Günümüzde yaklasik
25000 mensubu bulunan Cizvit cemaati, dini bir tarikat ve organize bir
teskilat olarak köklü bir gelenege sahiptir. Katolik Kilisesi bünyesinde yer
alan; Hiristiyanlikta yeni tip tarikat anlayisinin ve Karsi-Reform’un
temsilcisi olan Dominiken ve Fransisken tarikatlari yaninda, bu ikisinden daha
sonra kurulmasina ragmen Katolik Kilisesi içinde önemli bir yer edinen Cizvit
tarikati, kendine özgü bir takim özelliklere sahiptir.
Cizvit tarikati, Hiristiyanlik
tarihinde geleneksel tarikat anlayisinin unsurlarini kullanmakla birlikte, bu
unsurlari sistemlestiren; onlari yeni ihtiyaçlara ve sartlara göre daha
fonksiyonel hale getiren bir gelenegin temsilcisi olan yeni tip tarikatlar için
de ayri bir yere sahiptir.Cizvitler tarikati Katolik
Kilisesine bagli olarak faaliyet yürüten rahiplerden olusan dini bir cemaattir.
Cizvitleri diger tarikat ve cemaatlerden ayiran en önemli özellik sürekli
olarak degisime açik olmalari ve degisimi yasamalaridir. Ayrica Hiristiyanligin
dünyaya vermek istedigi mesajlari farkli kültürlere aktarirken her kültürün
kendine ait yapisini ve özelliklerini göz önünde bulundurarak uygun tarzda
adapte etme yöntemi kullandiklari için daha basarili olmaktadirlar.
Cizvitler tarikati günümüz
hayatinin gereklerini çok önceden görmüsler ve ihtiyaçlarina yönelik
faaliyetler içerisine girmislerdir. Bu baglamda dünyanin en iyi isletme okulu
olan MBA’yi dört bir yaninda kurmuslardir. Cizvitlerin kurduklari bu okullara
Ülkemizdeki tek örnek St. Benoit isimli okuldur.
Cizvitler tarikatini ve
felsefesini anlamanin kolay olmadigini mensuplari da kabul etmektedir. Onlara
göre insanlarin elinde dünyayi degistirmek için çok sayida araç olmasina ragmen
önemli olanin bu araçlarin dogru zamanda dogru yerlerde kullanilmasidir.
Cizvitleri diger tarikat ve
cemaatlerden ayiran bir diger özellikte hiçbir zaman manastir hayatini
benimsememis olmalaridir. Bu sebeple Cizvitler geleneksel tarikat anlayisi
içerisinde farkli bir yere sahip olmustur.
Cizvitler tarikatinin
kurucusu Ignatius isimli sahistir. Ignatius 1495 yilinda dünyaya gelmistir.15
yasinda okuma yazmayi ögrenen ignatius daha iyi sartlarda egitim almasi için
Kral Ferdinat’in sarayina gönderilmistir. Egitimine devam ettigi sirada en çok sövalyelik,
kahramanlik, eglence hayati ve kadinlari konu edinen kitaplardan etkilenmistir.
Daha sonra kendisine Mesih’in hayatini ve azizlerini anlatan kitaplar okutulmus
bu sayede maneviyati güçlendirilerek manevi yönlere yönlendirilmistir.
Maneviyati güçlü bir fert
olarak yetistirilen Ignatius 1523 yilinda Hiristiyanlik adina misyonerlik
faaliyetlerinde bulunmak için Kudüs’e gitti ise de oradaki tehlikeli siyasi
ortam sebebiyle geri dönmek zorunda kalmistir. Kudüs’ten geri döndükten sonra kendini
Mesih’e hizmete adamis ve ilk defa 1534 yilinda Motmontre sehrindeki Meryem
kilisende etrafina topladigi arkadaslari ile Isa’nin arkadaslari adini
verdikleri gurubu olusturmuslardir. Iste bu gurup Cizvitlerin temellerini
olusturmustur.
Isa’nin arkadaslari ilk
toplantilarinda fakirligi, bekarligi ve vakit kaybetmeden en uygun zamanda Kudüs’e
giderek Hiristiyan olmayanlari dine davet etmeye, eger bu amaçlari ulasamadiklari
taktirde de papanin hizmetine girmeye yemini etmislerdir. Cizvitlere üye
olanlarin yeminleri diger tarikat üyeleri gibi tarikata fakirlik, bekarlik ve
itaat ile baglanmanin yaninda, papaya sadakat yemini ile farklilik
göstermektedir. Ayrica Cizvitlerde kesin yeminden önceki dönem diger tarikatlara
göre uzun ve agir geçmektedir. Bunun bir göstergesinde bu cemaatte papaliga atanmak
için otuz yasini doldurmak asli sartlar arasinda yer almaktadir.
Cizvitlerin idari yapisinin
en üst kisminda genel baskan bulunmaktadir. Genel kongre baskani görevine
basladiktan sonra verilen yetkileri ömür boyu tasir. Yani baskanlari ömür boyu
baskandir. Görevden alinmasi sadece çok agir bir suç isledigi taktirde
mümkündür. Genel baskanin asli vazifesi tarikata üye almak, tarikattan üye
çikartmak, tarikat için önemli kararlarin üyeler tarafindan oylanmasi için
oylamayi baslatmaktir.
Cizvitlerde otorite ileri
derecede merkezilesmistir. Tarikatin baskani çok üst özellikleri tasimaktadir.
Baskanin görevde kalabilme sarti digerlerine göre çok farklidir. Ayrica
tarikata girme usulü, üyelerin tarikata girmeden önceki deneme süreçleri, maddi
herhangi bir kazanca izin verilmemesi, ilahilerini kendilerine has bir tarzda
söylemeleri, herkesin sorumlu oldugu kefaretlerinin ve oruçlarinin olmasi ve
kadinlarinda tarikata alinmasi gibi bir takim özelliklerde Cizvitlere has
özelliklerdendir.
Egitim ve ögretime son
derece önem veren Cizvitler tarikati, basta teoloji olmak üzere felsefe ve
sanat alanlarinda yaptiklari çalismalar ile dünya çapinda ün yapmis, söhret kazanmislardir. Özellikle felsefe
alanindaki çalismalari son derece basarili çalismalardir.
Bunlarin yaninda asil
amaçlari olan misyonerlik faaliyetlerine dünyanin dört kösesinde hiz kesmeden
devam etmislerdir. Tarikatin misyonerlik adina yürüttükleri faaliyetleri iki
bölümden olusmaktadir. Ilki Avrupa’da Katolik Kilisesine güveni kalmayan ve
dinden uzaklasan Hiristiyanlari tekrar dine karsi isindirarak geri getirme düsüncesi,
ikincisi ise dünyanin nerdeyse her yerinde bulunan putperestlere ulasarak
onlara Hiristiyanligi anlatmak ve onlari Hiristiyan yapmaktir. Cizvitlerin bu
faaliyetleri onlara prestij kazandirmasina ragmen misyonerlik faaliyetlerinde
kullandiklari yöntemler Katolik kilisesince hos karsilanmamis ve onlari
harekete geçirmistir. Yasanan olaylar karsisinda Papa XIV. Clement yayinladigi
genelge ile Cizvitler tarikatini ve tarikata üye olmayi yasaklamistir. Buna
karsilik Cizvitlerde kendi güçlerini kullanarak siyasi olaylara karismaya baslamislardir.
Bundan rahatsiz olan liberaller de Cizvitlere karsi tepki almislardir.
Cizvitlerin ruhani yönünü en
iyi özetleyen eser tarikatin kurucusu ve lideri olan Ignatius’un kaleme aldigi Spiritual
Exercises isimli eserdir. Bu eserde birçok ruhani, mistik, psikolojik
ve dini anlayis bulunabilmektedir. Cizvitlerin ruhaniyet anlayisinda Tanri her
zaman yapmak istedigini yapmakta bize düsen ise elimizdeki imkanlarla ilahi
maksadin gerçeklestirilmesine yardimci olmaktir görüsü öne çikmaktadir. Diger
bir degisle her sey bize bagliymis gibi çalismali fakat her seyin tanriya bagli
oldugunu bilerek dua etmeli düsturu Cizvitlerin ruhani bakis açisini
yansitmaktadir. Tarikatin kurucusu Ignatius Mesih’i her seyin üstünde tutmus,
bunu dünyayi Mesih oldugu için sevmek gerektigini ve dünyanin Mesih’in omuzlari
üstünde yükseldigini söyleyerek göstermistir. Cizvitlerde tanri ile insan
arasinda her zaman bir mesafe mevcuttur. Cizvit görüsünde tanri istedigi her
seyi tek basina yapabilir bu sebeple insan onunla sürekli is biriligi içinde
olmasi gerekmektedir felsefesi hakimdir.
Cizvitlerde itaat olmasa
olmaz kurallardan bir tanesidir. Mutlak itaat her seyin üstünde tutulmustur.
Öyleki itaati tasvir ederken kullandiklari ölü gibi itaat ve gözü kapali itaat
terimleri buna verdikleri önemi açikça göstermektedir. Cizvitlerde
itaat anlayisinin bu denli kati, sartsiz ve disiplinli olusunun sebebi
tarikatin kurucu lideri Ignatius’un askeri bir karakter tasimasina
baglanmaktadir. Ayrica Ignatius Tanri kralligi terimini kullanirken askeri
ifadelere yer vermesi onun karakterini anlama konusunda ipucu vermesi bakiminda
önem arz etmektedir. Bu baglamda bakildiginda itaat kavramina verdikleri önem
daha net anlasilabilmektedir. Cizvitler tarikati üyeleri, liderlerinde Mesih ruhunu
görmekte, ona itaat ederlerken bizzat Mesih’e itaat eder gibi itaat
etmektedirler. Cizvitlere göre gerçek itaatte bulunurken kisi kendini bir
kenara birakmali ve kendisini ruhani bir üst vasitasiyla ilahi iradeye sartsiz
teslim etmelidir. Itaati bu denli üstün tutan tarikat üyeleri dördüncü yemini de
papaya degil, evrensel kilisenin hizmetine baglanarak, ona itaat etmek olarak
ifade etmektedirler.
Cizvitler tarikatinin egitim
sistemi iki ana ilkeden olusmaktadir. Bunlardan birincisi, yasadigi topluma,
kültüre ve sosyal çevreye uyumlu etki yapabilecek kaliteli ve dürüst bir
Hiristiyan lider yetistirmek, ikincisi ise bu yolla kurtulusa ermeyi saglayan yolcunun
ruhani yönden ilerlemesini saglamaktir. Anlasilacagi gibi egitime son derece
önem veren tarikatin ilerledigi yolda bir takim prensipleri vardir. Bu
prensipler çerçevesinde ögrencilerine verdikleri egitimler sonrasinda, tanri
sevgisi, bilgisi ve kendi ruhunun kurtulusu ile ilgili bilinçli bireyler
yetistirmeyi amaçlamaktadirlar. Diger taraftan verdikleri egitimler sonrasi iyi
birer Hiristiyan olarak yetistirdikleri ögrencilerini dünyada ve gelecek dünyada
anlamli bir hayat yasamalarini hedeflemektedirler. Ayrica verdikleri
entelektüel egitimler ile ahlaki egitimleri sentezlemek suretiyle toplum
içerisinde yetenekli, basarili ve toplum üzerinde iz birakan, etki saglayan,
hitap gücü yüksek birer lider yetistirmek üzere planli egitim faaliyetler
içerisinde bulunmaktadirlar. Kisacasi Cizvitlerin egitim vasitasiyla kisisel
olarak baslattiklari bu ruhani yenilenme hareketi yine egitimi araç olarak
kullanmak suretiyle toplumsal boyutlara ulasmasi saglanarak, insanlarin ve
toplumlarin kurtulusu ile sonuçlanmasi amaçlanmaktadir.
Cizvit okullari herkese açik
olan okullardir. Cizvit tarikatinin okullarinda egitim modeli olarak Paris
modeli kullanilmaktadir. Bu modelin birinci ve temel özelligi entelektüel ve
mesleki egitimin akla dayali olarak planlanmasidir. O dönemde ortaçag
üniversitelerinde önemli yer teskil eden gramer, mantik gibi derslere yer
verilirken ek olarak matematik, müzik, astronomi gibi derslerde eklenmistir.
Ayrica entelektüel alana son derece önem verilerek, bireylerin kendi
kabiliyetlerine yönelik ilerlemesi hedeflenmistir. Paris modeli yukaridaki
özelliklerinin yani sira kendini sorgulayan ve tartisabilen bireyler yetistiren,
ögrenciye önem veren, yeri geldiginde ögrenciyi ödüllendirmekten kaçinmayan bir
model olmasi bakimindan da Cizvitler tarafindan tercih edildigi
söylenebilmektedir.
Cizvitler tarikatinda öne
çikan özelliklerden bir digeri de ahlak kavramidir. Bireylerin ve toplumlarin
ahlakli ve dürüst yetistirilmesi konusunda son derece titiz çalismalarda
bulunmuslardir. Cizvitler tarikatinin Katolik Kilisesine yaptigi en önemli
katkilardan bir tanesi de ahlak konusunda olmustur. Bu konuda Katolik Kilisesine
büyük faydalar saglamislardir. Cizvitler tarikati ahlak alanindaki katkilari ve
yaptiklari çalismalar daha çok günahi itiraf etme ve bagislanmasi konularinda
öne çikmaktadir. Kisaca ifade etmek gerekirse Cizvit tarikatinin ahlak
konusunda Katolik Kilisesine sagladigi destek dürüst olmayi ve dürüstlügü
toplumda vazgeçilmez hale getirmeyi saglamak üzerine olmustur.
II. Vatikan Konsili dönemi
Cizvitler için bir dönüm noktasi olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde Kilisede
etkili olan skolastik düsünce etkisini kaybederek farkli düsüncelerin hakim
oldugu yeni bir dönem baslamistir. Katolik Kilisesi bir yandan modern fikirlere
adapte olmaya çalisirken diger taraftan da çagin gereksinimlerine ayak
uydurmaya çalismaktadir. Cizvitler tarikati ise bu dönemde gerçeklesen
baskalasim ve degisimlerden zamanla etkilenerek Katolik Kilisesi ile arasindaki
bag her zamankinden farkli bir hal almistir. Cizvitler tarikati bir taraftan
geleneklerine bagli kalarak Katolik Kilisesinin en sadik savunucusu olmak
durumunda kalirken, diger taraftan mensuplari arasinda bulunan bazi modern
düsüncelere sahip ilahiyatçilari araciligi ile modern fikir ve düsüncelerin
kiliseye girmesine aracilik etmistir.
II. Vatikan Konsili öncesindeki
gelismelerde Cizvitlerin rolü azimsanamaz. Bu gelismelerin en basinda modernist
fikirlerin yayginlasmasi gelmektedir. Bu fikirler diger tüm alanlarda oldugu
gibi teoloji alaninda da etkili olmustur. Dolayisiyla Cizvit tarikatina mensup
ilahiyatçilarin destekleri ile Yeni Teoloji hareketi baslamistir. Cizvit
tarikati her konuda oldugu gibi modernize konusunda da Katolik Kilisesinin yaninda
olmus, modernist düsüncelere sahip Cizvit ilahiyatçilari bu konuda öncülük
ederek hareketin baslamasina destek olmuslardir. II. Vatikan Konsili öncesinde
modernist fikirlerin ve teolojik yaklasimlarin etkisiyle gerçeklesen degisim
hareketlerine Kilise’nin dokümanlarinda da rastlanilmaktadir. Bu degisime en
açik örnek papalik genelgesinde görülmektedir. Bu genelge ile bazi fikirler
kabul edilirken bazilari reddedilmistir. Kisacasi bu dönemde gerçeklesen
hareketler ile bir baskalasim olusmaya baslamis buda Kilise için yeni bir
dönemin basladigini göstermektedir. Kilise’nin bu dönemdeki yeni misyon
anlayisi üç temel prensipten meydana gelmektedir. Bu prensiplerden ilki; diger
dinlerde iyi ve kötü her ne varsa tamamini toplayarak degerlendirmeyi ve
böylece Incil’e hazirlik yapmayi kabul etmektedir. Ikincisi; inkarnasyon
sirrina dayanmaktadir. Konsil bu konu ilgili olarak söyle demektedir; Tanri, tabiatta
olan her sey ile ve tabiatin da üstünde olanlari Mesih’te toplamayi
istemektedir. Üçüncüsü; Konsil yeni misyon anlayislarinin metodu olarak
adaptasyon prensibini temel almistir. Bu prensip ile amaçlanan ise Incil ile
kültür arasinda iliski kurmaktir.
II. Vatikan Konsili sonrasi
dönemde Katolik Kilisesine katkilari devam etmistir. Ancak bu dönemdeki
katkilari daha çok sosyal adalet projesi kapsaminda olmustur. Bu dönemde Kilisenin
öncelikli görevi fakir insanlar ile iletisime geçmek, onlarin sosyal ve
ekonomik problemleri basta olmak üzere sikintilarina çözüm bulmak, hatta bu
problemlerin basinda gelen siyasi sorunlari ile ilgilenmek olmustur.
Dolayisiyla bu dönemde kilisenin misyonu sosyal adaleti temin olmustur. Bu
dogrultuda Cizvitlerin Kilise’ ye katkisi aslinda II. Vatikan Konsili öncesi
döneme dayanmaktadir. Cizvitler her zaman sosyal adaletin temini için çalismis
olsalar da bu dönemde faaliyetlerinin hizlandigi bi gerçektir. Bu çalismalar
amaciyla Kurtulus Teolojisi gibi hareketlere destek veren Cizvitler ile Papaligin
arasi açilmistir.
Kilisenin yeni misyon
anlayisinin bir diger temeli de Inkültürasyon projesinden olusturmaktadir.
Diger bir deyisle Inkültürasyon projesi Incil’in mesajini diger kültürlere
sokma çalismasi olarak adlandirilmaktadir. Bu projenin temel amaci Hiristiyan
dinine ait mesajlar ile Hiristiyanlarin hayat tarzini dünyanin farkli
yerlerinde yasayan toplumlarin kendi kültürlerine uygun tarzda sokularak onlari
bu düsturlara adapte etmektir. Cizvit misyonerleri bu dönemde aktif olarak rol
almislar ve özellikle Çin, Japonya,
Hindistan gibi ülkelerde kendilerine has metotlar uygulamislar ve son derece
basarili sonuçlar elde etmislerdir.
Katolik Kilisesinin bu
dönemde temel aldigi diger bir nokta ise dinler arasi diyalog olmustur. Dinler
arasi diyalog ile Incil’in teblig edilmesi ve kültürlere Hiristiyanligi anlatmak
daha kolay oldugu için Kilise’nin yeni yapisinda ayri bir yere sahiptir.
Cizvitler diyaloga açik olan yapilari sebebiyle bu dönemde Kilise’ ye önemli
katkilar saglamistir. Kilise’nin birçok resmi kaynaginda da bu katkiya rastlanilmaktadir.
Mesih’i bütün evrenin kurtulusu olarak gören Cizvitler mevcut birikimlerini
kullanarak Katolik Kilisesinin diger dinler ile kurmak istedigi diyalog
faaliyetlerinde öncü olmus ve bir köprü vazifesi görmüstür.
Hiristiyanlikta inziva
hayatini, derin tefekkürü, fakirligi, bekarligi, ruhani hayati derinden
yasamayi amaç edinmis, eski tip tarikat anlayisina alternatif olarak ortaya
çikan ve yeni tip tarikatlar olarak adlandirilan olusumlara örnek olarak
verilebilecek tarzda bir tarikatlar olan Cizvitler bu degerleri korumakla
birlikte, onlari daha sistemli hale getirmislerdir. Mesela, manastir hayati hiçbir
zaman uygulanmamis, inziva ve derin tefekkür sembolik hale getirilmis, böylece
geleneksel unsurlar yenilenerek misyon hizmetlerine uyarlanmistir.
Cizvitler, birçok özelliklerini kuruculari Ignatius ‘un kisiliginden almislar
böylece kendilerine has özelliklere sahip hale gelmislerdir. Kendilerine has
yenilikçi özellikleri sayesinde Katolik Kilisesinin de kendisini yenilemesinde
önemli rol oynayan Cizvitler sosyal ve kültürel alandaki çalismalarda
Kilise’nin bile önüne geçerek yeni yaklasimlarin kabul edilmesini saglamislardir.
CIZVITLER
PROF. DR. ALI ISRA GÜNGÖR
BERIKAN YAYINEVI
2012