “Laiklik karsiti eylemlerin odagi oldugu” gerekçesiyle AK Parti'nin kapatilmasi talebiyle ile ilgili açilan dava sonucunda AKP’ nin kapatilmayacagina dair ön rapor hazirlayan Anayasa Mahkemesi’nin raportörü Osman CAN‘ in raporu dogrultusunda çikacak AKP’nin kapatilmamasi yönündeki karara en fazla AB ve ABD ‘in sevinecegi daha simdiden belli olmaktadir.
Trabzon Il Jandarma Komutanligina yapilan bir ihbar sonucu Ümraniye Çakmak Mahallesinde bulunan gecekondu da el bombalarinin bulunmasi ile baslayan Ergenekon iddianamesi ile sürecin tüm detaylari incelendiginde bombalarin bulunmasinin akabinde Muzaffer TEKIN’ e ulasildigi ve yapilan aramalarda ele geçen “Ergenekon Lobi ve Ergenekon Yapilanma” belgelerinin bulunmasi ile birlikte olusum çözümlenmeye baslarken 2001 yilinda baska bir suçtan gözaltina alinan fakat önemsiz oldugu düsünülerek üzerinde durulmayan Tuncay GÜNEY’ de ele geçen belgelerin bir araya getirilmesiyle diger baglantilara ulasilmistir. Ele geçen belgelerde isimleri geçen söz konusu yapilanmanin lider kadrosunda yer aldigi iddia edilen Dogu PERINÇEK ile birlikte Veli KÜÇÜK ve Mehmet Fikri KARADAG’ da gözaltina alinarak sorusturmaya her geçen gün bir halka daha eklenmektedir. Yapilanma içerisinde faaliyet gösteren Kuvay-i Milliye Dernegi 1919 ve Milli Güç Birligi Dernekleri amacinin halen mevcut Güvenlik güçlerinin yerine alternatif bir ordu olusturmak oldugu, (TIT)Türk Intikam Tugayi yapilanmanin hücre olusumunun amaci ise iddianame ile ilgili gözalti ve tutuklamalara karsi misilleme yapmak için ses getirici bir eylem gerçeklestirmek amaciyla kurulmustur. Iddianame de yer alan yapilanmanin mazisi geçmis yillara dayanmakla birlikte gün yüzüne çikmasi Susurluk’ ta meydana gelen kaza ile kendini göstermistir.
Iddianame ile ilgili yapilanmanin amacinin Devlet otoritesini baski altina alip yönlendirmek oldugu ve bu amaca ulasmak için Devletin birçok kurumuna varincaya kadar sizmayi amaç edindigi, Disiplin yönü bakimindan “askeri tarzin” örnek alinmasiyla birlikte cezalandirma yöntemi bakimindan ise “örgüt tarzi” cezalandirmanin benimsendigi, bahse konu yapilanmanin çözümlenmesi amaciyla sorusturma ile birlikte gözaltlilara her geçen gün yenisi eklenerek Devlet içinde Devlet yaratmak isteyen bu yapilanmanin tamamen ortadan kaldirilarak Türkiye’nin gelecege daha güvenle bakmasi saglanmaya çalisiliyor.