BIRINCI
BÖLÜM
ITIRAFÇILAR KONUSUYOR
Ibrahim BABAT. Kod Adi Mete. Bu sahis
Binbasi Ahmet Cem ERSEVER in komutanligini yaptigi JITEM grubunun komutan
yardimcisidir. PKK itirafçilarindandir. “Adam Öldürme” yetkisi vardir. Devlet
ve kendi adina sayisiz cinayet islemistir. 1997 yilinda Istanbul’ da girdigi
silahli çatisma da yakalanmistir. Yakalandiktan sonra Kendisine 7 yil hapis
cezasi vaat edildi ancak 17 yil 6 ay hapis cezasi alinca her seyi Basbakanlik
Teftis Kurulu Müfettislerine ve Istanbul DGM Savcisi’ na 11 sayfalik bir
mektupla anlatti. Mektuptan bazi önemli alintilar su sekildeydi:
“ (...) Jitem birlikleriyle teröre
karsi basarili çalismalarimiz olmakla birlikte yasa disi, keyfi islerimizde oluyordu. Görevimiz Diyarbakir ve
çevresinde PKK ile iliskisi olan herkesi infaz etmekti. Ekibimiz de Ali
OZANSOY, Hüseyin TILKI, Adil TIMURTAS ve eski TIKKO’ cu Fetih vardi. Bu
infazlarin bazilarinda Celil kod adli Binbasi Aytekin ÖZEL’ de bulundu. Terörle
mücadelede bize çok önemli bilgiler veren ülkesini ve milletini canindan çok
seven Haci Ahmet ZEYREK ve Mehmet BAYAR ismindeki sivil vatandaslar hiçbir
gerekçe olmadan canice katledildiler. 1989 yilinda JITEM tarafindan bize Irakli
kökenli eski KDP’ li, sonradan Türk Vatandasligina geçmis ve o sirada Antalya’
da vatani görevini yapmakta olan Mehmet Maho GEVDAN (Mehmet KILIÇ)’ i alaydan
alip Silopi’ ye getirdik. Oradaki
irtibat subayligi görevlisi Cem ERSEVER araciliyla KDP’ ye yüz bin dolar karsiligi
verildi. Diyarbakir’ in merkezinde baro baskaninin arabasini Aytekin BINBASI
ile bombaladik. Patlamadan sonra polisler bizi yakaladilar ama daha sonra
Binbasi ve itirafçi oldugumuz anlasilinca serbest biraktilar.
Örgütün ölüm listesinde bazi avukatlar
da vardi. Bunlar Hasip KAPLAN, Vedat AYDIN, Orhan DOGAN, Zübeyr HAYDAR ve Nevin
SENER’ di. Çok ugrasmamiza ragmen hiçbirini öldüremedik.”
Babat mektubunu su sekilde tamamliyor:
“ Ben devletten aldigim yetkiyle onca
adam öldürmüsüm. Bana teslim olursam 7 sene yatacagim söylendi. Bu kosulla teslim
olmaya karar verdim. Ama 17 yil ceza yedim. Ondan sonra devlete olan güvenim
incildi ve bütün bildiklerimi bu mektuba yazdim.”
Size BABAT’ in mektubundan bazi
bölümleri aktardik. Birçok faili meçhul cinayetin tanigi, bazilarinin da
sorumlusu olan Ibrahim BABAT’ in devlet için çalistigini, 7 yerine 17 sene ceza
verildigini ve devletten adalet bekledigini söylemesi gerçekten çok ilginç.
Alaattin KANAT, 1964 Mardin’ in
Kiziltepe Ilçesi’ nde dogdu. 1986’ da PKK’ ya katildi. Mardin- Batman bölge
sorumlusuydu. Örgüt içinde “General Zinnar” olarak anilirdi. 1991’ de Apo’ nun
kendisini öldürteceginden süphe ederek güvenlik güçlerine teslim olur. Daha
sonra JITEM’ in itirafçilari arasina katilir. Silivri’ de Kürt isadami Senar
ER’ den haraç istemek suçundan yakalaniyor ve 4 yil 2 ay hapis cezasi aliyor. Diyarbakir
Cumhuriyet Bassavciligi, onun 34 Temmuz 1991- 18 Mayis 1993 tarihleri arasinda
“güvenlik güçlerine yardimci olmak amaciyla tam 11 kez cezaevinden disari
çikarildigini TBMM Arastirma Komisyonu’ na bildirir. Bu yadim gasp, cinayet
gibi islerdir ve hiç biri de açiga çikmadi.
22 Ekim 1996 da Yüksekova Çetesi
yakalandi. Bölge halki çok rahatlamisti. Çünkü PKK’ nin adini kullanarak
halktan yüz milyarlarca haraç alan bir çeteden kurtulmuslardi. PKK itirafçisi Havar
kod adli Kahraman BILGIÇ’ in anlattiklari gerçekten sok açiklamalardi. Havar, Esref
BITLIS, Milletvekili Esat CANAN’ in yegeni Abdullah’ i kendisinin de içinde yer
aldigi özel tim, korucu ve astsubaylarin içinde yer aldigi bir grubun
öldürdügünü söyledi.
Astsubay Hüseyin OGUZ, Kahraman
BILGIÇ’ i sorgulayan askerlerden biri. Abdullah CANAN cinayetinde bazi üst
düzey komutanlarinda oldugunu söylüyor. Bu konunun üstüne gidilmeye baslaninca
çalistigi ekibin görev yeri degistiriliyor. Aktüel Dergisi’ ne konuyla ilgili
açiklamalar yapinca askeri makamlarca tutuklaniyor ve askeri cezaevine
gönderiliyor. Dergi’ ye anlattigi en önemli açiklamasi Özel Harekatin
Hakkari’nin devlet yanlisi Çukurca Köyü’nde 5 çobanin PKK’li diye öldürüldügünü söyledi.Hakkari
Jandarma Alay Komutani’ nin emriyle köydeki herkesin gözaltina alindigini ve
2000 koyuna yasadisi sekilde el koyduklarini alayda kesip yediklerini anlatti. Olaydan
sonra köyün çogunlugu göç etmis,24 kisi de PKK ya katilmis.
IKINCI
BÖLÜM
YESIL
Kod adi Yesil. Adi Ahmet DEMIR. Mahmut
YILDIRIM sahte ismiyle dolasir. 1989'da Jandarma Istihbarati'nda
"haberci" olarak çalismaya basladi, Binbasi Ahmet Cem Ersever'le bölgedeki birçok faili meçhul
cinayette adlari geçti. Bölge halkini terörize eden yasadisi faaliyetleri
nedeniyle TBMM'de sorusturma konusu oldu.
Yesil'in suçlandigi bazi olaylar:
ü
27 Mayis 1992'de Mus'ta jandarmanin gözaltina aldigi bes kisiyi
kendisini MIT mensubu olarak tanitarak jandarmanin elinden alip kursuna dizdi.
ü
Iranli Asker Smitko ve Lazen Esmaeli'yi kaçirip kardesi Ahmet
Esmaeli'den istedigi 300 bin mark fidye Ahmet Demir adina Ankara, Ulus Heykel
Ziraat Bankasi Subesi'ne yatirildi. Demir parayi çektikten sonra 50 bin dolar
daha istedi. Bu parayi da aldi ama iki Iranli 28 Ocak 1995'de Silivri,
Degirmenköy Kerezdere mevkiinde ölü bulundu.
ü
Abdullah Öcalan'a suikast düzenleme gerekçesiyle Ziraat Bankasi
Yenisehir ve Kizilay subelerinden 350 bin dolar aldi ve parayi zimmetine
geçirdi.
ü
21 Agustos 1994'te babasini kaçirdigi Kürt isadami Senar Er'den 100 bin mark fidye istedi. Suç ortaklari Alaattin Kanat ve Mehmet Yaziciogullari
suçüstü yakalandi.
ü
Ömer Lütfü Topal'in Ahmet Demir adina Is Bankasi Ankara
Çankaya Subesi'ne yatirdigi 7 ve 10 milyon dolarlik iki çeki tahsil etti. Topal
öldürüldü.
Kamuoyu, Yesil'in evinin adresi ve telefonu gibi
yüzünü de, onun en son halini gösteren fotografiyla ilk kez Aktüel Dergisi
yayinladi. Yesil’in isadamlarindan istedigi haraçlar,meçhul cinayetler, çevresi
ve bazi yasa disi islerinden seçmeleri açikliyolruz:
Tilki Selim lakapli Yüksekovali
isadami Selim ISIK’ dan telefonla tehdit ederek haraç istemisti. Bu görüsmeyi
Selim ISIK bant kaydina alip basina verdi. Selim Isik'tan bu haberin
yayinlanmasindan sonra bir daha haber alinamadi. Kardesi Bedirhan Isik ise 1997
Ekimi'nde Ispanya'da öldürüldü.
Yesil 1996 yilinda daha önceden bir
kez emniyet tarafindan gözaltina alinmisti. Gözaltinda Yesil’in telefon
defterinde bir çok üst düzey MIT, Ordu ve Emniyet mensuplari, milletvekilleri,
belediye baskanlarinin isimleri bulunmaktaydi. Telefon defterindeki Hayri
GÖKDEMIR isimli birinin numarasi görülünce Yesil’ in kollarinin
Cumhurbaskanligi’na bile uzandigi görüldü. Hayri GÖKDEMIR 1930, Elazig dogumlu.
Babasi Arif GÖKDEMIR, koyu AP'li bir bürokrat.
Emekli polis memuru, uzun yillardir Demirel'in korumaligini yapti. Daha
sonralari bas danismani gibi oldu. Demirel’in ev alisverislerini, randevularini
bile o ayarliyordu. Kisacasi onun her seyiydi Hayrettin. Memleketinden kalkip
gelen seçmen ya da partililer Demirel'le görüsmeden önce mutlaka Hayri Baba'ya
ugrayip ona minnet ve sükranlarini iletiyor, hediyeler veriyor. Baba'ya dert
anlatmaya gelenleri önce o dinliyor. Demirel'e yansimamasi gerekenleri,
kendisinin halledebilecegi sorunlari yukariya tasimiyor. Geri kalanlara da
"Baba'yla söyle konusun, bu tarz isteyin" diye ögütlerde bulunuyordu.O
artik milletin “Hayri Baba” si ve köskün ikinci babasiydi. . Memleketinden
kalkip gelen seçmen ya da partililer Demirel'le görüsmeden önce mutlaka Hayri
Baba'ya ugrayip ona minnet ve sükranlarini iletiyor, hediyeler veriyor. Baba'ya
dert anlatmaya gelenleri önce o dinliyor. Demirel'e yansimamasi gerekenleri,
kendisinin halledebilecegi sorunlari yukariya tasimiyor. Geri kalanlara da
"Baba'yla söyle konusun, bu tarz isteyin" diye ögütlerde bulunuyor.
Süleyman DEMIREL’ e Yesil adiyla bilinen Mahmut Yildirim'in, Kösk'teki
"baba"si Hayrettin Gökdemir'le olan garip ve kirli iliskileri soruldu.
Yesil, danismaniniz Hayrettin Gökdemir ile
görüsmüs" diyen gazetecilere, "Onu Hayrettin Bey'den soracaksiniz,
her adamdan ben sorumlu degilim.” cevabini verdi.
Bu anlattiklarimiz Yesil’in karanlik
dünyasindan sadece küçük bir bölümüdür. Yesil’in varligindan su anda kimsenin
haberi yok ya da o sekilde gösteriliyor. Ölü mü, yasiyor mu belli degil.
Bununla birlikte yasadisi isleri, faili meçhul cinayetleri gibi onunla ilgili
bir çok konu hep karanlikta kaldi.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
TARIK
ÜMIT: HIZLI AJANIN INFAZI
Tarik ÜMIT. 22 Nisan 1947 Düzce
dogumlu. Babasini küçük yasta kaybetti. Ortaokulda ögrenimini yarim birakip
amcasi Cemalettin Ümit'in yanina, Almanya'ya gitti. Isçilik, soförlük,
pazarlamacilik yapti. Bir Alman'la evlendi. Hande ve Katya adlarinda iki kizi
oldu. 1968'de Türkiye'ye döndü. Bir süre ünlü kabadayi Dündar Kiliç'in yaninda
çalisti. Bu dönemden baslayarak MIT'in yer alti dünyasindaki gözlerinden biri
oldu. 7 Mart 1995 yilindan sonra kendisinden bir daha haber alinamadi.
Hande Birinci babasi Tarik Ümit
kayboldugundan bu yana, yaklasik bir buçuk yil sessizligini korudu.Sonunda
bildiklerini anlatmaya karar verdi. Konya ilgili açiklamalari:
Babam 17 yillik MIT personeli.
Elimizde "MIT görevlisi" sifatiyla imzaladigi resmi belgeler var.
Susurluk olayi sonrasi uyusturucu isine ve bazi karanlik cinayetlere karisanlar
kahraman ilan edildi. Babam hakkinda ise birçok olumsuz iddiada bulunuldu.
Elimizdeki belgelere göre, çalistigi kurulusta Türkiye'nin çikari için yurtiçi
ve yurtdisinda düzenlenen birçok önemli operasyona katilmis. Eger onu ortadan
kaybedenler cesedini ortayla çikartmazsa bu bilgilerin hepsini kamuoyuna
açiklayacagiz.
Mehmet Eymür'ün(MIT Kontra Terör
Dairesi Baskani) o görüsmede söyledigine göre, Abdullah Çatli ve ekibi sorgulama bittikten sonra, tahminen 7
Mart sali günü babami öldürmüs.
JITEM, olaydan hemen sonra kapsamli
bir arastirma baslatti. Babamin cep telefonuyla yaptigi son konusmalarin
listesini çikartmisti. Bunlarin içinde kaybolmadan önce son görüstügü Ziya ve
Ayhan isimli iki özel harekat polisinin adi geçiyordu. O aksam pastanede bir
yakinimizla karsilasmis babam. Oturup konusurken bu iki polis gelmis. "Ibrahim
evde bekliyor" demisler. Sonra da babam ortadan kayboldu. Biz bu
"Ibrahim"in, iki polisin amiri Ibrahim Sahin oldugunu düsünüyoruz.
Nitekim JITEM yetkilisi bu iki polisi ifade için Ankara'dan çagirttiginda, Özel
Harekat Dairesi Baskan Vekili Sahin telefon açip tehdit etmis kendisini.
Polisler ifade vermis ama JITEM görevlisi Sahin'in de ifade vermesi için
çabalarken görevinden alindi ve Güneydogu'ya sürgüne gönderildi. Sonra dosya
rafa kaldirildi. Ama bu olaylardan bir süre sonra bir hanim arayip babamin dört
milyon dolar karsiliginda Arnavut Sami (Hosnav) ve Abdullah Çatli tarafindan öldürüldügünü iddia etti. Bunun
disinda herhangi bir gelisme olmadi. Hala devletin yetkili makamlarindan
babamin gömülü oldugu yeri bulmalarini bekliyoruz. Eger bu konuda gereken
çabayi göstermezlerse, babamin adini aklayacak, Türkiye için yaptiklarini
gösteren belgeleri açiklayacagiz.
Bir ara Tarik Ümit'in noter tasdikli
yaklasik 20 dakikalik ses kaydi çikti ortaya. Kasetin adi "Gürcü Halk
Müzigi." Bir yüzünde Gürcü ezgileri, digerinde çete sohbetleri var.
Kasette Ibrahim Sahin ve Korkut Eken'li haraç görüsmeleri, Agar'in düzenledigi "Apo
Harekati," gazeteci Mehmet Ali Birand'a yönelik bir suikastin ön
çalismalari anlatiliyor.
Size bantta kayitli bazi bölümleri
açiklayalim:
Ilk olarak ÜMIT, "Yasar Öz geldi
geçen gün. Korkut Eken'le beraber meyhaneye gitmisler. Meyhanede Korkut beni
ortadan kaldiracagini söylemis. Kazik atmisim, paralara elkoymusum. Yok öyle
bir sey. Yasar, kendime dikkat etmemi, Korkut'un kararli oldugunu
söyledi.”diyor. Mehmet Agar, kasetteki ifadelere göre, Ümit'e
önemli görevler vermis. Bunlardan biri de "Memleketi Apo belasindan
kurtarmak." ÜMIT konusmasina devam ediyor. “Beni makamina çagirdi. Bir
süredir faaliyetlerimi takip ettigini, geçmise dayali bir husumeti olmadigini,
vatan menfaatleri için yardim istedigini söyledi." Istenen yardim bir
suikast girisimi. Ümit, Agar'a planini anlatiyor. Onay alinca
uygulamaya koyuyor: Suriye Gizli Istihbarat Örgütü'nün basindaki Abhaz kökenli
generalin Adapazari'nda akrabalari var; bunlar araciligiyla kendisiyle iliski
kuruluyor. Ümit Suriye'ye gidip generalle görüsüyor. Operasyonun görmezlikten
gelinecegi sözünü aliyor. "Dört güvenilir Abhaz"la suikast
karsiliginda birer milyon dolara anlasiyor. Ödenecek para konusunda da Agar'in onayi aliniyor...” Operasyonun
sonucu kasette yok. Hikâyenin geri kalan kismi, günün birinde ortaya çikacak
bir baska "kayit"a saklanmis olmali...
Ümit'in yurtiçindeki görevleri
konusunda söyledikleri ise, 1994'te pes pese gerçeklesen "kaçirip kursuna
dizme" eylemleri ve onlarin failleri konusuna da isik tutabilecek
nitelikte: "Mehmet Bey bu operasyonlarla ilgili aninda bilgi vermem için
emniyet ana santralini bile uyarmisti. Tüm faaliyetlerim konusunda bilgi
verdim.” Tarik Ümit kasetteki konusmalarinda, karsisindaki kisiyi alinan
haraçlara el koymadigi yolunda ikna etmeye, Korkut Eken ve Ibrahim Sahin'in
kendisine sebepsiz yere düsman olduguna inandirmaya çalisiyor.”
Söylediklerinden anlasildigi kadariyla
asil çekindigi kisi, kimi yerlerde "agabey" diye adini andigi Korkut
Eken. Aralarindaki gerilimin yükselmesine isaret eden baska bir anekdot:
"Sürekli Ankara'dan telefon açip posta koyuyordu. Güya biz haraç topluyor,
ona göndermiyormusuz. Bir gün aradi. Kendi basiniza çalisiyorsunuz, buraya bir
sey gelmiyor, dedi. Ibrahim de kiziyormus. Çok ters konustu. Posta koydu.
Yanlis düsündügünü söyledim. O adamlarin arabasindan çikan bilmem kaç bin mark
ne oldu, diye sordu. Bir sey çikmamisti. Inanmadi. Cipine atlayip o gün
Istanbul'a geldi. Bagirdi çagirdi ,küfürler etti.
Bana Mehmet Ali BIRAND’ in evini
izleme görevi verdi. Birand'in evi hakkinda istihbarat yapmak zor oldu.
Bogaz'da .... Sitesi'nde oturuyor. Site gece gündüz çok iyi korunuyor.
Ziyaretçiler kapida durdurulup ev sahibine adi söylendikten sonra içeri
aliniyor. Birkaç gün etrafinda dolastiktan sonra içeri girmenin yolunu bulduk.
Iki kisi, satilik iki ayri daireye bakma bahanesiyle siteye girdik. Ben
Birand'in ... numarada oturdugunu biliyordum. Diger kisi bizi gezdiren adami
konusmaya tuttu. Ben firsattan yararlanip Birand'in evinin fotograflarini
çektim."
Fotograflamanin disinda istihbarat
faaliyeti olarak ne yapildigi, bu faaliyetlerin de sonucu "meçhul."
Bu bilgiler de muhtemelen bir baska kayit için saklanmis.”
Ses kaydiyla ilgili bazi önemli
bilgilerdi bunlar. Tarik Ümit'in ortadan kaybolmasiyla ilgili Silivri
Savciligi'nin yürüttügü sorusturmadan somut bir sonuç çikmadi. Konu Istanbul
DGM'de Korkut Eken, Ibrahim Sahin, Sami Hostan ve özel harekatçi polislerin
yargilandigi çete davasina dahil edildi. Saniklar delil yetersizligi nedeniyle
serbest kaldi. 2002 Agustosu'nda Silivri'de bulunan bazi kemiklerin Tarik
Ümit'e ait oldugu iddia edildi. Savcilik bu iddialarin saçma oldugunu açikladi.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Özel
Harbin Yaramaz Çocuklari
Senar ER, bir Kürt is adami, Vantur
Seyahat Sirketi’nin sahibi Yüksekova Çetesi ile iliskileri 1994 yilinda
baslamis. Çete kendisini ölümle tehdit ediyor ve canina karsilik kendisinden
100 bin Mark fidye istiyorlar. Er, bunu kabul etmiyor, çeteye ölümden
korkmadigini söyledi. Kendisinden haraç isteyenlerin kim oldugunu bir türlü
ögrenememisti. Fidyeci kendisine telefonla “Yüzbasi Ersever’in itiraflari
isimli kitabi oku, sonra benim kim oldugumu ögrenirsin” dedi. Daha sonraki
telefon görüsmesinde “Seni taniyan biri arayacak ve sana kim oldugumu
söyleyecek.” dedi.Az sonra ER’ i Yüksekovali is adami Kadir AKBIYIK aradi. Onu
arayanin “General Zinnar” kod adli PKK itirafçisi Alaattin KANAT oldugunu ve
hakkindaki bilgileri söyledi. Bunun üzerine Senar ER parayi vermeyi kabul etti
ancak bunlari da polise yakalatmaya niyetliydi.
Bakirköy Cumhuriyet Savciligi'na gitti. Basindan geçenleri anlatti.
Polis devreye girdi. Er'in görüstügü yetkililer Kanat'i taniyordu...
"Tehlikelidir, tek gitme" tavsiyesinde bulundular.
Kisa süre sonra, 23 Agustos 1994'te
Senar Er, sivil bir emniyet görevlisiyle
birlikte Kadir Akbiyik'la bulustu. Yaninda, üç yil önce öldürülen JITEM
binbasisi Cem Ersever'in "kontrgerilla sefi"
oldugunu itiraf ettigi, 1991 seçimlerinde DYP Bingöl milletvekili adayi olan
Mehmet Yaziciogullari ve hemserisi Nizamettin Kumlu vardi. Pazarligin ortasinda
polisler eve baskin yapti. Apar topar bes kisiyi yakalayip Istanbul Emniyet
Müdürlügü'ne götürdüler. Olay dört gün sonra basina yansidi. Yaptigimiz
arastirmalara göre, ilk durusmada nöbetçi mahkeme tarafindan tutuklanan
saniklar daha sonra serbest birakildi. Sorusturmayi yapan polislerden biri daha
sonra Senar Er'e "Aklinin alamayacagi yerlerden
telefon aldik" dedi.
Olaydan sonra Er yine ölüm tehdidi
telefonlari aldi. Bu arada Keremoglu olan soyadini degistirip Er yapti.
Yaklasik alti ay çeteden ses çikmadi. Ama bir gün Lokman Çetin diye
Diyarbakirli bir isadami aradi. Bana yardimci olmak istedigini, fidyeyi
verirsem isin kapanacagini, yoksa aileme zarar vereceklerini söyledi. Bu
bilgileri bazi özel harpçilerden aldigini iddia ediyordu. Tam 15 gün sonra, 18
Nisan 1995"te Senar Er'in babasi Kadir Keremoglu, Van
merkezindeki dükkanindan kaçirildi. "Görgü taniklari babamin Sehmuz Durak adli PKK itirafçisiyla birlikte gelenler
tarafindan kaçirildigini söyledi.
Yetkili makamlara yaptigimiz
basvurulardan hiçbir sonuç alamadik. Sehmuz Durak ihbarim üzerine gözaltina
alinip "Benim alakam yok" diye ifade verdi. Serbest kaldi ve ortadan
kayboldu.
Bunun üzerine Senar ER, 1995'in
ortalarinda bir tarihte, Ziraat Bankasi Kavaklidere subesindeki bir hesaba 80
ve 120 milyon olmak üzere iki defada bu parayi havale etti. Fidyecilerle son
temasi da bu oldu. Senar Er çaresizlik içinde bölgedeki tüm yetkililerle
teker teker görüstü.Ancak hiçbir sonuç alamadi.Er olayin sonrasini su sekilde
anlatiyor:
“DYP Hakkari Milletvekili Mustafa
Zeydan'a gittim. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar'dan randevu aldi. Gittik, her
seyi anlattim. Özel Harekat Baskani Ibrahim Sahin'i çagirdi. Adi geçenlerin
hemen takip edilip yakalanmasini emretti. Bana da dakika, dakika bilgi verin.”
dedi. Er'in ve emekli polis olan bir tanidiginin üstüne dinleme cihazlari yerlestirildi.
Iki özel harpçiyle Lokman Çetin'in bürosundaki yeni bir randevuda bütün
konusmalar kaydedildi. Fidyeciler, binadan çikarken fotograflandi. Ama,
ellerini kollarini sallaya, sallaya çekip gittiler.
Bir hafta sonra ayni üst düzey
yetkililerle görüsmek ve ifade vermek üzere emniyete gittiginde Er'e
"Simdi onlari almayacagiz, takip ediyoruz." Cevabi verildi. Er
çaresizce Emniyet Müdürlügü’nün binasindan çiktigi esnada cep telefonu çaldi.
"Sansini bir kez daha denedin, öyle mi" dedi ahizenin öbür ucundaki
ses. "Denedin, simdi görürsün, babani artik ölmüs bil!"O günden sonra
da bir daha Er'i arayan olmadi.
Her kademeden eskiyanin elinden babasini
kurtarmaya çalisan Senar Er mücadelesine umutsuzca devam ediyor. Tek
istegi var: Babasinin mezarini bulmak...
BESINCI BÖLÜM
Ülkücülerin Devletle Dansi
Susurluk Kazasi sonrasinda
kapatilan bir çok konu tekrar açilmisti. Bu konulardan biri de Ermeni ASALA
örgütü. Ülkücü kesimden bir grup “Vatan millet için çarpistik,ASALA’yi silahli
eylemlerimizle biz bitirdik.” diyordu.
Ancak gazeteci yazar Sebnem Senyener, bundan tam 10 yil önce
ASALA'yi kimin "bitirdigini" yazmisti: "Teröristle masaya
oturulmaz" resmi politikasini bir yana birakan Türk diplomatlar, Israil'in
Beyrut baskini ve FBI'in ASALA'ya sizmasi ... Ve Senyener'in yazdiklari bugüne
kadar yalanlanmadi.
Türkiye'de son gelismeler
nedeniyle yeniden gündeme gelen "ASALA terörünün ülkücülerin mücadelesiyle
durduruldugu" iddialari da Popper'in "Açik Toplumun Düsmanlari"
kitabinin tezini bir kez daha kanitliyordu.
Popper’ e göre, ASALA'yi durduran ve yok eden üç nedenden
bahsediliyordu. Birincisi 1982 yilinda
Israil'in Lübnan'i isgali sirasinda ASALA kamplarini tümüyle dagitmasi ve çok
sayida ASALA militanini öldürmesi. Ikincisi, 1984 olimpiyatlari nedeniyle
FBI'in ASALA içine sizarak çok sayida tutuklama ile örgütü etkisiz hale
getirmesi. Üçüncüsü ise Türkiye'nin diyalog girisiminden etkilenen Ermeni
toplumu içinde ASALA'ya ve terörizme destegin son bulmasi, diyalog yanlilarin
güç kazanmasi.
Tam 10 yil önce, 1987'de
Cumhuriyet gazetesinde "Ermeni Terörü neden durdu? Cenevre'de Çaglayangil
ile ASALA liderlerinin gizli bulusmasi" baslikli bir yazi dizisi
yayinlandi. Basta Los Angeles olmak üzere, ABD'nin çesitli merkezlerinde Ermeni
liderleri ve toplum temsilcilerinin yani sira Türk diplomatlari ile
röportajlardan olusan yazi dizisi, ilk kez Türkiye devleti resmî temsilcilerinin
ASALA terörünü görüsmek üzere Ermeni liderleri ile masaya oturdugunu ortaya
çikardi. O güne dek "teröristlerle pazarligi kesinlikle reddeden"
resmî Türk politikasindan ötürü röportaj sok etkisi yapti.
Susurluk'un ardindan Çatli
ve ekibi "ASALA'ya kursun sikan vatan kahramani" ilan edildiginde
gözler yillar önce dagilan örgütün liderlerini aramisti. Agopyan ve
Melkonyan'in akibeti belliydi. Ara Toranyan'in da öldügü söyleniyordu. Aktüel
dergisi, Toranyan'i Paris'te buldu; "ASALA'nin esrarengiz sonunu, Susurluk
Raporu'ndaki iddialari sordu.
Bulusma yeri St. Michel
ile St. Germaine caddelerinin kesistigi kösedeydi. Cafe Cluny'ye önce gazeteci
geldi.Daha sonra Otuz yaslarinda, orta boylu, esmer, kivircik saçli genç adam
ve iki tane de iri kiyim korumasi geldi. Irikiyim iki koruma hemen arkasinda
ayakta bekliyordu. Gazeteci üçünün de heyecandan yaprak gibi titredigini
hissetti. Türk istihbaratçilarin ya da örgütteki muhaliflerin tuzagina
düsmekten korkuyorlardi.
Görüsme gergin basladi,
kisa sürdü. Bir ara Toranyan'in "Ermeni meselesinin çözümü silahla
olacaktir. Türkiye'yi masaya oturmaya zorlayacagiz. Masada, karsisinda
Ermenistan Cumhuriyeti ve diger ülkelerdeki Ermeni temsilciler olacak. Isgal
altindaki topraklarimiz iade edilecek, tazminat ödenecek" biçimindeki
iddialarina gazeteci kendini tutamayip "Insan hayal ettigi sürece
yasarmis" cevabini verince röportaj tartismaya dönüstü. Her sözünden,
sertlik, hisim hatta hinç fiskiran genç adam tehditler savurup Cafe Cluny'yi terk
etti. "Türk devletinin temsilcileri hâlâ hedefimizdir" diyordu.
"Ekonomik çikarlara saldirabilir, Türk gemilerini batirmaya
baslayabiliriz. Türkiye'deki terörist eylemler arttirilacaktir!"
Bu, Türk basininda,
ASALA'nin üç önemli liderinden biriyle yapilan ilk ve son görüsme oldu. Agop
Agopyan 1988'de Atina'da suikasta hedef oldu. Örgüt dagildiktan sonra FKÖ
saflarina katilan, bagimsizlik ilaniyla Ermenistan'a geçen Monte Melkonyan ise
12 Haziran 1993'te Karabag'da cipiyle tank altinda kalarak öldü.
ASALA'nin dagilip yok olmasiyla ilgili
birçok tahminler ileri sürülüyor. Kabul görülen temel neden, sivillere yönelen
siddet kampanyasinin önce örgütü böldügü, sonra da yok olmasini sagladigi.
Baska tahminlerden bir tanesi de Bekaa
Vadisi'nde ASALA'ya komsu Türk sol gruplarin sagduyu çagrilarinin örgütte
çatismalara yol açtigi. Savlara göre Monte Melkonyan sivil hedeflere
saldirmanin yanlisligina ikna oldu ve muhalif hareketi baslatti. Agopyan'in
saldirisina ugrayinca yine Türkler tarafindan hayati kurtarildi. Acaba Toranyan
da, Türklerle diyalogundan etkilendi mi?
Toranyan’ a Aktüel tarafindan Atina’
da bir suikastle öldürülen kisinin örgüt
yöneticilerinden Agopyan olup olmadigi soruldu. O, ta kendisinin oldugunu hatta
da esinin de cesedi teshis ettigini söyledi." Kim öldürmüs olabilir?
"Dogrusu bilmiyorum. ASALA'nin resmi görüsüne göre fail MIT. Ama
çevremdeki birçok insan, suikastin örgüt içi çatisma oldugunu düsünüyor."
ALTINCI
BÖLÜM
Bir
Dönemin Belge ve Taniklari
Nuri GÜNDES, 1976 - 1984'te MIT
Istanbul bölge baskanligi yapti. Ipekçi sorusturmasindan 1. MIT raporuna kadar
birçok olayda adi geçti. 1978'de Aydinlik'taki "Kontrgerilla"
dizisinde bunlardan biriydi. Yaklasik bes yil sonra, bu dizi için bilgi
sizdirdigi söylenen Turan Çaglar'i "Amerikalilar'a bilgi satarken suçüstü yakalayip yargi önüne çikardi.
Nuri GÜNDES, simdi Çaglar 'in 1983
yilinda yazdigi kendisine tesekkür eden mektubuyla birlikte, onun mektupta
övdügü esrarengiz sorgucunun da bugünkü MIT Müstesari Senkal Atasagun oldugunu
açikliyor.Mektuptan bazi bölümler:
“Çaglar, mektupta Istanbul'da, MIT'te
sorguda bulundugu günlerde seref misafiri muamelesi gördügünü, sagligina özen
gösterildigini belirtiyor. Tarafimdan sorgu için görevlendirilen iki
kontrespiyonaj uzmani hakkinda "Bu elemanlar yetkili olarak yönetime gelseydi
ne 12 Mart, ne de 12 Eylül olurdu. Isimlerini bilmedigim, sorgum sirasinda
sevgimi ve saygimi kazanan bu iki degerli arkadasima da veda mektubu yazmak
isterdim" diyor. Bu iki kisiden biri bugün MIT Müstesari olan sayin Senkal
Atasagun'dur. Digeri ise 52 yasinda, yas sinirindan emekliye sevk edilmistir.
Zanli da olsa Çaglar niteliklerine sahip bir insanin degerlendirmesi önemlidir.
Yani teskilat içinden yetismis Atasagun gibi bir kisinin MIT'in basina geçmesi
bir sanstir; sans iyi degerlendirilmeli. “
GÜNDES’ in sorgu ile ilgili
açiklamalari;
Kendisini 15 gün misafirimiz ettik.
Ona çok iyi bakiyorduk. Ona televizyonlu özel bir oda verdik. Basina bir sey
gelmesin diye doktor gözetiminde tuttuk. Her aksam doktorla videoya kaydettik.
Kalp hastasiydi, ilaç saatlerini bile biz hatirlatiyorduk.Ailesini MIT’ e
getirdik. Mavi odamizda görüstürdük, hasret giderdiler.
Ben sadece sorgunun son günü
katildim.Sorgu odasina sadece bir kez, son gün girdim. Amerikalilar'a yazdigi
mektubu hatirlatip onun söyledigi gibi oyunu kurallarina göre oynamamiz
gerektigini, onun kaybedip bizim kazandigimizi söyledim. Ayrilirken
yanaklarindan öptüm. Sonra yargilanmak üzere Ankara'ya gönderdik.
Daha sonradan Ankara’ da Enfarktüsten
vefat ettigini duydum. Sunu biliyorum, ilacini bir gün bile almazsa ölebilecek
durumda bir kalp hastasiydi. Belki ilacini almayarak intihar etti. Çok zor,
onur kirici bir durumdu.
Turan ÇAGLAR, 27 Mayis hareketinin önde gelen kurmay
albaylarindan biriydi. Orduda istihbarat uzmani olarak görev yapti. 27 Mayis'ta
Istanbul Radyosu Müdürlügü yapti. Talat Aydemir ekibiyle de iliski içindeydi.
1965'te emekli olup Odalar Birligi bünyesinde "Özel Sektör Enformasyon
Bürosu"nu yönetti. Buradan ayrildiktan sonra, 1979'a kadar Akbank'ta görev
yapti. 12 Mart süreci ve sonrasinda Dogan Avcioglu ve ekibiyle yakin iliski
içinde oldu. Aydinlik gazetesiyle baglanti kurdu. "Kontrgerillayi
Açikliyoruz" dizisinde kullanilan bazi bilgileri iletti.
MIT Istanbul Bölge Baskanligi'nda 20
gün sorgulandiktan sonra, TCK'nin 133'üncü maddesi uyarinca casusluk
suçlamasiyla Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yargilanmak üzere Ankara'ya
gönderildi. Iddianamede, ABD'li diplomat William Philips'e güncel haberleri
degerlendirme notlari verdigi yaziliydi. Alisveris fotograflanmis, notlar ele
geçmisti. Komployla karsi karsiya oldugunu söyleyen Çaglar, hapisten bazi
gazetecilere hayatinin tehlikede oldugunu yazdi. Yargilama devam ederken, 28 Temmuz 1983'te Hürriyet gazetesinde
hakkinda "Casus degil, Amerikan sempatizaniyim" baslikli bir haber
yayimlandi. Çaglar o aksam öldü. GATA'nin otopsi raporuna göre ölüm nedeni
enfarktüs idi. Kalbi için gereken ilaçlari almamisti.
YEDINCI
BÖLÜM
Türk
Gladyosu
1979 yilinin Ekim ayi. Basbakan Bülent
ECEVIT, Içisleri Bakani Vecdi ILHAN. Ülkemizin yogun anarsi, sag- sol
çatismalarinin fazlaca oldugu bir dönem.Almanya tarafindan Içisleri
Bakanligi’na bir bilgi notu getirilmisti. Bu bilgi notunda, Almanya’nin terör
olaylarini bastirmak için hazirladigi birtakim hukuk disi önlemleri yaziyordu.
Bu önlemlerde sunlar yaziyordu:
a. Modern cihazlarla donatilmis Kriminal
Merkezi vasitasi ile tedhis çetelerinin bütün özelliklerinin, kadin
teröristlerin kullandiklari dogum kontrol haplarinin isimlerinden periyodik
rahatsizliklarinin tarihlerine varincaya kadar, görüldükleri ülkelere de
yayimlayarak takip edip yakalamak.
b.
Yakalanan teröristleri mahkeme huzuruna çikarmadan bir vesile yaratarak yok
etmek.
c.
Teröristlerin ölü olarak yakalanmasina olanak ve gizli yetki vermek.
d.
Polise, tutuklama, süpheli gördükleri mesken ve sahislarin aranmasi, ikaza
riayet etmeyenlere kesin netice verecek sekilde silah kullanma gibi olaganüstü
yetkiler vermek.
e.
Tutuklanan teröristlerin savunma avukatlari ile dahi görüsmelerinin savci
tarafindan dinlenmesine yetki vermek.
f.
Televizyon yayimlarindan halkin terörist avinda Federal Polis'e yardimci
olmasini temin edecek programlar göstererek yararlanmak.
g.
Komünistlerin devlet hizmetlerinde istihdamini kesinlikle önlemek. (Okullarda
hademelik dahi vermemek sureti ile)"
Tarihçilerin "Alman
sonbahari" olarak adlandirdigi 1977'nin eylül ve ekim aylari, ayni zamanda
ülkede hukuk devletinin de sonbahari. O dönemde pespese alinan, terörle
mücadele ile ilgili yasal önlemler geçerliligini koruyor ve Almanya'da temel kisisel
haklar hâlâ "özel durum"larla sinirli durumda.
Yesiller Partisi Milletvekili Gerald
Haefner, 1977'den beri yürürlükte olan 129. maddenin A bendi, Itirafçi Yasasi
ve yasal savunma haklarini sinirlayan kanunlarin kaldirilmasi için girisimde
bulunuyor. 129 A fiilen suça karismamis kisiler hakkinda örgüt
sempatizanligindan ya da üyeliginden sorusturma açilmasina olanak taniyor.
Federal Savcilik 1980'den bu yana 129 A'ya dayanarak alti bin sol görüslü
hakkinda sorusturma baslatmis, bunlardan yalnizca altisi hüküm giymis. Ayni
süre içinde sagci gruplara karsi sadece 300 sorusturma açilmis. Yesiller
Partisi Milletvekili Gerald Haefner, 1977'den beri yürürlükte olan 129.
maddenin A bendi, Itirafçi Yasasi ve yasal savunma haklarini sinirlayan
kanunlarin kaldirilmasi için bir kez daha girisimde bulunuyor. 129 A fiilen
suça karismamis kisiler hakkinda örgüt sempatizanligindan ya da üyeliginden
sorusturma açilmasina olanak taniyor. Federal Savcilik 1980'den bu yana 129
A'ya dayanarak alti bin sol görüslü hakkinda sorusturma baslatmis, bunlardan
yalnizca altisi hüküm giymis. Ayni süre içinde sagci gruplara karsi sadece 300
sorusturma açilmis.
Almanya’ da yasanan bu konuya örnek
bir olay ; 13 ekim 1979 da Filistinli dört militanin Mayorka'dan havalanan bir
Lufthansa yolcu uçagini 82 yolcu ve bes kisilik mürettebatiyla Mogadisu'ya kaçiriyor.
Istekleri Türkiye’ de bulunan iki Filistinli rehinenin serbest kalmasi. Almanya
taviz vermiyor ve rehinelerden hiçbir kayip olmadan hava korsani ise basindan
üç kursun sikilmis halde bulunuyor.Daha sonra Alman Cezaevinde’ ki üç örgüt
yöneticisi operasyon basarisiz oldugu için intihar ediyor. Intihar sekilleri
çok ilginç, biri tek yasadigi hücrede ensesinden kursun sikiyor, biri gögsünden
kendini dört defa biçakliyor. Digeri de hoparlör kablosuyla kendini asiyor.
Cezaevinde hücrede kalan disariyla hiçbir baglanti kuramayan bu kisiler silahi
ve kabloyu nasil temin etti acaba? Ama bu da meçhul...
Peki Türkiye’ de neler oldu o dönem?
PVSK degistirildi,asiri yetkiler
verildi polise 12 Eylül sonrasinda. Saniklarin avukatlariyla görüsmelerine
sinirlamalar getirildi,savcinin avukatla sanik görüsürken dinleme yetkisi
vardi. Türkiye’de de bir çok insan öldü. Çatismalarda öldügü söylendi.TRT’de
ihbarciligi anlatan Görevimiz Tehlike dizisi oynatildi. Komünistlere, hademe
kadrosunda bile olsa devlet görevi vermeme politikasi ise gerçekten basariyla
uygulandi. Üniversitelerden tasfiyeler yapildi, Pol - Der üyesi polislerin
meslekten ihraç edildi.
Bütün bunlari alt alta siralayinca,
Içisleri Bakanligi'na gönderilen 19 yillik belgede övülen Alman uygulamalarinin
büyük oranda benimsendigi sonucuna varmak mümkün. Bu durum Susurluk çetesinin
ve yargisiz infazlarin baslangiç tarihini 1993'ten çok daha eskilere, Kenan
Evren'in genelkurmay baskani, Bülent Ecevit'in basbakan oldugu yillara kadar götürüyor.