ALEVI KÜRTLER

ALEVI KÜRTLER

Fevzi BOZKURT
Felsefe


Alevi Kürtler ve Dersimliler Osmanli Imparatorlugu döneminde ortaya çikmis ve Cumhuriyet Döneminde de kendi yapisini korumustur. Alevi Kürtler ve Dersimliler üzerine bu güne kadar farkli gruplar tarafindan arastirma yapilmistir. Arastirmacilar belli dönemlerde Alevi Kürtler ve Dersimliler'i kaleme almis ve çarpici açiklamalarda bulunmuslardir. 
 
Bu arastirmalar 3 grupta incelenebilir.Bunlar:
 
1-1850 - 1920 tarihleri arasinda Osmanli döneminde faaliyette bulunmus batili misyonerler, resmi görevliler ve arastirmaci gezginlerdir. Bunlar arastirmalarinda bu sonuca varmislardir. ”Aleviler, Anadolu’nun yerli halki ve yakin zamana kadar Hristiyan olan topluluklarin kendilerine “Müslüman” diye korumaya çalisan takipçilerdir. ”Aleviler için bir Hiristiyan tarihi yazma çabasi sonucu ortaya çikan kaynaklar kullanildiginda Alevi ve Kapali Dersim’in tasidigi dinsel ve toplumsal nitelikler hakkinda bilgiler içerir.
 
2- 1910’lu yillardan sonra Türk Milliyetçiliginin taraftarlaridir. Bunlar ise Alevilerin kullandigi Türkçe disindaki diller göz ardi edilmekte ve inanç düzeyindeki fakliliklar ise Türk samanciligiyla iliskilendirilmektedir.
 
3- 1984’lü yillari sonrasinda Kürt ulusalliginin etkisinde çalismalar yapan degisik düsünceler Ankara’nin Kürt politikasina karsi olusan Kürt tepkileri tüm Kürtler tarafindan benimsenince Alevi Kürtler için bir tarih yazmaya yönelmislerdir.
 
Türklerin Kürtlere göre daha etkin bir konumda olmalari, hem Türk nüfusunun yayilma alanin genis olmasi ayni zamanda da Osmanli’nin destegini almis olmasindan kaynaklanmaktadir. Alevilik; dinsel açidan bakildiginda 8. ve 13.yy arasinda Iran ve Irak dünyasindan çikmis akimlarin ürettigi düsüncelerden dogmustur. Alevilerin dinsel düsüncelerine ne Kürtlerin ne de Türklerin düsünsel katkisi olmamistir. Alevi Kürtler içine sürüklendigi birçok sorundan dolayi, etnik ve dinsel açidan zamanla degisiklige ugramis ve yeniden sekillenmislerdir. Bu durum sonucunda ayakta kalan bugünkü üyeleri arasinda zitlasmaya yol açmistir.
 
Etnik tanimlamanin sorunlari:
 
Yakin zamana kadar Alevi Kürtlerin merkezi olan Dersim Bölgesi Alevi toplumlarin ve  Kürt olusumlarin farkliligini arastirmak için önemli bir konuma sahiptir.
 
Alevi Kürt toplulugunun sosyal ve dini açidan farklilasmasinin sebepleri; Dersim, Erzincan ,Bingöl, Sivas, Malatya ,Kahramanmaras, Erzurum ve Mus bölgesinde yasayan Kirmancki (Zazaca) ve Kurmanci (Kirdaski) konusan asiretlerin Dersim’e baglanmasi, dinsel bütünlügün korunmasi ve kirmanci dilinin bölgede yaygin olmasinin onlari birlestirmede büyük etkisi olmustur. Türk nüfusuna yakin yerlerde yasayan ve Türklerin Sünni, Kürtlerin ise Alevi oldugu yerler bulunmaktadir. Erzincan, Dersim, Sivas, Malatya ve Maras bölgesinde Sünni ve Alevi karakterleri bulunurken yöresel Kirmanci ve Kurmanci kelimesi Kürt ve Alevi anlami tasir.
       
Yari göçebe bir topluluk olan Alevi Kürtlerde hiçbir zaman güçlü bir dil bilinci yoktur. Iki dil kullanimdan kaynaklanan sorunlar zamana birakilmistir. Bu durum yapilan arastirmalarda farkli sonuçlar dogurmustur. Seyit aileleri Kirmanc terimini asiretlerin yaninda kullanmaktan uzak dururlar. Kirmanc kelimesini düsük görürler ve bu kelimeyi dünyevi asiretler için kullanirlar. Bunlar(seyitler) iman soyuna bagli olduklarina ve asiretlerden üstün olduklarina inanirlar. Kendilerine Evlad-i Resul adini verirler. Bütün sorun ve tartismalarina ragmen bu gruplar için yine de Kirmanc kelimesi kullanilmaktadir. Bu kullanimin sebebi Kirmanc kelimesinin Alevi ve Kürt âlemini ifade etmesi ve son yillarda Kürt toplumunun dinsel çeliskileri üzerindeki etkisini artirmasidir.
 
Alevi Kürtlerle ilk karsilasan Batililar onlar için Kizilbas, Heterodoks, Alevi ve Sia kelimeleri kullanilmis fakat Kürt ve Dersimli arastirmacilar mensubu olduklari Alevi Kürtler için Alevi ve Kizilbas kelimelerini kullanmislardir. Bu kesim tarafindan Kizilbas Aleviligi Türkiye de  daha etkin olan ve Devlete yakinligiyla bilinen Bektasi Aleviligi'ne karsi sol ve muhalif anlaminda  kullanilmaktadir. Karmasik özellikte olan ve kendisiyle geç ilgilenilmeye baslanmis olan Alevi Kürtler hakkinda saglikli ve ciddi tespitler yapmak mümkün degildir. Arastirmacilarin Aleviler hakkinda farkli iller ve farkli bölgelerde yapmis olduklari çalismalar oldukça genistir.Yapilan arastirmalarin bazilarina kisaca söyle deginebiliriz:
 
Hasan Resit TANKUT’a göre Dersim Alevilerinin, Anadolu Kizilbaslari ve Anadolu Bektasileri'nden ayri özellikte oldugu ve Alevi gruplar içerisinde de Ehl-i Haqlar yani Ali-ilahi gurubuna yakin olduklari yönündedir.
 
Hançerlioglu; ”Inançlar Sözlügü” adli çalismasinda Sivas, Tunceli ve Antep illerinde Ehl-i Haq inancinin hâkim oldugunu belirtmektedir.
 
Bilal Aksoy, Tunceli tarihinde Dersim Siiligi’nin Ehl-i Haq grubundan oldugunu kisa bir açiklamayla vurgulamistir.
 
Dr. Blau; 1862 yilinda yazdigi bir makalede Dersim bölgesinde birçok asiretin Ehl-i Haq oldugunu belirtir.
 
Fraze; 1929 yilinda Dersimli Kürtlerin Ehl-i Haq olduklarini ve Kizilbas olarak adlandirildiklarini yazmistir. 
 
Melikof; Anadolu’nun dogusunda Alevilerin Ehl-i Haq ögretileriyle ortaklik gösterdiklerini vurgular. Bu yazar Kizilbas ve Bektasiler üzerinde yaptigi arastirmalarla taninir.
 
Moosa’ninda Heterodoks Sii gruplariyla ilgili genis bir çalismasi vardir. Ona göre Kizilbas Kürtlerin yalniz Dersimde olmadigini; Iran’da, Kemer Sah ve Kirind bölgelerinde de yasadiklarini ve buralarda onlarla Ehl-i Haq dendigini aktadir.
 
Trowbidge; Antep yöresinde bir Kürt dedeyle röportaj yapar ve dede dini bölgelerinin Dersim oldugunu belirtir.
 
Dersimin degisik yörelerinde yaslilarla yapilan röportajlarda, kendilerine çok öncelerden Ewlad-i Rae dendigini ortaya çikmaktadir. Bu kelime yolun çocuklari, yol evlatlari, yol usaklari anlamlarinda kullanilmaktadir. Burada yol ile kastedilen kendilerini ebediyen mensup gördükleri tarikatlaridir. Seyitler ise soylarini belirtmek için Ewlad-i Resul terimini kullanmislardir. 
 
Kürtlerde Din Nasildi?
 
Kürtler dini bakimdan karisik bir yapiya sahip olup aralarinda birçok farkli dine mensup gruplar vardir.  Kürtlerde dini çesitlilik denildiginde akla ilk gelen çogunlugu olusturan Sünni Kürt grubun kuzey batisinda yer alan Aleviler, güney batisinda yasayan Ehl-i haqlar ve orta Kürdistan’in degisik yerlerinde yasayan Yezidilerdir.
 
Seyh Sait Isyani Bölgesinde Kürtlerde Alevi-Sünni Iliskileri
 
Seyh Sait ayaklanmasi Dersimde öne çikmistir. Ayaklanmalarinin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de önemli bir yeri vardir. Kemalistlerin kendi iktidarlarini kurma ve politikalarini yürürlüge koymalarinda baskaldirinin önemli rolü olmustur. Seyh Sait dinsel yönüyle ortaya çikmis biridir. Seyh Sait isyani 1920 -1938 yillari arasinda Kürt isyanlari ve Kürt direnisleri üzerine yapilan arastirmalar içerisinde en fazla etkiye sahip olanidir. Bu isyana katilan Sünni Kürt asiretlerle, isyana katilmayan Alevi asiretleri arasinda bazi bölgelerde çatisma olmustur. Isyancilara karsi Varto-Kigi-Hinis üçgeninde Hormek ve Lokan gibi Alevi Asiretlerin ordu birlikleriyle bastirma harekâtina katilmalari, var oldugu sanilan Alevi Sünni zitliginin sonucudur. Bu konu hakkinda fazla arastirma yapilmamasina ragmen Harnek Asiretinin temsilcilerinden olan Mehmet Serif FIRAT’in olaylari anlattigi Varto Tarihi adli çalismasi kaynak olarak ele alinmistir. Varto Tarihine göre bölgede Aleviler ve Sünniler arasindaki sürtüsmeler 1644 de baslamistir. Sünni Osmanli ile Kizilbas Sah Ismail arasindaki savas iki gücün sinirindaki Kürt cografyasina yansimistir.
 
Sah Ismail’e hayranlik duyan ve Osmanli sinirlarinda yasayan Aleviler bunun bedelini katledilerek ödemislerdir. Aleviler sürekli baski altinda kalmislardir. Ancak daglik ve güvenli bölgelere çekilerek kendilerini koruyabilmislerdir. Bu savas sonrasinda ilk kez Sünni-Alevi ayrimi ortaya çikmistir.19. yy. sonlarina kadar iki grup arasindaki sürtüsmeler Islamci Sultan Hamit döneminde yeniden baslamistir. Bölgede “Hamidiye Alaylari “adi altinda Sünni Kurmanç asiretlerinin bir kesiminin de katilim gösterdigi askeri birlikler olusturuldu.Bu birlikler 1890’dan sonra Hiristiyan nüfusa ve bunlarla birlikte hareket eden Yezidilere karsi aktif bir sekilde kullanildi.Kontrollü bir sekilde yönlendirilemeyen bu birlikler bu konumlariyla Alaylara alinamayan Alevi ve Sünni asiretlerde talan ve baskilar yapti..Böylece  1908’de sultanin gücü ilk kez sarsilmaya basladiginda bu birliklerin konumu da bu durumdan etkilendi.1923’te Cumhuriyetin kurulmasiyla bu birlikler ve bu birliklere liderlik yapan seyhlere bir daha eski statülerine dönmeyecekleri belirtildi.Bunun üzerine kendi konumlarini ve Sultanin politik gücünü yeniden kazanmak amaciyla isyan çikardilar. Isyancilar Alevileri yanlarina katmak istemis fakat basarisiz olusmuslardir. Aleviler Cumhuriyeti ve Mustafa Kemali desteklemislerdir. Cumhuriyeti kendilerine kurtulus olarak görmüs ve Ayaklanmaya karsi Cumhuriyet’in yaninda aktif yer alarak isyancilara karsilik vermislerdir.
 
Kürtler Islamla ilk tanisan ve asiri dindar olmasiyla ünlenmis bir halktir.19. yy. ortalarina kadar toplum hakkindaki son söz dini liderlerde degil; Asiret reisleri ve bunlarin da üst konumunda olan Mirlerdeydi. Reisler ve Mirlerin merkezle olan iliskilerini belirleyen en önemli sebep; kendi topraklarindaki denetimi garantilemek ve iç islerindeki özerk statülerini korumakti.Bunlarla birlikte gelisen sosyal ve politik örgütlenme de din; bunlari yerine getirmekte önemli bir faktördü. Mir'lerin 16.yy. da kazanmis olduklari statülerine Osmanli reformcusu 2.Mahmut’un basarili saldirilarina son verdi. Böylece Mirlerin dönemide böylelikle kapanmis oldu.
 
Mir'lerin yeri doldurulmadigindan bölgedeki asiretler arasinda sürekli sürtüsmeler olmus,19. yy. Ilk çeyreginde Naksibendi tarikatina mensup Mevlana Halit bölgeye halife gönderir ve Naksibendi tarikatini öne çikarir. Tarikatin yayilisi Osmanlinin destek verdigi yerlerde daha çabuk olmustur.2.Abdülhamit’in yönetimi devralmasiyla daha fazla öne çikan Panislamizm politika ilk defa bu temelde o zamana kadar devlet idaresine yanasmayan asiretleride kendisine baglayabildi. Imparatorlugunun son elli yilinda Kürtlerde Islamlasma olustu. Kürtleri Islamist Hamid’in güvenilir çocuklari olarak görüyorlardi. Padisah adina “Kâfirlere” ve “Inançsizlara” karsi savaslar yaptilar.
 
1918’lere gelindiginde nüfusun önemli bölümü Ermeni, Asuri ve Yezidi nüfusunda azalma olmustur. Geriye kalan bu küçük grubun Müslüman nüfusunu tehdit edecek bir güç olusturma ihtimali yoktu. Bu dönemin sonunda Sünni Müslümanlarin yaninda tek büyük grup olarak aykiri din sayilabilecek Dersim merkezli Alevi toplulugu kalmisti. Kürtlerin Islam ordusuna bagli en kararli üyeler olmalarina ragmen tarikatlarinin temelinde Müslümanlikla uyumsuz ögelerle karsilasilmistir.1918-1920 yillarinda Kürdistan da bulunmus Ingiliz Hay’a göre daglik bölgedeki Kürtlerin dini prensipleri ihmal ettikleri, fakat sehirli Kürtlerin dini sorumluluklari yerine getirmekte daha duyarli olduklarini belirtmistir. Ayrica Kürtlerin hayatinda seyhlerin ve mollalarin etkisinin oldugunu vurgulamistir.
 
Dinin Kürtler üzerinde etkisinin zayif oldugunu gösteren baska bir olgu da Kürt kadinlarinin diger Islami topluluklarla karsilastirildiginda sahip oldugu konumdur. Kirsal bölgedeki Kürt kadinlarinin yüzlerini kapatmadiklari, yabancilarla daha rahat diyalog kurduklari, savaslara katildiklari, esleriyle esit durumda olduklari, yerlesik hayatta kadinlarin ise daha çok kapandiklarini vurgulanir. Bazi arastirmacilar bu konuda Zaza kadinlarinin diger Kürt kadinlarindan daha özgür oldugunu ifade eder.
 
Kürtlerin dinlerini uygulamadaki rahat tutumlari geçen zamanla yerini Kürtlerde kati Müslümanliga birakmistir. Bunun nedeni Islami tarikatlar ve bunlara bagli seyhlerle olan iliskilerdir. Seyhler Kürt bireylerin yasamlarindaki boslugu doldurmus ve Islamlasmayi baslatmislardir. Kürtler Islamlasmayla yari göçebe hayata geçmistir. Yasam kosullarina uygun kolay ve basit bir dindarligi gelistirmistir. Baslangiçta yalnizca Hiristiyan tehdidine karsi yönelecek Osmanli destekli bu girisim kisa zamanda ayni isyanci seyhlerin öncülügünde Osmanli’ya karsi tehlikeli olacagini hissettirmektedir.
 
Aleviler, Dersim, Kürtlük ve Kürdistan
 
Maras, Malatya, Erzincan ve Erzurum gibi illerde Kürtler ve Türkler yan yana uzun yillar yasamislardir. Buralarda yasayan Kürtlerin büyük bir bölümü Alevi oldugundan Alevi kelimesi Kürt olmakla, Türk kelimesi de Sünni olmakla es anlam tasimaktadir. Buralarda yasayan Alevi Türk ve Sünni Kürt nüfuslu Kürt Aleviliginin gölgesinde kalmistir. Bu bilgilerle yola çikan batili gezginler Alevilerin Kürtler içerisinde daha kalabalik olduklarini savunmuslardir. Bu bölgede görev yapan Türkler idarecilere göre ise önlem aldigi takdirde kisa zamaninda Türk Alevilerin Kürtlesecegi uyarisi yapilmistir. Alevi Kürtlerin geçmisi onlarin en yogun yasadigi 20.yy. da devlet otoritesinin zayif oldugu Dersim bölgesinde ve diger yerlerde olan iliskileri sonucunda sonuç kazanmistir. Dersim tarihinde Alevilerin yerlerinin yani sira simdiye kadar 400 yillik ezilen bir topluluk yaklasiminin her yerde ve her zaman geçerli olmadigini göstermektedir.
 
Alevi Kürtler Kur’an-i kabul etmisler fakat gereklerini yerine getirmemislerdir. Alevi Kürtlerde dinin yayilmasi kendini peygamber kuzeni Hz. Ali soyundan geldigine inanan seyitlerle olmustur. Bu seyitler Alevi Kürt ailelerini kendilerine baglamistir. Bu Seyitlerin en önemlileri; Seyh Mansur, Seyh Kureysan,Seyh Dervis ve Seyh Cemaldir.Dinsel örgütlemelerin merkezi olarak Dersimi kabul etmislerdir.Bu bölgenin bu kadar güçlü olmasi ve merkez olarak kabul edilmesinin Osmanliya dayanan geçmisi vardir. Osmanli–Safevi Devleti arasinda geçen sürtüsmelerde Dersim merkezli Çemisgezek beyligi Kürt beylikleri içerisinde en ünlü olanidir. Sah Ismail’den önceki tüm istilalara karsi ülkelerini basarali bir sekilde korumuslardir. Sah Ismail Dogu Anadolu’yu denetime geçirdiginde Çemisgezek‘lerin beyi olan Haci Rüstem’i, Sah Ismail Irak’ta bir bölgeye atamisladir. Bu yüzden Çemisgezekler Sah Ismail’e karsi besledikleri dinsel sempatiden dolayi onun halifelerinden Nur Ali’ye bölgelerini açmislardir.Nur Ali Çemisgezeklilere karsi baskici bir tutum izledi.Basta Haci Rüstem’in ailesi olmak üzere Asiret Reisleri baskilarin kurbani oldu.Haci Rüstem Çaldiran savasinda Sah Ismail’e karsi direnmeyip Kemçih Kalesini açmisti. Affini isteyen Haci Rüstem’i bu nedenle Selim Haci Rüstem’i affetmedi ve 40 kisilik ailesi ile beraber ölümle cezalandirildi. Haci Rüstem’in oglu Pir Hüseyin yeniden af ister ve selim tarafindan affedilir. Hüseyin bölge Asiretlerini örgütler ve ülkesi Çemisgezek’i Safevi isgalinden kurtarir. Çemisgezek beyligi Diyarbakir eyaletine bagli sancak statüsüyle resmi özerklik kazanir. Böylece beylik sinirlari içinde yasayan Alevi Asiretleri faaliyetlerini gösterirler.
 
Sultan Selim bu dönem boyunca Iç ve Güney Anadolu bölgesinde Alevi katliami ve sürgünleri yapmistir. Fakat Dersim için bu uygulamanin kaniti yoktur.16.yy.da Anadolu Alevilerinin yenilgiye ugramasiyla geri çekilmesinin aksine Dersimli Aleviler gelisim göstermistir.16.yy.da kaçis yeri olan bu bölgeye 17.yy.birçok Asiret yerlesti, nüfus artti ve Dersim Asiretleri zamanla çevre bölgelere yayilmaya baslamislardir.19.yy.da Mirlerin statüsüne son verildi. Bölgenin son Bey’i Sah Hüseyin 1863’te öldü. Sonrasinda Dersimdeki liderlik savaslari bölgenin hizla anarsiye sürüklenmesine neden oldu.
 
Alevilerin ekonomik zorluklari Asiretlerin kalabaliklasmasi ve gelisen politik olaylar karsisinda kalici çözüm üretememeleri Seyhlerin konumlarinin gerilemesine sebep oldu. Bunun üzerine Dersimli Asiretler de merkezi otoriteye karsi düzenli bir tutum izlemediler. Otoritenin sundugu yeni olanaklar karsisinda sürekli seçim yapmak zorunda kaldilar. Bu nedenle bütünsel ve genel anlamda güçlü bir direnis sergileyemediler.
 
Yönetim 19.yy. boyunca Rusya tehdidi ve Ermeni ulusalciligina karsi Kürt Asiretlerini kullanmistir. Aleviler ise Hiristiyan nüfusuna karsi kullanilmistir. Alevi ve Sünniler arasinda bu gruplari ayiran veya ortak kilan tamamen dinsel faktörler ve dinlerinin geleneksel kimliginin sonucunda olusmustur. Ayrica geleneksel örgütlenmeler Asiret olusumunda etkilidir. Bunlar içinde etkin ve güçlü bir yapiya sahip olani birçok Asiretin de bir araya gelmesiyle olusan Kürtler arasinda da merkezi Viransehir olan Milan Asiretidir. Ibrahim Pasanin da himayesinde olan Milan Asiretinin Hamidiye Alaylarina alinmasiyla Asiret gücünü bölgede yeniden kazanmistir. Asiretlerin güç kazanmasiyla birlikte çesitli dernekler kurulmustur. Kurulan ilk Kürt dernekleri 1908 yilindan itibaren kurulmaya baslamistir. Ilk olarak Elazig’da Kürt Talebe Birligi adi altinda bir dernek kuruldu. Bunu takiben Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti, Kürdistan Teali Cemiyeti kuruldu. Kürt bölgelerinde denetimi yeniden ele geçiren ve Kürtleri dinsel yönlerinden faydalanarak arkasina almaya çalisan Türk idarecileri Kürt bölgelerinde örgütlemeyi engellediler. Kurulan dernek subeleri kapatildi ve zamanla derneklerin varligina son verildi. Milliyetçilik Kürt topraginda gelisti, Istanbul’da ise zorunluluk haline getirildi.
 
Bu dönemde çikan isyanlardan biride 1918-1925 yillari arasinda ortaya çikan Koçgiri isyanidir.Koçgiri isyani Alevi Kürtlerin modern tarihte yaptiklari politik eylemlerinin ilkidir. Koçgirililer kendi bölgelerinde Kürdistan adina ayaklanmis ve asiretler olarak da ordu olusturmuslardir.Bu ordu önce Iran’a yönelmis basarilar saglanmistir.Bunlarin amaçlari Iran’i ele geçirmek ve Osmanli Iran arasinda bir Kürdistan devleti kurmaktir.Basarilari kisa sürede bitti ve  Osmanli devleti isyancilari yakalayip sürgüne gönderdi.Isyancilar Ankara’ya telgraf çekerek Kürdistan adi altinda bir bölge kurmayi istediler.Baslangiçta istekleri tüm Kürt vilayetlerini kapsarken kisa zamanda Dersim ve çevresindeki Alevi bölgeleriyle sinirlandirilmistir.Bu ayaklanmada din faktörü dogrudan yansitilmamis fakat bu olaylarin alt yapisinda önemli etkiye sahip olmustur.Çikan isyanlara ne Aleviler nede Sünniler bütün olarak katilmamislardir.Bu olaylar gelismekte olan Kürtlük ve Kürdistan fikirlerinin toplum içerisinde yeterince yayilmamis olmasindan kaynaklanmaktadir.Bu fikirlerin yaninda ulusalcilik fikri güçlü bir zemini olmayan olgu olarak kalmistir.Bunun nedeni ise 19.yüzyilin baslarinda yasayan Alevi ve Sünni Kürtlerin katilim gösterdigi politik eylemlere dayanmaktadir.Kürt ulusalciliginin her iki grup arasinda taraftara sahip olmasi ve onlarda toplumsal hareketlenmelere yol açmasi gruplar arsindaki iliskilerin dinsel kutuplasmanin ötesinde bir boyutunun oldugunu göstermektedir.
 
Alevi Kürtlerde Köken Arayislari
 
Alevi Kürt toplulugu içerisinde bölge, kusak, cinsiyet ve hatta kimi zamanda kardesler arasinda farkli kimlikler ortaya çikmistir. Bu gruba mensup birçok kiside kisa zamanda kimlik degistirme gibi olgularla karsilasmistir. Kisa zaman öncesine kadar “Solcu” veya “Alevi” olarak tanidigimiz kisiler kisa zaman sonra atesli bir Kürt ulusalciligi veya “Halis Türk” olarak karsimiza çikabilmektedir. Yada geçmiste etnik ve dinsel olgulari göz ardi eden sol kimlikli kisiler,simdi “Alevici”,”Kürtçü” veya ikinci etapta da “Dersimci, Zazaci” olarak karsimiza çikmistir.
 
1938 Dersim Katliamina giden yol...
 
1938 yilinda Dersim bölgesinde yasayanlara yönelik yapilan operasyonlar ilk olarak 1925’te Seyh Sait isyani ile baslamistir. Bu isyan Cumhuriyet kurulmasindan sonra baslamis ve hizla yayilmistir. Seyh Sait liderligindeki Kürtlerin Ankara’da bir yönetici olusturmak istemesini kabul etmemislerdir. Izledikleri politikalarda israrli olan Mustafa Kemal ve yandaslari Seyh Sait isyanini uyari olarak algilamis ve bölgeden gelebilecek tepkilere karsi tedbirlerin alinmasini kararlastirmislardir. Bu dogrultuda 26 Mayis 1925 tarihinde bölgede genel temizlik yapilmasi kararlastirilmistir. Geleneksel isyanci Asiret yapisinin hâkimiyetini koruyan ve etkin Alevi-Kürt kimligi ile taninan Dersimde temizlik politikalari uygulamaya koymak kolay olmayacaktir. Bölgenin isyanci karakteri basli basina bir tehlike olusturacagini düsünüyorlardi. Bu sirada da Mülkiye Müfettisi Hamdi Bey tarafindan hazirlanan ilk resmi raporda böyle bir islahatin gerçeklestirilmesini; öncelikle Aga, Reis ve Seyit gibi liderlerin sürgüne gönderilmesini sonrada bölgedeki Kürtleri Türklestirmek gerektigini öneriyordu.
 
1928 yilinda Genel Müfettis Dr.Talih ÖNGÖREN’in raporu özellikle Dersim içerisinde Kürtlük faaliyetleri ve asiretlerin toparlanmasina yönelik çalismalar yapan kisiler hakkinda bilgiler vermekte idi.Sükrü KAYA’nin raporunda; Dersim’in güçlü yapisiyla kendisini çevreleyen topluluklar üzerinde de yikici bir etkide bulundugunu vurgulamakta, eger Dersim’in bir daha rahatsizlik olusturmasi istenmiyorsa burada hakim olan toplumsal yapi tümüyle çözüme kavusturulmasi gerektigini belirmistir.
 
Dersim harekâti için kesin karar dönemin Basbakani Ismet INÖNÜ tarafindan 1935 yilinda alindi. Inönü Dersim harekâtinin ertelenemeyecegini aksi takdirde kisa zamanda Erzincan gibi Türk yerlesim alanlarinin “Kürt Merkezleri” haline dönüsebilecegi uyarisinda bulunmustur. Bunun üzerine hedef konumunda olan asiretler ve liderleri kendi etnik sosyal varliklarini hedef alan temizlik hareketine karsi çalismalara baslamislardi. Bölgede söz sahibi olan Abbasan asiretinin Reis’i Seyit Riza’nin öncülük yaptigi çalismalar baslamistir.Bunlar ilk olarak asiretler arasinda genis bir ittifak olusturmaya ve gerekirse daha sonra silahli bir direnisi baslatmayi düsünmüslerdir.Dersimde asiretler bir direnis cephesi kurmus,ordu birlikleri 1937’de yeniden çalismalarina basladiklarinda ise Demenan ve Haydaran asiretlerine  mensup kisiler tarafindan  kendi bölgelerine girisi saglayan Harçik Köprüsünü yikip, telefon hatlarini tahrip etmislerdir. Direnisçiler askeri hedeflere yönelik saldirilarini sürdürmüslerdir. Bunun üzerine Genel Müfettislik “Demenen ve Kalan haydutlarinin yok edilmesi kararini vermesiyle ilk toplu katliam yapilmaya baslanmistir.,
 
Genelkurmay Baskanligi bütün Tunceli yöresini kapsayan ikinci harekâta karar vermis ve yasak bölgelerde derinlemesine, diger bölgelerde ise genel olarak temizlik yapilmasi emredilmistir. Önceki harekatlar süresince Tunceli il sinirlari disarisina kaçmis veya kaçmamis Dersimlilerinde toplanmasini ve birliklere teslim edilmesini istemisler.Aga ve Seyit ailelerini içeren bes bin insaninda batiya sürülmesine karar verilmistir.Toplam 17 gün sürecek bu operasyonlarla birlikte bölge hiçbir zaman tanik olmadigi katliamlari görecektir. Genelkurmay yayimladigi bir bildirgede son iki harekatin basariyla sonuçlandigini, artik tüm Tunceli yöresinde bir daha genel isyan düzenleyecek aile, kisi ve cesaretin kalmadigi ilan etmistir. Genelkurmay kaynaklari yalniz 17 gün süren son iki operasyonda 7.905 kisinin ölü ve sag ele geçtigini bildirmekte idi.Toplam 2 yil süren askeri hareket sirasinda öldürülen ve yine harekat sonrasi sürgüne gönderilen insan sayisi hakkinda güvenilir bir kaynak yoktur. Askeri kaynaklar yalnizca “Arama ve Taramada buralarda saklanan haydutlarla yapilan çatismalar sonunda 300 kadarinin imha edildigini belirtmistir.
 
Bu katliam tarihine dair o dönemde yasayan insanlarin agizlarindan hikayeler dinlenmistir. Bu hikayelerde katliam ve sürgünlerin hangi yolla ve nasil yapildigi anlatilmaktadir. Kürt bölgelerinde görev yaptiktan sonra tarih alaninda çalisma yapanlar 1932 yilinda Tuggeneral Süleyman Sabri Pasa “Van tarihi ve Kürt Türkleri hakkinda incelemeler”,1933 yilinda Albay M.Riza “Benlik ve Dil Birligimiz”,1937’da Kurmay Binbasi Burhan ÖZKÖK “Osmanli Devrinde Dersim Isyanlari”,1938 yilinda Kadri Kemal KOP “Arastirma ve Düsüncelerim” adli kitaplari yazmislardir. Bu çalismalar Kürt olarak bilinen toplulugu aslen Türk oldugu iddialarinda bulunmuslar  ve bunlari halka benimsetmek için de uygulanmasi gereken yöntemler hakkindaki fikirlerini ortaya koymuslardir. Bu yazarlar Kürtleri Zaza ile Kurmanç olarak iki gruba ayirmak gerektigine inanmislar.Onlara göre dil ve kültür düzeyini birbirinden ayiran önemli fakliliklar gösteren bu gruplar ya dolayli olarak Türk kökenli oldugu kanitlanmis Sümer, Urartu, Haldi ,Hitit, Guti ve Part-Sasanilerden yada dogrudan 11.yy sonrasi Horasandan göç eden Türkmen asiretlerinden gelmekteydi. Dilleri ve geleneklerinde barindirdiklari eski Türkçe kelimeler ve halen yasattiklari Somanist inanç ve gelenekler bunun en önemli kanitlarini olusturmakta idi. Zaza ve Kurmançlarin Türklükten uzaklasmalari Osmanli’nin politikalarinin sonucuydu.Osmanli’nin baskici ve bölgeye yönelik yanlis politikalari onlarin bölgedeki daglara çekilmelerine ve burada inançlarindan dolayi Iran ve Arap kültürünün etkisine girmelerine ve  Türkçeden uzaklasmalarina sebep olmustur.
 
16.yy.da Yavuz Sultan Selim’in Alevi Türkmenlere karsi politikasi onlari daglara ve Iran’a yakinlastirmisti. Cumhuriyetin kurulusuyla Türklüklerini hatirlayan topluluklar için kültürel ve sosyal çalismalarda daha sik yer almak ve halki bu konularda sürekli aydinlatmak gerekiyordu. Türkçe ve Türk tarihini yeniden ögrenmek gerekiyordu. Askerlerin yaptiklari bu çalismalar Cumhuriyet ideolojisinin temelini olusturan, kedisini toplum üzerinde önemli bir yere sahip olarak gören Ittihat ve Terakki ile batici ordu mensuplarin kendilerini devletin varliginin tek teminati olarak görmeleriyle dogrudan imparatorlugun gelecegini yönlendirmeye çalismislardir.
 
M. Kemal, Türk ocaklari bünyesinde uzun zamandir dile getirilen fikirlerin sistemlestirilmesi için baslangiç yapilmasini isteyecek ”Türk Tarihi Tetkik Heyeti “1930’dan sonra “Türk Tarihinin Ana Hatlari “adli ürünü yazacakti. Türk Tarih Tezi olarak adlandirilan bu tezle tarihte bilinen geçmis medeniyetler ve bunlari ortaya çikaran halklar Türklere baglanacaklardi.Tezlerin amaci din yerine dil üzerine kurulmus kimligini benimseyen, Islami Osmanli geçmisi yerine bati medeniyetleriyle irksal ve tarihsel köken birliginin bilincine varmis ve bu yüzden Batililasmaya açik kendi medeniyet kökenleriyle gurur duyabilecek bir Türk vatandasi tipini olusturmaya yöneliktir.Bu anlayis basit algilamalara uygun bir sunumla ve sürekli tekrar yoluyla egitim alani basta olmak üzere topluma aktarilmaya baslandi.Çikis olarak öncelikle Kürtlerin hedef alinmasina ragmen bu tezlerin en büyük kurbani,Türkiye sinirlari içerisinde yasayan ve Türk olmayan yerli nüfusun çogunlugunu olusturan Kürtler olmustur.Bunun sebebi Kürtler, Osmanli imparatorlugu ve Cumhuriyetin farklilastirma çabalarina karsin muhalefetlerinde hep basarisizliga ugramis olmasi,sürekli ayaklanmalarina ragmen hiçbir zaman imparatorlugu veya Cumhuriyeti ciddi tehdit edecek askeri ve siyasi örgütlemeyi basaramamis olmalaridir.Bununla beraber diger bir sebep Kürt kimliginin asiret olgusuyla olan birlikteligidir.
 
1938 yili insanlar için katliam yili olarak anilmasinin yani sira soykirimin ötesine geçen ve istisnasiz herkesi kapsayan ikinci bir yani da;bölgenin toplumsal ve bununla dogrudan iliskili farkliligina son vermesi,her yönüyle yeni bir yasamin basladigi tarihi içermesidir.1938 yili toplumsal örgüt düzeyinde geleneksel yapinin sonucu olmustur.Cumhuriyetin kendi yasalarini bölge üzerine hakim kilma çabasi ve tek uluslu devlet olusturma hedefi dogrultusunda yürüttügü Türklestirme politikalari bölgede bizzat etnik fakliligin temeli olusturan iki olguyu asiret yapisi ve bununla uyumu dinsel örgütlenmeyi etkisizlestirmeye yöneliktir.
           
1938 yili sonrasi Dersim yeni adiyla Tunceli, artik Ankara’da alinan kararlarin uygulanabilecegi bir bölgeye dönüstürülmüstür. Toplumsal bütünlügün parçalamasi ile 1938 yili ve sonrasi gelismelere bakildiginda sonuç olarak ailenin ve bireyin esas alindigi sosyal yapiya geçilmistir.Egitim alaninda da yenilik olarak bu dönemde önemli bir dönüm noktasi olmustur.Ticari ve ekonomik faaliyetlerin sinirli oldugu bölgede egitim yaygin kullanilan bir yöntem haline gelmistir. Dersimliler ve Alevi Kürtlerinin anadilleri bölge ve asiretlere göre Kirmanç ve Kirdaskiden olusmustur. Iki dillilik Alevi topluluk içerisinde herhangi bir soruna neden olmamistir.Bu farklilik zamanla çözülmüs ve  sinir bölgelerde yasayan halkta birbirleri arasinda bu dilleri kisa sürede ögrenmislerdir. Kirdaski ve Kimançki konusan Aleviler, dillerini sadece sözlü olarak kullanmalari ve yaziya dökmemeleri aralarindaki en büyük benzerlik olmustur.Bu durum 1938 sonrasinda da kimlik zayifliginin önemli nedenlerinden biri olarak sayilir. Cumhuriyetle baslayan “Türklestirme Politikasi” çerçevesinde,Türkçe disinki dillere karsi sürdürülen  dilleri birbirinden ayirma çabalari sonuca ulasmamistir.
           
Yüzyilin basinda baslayan ulusalcilik bilinci de degismemistir. Kürt ulusalciligi, Kurmançlarda dilin gelisimine zemin hazirlayan ayni ulusalciliga katilan Zazalarda zazacayi gelistirme yönünde çabalara rastlanmaktadir. Iletisim eksikligi ve dinsel ayriliklar Zazaca konusan topluluklarinin birbirine ilgisizligi gelistirmistir. 
 
Dinsel, Etnik ve Politik Sorunlar Baglaminda
ALEVI KÜRTLER
Erdal GEZIK 

Benzer Kitaplar