Türkçe
namaz kilmak, hutbe okumak, Kuran’i kerimin Türkçeye çevrilmesi Osmanli Imparatorlugunun
son anlarina dayanmakta olup Talat Pasa’ya önerilmis zaman ve zemin hazir
olmadigi gerekçesiyle reddedilmistir. 2. Mesrutiyetin ilanina kadarda tekrar
gündeme gelmemistir.
2.
Mesrutiyetin ilanindan sonra batililasma egilimleri hizlanmistir. Batida bir
kitabin anlasilmasi için kendi dillerine çevrildigi, hatta Kuran’i Kerimin batili
devletler tarafindan kendi dillerine çevrilerek anlamak için okundugu göz
önünde bulundurulmus olup, ezanin Türkçe okunmasi, Türkçe namaz kilinmasi,
Kuran’i Kerimin Türkçeye çevrilerek camilerde Türkçe hutbe verilmesi gündeme
gelmis olup uygulanmaya çalisilmistir.
Bir
müddet bu olaylar uygulanilmaya çalisilmis, Kuran’i kerimin Türkçeye
çevrilmesini istemeyenler bile Kuran’i kerimi Türkçe ye çevirmis, hatta birkaç
basim dagitmislardir. Camilerde de Türkçe namaz kilinmaya baslanmis fakat resmi
bir Türkçe Kuran olmadigindan devam edilememis tekrar Arapça olarak ibadet
edilmeye baslanilmistir.
Belirli
bir müddet sonra bu olaylar tekrar alev almis halkin anlayarak ibadet etmesi
gerektigi savunularak tekrar tekrar ibadetlerin Türkçe olarak yapilmasi gündeme
gelmis hatta bazi camilerde hutbeler tamamen Türkçe olarak okunmus, Türkçe
hutbe okumayan namaz kilmayan camilerden yakinilip sikayet edilse de durum
fazla sürmeyip yine Arapçaya geçilmistir.
Asil
amacin yeni kurulmakta olan Türk Devletinin Türkçe Dini Kitabinin olmasi
istenilmekte, bununla birlikte ibadetlerinde anadilde istenilmis olup
hedeflenen amaç tutulmamistir.
Bir
dönem cami hocalari namazlari Türkçe olarak kildirmistir. Türkçe tekbirler
getirip felak, nas asr gibi… dualari Türkçe olarak okumuslardir. Bu durum
cemaat tarafindan tepki toplamis olup Diyanet Isleri Müdürlügüne sikayet
edilerek Türkçe olarak namaz kildirmayan cami hocalari görevlerinden
alinmislardir. Bu durumu duyan bazi hocalar diyanetçe ibadetlerin Türkçe olarak
yapilacagina dair resmi bir genelge ya da kaynak yayinlamadigi için Türkçe Cuma
namazi kildiramayacaklarini savunmuslardir. Halk Türkçe ibadet durumuna yada
yeniligine alismis görünse de içten içe reddetmislerdir.
Ülkemizde
batililasma rüzgarlari yogun bir sekilde eserken bunun tesirinde kalan bazi
gazeteciler, televizyon programi yapanlar ve aydinlar ülkemizin gelismesi refah
düzeye ulasmasi bakimindan kendi dilimizle anlayabilecegimiz sekilde ibadet
yapilmasi gerektigini savunmuslardir. Bazilari ise anlamadigimiz bir dilde yani
Arapça olarak yapilan ibadetle diger ülkeler seviyesine çikilamayacagi seklinde
söylemlerde bulunmuslar, Türkçe olarak namaz kilinmasinin asim beklenen
medeniyet oldugu savunmuslardir.
1928
tarihi din inkilabi olarak kabul edilmis, ibadetlerin kuran da geçtigi gibi
sekle uygun temiz elbiselerle, temiz bir yerde kilinmasi gerektigi hem cemaatçe
hem de hocalarca bilinmektedir. Buna ragmen sözde din inkilabinda; insanlarin
camilere ayakkabilarla girebilecekleri, bu konuda özgür olduklari ve özgür bir
sekilde ibadet edilmesi gerektigi söylenmis bununla birlikte uygulamaya
geçilmistir. Bu durumun yanlisligini bilen hocalar, küfür isledikleri
yaptiklariyla halka örnek olarak onlari küfre yönlendirdikleri gerekçesiyle
istifa dilekçelerini birer birer vermeye baslamislardir. Durumun ehemmiyetini
anlamayan kisilerce de bu uygulama hem kolaylarina gitmis hem de belleklerine
yavas yavas yer etmis, insanlar bu durumu normal kabul etmeye baslamislardir.
Camilerde
musiki çalinmasi, çalgi aletlerinin konulmasi gündeme gelmis bununla birlikte
kiliseler örnek alinmistir. Türkçe Kurana çevrisine karsi çikanlara Almanlarin
incili kendi dilerine çevirerek ibadet ettikleri, bu sekilde herkesin incili
kendince yorumlayarak ibadetlerine devam ettigi sürekli öne sürülmüs, Türkçe
Kuran çevirisiyle herkesin ayetleri kendince yorumlayabilecegi, ibadetlerinde
kolaylik saglanacagi savunulmustur.
Bir
dönem de ramazan ayinda Türkçe namaz kilinmasi gerektigi gündeme gelmis, bu
sekilde namaz kildirmak istemeyen hocalar yeterli bir Türkçe kuran kaynaginin
bulunmadigin öne sürmüs olsalar da, bu düsüncenin arkasinda duranlar bu duruma
da çözüm aramis nitekim Fransizca ya çevrilmis olan Kuran’i tekrar Türkçeye
çevirterek cami hocalarina verilmis bundan böyle bu Kuran la Türkçe namaz
kildirilmasi gerektigi yönünde baskilarda yapilmistir.
Türkçe
ibadet yapilmasini savunan bazi kisiler kendilerince dinlendigi düsünülen
topluluga hitaben Atatürk’ün kendilerinden önemli seyler beklediklerini
vurgulayarak halki galeyana getirmeye çalismislardir. Bu durumda karsi düsünen
kisiler Peygamber Efendimizden örnekler kissalar vererek o nasil namaz kildi
ise bizim de onun yolundan gitmemiz gerektigini savunmuslardir. Hatta bu
sekilde savunma yapan üniversite rektörlerinden birine yogun baskilar
uygulanmis olup düsüncelerini savunmamasi saglanmistir. Bu baskilara bakarak ne
kadar halkçi ülke oldugumuzda meydana çikmaktadir.
Yine
bazi kisiler baska ülkelerin dinlerini anlayarak yasadiklarini öne sürmekte
yine gelismis bir ülke olmanin gerekliliklerinden birinin resmi anadilde bir
din olmasi gerektigi savunulmus, Müslümanlik ülkenin resmi dini olarak kabul
edilmis, Kuran’in Türkçelestirilme islemlerine hizla baslanmistir.
Cami
hocalari Türkçe namaz kildirilmasi hususunda sikistirilinca onlarda devlet
tarafindan resmi bir Kuran’in bastirilmadigini öne sürmüslerdir. Devlet bu ise
el atarak halka kuran çevrisi yapilmasi gerektigini duyurmus böylelikle en iyi
kuran çevrisinin seçilmesi düsünülmüstür. Temin edilen Türkçe kuran çevirisi
ile camilerde Türkçe namaz kilinmaya baslanmistir. Halki Türkçe namaz kilmaya
yöneltmek ve Türkçe namazi tanitmak amaciyla
halk camilere davet edilmis Türkçe namaz kilan cemaat gösterilmis, Türkçe namaz
kilinarak dinin daha iyi boyutlarda anlasilacagi savunularak halka düsünceler
empoze edilmeye çalisilmistir.
Halk
Türkçe namaz kilmamak için devletin resmi bir Türkçe Kuran olmadigini öne
sürmeleri de bir ise yaramamistir. Bu gerekçeyi bilenler Türkçe kuran
çevirileri yapilmasi gerektigi, begenilen en güzel, yazim hatalarindan
arindirilmis çevrinin bizzat Atatürk tarafindan seçilecegi öne sürülmüstür.
Bununla birlikte Atatürk’ünde Türkçe Kuran çevrisine karsi olmadigi
anlasilmaktadir. Atatürk önüne getirilen Kuran çevrilerinden Elmali Hamdi
Hocanin çevrisi en çok begenilmis olup devletin resmi Türkçe Kuran’i olarak
seçilmistir. Lakin Elmalili Hamdi hoca Türkçe kuranla namaz kilinmayacagini
bilmekte ve Türkçe namazi tasvip etmemektedir. Bu nedenle Elmalili Hamdi hoca
çevrilerinin altin sürekli Türkçe namaz kilinamayacagi seklinde dipnotlar
düsmüs hatta namaz kilinamayacak sekilde çeviriyi tefsir niteliginden
hazirlamistir.
Elmalili
hocanin çevrisi devletin resmi Türkçe kurani seçilmis seçilmesine ama, sayfa
sonlarina Türkçe olarak namaz kilinamaz dogruda degildir ibarelerinden dolayi
bir türlü bastirilmamis olup nitekim bu dipnotlar çeviriden uzun ugraslar
sonucunda çikarilmis bununla birlikte basima baslanmistir.
Bir
devlet çok partili döneme geçildiginde halkta refahin, düsünce özgürlügünün ön
planda tutulmasi normal olarak beklenir. Ülkemizde Inönü zamaninda çok partili
sisteme geçilmis olup bazi batili ülkeler Italya, Almanya gibi örnek
alinmistir. Bu dönemde dinle ilgili bir sey yapmak neredeyse suç sayilip dinle
ilgilenen herkes irticaci sayilarak sahislar takibata alinmislardir. Bu bir
nevi halkimizca kanlik bir dönemdir. Diyanet isleri müdürlügüne atanan bir
müftü arkadasiyla bir söylesinde üzülerek aglamakli bir sekilde bir camiye hoca
olarak bir bekçi atadigini belirtistir. Bu durumda dönemin sikintilarinin çetin
geçtigini belirtmektedir.
Çok
partili dönemde dinle ilgili egitim veren yerler, din adami yetistiren yerler
kapatilmis. Din adami olmak için egim görenler ve bu konuda egitim gösterenler
dislanarak birbirlerinden uzaklastirilmistir. Dönemde bununla da kalmayip
camiler, ibadethaneler yavas yavas halka sindirilerek yada sindirilmeden
kapatilmistir. Milli egitimde dini ders verilmesi bile ortadan kaldirilmistir.
Bu nedenle camilere atayacak din adamlari bulunamamis haliyle dini yada fikih
bilgisi olmayan alelade insanlar hoca olarak atanmaya baslanmistir. O zamanda
ölen kisilerin ardindan yapilacak defin islemleri konusunda hocalarinda
bilgisiz olmasi nedeniyle cenazelerin 10-15 gün bekletildikleri bile
söylenmektedir. Bu karanlik dönemde 18 yil Türkçe ezan okunmustur.
Çok
partili dönem oturmaya basladiginda özellikle 1947 den sonra çogalan partiler
arasinda muhafazakâr tutumlu partilerin olmasiyla halk yavas yavas rahatlamaya
baslamistir. Hatta bu günlerde büyük bir üniversitelerde ilahiyat fakültesi
açilmis, ezanin Türkçe olarak okunmasiyla anlaminda kaymalar olabilecegi
seklinde halk arasinda küçük çitirtilar baslamistir.
Dönemin
iktidarinda kalmak isteyen partiler ise Ezanin Türkçe okunmasi, Türkçe Kuran
çevirisi olarak okunmasi istenmis Arap Kültüründen ve Arap dilinden kurtulmamiz
gerektigi savunulmustur. Bir rivayete göre de Atatürk bu durumu akisina
birakmistir.
Yine
iktidarda kalmak isteyen partilerden bazilari Türkçelestirilen ayetlerden
Allaha itaat etmek anlamina gelen ayetleri, dönemin yönetimine de itaat
edilmesi gerektigi seklinde çarpitmislardir.
Cumhuriyet
döneminde bazi halkçiyim diye geçinen ve her konuda halka basvurmak, halkin
isteklerini göz önünde bulundurmak gerektigini savunan kisiler namazin Türkçe
kilinmasinda, Ezanin Türkçe okunmasinda veya Kuran’in Türkçe okunmasinda veya
Kuran’in Türkçeye çevrilmesinde halka danismamislardir. Hatta bu duruma karsi
çikan insanlari yok saymistir. Nedense bazilari da dinin yozlasmasi için halki
camilerden sogutmaya çalismislardir.
Bazi
iktidar döneminde ise Türkçe ibadet yapilip yapilmama konusu 10 yil boyunca
tartisilmistir. Bu durum bizlerin dini ve fikih yönünden bilgisiz yada
kaynaklarimizin eksik olusundan degil, dönemin sikintilarinin üstünü kapatacak
seylerin aranmasidir.
MESRUTIYETTEN CUMHURIYETE DIN VE SIYASET
DÜCANE CÜNDIOGLU
KAPI YAYINLARI
2012