Margarete Buber’in ilk esi ünlü filozof Martin Buber’in oglu Rafael Buber”dir. Rafael Buber’den iki tane kiz çocugu olmustur. Daha sonra Rafael Buber’den bosanip Alman Komünist Partisi’nin(KDP) yöneticilerinden
olan Heinz Neumann ile evlenmistir. Heinz Neumann ile tanismasina vesile olan
olay Birinci Dünya Savasinin sonucunda Almanya‘nin yenik düsmesidir ve imzalanan Versay Antlasmasi’yla birlikte Almanya’nin bir iç savasin içine sürüklenmesidir. Bu durumdan neredeyse her Alman
vatandasi gibi Margarete Buber de nasibini almistir. Üstesinden gelinmeyecek kadar büyük bir ekonomik
kriz bas göstermis ve bunu kaldiramayacak kadar zayiflayan bir Almanya kalmistir geride. Bu da
insanlari bu karisiklik içinde bir yerlere
tutunmaya itmistir. Margarete Buber de Prusya da yasiyordu ama bu olayin patlak
vermesinden sonra Almanya’nin baskenti Berlin’e tasindi ve burada yasanan sömürgecilik hareketleri,
suikastlar, ve bunun gibi birçok yikici faaliyet O’nu komünist Partisine (KDP)
dogru sürükledi. Bu parti sömürgeyi, adaletsizligi, açligi sefaleti ortadan kaldiracakti. Almanya da Birinci Dünya Savasi sonrasi nazizm düsünce akimi ortaya çikti. Versay Antlasmasi’nin
imzalanmasinin korkunç sonucu olmustu nazizm. Adolf
Hitler bu düsünceyi destekliyor, Alman irkini ve Yahudileri ortadan kaldirmak istiyorlardi. Ve bir süre sonra Hitler
iktidara gelince rakipleri olan komünistler ve sosyal demokratlar toplama
kamplarina gönderildi. Margerete Buber’in esi Heinz Buber de çok genç yastan itibaren yasamini komünizme adamisti. Hitlerin bu tutumundan kaçan Margarete ve Heinz Buber Sovyetler Birligine sigindi. Ama
tutuklanmaktan kaçamadilar diger arkadaslari gibi. Üyesi oldugu partiyi amacindan saptirdigi iddialariyla suçlanmisti arkadaslari tarafindan Heinz. GPU’nun büyük baskani Stalin tarafindan tutuklanma emriyle alindi ve Margarete’nin hikayesi buradan sonra
basladi. Evet, ayni seyler tutuklananlarin esleri, çocuklari ve yakinlarinin da kaderi olacakti bundan sonra, bu kisiler toplumdan dislanacak, insan
yerine konulmayacakti ve böyle de oldu.
Margarete Buber ve esi Heinz
Buber Komintern ve benzeri kurumlarda görev yapanlarin kaldigi Moskova’da Hotel Lux’deki odalarinda kaliyorlardi.
Bir gece yarisi kaldiklari odanin kapisinin büyük bir gürültüyle çalinmaya baslamasinin verdigi korku ile,
Margarete yatagindan firladi birden bire. Esi Heinz’i uykudan uyandirmaya çalisti, çok korkmustu. Kapiyi açtiginda karsisinda üç tane
üniformali GPU görevlisini görür. Saskinliktan donup kalmisti Margarete. (GPU
istihbarat örgütüdür. GPU’nun dis departmani ise eski bir Bolsevik ve
parti üyesi olan Mikhaiy Trilisser tarafindan yönetilirdi. Bu departman denizasiri haber almadan, casusluktan ve hatta halk düsmanlarinin tasfiyesinden sorumluydu. Bu tasfiyeler konusunda
NKVD ile yarisir düzeyde isler yapmislardir. GPU NKVD’nin bölümlerinden biridir. Trilisser Stalin tarafindan 1940 yilinda hiçe
karistirilmistir. Bu akil disi islere bulasan yasal terör örgütü Stalin’in ayak islerini yapmistir.) Kipirdamayin diyerek içeri girip Heinz’in uyudugu yataga dogru gidip yatagindan kaldirdilar. Heinz Neumann
anlamisti olayi ve sert bir tavir takindi karsilarina geçip, görevliler de odanin her bir kösesini aramaya basladilar. "Silahin var mi? "diye sordular. Sonra da kalkip hemen giyinmesini söylediler. Margarete’nin yüzünde çok büyük bir endise vardi, Heinz Onu
sakinlestirmeye çalisiyordu, korkmamasini söylüyordu. Görevliler bulduklari
kitaplarin hepsini tek tek inceleyip Troçki, Zinovyev gibi yazarlara ait
kitaplari zevkle sefine gösteriyordu. Heinz’e ait olan bir de mektup buldular, mektup Alman komünist
Partisiyle alakali bir içerige sahipti. Her seyi en ince ayrintisina kadar incelediler, fotograf, mektup ne varsa
el koydular. Ve kisa bir süre sonra
vedalastilar Margarete ve
Heinz, birbirlerini son görüsleriydi bu belki de. Ve Heinz GPU görevlileri tarafindan tutuklandi,
otelden ayrildi. Geriye bombos, darmadagin olmus bir oda kalmisti.
1937 Moskova’da 1 Mayis kutlamalari için
hazirliklar baslamisti, daha 2 gün öncesinde Margarete’nin esi yanindaydi, ama simdi Lubyanka
Hapishanesi’nde bir hücrede, Margarete bunlari düsünüyordu ve
hapishaneden onunla ilgili bir bilgi alabilmek için yola koyuldu. GPU’nun
tutukladigi kisilerin yakinlari Lubyanka Hapishanesi’nin çaprazinda bilgi veren
merkezin önünde büyük bir kalabalik olusturmustu. Herkesin yüzünde ayni korku ifadesi ayni endise vardi ve nihayet sira Margarete’ye gelmisti.
Ezberinde olan Rusça sorulari da görevliye aktarmaya çalisti ama bir sonuca
ulasamadi, görevli ”burada yok” dedi. Umutsuzca öyle kalakaldi Margarete, gözlerinden yaslar süzülüverdi. Ona aciyan bir yasli bayan, teselli etmeye çalisti, “aglamayin, Butirka Hapishanesi’ne de bir bakin belki
oradadir” dedi. Yasli bayanin yakininin da Lubyanka Hapishanesi’nde olmadigini söylemisler. Birlikte yola koyuldular Butirka Hapishanesi’ne dogru. Butirka’ya varmislardi, burasi da oldukça kalabalikti, kocaman yüksek
duvarlarla çevrili bir yerdi, kapidan içeri girdiler, ama buradan da bir sonuç
çikmadi. Yine Hotel Lux’ün yolunu tuttu Margarete. Küçücük çocuklar bu anlayis yüzünden annesiz babasiz kaliyordu, esler eslerini bir anda kaybediyorlardi, hayatlari aniden üstlerine
çöken kara bir sisle kayboluyordu. Bu durumdaki insanlar toplumdan dislanir, tutuklananlarin yakinlarinin kaderidir bu, suçsuzsundur ama bir anda herkesin, tanisalar bile konusmak istemedigi selam bile verilmeye layik görmedigi biri haline gelirsiniz. Telefonda bir yakiniyla konusmaya tereddüt ederdi insan, bütün telefonlar dinlenirdi, bütün konusmalar kayit altindaydi. GPU’nun Heinz’i tutuklamaya gelmesinden birkaç gün sonra otel
görevlisi Margarete’nin otelin NEP kanadi denen bölümüne tasinmasini istedi. Burada birbirine
benzer, üzücü hikayeler vardi. Kimi esini, kimi çocugunu, kimi bir baska yakinini ariyor, her gün o hapishaneden o hapishaneye yakinlarindan bir haber
almaya çalisiyor, yasamlarini sürdürebilmek için neleri var neleri yok satiyorlardi. Margarete’nin günleri o
hapishaneden o hapishaneye gidip gelmekle geçti, her gün esinden bir haber alirim ümidiyle gidiyordu, ama her gün ayni cevabi alip dönüyordu,” burada yok
”.
Yine hapishaneye gittigi bir gün küçük bir kiz
çocugu çarpti gözüne. On yaslarinda falandi. Bir para tomarini küçücük ellerinde sikica tutmus, sira bekliyordu. Kimin için para yatiracaksin diye sordu
birisi, Margarete de kulak misafiri olmustu bu duruma.” Annem ve babam için dedi küçük kiz”. Iste bu olaylarin ne kadar içler acisi oldugunu gözler önüne seriyordu. Küçük bir kiz anne ve babasina 50 ruble
verebilmek için yollara düsüyor, böylesine bir ortama maruz kaliyor, dahasi annesiz ve babasiz kaliyordu. Margarete
hayatta kalabilmek için elinde avcunda ne varsa satti, is bulmasi gerekiyordu. O siralarda Moskova’daki bütün politik siginmacilar Komintern çizgisinden sapma suçlamasina maruz kaliyorlardi ve en
sonunda tutuklaniyorlardi. Margarete’ye de tutuklama emri gelmisti ne yazik ki. Ve zamani geldi, Margarete’nin durdugu odanin kapisini da çaldilar GPU görevlileri. Lubyanka Hapishanesi’nde küçük bir hücreye konuldu.
Burada insan yerine konulmuyordu mahkûmlar. Sovyet Rusya’da kadinlar hiçbir
sebep gösterilmeksizin tutuklaniyor, tutuklanmak için tutuklanan bir kisinin karisi, annesi, çocugu veya herhangi bir yakini olmaniz yetiyordu. Bir kisinin suçundan birçok kisi sorumlu tutulabiliyordu. Margarete o hücreden o hücreye sürüklendi.
Üçüncü gün hücreden apar topar çikartilip Butirka Hapishanesine getirildi. Önce
tek basina küçük bir hücreye oradan da 31
numarali kogusa getirildi. Içeriye girdiginde gözlerine
inanamadi, tahtalarin üstüne oturmus veya yatan birçok
yari çiplak kadin vardi. Kogus Kidemlisi Tasso
Salpeter adinda gürcü bir kadin
Ona çok yardimci olmustu burada oldugu süre içerisinde. Zemin katta olan bu kogusun pencereleri buzlu camdan yapilmisti, içerisi hiç günes isigi almiyordu. Insanca yasamaktan uzak karanlik bir zindandi burasi. Ama insanlar her kosula alisiyorlardi burada, alismak zorunda
birakiyorlardi. Hapishanede politik mahkûmlara karsi ileri sürülen suçlamalarin çogu ayni sebeptendi: “Karsidevrimci örgütlenme”,
“silahli ayaklanma hazirligi”, “terörizm hazirligi” vb. gibi. Bir gece Margarete Buber-Nejman’i sorguya çagirdi. Sorgu odasinda Margarete’ye suçunu kabullenmesi için baski yaptilar.
1931-32 yilarinda Alman Komünist Partisi içinde çalistigini biliyoruz dediler.
Kendisi ve esi Heinz hakkinda da birçok soru yönelttiler Margarete’ye. Ve sorgulama
bittiginde elinde bir belge vardi sorgucunun, bunu imzalamasini istedi, Margarete
imzalamadi belgeyi, imzalamamakta israr etti. Ikinci kez tekrar
sorguya çagirildi. Yine suçu kabul
etmesi ile alakali bir belge vardi ellerinde. Belgenin arka tarafina kendi
savunmasini yazdi. Hiçbir delil olmadigi halde suçlu ilan edildigi için bu sorgulamayi protesto ettigini yazdi. Sorusturmanin yeniden açilmasini istedi. Bu yaziyi yazmasinin üzerinden 3 gün
geçmisti ve tekrar sorguya alinmisti Margarete. Sovyet Savcisi sorguda size haksiz
muamele mi yapildi? diye sordugunda Margarete’nin savunmasi suydu: Ben islemedigim bir suçla suçlaniyorum ve bu suçu itiraf etmek için tehdit ediliyorum. Yapmadigim bir suçtan dolayi hapishanede mi
tutulacagim, hem de en ufak bir delil yokken? dedi ve Savci
Rusça bir belge hazirlayip imzalamasini istedi. Rusça bilmedigi için yazilanlarin ne oldugunu bilmeden ifadeyi imzalamak istemedi. Çünkü kimseye güvenmiyordu Margarete. Bir süre sonra Margarete 23.
Kogusa verildi. Bir sabah kogusun kapisi açildi ve
Margarete’ye de esyasini alarak gelmesi söylendi, cezalari söylenecekti
kendilerine. Margarete Buber-Nejman’in suçu söyle resmiyete dökülmüstü. Sosyal statüsü: “Sosyal bakimdan
tehlikeli unsur”, ceza ise: “ Bir kampta bes yillik islah çalismasi” idi. Margarete
itirazda bulunup adil yargilama istedigini söyledi. Sonrasinda bir odaya konuldular.
Mahkûmlar bütün gece uyumadan öyle beklediler.
Günler geçti sonunda Butirka’dan ayrilacaklari gün geldi. Hapishane arabasina
bindirilip bir yükleme istasyonuna getirildiler. Ertesi gün bazilari merkezi
Sibirya’ya bazilari Dogu Sibirya’ya giden araçlar hazirlanmaya basladi. Kisa süre içinde Rus vagonlarindan birine Margarete’nin
de içlerinde oldugu on bes kadini iteleyerek soktular. Trende susuzluk, açlik içinde
bir yolculuk yaptilar. Bu yolculuk on on bes gün sürmüstü, yolculuklarinin ilk duragina gelmislerdi, Muhafizlarin bagirislari içerisinde korkarak trenden indiler. Mahkûmlar iki
yük kamyonuna bindirildiler alel acele. Sisrin Hapishane getirildiler. 3 gün
burada kaldiktan sonra yeniden basladi yolculuklari. Birçok yeni suçlu daha eklenerek sayilari artarak devam ediyorlardi
yolculuklarina. Karaganda’ya varmislardi. Mahkûmlar bir Sibirya kulübesine götürüldü.
Burada karantina bölümünde kaldilar ve sonra asil kamp merkezine götürüldüler.
Burada mahkûmlar, adli ve politik mahkûmlar diye ikiye ayriliyordu, politik
suçlular halk düsmani olarak
görülüyordu.
Karaganda kampinda yasam kosullari oldukça zordu, beslenme kosullari çok kötüydü. Margarete’nin duyduguna göre mahkûmlar kamp içinde sadece yarim millik bir alanda
serbestçe dolasabiliyorlarmis, bu mesafeyi asarlarsa muhafizlar uyari yapmaksizin mahkûmlari vuruyormus. Bir gün Margarete kamp binasina gidip davasinin yeniden açilmasi
konusunda basvuruda bulundu ve bunun sonucunda Margarete’ye o sirada çalistigi büronun idare
bölümünden ayrilmasi söylendi. Margarete esyalarini toplayip ceza bölümüne götürüldü. Ceza bölümüne gönderilmek yeniden
tutuklanmak gibi bir seydi. Çalismayi reddetmek ya da emirlere
itaat etmemek Ceza Blogunda 3 ay kalmayla cezalandirilirdi, çalismayi 25 kere reddedenlerin cezasi da ölümdü. Burada kalanlara en agir ve en kirli isler yaptirilirdi.
Margarete ve onun gibi mahkûmlar burada yakici günesin altinda köle gibi çalistirildi. Kisa süre sonra, bir mahkûm kafilesinin Sibirya’nin merkezine ya da
dogusuna götürülecegi söylentileri
yayildi. Mahkûmlara birkaç gün içinde hazirlanmalari söylendi. Kamyonlara binip
Dogu Sibirya’ya hareket ettiler.
Bir süre sonra Margarete buradan bir grupla beraber disariya gönderildi. GPU büyük bir köle teröristiydi, nerede isçiye ihtiyaç varsa oraya tutukladiklari mahkûmlari
gönderiyordu. Agir endüstri merkezlerine, altin madenlerine ve bunun gibi birçok yere
gönderilirlerdi. Ve yine günler geçti bir kagni arabasinin pesinde mahkûmlari bir baska yere sürüklediler. Margarete bir gün Birma’ya geri döndürülmek üzere kamyonla
alindi. Buraya sürekli yeni mahkûmlar getiriliyordu. Margarete’de sonunda bir
hastalik patlak verdi, sitma oldugu kanisina varildi, üçüncü gün
kan tükürmeye basladiginda da hastaneye gönderildi. Buradaki hastalar açlik bölgelerini anlatan
fotograflardaki insanlardan farksizdi. Burada zührevi birçok hastalik
yaygindi. Üç hafta hastanede kaldi, doktor Margarete’nin bir daha iyilesene kadar agir çalisma yapamayacagina iliskin bir rapor
verdi. 1939 Aralik ayinda Margerete’ye bölge idaresinde çalismaya baslamasi söylendi. Bir gün çalisirken görevli tarafindan çagirildi. Bunun sonrasinda Karaganda Kampi’nin kayit
noktasina gitmesi söylendi. Karaganda Kayit Merkezi’ne geldiklerinde GPU
üniformali bir genç kadin Margarete ve onunla birlikte buradan ayrilacaklari
almaya geldi ve yolculuk basliyordu. GPU’lu kiza nereye gittiklerini korkarak
sordular. Alti treniyle Moskova’ya getirildiklerini söyledi. Karaganda tren
istasyonundan trene bindiler. Tren temizdi ve sicakti, ilk defa böyle bir
yolculuk yapacakla. Margarete Moskova’ya gideceklerini duydugunda serbest birakilacaklari konusunda bir umuda kapildi. Moskova’nin tren istasyonuna geldiler, bir
hapishane arabasina bindirildiler, özgürlüklerine kavusabilme umudu içlerinde kipirdanirken, hapishane
arabasina bindirilmeleri
onlari büyük ölçüde sasirtmisti. Yola koyuldular
ve yeniden Butirka’ya getirilmislerdi. Bu uzun ve sefillik içinde
geçen günlerden sonra basladigi noktaya tekrar geri dönmüstü Margarete. Önce her türlü imkanin oldugu sicak suyun bile aktigi banyoya götürüldüler. Banyodan çikip o geçen
yillarin bütün kirini attiktan sonra bir de temiz çamasirlar verilmisti. Içeride yüzlerce kadinin bulundugu bir kogusa getirildiler. Içeride temiz yastik ve çarsafli yataklar bulunuyordu.
Bu sasirtici muamelenin olasi sebepleri konusunda sürekli tartisilirdi kogusta ama kimsenin kesin bir kanisi yoktu buraya
getirilmeleri ve böyle muamele görmeleri
konusunda.
Bir süre sonra kogustan üçer üçer bütün kadinlar esyalariyla birlikte alinip götürüldü. Biraz geçtikten
sonra Margarete ve iki arkadasini almaya geldiler.
Özgür olma umuduyla çikmislardi kogustan ama hapishanenin diger kanadina götürüldüler, o unuttuklari hücrelere tek baslarina kapatildilar. Çok geçmeden bir asker Margarete’yi almaya geldi, onu bir odaya
götürdü. Odada iki tane GPU görevlisi vardi. Margarete’ye ülke disinda akrabasi olup olmadigini sordular, Margarete Paris’te bir kiz kardesinin oldugunu söyledi, basina ne gelecegini sordu, nereye
gönderilecegini ögrenmek istedi ama
kendisine bu konu hakkinda bilgi
veremeyeceklerini söylediler. Sonrasinda tekrar kaldigi hücreye, birkaç dakika sonra da
oradan alinip baska bir kogusa getirilmisti Margarete, yaninda iki tane
arkadasi daha vardi bu kogusa götürülen, kogustan içeriye girdiklerinde
bir arkadaslarinin daha orada oldugunu gördüler. Onun da basina ayni seyler gelmisti, adi Carolaydi, kendisine NKVD ile çalisma teklifi
yaptiklarini söyledi. Yani Rus ajanligi teklif ediyorlardi. Carola ise bunun
karsisinda büyük bir tepki vererek reddetmisti. On yil ceza verilmisti kendisine ve
bunun 3 yilini çekmisti ve hepsi onlar yüzündendi simdi de ona
kendileri için çalismasini teklif ediyorlardi. Birkaç gün geçtikten sonra koguslarindan alinip tam teçhizat bir kuaför odasina götürüldüler, burada saçlari kesilip sekle sokuldu, temizlendi. Üstlerine yeni kiyafetler verildi. On iki gün
geçti aradan koguslarinin kapisi açildi ve esyalariyla birlikte
hazirlanmalari söylendi. Hapishane müdürünün odasina götürüldüler. Görevlinin
biri Margarete’ye bir kagit verdi. Üzerinde bes yil islah çalismasina mahkûm olan
Margarete’nin Sovyetler Birligi topraklarindan çikartilmasina karar verilmistir yaziyordu. Bu kâgidi imzalamasini
istediler, Margarete bu ülkede herhangi bir seyi imzalamaya
tereddüt ediyordu. Daha
sonra arabaya bindirilip Rusya istasyonuna götürüldüler buradan da bir trenin
mahkum vagonuna bindirildiler. Sonunda tren durdu, Brest-Litovsk Köprüsü’ne
gelmisler. Büyükbas hayvan kamyonuyla Bialas Hapishanesine getirildiler. Herkes kaderinin
ne olacagini merak ediyordu.
Lublin’e getirilmislerdi.
Burada bombalarin yaptigi yikintilar vardi, sokaklarda az sayida insan vardi. Yedi kadin ve 130 erkek çikarilacaklari
yolculuk için beklemekteydiler. Lublin’deki ikinci haftanin sonunda Margarete’nin
bütün bayan arkadaslari bir Gestapolu
tarafindan gelinip alinmisti. Margarete hariç hepsi ellerinde birer özgürlük belgesiyle geri
dönmüslerdi. Geriye kalan diger 40 erkek ve Margarete, Alex
adli Polis Merkezine götürüldüler. Margarete burada Kadinlar bölümünün
nezarethanesinde kaldi. Burada yasli bir kadin mahkûm Kadinlar Bölümünün basiydi. Yasli kadin kendisine görevliler tarafindan verilen bir
deftere gelenlerle ilgili ayrintilari kaydediyordu, Margarete de kendisi için
yazdigi vatana ihanet suçlamasini görmüs ve sok olmustu. 2 Agustos 1941’de Ravensbrück
toplama kampina gönderilmesi karari alinmisti. Berlin’in bir tren istasyonundan bir mahkûm
vagonuna bindirildiler. Tren bir istasyonda daha durdu. Istasyonun disinda mahkûmlari bekleyen iki kamyon vardi. Kamyonlar Ravensbrück Kampi’nin
önünde durdular. Yeniden egitim basliyordu. Kampi bastanbasa çevreleyen dikenli teller vardi. Kampta tastan yapilma bir bina vardi ve bu binanin bodrumunda yeralti hücreleri vardi. Burada büyük bir disiplin hâkimdi. Suçlular burada gün
boyu ölümüne çalistiriliyorlardi. Margarete’nin
Polonyalilarla arasi çok iyiydi, Margarete’nin Blok Kidemlisi olmasini
istiyorlardi. Bunu Margareteye söylediklerinde tekliflerini kesinlikle
yapamayacagini söylemisti, bagirip çagirip emir vermek ona göre degildi çünkü. Kisa bir süre sonra SS Bas amiri tarafindan
çagirildi. Mahkûmlar iyice
ayakta beklemekten yorulduktan sonra bas amir geldi ve herkese
teker teker haklarinda birçok soru yöneltti sonrasinda da herkese birer numara
verdi. Margarete’ye esyalarini toplamasini ve 2. Bloga gitmesini
söyledi, artik oranin Baraka kidemlisisin dedi. Aslinda Polonyalilarin
istedikleri bu degildi, kendi koguslarinin baraka kidemlisi olmasini istemislerdi ama bu yanlis zuhur etti. Margarete Baraka Kidemliligini yapacagi 2. Blogun A kanadina götürüldü, buradaki mahkumlara baraka kidemlisi oldugu duyuruldu. Daha sonralari büyük bir isgücü eksikligi bas gösterdi, kampa her
yerden personel alinmaya baslandi. 1941-1942 kisinda Ravensbrück’te mahkûmlarin gaz odasinda imhasi baslatildi. 1940 yili
boyunca Ravensbrück’te 47 mahkûm ölmüstü, gaz odalarina götürülüp infaz edilenler
hariç bu sayi gün geçtikçe daha da artmisti. Bu ölümlerin sebepleri arasinda
dövülme, açlik, ceza hücrelerinde donarak ölüme mahkûm edilmek gibi birçok
neden yatiyordu. Barakalardaki mahkûmlar arasinda çok fazla zührevi hastaliga kapilan da vardi.
Alman toplama kamplarinda hiçbir mahkûm burada ne kadar süre kalacagini bilmezdi, Margarete tüm umudunu kaybetmisti. Mahkûmlarin çogunlugu masumdu. Tüm mahkûmlar ayakta saatlerce dikilip o korkunç sogukta donmalarina izin veriliyordu.
Toplama kampi siradan bir hapishane degildir, özgürlügünüzü kaybetmek sadece
bir ortak noktadir, ama toplama
kamplarinda dahasi da var, aci çektirirler size,
hatta ölüme mahkûm ederler, asagilarlar, tüm insani haklarinizi elinizden aliverirler. Bir gün sabah Margarete’ye
SS Bas amiri Langefeld tarafindan Incil Talebelerinin
3. Bloguna Blok kidemlisi oldugu söylendi. Margarete Incil Talebelerinin 2 yil
boyunca Blok Kidemliligini yapmisti. Hitler Incil talebelerini
Devletin düsmanlari olarak suçlamisti. 1941 yilinda
tüberküloz hastasi mahkûmlar Ravensbrück kampindan tahliye ediliyordu. Biri
sosyalizm digeri hâkim irk adina kurulan bu iki diktatörlük altinda milyonlarca asagilanan insan vardi. Her geçen yil daha çok kadin
toplama kampina getiriliyordu. Bir süre sonra kamp hepsini barindiramaz hale
gelince kamp genisletilmeye baslandi. 1940-41 yillarinda Ravensbrück’e çok sayida Polonyali kadin
getirilmisti. Hitler, tüm Polonyalilari ortadan kaldirmayi düsünüyor gibiydi.
Buraya getirilen bu kadinlarin idam edilmek için getirilmisti, silahla vurulup öldürüldüler. Ravensbrück’te ilk idamlar gerçeklesmeye baslamisti. Ravensbrück kampinda yeni bir korkunç dönem
açilmisti.
1941-42 kisinda Ravensbrück’e bir Saglik Komisyonu getirildi, bu görevliler gelmeden önce de Blok Kidemlileri bütün hasta ve sakatlarin listesini yaptilar. Ilk hasta sevkiyati 1942 kisinda baslamisti, kadinlar kamyonlara bindirilip sevkiyat basliyordu, kamyonlar döndügünde de sadece hasta ve sakat olan mahkûmlarin kisisel esyalariyla geri dönüyordu. Bunun tek bir açiklamasi vardi, bu insanlar
getirildikleri yerde infaz ediliyorlardi. Bu tarihten sonra hasta sevkiyati
sürekli bir hal almaya basladi. Kampa Avrupa’nin
bütün isgal edilen ülkelerinden kadinlar ve çocuklar her geçen gün akin akin getirilmeye basladi. Türkiye’den de küçük bir çocuk vardi muayene için çagirilan endiseli annelerin kalabaligi içerisinde her seyden habersiz oyun oynuyordu. Ciddi bir hastaligi olan mahkumlar tedavi edilmez, ölüm odasi denen
yere getirilir, burada uyusturucu bir madde verilip
öldürülürlerdi. Bir gün kampa hamile kadinlardan olusan bir grup getirildi. Yabancilarla iliskiye girmek suçundan tutuklanip buraya getirilmislerdi. Bu
kadinlarin çogu yedi sekiz aylik hamileydi dogan bebekler ise bu
kamp hayatinin yetersizligine daha fazla dayanamayip en fazla 1 hafta içinde hayatlarini kaybediyorlardi. Margarete Blogundaki mahkûmlarin bazi kurallari ihlal etmesi ve bunu da önlememesi
nedeniyle 9. Bloga gönderilecekti ama
Margarete kendisinin oraya gönderilmemesini rica etti, bunun yerine dis çalismaya gönderilmesini
istedi. Çünkü 9. Blok Yahudi Bloguydu ve
buradaki kadin gruplari sürekli bir sekilde ölüme gönderiliyordu. Margarete’nin ricasi kabul edildi ve 1. Bloga gönderildi. Buradaki
politikler kampa kaçak gazeteler sokuyorlardi ve böylece cephede isyanlarin
çiktigini, Alman saldiri hatlarinin çöktügünü, devrimleri ve bunun gibi haberleri okuyor ve bu haberler onlarin
cesaret kazanmasini sagliyordu.
Margarete Almanlarin savasta yenilmelerini istiyordu çünkü Nazileri baslarindan atmanin baska bir yolu yoktu,
onlar yenilmeden rahata eremeyeceklerini biliyordu. Margarete ceza blogunun yakininda çalisirken Bir Incil talebesi gelip ona Auschwitz hakkinda olan korkunç seyleri anlatti. Belki de buna
inanamayacaksin ama çocuklar da
dahil insanlari canli canli atese atiyorlar, en basta da Yahudileri,
kampin üstünde her gün yanmis et kokusu eksik olmuyor dedi. Bu dehset vericiydi. Margarete
buna inanmadi, inanmak istemedi. Ertesi gün tüm asiri Incil Talebeleri mahkum arabasina bindirilerek götürüldü ve ertesi gün bu
araba da o mahkumlarin esyalariyla geri geldi.
Bir gün Bas amir bayan Langefeld Margarete’nin kendi sekreteri olmasini istedi.
Margarete de bunu zevkle kabul etti.
Margarete’nin görevleri arasinda denetçiler
tarafindan mahkûmlar aleyhine verilen raporlari incelemek de vardi. Ayrica
Margarete ciddi bir sekilde ceza talep eden raporlari alip imha ediyordu, mahkûmlari koruma
içgüdüsüyle çalisiyordu. Bayan Langefeld Komutanlikla yaptigi bir telefon konusmasinin ardindan bürodan ayrildi sonra da Margarete’yi iki görevli almaya
geldi. Margarete’yi ceza bloguna getirdiler. Margarete
neden buraya getirildigini ögrenmek istiyordu.
Raporlari hasiralti ediyor, mahkûmlardan gelen mesajlari yok ediyorsun dediler. Zemin
kattaki bos hücrelerden birine
getirdiler Margarete’yi. Karanlikta tek basina öylece kaliverdi. Daha sonra baska bir
hücreye getirdiler Margarete’yi. Ceza hücrelerinde yüzlerce mahkûm kapali
kapilarin ardinda aç susuz birakilir, donmaya mahkûm edilirdi. Ramdohr adindaki
görevli sorgulamak için Margarete’yi hücresinden alip birkaç kez sorguya
getirdi. Onu ve Langefeld’i baska bir suçla suçladi. SS kamp liderine
karsi bir casus örgüt kurma amaciyla özel görüsmeler yaptiklarini söylediler, komünist propaganda hazirladiklarini söyledi. Ceza
hücrelerinde on gün kadar geçirdikten sonra aniden serbest birakildi. Herhangi
bir açiklamaya veya sorgulamaya tabi tutulmadan kampa geri gönderildi. Ve
vücudu bu kadar aciya dayanamadi, ertesi gün hemen hastalandi. Bunun üzerine iç
çalismaya verildi. Arkadasi Milena’dan Bayan Langefeld’in tutuklandigini ve Polonyalilara sempati göstermek gibi çesitli suçlardan SS
mahkemesine çikarildigini ögrendi. Ama delil
yetersizliginden beraat etmisti, isinden uzaklastirilmisti. Margarete iyilesti, tekrar ceza hücresine gönderildi. Ceza hücresinde bu sefer bes hafta geçirdi. Döndügünde bazi degisiklikler vardi kampta. Kamp
disiplininin gevsedigi çok belliydi. Bitlenmeler
baslamisti, salgin hastaliklar bas göstermisti. Kampin son yillarina dogru kosullar daha da kötülesmisti: karahummadan, tüberkülozdan,
dizanteriden, zatürreden ve diger birçok hastaliklardan ölümler baslamisti. 1943-44 kisi belki de. Mahkumlar cephede Hitlerin sonunun geldigi hakkinda ara sira haberler aliyor ve bu haberle büyük bir sevinç yasiyorlardi. Bütün mahkûmlar Ravensbrück Kampi’nin her geçen gün yeni mahkûmlarin
hayatini alip götürmesini çaresizce izliyorlardi. Mahkûmlar bu kötü kosullar altinda o kadar zayiflamislardi ki yarim düzine tabuta hepsini beraber doldurup krematoryuma yakilmaya
gönderiliyordu. Bu arada Margarete’nin yakin arkadasi Milena da geçirdigi agir hastaliklardan dolayi 17 Mayis 1944 te öldü.
Margarete hasta oldugu dönemde annesine ilk yasadisi ve sansür edilmemis mektubunu
göndermeyi basarmisti. Bunun üzerine kayinbiraderi Bernhard
o andan itibaren her ay mektup ve paket yollamaya basladi Margarete’ye. Gönderdigi seylerin üzerine savasin gidisatinin iyi oldugunu anlatan bir takim gizli sekiller çiziyordu. 1945 Ocak ayindan sonra disarisi ile olan tüm posta haberlesmeleri kesildi. Kamp çok kötü bir durumdaydi. 1944’den sonra Sibirya kosullariyla hiçbir farki kalmamisti. Margarete’nin 1944 yili sonbaharinda vücudunun
her yerinde tipik kamp çibanlari çikmaya basladi. Bu tür çibanlar kamp
hayati kosullarinda genel olarak ölüme yol açabiliyordu. Zaman
geçtikçe çibanlari daha da kötü bir hal aldi. 1945 Ocak ayinda
kani zehirlendi. Inka adindaki genç bir Çek tip ögrencisinin
yardimlariyla ölmekten
kurtuldu. 1944’de ceza hücrelerinin oraya insanlarin yakilarak ölüme sürüklendigi krematoryum daha insa edildi. Ravensbrück’te hep insan eti kokan dumanlar yükseldi gökyüzüne. 1945 Subat ayinin ilk iki haftasi 4000 kadin yine Ravensbrück’deki gaz odalarinda yok edildi. 50 yasinda olan her kadin, saçlari agaran, hasta olan, tifüs salginindan kurtulan
ama bu bakimsizlik altinda iskelete dönüsmüs çalisamayacak durumdaki her kadin buralarda ölüme gönderiliyordu.
Ruslar yaklastikça, Alman direnisinin çökmesi
muhtemel bir hal almaya basliyordu. Margarete Ruslarin Ravensbrück’e
Amerikalilardan ya da Ingilizlerden önce gelme endisesi içerisindeydi, eger Ruslar önce gelirse derhal
GPU ya ihbar edilecekti ve bu durumda da Margarete’nin tek sansi kaçmakti. Bunlari düsünürken bir haber geldi Isveç Kizil Haçi’nin isaretini tasiyan üç büyük otobüsün kamptan içeri
girdigi duyuldu. Durum gayet açikti. Savas bitmisti. Hitler sonunda yenilmisti, Uluslararasi Kizil Haçi kampi devralmisti. Bütün mahkûmlar çok sevinmisti. Herkes kendisinin serbest birakilacagi günü bekliyordu, sirt çantalarini hazirlamaya baslamislardi bile. Sonunda 21 Nisan günü içlerinde Margarete”nin
de oldugu bir kafileye esyalariyla birlikte hazirlanmalari söylendi. Margarete buna inanamamisti. Tarih 21 Nisan
1945’i gösteriyordu. Köleler artik özgürlüklerine kavusuyorlardi. Margarete ve
yaninda olan iki arkadasi sevdiklerine ailelerine kavusmak için yola koyuldular.
Istasyondan trene binerek ülkenin en kuzeyine gittiler. Trenden inip bir
kampa sigindilar. Batiya dogru bir yol izlemeye basladilar, Ruslar ilerlemeye baslamislardi ve Margarete’nin bir an önce kaçmaktan baska çaresi yoktu. Her
gittikleri yerde bir yerlere siginmayi basardilar, iyi
insanlarla karsilastilar ve onlarin yardimiyla yollarina devam ettiler.
Giderken yollarda savas enkazlari göze çarpiyordu, terk edilmis her türden askeri teçhizat kalmisti savasin ardindan. O sirada
demir yolundaydilar ve yaklasan bir tren sesi duymuslardi. Bu trene
binmeliydiler, trendeki insanlar trenin yavaslamasiyla ellerini uzatip trene onlari da aldilar. Tren
bir noktaya geldikten sonra durdu ve bir süre ilerlemedi, ileride Amerikan
askerlerinin geçise izin vermediklerini ögrendiler. Ama Margarete’nin
buradan bir an önce uzaklasmasi gerekiyordu, Ruslar yaklasiyorlardi, arkadasiyla birlikte trenden inip batiya giden geçidi geçecegini söyledi, insanlarin “sizi vururlar gitmeyin” sözlerine aldiris etmeden yola devam ettiler yürüyerek, Margarete
Ruslara esir düsmektense Amerikalilar tarafindan vurulma riskini göze almisti.
Batiya giden geçidin basamaklarini birer birer
çikip en yakindaki askere dogru ilerlediler, hemen durumlarini sesli bir sekilde izah ettiler, Ravensbrück Toplama Kampindan geldiklerini
bes yil boyunca burada
esir tutulduklarini anlatti. Eger Ruslar tarafindan yakalanirsa tekrar oraya götürülecegini anlatti ve karsisindaki asker tekliflerini kabul etti. Ve bir de yürümekten ne kadar yorulduklarini anlayarak onlara
at arabasi verdi. Margarete ve arkadasi Emmi atlarla birlikte engebeli arazide ilerlemeye devam ettiler.
Annesine ulasmak istiyordu bir an önce, gidecegi yer o kadar uzakti ki ama o kararliydi, özgürlügünü kazanmisken kaybetmemek için yol boyunca elinden geleni yapti. Biraz ilerdeki
tepelikten atlarla asagiya indiler, Bir karayoluna gelmislerdi, burasi kaçanlarin
arabalariyla dolup tasmisti. Burada da her taraf savastan izler tasiyordu. Bir Amerikan barikati vardi önlerinde ve
durumlarini anlatip barikati geçtiler. Yollarina çikan bir çiftçiye yürümekten yorulup yipranan atlari vermeyi teklif
etti, çiftçi de kabul
edince yollarina yürüyerek devam ettiler. Birçok Fransiz’in oldugu bir barakaya sigindilar. Iki gün burada
dinlendiler. Sonrasinda Boizenburg’a gelmislerdi, burada
insanlar için geçici yardim kurulusu kurulmustu. Burada kendilerine kalacak bir yer buldular önce. Sirada Elbe Nehri’ni
geçmeleri vardi. Ama bu geçis çok da kolay olmadi, çünkü yasakti, sadece bazi kisilerin Elbe’yi geçmesine izin
veriliyordu, diger tesebbüslerde bulunanlari
direkt vuruyorlardi.
Arkadasi vazgeçti, Elbe Nehrini
geçebileceklerine inanmiyordu. Margarete bu kadar yaklasmisken hedefine, geri
dönemezdi, karsilastigi bütün engellere ragmen kisa
sürede kendini toparlayip yoluna devam etti. Elbe Nehri’ni geçmelerine izin
verilen iki Fransiz eski mahkûm Margarete’ye elindeki bisikleti verdi.
Margarete bundan sonra bu bisikletle devam etti yoluna. Elbe nehrinden küçük
bir kayikla gece vakti gizlice geçenler oluyordu. Margarete bunu duydu ve bir
gece Elbe nehrinin kiyisina geldi ve kendisi gibi karsiya gizlice geçmeye çalisan 3 kisiyle karsilasti, ne yaptilar ettiler, nehri diger 3 kisi yüzerek geçmeyi bile göze aldi, Margarete’yi de
Nehrin karsisina konulan kayikla alip, buradan geçmeyi basardilar. Bisikletine bindi Margarete annesine kavusmayi düsünüp bundan güç buluyordu
ve her defasinda pes etmeden yoluna devam ediyordu. Özgürlügü yeniden kazanmis olmanin insana verdigi güç bambaskaydi. Bu sefer Bavyera
sinirini geçmek için yola koyuldu. Amerikalilar bütün geçis yollarina barikat kurmuslardi. Yolda bir
politik polis memuruyla karsilasmisti, bu polis memurunun oglu Margarete’yi gizli patikadan
geçirip Bavyera bölgesine sokmayi basarmisti. Buraya gelinceye
kadar bozuk yollardan tekerlek izleriyle yarilmis
patikalardan, yan yollardan, derelerden tepelerden yüzlerce kilometre ve
bisiklet sürmüstü Margarete. Geceyi
bu zorlu yolculuktan sonra bir otelde geçirdi ama bir türlü uyuyamadi, Annesi
Thierstein’deydi hayatta olup olmadigi düsünceleri kafasini kemiriyordu, hedefine ulasmasina çok az kalmisti.
Yasli bir adamla karsilasti ileride. Yasli adamdan
Thierstein’in yakilip kül
oldugunu ögrendi. Bunu
duyunca Margarete ani bir umutsuzluk içinde yere kapaklandi, aglamaya basladi. Fakat çok geçmeden ayaga kalkti, bir karar vermisti, Thierstein gerçekten yikilmis olsa da ailesinden
hiç kimseyi bulamama ihtimali de olsa Potsdam’a gidecekti. Annesinin basina ne geldigini tam olarak ögrenmeliydi. Güçsüzdü ama hedefine ulasma istegiyle güç buluyordu,
böylece devam etti
yoluna, tepelerin birbirini izledigi yollardan çikti.
Yürümeye devam etti büyük bir umutla, tarlada çalisan bir kadindan bütün köyün
yakilip yikildigini ancak birkaç evin ayakta
kalabildigini ögrendi, ne mutluydu
ki o evlerden biri Margarete’nin annesinin eviydi. Annesinin, kiz kardesinin, kayinbiraderinin ve çocuklarinin hayatta olduklarini ögrendiginde dünyalar onun olmustu, tarif edilmez bir mutluluktu, gözyaslariyla sanki hiç yorulmamisçasina kosuyordu annesine. Kiz kardesiyle avluda karsilasinca hemen simsiki sarildi, kiz kardesi bir sevinç çigligi atti. Içeriden annesinin yaslanmis sesi geliyordu, kizim geldi mi, kizim geldi mi?
Iki Diktatörlük Altinda - Stalin ve Hitlerin Mahkûmu
Margarete Buber – Neumann
Imge Kitabevi