Irak siyasetinin önde gelen isimleriyle hem de Irakli gazeteci ve sivil
toplum kuruluslarindan olusan temsilcilerle yapilmis röportajlar barindiran
kitap her kesimden insanin görüslerine yer veriyor, Irak’a ve Kürdistan’a dair
önemli siyasi ve sosyal tespitler ve analizler içeriyor. Dahasi Türkiye’de
yasananlari bir de Irak Kürtlerinin gözünden yorumluyor. Ortadogu’da isyanlarin
ve iç savasa dogru giden ayaklanmalarin yasandigi bir dönem. Diktatörler
devriliyor, rejimler yikiliyor, sinirlar degisiyor. Yani basimizda,
Süleymaniye, Erbil ve Dohuku çevreleyen topraklarda Kürdistan, federasyondan
bagimsizliga giden yolda ilerliyor.Yeni komsumuz Kürdistan kitabini, Irak
sinirinin öte yanina bir bakis olarak adlandirabiliriz.
Türkiye’nin Irak sinirin öte yani, bazilari için sadece Kandil ve
civarindaki PKK kamplarindan ibaret bir potansiyel tehlike, bazilari için
Osmanli Devletinin bir parçasi, gazeteci Simla YERLIKAYA içinse yüzyillardir
ayni kaderi paylastigimiz kardes ülke.
Yazar, Yeni Komsumuz Kürdistan’da Kürtlerin,
Araplarin ve Türkmenlerin dilinden kuzeyiyle güneyiyle savas sonrasi ortaya
çikan Irak’i insanlarin gözleri önüne seriyor. Yerlikaya savasin saramadigi
yaralari gösterirken bir yandan da diger yandan yani basimizda büyüyen, gelisen
ve devletlesen bir Kürdistan olduguna dikkat çekiyor. Kuzey Iraktaki Amerikanlasma
ve modernlesme sürecinin disinda kalan kadinlarin dramina da deginmeyi
unutmuyor. Oradaki kadinlarin nasil ikinci hatta üçüncü dördüncü palana
atildigini vurguluyor.
Yazarin bu eseri, Kuzey Irak Kürtlerinden Türkiye’ye gönderilmis degerli ve
ayni zamanda sahiplenilmek istenen bir selam deri tasimaktadir. Hawal
Cevherlerin, Ebu Layidlerin hikâyeleriyle sikintilarimizin, acilarimizin,
heyecanlarimizin ortak oldugunu, bizden öncekilerinde ayni seyleri paylasarak
bu güne kadar geldigini hatirlatiyor; aslinda “Birbirimizden hiç de farkli
olmadigimizi, ayni kültür ve medeniyet içerisinde binlerce yildir yasadigimizi ”
anlatiyor.
Ortadogu deyince akla düne
kadar sadece siddet geliyordu. Bu henüz degismis bir algi olmasa da, son iki
yildir Arap halklarinin diktatörlüklere karsi ayaklanmalariyla baslayan
degisim, bölgeyi bugüne kadar ezberlenen kaliplarla anlamaya artik izin
vermiyor. Arap halklarinin yarattigi dinamigin yani sira bölgedeki Kürtler için
de önemli bir dönüsüm söz konusu. Irak’taki dokuz yillik Amerikan isgalinin
nihayet 2011’de sona ermesinin ardindan, Türkiye’de isminin zikredilmesi
kimilerinin tüylerini diken diken etse de Kürtlerin kendilerine ait bir ülkesi,
yani basimizda bir Kürdistan var. Siyasi nedenlerin yani sira, dogusuna
cehennemmis gibi bakan oryantalist bir dünya algisinin da sonucu olarak
Türkiye’den bakinca ‘o taraf’ az gelismisliklerin diyari olarak görülüyor.
Bir yil Erbil’de gazetecilik
yapan Simla Yerlikaya, ‘Yeni Komsumuz Kürdistan’da tüm bu önyargilari da
kisisel hikâyesi üzerinden irdeleyerek, Irak Kürdistani’ni ve içinden geçtigi
degisimi anlatiyor. Yazar Erbil’e giderken yapacagi haberlerde Kürdistan
diyemeyecegini, anlamsiz bir korkunun ürettigi bu dile istemeden teslim
olacagini bilincindedir. Haritadan bakinca var gibi görünür kalin
kirmiziçizgiler. Gerçekte yoktur o sinirlar. Var sandigimiz o kirmiziçizgileri
asan, sinirlari hiçe sayan yüzlerce hikâye var. Her hikâyenin de kendine has
bir tadi, bir duygusu var. Kimisi kirilan bir kalpten bahseder, kimisi
öfkelenir hala sizladikça eski yarasi, kimi sitem eder sadece. Ama her
hikâyenin sonu bir içli tebessümdür. Zira cam kösklerde yasayanlarin bilmedigi
bir seyi bilir geride kalanlar; bu firtina geçtiginde yine bas basa
olacagimizi.
Kürt Yönetimine karsi
Türkiye’deki algi, PKK gölgesinde sekilleniyor. Oysa Kürt yönetimi PKK ile
oldukça mesafeli. Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani de bunun adini böyle
koyuyor. Fakat biz buna ragmen ismine dahi tahammül edemiyoruz bölgenin. Yazar
Erbil’e gittikten kisa süre sonra bir Kürt ile konusurken Kürdistan dememenin
saygisizlik olarak algilandigini söylüyor. Yöneticilerin durumun farkinda
olduklarini ve bu nedenle için oldukça anlayisli davrandiklari ama halk,
varliklarini tanimayan, kendilerine yukaridan bakan bir sesin sözcüsü gibi
algiliyor sizi. Ülkelerinin adini söyleyemeyen birini, hikâyelerini anlatmaya
deger bulmadiklarin söylüyor. Yayinlarda sürekli Kuzey Irak veya bölgesel
yönetim demek de insani zorluyor. Yani insan buna alisiyor ve bazen bir sohbet
esnasinda kolaylikla insanin agzindan kaçiveriyor.
Her ne kadar Erbil’in
oldukça güvenli oldugunu daha önce orada çalisan arkadaslarimdan biliyor olsam
da Erbil’e bir saat uzakliktaki Musul’da durum hiç de öyle degil. Haber
yaparken oralara da gitmek zorundaydim. Dolayisiyla bir güvenlik endisem vardi.
Bir kadin olarak da endiselerim vardi. Basimi kapatmak zorunda kalacak miyim ya
da sokakta rahat dolasabilecek miyim gibi sorular vardi aklimda. Oldukça hizli
bir sekilde kalkinan, modernlesen bir sehir gördüm. Son bir yilda muazzam bir
degisime taniklik ettim. Mesela gittigimde sinemasi yoktu Erbil’in, simdi var.
Iki tane kafesi vardi, simdi on oldu. Toplum ise çok daha fazlasini talep ediyor,
henüz teknolojik altyapi toplumun taleplerini karsilayamiyor olsa da yönetim
süratle çalisiyor. Seçeneklerimin oldugu bir yerle karsilasinca rahatladim
tabii. Hizli bir dönüsüm içindeki sehri anlamaya çalismak kisisel endiseleri
unutturdu.
Iç içe geçmis halkalardan
olusan bir sehir. Sehir merkezinde Erbil kalesi var ve tüm yollar bu kaleye
çikiyor. Kaleye çikmayan yollarsa daire seklinde olan ve onun etrafini dolanan
paralel yollar. Modern Erbil sürekli genisleyen caddelerde kuruluyor. Aralik
2011’de hukuken ABD askerlerinin Irak’taki varligi sona erdi ama arkada dev bir
diplomatik kadro kaldi. Bagdat hâlâ ABD’nin en büyük yurtdisi operasyonu ve iki
ülkenin isbirliginin her alanda sürecegine dair açiklamalar yapiliyor
taraflarca. Artik ABD askeri araçlarindan olusan konvoylar görmek mümkün degil
ama bir Amerikali diplomat eger disari çikacaksa özel güvenlik sirketlerine
bagli elemanlarca korunuyor, dolayisiyla bu sefer bu türlü konvoylar
görüyorsunuz. Sadece diplomatlar yok Irak’ta. Ülkenin petrol zengini pek çok
sehrinde, çogunlugu Teksas’tan gelmis Amerikali isadamlari da var. Özellikle
Irak Kürdistan’inda ciddi bir Amerikanlasma çoktan baslamis. Irak’in güneyini
harap eden ABD, kuzeyde rol model olarak görülüyor. Kürtler Amerikan isgali
konusunda elestireller, fakat özgürlüge kavustuklari ve kendilerine ait bir
ülkeye sahip olduklari için de mutlular.
Evet, Kuzey santiye yeri,
Güney yangin yeri… Irak Kürdistani bir kalkinma ve firsatlar ülkesi haline
gelirken güney için durum çok farkli. Irak’in güneyinde birçok Arap, yasadigi
yerden kaçip Kürdistan’da huzurlu bir hayat kurmanin hayalini kuruyor. Ama bu
kolay degil, çünkü Erbil’e gelen Araplarin sehrin içinde bir tanidiklarinin,
kendilerine kefil olacak birilerinin olmasi lazim. Bir tür vize sistemi yani.
Fakat bu tür engellere ragmen Kürt sehirlerindeki Arap nüfusu hizla atiyor.
Sonuçta Erbil her seyden önce güvenli bir sehir ve petrol gelirlerinin yani
sira uluslararasi yatirimcilarin da gözdesi. Mesela son büyük patlama 2007’de
oldu. Sehirde güvenlik pesmergelerden olusan kontrol noktalariyla saglaniyor.
Büyük çogunluk, bu her daim gözetlenme halinden sikâyetçi degil. Çünkü simdilik
bu kontrol noktalari güven veriyor, bir de tabii bir bakima ülkenin sinirlarini
da belirliyor. Mesela Musul’a giderken, son pesmerge kontrol noktasindan
geçtikten sonra adi Irak olan baska bir ülkenin basladigi elle tutulur bir
gerçek. Konusulan dil, askerlerin üniformalari ve güvenlik önlemlerinin
boyutlari degisiyor. Pesmerge ve Irak askerinin birlikte çalistigi kontrol noktalari
da bu yüzden mücadelenin sürdügü alanlar.
Erbil-Istanbul
uçuslari tiklim tiklim dolu. Erbil’de sehrin her tarafinda magazalar Türk
mallariyla dolu. Yani Türkiye bölgede çok önemli bir ‘yumusak güç’. Türkiye’den
gelen her seye neredeyse hayranliga yakin bir his duyuluyor. Mesela kimi
tavukçular ‘Türk Tavukçusu’ diye tabela asiyor, çünkü bu, ürünün kaliteli
oldugu anlamina geliyor. Türk dizileri zaten çok tutuluyor, dizileri izleyerek
Türkçe ögrenmis insanlarla karsilasiyorsunuz. Ayrica Tayyip Erdogan’in da güçlü
bir karizmasi var bölgede. Kürt sorununa dair eksiklerine ragmen daha önceki
iktidarlara oranla daha olumlu isler yapti seklinde algilaniyor. Mesela
Basbakan’in Dersim açiklamasi Kürdistan’da müthis olumlu sekilde algilandi.
Ayrica Irak, Iran ve Suriye arasina sikismis Kürtler için Türkiye, Bati ile
iliski kurmanin en kisa yolu. Avrupa’ya gidilecekse Istanbul üzerinden
gidiliyor.
Evet, ezbere ne biliyorsak hepsini bozmamiz ve yeniden ögrenmemiz lazim. Kalbimizi yeniye açmamiz lazim. Önyargilardan, onun getirdigi sert nasirlardan kurtulup, yeni hikâyeler duymamiz lazim.
Bir ülkenin kurulus günlerine, kendini yoktan var ettigi günlere taniklik ettim. En azindan bir kismina... Bu ülkenin Türkiye ile olan iliskilerini baska bir dil kullanarak aktarmaya çalistim. Sinirin kuzeyindeki Kürtler için güneyin anlamini; güneydeki Türkmenler için kuzeyin anlamini aktarmak istedim. Irakli Kürtler, Türkiye'ye nasil bakiyor; Türkler, Irakli Kürtlere nasil bakiyor. Kürtler ise bu ittifaklar sayesinde tarihi olarak Kürt topragi olarak gördükleri yerleri; yani Kerkük, Hanekin ve Musul'un bazi bölgelerini kendi yönetimlerine katabilmeyi umuyorlardi. Ancak yillar sonra gelen istikrarin ve özgürlügün tadini çikaran Kürtler bu hedeflerine diyalog yolu ile yürümeyi tercih ediyorlar. Sünniler ve Kürtler arasinda baslayan bu diyalog sürecinin nereye varacagini ise zaman gösterecekti.
YENI KOMSUMUZ KÜRDISTAN
SIMLA YERLIKAYA
TIMAS YAYINCILIK
2012