Düsman dün komünistler iken, 12 Eylül Darbesinden sonra Kürtler komünistlerin yerini aldi. Bugün
ise Kürtlerin yerini cemaatler almis durumda. Bu kitap on bes bölümden olusmaktadir. Her konu basligi altinda o konuyla alakali olarak
örnekler verilmekte ve bu örneklerle konuya daha hakim olmamiz amaçlanmaktadir.
1- Terör ve Derin Devlet
Bu bölümde; terör
tehdidinin yok olmasi için her devletin degisik metotlar uyguladigini, masum
insanlara karsi politik sistemin kurallarinin, gizlice, asiri bir sekilde güç
kullanimina izin vermesi ile Devlet terörizmin olustugunu, Devlet terörizminin
tüm adli faaliyetlere engel oldugunu, neyin suç oldugu neyin suç olmadigini belirlerken
ceza yöntemlerinin asiriya kaçtigini ve
tüm bu islemleri uygularken adli prosedürün göz ardi edildigi, insanlarin
özgürlüklerinden, yasamlarindan ve mallarindan asiri derecede siddet
uygulanarak mahrum birakildigi, ideolojik organizasyon dogmalarini devlet
terörizmin ilke edindigini, buna en güzel örnek olarak Ulusal Güvenlik
Doktrini’nin verilebilecegi, Türkiye'de de derin devlet’in topluma yasattiklari
arasinda benzer özerlikler oldugunu, yönetenlerin baska denetim ve yönetim stratejilerinin olmadigi, ya da simdi
bulundugu zamandaki etkisini kaybettigi
zaman egemenligini kaybetmemek için bir denetim
stratejisinin oldugunu, Türkiye’nin Soguk Savas döneminde konumu itibari
ile gizli operasyonlarin merkezi haline geldigini, konumu, toplumsal yapisi,
ekonomik ve sosyal gelismelerin Türkiye'yi terör tehditi ile karsi karsiya
getirdigini. Türkiye’nin ise çareyi Soguk Savas döneminde kurulan
"Seferberlik Tetkik Kurulu" yapilanmasinida buldugunu, Devlet'in tüm
olaylara karsi hukuk kurallari içinde kalabiliyorsa devlet oldugu, aksi
taktirde devletin de terör uyguladigini
ve demokratik yapinin asil çöküntü yasayacagi durumun bu oldugu,
Sonuç olarak; Türkiye'de
durumun çok aci bir halde oldugunu, Devletin üst düzey yöneticilerin bile derin
devlet yapilanmasi içinde çalisan insanlari övücü nitelekte sözler söyledigini
ve her devlette derin devlet tipi yapilanmalarin oldugunu varsayimlari
anlatilmistir.
2- Derin Fislemeler: Türk Köyünde
Bir Kürt Aile
Bu bölümde; derin devletin
gerçeklerini anlaya bilmek için Devletin gelisen durumlara karsi nasil tavir
aldigi, Milli Güvenlik Siyaset Belgesinin Devletin tehdit algilamasinin
temelini olusturdugu, Bu belgedeki en kritik konunun düsmanin tanimi oldugu ve
bu konunun devletin politikasini devamli olarak besledigi, buna göre devletin
stratejisinin iki sekilde oldugu, bunlarin bürokrasi ve toplum bizler ve
ötekiler seklinde oldugunu, Örnegin 1960’li yillarda Jandarmanin yaptigi
fislemede Türk köyündeki ailenin Kürt asilli olarak fislendigi, ailenin
Kürtçe bile bilmedigi halde Kürt asilli olarak belirtildigi, bunun sebebinin
ise devletin biz ve öteki seklindeki ayrima yikilma korkusu nedeniyle
uymadiklari için öteki olarak fislendikleri sebep olarak gösterilecegi, 2003
yilina kadar Milli Güvenlik Kurulu’nun çok daha iyi bir konumda oldugu, 2003
yilindan sonra ise öneminin biraz azaldigi, askeri bürokrasiye Milli Güvenlik
Kurulu üzerinden genis yetkiler tanindigi,
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB)’nin
kurumlardan gelen bilgi, öneri ve talepler dogrultusunda hazirlandigini, bu
belgeyi hazirlamak için olusturulan komisyonlarin tüm toplantilarina katildigi
ve belgenin Bakanlar Kurulu belgesi olarak hazirlamasina yardimci oldugu, Kanun
geregi iç ve dis tehditleri belirleme hakkinin sadece Bakanlar Kurulu'na ait
oldugunu, MGSB'den
hareketle üç temel belgenin hazirlandigi Bunlarin, Iç Güvenlik Strateji
Belgesi, Dis Güvenlik Strateji Belgesi ve Türkiye'nin Milli Askeri Stratejisi
(TUMAS) belgesi oldugu anlatilmaktadir
3- Kürt Milliyetçileri Derin
Devlet Kumpasinda
Bu bölümde; Öteki diye
adlandirilan tehdide karsi alinacak önlemlerde derin devletin devreye girmesi
gerektigini, PKK'nin yaptigi tehdidin önlenemez seviyelere ulasmasi sebebiyle
MGK'da alinan kararla Derin devletin devreye sokuldugu, terörle mücadelede
kapsaminda Milli Güvenlik Kurulu'nca izlenen bir stratejinin oldugu ve
iktidarda hangi siyasi parti olursa olsun bu stratejinin degismeyecegi,
MGK bünyesinde alinan ve
Kürt kökenli isadamlarini ve kürt halkini hedef alan derin devlet operasyonunun
asil ve tek amacinin PKK'nin finans kaynaklarini çökertmek oldugu, PKK'nin
maddi kaynaklarinin kapatilmasi için devletin tüm olanaklarinin seferber
edildigi, Susurluk sürecinde derin devlet operasyonlarinin üstünün kapatilmasi
için sadece mafyalasmaya indirgendigi, ayrica Susurluk Kazasi'nda Türkiye'de
derin devlet yapilanmasinin sekillendigini ve bazi önemli ayrintilarin ortaya
çiktigini, Susurluk Kazasi sonrasinda devletin içindeki çetelere görev
verdigini ve akla ve mantiga sigmayacak sekilde bu çetelerin devletin verdigi
tüm isleri yaptigi seklinde bazi kanallarda haberlerin çiktigini, Kürt
milliyetçilerine yönelik Türkiye’de önemli bir operasyon yapildigini,
Operasyonlarin ipuçlarini Susurluk Kazasi'nin öncesi ve sonrasinda ki belgelerin
incelenmesi halinde görmenin mümkün oldugunu, simdiye kadar Susurluk Kazasi'nda
incelemenin derinlesemedigini, bu kazanin aydinlatilamamasinin derin devletin
arkasinda bulunan kisilere dayandigini ve bunlara kimin hükmettiginin önemli
oldugu ve ona ulasilmasi gerektigi anlatilmaktadir.
4- Faili Meçhuller ve Derin Devlet
Bu bölümde; PKK ile
mücadele kapsaminda Terörle Mücadeleye karsi yürütülen yöntemin derin devlet unsurlarina birakildigi, bunun
en büyük örneginin de faili meçhul cinayetlerinin oldugu, Güneydogu'daki faili
meçhul cinayetlerde PKK'nin mensuplarini
ve maddi kaynaklarini yok etmek amaci ile büyük bir artisin meydana geldigi, bu
dönemde devletin üst kademelerinde görev almis kisilerin bile yapilan bu
cinayetlerden devletin haberinin oldugunu belirttikleri, ayrica o dönemde
Emniyet, Jandarma ve JITEM ile birlikte MIT adina çalisan kisilerin bölgede
etkin ve güçlü olmalari, çetelerin izinden gidenlerin isini oldukça
zorlastirdigi, PKK'ya maddi ve manevi destek veren tüm kisiler ve kurumlar
hakkinda gereginin yapilmasi gerektigini, bu gruplarin ilk basta bagimsiz gibi
hareket etseler bile, çete yapilanmasinda ortak hareket ettikleri, Susurluk
Kazasi'ndan sonra çok tartisilan Abdullah Çatli'nin, devletin istihbarat
kurumlari olan MIT ve Emniyet tarafindan kullanildigi bazi medya organlarinda yer aldigi, devlette bir
bosluk oldugu ve Susurluk Kazasi sonrasinda devlet sirri olacak ve daima devlet
sirri olarak kalacak konularin kamuoyuna yansidigi ve insanlarin devlet sirri
kalacak konular hakkinda bilgi sahibi oldugu, ayrica Derin devlet kararlariyla
hareket eden Emniyet içindeki yapilanmanin desifre oldugu, desifre olmayan
diger yapilanmanin devam ettigi, Ergenekon sürecinin de bu yapilanmanin bir
kismi oldugu anlatilmaktadir.
5- Siyah Kuvvet Eylemcisi Mahmut Yildirim
(Yesil)
Bu bölümde; Yesil'in önceki
bölümlerde anlatilan derin devlet içerisinde bulunan çetelerle çok yakin iliski
içerisinde bulundugu, Yesil'in kimliginin Mahmut Yildirim'in geçmisinin içinde
bilinmesi gerektigi ve Yildirim'in
geçmisinin bilinmesi ile Yesil'in kim
oldugunun ögrenilecegini, Yesil'in 1970’li yillardan itibaren devletin
istihbarat birimleriyle iliskili oldugunu, Yesil'in bir taraftan teröre
bulasmak sucundan arandigi, bir taraftan da terörle mücadele kapsaminda devlet
tarafindan kullanildigi, Yesil'in iliskilerini kimsenin bilemedigini, ancak
Yesil'in Seferberlik Tetkik Kurulu'na bagli olarak faaliyet yürüten Sivil
Unsurlar'in Siyah Kuvvetler kanadinda büyük olasilikla yer aldigi, Yesil'in
derin devlet yapilanmasinda örgütlerin içinden bir taraftan eleman kazanmaya çalisirken, bir yandan da
cinayetler isleyerek kendisine verilen görevi en iyi sekilde yerine getirdigi, Yesil'in isledigi
cinayetlerin belli bir maddi menfaatleri beraberinde getirdigi, Ayrica Yesil'in
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun Sivil Unsurlari olan Siyah Kuvvetler mensubu
oldugu, Yesil'in çok çok önemli bir kisi
konumuna yükseldigi, Türkiye'de islenen birçok faili meçhul cinayette Onun
parmaginin oldugu, devletin istihbarat birimlerinin ha zirlamis oldugu bilgi notlarinda Yesil'in gerçekten de çok
güçlü bir kisi oldugu, devletin istihbarat birimleri için çalistigi resmi
makamlar tarafindan kabul edilmekte, yaptigi bütün yasa disi isler açisindan
düsünüldügünde Yesil'in aslinda sadece bir semboldür oldugu anlatilmaktadir.
6- Derin Devlet Cinayetlerinin
Yesil Rengi
Bu bölümde; Yesil ve
yaptiklari hakkinda birçok iddianin etrafta dolastigi; bu iddialara esas teskil
eden iki kaynagin yer aldigi, bu kaynaklardan ilkinin Yesil'in oglu Murat
Yildirim tarafindan ele alinan kitap oldugu, bu kitapta yapilan tüm eylemlerin
derin devlet tarafindan yapildigi, olaganüstü
hal uygulamalarinda bölgede ortaya çikan bosluk sebebiyle, derin
devletin devreye sokuldugu ve yapilan operasyonlarda Yesil ve onun gibi onlarca
kisinin ortaya çiktigi, kitaplardan ikincisinin ise Yesil'in oglu Murat
Yildirim'in tüm kamuoyunu tarafindan bilinen ve kimseyi tatmin etmeyen savlarin
ve cevaplarin oldugu,
O zamanlarda bölgede
islenen tüm cinayetlerin üç kategori seklinde ele alindigi, birincisinin derin
devletin yaptigi hukuksuz isler karsisinda insan haklari örgütlerinin hedef
alindigi, ikincisinin PKK'ya maddi destek veren ve her türlü katkida bulunanlar
oldugu, Üçüncüsünün ise derin devletin yaptigi operasyonlardan bilgisi olan ve
bu operasyonlari açiklayan kamu görevlilerinin oldugu, o dönemde eger bir kisi
PKK için çalisiyor ve ona karsi sempati içinde ise derin devlet yapilanmasi içinde bulunan kisiler tarafindan öldülürmesi dogal
karsilanmasi gerektigi, buna verilebilecek en güzel örnegin Akin Birdal
operasyonu oldugu, tüm IHD ve çevrelerine karsi yapilan derin devlet
operasyonlarinin PKK karsi yapildiginin da bir gerçek oldugu, bu operasyonlarin
temel amacinin insanlari PKK'ya kasi sogutmak ve bölgede yasayan insanlarin PKK'ya
katilmasini önleme amaçli oldugu, bu amacin bir bakima basarili oldugu ve
PKK'nin o zamanlarda durduruldugu seklinde iddialarin oldugu,
12 Mart 1995 tarihinde
Istanbul'da meydana gelen 17 kisinin ölümü, bir çok kisinin de yaralanmasiyla
sonuçlanan Gazi Mahallesi olaylarinda Yesil'in de parmaginin oldugu, kim
tarafindan organize edilmis ve kim tarafindan yapilmis olursa olsun Gazi
olaylarinin bize iki konuda bilgi verdigi, birinci olayin geçmiste derin
devletin provakatif eylemler düzenledigi, ikinci olayin ise derin devletin
düzenleyecegi eylemler karsisinda iyi düsünüp iyi hesap yetenegine sahip
oldugu,
Gazi Mahallesi olaylari düsünüldügünde
Aleviler ile PKK'nin yapabilecegi isbirligini önleme amaçli bir olay oldugu ve
ama bakildiginda bu isbirligini önleme amacinin tam tersi oldugu, bu Gazi
Mahallesi olayindan sonra ülkemizde özellikle sol örgütlerin yeniden canlandigi
ve PKK ile isbirligi yapma çabasi içerisinde oldugu fakat bu girisimlerde basarisiz olduklari, sonuç
olarak devletin çok ciddi bir tehlike altinda oldugu dönemlerde derin devletin
devreye girdigi ve tehdidi yok etmek için hukuk disi islere basvurdugu ve derin
devlet adina hareket edenlerin yaptigi islerde hukuk kurallarini aradigini
söylemenin dogru olmadigi anlatilmaktadir.
7- Derinlikten Adam Kurtarmak
Bu bölümde; 1996 yilinda
meydana gelen Susurluk Kazasi'ndan sonra Yesil hakkinda ortada dolasan tüm
iddialara ve dogru bilgilere ragmen devletin güvenlik kurumlarinin ancak 1 kaç
yil sonra harekete geçtigi, o zamanlarda devletin Yesil isimli birisini sözde
aradigi ama bulunmamasi içinde devletin elinden geleni yaptigi, Yesil’in
yaptigi islere bakildiginda devletin tüm gizli islerinin Yesilde çözüleceginin
bilinmemesi gerektigi, ancak Susurluk Kazasinda aile ve arkadaslarinin Mahmut
Yildirim'in Yesil oldugunu ögrenmeleri onun Özel Harp Dairesi tarafindan destek
verildiginin göstergesi oldugu, yani aslinda Yesil’in Kozmik Tetikçi oldugu,
Yesil!in bu gizli kimligi onun sadece Devletin güvenlik kurumlarindan
kurtulmasina fayda saglamadigi, medya üzerinden de Onu gizlemeye yönelik
çalismalarin yapildigi,
O zamanlarda Türkiye'nin
güvenlik güçlerinin Mahmut Yildirim’i (Yesil) arama yaparken Onun Türkiye’de
eylem hazirligi içerisinde oldugu, ayrica IHD Genel Baskani'na silahli
saldirida bulundugu, burada sorulmasi gereken asil sorunun zamaninda devlet
güvenlik kurumlarinin Yesil’I aramalarina ragmen neden yakalamadiklari ve
Yesil’in devlet tarafindan korunup korunmadiginin oldugu,
Devletin tüm güvenlik
kurumlarinin bu eylemlerden haberdar oldugu, Susurluk Kazasi sonrasinda
devletin gizli bilgilerinin açiga çiktigi ve etrafa yayildigi, bu güne kadar
Yesil hakkinda herhangi net bir bilginin olmadigi, onu taniyan ve yaptigi
eylemlerden sonra yesil’I anlatan kimselerin Yesil’i hep farkli tanimlamis
olduklari, ilk gerçek resminin ancak 1997 yilinda bir gazete tarafindan
yayinlandigi, yayinlanan bu fotografin Yesil’e ait oldugunu devletin üst düzey
yetkilerin de belirttigi, Yesil'in kamuoyunda bir çok tanimlamalarin yapildigi,
devletin geçmisine baktigimizda kendisi için çalisan insanlari öldürmek gibi
bir seyinin olmadigi, aksine devletin bu kisileri korudugu, bu yönü ile
Yesil'in devlet tarafindan öldürülmesinin devletin geleneklerine aykiri oldugu
anlatilmaktadir.
8- Bürokrasi: Emir Komuta ve Derin
Algi
Bu bölümde; Yesil’in
yaptigi tüm islerde ve bulundugu ortama bakilarak arkasinda çok güçlü bir aklin
bulundugunun göstergesi oldugu ayrica Yesil ve onun gibi kimseleri anlamamiz
için öncelikle onlarin arkasindaki yapiyi iyi çözmemizin gerektigi, Ergenekon
sürecinde ortadaki belgelerden de anlasilacagi üzeri derin devletin sadece
terör için de degil devletin tüm islerinin içinde oldugu, devletin derin
aklinin olmasinda hem yapisal hem de zihinsel devlet mekanizmalarin etkisinin
büyük oldugu,o zamanlar devletin üst düzey yöneticilerinin bile devletin
güvenlik kurumlarina girerken kimligini gösterdigi ancak Yesil’in böyle bir
kimlik göstermedigi aksine kapida karsilandigi ve tabiri caiz se elini kolunu
allayarak içeri girdigi, MIT kayitlarina göre Yesil’in Tunceli Güvenlik
Komutanligi'na bagli olarak Mart 1992'de faaliyet yürütmekte oldugu, ayrica
Yesil'in JITEM elemani olarak bilindigi, ama sadece JITEM ile sinirli olmadigi,
Yesil'in arkasinda Pasalarin ve MIT’in oldugu anlatilmaktadir
9- Ergenekon: Bürokrasiyi
Temizleme Girisimi
Bu bölümde;derin devletin
1990’li yillarda yaptigi ve gelistirdigi PKK ile mücadele stratejisinin Yesil’in yaninda meydana gelen olaylarin bir
bakima özeti oldugu, bu bakimdan bakildiginda devlet içinde meydana gelen
gruplarin Türkiye’de eksen degisikligin olmasi gerektigini bunun Türkiye için
daha faydali olacagini düsündükleri, ve bu gruplarin yapmayi düsündükleri
çalismalar sonucu Ergenekonun ortaya çiktigi, özellikle 1999-2004 yillarinda
derin devletin Ergenekon yapilanmasi ile PKK’nin kontrol edildiginin
söylenebildigi, temizlik operasyonu için 2000 yilinda yola çikan devletin AK
Parti'nin basa gelmesi ile sok yasadigi ve Ergenekon diy tabir edilen yapiyi
incelerken üç ayri dönemin ortaya çiktigi, birinci dönemin 1999-2004 dönemini
kapsadigi, ikinci dönemin 2004 yilinda gelisen olaylar oldugu, üçüncü dönemde
ise 2007'den sonraki gelisen olaylar oldugu,
AK Parti'nin iktidara
gelmesi derin devlet içindeki insanlar için büyük bir sok etkisi yapti, Derin
devlet yapilanmasin PKK'ya karsi yapilan yöntemlerden biri oldugu, derin
devletin zaman zaman planli hamler yaptigi, bu hamlerin üç baslik altinda
toplana bilecegi, bunlardan ilk ikisinin eksen degisikligi tartismalarina
toplumun zemin hazirlamasi oldugu, Üçüncü asamada ise amaca ulasmak için darbe
girisimi zeminini hazirlamak olarak görüldügü, ayrica Ergenekon davalarinda
sorusturulan sürecin aslinda sadece üçüncü asamayi kapsadigi anlatiliyor.
10- Çuval Olayi: Bir Ergenekon
Operasyonu
Bu bölümde
Ergenekon yapilanmasinin hizlandigi 2003 yilindan itibaren bilinçli bir
anti-Amerikanciligin hizlandigi, bu yapiyi olusturanlarin Ergenekon
sorusturmasinin Amerikan icadi oldugunu ve bu görüste eylemler yaptiklari,
Ergenekon çevrelerinin önderliginde hizlanan anti-Amerikanciligin özellikle
2000’li yillarda Türkiye'den taban kazandigi, burada özellikle anlatilmak
istenen seyin anti-Amerikanciligin yükseltilmesinden elde edilmek istenen
amacin AK Parti hükümetinin bati karsiti hükümet olduguna vurgu yapmak oldugu,
Burada güzel bir örnek
verece olursak, Kuzey Irak'ta görev yapan Türk Özel Kuvvetlerin 2003 yillinda
gözaltina alindiktan sonra Amerikali askerler tarafindan baslarina çuval
geçirmesi olayinin bunu anlatilanlari en güzel sekilde desteklemektedir. Çuval
Olayi ile sarsilan kesimlerin bu olayda sorumlu tuttuklari kisilerin
Ankara'daki komutanlar oldugu, Çuval Olayina iliskin her haberi Amerikan'in bir
oyunu olarak gördükleri ve Çuval Olayini Türk ordusunun yipratilmasi için
yapilan bilinçli bir olay olarak gördükleri, olaya genis açidan bakildiginda Çuval Olayi'nin hem
Türkiye'de Anti-Amerikanciligin yayginlastirilmasi için çok iyi bir firsat
oldugu, hem de Ergenekon'un istedigi seylerin Türkiye’de gerçeklesecegi yani
Ergenekon yapilanmasi içerisinde olan kisilerin Türkiye’de istedikleri
kisilerin yerini degistirip baskalarini alacaklari anlatilmaktadir.
11- Washington'da Hayali Kerkük
Toplantisi
Bu bölümde; Anti-Amerikanciligin
hizlanmasi ve yükseltilmesindeki bir baska vurgununun medya üzerinden
yapildigi, ABD'nin son zamanlarda Irak'ta ki muhtemel gelismeler karsisinda
Türkiye'nin verebilecegi tepkileri izlemeye çalistigini, bu nedenle ABD
Disisleri Bakanligi'nin üst düzey dinleyicilerin katildigi bir toplanti
yaptigi, aslinda aktarilan toplantinin hiç yapilmadigi, yapilmayan o
toplantinin Ergenekon'a yakinligi ile bilinen çevreler tarafindan Türk
medyasina aktarildigi, yapilan bu tip uygulamalarin Anti-Amerikanciligi
hizlandirmak amaci ile yapildigi,
ABD'nin açikça Kürtlerin
yaninda yer almaya devam etmesi durumunda TSK'nin ABD'ye olan güveninin tamamen
yok olacagi, Derin devlet yöntemine ve stratejisine uygun olarak halkin
yönlendirildigi ve Anti- Amerikanciligin yükseltildigi, AK Parti Hükümeti'nin
önünün kesilmek istendigi, Ergenekon yapilanmasinin aslinda temel mantiginin
kaos yaratmak ve degisik siyasal hamleler yaparak hükümeti çalisamaz hale
getirerek yipratmak oldugu anlatilmaktadir
12- TSK, Avrasyacilik, Ergenekon
ve Darbe
Bu bölümde Avrasya
Modeli'nin Türk topluma kazandirilmasinin önemli bir olay oldugu, Eksen
degisikligi için Rusya, Iran ve Çin ekseninden olusan hayal edilen dünyanin
altyapisinin hazirlanmasi ve yüz yillik bati ideolojisinin yerine geçmek
oldugu, Türkiye’de Avrasyacilik programin olmadigi, Avrasyacilik hareketine
iliskin insanlarin ilginç karakterde insanlar oldugu, Dugin'in Avrasya hareketi
ile Türkiye’deki uzantilara baktigimizda bize Ergenekon hakkinda bazi önemli ip
uçlari verdigi ayrica Isçi Partisi ve çevresinin Avrasyaci anlayisa sahip ve
Dugin ile iliskili kesim oldugu, Türk Silahli Kuvvetlerde Avrasyacilik fikrinin
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterligi tarafindan konuldugu, bu düsüncenin
meydana getirdigi TSK'nin Avrasyaci ve NATO'cu olarak bölümlere ayrildigi,
bunlardan kurtulmak için Avrasyaciligin derin devlet tarfindan kullanilmak
istendigi, Ergenekon sürecinde karsilastigimiz tüm bilgi ve belgeler ile
Rusya’da Moskova’da toplartida alinan bilgilerin birbirlerine çok yakin ve
benzer olaylar oldugu, Rusya'daki Avrasya hareketi ile Komünist Parti
arasindaki beraberlige paralel bir sürecin Türkiye'de de uygulamaya konuldugu
anlatilmaktadir.
13- Darbe, Kaos ve Derin Devlet
Bu bölümde; Ergenekon
yapilanmasinda ilk döneminde TSK'nin Hükümet’e baskici bir tavir takindigi,
ancak dönemin Genel Kurmay Baskaninin tutumunun bu beklendigi tam karsilamadigi
ancak derin devletin Genel Kurmay Baskanina ragmen çesitli hamleler yaptiklari
ve istediklerini elde etmeye basladigi, istediklerini elde edemeyen derin devletin
çareyi kargasa yaratarak darbe yapma girisiminde bulunduklari, derin devletin
kaos yaratmak gibi bir yöntemi devreye soktugunda Siyah Kuvvetler'in devreye
girdigi, Yesil'in bunlardan biri oldugu v eve sene 1998 yilina kadar aktif bir
biçimde faaliyet gösterdigi, planinin ilkinin Trabzon'da atildigi, kaos
eylemleri ile paralel olarak meydana gelen bir gelismenin de gömülü silahlarin
toplanmasi oldugu, ama daha sonraki yillarda Ergenekon kazilarinda bu
silahlarin ortaya çiktigi,
Ayrica o dönemlerde bir
gazetenin bombali saldiriya ugradigi, bu saldiriyi Türk Islami kesimlerin
yaptigi iddialari oldugu, daha sonra bir saldirinin daha düzenlenecegi ve
hakimin öldürülecegi ve cenazede hükümete karsi protesto eylemlerinin
yapilacagi ve derin devlet planinin alt üst edilecegi, ama AK Parti'ye derin
devlet operasyonun gerektirecek bir zeminin henüz mevcut olmadigi
anlatilmaktadir.
14- Derin Devletin Cemaâte Karsi
Savasi
Bu bölümde; Fethullah Gülen
ve Cemaatinin devlet kurumlarinda çalisan gönüllerine karsi Türk SIlahli
Kuvvetlerinin aktif savasinin 1990’li yillarin sonunda basladigi ve savas için
ilk belirtinin Milli Güvenlik Kurulu’nda verildigi, Milli Güvenlik Kurulu’nun
siyasal iktidara baski kurarak cemaatler ve dindar olusumlarla ilgili 1998
yilinda toplanti yaptigi, burada Gülen ve cemaatinin simdi bulunan rejimle iyi
iliski içerisinde bulunarak amacina ulasmak istedigi ve cemaatin devlet içindeki
kadrolasmalarinin dikkat çekici boyutlara geldigi, Milli Güvenlik Kurulu 1998
yilinin Mart ayinda Fethullah Gülen'in kurdugu okullari dershaneleri, yurtlari
vb. ve Islami sirketlerin yani sira
Finans kurumlarini ele aldigi, Gülen ve Cemaatinin devlet içinde
örgütlendigini varsayimlarinin hakim oldugu, Fethullah Gülen'e ait bazi
belgelerin ortaya konuldugu, tüm Üniversiteleri Fethullah Gülen mensuplari
tarafindan fislenmeye çalisildigi ve Milli Güvenlik Kurulu’na Gülen hakkindaki
iddialari içeren bir rapor sunuldugu,ve dogal olarak bu raporun halkin
tepkisini çektigi, daha sonralari Genel Kurmay Baskanligi’na Yasar Büyükanit'in gelmesi ve ilk geldigi
dönemde Büyükanit'in yaptigi konusmada Gülen cemaatine olan ilgiyi artirdigi, Erkenekon
saniklarinda olan Albay Dursun Çiçek'in yazdigi AK Parti ve Gülen'i bitirme
planina Gülen zaman zaman müminlere böyle kötü muamelede bulunabilirler
açiklamasinda bulundugu anlatilmaktadir.
15- Ergenekon Davasi ve Sonrasi
Bu bölümde; 1990 yillarda
Kürt halkina yapilan kötü davranislarin ve operasyonlarin yargi tarafindan ele
alinmamasina ragmen Ergenekon sürecinin ortaya çikmasinin çok kisa bir sürede
gerçeklesmesi Türkiye halkinin artik demokrasiyi istemesi oldugu ve bu yönde
yapilan çalismalara cani gönülden destek vermesi oldugu, Bu dönemde Ergenekon’a
en çok karsi çikanlarin bile yapilan bu islerde bir hukuk disi isler oldugunu
anladiklari, bu yönüyle Ergenekon’un her ne olursa olsun, derin devletin 2000'li yillara ait
yaptiklarinin halka arzi seklinde görüldügü, Ergenekon sürecinde derin devletin
istemedigi kamu görevlisini devletten temizlemek amaciyla baslattigi hukuksuz
eylemler olarak görüldügü, ancak 2002-2010 sürecinde bu yapilanmanin bosa
çiktigi,
Burada
anlasilmasi gereken önemli bir konunda Ergenekon davasindan sonra derin
devletin bitmedigi ve bundan sonra darbe tehdidinin olmadigi anlamina
gelmeyecegi, Ergenekon'un darbe girisiminin bir yönü olarak hep var olacagi,
ancak bu olusumlar için devletin gücünün zayiflamasi ile daha etkin olacagi anlatilmaktadir.