DESIFRE

DESIFRE

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


SAHINLER, YAHUDILER VE PARSALIZASYON
Bu bölümde kökü Renald Reagan dönemine kadar uzana Beyaz Saray’daki sahinlerin Bush dönemlerindeki görevlilerle olan derin baglarindan ve Ortadogu pastasinda girisimlerinden bahsedilmektedir.
Israil lobisinin ABD’deki yeri, askerlerin, diplomatlarin ve medyanin üzerindeki etkisi anlatiliyor. Israil lobinsin aglarini örme basarisi sayesinde her zaman tek basina olamasa da, müttefikleri için baska cografyalarda fazlasiyla kudretli.
 
Amerika’da yer alan “Think - Thank” çalisma gruplarindan sadece Think – thank kurulusu olmadigi vurgulanmistir. Amerikali yöneticiler ve Ortadogu politikalari üzerindeki en etkin kurumlardan WINEP (Yakin Dogu Politikalari Enstitüsü – Institute for Near East Policy) ele alinmisitr. WINEP’in sisirme politikalari; Islam’in ABD için bir tehdit olusturmasi, Israil’in kökten dincilere karsi ABD’nin yaninda oldugu, WINEP yöneticilerinin baba Bush ve Clinton baskanlik yönetimlerinde aldiklari görevler vs.  
     Bu bölümde bir tüccar asker örnegi olan Emekli General Jay Garner’in Iraktaki rolünden bahsediliyor. Garner aslinda teknik bir asker fakat çokça sefer yapmis, verilen görevleri basariyla yapabilmek ugruna görev yaptigi bölgenin dilini ögrenecek kadar da azimli.
    Kuzey Irakta Kürtlerle Bagdat yönetimi arasinda çikan ayaklanmanin kan dökülmeden durulmasinda anahtar rol üstlendiginden Washington’da Garner’dan efsane olarak bahsediliyor.
    Garner ordudan ayrildiktan sonra savunma ve müteahhitlik hizmetleri veren bir firmanin basina geçiyor. Tabi bu firmani en önemli özelligi Irak savasinda da kullanilan lazer eliyle hedef bulan hassas füzeler üretmek. Garner’in Israil ile olan yakin iliskisinin de alti çiziliyor. Garner Irak’i yönetmek için JINSA (Musevi lobisi) üyesi birini tavsiye ediyor.
Garner puzzle’in bir parçasiydi ve geride biraktigi da kendisi gibi sadece misyonunu tamamlayacak bir piyon.
SAVAS GANIMETLERI
    Amerikan Hegemonik Imparatorlugunun gücünü teknoloji ve savas gücünden sagladigi anlatiliyor. ABD arastirma-gelistirme çalismalari için 2000–2005 zaman diliminde yillik 60 milyar dolar ayirmis. Bunlar sadece AR-GE için, alim-üretim için ayrilan bütçenin siniri yok. Savunmanin özel operasyonlar için ayirdigi bedeller incelendiginde iletisim, istihbarat ve özellikle de arastirma faaliyetlerine ayrilan miktarlar sürekli yükseldigi görülüyor. Yani amaç teknolojiye oynanarak tek seferde 1 milyon kalesnikofu etkisiz birakabilme gücüne sahip olmak. Amerika bu teknoloji ve bilimi kullanarak ürettiklerini savaslarda deneyerek test elde imkani sagliyor.
    Silah ticareti, gizli pazarliklar ve iliskilerle yapilabilen bir “ulusal güvenlik” oldugu için tüm ülkelerin silah alis-satis iliskilerini gösteren istatistiklere saglikli ulasabilmek olanaksizdir. Yine de silah borsasindaki egilimlere bakilarak ülkelerin savas ve barisa yönelik istek, politik egilim, hirs, çikar ve korkularini kismen de olsa görebiliriz.
   Silah pazarina bakildiginda sinirli sayida aktörün piyasayi kontrol etmesi, ekonomik açidan bir tatsizlik gösteriyor. Ülkelerinin önüne geçen silah firmalari bile var. Bu firmalarin listelerindeki ilk 20 de Dogu dünyasinda hiç silah tüccari bulunmuyor. Silah alicilarina bakildiginda ilk 20 ülke içinde dört yada bes batili bulunuyor. Büyük miktarlardaki paralari silah alimina yatiran ülkelere baktigimizda; sadece güvenligini düsünmek, Japonya ve Çin gibi ekonomik zaferleri silahlarla taçlandirmak küresel arenada daha çok söz sahibi olabilmek… gibi amaçlar barindirdiklarini görmekteyiz.
Son 40 yillik dönemde Amerika’nin siyasi ve ekonomik gücünü yitirmeye basladigi, sadece silahli bir güç olarak dünyaya hükmetmeye çalismaktadir. Kötü olanin da, bu durumun Amerika Sahinleri tarafindan da politika haline getirilmis olmasidir. Sahinlere göre, Amerika silah kullanmadigi taktirde marjinallesecegi ve egemenligini kaybedecegi inanci sahip yapinin varligi anlatilmistir. 
AMERIKAN SISTEMATIGI’NIN DE-SIFRESI
    ABD’nin sahip oldugu tüm imkanlara ragmen 11 Eylül ve takiben gelen savaslar ABD’nin “istihbarat ve ileri teknoloji ”  yapisini sarsti. Bu olaylar neticesinde ABD bastan yapilanma arayisinin sonucu yeni bir istihbarat kurulusu olan NIMD’i (Noval Intelligence for Massive Data) olusturdu. NIMD’in temellerini de dünyanin en büyük istihbarat örgüt NSA olusturmaktaydi. NIMD’in önemine gelince eger basarili olursa dünyada güvenlik adina hiçbir bilgi atlanmayacak.
 
Wag The Dog
 
    Bu bölümde ABD’nin kendi çikarlari için ortay atigi yalanlardan bahsedilmistir. Örnegin; Irak’a yapilan saldirinin mesrulastirilmasi adina özellikle kitle imha silahlari tehdidi var oldugu söylentisi ortaya atilmistir. Amerikan gizli servislerinin hazirladiklari, tüm bu yalanlari belgeleyen raporlarin Beyaz Saray’da oldugu da bilinmektedir. Tüm bu yalanlar yüzünden Amerikan üst yönetiminde bulunan kisiler bile koltuklarini kaybedecek duruma gelmislerdir. Örnegin, sirtini dünyanin en etkili istihbarat servisine ve Pentagon’a dayayan Colin Powell süpheli bilgilerin ilan edilmesi konusunda direnmis ancak, koltugunu da kaybetmistir.
   ABD, Ingiltere, Ispanya baskanlari Saddam Hüseyin’in elinde bulunan kitle imha silahlarinin dünya rejimini tehdit ettigini dünyaya kabul ettirme yönünde büyük çapta propagandalar yapmislardir. Tabiî ki tüm bu gelismeler yasanirken, ABD’nin bu tür oyunlari ilan eden yayinlar da yapilmistir, ancak bunlar insanlari etkilemeye yetmemistir.
Amerikali bayan askeri Jessica Lynch’in  Iraki askerler tarafindan esir alinarak iskenceye ve hakarete maruz birakildigi iddiasiyla ABD askerleri tarafindan kahramanca bir operasyon ile kurtarilmistir. Bu olay Baskan Bush’un agzindan tüm dünyaya duyurulmustur. Operasyon görüntüleri tüm dünya medyasina dagitilmistir. Görüntülerin bir film sahnesini aratmayacak sekilde oldugu görülmüstür. Savas bitiminde ise olayin asli su sekilde ortaya çikmistir. Kahraman ilan edilen Lynch’in öyküsünü yazmak için bölgeye gidildiginde askerin aslinda bir trafik kazasi geçirdigi, Irakli askerlerin tüm imkanlarini seferber ederek tedavisini yaptirdigi ve ABD askerlerine teslim ettikleri anlasilmistir. Daha sonra Lynch de bu olayi itiraf etmistir.
ABD’NIN DINI REFARASLARI
   Bu bölüme; Amerika’da bulunan Müslüman konumundan bahsedilerek baslanmistir. Amerika’da yasayan Müslüman sayisinin net olmamasi ilginç olarak dikkat çekmektedir. Kimilerine göre 3 milyon kimilerine göre 12 milyon Müslüman’dan bahsedilmektedir. Ortalama 7,5 milyon Müslüman oldugu tahmin edilmektedir. Amerika’da bulunan Müslümanlarin çogunlugunun Arap oldugu görülmektedir. Bir dönem bu durum Arap Milliyetçiliginin hakim oldugu bir Müslümanlik seklinde boy gösterse de za
manla bu görüsü birakarak, Islam’in tek birlestirici unsur oldugu yönünde anlayisi kabul edilmistir. Amerika ‘da bu durumu degerlendirerek komünizme karsi bir yesil kusak olusturmustur.
Amerika’nin genel olarak degerlendirilmesinden ise muhafazakar Hiristiyan bir toplulugun varligi ortaya çikmaktadir. Din birlestirici bir unsur olarak kullanilmaktadir. Bu duruma örnek olarak, paralarinda ve mahkeme salonlarinda bulunan “In God We Trust – Tanriya Inaniriz” ibaresine yer verilmistir.
ABD’nin yönetici kesiminin büyük bir kismini “WASP” lar (White Anglo Sakson Protestan) olusturmustur. Bu güne kadar sadece John F. KENNEDY’nin Katolik bir baskan oldugu belirtilmistir. Bush döneminde de dinin kullanilmasi zirve noktaya ulasmistir. Bush 11 Eylül saldirilanin ardindan, Haçli Seferlerini baslattigini tüm dünyaya ilan etmistir.
KURGU: ABD TÜRKIYE SAVASI
   Bu bölümde yazar olasi bir Türkiye – Amerika savasini degerlendirmistir. Degerlendirmede bulunurken de, bazi medya organlarinca geçtigimiz yillarda sikça ortaya atilmasina ragmen böyle bir savasin olmayacagina vurgu yapmistir. Stratejislerin böyle bir savas için mantikli bir sebebin olmadigi noktasinda birlestikleri belirtilmistir. Amerika’nin tehdit senaryolari arasinda hiçbir zaman Türkiye’nin bir tehdit unsuru olarak bulunmadigi belirtilmistir. Ancak bölümünde basligindan anlasilacagi gibi bunu bir kurgu seklinde bu bölümde degerlendirmistir.
    Amerika’nin Türkiye ile bir sicak savasi gözüne kestiremeyecegini, bunun bu güne yaptigi savaslardan çok farkli olacagi belirtilmistir. Türkiye’nin son dönemlerde komsulari ile olan iliskisini düzeltmesi, ve çevresinde bulunan hiçbir ülkenin türkiye’ye karsi Amerika’yi destekleme riskini göze almayacagi vurgulanmistir. Amerika’ya isgal ettigi Irak’in çok büyük bir hareket alani saglamasina ragmen, Amerika’nin o bölgeden saldirisinin kendisini çok zor durumda birakacagi vurgulanmistir. Bölgenin Türk Askeri tarafinda çok iyi bilinmesi, TSK’nin kara savasi tecrübesinin bu bölgeden gelecek bir saldiriyi bertaraf edebilecek güçte oldugu belirtilmistir. Türk halkinin da hiçbir zaman irak halki ve Afganistan halki gibi olmayacagi, olasi bir istila durumunda bütün bir milletin savasacagi anlatilmistir.
 
ENTERESAN BIR KITAP OKUMANIZI TAVSIYE EDERIM......

Benzer Kitaplar