KRIZ YÖNETIMI VE TSK

KRIZ YÖNETIMI VE TSK

Fevzi BOZKURT
Bilim


Dünya üzerinde devletlerin kurulusu beraberinde devletlerarasi iliskileri de meydana getirmistir. Bu iliskiler dostça olabildigi gibi, bir takim çikarlar dogrultusunda menfaat saglamak amaciyla düsmanca da olmustur ve olacaktir. Din, milliyet, ülkelerin jeopolitik-jeostratejik
konumlari, yer alti ve yer üstü zenginlikleri vs. gibi nedenler devletlerarasi ikili iliskilerde krizin olusmasina neden olmaktadir.
 
Krizler karsisinda devletler ülke bütünlüklerini, bagimsizliklarini koruyabilmek amaciyla ortak platformlar olusturarak güvenliklerini tesis etmeyi amaçlamislardir. Bu ortak girisimlerden AGIT (Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Teskilati), BM (Birlesmis Milletler) ve Varsova Pakti ilk akla gelenler arasinda yerlerini almaktadirlar.
 
Krizlerin, karar alicilarin gerek karar alma süreçlerinde gerekse alinan kararlarin etkinligi üzerinde ciddi olumsuzluklari vardir. Ülkeler arasinda olusan krizler planlanarak ve isteyerek olusabilecegi gibi gelisen bir olay sonucu dolayli olarak, kaza ile ve aniden olmasi da muhtemeldir. Kriz uzun soluklu bir bunalim olmamakla birlikte kisa süreli olmasi etkilerinin de az olacagi anlamina gelmemektedir. Ülkeler arasi iliskileri yipratmasina karsin sonucunda savas çikabilme olasiligi yok denecek kadar azdir. Eger krizin savasa dönüsmesi, krizi çikaran ülke için bir menfaat getirecekse (toprak kazanimi, sömürge vs.) savasin çikma olasiligi yüksektir. Krizin savas boyutuna tasinmadan önlenmesi gerekmektedir. Eger iki ülke arasindaki kriz muhataplari tarafindan çözülemeyecekse devreye uluslar arasi örgütler girmektedir.
 
Dünya siyasetinde meydana gelen kutuplasmalar bazen krizin meydana gelmesinde bazen de olusan krizin bertaraf edilmesine sebep olmaktadir. Özellikle ABD (Amerika Birlesik Devletleri) ve Rusya arasinda geçmisten günümüze süregelen- komünizm/kapitalizm mücadelesi- baskin güç olma yarisi Ortadogu ve Avrupa siyasetini etkilemekte hatta yönlendirmektedir. ABD’nin Vietnam’la yaptigi savasta Rusya Vietnam’a destek vermis, Rusya’nin da Afganistan’la yaptigi savasta da ABD Afgan yerel direnisçileri desteklemistir.
 
Ülkeler olusan krizin yönetilmesi amaciyla ilgili kompartimanlarin, kuruluslarin ve kurumlarin bir araya gelmesi ile kriz masasi olusturur. Sürecin yönetiminde yetkili kriz masasidir. Kriz masalari ulusal ve uluslar arasi olarak iki kisma ayrilir. Ulusal kriz masasinda amaç ülkenin çikarlarinin korunmasini saglamaktir. Uluslar arasi kriz masasi ise; AGIT, BM, NATO gibi uluslar arasi örgütlerin kendi bünyelerinde olusturduklari masanin, krizin tarafi olan ülkelerdeki olusturulan kriz masalari ile koordineli çalismasidir. Krizin tek nedeni politik ve siyasi sebepler degildir. Dogal afet sonucu ortaya çikan krizler için de kriz masalari olusturulabilir. Ulusal veya uluslar arasi bir kriz masasin karar alma yetkisi yoktur, ancak fikir sunma ve tavsiyede bulunma gibi rolleri vardir. Istisnai olarak bazi kriz masalarinin yetkili oldugu durumlar da vardir. Bunlar hükümet temsilcilerinin, basbakanin ve devletin komuta kademesi üyelerinin içinde bulundugu durumlardir.
 
Kriz yönetiminin basarili sonuçlar vermesi için gerekli bazi kosullar mevcuttur. Ilk olarak yönetim planinin iyi düsünülerek yapilmasi gerekmektedir, bunu kriz ile ilgili istihbaratin zamaninda ulastirilmasi ve güvenli olmasi, krizi daha üst seviyeye çikarici tutum ve davranislarda bulunulmamasi, krizi tüm detaylari ile inceleyecek bir kriz masasi olusturulmasi, krizin mahiyetine göre olusturulan kriz masasinin gerektiginde karar almasi ve aldigi kararlari uygulayabilecek yetkiye sahip olmasi, ülkedeki tüm sivil toplum örgütlerinin de destegini alarak ulusal ve uluslar arasi medya tarafindan desteklenmesi, önemli olanin çikan krizi bastirmak olmadigi sonrasinda da krizlerin çikmamasi için önlemler alarak küçük de olsa krizin hafife almamasi izlemektedir.
 
Herhangi bir müdahale gerektirmeden sonuçlanmis bir kriz olusmadan önlenmis bir krizden daha külfetlidir. Bu nedenle barisin tesisi oldukça önemlidir. Krizlerin sonuçlari maddi kayiplar olarak algilanmamali toplum üzerinde yipratici yönlerinin de bulundugu bilinmelidir. BM’nin kurulus amaci da ülkeler arasi barisi tesis etmek eger baris ortami bozulmussa yeniden barisi getirmektir. Ama bu Birlesmis Milletlerin gerektiginde askeri müdahale karari alarak uygulayamayacagi anlamina gelmez.
 
Kendisine ait hazirda bekleyen ordusu bulunmayan Birlesmis Milletler, ihtiyaç duymasi halinde üyeleri arasindan bir araya getirdigi orduyu “Baris Gücü” olarak görevlendirmektedir. Baris Gücü askerleri silah kullanamazlar. Ancak kendilerine yapilan bir saldiri oldugunda mesru müdafaa hakki dogrultusunda silah kullanabilirler. Birlesmis Milletlerin herhangi bir ülkeye askeri müdahale karari aldigi durumlarda karar üç farkli yöntemle uygulanabilir. Birlesmis Milletlerin adina silah kullanilarak yapilan müdahale, Birlesmis Milletlerin izin verdigi askeri müdahale ve Birlesmis Milletler Baris Gücü Askerleri.
 
Birlesmis Milletlerin adina silah kullanilarak yapilan müdahale Güney Kore ve Kuzey Kore arasinda yapilan savas örnek gösterilebilir. Bu savasa Birlesmis Milletler adina ABD kendi ordusu ile müdahale etmis barisin tesisini BM üyesi on yedi ülkenin de destegi ile saglamistir. Birlesmis Milletlerin izin verdigi askeri müdahale de BM üyesi ülkelerden bir veya bir kaçina verilen yetki dâhilinde müdahale söz konusudur. Irak’in Kuveyt’i isgali örnek verilebilir. ABD, Fransa ve Ingiltere’nin BM’den aldigi izinle Irak’a müdahale etmistir. BM Baris Gücü ise üye ülkelerden toparlanan askerlerin krizin oldugu ülkelerde görevlendirilmesidir. Bosna-Hersek ve Kosova krizleri Birlesmis Milletler Baris Gücünden yararlanilan durumlara örnek verilebilir.
 
Birlesmis Milletlerin Uluslar arasi krizler konusunda öncelikli olarak üstlendigi misyon barisi desteklemektir. BM ülkeler arasinda gerilen ortami çatisma çikmadan yatistirma, çatisma ortami olusunca taraflar arasinda baris yapma, barisi muhafaza etmek, taraflari baris yapmaya zorlamak, barisi tesis etmek ve insani yardimda bulunarak kurulus amacini yerine getirir.
 
Uluslararasi krizlerde askeri ve operasyonel bakimdan Türkiye’yi Türk Silahli Kuvvetleri temsil eder. Türk Silahli Kuvvetlerinin disiplini, egitimi ve basarisi köklü bir ocak anlayisi diger ülkelerin ordulari karsisinda açikça görülmekte ve uluslar arasi camiada takdir edilmektedir.
 
Türkler dünyada ana yurtlarindan göç edip ayrilarak yabancisi oldugu topraklar üzerinde devlet kurma yetenegine sahip tek millettir. Türklerde devlet kurmak ne kadar köklü bir gelenekse kurduklari ordular da o kadar köklüdür. Türkler ordu millet anlayisini benimsemislerdir. Bu nedenle yirmi yasini doldurmus her Türk erkegi askerlik vazifesini yapar. Halk arasinda askerligini yapmayanlarin olgun birey olamayacagi yönündeki kanaat oldukça yaygindir. Bu kanaat askerlik vazifesinin kutsalligini da beraberinde getirir. Asker Ocagi, Peygamber Ocagi olarak betimlenir. Türk ordusunun basarisi, kutsal görev anlayisi ile vatanini korumasindan kaynaklanir.
 
Türkler tarih sahnesinde Anadolu’ya girinceye kadar yalnizca kara ordularina sahiptiler. 1071 Malazgirt savasi ile Anadolu’ya girmislerdir.  Selçuklu devletinin kurulmasiyla donanma olusturmuslardir. Kara ordulari Osmanli Imparatorlugunda I. Murat zamanina kadar atli birliklerden olusmaktaydi. I. Murat döneminde ordu anlayisinda yapilan düzenleme ile yaya birlikler olusturulmus, olusturulan birliklere “Yeniçeri Ocagi” denilmistir. Yeniçeri ocagi ilerleyen dönemlerde ayaklanmalara sebep olmus ve bunun üzerine ocak kapatilmistir.
 
Türklerin Anadolu’ya girmesinden on yil sonra Çaka Bey tarafindan ilk donanma olusturulmustur. Türk donanmalari Fatih Sultan Mehmet zamanina kadar rampa kullanilarak akinci muharebe yöntemiyle savasmistir. Istanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet ilk kez donanma gemilerine atesli toplar koydurmus ve donanma anlayisinda çigir açan bir ilerleme saglamistir. Fatih Sultan Mehmet daha sonra Haliç tersanesini açarak Türk denizciligine ivme kazandirmistir.
 
Türk ordusu Hava Kuvvetleri teskilatlanmasi bakimindan diger batili ülkeler nazarinda geri kalmistir. Ilk olarak iki Türk subayinin 1911 yilinda havacilik egitimi almalari amaciyla Fransa’ya gönderilmeleri Türk Hava Kuvvetlerinin kurulus tarihi olarak kabul edilmektedir.
 
Bir ülkenin askeri kurumu dis iliskilerin askeri boyutunu yürütür. Ülkemizde bu görevi Genelkurmay Baskanligi’nindir. Genelkurmay Baskanligi Disisleri bakanligi ile koordineli çalisarak askeri isbirligi antlasmalari yapabilmektedir. Türkiye aralarinda Amerika Birlesik Devletleri, Fransa, Almanya, Ingiltere, Israil, Pakistan, Rusya ve Çin’in de bulundugu 81 ülke ile askeri isbirligi antlasmalari imzalamistir.
 
Türk Silahli Kuvvetlerinin uluslar arasi platformda üstendigi misyonu barisi korumaktir. Bu amaçla BM, NATO ve AGIT vasitasiyla birçok uluslar arasi krizde rol almistir. Türkiye krizlerde gözlemci ülke ve fiili müdahale görevlerini yerine getirmistir. Fiilen görev aldigi krizler Libya, Kosova, Bosna-Hersek, Kore ve Somali krizleridir. Türkiye barisin tesisi için Türk Silahli Kuvvetlerinin yani sira Türk Polis Teskilati ile de Birlesmis Milletler nezdinde faaliyet yürütmektedir.
 
2011 yilinda vukuu bulan Libya krizinde Türkiye, NATO’ya üye oldugu için görev almistir. Ancak herhangi bir operasyonun icrasinda yer almamis, savas nedeni ile zor durumda kalmis sivillere insani yardimda bulunarak misyonunu tamamlamistir. ABD basta olmak üzere batili devletlerin emperyalist tutumlari nedeniyle Afrika kitasi üzerinde Arap Bahari adi altinda gerçeklestirilen halk ayaklanmalari görünüste ne kadar da bir demokrasi mücadelesi gibi görünse de arka planda emperyalizmin bir tezahürü olmustur. 42 yillik Kaddifi rejiminin yikilmasi krizin sona ermesini degil siyasi istikrarsizligi ve otorite boslugunu meydana getirmistir. Olusan otorite boslugunda ülkenin dogal zenginlikleri Amerikan, Ingiliz ve Fransiz emperyalist sirketlerin isletimine geçmistir.
 
Iran ve Irak arasinda 1980 yilinda patlak veren savasta da yine batili devletlerin izlerini görmek mümkündür. Taraflardan birisinin asiri dinci digerinin ise asiri irkçi olmasi savas sonucunda kazananin her halükarda Ortadoguda Amerika’nin müttefiki Israil’in isine yaramayacagindan Amerika dolayli olarak bu savasta rol almistir. Savasin sonunda bir kazananin olmamasi Amerika için en karli sonuçlardan birisi olmustur.
 
Bir baska kriz Rusya ile Gürcistan arasinda gerçeklesen Abhazya krizidir. Çarlik Rusya’sinin yikilmasi ile SSCB’nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi) kurulmasi gerçeklesmis ve birçok yeni devletin kurulmasina sebep olmustur. Bu devletlerden bir tanesi de Gürcistan’dir. Gürcistan, içerisinde Türk, Gürcü, Abhaz, Oset, Rus, Rum, Ermeni ve Yahudi’leri barindiran bir devlettir. Abhazya ise Gürcistan’dan ayrilmis özerk bir yapiya sahiptir. Abhazya konum itibariyle Gürcistan’in kuzey batisinda yer almaktadir ve Rusya’ya sinirdir. Rusya Gürcistan üzerinde hâkimiyet kurmak için bazi zamanlarda Abhazlara Gürcistan ile savasmalari yönünde askeri yardimlarda bulunurken bazi zamanlarda da Abhazlar ile olan sinirlarini kapatmistir. Gürcistan ve Rusya arasinda yasanan krizden Türkiye de ister istemez etkilenmektedir. Çünkü Gürcistan’da yasayan Türklere (Azeri) ve Müslümanlara Türkiye’nin kayitsiz kalmasi devlet anlayisi ile bagdasmamaktadir. Ayrica Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hatti nedeni ile de stratejik düsünmek gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye 1994-2009 yillari arasinda Birlesmis Milletler nezdinde olusturulan gözlemci komisyonunda görev almistir.
 
Ortadogu’daki krizlerden olan ve halen gerginliklerin yasandigi Israil ve Filistin krizi Osmanli Imparatorlugunun sonlarindan bu yana devam etmektedir. Krizin bas sebebi Musevilerin kutsal kitaplari Tevrat’ta belirtilen ve “Vaat Edilmis Topraklar” diye adlandirilan bölgede Yahudiler tarafindan bir devlet kurmak istemeleridir. II. Abdülhamit döneminde Theodore Herzl tarafindan Osmanli Imparatorluguna ait Filistin bölgesinden toprak satin alinmasi talebinde bulunulmus fakat II. Abdülhamit bu teklifi geri çevirmistir. 1897 yilinda Isviçre’nin Basel kentinde bir Siyonizm hareketi kurulmustur. Bu hareket Vaat edilmis topraklara dönmek için örgütlenmeler gerçeklestirmistir. Sonraki dönemde göçlerle Filistin’deki Yahudi nüfusu arttirilmis ve yüksek miktarda paralar karsiliginda Yahudiler Araplardan toprak satin almislardir. O dönemlerde Ingiltere’nin isgali altinda bulunan Ortadogu ve Filistin bölgesi Israil’in 1917’de devlet kurmasini hizlandirmistir. Ancak Israil’in devletini kurmasi sonrasinda bölgede bulunan Ingilizleri isgalci olarak görmeleri Ingilizlere karsi saldirilari da beraberinde getirmistir.
 
Misir tarafindan 1869’da Fransasiz bir sirkete Süveys kanali yaptirilmistir. Bu kanaldaki hissenin büyügü Fransiz sirkete, küçük olan ise Misir’a aittir. Misir yasadigi ekonomik kriz nedeniyle 1875’te hissesini Fransiz sirkete satmistir. 1956 yilinda Misir hükümeti yaptigi açiklama ile Süveys Kanali’nin tamaminin kendisine ait oldugunu belirtmistir. Bu duruma öfkelenen Fransa ve Ingiltere, Israil’i örgütleyerek Misir’a savas açmasi yönünde kiskirtmislardir. Israil bu yönlendirme ile Misir ile savas açmistir. Öte yandan Rusya Misir’a yardimda bulunarak Israil’i arka planda da Ingiltere ve Fransa’yi Misir’dan çikartmistir. Israil bölgede birçok krizin çikmasina neden olmustur ve olmaktadir. ABD’nin uluslar arasi krizlerde müttefik olarak gördügü Israil’e karsi Rusya da Suriye, Misir gibi Arap ülkelerini desteklemekte böylece denge ortami saglanmaktadir. Bir zamanlar Osmanli topragi olan ve Müslüman bir tebaaya sahip Filistin Türkiye’nin sessiz kalamayacagi bir ülkedir. 1997-2007 yillari arasinda Türk Silahli Kuvvetleri unsurlari Filistin’de görevlendirilmistir.
 
Krizler emperyalizmin etkisiyle farkli ülkeler arasinda çikabildigi gibi bir ülkenin içerisinde barindirdigi etnik gruplar arasinda da çikabilmektedir. Irk olarak bagimsizlik mücadelesi nedeniyle çikan krizler ülkeyi iç savasa da sürükleyebilmektedir. Eger çatisma içerisinde olan gruplardan birisi gelismis ülkeler tarafindan destekleniyorsa iktidar olmasi tabiidir. Birden fazla ülkenin katildigi krizlerde de durum farkli degildir. Ülke menfaati geregi ABD’nin veya Rusya’nin yaninda bulunulabilir.
 
Türkiye uluslar arasi krizlerin birçogunda BM ve NATO’ya üye olmasi sebebiyle yer almaktadir. Osmanlidan ayrilan ülkelerde olusan krizlerde krize karisan ülkelerin Türkiye’yi Osmanlinin varisi olarak görmeleri ister istemez Türkiye’yi çözümün parçasi olmaya yöneltmektedir.
 
Türkiye uluslar arasi krizlerde TSK (Türk Silahli Kuvvetleri) tarafindan temsil edilir. Türkiye’nin uluslar arasi krizlerle ilgili olarak Türk Silahli Kuvvetlerini görevlendirmesi TBMM’nin izni ile olmaktadir. Bu güne kadar birçok uluslar arasi krizde görev alan Türkiye batili emperyalist ülkeler gibi her zaman karli çikmamistir. Körfez krizinde oldugu gibi ulusal çikarlari zarar görmüstür. Asil amacin sömürü oldugu ama demokrasi götürmek adi altinda yapilan müdahalelerde dahi Türkiye insani yardim ve demokratik devlet anlayisindan vazgeçmemistir.
 
Birlesmis Milletlerin müdahalede bulunup da çözüm getiremedigi tek kriz Somali krizidir. Birlesmis Milletler askeri unsurlari ile Somali’ye müdahale etmis ancak barisa dair bir sonuç alamayinca Somali’yi tanimadigini dünya kamuoyuna duyurmustur. Somali krizinin sonuca ulasmasi Somalililerin soydaslari olan Cibuti’lerin devreye girmesi ile son bulmustur. Birlesmis Milletler Cibuti halkinin çabasiyla olusturulan yeni Somali devletini tanimistir.
 
 
KRIZ YÖNETIMI VE TSK
HAYDAR ÇAKMAK 
KAYNAK YAYINLARI
2012

Benzer Kitaplar