MESRUTIYETTEN CUMHURIYETE DIN VE SIYASET   --   DÜCANE CÜNDIOGLU

MESRUTIYETTEN CUMHURIYETE DIN VE SIYASET -- DÜCANE CÜNDIOGLU

Fevzi BOZKURT
Bilim


Türkçe namaz kilmak, hutbe okumak, Kuran’i kerimin Türkçeye çevrilmesi Osmanli Imparatorlugunun son anlarina dayanmakta olup Talat Pasa’ya önerilmis zaman ve zemin hazir olmadigi gerekçesiyle reddedilmistir. 2. Mesrutiyetin ilanina kadarda tekrar gündeme gelmemistir.
2. Mesrutiyetin ilanindan sonra batililasma egilimleri hizlanmistir. Batida bir kitabin anlasilmasi için kendi dillerine çevrildigi, hatta Kuran’i Kerimin batili devletler tarafindan kendi dillerine çevrilerek anlamak için okundugu göz önünde bulundurulmus olup, ezanin Türkçe okunmasi, Türkçe namaz kilinmasi, Kuran’i Kerimin Türkçeye çevrilerek camilerde Türkçe hutbe verilmesi gündeme gelmis olup uygulanmaya çalisilmistir.
 
Bir müddet bu olaylar uygulanilmaya çalisilmis, Kuran’i kerimin Türkçeye çevrilmesini istemeyenler bile Kuran’i kerimi Türkçe ye çevirmis, hatta birkaç basim dagitmislardir. Camilerde de Türkçe namaz kilinmaya baslanmis fakat resmi bir Türkçe Kuran olmadigindan devam edilememis tekrar Arapça olarak ibadet edilmeye baslanilmistir.
 
Belirli bir müddet sonra bu olaylar tekrar alev almis halkin anlayarak ibadet etmesi gerektigi savunularak tekrar tekrar ibadetlerin Türkçe olarak yapilmasi gündeme gelmis hatta bazi camilerde hutbeler tamamen Türkçe olarak okunmus, Türkçe hutbe okumayan namaz kilmayan camilerden yakinilip sikayet edilse de durum fazla sürmeyip yine Arapçaya geçilmistir.
 
Asil amacin yeni kurulmakta olan Türk Devletinin Türkçe Dini Kitabinin olmasi istenilmekte, bununla birlikte ibadetlerinde anadilde istenilmis olup hedeflenen amaç tutulmamistir.
Bir dönem cami hocalari namazlari Türkçe olarak kildirmistir. Türkçe tekbirler getirip felak, nas asr gibi… dualari Türkçe olarak okumuslardir. Bu durum cemaat tarafindan tepki toplamis olup Diyanet Isleri Müdürlügüne sikayet edilerek Türkçe olarak namaz kildirmayan cami hocalari görevlerinden alinmislardir. Bu durumu duyan bazi hocalar diyanetçe ibadetlerin Türkçe olarak yapilacagina dair resmi bir genelge ya da kaynak yayinlamadigi için Türkçe Cuma namazi kildiramayacaklarini savunmuslardir. Halk Türkçe ibadet durumuna yada yeniligine alismis görünse de içten içe reddetmislerdir.
 
 
Ülkemizde batililasma rüzgarlari yogun bir sekilde eserken bunun tesirinde kalan bazi gazeteciler, televizyon programi yapanlar ve aydinlar ülkemizin gelismesi refah düzeye ulasmasi bakimindan kendi dilimizle anlayabilecegimiz sekilde ibadet yapilmasi gerektigini savunmuslardir. Bazilari ise anlamadigimiz bir dilde yani Arapça olarak yapilan ibadetle diger ülkeler seviyesine çikilamayacagi seklinde söylemlerde bulunmuslar, Türkçe olarak namaz kilinmasinin asim beklenen medeniyet oldugu savunmuslardir.
 
1928 tarihi din inkilabi olarak kabul edilmis, ibadetlerin kuran da geçtigi gibi sekle uygun temiz elbiselerle, temiz bir yerde kilinmasi gerektigi hem cemaatçe hem de hocalarca bilinmektedir. Buna ragmen sözde din inkilabinda; insanlarin camilere ayakkabilarla girebilecekleri, bu konuda özgür olduklari ve özgür bir sekilde ibadet edilmesi gerektigi söylenmis bununla birlikte uygulamaya geçilmistir. Bu durumun yanlisligini bilen hocalar, küfür isledikleri yaptiklariyla halka örnek olarak onlari küfre yönlendirdikleri gerekçesiyle istifa dilekçelerini birer birer vermeye baslamislardir. Durumun ehemmiyetini anlamayan kisilerce de bu uygulama hem kolaylarina gitmis hem de belleklerine yavas yavas yer etmis, insanlar bu durumu normal kabul etmeye baslamislardir.
 
Camilerde musiki çalinmasi, çalgi aletlerinin konulmasi gündeme gelmis bununla birlikte kiliseler örnek alinmistir. Türkçe Kurana çevrisine karsi çikanlara Almanlarin incili kendi dilerine çevirerek ibadet ettikleri, bu sekilde herkesin incili kendince yorumlayarak ibadetlerine devam ettigi sürekli öne sürülmüs, Türkçe Kuran çevirisiyle herkesin ayetleri kendince yorumlayabilecegi, ibadetlerinde kolaylik saglanacagi savunulmustur.
Bir dönem de ramazan ayinda Türkçe namaz kilinmasi gerektigi gündeme gelmis, bu sekilde namaz kildirmak istemeyen hocalar yeterli bir Türkçe kuran kaynaginin bulunmadigin öne sürmüs olsalar da, bu düsüncenin arkasinda duranlar bu duruma da çözüm aramis nitekim Fransizca ya çevrilmis olan Kuran’i tekrar Türkçeye çevirterek cami hocalarina verilmis bundan böyle bu Kuran la Türkçe namaz kildirilmasi gerektigi yönünde baskilarda yapilmistir.
 
Türkçe ibadet yapilmasini savunan bazi kisiler kendilerince dinlendigi düsünülen topluluga hitaben Atatürk’ün kendilerinden önemli seyler beklediklerini vurgulayarak halki galeyana getirmeye çalismislardir. Bu durumda karsi düsünen kisiler Peygamber Efendimizden örnekler kissalar vererek o nasil namaz kildi ise bizim de onun yolundan gitmemiz gerektigini savunmuslardir. Hatta bu sekilde savunma yapan üniversite rektörlerinden birine yogun baskilar uygulanmis olup düsüncelerini savunmamasi saglanmistir. Bu baskilara bakarak ne kadar halkçi ülke oldugumuzda meydana çikmaktadir.
 
Yine bazi kisiler baska ülkelerin dinlerini anlayarak yasadiklarini öne sürmekte yine gelismis bir ülke olmanin gerekliliklerinden birinin resmi anadilde bir din olmasi gerektigi savunulmus, Müslümanlik ülkenin resmi dini olarak kabul edilmis, Kuran’in Türkçelestirilme islemlerine hizla baslanmistir.
 
Cami hocalari Türkçe namaz kildirilmasi hususunda sikistirilinca onlarda devlet tarafindan resmi bir Kuran’in bastirilmadigini öne sürmüslerdir. Devlet bu ise el atarak halka kuran çevrisi yapilmasi gerektigini duyurmus böylelikle en iyi kuran çevrisinin seçilmesi düsünülmüstür. Temin edilen Türkçe kuran çevirisi ile camilerde Türkçe namaz kilinmaya baslanmistir. Halki Türkçe namaz kilmaya yöneltmek  ve Türkçe namazi tanitmak amaciyla halk camilere davet edilmis Türkçe namaz kilan cemaat gösterilmis, Türkçe namaz kilinarak dinin daha iyi boyutlarda anlasilacagi savunularak halka düsünceler empoze edilmeye çalisilmistir.
 
Halk Türkçe namaz kilmamak için devletin resmi bir Türkçe Kuran olmadigini öne sürmeleri de bir ise yaramamistir. Bu gerekçeyi bilenler Türkçe kuran çevirileri yapilmasi gerektigi, begenilen en güzel, yazim hatalarindan arindirilmis çevrinin bizzat Atatürk tarafindan seçilecegi öne sürülmüstür. Bununla birlikte Atatürk’ünde Türkçe Kuran çevrisine karsi olmadigi anlasilmaktadir. Atatürk önüne getirilen Kuran çevrilerinden Elmali Hamdi Hocanin çevrisi en çok begenilmis olup devletin resmi Türkçe Kuran’i olarak seçilmistir. Lakin Elmalili Hamdi hoca Türkçe kuranla namaz kilinmayacagini bilmekte ve Türkçe namazi tasvip etmemektedir. Bu nedenle Elmalili Hamdi hoca çevrilerinin altin sürekli Türkçe namaz kilinamayacagi seklinde dipnotlar düsmüs hatta namaz kilinamayacak sekilde çeviriyi tefsir niteliginden hazirlamistir.
 
Elmalili hocanin çevrisi devletin resmi Türkçe kurani seçilmis seçilmesine ama, sayfa sonlarina Türkçe olarak namaz kilinamaz dogruda degildir ibarelerinden dolayi bir türlü bastirilmamis olup nitekim bu dipnotlar çeviriden uzun ugraslar sonucunda çikarilmis bununla birlikte basima baslanmistir.
 
Bir devlet çok partili döneme geçildiginde halkta refahin, düsünce özgürlügünün ön planda tutulmasi normal olarak beklenir. Ülkemizde Inönü zamaninda çok partili sisteme geçilmis olup bazi batili ülkeler Italya, Almanya gibi örnek alinmistir. Bu dönemde dinle ilgili bir sey yapmak neredeyse suç sayilip dinle ilgilenen herkes irticaci sayilarak sahislar takibata alinmislardir. Bu bir nevi halkimizca kanlik bir dönemdir. Diyanet isleri müdürlügüne atanan bir müftü arkadasiyla bir söylesinde üzülerek aglamakli bir sekilde bir camiye hoca olarak bir bekçi atadigini belirtistir. Bu durumda dönemin sikintilarinin çetin geçtigini belirtmektedir.
 
Çok partili dönemde dinle ilgili egitim veren yerler, din adami yetistiren yerler kapatilmis. Din adami olmak için egim görenler ve bu konuda egitim gösterenler dislanarak birbirlerinden uzaklastirilmistir. Dönemde bununla da kalmayip camiler, ibadethaneler yavas yavas halka sindirilerek yada sindirilmeden kapatilmistir. Milli egitimde dini ders verilmesi bile ortadan kaldirilmistir. Bu nedenle camilere atayacak din adamlari bulunamamis haliyle dini yada fikih bilgisi olmayan alelade insanlar hoca olarak atanmaya baslanmistir. O zamanda ölen kisilerin ardindan yapilacak defin islemleri konusunda hocalarinda bilgisiz olmasi nedeniyle cenazelerin 10-15 gün bekletildikleri bile söylenmektedir. Bu karanlik dönemde 18 yil Türkçe ezan okunmustur.
 
Çok partili dönem oturmaya basladiginda özellikle 1947 den sonra çogalan partiler arasinda muhafazakâr tutumlu partilerin olmasiyla halk yavas yavas rahatlamaya baslamistir. Hatta bu günlerde büyük bir üniversitelerde ilahiyat fakültesi açilmis, ezanin Türkçe olarak okunmasiyla anlaminda kaymalar olabilecegi seklinde halk arasinda küçük çitirtilar baslamistir.
 
Dönemin iktidarinda kalmak isteyen partiler ise Ezanin Türkçe okunmasi, Türkçe Kuran çevirisi olarak okunmasi istenmis Arap Kültüründen ve Arap dilinden kurtulmamiz gerektigi savunulmustur. Bir rivayete göre de Atatürk bu durumu akisina birakmistir.
Yine iktidarda kalmak isteyen partilerden bazilari Türkçelestirilen ayetlerden Allaha itaat etmek anlamina gelen ayetleri, dönemin yönetimine de itaat edilmesi gerektigi seklinde çarpitmislardir.
 
Cumhuriyet döneminde bazi halkçiyim diye geçinen ve her konuda halka basvurmak, halkin isteklerini göz önünde bulundurmak gerektigini savunan kisiler namazin Türkçe kilinmasinda, Ezanin Türkçe okunmasinda veya Kuran’in Türkçe okunmasinda veya Kuran’in Türkçeye çevrilmesinde halka danismamislardir. Hatta bu duruma karsi çikan insanlari yok saymistir. Nedense bazilari da dinin yozlasmasi için halki camilerden sogutmaya çalismislardir.
 
 
Bazi iktidar döneminde ise Türkçe ibadet yapilip yapilmama konusu 10 yil boyunca tartisilmistir. Bu durum bizlerin dini ve fikih yönünden bilgisiz yada kaynaklarimizin eksik olusundan degil,   dönemin sikintilarinin üstünü kapatacak seylerin aranmasidir.
 
 
MESRUTIYETTEN CUMHURIYETE DIN VE SIYASET
DÜCANE CÜNDIOGLU
KAPI YAYINLARI
2012

Benzer Kitaplar