CEM ERSEVER'IN SON 90 GÜNÜ   VE  KAYIP KITABI “SAM’DAKI KEMANCI”

CEM ERSEVER'IN SON 90 GÜNÜ VE KAYIP KITABI “SAM’DAKI KEMANCI”

Fevzi BOZKURT
Felsefe


Bu kitap bes bölümden olusmaktadir. Her konu basligi altinda 16 yil ön­ce faili meçhul bir cinayete kurban giden ve bu gün bile adindan söz ettiren JITEM Teskilatinin kurucusu Ahmet Cem Ersever'in yazmis oldugu "Sam'daki Kemanci'' isimli kitabi ve ölüme giden yolculugu, eski istihbaratçi simdiki Eskisehir Emniyet Müdürü Hanefi Avci’nin vermis oldugu ifadelerin de katkisiyla anlatilmaktadir.
 
1.BÖLÜM CEM ERSEVER'IN SON 90 GÜNÜ
 
Cem Ersever’in hayati tehlikede oldugundan etrafindaki insanlara Izmir’e tasindigini ve orada yasadigi yalanini söylemisti. Ama Ersever hiç Izmir’e gitmemisti. Istanbul da Neval Boz’la yasadigi esrarengiz evi kimse bilmiyordu. Ersever 25 Ekim 1993'te Istanbul'dan Genelkurmay Baskanligi tarafindan hakkinda açilan davanin durusmasina katilmak amaciyla Ankara'ya dogru yola çikti, Ankara’da bir de randevusu vardi. Soför’üne randevudan sonra kendisini almasini söylemisti. Ama randevusuna gitmeyince soförü hemen randevu verdigi eve gitti ancak çiktigini söylediler. Ersever’i ölüme götüren en kritik yerde bu ev oldu. Hemen Istanbul’da istihbaratta görevli Hanefi Avci'ya telefonla ulasilarak olanlar anlatildi.
 
Ölümünden bir süre önce bir arkadasina Ankara'ya durusmaya gidecegini, sonra eski ekibindeki arkadaslari Mersin'de toplayarak TIT (Türk Intikam Tugayi) benzeri bir olusum kuracagindan söz etmisti. Ama bu telefon görüsmesinden sonra Ankara'da öldürüldü. Öldürülmesinden birkaç ay önce de Yesil kod adli Mahmut Yildirim'la da görüsmüslerdi. Aralarindaki bu irtibat bazi süpheleri de beraberinde getirmisti. Yesil o zamanlar MIT'le de çalisiyordu,
 
Cinayetin arkasindan faillerin bulunmasi amaciyla çalismalar yapildi. Ama hep basa dönülüyor bir türlü sonuca ulasilamiyordu. Sanki gizli bir el olaylarin çözülmesini istemiyor ve karanlikta kalmasini istiyordu. Diger taraftan da Istihbarat Kurumlari arasinda ki çekisme de sonuca gitmeyi zorlastiriyordu. Cinayetten sonra Istanbul’da kaldigi o esrarengiz evin her tarafi aranmis ama o sözü edilen evrak, doküman ve patlayicilara bir türlü ulasilamamisti. Hatta Ersever’i öldürenler onun araç telefonundan bir telefonu arayarak operasyonun tamamlandigi bilgisini vermislerdi. Bazi iddialara göre o görüsmeyi yapanlarin kimler olduklari ve neler konustuklari devletin elinde oldugu bile söylenmisti. Anlasilan bir sey vardi ki Ersever cinayeti çözül­mek istenmemisti.
 
Ersever görev yaptigi süre içerisinde teröristbasi Abdullah Öcalan’in Suriye’de bulundugu zamanlarda öldürülmesi amaciyla iki kez plan yapmis, ancak ikisi de merhum Turgut Özal tarafindan reddedilmisti. Bunlardan birinde 90’li yillarda cep telefonunun kullanilmadigi onun yerine araç telefon­larinin kullaniminin çok daha yaygin oldugu dönemdir. Abdullah Öcalan örgüt yönetimiyle irtibati araç telefonuyla yapmaktadir. Ancak Suriye'de telefon altyapisi olmadigindan önemli görüsmeler yapacagi zaman, Silopi'nin karsi­sinda bulunan güvenli bir yere gelerek görüsmesini buralarda yapardi. Bulundugu yer Suriye topraklaridir ama Türkiye ile o kadar iç içe geçmistir ki köyün yarisi Türk topraklari yarisi da Suriye topraklaridir.
 
Bir gün dinlemeye aldiklari Öcalan’in yaptigi telefon­ görüsmesinde "Persembe günü arayacagim" seklinde bir açik vermesini firsat bilen Ersever vakit kaybetmeden Öcalan'a operasyon yapilmasinin uygun olacagini hemen üstlerine bildirir. Genelkurmay’da zamanin Cumhurbaskani’na durumu aktarir, ancak Özal’in bazi tereddütleri vardir. "Bir çatisma çikar ve askerlerimiz orada sehit olursa yer Suriye topraklaridir. Diplomatik skandal olabilecegi endisesiyle operasyona izin vermemistir. Ersever yeni bir plan daha yapmis, üzerimizde kimlik olmasin, görevlerimizden istifa edelim ve giydigimiz elbiseler ve kullandigimiz her sey Suriye mali olsun yakalansak da sorun olmaz demisti. Ancak yine kabul edilmemistir.
 
SAM'DAKI KEMANCININ ILK BÖLÜMÜ
 
Ersever, yasanan olaylarin gerçek yönlerini ve ayrintilarini anlatmak amaciyla bir kitap çikarmak istiyordu. Kafasinda çikaracagi kitabin kapagini bile düsünmüstü. Kapakta seneler önce Panorama dergisinin Suriye’de Bekaa kampinda Abdullah Öcalan ile yapmis oldugu röportajda boylu boyunca yataga uzanmis teröristbasi Öcalan’in fotografini koymak istemektedir. Ayrica ülkesine dost gibi gözükerek düsmanlik yapanlar ile vatan hainlerini açiklamak istiyordu. Bunlardan birisi de simdiki Irak Cumhurbaskani Celal Talabani’dir. Talabani 1993 yili Ocak ayinda Süleymaniye’de bir üniversitede yaptigi konusmada. "Irak Kürdistani olarak bütün Kürdistan partilerine siyasi destek, para, silah vb. yardimlarinda bulunduklarini, belgelerin ellerinde oldugunu, simdiye kadar neden açiklanmadigina gelince diger ülkelerin tepkilerini çekmemek amaciyla yayinlamadiklarini, hatta kardes bildikleri PKK'lilara para, silah ve lojistik destek saglayarak Türkiye’de devrimi baslatmalarina yardimci olduklarini rahat hareket etmeleri açisindan onlara Irak’in Kuzeyinde yer verdiklerini rahatça konusabilmektedir. Yine Avrupa’ya giderek Av­rupali dostlarimiz bizi Türkiye'nin baski ve santajlarindan kur­tarmali bize destek vermeliler seklinde yaptigi açiklamanin ardindan ayni Talabani Türkiye'ye gelip, "Türkiye'yi rahatsiz eden Kürt örgütleri ile ortak mücadele edeceklerini ve onlara destek vermeyeceklerini söyleyebilen Talabani ayni zamanda mektuplasarak Öcalan’in da akil hocaligini yapmaktadir.
 
Türkiye Cumhuriyeti Irak ve kuzeyde bulunan yerel yönetim ile PKK temeli ile yaklasmakta bütün planlarini bunun üzerine yapmaktadir. Karsi tarafta bunu firsat bilerek bazi isteklerde bulunmak maksadiyla ellerinde koz olarak bulundurmaktadirlar. Barzani ve Talabani bir zamanlar Türkiye’den almis olduklari destek ile ayakta durabildiklerini ve Saddam’in zulmünden Türkiye sayesinde kurtulduklarini unutarak menfaatlerine göre hareket etmektedirler. Türkiye Talabani’ye güvenmek yerine alternatifler üzerinde durmasi gerekmektedir, Mesela Ersever’inde ayni zamanda dostu olan Ömer Surçi, 90'li yillarda Muhafazakâr bir parti lideri olarak Irak’ta en önemli asiret liderleri arasinda yer almaktadir. Ayrica Musul Vilayet Konseyi'nin de baskani durumundadir. Düsünce olarak da Türkiye ile dost olarak yakin iliskiler gelistirmek istemektedir. Intifada ilk ayaklanmayi baslatarak Saddam'a karsi mücadele vermisti. Türkiye'ye çagrida bulunarak kendilerini Saddam’in zulmünden kurtarmasini veya silahlari ile gelerek siginmak istediklerini dile getirmis, fakat Türkiye’den cevap gelmemesi üzerine Barzani ve Talabani'nin yenilgisiyle sonuçlanan Kürt-Arap Savasi'nda Saddam'in yaninda yer almisti.
 
Ömer Surçi o kadar önemliydiki Ingilizler onu yanlarina çekerek ele geçirebilmek maksadiyla 1993 Temmuz ayinda lortlarini Erbil sehrine göndermekteydiler, bu sirada Ömer Surçi, Türkiye'de Türk yetkililerle görüsebilmek için araci bularak torpil yaptiriyordu,
 
3. BÖLÜM PKK'NIN BILINMEYEN TARIHI
 
Öcalan’in örgüt tarafindan tüm karsi çikislara ve bazi kesimlerin söylentilerine aldirmadan evlendigi esi Kesire Yildirim, alevi kökenliydi ancak Kürt de­gildi. Babasi Ali Yildirim MIT’te çalisiyordu. Bu sebepten esine ajan damgasi vurulmustu. Öte yandan MIT ve Abdullah Öcalan arasindaki iliskilerde sorgulanmaktaydi. Kesire örgütten ayrildiktan sonra Isveç'te simdiye kadar hiç göz önüne çikmayarak hayatini yasamaktadir. Kesire Yildirim'la ilgili süpheleri ilk ortaya atan kisi merhum Ugur Mumcu olmustur. PKK içerisinde bazi kisiler de Öcalan'in Kesire ile evlenmesine siddetle karsi çikmislar ancak Öcalan kendi bildigini okuyarak evlenmistir.
 
PKK 73-74 yillarinda partinin kurulmasi amaciyla, Haki Karer ve Abdullah Öcalan’in da yer aldigi bir grup tarafindan AYÖD içerisinde bulunan Kürt kökenli gençlere Kürtler bir ulustur ve örgütlenmeleri gerekir seklinde egitim çalismalari ile örgütlenmeye de baslamistir. 1975 yilinin yaz aylarinda kurucularin da içinde bulundugu (Haki, Kemal Pir, Cuma) bir grup tarafindan Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgeleri gezilmekte, halkla konusulmakta, raporlar tutulmakta ve bölgenin nabzi ölçülmektedir. Bölgelerde örgütlenmelerin basladigi sirada Haki Karer vurulur. Öte yandan Öcalan Gaziantep’te "Kürdistan devriminin yolu" adli brosür çikartmistir. Ancak kisa süre içerisinde yapilan bir ihbarla bölgede bulunan örgütçüler polis operasyonuyla toplanarak tutuklanmalari baslamistir.
 
Bu süreçte Abdullah Ankara da bir grup Harp Akademisi ögrencisiyle birlikte kalmaktadir. Tutuklanmalarin ardindan "örgütlenemezsek yok olacagiz" düsüncesi hâkim olmaktadir. Polis tarafindan yakalanarak Diyarbakir Cezaevi'nde gönderilen PKK'nin yönetim kadrosunda yer alan Mehmet Hayri Durmus isimli örgütçü 1982 yilinda ölüm orucunda ölmüstür. PKK kuruculari arasinda yer alan ve Merkez Komite üyesi Mazlum Dogan da Diyarbakir Cezaevi'nde Nevroz gününde intihar etmesiyle birlikte Öcalan yazili bir bildiri yayinlayarak kadrolara misilleme eylemleri yapilmasi talimatini verir. Kurucular arasinda yer alan Cuma adamlariyla eylem yapma hazirligi içerisinde iken M. Bucak'in silahli adamlari tarafindan yakalanir, yakalayan grubun sorumlusu Cuma'ya firsat bulursa kaçmasini söyler. Cuma’da kendisinin öldürülmesini ister. Çünkü Öcalan’in nazarinda "önder ve kahra­man" olmak için tek ölçüt vardir; ölmek gerek!
 
Abdullah bu sirada Urfa bölgesinde bulunan örgütçülere talimat vererek M. Bucak'a karsi eylem yapilmasini ve partinin kurulus ilaninin yapilmasini ister. Talimat dogrultusunda eylem yapilmistir ama büyük bir hüsranla sonuçlanmistir. Öcalan belediye seçimlerine de karisarak Batman ve Hilvan belediyelerinin seçimlerini engellemek istemektedir. Edip Solmaz’in ordudan ayrilan bir subay oldugunu ve güvenmedigini söyler. Tüm uyarilara ragmen Edip Solmaz baskan seçilir ve kisa bir süre sonra öldürülür. Ardindan gönderilen mektupta tüm ikazlarimiza ragmen kendilerini dinlememelerinin gereksiz bir davranis oldugu dile getirir. Bu açiklamadan sonra Batman'daki tüm bi­rikim dagilir.
 
Bu arada bölgede Öcalan’in yurtdisinda yazdigi bir mektup sebebiyle Polis operasyonlari devam etmektedir, mektupta bazi illerde gerilla mücadelesinin baslatilmasini, Hakkari, Mardin ve Urfa’da ka­pilarin tutulmasini, 300 kisi­nin askeri egitim için yurtdisina gönderilmesini, üst yönetimde yer alan Hayri, Davut, Cuma vb. kisilerin Beyrut'a gitmelerini, Bucak'la savasmak için Siverek'e çok sayida savasçi gönderilmesi talimatlarini verir. Öcalan ayrica Ermeni terör örgütü ASALA ile birlikte hareket ederek Türkiye ve Avrupa'da siyasal faaliyetlerin bir tarafa birakilarak silahli eylemlere girisilmesi talimatini vererek Avrupa’da PKK ismini duyurmak istemektedir.
 
4. BÖLÜM PKK'NIN AÇIGA ÇIKMAMIS EYLEM VE CINAYETLERI
 
PKK terör örgütü tarafindan yapilan infaz ve provokasyonlar ile öldürülen yüzlerce örgüt militani bugün bile PKK güdümünde yayin yapan bazi internet sitelerinde 1980 ve 1990'li yillarda öldürülen, kay­bolan ve nerede oldugu bile bilinmeyen mezarsiz PKK'lilardan bahsedilmektedir. Bu tür haberler yayinlayarak örgüt yandaslarina ölü bile olsa örgüt militanlarina ve ailelerine seneler sonra bile olsa sahip çiktiklari imajini vermek istemektedirler. Kamplarda örgüt tarafindan ajanlik, hainlik, istedikleri kadin militanlarin birlikte olmak istememeleri vb. nedenleri bahane ederek eziyet ve iskenceler ile bazilarinin nasil öldürülerek betona gömüldükleri, hem de bizzat kahraman olma ümitleri ile katildiklari PKK tarafindan bu infazlarin gerçeklestirildigi eski PKK yöneticileri ve kendisi de öldürülen Semir kod adli Çetin Güngör'ün günlügünde de bahsedilmektedir.
 
Kirsal alanda bulunan örgüt mensuplari arasinda da Öcalan tarafindan birbirine güvensizlik hâkim kilinmakta kisisel düsünce yerine her talimati yapan robotlastirilmis örgütçü modeli istenmektedir. Dagda yasam oldukça zordur çesitli sekillerde kirsal alana gelerek, kimisi kendini devrimci, kimisi Che Guevara olacagini zanneden gencecik insanlarin kamplarda zor sartlarda yasam mücadelesi verdikleri geldikten sonra pismanlik duymalarina ragmen örgüt tarafindan ailelerine ve kendilerine zarar verilmesinin korkusu ile kaçamamalari ve dagdaki yasamla mücadele etmek zorunda kaldiklari, özellikle bayanlarin evlerin tüm temizlik ve mutfak islerinden sorumlu tutulmalari, ayrica o kadar erkek örgüt mensubunun arasinda kadin olmak ta ayri bir sorun teskil etmektedir. Örgüt mensuplarinin ihtiyaç listeleri yönetimde sorumlu kisilere iletilir ve çogunlukla burjuva isleri denilerek zaruri ihtiyaçlar bile karsilanmamaktadir. Ayrica yönetiminde bu rapor ve yazilari okuyarak dalga geçip gülerek eglence haline getirdikleri.
 
Öcalan örgütlülügün getirdigi maddi sikintilari asmak amaciyla 1981'den itiba­ren esrar-eroin kaçakçiligina baslayarak para sorununu böylece halletmistir. Kapmalarda ajan denilerek birçok örgütçü eziyet ve iskencelerle öldürüldükten sonra bunun devlet tarafindan yapildigini kendi dergi ve gazetelerinde duyurarak kin ve öfkeyi arttirarak magduru oynamayi amaçladiklari. Örgüte duyulan sempati ve güveni arttirmak istemektedirler. Ayrica kendileri olmasa devletin Kürtleri öldürecegi gibi sözlerle bölgede destekçi aramaktadirlar. Bu tür uygulamalar kisa vadede çok olumlu sonuçlar verdigi, uzun vadede ise olaylarin gerçek yüzü ortaya çikinca kendi örgüt mensuplarinin bile örgüt tarafindan yapilanlara dayanamayarak kendiliginden gelerek teslim olmakta veya üçüncü bir ülkeye gitmektedirler.
 
Öcalan kendinde birlesmeyen sevgileri de kabul etmemektedir. Yurt sevgisi, örgüt sevgisi, yoldaslik sevgisi önderlik sevgisinde anlam bulur diyerek kadin militanlari kendisiyle cinsel iliskiye zorlayarak elde etmis elde edemediklerini de parti mantigini ve pratigini kavrayamadiklari veya ajani süphesiyle kursuna dizdirmektedir. Kamplara yeni katilarak silahli mücadele göstermek isteyen 12 insani ajan diye damgalamis ve kursuna dizdirmistir. Ancak kisa bir süre sonra kursuna dizi­len kisilerin hiçbirinin ajan olmadigi, haksiz bir sekilde öldürüldükleri gerçegi açiga çikarilmis ve bu durum PKK yapisi içersinde desifre edilmis, Öcalan bu seferde suçu baskalarina atmaktan geri durmamistir.
 
5. BÖLÜM DAGDAKI ASKIN GÜNLÜGÜ
 
Hayati KAYTAN’in günlügünde Deniz KAYTAN ile Asiye ÜÇLER isimli iki teröristin asklarinin anlatildigi ask hikâyesi oldugu, bu hikayenin aslininsa;
 
Bir arkadasi Ersever’e DICLE (K) Asiye Üçler isimli bir örgüt mensubunun fotografini vererek babasi Samsun’da Polis Memuru olarak görev yapmakta iken 1990 yilin­da Malatya Üniversitesi'nden 10 kisilik bir grupla birlikte daga giden bir yakini oldugunu ve arastirmasini ister. Bir süre sonra eski gerilla komutanlarina resimdeki kizi sordugunda önce çikaramamislar, hayatini anlattigi zaman hepsi birden o kizmiydi dedikleri meçhul kiz. Önce Dicle kod adi kullanan Asiye'nin kampta Deniz'i sevdigi an­lasilinca ikisi birden tutuklanir. Sorgu esnasinda babasinin polis oldugu ögrenilince birlikte geldikleri 10 kisiyi de sorguya alirlar. Ajan olduklarini itiraf edinceye kadar agir eziyetler yapilarak üzerlerine naylon damlatilarak iskenceler yapilmaktadir. Sonunda hepsi kursuna dizilerek öldürülmüslerdir. Bu olayda kurtu­lan tek kisi Deniz Kaytan'di oda Haydar Kaytan'in kardesi oldugundan öldürülmemisti. Bir süre sonra sevgililerin ayrilma vakti gelmis ikisinin de gözleri dolmus ve sevenleri farkli kamplara yerlestirerek ayirmislardi. Ancak arada ki mesafeler onlari birbirinden ayiramamis, gönlünden geçenleri kaleme alarak deli divane olan sevenlerin ask hikayesi oldugu.
 
ERSEVER'IN "SONSÖZ”Ü
 
 
Kürt vatandaslarimizin demokratik haklari ile terör sorununu kesinlikle birbirinden ayirmak gerekmektedir. Kürt kökenli vatandaslarimiz bu topraklarda yüz yillardir yasamaktadirlar. Kurtulus savasinda beraber savastigimiz insanlara bu gün hepsine birden terörist, sempatizan, örgütçü, PKK’li vb. yakistirmalari yapanlarin çogu bu gün dogu ve güneydogu’ya ayak basmayan, havasini solumayan ve medyadan gördügü kadari ile yetinen kisilerdir. PKK bölgede yasayan bazi insanlari kandirarak veya geçmiste birileri tarafindan bilerek ve isteyerek zulüm ve eziyet etmeleri örgütün ekmegine yag sürmüstür. Birileri buralarin huzur bulmasini istememekte kan, siddet ve gözyasinin devamini arzulayarak yapmak istediklerini rahatça yapmaktadirlar. Yapilan eylemlerde katilim sayisina bakildiginda kendi abone kadrolari disinda katilimin az oldugu görülmektedir. 
 
Bu gün ülkede yapilmak istenenlerin 20-30 yil öncesinden planlandigi kolayca görülmektedir. Bölge insani batiyi, batidaki insanlar bu bölgede yasananlardan habersiz sadece medya üzerinden takip ederek ön yargilara kapilmaktadirlar. Buda birilerinin isine gelmektedir. Kürdün, Türkün, Lazin, Çerkezin birbirlerini tanimamasi amaçlanmaktadir. Yüzyillardir birlikte yasayan ve akrabalik baglari derinlere dayanan bu millet sanildigi kadar kolay parçalanmayacaktir. Bu millet buna izin vermeyecektir.   

Benzer Kitaplar