OPERASYON PARTISI BIR ABD PROJESI OLARAK AKP

OPERASYON PARTISI BIR ABD PROJESI OLARAK AKP

Fevzi BOZKURT
Bilim


Türk siyasi tarihinde yasanan siyasi depremler, yakin tarihimize kadar 27 Mayis 1960 Darbesi, 1980 Darbesi, 28 Subat Post-Modern Darbe ve 27 Nisan E-Muhtirasi seklinde siralanan darbeler zinciri ile birbirini tetikleyerek süregelmistir. 
 
Bu yasanan askeri ve siyasi darbeler sürecinde aktif  siyaset içerisinde bulunan, Menderes, Özal ve Erbakan’in ardindan gelen 2000’li yillarin basinda eski siyasi olusumun içerisinden siyrilarak, siyaset sahnesinin zirvesine çikan Sayin Basbakanimiz Recep Tayyip ERDOGAN ve yol arkadaslarinin yeni kurmus olduklari bir siyasi parti olarak çalismalarina baslayan, “Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) ile ABD ve Gülen Cemaati” arasindaki -sözde- gizli yapilan antlasmalari konu alan,           
 
“Ergenekon saniklari savunucularindan biri olan” Merdan YANARDAG isimli yazarin Destek Yayinevinin Haziran 2011 basimiyla çikarmis oldugu siyasi bir roman havasinda geçen, 2000’li yillarin Türkiye’sini anlatan kitabini konu alacagiz. 
  
Böyle bir girizgâhtan sonra kitapta geçen olaylarin kronolojik sirasina ve kisaca konu basliklarina göre önemli ayrintilarina deginelim.
 
Ilimli Islam’in bir test alani olan Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) hükümeti, kuruldugu ilk yillardan bu yana kendi siyasi iktidarinin gücünü iç dinamiklerinden almak yerine, dis dinamiklerden beslenmeyi tercih etmisti. Çünkü bu isin ancak bu sekilde baslayip, emperyalizmden alinan güçle devam ettirilecegini savunuyordu.
 
Iktidar kudretini Amerika Birlesik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliginden (AB) alan AKP hükümeti kendisini çizmis oldugunu belirttigi sinirlarin asilmasinda bile ABD ve ABye direnemeyecekti, Irak’in isgali ve Libyaya yönelik olarak gerçeklestirilen operasyonlar örneginde oldugu gibi
 
2002-2007 yillari arasinda dis güçlere dayanarak siyasi iktidarini  güçlendirmeye  çalisan AKP hükümeti bir yandan da siyaset  sahnesindeki rakiplerin bir bir nasil pasivize edebilirim düsüncesiyle hareket ediyordu.
 
2011 Türkiye’sinden açik bir sekilde de görülecegi gibi yasa ve hukuk disi, düzmece Ergenekon operasyonlariyla bunu da büyük ölçüde gerçeklestirerek, ABDden aldigi talimatla amacina ulasmis görünüyordu.
 
11 Eylül 2001’de Amerika’da ardindan 15 ve 20 Kasim 2003 tarihlerinde Istanbuldaki sinegoglara ve Ingiliz Konsolosluguna karsi El Kaideye bagli radikal islamci bir örgüt tarafindan gerçeklesen terör  saldirilari ABD ve AB baskentlerinde Türkiyenin küresel zemin üzerindeki yerini  yeniden tartismaya  açmislardi.
 
“Radikal Islamci” anlayisin giderek büyüyerek baslarina çok büyük sikintilar çikaracagini düsünen Emperyalizm Bati güçleri faydayi, karsi bir proje olarak giderek artis gösteren  Ilimli Islam’i” desteklemek ve gelistirmekte görüyorlardi.
 
Buna en güzel örnek olarak da Ilimli Islam’in siyasi ayagi olan AKPyi seçmislerdi. Bu amaçla da yeni kurulan AKP ile önce görüsüp, anlasarak destekleme karari almislardi.
 
Bu gelismeler üzerine Türkiyeyi modern, laik ve demokratik bir ülke olarak  model teskil etmesi  amaciyla  “ilimli, demokratik, müslüman ülke profiliyle bütün  Doguya sunulmak isteniyordu.
Islami yönelimi ve muhafazakar yapisiyla da gücünü Anadolu sermayesinden aldigi görüntüsüyle AKP de bu tezi destekledigini ve Batili Emperyalist güçlerle ayni dogrultuda görüs sergiledigini, Erdogan’in siyasi danismani olan Doç. Yalçin Akdogan’in, Siyasi rejimin degismesi için ilk kez 200 yildir iç ve dis dinamikler birbiriyle çatismadan örtüsüyor  seklinde medyaya ilan ediyordu.
Bütün bunlara  ragmen AKP Türkiyenin kati, radikal Islamci anlayisa sahip bir ülke  haline  gelmeyeceginin farkindaydi, zira bu  gerçegin de çok büyük ve sert bir siyasi çatismanin gerçeklesmeden yapilamayacagini 28 Subattan sonra  daha net  anlamisti.Bundan  dolayidir ki geleneksel Islam’dan kopmaya basladiklari görülüyor.
 
AKP, emperyalizmle, ABD ve AB ile çatismayarak ik­tidar olunabilecegini görebilen Ilimli Islamcilarin partisiydi.  Bu açidan AKP 28 Subat 1997 sürecindeki firsat iyi degerlendirmis,  28 Subat’in ardindan kapatilan Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin “Milli Görüs çizgisinden ayrilarak, kendi yeni partilerini kurmakla 28 Subat’in çocugu oldugunu kanitlamisti.
 
AKP zaten anlasilacagi üzere Iran ve ya Suudi Arabistan modelinden yana degil, daha ilimli anlayistaki Endonezya ve Malezya rejimlerinden yanaydi.
 
Amerikan Emperyalist güçleri ve Atlantik’in berisi olan Bati Avrupa’si da Türkiye’ye bu yönde bir rol biçmisti. ABD’nin gelistirdigi "Büyük Ortadogu Projesi" ve "Ilimli Islam" siyaseti, Washington'da tasarlanan ve Ankara'da yürürlüge konulan politik bir projedir.
 
Bu tezi açacak olursak; Amerikan Disisleri ve Istihbaratinin önde gelen Türkiye, Ortadogu ve Islam uz­manlarindan olan Graham Fuller 1990’li yillarin basindan bu yana  "Ilimli Islam" projesi üzerinde çalismistir.
 
G.Fuller, Ortadogu'daki Amerikan karsiti asiri Islamci akim­lari önlemenin ve zayiflatmanin yolunun, laik sistemleri güçlü kilmanin aksine radikal Islamci partileri küresel kapita­list sistemin derinlerine çekerek, onlarin özünü olmasa bile bi­çimini dönüstürmeyi amaçladigini o zamanlardan beridir savunmaktadir.
Ilimli Islam teorisini ve Türkiye tasari­minin büyük ölçüde temellendirdigi, Yeni Türkiye Cumhuri­yeti adli kitabinda G.Fuller, Gülen Cemaati ve AKP ikilisine öv­güler yagdiriyor. Ülkeyi degistirecek olan gücün (AKP-Cemaat Ikilisi) Türkiyeyi Ortadogu’da model ülke sekline sokacagini ileri sürüyor, Gülen Cemaati ve AKP gücünün Türkiyeyi yeniden insasindaki rollerini ele aliyordu.
 
Cemaat-AKP koalisyonunun “ilimli Islam cumhuriyeti kurulusundaki belirleyici konumundaki güç oldugunun altini çiziyordu. Bunu da suna dayandiriyor Fethullah Gülenin AKPden önceki islamci parti ve yöneticileriyle arasinin iyi olmadigini, fakat AKP iktidari ile  oldukça samimi ve ilimli bir görüntü sergilemekte oldugunu, Gülen cemaatinin içerisindeki birçok üyesinin AKPyi destekledigini, Türkiyenin önümüzdeki yakin gelecekte iki partili ile temsil edilecegini, Fazilet Partisi çatisi altindaki ilimli Islamci görüsteki bir grubun yeni bir siyasi olusuma gidecegini, yeni katilimlarla bir kartopu gibi büyüyüp gelisecegini, ilimli Islamcilarin iktidara gelecegini ve bunlarin yaninda Islami söylemlere ters düsmeyen yine ilimli olabilecek sol bir partinin de Mecliste yer alacagini belirtiyordu.
 
CIA’nin 22 ülkeden sorumlu olan Ortadogu eski Istasyon Sefi ve Istihbaratçisi Graham Fuller’in bütün bu yazim ve söylemlerinin bir tesadüften ibaret olmanin çok ötesinde yapilan bir analiz çalismasi oldugu asikardir.
 
AKP-Amerika öyküsü 3 Kasim 2002 seçimlerinden önce Recep Tayyip Erdogan'in 21 Ocak 2002'de ABDyi ziyaret etmesiyle baslamisti. Gayri resmi mahiyette gerçeklesen bu ziyarette Erdogan Irak konusu ve ABDnin diger dis politikalarini destekleyeceklerinin garantisini veriyordu.
 
Aslinda Tayyip ERDOGANdan 1 hafta önce dönemin Basbakani olan Bülent ECEVIT  Beyaz Saray’a resmi bir ziyarette bulunmustu. Bu ziyarette Baskan Bush Irak a askeri bir operasyon yapacaklarini ve açik açik Türkiyenin bu savasta yanlarinda olmalarini istiyordu ancak Ecevit bölgede istikrarin bozularak, gerçeklesen otorite boslugunda olasi bir Kürt devletinin kurulmasindan kaygi duydugu için  bu teklifi kabul etmeyerek  geri çevirmisti.
 
Tabi Erdogan bütün bu konularda tam desteginin garantisini verdigi ABDden kendisinin iktidari ile ilgili olarak güvence talep ediyor ve adeta ABDden medet umuyordu…
 
Daha sonra Irak isgalinin hazirlayicilarindan Paul Wolfowitz 14 Temmuz 2002 tarihinde Iraka müdahale konusuyla ilgili olarak, Ankara ile görüsmeden önce Istanbula gelerek Devlet Bakani Kemal Dervis ile aralarinda Koç Holding, TÜSIAD ve isadamlarinin da bulundugu grupla yemekli  bir görüsme gerçeklestirmisti.
 
Bu yemegin ardindan ECEVIT Wolfowitzle görüsmeden önce Kemal DERVISten bilgi almak istemisti ancak DERVIS habersizce ABDye giderek bir ay ortalardan kaybolmustu.1 ayin sonunda Türkiye’ye geri gelen DERVIS  saglik sorunlarini bahane ederek ekonomiden sorumlu oldugu devlet bakanligindan istifa etmisti.
 
Bu gelismelerin ardindan MHP lideri Devlet BAHÇELI hükümete yönelik sivil darbeyi  engellemek amaciyla erken seçim karari aldiklarini söyleyecekti.
 
Ecevit bir yandan hastaligiyla bas etmeye çalisiyor, bir yandan da kendisinin hastalik dönemini firsat bilerek sivil darbe girisiminde olan yanindakiler de harekete geçirmisti ve bunlardan biri de ÖZKANdi, Rahsan Hanim ile Ecevit de bunlari ve bir komplonun içinde olduklarini biliyorlardi.
 
Dönemin Disisleri Bakani Ismail Cem ile Demokratik Sol Partinin (DSP) güçlü ismi Hüsamettin Özkan partinin yarisi isti­fa ederek Cemin liderliginde yeni kurduklari Yeni Türkiye Partisine (YTP) geçmisti ve erken seçim karari alinmisti.
 
Böylelikle “Sivil darbe” gerçeklesmis, Ecevit ve 57. Hükümeti de devrilmisti. Washington ve Pentagonda iktidara hazirlanan, R.Tayyip Erdogan ile Abdullah Gül ekibi  ve AKPnin de önü açilmis oluyordu, vakit gelmisti artik 3 Kasim 2002 genel seçimlerin­de YTP  siyaset sahnesinden baslamadan tamamen siliniyor, Tayyipin partisi bu seçimlerden sisteminin de bozuklugundan yüzde 34 oy ala­rak milletvekilliklerinin yüzde 65ini ele geçiriyordu. Bu ABD güdümlü bir darbeydi.
 
Refah Partisi ve Fazilet Partileri kapatildiktan sonra ortaya çikan firsati degerlendirmesi için Recep Tayyip Erdogan tesvik edilip cesaretlendirilmisti. Çünkü, Erdogan ve yol arkadaslari farkli bir olusuma yönelme konusunda endiseliydi, hatta Erdogan yeni olusumu kamuoyu önünde reddediyordu. RP'nin kapatilma kararina en anlamli tepki 'Ye­niden ve daha güçlü' manseti atan Milli Gazeteden gelmisti. Ayni gazete bir de Recai Kutan, Erdogan, Oguzhan Asiltürk, Melih Gökçek ve Halil Ürün gibi isimleri bir fotografta toplamis ve altina Aramiza kimse nifak sokamaz basligi atmisti.
 
Dedikleri gibi oldu yol arkadaslari ve Tayyip Erdogan 1998'de Fazilet Partisi'nde (FP) yerlerini aldilar. Ancak bir yandan da yeni olusumun zemini hazirlayan Erdogan ve ekibi çok geçmeden 3 yil sonra FP'de kapatilinca, "Ben bir bölen olmayacagim" ve Kurtlar sofrasinda yem olmayacagiz diyen Erdogan ve ekibi Milli Görüs yolundan ayrilarak biz milli görüs çizgisini biraktik seklinde söylemlerde bulunmuslardi. Buradan ABDnin Erdogan ve Gül’ü ikna edebilme konusunda basarili  oldugu anlasiliyor.
 
Biraz geriye dönüp bakacak olursak Irak Savasi öncesinde Tayyip Erdogan ve AKPnin hazirliklarini, ABDnin baskenti Washington'da, 18 yil gazetecilik yapan Turan Yavuz'un "Çuvallayan It­tifak"  isimli kitabinda AKP’nin nasil projelendirildigini, kontrol altina alindigini ortaya koyarak gizli randevulari ve görüsmeleri yer, tarih ve saat vererek anlatiyor.
 
Kitaptaki bilgilere göre;  Tayyip Erdogan'in henüz seçilmeden Washington'un etkin kisileriyle irtibatini Cüneyd Zapsu araciligiyla gerçeklestiriyor, seçimin tarihi bile belli degilken, Erdogan ABD'ye gidiyor, Yahudi sermayesi ve Washington bürokrasisinin karsisina çikarak bir konusma yapmisti.
 
CIA yetkilisi G.Fuller, eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ile yemek yenmis, Ortadogu ve Türkiyenin konulu görüsmeler yapmisti, Erdogan’in bu isimlerle tanisikligi eskilere Istanbulda Refah Partisi Beyoglu Ilçe Baskanligi ve Istanbul Belediye Baskanligi yaptigi döneme dayaniyordu.Ikili sik sik görüsüyorlardi, Erdogan hizla yükselerek Istanbul Belediye Baskanligina seçilmisti.Daha sonra Abramowitz Türkiyeden ayrilirken Tayyipe, her zaman her konuda kendisi arayabilecegini söyleyerek ayrilmisti, öyle de oldu aradan  çok geçmeden her konuda görüsmeler yapabiliyorlardi, birbirlerine karsilikli olarak yardimci oluyorlardi...
 
Ardindan iliskilerini daha samimilestirmek için Erdogan ikinci kez Washingtona davet edilecek ve baska hiçbir örnegi görülemeyecek bir sekilde yine AKP liderligi disinda hiçbir resmi sifati yokken Beyaz Saray’da konuk edilecekti. Paul Wolfowitz ve Marc Grossman Erdogan’i otelinde  ziyaret edecek ve Türkiye'nin Washington Büyükel­çisi Faruk Logoglu disari çikarilacakti. Görüsmenin konusu ise ertesi gün karsisina çikacagi ABD Baskani Bush’un karsisinda neler söylemesi gerektigini ve Baskan’in neler duymak istedigiydi.
 
ABD'nin Ulusal Istihbarat Kurulunun Baskan Yardimciligi da yapan G.Fuller bir raporunda, Washington'un "ilimli Islam" projesini desteklemesi gerektigini anlatiyor, Türkiye'de Kemalizm'in ömrünü doldurdugunu, artik tasfiye edilmesinin zo­runluluk haline geldigini belirtiyor ve  bu rapor ABD'nin Türkiye'ye karsi örtülü dis siyasetini olusturacaktir.
 
Beyaz Saray Soguk Savas sonrasindaki Kemalizm'i ve ulusalciligi Ortadogu'da kur­maya çalistigi yeni düzen ve Büyük Ortadogu Projesi (BOP) önünde büyük engel olarak görüyor. Bir yaniyla bu durum, Ergenekon operasyonlarinin nedenini de açiklamis oluyor.
Fakat "ilimli Islam" projesini gerçeklestirmenin çesitli güçlükleri olacakti. Türkiye eliti ve kurucu güçleri bu projeye sicak bakmiyor­du. Bu nedenle, siddetli bir çatisma yasamadan bu projeyi hayata geçir­mek zor görünüyordu.
 
Bu amaçla bir hile ve komplo olan Ergenekon operasyonlari bu amacin gerçeklestirilmesi  için baslatilan güzel ve etkili bir araçti. Bunun içinde Genelkurmay Baskanligi resmi internet sitesinde Yasar BÜYÜKANIT’in bizzat kendisinin kaleme aldigi 27 Nisan 2007 tarihinde yayimlanan, e-muhtira olarak da bilinen bu açiklama tasfiyelerin baslangici için bir sebep olarak degerlen­dirilmisti.
 
Açiklamanin ardindan Ergenekon operasyonlari hizla ve yeterince üzerinde çalisilmamis bir komplo seklinde ge­listirilmeye baslanmis, hukuk bir yana bira­kilmis ve siyasetin kanunlari yürümeye baslamisti. Bu nedenle operasyon, ABD-AKP-Cemaat üçlüsünün yürüt­tügü asil bir darbe niteligi kazanmanin yaninda, devleti tamamiyla ele geçirmenin araci olmaktan öteye geçememistir.
 
Her firsatta rejimi zorlayan AKP,  her yerde kadrolasma konusunda israrli adimlar atmaya devam ederek, hiçbir uzlasma girisiminde bile bulunmayarak Cumhurbaskanligini istiyordu.
 
Cumhuriyetin genis ve etkili kitle tabani ve bazi kurumlar da AKP'nin devleti ele geçir­me ve rejimi degistirme girisimine öfkeyle karsi koyuyor, Cumhuriyet Mitingleri patlak veriyor, insanlar sokaklara dökülüyor, meydanlar dolup-tasiyordu.Mey­danlarda boy gösterenler darbelere ve darbecilige karsi olduklarini gösteriyorlardi ancak AKP zorla, dayatmayla bu emeline de ulasiyordu.
 
Sonuç olarak eger özetleyecek olursak; Beyaz Saray tarafindan gelistirilen ve merkezinde Ilimli Islam siyasetinin ve Büyük ya da Genisletilmis Ortadogu Projesinin (BOP/GOP) yan ürünü olarak karsimiza çikan AKP iktidarinin bu çizgiler isiginda 2011 seçimlerine giderken, Ergenekon Davalari adi altinda Cemaatle ortak isbirligi içerisinde yürüttügü ülkeyi ve devletin resmi kurumlarini ele geçirme organizasyonunu basariyla sürdürmekte olup, basta Cumhurbaskanligi, Basbakanlik, Emniyet Teskilati, Milli Egitim, Saglik ve son olarak Genel Kurmay içinde de kadrosunu kurup yoluna devam ederek 2011 seçimlerinden de zaferle çikiyordu… 

Benzer Kitaplar