BALKANLAR'DA TÜRK SOYKIRIMI

BALKANLAR'DA TÜRK SOYKIRIMI

Fevzi BOZKURT
Felsefe


 
Yazara göre kitabin yazilis amaci;
Bu arastirma 1686 dan 1912 yilina kadar Balkanlarda Türklere yönelik gerçeklesen soykirimi rakamlari ve belgeleri ile ortaya koymaktadir. 250 yilda yapilan ve bu soykirimi yasayanlarin torunlarina dahi unutturulan soykirim ve katliamlari tüm gerçekligiyle anlatmaktadir. Bu kitabin amaci, soykirima aglamak veya tarih dersi çikarmak degildir. Dire­nen, katledilen ve buna ragmen bugünlere soyumuzu tasiyan atalarimiza olan bir saygi ve vefa borcu da degildir. Gelecege ait bir görevimizin oldugudur. Bu kitabin amaci bunu hatirlatmaktir… 
 
Kitapta kisaca;
Balkanlar 4.000 yillik bir Türk yurdudur. Batilalar Balkanlar’da bir Türk Soykirimi yapti. 250 yilda 2,5 milyon Balkan Müslümanini katlettiler. 8 milyon kisiyi vatanindan ederek zorla sürdüler. Bu esnada göç yollarinda kiyimlar yaptilar, köylerde kiyimlar yaptilar, sehirlerde kiyimlar yaptilar, aç birakarak kiyimlar yaptilar, zorla Hristiyanlastirma politikalari uyguladilar…
 
Ingilizler, Fransizlar, Bulgarlar, Ruslar, Yunanlar, Sirplar, Ermeniler Balkanlarda ki katliamin aktörleridir. Bu insanlar atalarimizi katlettiler, türlü iskencelere maruz biraktilar, zorunlu göçe tabi tuttular, soykirima tabi tuttular…
 
Tarihçi Yazar Mc. Carthy’ye göre 1770 - 1922 arasinda Osmanli’nin çöküs sürecinde 5 milyon Müslüman Türk sürülmüs, 5 milyonunda katledildigini belirtmistir. Bu inanilmaz bir rakam gibi geliyor. Ancak bu tipki Mc. Carthy’nin belirttigi gibi aslinda düsük bir tahmindir ve soykirimin kurbanlarinin en az 1,5 kat daha fazla olmasi bu çalismada ulasilan bulgular sonucunda ileri sürülmüstür.
 
Soykirim taniminin içerigi 2. Dünya savasindan sonra netlesmistir. Bati soykirim tekelini elinde tutmaktadir. Kim soykirimcidir, hangi hususlar soykirimdan cezalandirilmalidir gibi tek karar merci olma hakkini kendinde görmektedir. Bu yüzden BM'de 1948’de kabul edilen  Soy­kirim Suçunun Önlenmesi ve Cezalandirilmasi Sözlesmesi’nde 1948 öncesi islenen eylemleri kapsam disi birakmis, bir tek 1933 -1945 arasindaki Ya­hudi Soykirimini buna istisna kabul etmistir. Böylece balkanlarda yapilan soykirim ve katliamlarin sorumlularinin cezalandirilmasinin önüne geçilmistir.
 
Türk Soykirimi’nin temelinde büyük bir ideoloji vardir. Bu soykirimin temelleri köktendinci ve irkçi temizlik ideolojisine dayandirilabilir. Ideolojisiz bir soykirim olmaz. Türk düsmanligi her zaman için Bati irkçiliginin süngüsü düsme­yen en güçlü silahi olmustur. Türk Soykiriminin temelinde olan Bati irkçiligi ve köktendinciligi bu yüzden özel bir tür irkçilik olmustur. Bu özel ideoloji Anti -Türkizm ya da Türkofobi olarak tanimlanmistir. Çünkü Batili Türk düsmanlari özellikle 16. yy. daki Hümanizm akimiyla birlikte israrla Islam veya irk düsmani degil “Medeniyet düsmani” özel bir tür Islam ve irki temsil eden Türklere düs­man olduklarini belirtmektedirler.
 
Bu bir Bati gerçegidir. Kesintisiz Bati’da kesintisiz olarak bir Türk düsmanligi gelenegi vardir. Batililar Türkleri, 1912’de kendi deyimleriyle “Avrupa’dan sonsuza kadar attilar. Oysa “kutsal Konstantmopol” ve “kutsal Anadolu” “kurtarilamamistir” 1918’de bu sorun da çözülecekken 100 yillik bir kesintiye ugradi. Demek ki batililara göre daha bitmemis bir Haçli Seferi vardir…
 
Batililara göre yaptiklari bu katliamlar, iskenceler, zorla sürgünler bir suç degil, isgalci Türklerin kovulmasidir. Hâlbuki Anadolu dört bin yillik bir Türk yurdudur. Batililar Türk­lerin son bin yildir Anadolu’yu istila eden göçebe savasçi bir kavim oldugu tezini savunmuslardir. Âmâ bu emperyalist bir tarih teorisidir. Haçli Seferlerini bir “kurtulus savasi” olarak kabul edenler dahi olmustur.
 
Avrupa’daki “istilaci Türkler” tezi Balkanlar için söz konusu dahi olamaz. Çünkü Balkan cografyasi zaten tarihte ilk kez Türkler tarafindan birlesti­rilmis, tek bir ekonomik, kültürel ve siyasi yapi haline getirilmis bir cografyadir. Balkan cografyasina ismini veren Türkler olmustur. Balkanlar bölgesine bu isim ilk defa 11. yy.da balkanlarda yasayan Oguzlar tarafindan verilmistir. Oguz boylari daha 11. yy.da Balkanlar’i yurt edinmeye baslamislardir. Balkanlar’in eski halki olarak sayilan Yunanlar ve Slavlar aslinda Türklerden çok daha sonra bölgede var olmustur.
 
Truvalilar, Iskitler, Etrüskler, Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenek hanligi, Kipçak-kuman konfederasyonu, Dobruca Selçuk hanligi,  Altin ordu hanligi gibi kavimler, yazili kaynaklarin ispat ettigi Avrupa’daki Türk boylaridir. Truvalilar ve Etrüskleri saymazsak sayilan bu kavim­leri bugün en tarafli Batili tarihçiler bile en azindan “Turani” veya içinde “Türk-dilli” unsurlar barindiran göçebe bozkir halki oldugunu kabul etmek zorunda kalmaktadir.
Balkanlarda yapilan Türk soykirimlarindan bazilari sunlardir;
Budin-Belgrad Soykirimi, 
Osmanli-Kutsal Ittifak Savaslari, 
Mora-Besarabya-Kirim Soykirimi, 
Grek Projesi, 
Mora Soykirimi, 
Birinci Büyük Balkan Soykirimi, 
Plevne, Rusçuk, Burgaz, Varna ve Silistre Katliamlari, 
Ikinci Büyük Balkan Soykirimi, 
Kirim Soykirimi, 
Ismail-Hacidar Soykirimi, 
1804 Sirp Isyani ve Müslüman Soykirimi, 
Bogdan Soykirimi, 
Navarin katliami, 
Tripoliçe katliami, 
Gönüllülerin gözünden Patras, Vasia, Tripoliçe Katliamlari, 
Jivkov Soykirimi, 
Bati Trakya Soykirimi, 
Bosna Soykirimi…
 
         1877-1878 Birinci Büyük Balkan Soykirimi yasanmistir.1877-1878 Soykiriminin boyutlarina,   net rakamlara ulasmak im­kânsiz gibidir. Bu dönemde tutulan Osmanli nüfus kayitlarinda, hem dönemin konsolos­lari hem de günümüz tarihçileri Osmanli nüfus sayiminin son derece titiz, yansiz ve dogruya yakin oldugunu kabul etmektedir.
 
Osmanli nüfus kayitlarini tutma konusunda gerçekten de dürüsttür. Çünkü Osmanli halkini Müs­lüman veya Hiristiyan diye ayirmiyordu. Müslümanlarin tam olarak kaydedilmesi önemliydi çünkü asker kaynagi onlardi. Çogu zaman nüfus sayimina askeri yetkililer de katiliyordu. Hiristiyanlar da eksiksiz sayiliyordu çünkü onlar da genellikle zengin kesimdi ve önemli bir vergi kaynagiydi. Justin McCarthy Osmanli nüfus kayitlarini inceledikten sonra 1877-1878 soykiriminin bilançosunu söyle hesapliyor: 1877’de Bulgaristan’da Müslüman nüfus;1.501.000,1887’deki Bulgaristan sayiminda Müslümanlar; 672.215,1879-1887 arasinda Osmanliya kaçan siginmacilar; 52.731,1897 da Osmanliya ulasabilmis siginmacilar 515.000,ölenlerin net sayisi 261.937 kisidir. 
 
Balkan Savaslarindan önce Osmanli Avrupa'si denen Rumeli topraklarinda (Arnavutluk ve Bosna Hersek hariç) toplam 3 milyon 242 bin Müslüman yasiyordu. Bulgarlarin sayisi 1 milyon 220 bin, Rumlarin ise 1 milyon 558 bin idi. Müslümanlar tek tek her vilayette ve bölgenin tamaminda mutlak çogunlugu ellerinde tutuyorlardi. Savasla birlikte Edirne vilayeti dahil Osmanli topraklari tamamen isgal edildi. Daha sonra Osmanlilar Edirne'yi kurtardi ve buradaki Bulgarlarla, Bulgaristan'da kalan Türklerin bir kismi mübadele edildi. 1911 yili istatistiklerine göre hesaplandiginda Yunanistan, Bulgaristan ve Sirbistan tarafindan isgal edilen bölgelerde bulunmasi gereken Müslüman nüfus 2 milyon 315 bindi. Savasin basladigi 1912 yilindan itibaren Osmanli topraklarina (Anadolu ve Trakya'ya) sag salim ulasabilmis sürgün sayisi 413 bin 922 kisiydi. Türk-Yunan mübadelesi geregince, 1921-1926 yillari arasinda gelen göçmen sayisi da 398 bin 849 idi. Bu da Balkanlar'dan Türkiye'ye 1912'den 1926'ya kadar toplam 812 bin kisinin ulastigini gösteriyordu. Bulgaristan, Sirbistan ve Yunanistan'da 1920'li yillarda yapilan sayimlar ise buralarda kalan Müslüman sayisini 870 bin olarak veriyordu. Bunlar, Türkiye'ye siginanlarla birlikte 1 milyon 682 bine ancak ulasiyordu. Bu savastan önceki miktardan (2milyon 315 bin) düsüldügünde 632 bin kisinin kayip oldugu ortaya çikiyordu. Kayiplarin tümünün katledildigi, açlik ve hastaliklara kurban gittigi kesindi.
 
Yunan çeteci ve köylülerin, düpedüz karsilastiklari her Türk’ü çocuk, kadin, yasli, hasta demeden dogramalariydi. Kasabalar basiliyor, Türkler toplanip ‘’bir dere yatagina’’ ya da uygun bir yere götürülüp ve orada katlediliyorlardi. Alison Phillips 1897’de yayimlanan kitabinda katliamin boyutlarini söyle anlatti: ’Her yerde daha önceden kararlastirilmis bir isareti almis gibi, köylüler ayaklanmakta ve yakalayabildikleri bütün Türkleri, erkegiyle, kadiniyla, çocuklariyla kiyimdan geçirmekte idi. ‘Hiçbir Türk kalmayacak! Ne Mora’da, ne Dünyada ’tek düsünceleri budur.******
 
1800’lü yillarin basinda, bugünkü Yunanistan’in güney ucunda, Mora Yarimadasi’nda düsmanligin çigligi yükselene kadar:’’Hiristiyanlara huzur! Konsoloslara saygi! Türklere ölüm! ‘nidalari yükseliyordu. Balkanlar’in Türklerden temizlenmesine dönük ilk hareket Yunan baspiskoposunun söyledigi bu sloganla basladi. Mora’da baslayan 1821 isyani, buradaki Türklerin toptan katline dönüstü ve tüm Balkan ülkelerine örnek oldu. Bu isyan hala bati ders kitaplari ve kaynaklarinda sadece Yunanlilarin Türk yönetimine karsi kahramanca isyani ve bagimsizlik hareketi olarak gösterilir.
 
Model suydu: ’Bagimsiz bir Yunanistan kurma amacina uzanan yolda Türkler, bir engel olarak görülmekte idiler.’’ Buradaki Türk varligi, Osmanli müdahalesi için bahane olusturabilir ve Türkler dogal olarak Osmanli’ya baglilik duyarlar diye varsayim içindeydiler. ‘’Çare, kökten kaziyip yok etme idi.’’ Nitekim Mora’daki ayaklanma, dogrudan sivil Türkleri hedef aldi. O sirada Mora’da 30 bine yakin Türk yasiyordu. Iki ay gibi bir süre içinde çogu kiyimdan geçirildi.
 
George Finlay Yunan ayaklanmasini anlattigi 1861 tarihli kitabinda, sunlari yazdi:’’Adamlar, kadinlar ve çocuklar hiç acimadan ve sonra da pismanlik duyulmadan öldürüldüler. Yaslilar hala tas yiginlarini parmakla gösterip, gezginlere, ‘iste surada bu vardi; burada hem onu, hem eslerini ve hizmetkârlarini öldürdük’ diye anlatirlar. Islenen suç bir ulusun suçu idi…’’ Finlay’i bu denli dehsete düsüren sey, savas ya da isyanlarda görülecek türden öldürmeler degildi. Yunan çeteci ve köylülerin, düpedüz karsilastiklari her Türk’ü çocuk, kadin, yasli, hasta demeden dogramalaridir. Kasabalar basiliyor, Türkler toplanip ‘’bir dere yatagina’’ ya da uygun bir yere götürülüyor ve orada öldürülüyorlardi.
Anadolu'daki soykirimlarin çetelesini tutanlar, bir kez olsun, bir zamanlar Balkanlar'in çogunluk nüfusunu olusturan Türklere ne oldugunu sormadilar. Vicdanli bir kalem, temiz bir kalp, kirlenmemis bir beyin; Leon Troçki bundan 96 yil önce, ''kültürden nasibini almis her insanin, hissetme ve düsünme aczi yasamayan herkesin tüylerini ürpertecek, midesini bulandiracak suçlari'' tek tek siralar ve haykirir: ''Neredeler simdi? O binlerce yarali Türk nerede? Onlara ne oldu? Onlari ne yaptiniz? Bize bu sorularin cevabini verin! ‘Bu soruya kimse cevap vermedi. Ne yazik, o gün bugündür bir daha kimse sormadi.
 
Tarihimize 93 harbi diye geçen bu savas, Balkanlar’da sivillerin dogrudan hedef alindigi ilk savastir. Mesele toprak kayiplarinin çok ötesindedir. Kaybedilen topraklarda ve sonradan Bulgaristan olacak ülkede yasayan Türkler, toptan kiyima ve sürgüne tabi tutulmuslardir. Bir milyonun üzerinde insan sürgünlerin önünde yollara düsmüs ve bunlarin yüz binlercesi can vermistir. Bulgaristan, Türklerin en yogun yasadiklari Balkan ülkesiydi. Savastan önce, yani 1877’de, sonradan Bulgaristan olacak Tuna Vilayeti ile Edirne vilayetinin Filibe ve Islimye sancaklarinda yasayan Türklerin, aralarinda Çerkezlerde vardir, sayisi 1 milyon 500 ila 1 milyon 700 bin civarindaydi ve toplam nüfusun yariya yakinini olusturuyordu. Bulgarlarin sayisi kimi kaynaklara göre Türklerden biraz daha az, kimine göre biraz daha fazlaydi. Osmanli, Rus, Ingiliz, Fransiz kaynaklari her iki halkin nüfusunun asagi yukari ayni oldugunda birlesiyordu.
 
Tarihçi Justin Mc. Carthy, Türk nüfusunun 1 milyon 500 bin oldugunu söylüyor. Nüfusla ilgili kaynaklari degerlendiren Ömer Turan ise savastan önce Bulgar olmayanlarin, Bulgarlardan daha çok oldugunu, Bulgar olmayanlarin yüzde doksanini da Türklerin olusturdugunu söylüyor: Buna göre, Türkler 1 milyon 600 bin civarindaydi. Rum, Ulah, Yahudi, Ermeni gibi Bulgar olmayan topluluklarin sayisi da 350 bin kadardi. Demek ki, ‘’Bulgar devletinin kurulmasi hazirliklarinin yapildigi bölgede Bulgarlar çogunlugu teskil etmemektedirler.’’ Bu durum isgal sonrasini planlayan Bulgaristan Mülki Idare Teskilati’nca da tespit edilmistir.
 
Örnegin Tuna Vilayeti ’ne bagli Rusçuk, Sofya, Tulça ve Varna sancaklarinda Türkler; Vidin ve Tirnovo’da ise gayrimüslimler çogunluktaydilar. Diger Hiristiyan unsurlar dista tutulunca, hiçbir yerde Bulgarlarin, etnik bir grup olarak çogunlugu saglayamadiklari anlasiliyordu. Tarihçi Turan, Bulgaristan Mülki Idare Teskilati’nin Tuna ve Edirne vilayetlerindeki Türkleri ve Müslümanlari ‘’def etmeyi ve yok etmeyi’’ amaçlayan ‘’nüfus Ihtilali’nin, bölgenin bu demografik durumunun tespitiyle planlandigini belirtiyor. Açikçasi katliam ve sürgünlerin nedeni kurulacak Bulgar devletinin Slav çogunluga dayanmasi fikriydi ve önceden planlanmisti. 
 
Savas ve ardindan yürütülen saldirilarla Türk nüfusun bir milyon kadari topraklarindan sürüldü. Bunun 515 bini sigindiklari topraklarda kaldi. Sigintilarin 105 bini Edirne’ye, 60 bini Selanik’e, 140 bini Kosova ve Manastir’a, 120 bini Istanbul’a, 90 bini de Anadolu’ya yerlestirildi. Bazilari da savastan sonra geri döndü.      
Bulgaristan’in 1887 yili nüfus sayimina göre kalan Türklerin sayisi 672 bindi. Savastan sonra da 52 bin Türk’ün Osmanli Ülkesine göç ettigi kayitliydi. Bunlara Osmanli ellerinde kalmis 515 bin de eklendiginde, baslangiçtaki 1 milyon 500 bin rakamina ulasmak mümkün oluyordu. Tarihçi Ömer Turan da Türk nüfusun savastan sonra yari yariya azalarak 800 bin kisiye düstügünü belirtiyor. Bunun 515 bini göçmen olarak Osmanli Topraklarina yerlestirildigine göre, 250 binden fazla Türk’ün akibeti meçhuldü. Meçhul degildi aslinda, nüfus tablolarinda bu insanlar ölmüs olarak gösteriliyordu.
 
Peki, bu kadar insan nasil öldü? Bir kismi kuskusuz, savaslarda ve çatismalarda can vermisti. Ama ezici çogunlugu katliama ugramisti, sürgün sirasinda açlik, hastalik ve soguga kurban gitmisti. Vahsi tümen bu katliamin sorumlusu Rus ordusu, bu ordunun Rus kazaklarindan olusturulmus dehsetengiz birligi Vahsi Tümen ile Bulgar çeteleri idi. Vahsi Tümen, Rus düzenli ordusunun ardi sira gelerek, Bulgar çetelerle isbirligi halinde Türk köylerine kiyim ve yagma saldirilari düzenlediler. Sivil halkin dehsete kapilip korku içinde topraklarini terk etmeleri için her türlü siddete ve rezillige basvurdular. Düzenli ordu da onlardan geri kalmadi; geçtikleri her yer ‘’çöle döndü’ ’Bulgar çetelerinin sirtina ise daha da kirli görevler yüklenmisti. Osmanli ordusunun ikmal yollarina sabotaj ve saldirilar düzenlemek siradan isleriydi. Asil görevleri köy basmak, tecavüz ve yagmaydi. Ruslarin cinayetten imtina ettigi durumlarda, kusatilmis köylere girip kiyima kalkismakti. Sürülenler geri dönmesin diye köyleri ve çiftlikleri yakip yikmakti. Türklerin ‘’tarlalarini, evlerini, besi hayvanlarini ve her türlü mallarini ellerinden almak’ ’ti. En canice eylemleri ise savas meydanlarindaki yarali Osmanli askerleri ve esirlere son darbeyi indirmektir Yapilanlar o kadar yaygindi ki, diplomatlar ve gözlemciler, yasananlarin ‘’istisna degil, olagan’’ oldugunu bildiriyordular.
  
Justin Mc. Carthy, Ölüm ve Sürgün adli eserinde ‘’Olaylarin çogunda Müslümanlara zulmeden Bulgarlarin siradan köylüler oldugunu’’ söylüyor. ‘’Hatta bazen, halki karma olan köylerde yüzyillardan beri babalari dedeleri Müslümanlarla yan yana yasamis olan köylülerdi. Bunlarin o çesit eylemlere girismelerinin nedeni, Müslümanlara karsi nefret ediyor olmaktan ya da milliyetçilikten çok, mal kapma hevesiydi.’’ O yüzden sadece Müslümanlarin degil, Yahudilerin de mallari talan edildi. Savastan önce ‘’Türk vahseti’ ’ne iliskin haberleri yapan Batili gazetecilerin muhabirleri ortak bir bildiri kaleme almak geregini duydular. Aralarinda büyük yayin kuruluslarinin da bulundugu 21 gazete ve derginin muhabiri ‘’Bulgaristan’in suçsuz Müslüman ahalisine karsi islenmis insanlik disi eylemlerin bir özetini imzaya baglamayi görev’’ saymislardi. Olaylardan Rus ordusunun sorumlu tutan gazeteciler ‘’kurbanlarin büyük çogunlugunun kadinlarla çocuklar oldugunu’’ da bildiriyordu. Ayrica bölgede görev yapan Batili devletlerin konsoloslari, bagli olduklari bakanliklari olaylar hakkinda günü gününe bilgilendirmislerdi. Örnegin Burgaz’daki Ingiliz Konsolosu Brophy, ‘’Türk yönetiminin en kötü olmus haline kiyasla dahi, sözde büyük bir Avrupa devletinin (Rusya) yönetimi altinda durumun eskisine göre on kat daha fazla kötü oldugunu’’ görmüs ve pek büyük saskinliga kapilmisti.
 
Edirne konsolosu Blunt, Türklerin yasadigi kiyimlari derlemisti. Bir baskasi, ‘’Ruslarin kararli benimsedikleri amacin, bütün Müslümanlari ülkeden sürüp çikarmak’’ oldugunu tespit etmisti. Bu tanikliklar ve arastirmaci Bilal Simsir’in yayimladigi sayisiz Ingiliz belgesi, bu büyük kiyimin büyük devletlerin gözü önünde islendigini gösteriyor.
 
Kiyimin bir baska boyutu da Osmanli uygarliginin izleriyle ilgiliydi. Ekrem Hakki Ayverdi’ye göre bugünkü Bulgaristan topraklarinda, Türk evleri ve dükkânlari disinda, 3 bin 339 Osmanli mimari eseri vardi. Bunlarin 2 bin 356’si cami, 415’i egitim yapisi, 174’ü tekke ve zaviye, digerleri de han, hamam, hastane, çesme, köprü gibi yapilardi. Çogu savas sirasinda, geri kalanlar da savastan sonra sehir planlarini bozduklari gerekçesiyle yerle bir edildi. Örnegin Filibe sehrinde 33, Sofya’da 82 cami bulunmaktaydi. Savas sonrasinda her iki sehirde de sadece birer cami kalmisti. Yüzyillardir hakim unsur olarak yasadiklari topraklar üzerinde Türkler, birdenbire azinlik durumuna düsmekle kalmamislar, mal ve mülklerini, camilerini, okullarini, hatta mezarliklarini bile kaybetmislerdi. Yine de Bulgaristan’daki Türklerin sayisi, Bulgarlar için hala tehdit edici düzeydeydi.
 
Bosna-Hersek’in bazi bölgelerinde, Balkan ülkelerinin gözlerini diktigi ve her birinin üzerinde hak iddia ettigi Makedonya (Kosova, Manastir, Selanik vilayetleri) ile Trakya’da ise Türk ve Müslümanlar mutlak çogunluktaydi. Müslüman nüfusu rahatsiz ederek uzaklastirma siyaseti, o yüzden, savastan sonra da devam etti. Makedonya’da sivil halka yönelik çete saldirilarinin ardi arkasi kesilmedi. Bulgaristan’in 1885’de Dogu Rumeli’yi, Avusturya’nin da 1908’de Bosna-Hersek’i ilhaki üzerine, Hiristiyanlarin yönetimi altinda bulunmayi kabul etmeyen Müslümanlar dalgalar halinde Türkiye’ye göçtü. Karadag’da neredeyse tek bir Müslüman kalmadi. Öte yandan Ege adalarindaki Türkler de bir daha dönmemek üzere Anadolu’ya tasiniyordu. Örnegin Girit’te, 1821’de Türklerin sayisi 160 bindir. Bu sayi 1876’da 95 bine, 1897’den sonra 33 bine düstü.
 
Sonuçta bütün bu bölgelerden, savastan sonra gerçeklesen göçlerle yaklasik 340 bin kisi daha Osmanli ellerine sigindi. Balkanlar’in Müslüman nüfusu eriyordu. Son darbeyi Balkan Savaslari vuracakti; ama bir farkla: Bu kez öldürülenlerin sayisi göç edebilenlerden, Istanbul ve Anadolu’ya siginabilenlerden çok daha fazla olacaktir
Balkan soykiriminda toplam 8.150.000 kisi sürgün edilmis, 2.555.000 kisi ölmüstür/öldürülmüstür…
Osmanli’nin dünyanin en zengin, en medeni, en imarli ve en adil bölgesi yaptigi Balkanlar Batili emperyalistler ve zavalli fanatik Hiristiyanlarinin elinde bir barbarlik ve ilkellik cografyasina dönüstürülmüstür. 
 
Sonuç olarak Balkan Soykirimi, Türk’ü uyandirdi. Türkiye’yi meydana getirdi. Kurtulus savasimizin subay kadrosunun yarisindan çogu Balkan kökenlidir. Çanakkale’de sehit olan subaylarin %12’si muhacirdir. Hem I. Dünya Savasi’nda hem de Kur­tulus savasinda muhacirler gönüllü olarak; orduya katildilar ve bu hakki kullanmadilar. Cumhuriyeti yükseltmek için canla basla çalistilar. Vatanin ne oldugunu en iyi onlar biliyordu. Düsmanin kim oldugunu da iyi biliyorlardi. Her türlü siyasi görüsü savunan çikti aralarindan. Ancak Türklüge ve Ata’sina ihanet eden hemen hemen hiç çikmadi. Hep çaliskanliklari, dürüstlükleri, temizlikleri ve namuslariyla tanindilar.
 
 **************************
Balkan ülkelerinin nüfus projeksiyonu 2060 yilinda toplam Balkan nü­fusunun %15 ile %20 arasinda azalacagini, oysa Balkanlar’daki Müslüman Türk nüfusun yaklasik %30 artacagini ortaya koymaktadir. En az bir o kadar Balkanli Türk’te Türkiye’de yasiyor olacak. Kisacasi çok degil belki bir 50 yil sonra Balkanlar yine Türk yurdu olacaktir.
 
                                                                ***************************************************
 
Bugün Balkan halklari ister Müslüman olsun ister Hristiyan olsun, yüzünü Türkiye’ye dönmüstür. Osmanli’ya ihanet eden Balkanlilar bizi bekliyor. Bizlerden Yeniden adalet ve ön­cülük istemektedirler. Osmanli’ya ve Türklüge her seyiyle sürekli bagli kalmis olanlar zaten Bal­kanlarin yeniden Türk yurdu olmasini istiyorlar.
 
 
Balkanlar “Kayip Vatan” degil “kurtarilacak bir vatandir ve "Bir kisi de kalsak” mazlumlarin Türklerden bekledigi gibi yasamamiz gerekirrrrrr.
 
 
 
 
 
 

Benzer Kitaplar