1.CUMHURIYETIN SONBAHARI

1.CUMHURIYETIN SONBAHARI

Fevzi BOZKURT
Ekonomi


Günümüzde olup bitenleri daha iyi anlamak adina, geçmiste yapilan siyasi suikastlerin neden yapildigini görmek adina Merdan YANARDAG tarafindan kaleme alinmis olan 'l.CUMHURIYETIN SONBAHARI' isimli kitabin tamamini tekrar tekrar okunmasi gerektigi kanaatindeyim. Yazar kitabinda kisaca;
Ergenekon operasyonunun örtülü darbe olarak nitelendirildigi kitapta, bu operasyonlarin asil amacinin dinsel cemaatlerin serbestisi olarak degerlendirilmekte ve AKP ile Cemaat’in bu ortam için birlikte hareket ettigi, bu birlikteligin Türk Solunu ikiye böldügü anlatilmaktadir.
AKP’nin kendine özgü bir muhafazakarlik benimsedigini,  ABD’nin çikarlari dogrultusunda yeni bir din olusturmaya çalistigi iddia edilmekte. AKP’nin demokratik bir toplum olusturma çabalarinin yersiz oldugunu, çünkü demokrasinin insanlar için ulasilmasi en üstün kavram olmadigi anlatilmakta. Kitapta, Marksist düsünce üzerine kurulan Isçi Partililerinin Sosyal Demokrat olduklarina vurgu yapiyor. ABD ve Bati’ya egilimli olarak politika yürüten AKP’nin  bu sekilde iktidar oldugunu,  dis desteklerle güçlendigini,  bunun sonunda da toplumun ikiye bölündügünü, AKP-Cemaat koalisyonu bütün iktidari ele geçirerek, Birinci Cumhuriyet’in tasfiye edildigi anlatiliyor. Ergenekon operasyonunun, iktidara kapatma davasinin açilmasiyla iktidar tarafindan ortaya atilmis bir operasyon oldugunu, bu operasyonlarda ABD’nin Ilimli bir Islami politika izlemeyi tercih eden Türkiye’yi destekledigi ve Türkiye’nin bu konuda diger islam ülkelerine örnek teskil etmesinden yana oldugunu, bu dogrultuda gerçeklestirilmeye çalisilan BOP (Büyük Ortadogu Projesi)  büyük bir ideolojik, gerici, küresel ve stratejik bir planlama oldugunu, BOP ile AKP’ye gelen desteklerin ayni zamanda gelmeye basladigini anlatiliyor. Ilimli Islam için gerekli ortamin hazirlanmasi amaciyla BOP’un kuruldugunu, Islam’in bati dinleriyle uyumlu hale getirilmeyi amaçlandigini, bu olusumun da AKP ve GÜLEN Cemaati oldugu iddia edilmekte. Bu çerçevede Islami hareketlerin devlet tarafindan desteklendigi, sol  görüsün ve Laikligin yipratildigi anlatilmaktadir. AKP’nin polisi silahli bir güç olarak kullanmaya basladigi; devleti, Suudi Arabistan, Iran gibi yapma amaçlarinin oldugu anlatiliyor.Ergenekon operasyonu ile agirlikli olarak ordunun ulusalci kanadinin tasfiyesi ya da etkisizlestirilmenin amaçlandigini anlatilan kitapta, bu amaç dogrultusunda ulusalci güçleri devletten ve TSK’dan tasfiye ederek, Ilimli bir Islami Rejim ya da fasizan bir Polis devleti kurmak istendigi açiklanmakta. Bu süreçte polisin medya üzerinden “psikolojik harekat” yürüttügü” ve ulusalci  çevrelerin yipratildigi söyleniyor. Böylelikle, AKP’nin solun destegini almak için Sol’u bölerek, belirli bir kisminin destegini aldigi, bu olusumlar gerçeklesirken AB ve ABD emparyalizmi, AKP’yi Kemalist, Ulusalci ve Cumhuriyetçilere karsi kullandigi, bunun sonucunda Türkiye halkinin zarar gördügünü anlatan yazar, bu görüse katilmakla beraber, Ergenekon örgütünün amacinin, ayrimciliklardan dogan kaostan yararlanip sivil darbe yapmak oldugunu düsünmektedir. Dolayisiyla Türkiye çok yönlü bir “psikolojik harp” harekatiyla ve tersinden darbe girisimiyle karsi karsiya oldugu anlatiliyor. Ergenekon sorusturmasi kapsaminda devrimci kusagin Ergenekoncu ilan edildigini, bütün bunlarin sorumlusu Isçi Partisi ve Dogu PERINÇEK oldugunu, Türkiye’de darbeci ve Ergenekoncu örgütlenmenin neredeyse eksenini Isçi Partisinin olusturdugu bilgilerinin tamamen yalan oldugunu, ülkemiz geçmiste yasanmis bazi olaylarin sorumlusu olarak Isçi Partisi gösterilip halkin kandirilmak istendigini, Isçi Partisinin silahli kuvvetlere  olan   ilgisinin bilindigini ancak silahli bir örgütlenmeye sahip olmadigini  savunuyor. Ergenekon kapsaminda tutuklanan generallerin Kürt sorununun çözümü için “Amerikasiz ve Barzanisiz bir çözüm” gelistirmek için çalismalar yaptiklarini, ancak bu generallerin suan tutuklu bulunduklarini, inanç olarak da alevi inancina sahip olanlara yönelik bir operasyon olarak nitelendiriyor. Türkiye’nin Ergenekon sorusturmasi ile polis destekli ama sivil bir darbe girisimi ile karsi karsiya oldugunu, bu dogrultuda AKP iktidarinin toplumu Islamilestiren adimlar attigini, Bati’dan ve ABD’den bu konuda destek aldigini, bu ortamda AKP hükümetinin, toplumu, kendini destekleyenler ve desteklemeyenler (Ergenekoncu ve darbeci) olarak ikiye böldügünü savunuyor. Ergenekon sorusturmasinin, derin devletin tasfiye edilmek olarak ifade edildigini gerçek arinmanin ve kurtulmanin sadece Solcular ile mümkün oldugunu savunmaktadir. Insanlar, hatta sagcilar bile yüzlerce militani yargisiz infazlarla Kontr gerilla tarafindan öldürüldügüne, Dev-Sol’un Ergenekon tarafindan yönlendirildigine hiç inanmamislardir. Eski Emniyet Müdürlerinden Hanefi AVCI’ nin Cemaate yakinligi ile bilindigi, yazdigi kitap ile ülke gündemini degistirdigini belirtiyor. Balyoz Darbe Plani ile birlikte Ergenekon Sorusturmasi ve Danistay Saldirisi gibi bazi gelismelerin AKP ve Cemaat tarafindan gerçeklestirildigini, bu güçlerin devleti ele geçirmeyi amaçladigini, hatta bu kitabin, AKP ve birlikte hareket ettigi Cemaat’ in Türkiye’yi dönüstürme projesine büyük bir darbe vurdugunu belirtiyor. Hanefi AVCI’nin Hirant DINK cinayetinin Ergenekon’la bir alakasinin olmadigini, yine burada da  Cemaat’in gölgesi oldugunu savunmaktadir yazmis oldugu kitapta. Devlet içindeki Fethullah GÜLEN örgütlenmesini desifre ettigi içinde bir komployla devrimci karargah isimli bir örgüte yardim ettigi ileri sürülerek tutuklandigini savunuyor. Bazi sol kesimlerin darbecileri Sosyalistlerin arasinda aramaya basladigini, öyle ki, bir konferans salonunda solcularin Prof. Yalçin KÜÇÜK’ü protesto etmek gibi bir saçmalik yaptigini, bunun da sol adina tam bir rezalet oldugunu, Islamcilarinda solun akliyla alay eder hale geldigini söylüyor. Ülkemizde akan kani devam ettirmek için Devrimci Karargah diye paravan bir örgütün olusturuldugunu,  sadece bunun bile yasananlarin AKP ve Cemaat koalisyonunun hayalet bir örgüt vasitasiyla Kontr gerillanin ve Türk saginin bütün suçlarindan aklanmak istedigine iliskin en bastan beri söylelenlerle hakliligini açikladigini söylüyor. Ayrica kitapta israrla, Ergenekon davasinin sahte ve zorlama kanitlara dayali oldugu belirtiliyor. Özel yetkili savcilik tarafindan PKK ve DHKP-C gibi örgütlerin Ergenekon tarafindan kuruldugunun ve yönetildiginin ileri sürülmesi vurgulaniyor. Ergenekon davasi sürecinde kamuoyu destegini saglayabilmek için DINK cinayetinin de Cemaat tarafindan kurgulandigini söylüyor. Cemaatin egitim alaninda kendisine ÇEV ve ÇYDD’yi rakip olarak gördügünü bu rekabet ortaminda devletin bu kuruluslari da Ergenekon sorusturmasi kapsamina aldigini, PKK’lilara kurs verdigini, bu örgütlerin misyonerlik faaliyetlerde bulundugunu, Islami inanislara karsi propagandalarda bulundugunu öne sürerek bu kuruluslari toplum nazarinda karalama kampanyasinda bulunarak devletin Cemaate katkida bulundugunu savunuyor. Oda TV operasyonlarinda Nedim SENER ve Ahmet SIK’in,  Fethullah GÜLEN cemaatinin bu operasyondaki rolünü fark ettiklerinden dolayi Ergenekon kapsaminda tutuklandiklarini, ayrica iktidar karsiti düsüncelerde bulunduklari için haksiz yere hapse atildiklarini düsünüyor. “AKP ve GÜLEN’i Bitirme Plani” mansetiyle gündem yapan Taraf Gazetesi’nin bu haberinin uydurma ve gerçegi yansitmayan bir belge oldugunu, halk nezdinde  büyük taraftara sahip olan AKP ve Cemaat’in magdur durumda gösterildigini, yapilan operasyonlarin desteklenmesi için bir strateji oldugunu, bahsedilen plan ile ilgili belgelerin ortaya çiktigi tarihte Fetullah GÜLEN’in yaptigi açiklamada, “Isik evlerine yapilacak baskinlarda bazi dini gruplarin terörist gibi gösterilebilecegini söylemesinden sonra ortaya çikan belgelerin sahte oldugunu,  AKP ve Gülen’i Bitirme Plani adli belgenin altindaki imzanin söz konusu çalismayi yaptigi iddia edilen Albay Dursun ÇIÇEK’e ait olmadigini, bu belgenin AKP, EGM, Cemaat’in bir operasyonu oldugunu, TSK’nin gücünü kirmak için, böyle bir planin yapildigini savunmaktadir. Cemaat tarafindan tasarlandigi ileri sürülen “Irtica Ile Mücadele Eylem Plani” üzerinden gelistirilen tepkilerle TSK’nin etkisizlestirilmeye çalisildigini, Cemaatin mesrulastirilarak bu örgüte karsi muhalefet etmenin suç haline getirilmesi hedeflendigini, böylece Amerikanci AKP’nin, devletin tümünü ele geçirme operasyonu uygulamaya basladigini, bunu da Cemaat ile birlikte hareket ederek gerçeklestigini savunuyor. 2010 referandumundan sonra, yüksek yargi organlarinin da ele geçirildigini, hatta *****Anayasa degistirilerek Cumhurbaskanligina da el konulmak istenildigini, bunun bir çalismasi olarak da polisin bir süredir yüksek yargi organlarini takip ettigini ve hatta telefonlarini dinledigini söylüyor. Nitekim genis yetkilerle donatilan Valilerin içinde tek bir Kemalist’in olmadigini, Sag yönetimin aksine, AKP yönetimi, ABD destekli ve çalisilmis bir projeyi planli ve basarili bir sekilde uygulamakta oldugunu söylüyor. Ilhan CIHANER’in Erzincan’da cemaatlerin faaliyetlerini etkin bir sekilde sürdürdüklerini öne sürüp bunu arastirmasi için polise talimat verdigini, Polisinde cemaate bilgi sizdirdigini ve CIHANER’in de bu durumdan süphelenerek ayrica MIT ve Il Jandarma Komutanligina ayri olarak talimat verdigini, bunun üzerine yapilan çalismalarda Jandarma ve MIT’in çocuklara yasadisi egitim verildigi bilgisine ulastigini, bunun üzerine cemaat mensuplarina yönelik operasyonlari baslatilmasi emrini verdigini, bu kapsamda çok kisinin gözaltina alindigini ancak Cemil ÇIÇEK’in operasyonlarin durmasi emrini verdigini ve hatta baski yaptigini savunmaktadir. Bunun bir sonucu olarak da bu durumdan rahatsiz olanlarin, CIHANER’ in hiçbir suçu olmamasina ragmen tutuklanmasini sagladiklarini öne sürüyor. Emniyet Teskilatinin gittikçe çogalan personel sayisi ve sürekli gelisen teknik donanimlariyla büyük bir silahli kuvvet haline geldigini, Askerin yeni yapilanma içinde güç kaybetmesine parelel olarak Polisin daha da güçlenip fasizan bir polis devleti olma yolunda hizla ilerledigini söylemektedir. ******* Tespite Bakar misinizz............ AKP’nin devletin tamamina tek basina hükmetmek istedigini bunu da  büyük ölçüde basardigini, 2007 seçimlerinden  sonra bu sürecin hizlandigini, Ilimli Islam Devleti kurma yolunda büyük mesafe alindigini, TSK ile de anlasarak askerleri tam teslimiyet olma yolunda zorladigini, bu yolda büyük ölçüde basarili oldugunu, AKP ve Cemaat isbirligi ile gerçeklestirilen yeni tipte darbenin hedeflerine büyük ölçüde ulasmaya basladigini, Polis gücüne ve Ilimli islamiyete dayanan bir düzenin, ikinci Cumhuriyet dönemine geçme sürecinde önemli bir yol alindigini gösterdigini savunmaktadir. AKP ve Cemaat iktidarinin, önündeki engellerden birinin TSK ve MIT’teki aleviler oldugunu, bu nedenle TSK ve MIT’te görevli alevi kökenli personelin siddet kullanilarak tasfiye edilmesi gerektigini, tutuklanan subaylarin neredeyse tamaminin alevi olduguda bu durumu açikladigini öne sürmektedir. Ülkemizde Sunni Hanefi inancina sahip olanlarin hiçbir zaman ciddi bir baski görmedigini, her zaman gerçek anlamda zulme ugrayanlarin Solcular, Aleviler ve Kürtler oldugunu, Kürt açiliminin günümüzde tamamen çökmüs durumda oldugunu, AKP’nin gerçek anlamda somut hiçbir adim atmadan bazi haklari veriyormus gibi yaptigini bunun da AKP’nin gerici oldugunun bir ispati oldugunu, Kürt Hizbullahi’nin liderlerini serbest birakarak, güneydoguda yeni bir gericilik tabaninin hazirlamaya çalistigini belirtiyor. Buna karsilik Öcalan’in yaptigi çagriya uyan PKK’nin silahli birliklerini sinir ötesine çekerek hükümetle uzlasmak istedigini ancak hükümet tarafindan hiçbir karsilik alinilmadigini söylüyor. Ergenekon sorusturmasinin derin devletin tasfiyesi için degil, aksine kontr gerillalarin, Türk saginin ve Islamci hareketin bütün suçlarinin aklanmasi için kurgulandigini ama Ergenekon diye kastettikleri örgütlenmenin asil adinin Kontr gerilla oldugunu söylemekte. Basbakanlik Teftis Kurulu tarafindan hazirlanan ve polisi suçlayan raporun, AKP hükümetinde ve Cemaat nezdinde sikinti yarattigini, bu yüzdende hukuki açidan bütün kapilarin kapatilmak istenildigini, sonuç olarak da ayni polislerin Içisleri Bakanligi raporunda, isimleri geçen polislerin suçsuz  bulunmasini bir tesadüf olmadigini savunuyor. Eski Istihbarat Daire Baskani Sabri UZUN’un, AKP ve Cemaat’ci olmayan teskilattaki az sayidaki personelden biri oldugunu, DINK cinayetinde tanik olarak ifade verdigini, bundan dolayi ve AKP taraftari ve de Cemaatçi olmdigi gerekçesiyle de görevden aldigini düsünüyor. DINK cinayetinde Ali Fuat YILMAZER’in de istihbarat bilgisini saklamakla suçlandigini ve büyük sorumlulugu oldugu çesitli belgelerle ortaya çiktigini ancak YILMAZER’in,  AKP’li ve Cemaatci olmasindan dolayi hiçbir ceza almadigini, bütün bunlara ragmen terfi almasi ve halen görevine devam etmesini ise bütün bu iddialarinin bir delili olarak görmektedir. Danistay cinayetlerinde, cinayetten önceki son günlerde kameralarin bozuk olmasini, ayrica güvenligini neden özel bir sirketin yaptigini, görüntülere polisin aldiktan 3 yil sonra Tübitak’a göndermesi, ayrica bu görüntülerin Tübitak’in  silindigini açiklamasi, orijinal disklerin de yerinin bilinmemesi bu olayin üzerindeki sir perdesinin artmasina ve daha derin süphe uyandirmasina sebep oldugunu düsünmekte. Danistay saldirisi ile Cumhuriyet gazetesine bomba atanlarin ayni kisilerden olustuklarini, polis tarafindan takip edilmesine karsin gözaltina alinacakken neden alinmadiklarini, yani saldiriya polisin engel olmadigina, bunu gerçeklestirenlerin ise, GÜLEN Cemaati oldugunu iddia ediyor. ERDOGAN’in ise Danistay cinayeti hakkinda üstü kapali konustugunu ve gerçegi sakladigini düsünmektedir. Ecevit Hükümetinin düsürülmesi ve Türkiye’nin erken seçime götürülerek AKP’nin iktidara tasindigi esnada Genel Kurmay Baskaninin Hilmi ÖZKÖK oldugunu onunda bu operasyon da Kemal DERVIS ile birlikte büyük rolünün oldugunu savunmaktadir. Son olarak ortaya çikan WIKILEAKS belgeleri, ABD’nin AKP ile olan iliskilerini apaçik ortaya koydugunu, Türkiye’de bu belgelerin yayin hakkini Taraf Gazetesi’nin aldigini ancak bazi bölümleri sansürleyerek yayinladigini, gazetenin sansürledigi  bölümlerde ise,  ERDOGAN’in ABD’nin desteginin devami halinde hava sahasini ve bazi limanlari ABD’nin kullanimina açacagi ileri sürmektedir. Sonuç olarak Ergenekon operasyonun hayali bir operasyon oldugunu, asil istenilenin TSK içindeki Alevilerin tasfiyesi oldugunu, birçok cinayette Cemaatin parmagi oldugu için üstünün kapatildigini, AKP ve Cemaat koalisyonun ABD’nin de destegiyle büyük bir güç haline geldigini, bu gücün de Ilimli Islam stratejisiyle hareket ettigini, bunu asil isteyenin de ABD oldugunu, AKP’nin polisi birçok Arap ülkesi gibi silahli bir güç haline getirip silahli bir Polis devleti kurmak istedigini savunmaktadir. 1.CUMHURIYETIN SONBAHARI MERDAN YANARDAG DESTEK YAYINLARI - ISTANBUL           
Kisaca anlatmaya çalistigim kadari ile yazar gerçekten bu günleri görmüs,  
AKP - Cemaat çatismasinin gerçekte kimlere fayda sagladigini düsünün isterimmmm......Tekrar tekrar okuyun  pleaseeeeee
 
 

Benzer Kitaplar