CIZVITLER

CIZVITLER

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


[caption id="attachment_3443" align="alignleft" width="164"] 100 CHARACTERS[/caption]
Günümüzde yaklasik 25000 mensubu bulunan Cizvit cema­ati, dini bir tarikat ve organize bir teskilat olarak köklü bir gelenege sahiptir. Katolik Kilisesi bünyesinde yer alan; Hiristiyanlikta yeni tip tarikat anlayisinin ve Karsi-Reform’un temsilcisi olan Dominiken ve Fransisken tarikatlari yaninda, bu ikisinden daha sonra kurulmasina ragmen Katolik Kilisesi içinde önemli bir yer edinen Cizvit tarikati, kendine özgü bir takim özelliklere sahiptir. 
 
Cizvit tarikati, Hiristi­yanlik tarihinde geleneksel tarikat anlayisinin unsurlarini kullan­makla birlikte, bu unsurlari sistemlestiren; onlari yeni ihtiyaçlara ve sartlara göre daha fonksiyonel hale getiren bir gelenegin temsilcisi olan yeni tip tarikatlar için de ayri bir yere sahiptir.Cizvitler tarikati Katolik Kilisesine bagli olarak faaliyet yürüten rahiplerden olusan dini bir cemaattir. Cizvitleri diger tarikat ve cemaatlerden ayiran en önemli özellik sürekli olarak degisime açik olmalari ve degisimi yasamalaridir. Ayrica Hiristiyanligin dünyaya vermek istedigi mesajlari farkli kültürlere aktarirken her kültürün kendine ait yapisini ve özelliklerini göz önünde bulundurarak uygun tarzda adapte etme yöntemi kullandiklari için daha basarili olmaktadirlar.
 
Cizvitler tarikati günümüz hayatinin gereklerini çok önceden görmüsler ve ihtiyaçlarina yönelik faaliyetler içerisine girmislerdir. Bu baglamda dünyanin en iyi isletme okulu olan MBA’yi dört bir yaninda kurmuslardir. Cizvitlerin kurduklari bu okullara Ülkemizdeki tek örnek St. Benoit isimli okuldur.
 
Cizvitler tarikatini ve felsefesini anlamanin kolay olmadigini mensuplari da kabul etmektedir. Onlara göre insanlarin elinde dünyayi degistirmek için çok sayida araç olmasina ragmen önemli olanin bu araçlarin dogru zamanda dogru yerlerde kullanilmasidir.
Cizvitleri diger tarikat ve cemaatlerden ayiran bir diger özellikte hiçbir zaman manastir hayatini benimsememis olmalaridir. Bu sebeple Cizvitler geleneksel tarikat anlayisi içerisinde farkli bir yere sahip olmustur.
 
Cizvitler tarikatinin kurucusu Ignatius isimli sahistir. Ignatius 1495 yilinda dünyaya gelmistir.15 yasinda okuma yazmayi ögrenen ignatius daha iyi sartlarda egitim almasi için Kral Ferdinat’in sarayina gönderilmistir. Egitimine devam ettigi sirada en çok sövalyelik, kahramanlik, eglence hayati ve kadinlari konu edinen kitaplardan etkilenmistir. Daha sonra kendisine Mesih’in hayatini ve azizlerini anlatan kitaplar okutulmus bu sayede maneviyati güçlendirilerek manevi yönlere yönlendirilmistir.
 
Maneviyati güçlü bir fert olarak yetistirilen Ignatius 1523 yilinda Hiristiyanlik adina misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak için Kudüs’e gitti ise de oradaki tehlikeli siyasi ortam sebebiyle geri dönmek zorunda kalmistir. Kudüs’ten geri döndükten sonra kendini Mesih’e hizmete adamis ve ilk defa 1534 yilinda Motmontre sehrindeki Meryem kilisende etrafina topladigi arkadaslari ile Isa’nin arkadaslari adini verdikleri gurubu olusturmuslardir. Iste bu gurup Cizvitlerin temellerini olusturmustur.
 
Isa’nin arkadaslari ilk toplantilarinda fakirligi, bekarligi ve vakit kaybetmeden en uygun zamanda Kudüs’e giderek Hiristiyan olmayanlari dine davet etmeye, eger bu amaçlari ulasamadiklari taktirde de papanin hizmetine girmeye yemini etmislerdir. Cizvitlere üye olanlarin yeminleri diger tarikat üyeleri gibi tarikata fakirlik, bekarlik ve itaat ile baglanmanin yaninda, papaya sadakat yemini ile farklilik göstermektedir. Ayrica Cizvitlerde kesin yeminden önceki dönem diger tarikatlara göre uzun ve agir geçmektedir. Bunun bir göstergesinde bu cemaatte papaliga atanmak için otuz yasini doldurmak asli sartlar arasinda yer almaktadir.
 
Cizvitlerin idari yapisinin en üst kisminda genel baskan bulunmaktadir. Genel kongre baskani görevine basladiktan sonra verilen yetkileri ömür boyu tasir. Yani baskanlari ömür boyu baskandir. Görevden alinmasi sadece çok agir bir suç isledigi taktirde mümkündür. Genel baskanin asli vazifesi tarikata üye almak, tarikattan üye çikartmak, tarikat için önemli kararlarin üyeler tarafindan oylanmasi için oylamayi baslatmaktir.
 
Cizvitlerde otorite ileri derecede merkezilesmistir. Tarikatin baskani çok üst özellikleri tasimaktadir. Baskanin görevde kalabilme sarti digerlerine göre çok farklidir. Ayrica tarikata girme usulü, üyelerin tarikata girmeden önceki deneme süreçleri, maddi herhangi bir kazanca izin verilmemesi, ilahilerini kendilerine has bir tarzda söylemeleri, herkesin sorumlu oldugu kefaretlerinin ve oruçlarinin olmasi ve kadinlarinda tarikata alinmasi gibi bir takim özelliklerde Cizvitlere has özelliklerdendir.
 
Egitim ve ögretime son derece önem veren Cizvitler tarikati, basta teoloji olmak üzere felsefe ve sanat alanlarinda yaptiklari çalismalar ile dünya çapinda ün yapmis,  söhret kazanmislardir. Özellikle felsefe alanindaki çalismalari son derece basarili çalismalardir.
Bunlarin yaninda asil amaçlari olan misyonerlik faaliyetlerine dünyanin dört kösesinde hiz kesmeden devam etmislerdir. Tarikatin misyonerlik adina yürüttükleri faaliyetleri iki bölümden olusmaktadir. Ilki Avrupa’da Katolik Kilisesine güveni kalmayan ve dinden uzaklasan Hiristiyanlari tekrar dine karsi isindirarak geri getirme düsüncesi, ikincisi ise dünyanin nerdeyse her yerinde bulunan putperestlere ulasarak onlara Hiristiyanligi anlatmak ve onlari Hiristiyan yapmaktir. Cizvitlerin bu faaliyetleri onlara prestij kazandirmasina ragmen misyonerlik faaliyetlerinde kullandiklari yöntemler Katolik kilisesince hos karsilanmamis ve onlari harekete geçirmistir. Yasanan olaylar karsisinda Papa XIV. Clement yayinladigi genelge ile Cizvitler tarikatini ve tarikata üye olmayi yasaklamistir. Buna karsilik Cizvitlerde kendi güçlerini kullanarak siyasi olaylara karismaya baslamislardir. Bundan rahatsiz olan liberaller de Cizvitlere karsi tepki almislardir.
 
Cizvitlerin ruhani yönünü en iyi özetleyen eser tarikatin kurucusu ve lideri olan Ignatius’un kaleme aldigi Spiritual Exercises isimli eserdir. Bu eserde birçok ruhani, mistik, psikolojik ve dini anlayis bulunabilmektedir. Cizvitlerin ruhaniyet anlayisinda Tanri her zaman yapmak istedigini yapmakta bize düsen ise elimizdeki imkanlarla ilahi maksadin gerçeklestirilmesine yardimci olmaktir görüsü öne çikmaktadir. Diger bir degisle her sey bize bagliymis gibi çalismali fakat her seyin tanriya bagli oldugunu bilerek dua etmeli düsturu Cizvitlerin ruhani bakis açisini yansitmaktadir. Tarikatin kurucusu Ignatius Mesih’i her seyin üstünde tutmus, bunu dünyayi Mesih oldugu için sevmek gerektigini ve dünyanin Mesih’in omuzlari üstünde yükseldigini söyleyerek göstermistir. Cizvitlerde tanri ile insan arasinda her zaman bir mesafe mevcuttur. Cizvit görüsünde tanri istedigi her seyi tek basina yapabilir bu sebeple insan onunla sürekli is biriligi içinde olmasi gerekmektedir felsefesi hakimdir.
 
Cizvitlerde itaat olmasa olmaz kurallardan bir tanesidir. Mutlak itaat her seyin üstünde tutulmustur. Öyleki itaati tasvir ederken kullandiklari ölü gibi itaat ve gözü kapali itaat terimleri buna verdikleri önemi açikça göstermektedir. Cizvitlerde itaat anlayisinin bu denli kati, sartsiz ve disiplinli olusunun sebebi tarikatin kurucu lideri Ignatius’un askeri bir karakter tasimasina baglanmaktadir. Ayrica Ignatius Tanri kralligi terimini kullanirken askeri ifadelere yer vermesi onun karakterini anlama konusunda ipucu vermesi bakiminda önem arz etmektedir. Bu baglamda bakildiginda itaat kavramina verdikleri önem daha net anlasilabilmektedir. Cizvitler tarikati üyeleri, liderlerinde Mesih ruhunu görmekte, ona itaat ederlerken bizzat Mesih’e itaat eder gibi itaat etmektedirler. Cizvitlere göre gerçek itaatte bulunurken kisi kendini bir kenara birakmali ve kendisini ruhani bir üst vasitasiyla ilahi iradeye sartsiz teslim etmelidir. Itaati bu denli üstün tutan tarikat üyeleri dördüncü yemini de papaya degil, evrensel kilisenin hizmetine baglanarak, ona itaat etmek olarak ifade etmektedirler.
 
Cizvitler tarikatinin egitim sistemi iki ana ilkeden olusmaktadir. Bunlardan birincisi, yasadigi topluma, kültüre ve sosyal çevreye uyumlu etki yapabilecek kaliteli ve dürüst bir Hiristiyan lider yetistirmek, ikincisi ise bu yolla kurtulusa ermeyi saglayan yolcunun ruhani yönden ilerlemesini saglamaktir. Anlasilacagi gibi egitime son derece önem veren tarikatin ilerledigi yolda bir takim prensipleri vardir. Bu prensipler çerçevesinde ögrencilerine verdikleri egitimler sonrasinda, tanri sevgisi, bilgisi ve kendi ruhunun kurtulusu ile ilgili bilinçli bireyler yetistirmeyi amaçlamaktadirlar. Diger taraftan verdikleri egitimler sonrasi iyi birer Hiristiyan olarak yetistirdikleri ögrencilerini dünyada ve gelecek dünyada anlamli bir hayat yasamalarini hedeflemektedirler. Ayrica verdikleri entelektüel egitimler ile ahlaki egitimleri sentezlemek suretiyle toplum içerisinde yetenekli, basarili ve toplum üzerinde iz birakan, etki saglayan, hitap gücü yüksek birer lider yetistirmek üzere planli egitim faaliyetler içerisinde bulunmaktadirlar. Kisacasi Cizvitlerin egitim vasitasiyla kisisel olarak baslattiklari bu ruhani yenilenme hareketi yine egitimi araç olarak kullanmak suretiyle toplumsal boyutlara ulasmasi saglanarak, insanlarin ve toplumlarin kurtulusu ile sonuçlanmasi amaçlanmaktadir.
 
Cizvit okullari herkese açik olan okullardir. Cizvit tarikatinin okullarinda egitim modeli olarak Paris modeli kullanilmaktadir. Bu modelin birinci ve temel özelligi entelektüel ve mesleki egitimin akla dayali olarak planlanmasidir. O dönemde ortaçag üniversitelerinde önemli yer teskil eden gramer, mantik gibi derslere yer verilirken ek olarak matematik, müzik, astronomi gibi derslerde eklenmistir. Ayrica entelektüel alana son derece önem verilerek, bireylerin kendi kabiliyetlerine yönelik ilerlemesi hedeflenmistir. Paris modeli yukaridaki özelliklerinin yani sira kendini sorgulayan ve tartisabilen bireyler yetistiren, ögrenciye önem veren, yeri geldiginde ögrenciyi ödüllendirmekten kaçinmayan bir model olmasi bakimindan da Cizvitler tarafindan tercih edildigi söylenebilmektedir.
 
Cizvitler tarikatinda öne çikan özelliklerden bir digeri de ahlak kavramidir. Bireylerin ve toplumlarin ahlakli ve dürüst yetistirilmesi konusunda son derece titiz çalismalarda bulunmuslardir. Cizvitler tarikatinin Katolik Kilisesine yaptigi en önemli katkilardan bir tanesi de ahlak konusunda olmustur. Bu konuda Katolik Kilisesine büyük faydalar saglamislardir. Cizvitler tarikati ahlak alanindaki katkilari ve yaptiklari çalismalar daha çok günahi itiraf etme ve bagislanmasi konularinda öne çikmaktadir. Kisaca ifade etmek gerekirse Cizvit tarikatinin ahlak konusunda Katolik Kilisesine sagladigi destek dürüst olmayi ve dürüstlügü toplumda vazgeçilmez hale getirmeyi saglamak üzerine olmustur.
 
II. Vatikan Konsili dönemi Cizvitler için bir dönüm noktasi olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde Kilisede etkili olan skolastik düsünce etkisini kaybederek farkli düsüncelerin hakim oldugu yeni bir dönem baslamistir. Katolik Kilisesi bir yandan modern fikirlere adapte olmaya çalisirken diger taraftan da çagin gereksinimlerine ayak uydurmaya çalismaktadir. Cizvitler tarikati ise bu dönemde gerçeklesen baskalasim ve degisimlerden zamanla etkilenerek Katolik Kilisesi ile arasindaki bag her zamankinden farkli bir hal almistir. Cizvitler tarikati bir taraftan geleneklerine bagli kalarak Katolik Kilisesinin en sadik savunucusu olmak durumunda kalirken, diger taraftan mensuplari arasinda bulunan bazi modern düsüncelere sahip ilahiyatçilari araciligi ile modern fikir ve düsüncelerin kiliseye girmesine aracilik etmistir.
 
II. Vatikan Konsili öncesindeki gelismelerde Cizvitlerin rolü azimsanamaz. Bu gelismelerin en basinda modernist fikirlerin yayginlasmasi gelmektedir. Bu fikirler diger tüm alanlarda oldugu gibi teoloji alaninda da etkili olmustur. Dolayisiyla Cizvit tarikatina mensup ilahiyatçilarin destekleri ile Yeni Teoloji hareketi baslamistir. Cizvit tarikati her konuda oldugu gibi modernize konusunda da Katolik Kilisesinin yaninda olmus, modernist düsüncelere sahip Cizvit ilahiyatçilari bu konuda öncülük ederek hareketin baslamasina destek olmuslardir. II. Vatikan Konsili öncesinde modernist fikirlerin ve teolojik yaklasimlarin etkisiyle gerçeklesen degisim hareketlerine Kilise’nin dokümanlarinda da rastlanilmaktadir. Bu degisime en açik örnek papalik genelgesinde görülmektedir. Bu genelge ile bazi fikirler kabul edilirken bazilari reddedilmistir. Kisacasi bu dönemde gerçeklesen hareketler ile bir baskalasim olusmaya baslamis buda Kilise için yeni bir dönemin basladigini göstermektedir. Kilise’nin bu dönemdeki yeni misyon anlayisi üç temel prensipten meydana gelmektedir. Bu prensiplerden ilki; diger dinlerde iyi ve kötü her ne varsa tamamini toplayarak degerlendirmeyi ve böylece Incil’e hazirlik yapmayi kabul etmektedir. Ikincisi; inkarnasyon sirrina dayanmaktadir. Konsil bu konu ilgili olarak söyle demektedir; Tanri, tabiatta olan her sey ile ve tabiatin da üstünde olanlari Mesih’te toplamayi istemektedir. Üçüncüsü; Konsil yeni misyon anlayislarinin metodu olarak adaptasyon prensibini temel almistir. Bu prensip ile amaçlanan ise Incil ile kültür arasinda iliski kurmaktir.
 
II. Vatikan Konsili sonrasi dönemde Katolik Kilisesine katkilari devam etmistir. Ancak bu dönemdeki katkilari daha çok sosyal adalet projesi kapsaminda olmustur. Bu dönemde Kilisenin öncelikli görevi fakir insanlar ile iletisime geçmek, onlarin sosyal ve ekonomik problemleri basta olmak üzere sikintilarina çözüm bulmak, hatta bu problemlerin basinda gelen siyasi sorunlari ile ilgilenmek olmustur. Dolayisiyla bu dönemde kilisenin misyonu sosyal adaleti temin olmustur. Bu dogrultuda Cizvitlerin Kilise’ ye katkisi aslinda II. Vatikan Konsili öncesi döneme dayanmaktadir. Cizvitler her zaman sosyal adaletin temini için çalismis olsalar da bu dönemde faaliyetlerinin hizlandigi bi gerçektir. Bu çalismalar amaciyla Kurtulus Teolojisi gibi hareketlere destek veren Cizvitler ile Papaligin arasi açilmistir.
 
Kilisenin yeni misyon anlayisinin bir diger temeli de Inkültürasyon projesinden olusturmaktadir. Diger bir deyisle Inkültürasyon projesi Incil’in mesajini diger kültürlere sokma çalismasi olarak adlandirilmaktadir. Bu projenin temel amaci Hiristiyan dinine ait mesajlar ile Hiristiyanlarin hayat tarzini dünyanin farkli yerlerinde yasayan toplumlarin kendi kültürlerine uygun tarzda sokularak onlari bu düsturlara adapte etmektir. Cizvit misyonerleri bu dönemde aktif olarak rol almislar ve özellikle Çin,  Japonya, Hindistan gibi ülkelerde kendilerine has metotlar uygulamislar ve son derece basarili sonuçlar elde etmislerdir.
 
Katolik Kilisesinin bu dönemde temel aldigi diger bir nokta ise dinler arasi diyalog olmustur. Dinler arasi diyalog ile Incil’in teblig edilmesi ve kültürlere Hiristiyanligi anlatmak daha kolay oldugu için Kilise’nin yeni yapisinda ayri bir yere sahiptir. Cizvitler diyaloga açik olan yapilari sebebiyle bu dönemde Kilise’ ye önemli katkilar saglamistir. Kilise’nin birçok resmi kaynaginda da bu katkiya rastlanilmaktadir. Mesih’i bütün evrenin kurtulusu olarak gören Cizvitler mevcut birikimlerini kullanarak Katolik Kilisesinin diger dinler ile kurmak istedigi diyalog faaliyetlerinde öncü olmus ve bir köprü vazifesi görmüstür.
 
 
Hiristiyanlikta inziva hayatini, derin tefekkürü, fakirligi, bekarligi, ruhani hayati derinden yasamayi amaç edinmis, eski tip tarikat anlayisina alternatif olarak ortaya çikan ve yeni tip tarikatlar olarak adlandirilan olusumlara örnek olarak verilebilecek tarzda bir tarikatlar olan Cizvitler bu degerleri korumakla birlikte, onlari daha sistemli hale getirmislerdir. Mesela, manastir hayati hiçbir zaman uygulanmamis, inziva ve derin tefekkür sembolik hale getirilmis, böylece geleneksel unsurlar yenilenerek misyon hizmetlerine uyarlanmistir. Cizvitler, birçok özelliklerini kuruculari Ignatius ‘un kisiliginden almislar böylece kendilerine has özelliklere sahip hale gelmislerdir. Kendilerine has yenilikçi özellikleri sayesinde Katolik Kilisesinin de kendisini yenilemesinde önemli rol oynayan Cizvitler sosyal ve kültürel alandaki çalismalarda Kilise’nin bile önüne geçerek yeni yaklasimlarin kabul edilmesini saglamislardir.
 
 
CIZVITLER
PROF. DR. ALI ISRA GÜNGÖR
BERIKAN YAYINEVI
2012

Benzer Kitaplar