ANARSIST PORTRELER

ANARSIST PORTRELER

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


 
 
Yazar kitabi üç bölümde ele almis, birinci bölümde RUSYA'da faaliyet yürütmüs Anarsistleri, ikinci bölümde ;AMERIKA'da faaliyet yürütmüs Anarsistleri, üçüncü bölümde de AVRUPA VE DÜNYA üzerinde sosyalizmi savunan lider durumda olan sahislarin biyografilerini yazmis, çok begenerek okudugum bir eser. Ben kisaca kitapta adi geçen sahislarin kisa olarak özetlemeye çalistim tamamini okumanizi siddetle tavsiye ederim, SÜPPER ÖTESI...
 
1. BÖLÜM: RUSYA 
Bakunin, Moskova’nin bir köyündeki aristokrat bir ailenin çocugudur. 14 yasindayken Topçuluk Üniversitesinde askerî egitim alir. Rusya Imparatorluk Muhafiz Alayi’na düsük rütbeli bir subay olarak atanir. Bunlari terk ederek, felsefe okumayi umut ettigi Moskova’ya geçer. Bakunin, Moskova’da eski üniversitelilerden olusan bir grupla arkadaslik kurdu ve ardindan sistematik bir idealist felsefe çalismasina baslar. Özellikle de Schelling, Fichte ve Hegel’e yogunlasir.
Bakunin’in plâni üniversitede profesör olmakti (dogrulugun rahib). Fakat daha sonra “Sol Hegelciler” adi verilen radikal ögrencilerle karsilasir ve onlara katilir. Berlin’deki sosyalist harekete dâhil olur. Buradan Proudhon ve George Sand’le karsilasacagi, Polonyali sürgünlerin lideriyle tanistirilacagi Paris’e geçer. Paris’ten Isviçre’ye seyahat eder. Burada bir süre kalarak sosyalist hareketlerde faal olarak bulunur.Paris’e döndügünde, Rusya’ya karsi atesli bir saldiri baslatir ve bu Bakunin’in Fransa’dan sürülmesine neden olur. Devrimci hareketler kendisine demokratik kiskirtma yapan köktenci bir kampanyaya katilma firsatini verir ve Dresden ayaklanmasina katilmasi nedeniyle tutuklanir ve ölüm cezasina çarptirilir. Bununla birlikte idam hükmü ömür boyu hapse çevrilir ve Rus yetkililere teslim edilir. Bakunin Amur bölgesine gitmek için izin talep eder ve buradan kaçmayi basararak Japonya’ya, ardindan da Amerika Birlesik Devletleri'nden Ingiltere’ye geçer. Geri kalan yasamini bati Avrupa’da, özellikle de Isviçre’de sürgünde geçirir. Daha sonra Sosyal Demokratik Birligi kurar.
Bakunin’in Lahey Kongresi’nde Marx’in üstün gelmesiyle Enternasyonal’den tasfiye edilmesi, Marksist düsüncenin devletin nihai çözülmesinden önce kurulmasini öngördügü isçi devleti görüsü ile Bakunin’in böyle bir ara basamaga gerek olmadigina dair görüsü arasindaki uyusmazligin açik bir temsili oldu. Marx’in dehâsini kabul ederek yaptigi sinif çözümlemesini ve kapitalizme iliskin öne sürdügü ekonomik teorilerini kabul etmekle birlikte, Devlet ve Otorite hakkindaki görüslerini de son derece âciz, yetersiz buluyordu. Marx’in küstah ve kibirli oldugunu ve yöntemlerinin komünist devrimi tehlikeye atacagini düsünüyordu. Bakunin Yahudi kökenli oldugu için Marx’a saldirarak anti-semitist oldugunu da açiga vurdu diyenler de vardir.
 
Kropotkin, Moskova’da dogdu. Pages Taburuna katilir. Bu taburda çogunlugu soylu sinifindan 150 genç egitim görmektedir. Kropotkin sinif arkadaslari ile iliskilerini gelistirmekte zorlanir; taburdan ayrildigi zamaninin büyük bir bölümünü kitap okumaya, mektup yazmaya ve dergi çikarmaya ayirir. 1871 Komünü’ nün etkisi ile isçi hareketlerine olan ilgisi artar; isçi hareketleri hakkinda daha çok sey ögrenmek için yurtdisina seyahat etmeye karar verir. Rusya'dan ayrilarak Isviçre'ye hareket eder. Zürih'e varir varmaz hemen Enternasyonal'in yerel subesine üye olur. Ancak bir süre sonra daha radikal olan Jura Federasyonu'nun Neuchatel'deki merkezini ziyaret eder. Buradaki izlenimleriyle anarsizmi benimser. Çar II. Alexander’in suikasta ugramasindan kisa bir süre sonra Kropotkin Isviçre'den sinir disi edilir. Thonon Savoy'da kisa bir süre kaldiktan sonra Londra'ya gider. Burada Fransiz hükümeti tarafindan tutuklanir. Lyon'da yapilan durusmada Enternasyonal üyesi oldugu gerekçesiyle bes yil hapis cezasina çarptirilir. Serbest birakilinca Londra'ya yerlesir. Zamaninin çogunu yazmakla geçirir; kitaplarinda anarsist-komünizmi teorisini gelistirmeye çalisir. Kanada ve ABD'yi ziyaret eder. Amerikan dergisi Atlantic Monthly anilarini basmayi kabul eder. Kropotkin 8 Subat 1921'de ölür. Bolsevik lider Lenin'in kisisel izni ile Novodevichy mezarliginda anarsistler tarafindan büyük bir cenaze töreni düzenlenir. Bu, anarsistlerin kitlesel olarak Rusya'daki son bir araya gelisi olur.
 
Anatoli Jelezniyakov; Seksen yildir Ekim Devrimi olarak tarihe ve dünya literatürüne geçen Bolsevik darbenin elebaslarindandir.
 
Nestor Makhno; 19.yy’lin sonlarinda 1848-50 devrimlerinin sonrasinda, Paris’i kisa bir süreligine de olsa özgürlestiren Paris Komünü ’nün üzerinden tam 18 yil geçmisti Makhno Uykayna’nin Gulye-Polye isimli bölgesinde yoksul bir köylü ailesinin çocugu olarak dünyaya geldiginde. Makhno gerek içinde bulundugu sinifsal ve cografi durum gerekse de o yillarda dünyada ve özellikle Avrupa’da gelisen isyanci dalgadan çabucak etkilenerek egemenlere ve otoriteye karsi mücadeleye ömrünü adayacak bir anarsist olarak,1906 yilinda,17 yasinda bir anarsist eylem grubunun içinde bulur kendini. O eylemin sicakligi içinde isyanci ve devrimci kisiligini bulabilen bir eylem insaniydi. Bu nedenle de henüz 17 yasinda bir polise yönelik silahli bir saldiridan dolayi idam cezasina çarptirilir. Fakat yasi küçük oldugundan ömür boyu hapis cezasi uygun görüldü. Hapishanede geçirdigi 11 yilda gerek diger mahkûmlarla yaptigi sohbetler gerekse kendince yaptigi okumalar ona çok sey katar. Bu yillar ona bilginin ötesinde sarsilmaz bir devrimci irade kazandirir.1917 Subat Devrim’inde diger tüm tutsaklar gibi serbest birakilir. Onun eylem anlayisi, yalnizca sabotaj, suikast vb. gerilla tarzi eylemliliklere dayanmiyordu. Makhno, yönetilenlerin, artik yönetilmek istememesinin ezilenlerin bilincinde açacagi devrim ufkunu da çok iyi kavramis bir anarsistti. Bu yüzden de hapishaneden serbest kalir kalmaz, ilk isi dogdugu Gulya-Polya’ya dönerek, orada tarim emekçilerinin örgütlenmesine öncülük etmek olur. Mücadele yasaminda, bir an bile örgütlü mücadele anlayisindan taviz vermeyerek, günümüze devrimci anarsistlerin mücadelesine isik olmustur. Köylülerden silahli küçük ama vurucu gücü oldukça etkili birlikler kurarak toprak sahiplerinin elinden topraklari alip asil sahiplerine ani o topragi isleyen köylülere dagitilmasinda öncülük eder.
Makhno ve yoldaslarinin isyan ordusunun önünde çiktigi her saldiri eyleminde anarsinin sembolü olan kara bayrak ve “fabrikalar isçilerin, toprak köylülerin” gibi liberter sloganlarin bulundugu kara pankartlar da bulunuyordu. Makhno’nun kara bayrakli isyan ordusunun Ukrayna emekçilerinin gözünde bir efsane haline getiren dört ayri düsmana karsi verdikleri uzlasmaz ve kahramanca mücadeleydi. Bolsevikleri 1918'de Brest-Litovsk Antlasmasi’nin imzalamasiyla önce Avusturya-Macaristan Birliklerine karsi sonra Denikin’in basinda bulundugu Beyaz Ordu’ya isbirlikçi ve Ukrayna toprak agalarinin destekledigi Ukrayna Ordusu’na ve Bolsevikler’in Kizil Ordu’suna karsi dört ayri cephede olaganüstü dirençli bir mücadele vermistir.  Makhno ve yoldaslarinin kara bayrakli Isyan Ordusu. Bolsevikler ’in iktidari Denikin’in Beyaz Ordusu’nun tehdidi altindaydi. Bu tehlike karsisinda Makhno öncülügündeki Isyan Ordusu’nun süvari birlikleri ve taçankalarla güçlendirilmis gerilla savasinin basarisini bilen Bolsevikler üç kez ittifak kurmak zorunda kaldilar. Ancak her ittifak sonunda Bolsevikler, Beyaz Ordu tehlikesinin bertaraf edilmesiyle antlasmayi ihlal eden taraf oldu. Ancak Kizil Ordu’nun en büyük ihaneti 70 kadar isyan ordusu komutanini bir konferansa davet etme bahanesiyle pusuya düsürüp katletmesidir. Bu olay Makhnovist Hareket için de dönüm noktasi olur.
Kizil Ordu’yla Makhnovist Isyan Ordu’su arasinda Makhno ve yoldaslarinin güneye sürülmesiyle sonuçlanan ciddi çatismalar yasanir. Makhnovist Isyan Ordusu, örgütlü direnisin kusursuz uygulamariyla yüzyilin ortalarinda yasanacak Çin, Küba ve Vietnam Devrimleri ’ne esin kaynagidir. Ama asil önemlisi Makhno ve yoldaslari topragin özgürlestirilmesi ve kolektif estirilmesi deneyimlerini 1918-1920 Ukrayna’sinda gerçeklestirerek 1871 Paris Komünü’nden sonra 20.yy’in ilk anarssit deneyimini gerçeklestirerek Büyük Ispanya Devrimi’nin müjdeleyicisi olmustur.
 
V.M. Eihenbaum (Volin), Volin Orta Rusya’nin Voronezh vilayetinde dogar, Koleji bitirmesi ardindan Saint Petersburg’a hukuk okumak üzere gider. Üniversiteyi birakarak Sosyalist-Devrimci Parti’ye katilir ve böylece devrimci isçi hareketinin bir parçasi olur. Father Gapon ile tanismasi ardindan sehrin isçileri arasinda kültürel ve egitsel etkinliklere ve Gapon’un çagrisi ile gelisen, Kanli Pazar'la sonuçlanan harekete katilir; Kanli Pazar olayinda Volin ve dâhil oldugu grup Kislik Saray’a ulasmalarindan önce askerler tarafindan geri çevrilmisti. Art arda gelen grevler boyunca St. Petersburg Sovyetinin kurulmasinda isçiler arasinda yardimlari organize ederek ve bilgi akisini saglayarak öncü rol üstlenir; yilin büyük kisminda genel hareketsizligine ve 1905 Rus Devrimi ardindan, Aralik ayinda bastirilmasina ragmen, Sovyet, 1917 Subat Devrimi boyunca yeniden canlilik kazanmistir.
Esinin ölümü Volin’i çok etkilemis, II. Dünya Savasi onu bir yerden bir baskasina gizlenerek yasamak zorunda birakmistir; savastan sonra Paris’e döner, fakat tedavi edilemeyen tüberküloza yakalanarak 1945 yili Ekim ayinda bir hastanede hayatini kaybeder, bunun öncesinde Volin devrimlerde ve iç savasta yasadiklarini anlattigi ve ölümünden sonra yayinlanacak olan Bilinmeyen Devrim adli eseri yazmistir.
 
 
 2. BÖLÜM: AMERIKA
 
Proudhon, Fransa’da dogan, kendini anarsist olarak niteleyen ve tüm hayati boyunca anarsizmin yasanabilir bir ögreti olmasi için mücadele veren bir düsünürdür. Proudhon'a göre devlet, kendine özgü, bireylerin disinda ve üstünde hukuksal normlar üzerinde kurulu oldugundan her türlü yasal temelden yoksundur. O gerçek bir sözlesme sonucu ortaya çikmadigi gibi devami da herhangi bir sözlesmeye dayanmaz. Demokrasi de azinligin çogunluk tarafindan yapilan kanunlari kabul etmeye zorlandiklari bir totalitarizmdir. Proudhon, genel oy ilkesini reddederken sendikalari da çalisma özgürlügünü ortadan kaldirmaya yönelmis tekeller olarak nitelemektedir. Insanoglunun insanoglunca yönetilmesi köleliktir. Ona göre önderlik insanin içgüdüsel ve hayvani yanina ait bir duygudur. Proudhon kapitalizmi, bütün mülkiyet sistemlerinin en adaletsiz olanim yaratmakla suçluyordu. Bu sistemde üretici ile mülk sahibi arasinda ters orantili bir bölüsüm sistemi ve bu sisleme dayanak saglayan faiz, rant, gibi haksiz kazanmasi yollariyla toplumun en genis kesimini olusturan emekçi ve üretici güçler ezilmekte ve sömürülmektedir. Proudhon ‘un devleti reddetmesi dogal olarak Hegelci diyalektigin çatiskilari çözüme ulastiran sendeciligim de reddetmesine neden olacaktir. Proudhon'u diger anarsistlerden ayiran bir yön de geleneksel degerleri ve özellikle aile baglarim siddetle savunmasidir. Yahudi düsmani biri olan Proudhon zencileri de asagi bir irk olarak görmektedir. Proudhon bir ihtilalci oldugu halde ayaklanmalara, sinif savaslarina ve teröre karsidir. Arzuladigi anarsizmi olumlu anarsizm olarak niteler. Barisçi yöntemlerin kullanilmasindan yanadir. Beri yandan savas olgusunu da reddetmez. Kavga ve çatismalarin toplumlarin gelismesinde olumlu bir rol oynadigim söyler.
 
Benjamin Tucker, Mutualizm, 18. Yüzyilda Ingiliz ve Fransiz isçi hareketleri ile ortaya çikar ve ardindan Fransa'da Pierre-Joseph Proudhon, ABD'de diger bazi düsünürlerle baglantili olarak anarsist görünüm kazanir. Birlesik Devletler'de, örnegin Benjamin Tucker ve William B. Greene gibi bireyci anarsistler üzerinde etkisi görülür.
 
Bartolomeo Vanzetti, Kuzey Italya'daki Villafalletto'da dogmus, 20 yasinda ABD'ye göç etmistir. Italya'dan ABD'ye göçen anarsistlerden çok etkilenen Vanzetti, hayatini anarsizm mücadelesine adamistir.
 
Nicola Sacco ise Güney Italya'daki Torremaggiore'de dogmus, ABD'ye göç etmistir. Karisi ve çocuguyla Italya'dan göçenlerin yasadigi bir mahallede oturan Sacco'nun hayati, göçmen anarsistlerle tanismasinin ardindan tamamiyla degismistir. Her ikisi de grevlerde, savas karsiti mücadelede ve devlet karsiti propagandada aktif olarak yer almaktaydi. O dönemde ABD'nin en etkili anarsist gazetesi olan ve Italyanca yayinlanan Cronaca Sovversiva'da da yazmaktaydilar. Amerika'nin Massachusetts Eyaletinde Slater&Morrill ayakkabi sirketinin paralarini tasiyan zirhli bir araç soyulur; araçtaki sirket muhasebecisi ve korumasi vurularak öldürülür. Araçta bulanan parayi alan iki soyguncu, kimseye görünmeden olay mahallinden uzaklasirlar. Soygunun ardindan, olayla hiçbir iliskisi olmayan iki anarsist, Nicola Sacco isimli bir ayakkabici ve sokaklarda balik satan yoldasi Bartolomeo Vanzetti tutuklanir, savcinin mahkemeye delil olarak sundugu tek sey Sacco ve Vanzetti'nin göçmen anarsistler olmalariydi. Sacco ve Vanzetti ölüm cezasina çarptirildi.
 
Berkman, bir Yahudi ailenin çocugudur, anne babasinin ölümünden sonra Rusya’yi terk ederek amerikaya gitmis, devrimci amaçlarini eyleme dönüstürmek için çelik grevcilerini öldürmeleri için silahli adamlarina emir veren zatin banker elemanina vurma girisiminin sonucu 22 yil hapis cezasi almistir.
 
Ricardo Flores Magon, Meksika dogumlu liberal-anarsist sair, politikaci, gazeteci biridir. Meksika liberal partisini kurmus, zapatanin da katilacagi "toprak ve özgürlük" sloganiyla baja californiada ayaklanma baslatmis, Mayis itibariyle Tijuana bagimsizligini kazanmis, sonra ABD otoritelerinin tutuklamalari ve infazlari baslamistir.  Bu konuda önemli bir etkisi olmustur.
 
Mollie Steimer, Birlesik Devletler I. Dünya Savasina girdiginde, anarsistler savas karsiti hareketin ön saflarinda yer alir. Emma Goldman, Alexander Berkman ve digerleri Zorunlu Askerlige Hayir Birligi kurdular. Yürüyüsler, protestolar ve gösteriler düzenlediler. Yayinladiklari manifestoda söyle deniliyordu, "Zorunlu Askerlige Hayir Birligi, vicdani retçilerin kendi vicdani seçimlerini yapma özgürlügünü beyan etmelerini ve arkadaslari olan insanlarin öldürülmesine”  ihlal ettikleri gerekçesiyle tutuklandilar.
1918'de kabul edilmesiyle beraber savas karsiti yazini yasadisi hale getiren Casusluk Yasasi'na dayanarak yapilan ilk davalardan birisi Mollie Steimer de aralarindaydi, bes anarsistin davasiydi. Grup, geceleri posta kutularina attiklari bir gazeteyi dagitmis ve askere alinma karsiti brosürler yazmisti. Davalilardan birisi olan Jacob Schwartz mahkemeye asla getirilmedi. Sorgumalar sirasinda polis tarafindan öyle kötü dövülmüstü ki, hastaneye kaldirilmak zorunda kalmis ve orada da ölmüstür. Dört kisilik grubun hepsi suçlu bulunur ve ardindan da Savas karsiti faaliyetleri nedeniyle 1921'de Rusya'ya gönderilmek üzere sinirdisi edilmislerdir.
3. BÖLÜM AVRUPA VE DÜNYA
Paris Komünü ve mirasi; Bismarck Almanya’sinin Fransa’yi yenmesinden sonra yenilgiyi hazmedemeyen Paris halkinin Fransiz hükümetine karsi kurdugu devrimci bir tesebbüstür. Yenilgiden sonra toplanan halk, Hotel De Ville'de Paris komününü milli muhafizlarin havaya açtigi ateslerle coskulu bir sekilde ilan etmislerdir. 2 ay süren, halk tarafindan destek bulan iktidari boyunca bazi reformlar yapilmis, bunlardan bazilari: düzenli ordunun kaldirilmasi, memur maaslarinin yilda 6000 franki geçmemesi, milli muhafizlarin ülkede tek silahli güç ilan edilmesi, kilise ile devletin ayrilmasi, din islerine ayrilan bütçenin kaldirilmasi, kilise mallarinin milli emlaka devredilmesi, fabrikalarin isçilere devredilmesi, giyotin makinasinin yakilmasidir. Versailles hükümeti yandaslarinin hükümeti ele geçirme tesebbüsü basarisiz olmus. Versailles güçleri Paris’e girmistir, komüne karsi sehri ele geçirmek için halk birlikleriyle uzun süre kanli biçimde savasir ve sehir sokak sokak çarpisilarak ele geçirilir. Halk askerlere karsi mermi tükenince taslari tüfeklere doldurup savasmis, rehineler karsilikli olarak öldürülmüs, son direnisler mezarliginda yapilmis ve esirler bu mezarlikta federeler duvari önünde kursuna dizilmislerdir. Savasta 20000 kadar devrimci ve 700'den fazla Versailles'li öldürülmüstür. Devrimci Parti bu olaydan sonra agir bir darbe almistir.
 
Paul Brousse; 1861 yilinda anarsist hareket kendine yandas bulmus ve büyümeye baslamistir. Anarsist isçiler bir sendika kurmuslardir. 1871 Paris Komününde en büyük grubu “Proudhoncu Federalci Sendika” olusturuyordu. Daha sonra devlet anarsist hareketi ve basini yasaklamistir. Fransa’daki birçok anarsist Isviçre’deki Jurna kentine kaçmis, kisa sürede bu sehir anarsizmin Avrupa’daki merkezi olmustur. Kaçanlar oldugu gibi kalip savasmayi tercih edenlerde olmustur. Paul Brousse anarsizme bilimsel ve milis etmenler ekleyerek gelistirmeye çalismistir. Bu dönemde imparatorluk yapisina karsi cumhuriyetçilerle birlikte ittifak yapmistir. Ancak ülkede çok fazla tutunamamistir ve sürgüne gönderilmistir. Anarsist harekete Almanya ve Ispanya’dan destek vermistir. Bastigi gazetelerde siddetin kullanilmasini vurgulamistir. Sosyalist bir parti kurarak anarsist hareketi farkli bir boyuta tasimistir. 1960’li yillar anarsizmin son hareketli yillari oldu. Fransiz anarsist grup Jeunesse Libertaire, Proudhon’un söylemlerini tekrar olusturdu. Proudhon’un “Anarsizm düzendir” söylemi kirmizi “A” harfi ile bütünlesti. Büyük gösterilerde yada Yunanistan’da yasanan olaylarda oldugu gibi zaman zaman tekrar ortaya çiksa da anarsizm 60’lardan sonra diger gruplarin içinde erimistir.
Temelleri Ingiltere’de atilsa, anarsizm gelisimini Fransa’ya borçludur. Devrimlerden sonra ortaya çikan otorite bosluklari anarsizmi denemek için uygun bir zemin olusturdu. Anarsistler bu deneyimlerin çogunda basarisiz oldular ama bu basarisizlik anarsizmin gelisiminin temel taslarini olusturdu. Anarsizmin çikisindan günümüze birçok insana anarsizmi siddetle es deger tutmaktadir.
 
Gustav Landauer, burjuva bir ailenin çocugu olarak Karlsruhe’de Almanya’da dogmustur. Oldukça erken yaslarda ailesi ve ögretmenleriyle çatisma yasamis olmasina ragmen akademik olarak sivrilmisti. Yine de, edebiyat, felsefe ve tip okuduktan sonra okuldan ayrilmisti. Berlin’e geçti ve kisa bir süre Johann Most’un himayesinde orada kaldi. Daha sonra tam karsit yönelimli Tolstoycu Anarsist Benedict Friedlander’in büyük oranda etkisi altinda kalacaktir. THE SOCIALIST olmasina ragmen anarsist bir dergiyi yayina hazirladi. Her seferinde göstermis oldugu sivil itaatsizlik nedeniyle cezaevi onun evi olmustur. Buber ve Erich Muhsam ile karsilasip arkadas oldugu Neue Gemeinschaft isimli edebiyat grubuna katildi. Landauer Sol’un kisirligi ve dogmatizminden giderek hayal kirikligina ugramis ve daha da fazla komuniteryanizme kaymistir. Sosyalist Federasyon 1908’de komunitilerin gelismesini tesvik ederek faaliyete baslamis ve bir yil sonra SOSYALIST dergisi faaliyetine yeniden baslamistir. Landauer,  en bilinen çalismasi olan Sosyalizm’e Dair’i yazmistir. Sosyalist Federasyon Almanya ve Isviçre’de, yirmi yerel örgütlenmede 800’ün üzerinde insanla toplantilarla örgütlenmistir. Landauer’in Anarsist muarizlari sinif savasinda militanlari çekerek hareketi zayiflattigindan dolayi onu suçlamislardi. Fakat kooperatifler, özgür okullar ve komüniteler yapma tesebbüsü savastan dolayi kisa sürdü. Sosyalist dergisi yayinina bilinen nedenlerden dolayi ara verdi. Aktif Savas karsiti mücadelesini sürdürürken, edebiyat, oyun yazmak ve Shakespeare, Holderlin, Goethe ve Strindberg üzerine çalismalara da yogunlasmisti. Alman Devrimi basladiginda devrimci hareketi yöneten Kurt Eisner ile Bavyera’da idi. Fakat Eisner’e karsi elestirilmistir. Sadece Sosyal Demokrasinin Solcu versiyonunu degil, Isçi Konseyleri Cumhuriyeti istemekte idi. Devlet ve kapitalizmin yikilmasi için yalnizca Isçi Konseyleri bir umut vadetmekteydi.
 
Brezilyali anarsistler, Latin Amerika’nin ilk ve en önemli anarsist komün deneyimi olan Cecilia Komünü, 1890 yilinda anarko-sosyalist Italyan göçmeni Giovanni Rossi tarafindan Brezilya’nin Parana eyaletinin Palmeira adli köyünde kurulmustur. Komün, sosyolojik bir laboratuvar olmanin ötesinde, bir ütopyanin gerçege dönüstürülmesinin de bir adimidir. Bu anarsist deneyim çesitli dönemlerde yasayan birçok sair ve yazara da ilham kaynagi olmustur, Örnegin yazar Afonso Schmidt'in, Cecilia Komünü'nü anlatan "Bir Anarsist Deneyimin Romani" adli yapiti 1942 yilinda yayinlanmistir.
 
Giovanni Rossi, hayalî bir insandir. Aslinda bir veterinerdir ama sosyolog ruhuna sahiptir. Kolektif isbirliginin ötesinde Rossi’nin amaci sosyalist ve anarsist bir komün kurmaktir. Fakat o zaman, dini ve toplumsal önyargilari bulunan köylülerin arasinda bunu gerçeklestirebilmek hiç de kolay degildir. Bu fikirlerle kafasi mesgul olan Rossi, deneysel bir koloni kurmak için Italya’da konu üzerinde yogunlasmis. Torricella’da topraklarindan çikarilmis köylüler Parma bölgesinde bir dernek kurdular. Daha sonra bu köylülerin çogu Italya’dan  Brezilya’ya Cecilia Komünü’ne geldiler. Hükümetten sübvansiyon alamayan Rossi, Citadella içinde çekirdek bir grup olusturur, buna ragmen üyelerin henüz özgüvenleri yoktur. (1863-1950), by FB Mendelssohn & Co., c1899
 
Avustralyali Bir Anarsist John William Fleming: Anarsist portreler galerisindeki yolculugumuz, Emma Gold­man'in en etkin yoldasimiz' diye tanimladigi Avustralya'daki J.W. Fleming'in hayat öyküsüyle sona eriyor.' Fleming güçlü ki­siligi ve militan yapisiyla içinde bulundugu harekete hayat veren kisilerden biriydi. Hyde Park'in Melbourne'deki esi olan Yarra Bank'taki kürsüsünden her pazar günü isçiler ve issizler adma konusmalar yapardi. Cesareti ve güçlü iradesi herkesçe biliniyor­du. Sürekli rahatsiz edilmesine, kovusturmaya ugramasina ve tu­tuklanmasina karsin yaklasik altmis yil boyunca kendini adadigi davada bir misyoner gibi sürdürdü çalismalarini. Bu yüzden, Avustralya anarsizminin tarihinde 'en kararli ve kalici ajitatör' olarak adlandirilmasi pek sasirtici degildi.
Kendisi henüz bes yasindayken ölen Ingiliz anne ile Irlandali bir babanin çocugu olan John William Fleming, Ingiltere'de, Derby'de 1863 ya da 1864'te dogdu. Isçi babasi Derby'deki bir greve katilmis, büyükbabasi ise 1840'larda Tahil Yasalari'nm ip­tal edilmesi çalismalarinda yer almisti.  Henüz on yasindayken çizme fabrikasinda çalismaya basladi. Dine kuskuyla baktigi onlu yaslarinda, Midlands'a ugra­yan dönemin önde gelen özgür düsünceli kisilerinin (Charles Bradlaugh, George Jacob Holyoake ve Annie Besant) konferans­larini izledi. Hayati boyunca din karsiti biri olacak, asil ideolojik bagliligi olarak ateizmden anarsizme geçtiginde bile uzun yillar din karsiti ve özgür düsünceden yana sözlerini sürdürecekti.
 
Tarihin derinliklerinde kaybolmak istiyorsaniz, lider ruhlu insanlarin yasantilarina, karsilastiklari zorluklarda bile dik duruslarina ayna tutan harika bir eser......

Benzer Kitaplar