Bugün size ülkemizin her kösesinde millet sevgisi ve vatan aski ile görev yapmis, kisiliginden ve ülke sevdasindan asla ödün vermemis degerli büyügümüz Mustafa ÖNSEL’den bahsetmek istiyorum.
MUSTAFA ÖNSEL, 1962 Zonguldak dogumludur. 1984 senesinde Kara Harp Okulu’nu bitiren Önsel sirasi ile Mardin, Sirnak, Hakkâri, Diyarbakir, Aydin, Istanbul, Foça gibi bölgelerde birlik komutanligi yapmis, ömrünü terörle mücadeleye vakfetmistir.
2002 senesinde mezun oldugu Kara Harp Akademisi'nden sonra 2006 senesine kadar Bursa Jandarma Bölge Komutanligi’nda Kurmay Baskani olarak görev yaptiktan sonra sirasiyla, Tokat Il Jandarma Komutani, Jandarma Genel Komutanligi Teknik Istihbarat Daire Baskani, Egitim Daire Baskani, üçüncü kez tutuklanmadan önce de kisa süreligine Kurslar Komutani olarak görev yapmistir.
Ilki 22 Subat, Ikincisi 5 Nisan 2010, Üçüncüsü ise 15 Subat 2011'de olmak üzere kamuoyunda "Balyoz" diye bilinen dava kapsaminda yaklasik dört sene tutuklu kaldi. 19 Haziran 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesinin verdigi kararla, adil yargilanmadigi gerekçesiyle tahliye edilen komutanimiz evli ve 4 çocuk babasidir.
KITAPLARI
*Besiktas'ta Sirtlan Pususu
*Istanbul'dan Izmir'e Casusluk Kumpasi Kim Bunlar?
*Silivri'de Firavun Töreni
*Casusluk Kumpasi Kim Bunlar?
*Agacin Kurdu - Fethullah'in Askerleri
Tarihe not düsmek adina degerli komutanimizin 23.09.2017 tarihinde Odatv.com isimli Internet sitesinde yayinlanan yasizini tarihe not düsmek adina sizlerle paylasmak istiyorum. Senaryo ürkütücü, umarim bu ülke topraklari üzerinde birlikte kavgadan gürültüden uzak kardesçe can ca yasama sevdamiza kimse zarar veremez….
TÜRKIYEYI ISGAL PROJESINDE 2019 KRITIK TARIH
Yil 2002. Günlerden Temmuz’un 24’ü. Tesadüf ya, tam da Türkiye’nin tapu senedi kabul edilen ve ABD’nin imza koymadigi Lozan Antlasmasinin yil dönümü. Amerikali askerler Nevada çölünde bir tatbikat yapiyor. Adi Milennium Challenge-2002. Türkçesi “Bin yilin meydan okumasi.” Allah Allah bu Amerikalilar kime meydan okuyor acaba diyorsunuz haliyle. Tam 13 bin 500 personel katiliyor, üç hafta sürüyor bu tatbikat. ABD tarihinin en büyük tatbikati ayni zamanda. Pek çok NATO ülkesi davetli. Ancak NATO’nun en büyük ordularindan birine sahip Türkiye davet edilmemis. Her tatbikatta malum bir senaryo vardir. Senaryoda da haliyle mutlaka hedef olarak bir düsman bulunur. Onun üzerinden yazilan senaryoya göre de tatbikat gerçeklestirilir. Böylesi iddiali bir isimle gerçeklestirilen tatbikatta hedef kim diye merak ediyor insan gerçekten. O zaman en özetinden senaryodan bahsedelim de hedef neresi, düsman olarak kim hedef alinmis tatbikatta, görelim-tahmin edelim-. Tatbikattaki hedef ülke, iki kitada konuslu bir ülke. Bu anlamda bir takim denizyollarini kontrol ediyor. Akdeniz’de bir ada ülkesiyle sorunlari var bu ülkenin. Ayrica söz konusu hedef ülkede azinlik unsurlar da yasamaktadir. Senaryo, söz konusu hedef ülkede meydana gelen çok yikici bir depremle baslar. Bu arada depremle es zamanli olarak Uluslararasi bir mahkeme, ülkenin sinirlariyla ilgili ve çikarlarina ters bir karar alir. Bu arada da sorun olan ada devletiyle ilgili uluslararasi güçler, hedef ülkeye çözüm önerir. Zor durumda olan siyasiler öneriyi kabul etmek zorunda kalir. Bunun üzerine askerler yönetime el koyup ülkede otoriter bir yönetim kurarlar. Sonrasinda ada devletini ablukaya alirlar ve ABD askerleri, 96 saat içerisinde söz konusu ülkeye müdahale eder (isgal). Nasil? Begendiniz mi senaryoyu? Bu ülke dünyada sizce hangi ülkeye benziyor? Dünyada iki kitada topragi olan kaç ülke var? Bu tatbikat kime karsi? *** Yil 2009. Soguk bir Aralik ayi. Yer Ankara’nin modern semtlerinden Çukurambar. Ergenekon operasyonlari bütün hismiyla devam etmektedir. Bu arada Poyrazköy sorusturmasi da baslamistir. Emekli olanlarin disinda pek çok muvazzaf asker de tutuklanmistir. Askerin medya üzerinden linç edildigi günlerdir. Askere vurmanin prim yaptigi zamanlardir. Polis ve Yargidaki Fetullahçi çete mensuplari, iktidarin siyasi destegiyle o kadar rahat ve pervasiz hareket etmektedirler ki… Bir albay ve bir yarbay. Ikisi de Özel Kuvvetler Komutanligi bünyesinde bulunan Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan. Çesitli faaliyetlerinden süphelenilen bir albayi takip için görevlendiriliyorlar. Takip edilecek albay Çukurambar’dadir. Ikisi de sivil kiyafetli olarak Çukurambar’a giderler. Fakat o da ne? Aniden polisler belirir yanlarinda ve ne yapiyorsunuz demeden çullanirlar üzerlerine. Ciddi bir bogusma yasanir. Bu arada polislerden biri Arinç’in evinin krokisini albay olanin cebine sokusturur. Arinç da Çukurambar sakinlerindendir… Iste bu olaydan “Arinç’a suikast” sorusturmasi çikartilir ve iki subay gözaltina alinir. Fetullahçi çete aldigi siyasi destegin gücüyle bu tür kumpas kurgularini yapmakta gerçekten ustalasmistir. Tabi bunda hiçbir ahlaki ve vicdani kaygi tasimamalarinin da katkisi büyüktür. Iki subayin görev yaptiklari birim çok kritik bir yerdir. Çok gizli bilgiler içeren belgelerin bulundugu kozmik oda, bu birimde yani Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde bulunmaktadir. Arinç suikasti bahanedir tabi. Amaç, orada görevli iki subay üzerinden kozmik odaya girmektir. Ve bir hâkim marifetiyle kozmik odaya girilir. Sart, oradan hiçbir belge disariya çikartilmayacaktir. Güya orada suikast planlari aranacaktir. Hâkimin ismi Kadir Kayan’dir. Ilginç bir tesadüf, Kadir Kayan sonraki yillarda amiral olacak olan Deniz Kurmay Albay Tezcan Kizilelma’nin da enistesidir. Hâkim Kadir Kayan, tam 26 gün inceleme yapar kozmik odada. Notlar alir. Hangi notlari aldi Kadir Kayan bilmiyoruz… Bildigimiz öyle suikast planlari filan yoktur orada. Ama Türk ulusuna suikast hazirligi içinde olanlarin çok isine gelecek “seyler” vardir. O “seyler”, bir isgal sirasinda, düsmanin geri bölgesinde direnisi örgütlemek için egitim almis, baris zamani an itibariyla normal isinde gücünde olan ama esnaf, ama köylü, ama memur vb. çesitli meslek sahibi insanlarin isim listeleridir… “Mikroplar”, “akyuvarlarimizi” tespit etmeye çalismaktadir anlayacaginiz… “Akyuvarlarin” kimlerden olustugunu, en üst düzey komutanlar dahi bilmez. Merak da etmezler. Peki, bunlari kimler merak eder? Kisisel merak olmayacagi açiktir. Bu merak sahipleri kimlerse, çok açik ki, Türkiye’yi isgali düsünüyorlar demektir. Sonra mi? Aslinda isgal durumunda, direnisi örgütleyecek bu kisilerin listesi bir harici bellekte bulunmaktadir. Söz konusu harici bellegi Kadir Kayan mevzuat geregi disari çikartamaz. Harici bellek, bir kasaya kaldirilir ve mühürlenir. Operasyon tam basarili olamamistir. Kadir Kayan bu olaydan sonra Yargitay’a seçilir. 2010 HSYK tarafindan adeta ödüllendirilmistir. Yil 2013. Sürdürülen kumpas davalari sonucu ayarlariyla oynanan Türk Genelkurmayinin adli müsaviri, daha sonra Fetullahçi çete mensubu oldugu anlasilacak olan Yarbay Muharrem Köse olmustur. Ankara’da da özel yetkili bir savci vardir: Mustafa Bilgili. Köse ile Bilgili’nin arasindan su sizmamaktadir. Pek çok kisi onlari bas basa samimi bir biçimde konusurken görmüstür. Bir gün savci Bilgili, Genelkurmay’a bir yazi yazar. Içinde Türkiye’nin “akyuvarlarini”, yani ancak düsmanin bilmek isteyecegi kisilerin bulundugu harici bellegi istemektedir. Bunun uygun olan bir yönü yoktur. Zaten Arinç suikastinin düzmece oldugu ortaya çikmistir. Ama ne gam. O harici bellek elde edilmelidir. Ancak sorun vardir, mevzuat geregi Genelkurmayin bunu göndermesi mümkün degildir. Devreye genelkurmayin adli müsaviri Muharrem Köse girer. Dönemin Genelkurmay Baskani Necdet Özel’i ikna eder ve harici bellek savci Bilgili’ye gönderilir. Belli ki Köse ile Bilgili arasinda danisikli bir dövüs durumu vardir. Bilgili de, harici bellegi güya incelemek üzere, TÜBITAK’a gönderir. Oradaki ekip de bellegin kopyasini alir ve geri gönderir. Zaten incelenecek fazla bir sey yoktur. Sadece alt alta yazilmis sahislarin isimleri vardir. Sonra ne mi oldu? Anlatalim. O TÜBITAK’cilar yurtdisina kaçti. Kopyasini aldiklari söz konusu harici bellek kayip. Muharrem Köse, Mustafa Bilgili, Kadir Kayan ve sonrasinda amiral olan kayinbiraderi Tezcan Kizilelma 15 Temmuz sonrasi tutuklandi. Bingo yani! Peki, “akyuvarlarimizin” isimleri kimlerin elinde? Bunca çaba ne için? *** Suriye’deki gelismeler herkesin malumu. ISID isminde hilkat garibesi bir terörist örgüt yaratildi. Bu aparat terör örgütüyle Irak ve Suriye’nin pek çok bölgesi isgal ettirildi. Söz konusu terör örgütü eliyle, oralarda yasayan yerel halk yerinden yurdundan edildi. Topraklar bosaltildi. Tam bir etnik temizlik yapildi. Sonrasinda PYD/PKK, ABD’nin yogun hava destegiyle, Suriye’nin kuzeyinde ISID’den temizlenen bölgelere yerlesti. PYD/PKK tarafindan ele geçirilen bu bölgelerde, devletçik kurmak yolunda kantonlardan olusan bir yapi ortaya çikti. Türkiye, son bir hamleyle Cerablus-Azez hatti ile El Bab bölgesini kontrol ederek kantonlarin birlesmesini engelledi. Ancak, artik ABD, resmi olarak terör örgütü olarak kabul ettigi PYD/PKK’ya “kara gücüm” demektedir ve an itibariyla PKK/PYD’yi asiri bir sekilde silahlandirmaktadir. PYD’ye verilen özellikle hava savunma silahlarinin, hava gücü olmayan ve bölgeden süratle tasfiye edilme sürecine giren ISID’e karsi olmadigi ortadadir. Bu satirlarin yazildigi sirada ABD’nin PYD/PKK’ya son birkaç ay içinde bin tirdan fazla silah verdigi resmi agizlar tarafindan ifade ediliyor. Peki, PYD/PKK neden böylesine silahlandiriliyor? Su an sayisal gücünün 50-60 bin civarinda oldugu, ABD askerleri tarafindan sürekli egitime tabi tutulduklari, ISID’e karsi savastirilarak da ciddi bir savas tecrübesi kazandirildiklari ortadir. PYD/PKK saflarinda halen silahaltinda bulunanlarin sayisinin kisa süre içerisinde 3-4 katina çikartilabilecegini rahatlikla söyleyebiliriz. Haliyle soruyoruz: Bu hazirlik kime karsi? *** Türkiye’de son referandumda, saibeli bir sonuç da olsa evet oylari daha fazla çikmis ve adina baskanlik sistemi denilen ama dünyada esine rastlanilmayan bir yönetim sekli kabul edilmistir. Sistem 2019’da yapilacak seçimlerle resmi olarak yürürlüge girecektir. Bu sistemin tartisilacak, kabul edilemeyecek pek çok yönüne konumuz olmadigi için girmeyecegim. Ancak hemen ifade edeyim ki, dünyada demokratik ülkelerle, demokrasi disi kabul edilen ülkeler arasindaki en büyük fark, seçim degil, yarginin bagimsizligidir. Yoksa seçim, demokratik olmayan ülkelerde de yapilmaktadir. Son referandumun getirdigi en önemli ve ülkeyi zor duruma sokacak degisiklik, yarginin bagimsizligina düsen gölgedir. Çünkü baskan seçilen, savci ve yargiçlarin kontrolünü elinde bulunduran HSK’nin (Hakim ve Savcilar Kurulu) hemen hemen tamamini belirliyor. 6’sini fiili olarak (4’ünü direkt atiyor, Adalet Bakani ve müstesari da dogal üye) kendi atiyor. Kalan 7 HSK üyesini de yasama yani meclis belirliyor. Meclisteki milletvekillerinin çogunlugu, haliyle baskanin partisinden olacaktir. Milletvekillerini oylariyla millet seçiyor görülse de partinin basi kimse, vekil olacaklari da onun belirledigi bir Türkiye gerçegidir. Bu durumda baskanin belirledigi milletvekilleri, elbette onun istedigi HSK üyelerini seçecektir. Baska bir gerçeklik sadece hayaldir. En azindan 7 üyenin çogunlugunu, iktidar milletvekilleri yani baskan seçmis olacaktir. Ha keza Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirleyicisi de baskandir. Bu durumun, yürütmenin, esasinda baskanin, yargiyi kontrol ettigi, yarginin bagimsiz olmadigi algisini yaratacagi açiktir. Bu görüntü, ülkenin demokratik olmadigi, otoriter bir sistemle yönetildigi iddialarinin kabul görmesine olanak taniyacaktir. Düsünün, hedef ülkesiniz. Demokrasiyle yönetilseniz, size müdahale eden bunu dünyaya anlatmakta zorlanir. Ama sizin demokratik olmayan bir sistemle yönetildiginiz algisi güçlenirse, müdahale kolaylasir. Sadece sartlarin olusturulmasi yeterlidir. Iste Irak, Libya hatta Suriye… Türkiye’nin savruldugu yer burasidir. Sonrasi mi, etnik, dinsel, mezhepsel, daha tehlikelisi yasam tarzlari üzerinden bölünen halki birbirine düsürmek emperyalizmin ustalik alanina girer. Bununla birlikte olusacak/olusturulacak kaotik ortam, hele bir de yikici deprem ile taçlanirsa müdahale için “Bin yilin meydan okumasi” tatbikatinin senaryosundaki gibi ada devleti sorununa dahi gerek kalmaz. Kara gücü olarak da PYD/PKK kullanilir. Kötü bir tablo çizdigimin farkindayim, ama gördügüm budur. Hele de iç cepheniz böylesine zayifsa; halkiniz; tarihte olmayacak biçimde ayrismis bir görüntü veriyorsa; ordunuz tarihinde olmadigi kadar moral degerleri açisindan oldukça naif bir haldeyse, her bela kapinizi çalmak için firsat kollayacaktir. Bosuna miydi 2008’den beri ordu üzerinde sürdürülen operasyonlar? Bence “Bin yilin meydan okuyuculari” baskanlik seçimini bekliyorlar… Sonra da Türkiye’yi anti demokratik bir ülke ilan etmeye hazirlaniyorlar… Baskanlik için adaylari, mazeret olarak ileri sürecekleri biri olmali. Sizce bu durumda kimin baskan olmasini isterler? Cevabi bildiginizde olani biteni anlamaniz kolaylasir… Kisaca durum budur ve de vahimdir… Mustafa Önsel