DERIN SIFRELER (Komplolarin Kronolojik Analizi)

DERIN SIFRELER (Komplolarin Kronolojik Analizi)

Fevzi BOZKURT
Bilim


Balikesir’in susurluk kasabasinda meydana gelen kaza, Türkiye gündeminde büyük bir yankiya neden olmustu, çünkü kazanin gelis sekli ve daha da önemlisi araç içersinde bulunan sahislarin birbirleriyle baglantilarinin nereden oldugu hakkinda akillarda soru isaretleri birakmisti. Tabi ki bu olaylar meydana gelmeden önceki olaylar ve faili meçhuller ülke gündeminde büyük yer tutmustu. Gerçeklesen olaylara baktigimiz zaman bu olaylarda derin sirlarin oldugunu görüyoruz. Yapilan suikastlarin ve olaylarin ülkenin demokratiklesme ve iyiye gidecegi dönemlerde yapilmasi ve bazi olaylarin farkli yönlere çekilmesi, bazi kesimlerin yaptigi gibi göstererek ülkede bir kaos ortami olusturulmaya çalisilmaktaydi. Örnegin otuz yedi kisinin ölümüyle sonuçlanan Sivas olaylarina baktigimizda olayin Aziz NESIN isimli yazarin dinle ilgili yapmis oldugu açiklamalari ve buna benzer birtakim nedenlerin gerekçe gösterilerek bu olaylarin gerçeklestirildigi, bu olaylari gerçeklestirenlerinde Islami bir kesim tarafindan gerçeklestirildigi gösterilerek laiklige bir darbe olarak kullanilmaya çalisilmistir. Bu olaylari gerçeklestiren kisiler hakkinda yapilan çalismalar neticesinde, olayi gerçeklestiren kisilerin olaydan bir gün önce alkol alarak gezdikleri görülmüstü.
Gerçeklestirilen bu senaryolara baktigimizda ülke darbeye dogru götürülmeye çalisildigi görülmekteydi. Yapilan suikastlar, faili meçhul cinayetler ve toplumsal olaylar ülkeyi bu yöne dogru götürmekteydi. Özellikle suikastin gerçeklestirildigi kisilere baktigimizda, Ugur MUMCU, Abdi IPEKÇI gibi sahislara suikast gerçeklestirilerek özellikle dindar insanlar üzerinde baski olusturarak ülkede irtica olayini gündeme getirmeye çalisildigi görülmekteydi. Ancak istenilen sonuca ulasamadilar. Ugur MUMCU’ nun kimler tarafindan ve ne için öldürüldügü kafalarda hep soru isareti birakmistir. Failleri hakkinda da herhangi bir bilgiye ulasilmamisti. Ancak Ugur MUMCU nun son dönemlerde Apo’nun devletin elemanimi degimli diye yapmis oldugu arastirmanin bazi kesimleri rahatsiz ettigi düsüncesiyle öldürüldügüsünülmekteydi. Aponun yakalandigi ama bazi kesimlerce serbest birakildigi söylemleri dolasmaktaydi. En son cumhuriyet savcisi Baki Tug dan  bu konu ile ilgili bilgi almaya gittigi, savcinin da arastirma yapip kendisine dönecegini söyledigi, bu görüsmeden sonrada suikasta ugradigi görülmekteydi. Mumcu cinayeti hakkinda derine inilmeye çalisilsa da sanki bir karanlik el bunu engelliyordu ve konu kapatilmaya çalisiliyordu. Mumcunun ölümüyle ilgili birileri konusma yaptiklarinda bu cinayetin seriatçilarin yaptigi vurgulanmaya çalisarak olayi farkli yönlere çekmeye çalismaktaydilar. Oysa Mumcunun esinin yapmis oldugu açiklama her seyi ortaya koyuyordu, açiklamada cinayetin devletin içersinde derin bir yapinin gerçeklestirdiginin vurgusunu yapmaktaydi.
Gündem olusturan olaylardan biride ülkedeki türban meselesiydi. Ne zaman gündem olsa mutlaka bir olay bas gösteriyordu. Ahmet Taner Kislali cinayeti de bu türban meselesinin görüsülecegi günden bir gün önce gerçeklestirilmisti.  Gerçeklestirilen bu olay sonrasinda da yine seriat, irtica gündeme gelmis ve böylece türban konusu örtülmeye çalisilmisti. Bu olaylardan sonrada jitem olgusu ortada dolasmaktaydi. Birçok isi bu olusumun gerçeklestirdigi, polis bölgesinde bile bu olusumun bazi olaylara karistigi söylemleri ortaya çikmisti. Tüm bunlar konusulurken Esref Bitlisin uçak kazasi gündeme gelmisti. Bir komutanin uçaginin kalktiktan bir süre sonra düsmesi ve uçagin düsüs nedeninin her ne kadar buzlanmadan diye rapora yazilsa da bu olayin buzlanmadan olmadigi ve bir suikast girisimi oldugu ortadaydi. Bitlis pasanin tapmis oldugu çalismalarin bazi kesimlerin isine gelmemesiydi. Özellikle PKK konusundaki yaptirimlari, bu guruba destek verenlerin desteklerini kesmeye yönelik çalismalari ve Güneydogu hakkindaki olumlu görüsleri bazi kesimler tarafindan olumlu karsilanmiyordu ve açikçasi islerine de gelmiyordu. Buna bir son vermeleri gerekiyordu, bunu da bir suikast girisimiyle gerçeklestirmek istediler.
Ülkede jitem olgusu dolasirken bu olgu içersinde yer aldigi söylenen yesil kod adli Mahmut Yildirim isimli sahista gündemden düsmemeye basladi. Özellikle Ersever cinayetinde adindan çokça bahsedilmisti. Bu sahsin devletin bazi kesimleri tarafindan kullanildigi, karanlik islerle sürekli içli disli oldugu görülmekteydi. Özellikle PKK ile de iliskisinin bulundugu da söylenmekteydi. Bunlar gerçeklesirken ülke gündemine yine iktidarin yapmis oldugu faaliyetler gelmisti. Dönemin iktidarinda yer alan Erbakan’in yapmis oldugu faaliyetler kimilerinin isine gelmiyordu. Özellikle Kürt meselesi hakkinda yapmis oldugu faaliyetler bazi kesim tarafindan yadirganmaya baslanmisti, birde buna irticai faaliyetler eklenince Erbakan hükümeti zor duruma düsmüstü. Askerinde bu konuda bir çalisma içersine oldugu söylemleri dolasmaktaydi. Emniyet istihbaratinin yapmis oldugu çalismalarda bunu destekler nitelikteydi. Gelisen süreç sonucunda askeri yaptirimlarla Erbakan istemeyerek de olsa istifa etmek zorunda kalmisti. Bu gelisen sürece baktigimiz zaman Erbakan’inda yapmis oldugu hatalar vardi, mesela gerçeklesen susurluk olaylarinin üzerine gitseydi birçok olay gün yüzüne çikacakti ve yapmis oldugu bazi tavirlarinda laikligi savunan bir kisim kesim tarafindan irtica tehlikesi olarak görülmüs olmasi bu süreci daha da hizlandirmisti.
Tüm bu olaylar gerçeklesirken ortaya birde Fadime Sahin olayi patlak vermisti. Bu olayda bazi kesimlere malzeme olmustu, dine karsi bir baski unsuru olusturulmaya çalisiliyordu. Ali Kalkanci ve Müslüm Gündüzün karistigi bu olayda sanki bu insanlar dini kesimi temsil ediyormus gibi görülse de hiçte öyle olmadigi anlasilmisti. Bu sahislari tamamen insanlari kötü emellerinde kullandiklari ve ayni zamanda da dini bütün kimseler olarak kendilerini göstermeye çalistiklari görülmekteydi. Daha sonra Mitte Emniyette bu konu üzerinde çalismalar yapmaya baslamisti. Zaten emniyetin yapmis oldugu operasyonda da Fadime ile Müslüm ayni evde uygunsuz bir vaziyette yakalanmislardi. Daha sonra bu konu hakkinda birtakim söylemlerde ortaya atilmisti güya Müslüm Gündüz gurubunu Mit tarafindan kontrol edildigi ve faaliyetlerinin uzun süreden beri kontrol altinda olduguydu, ancak bu konu tam da netlesmis degildi.
Gündemde yer almaya baslayan konulardan biride isçi partisi genel baskani Dogu Perinçekti. Bu sahsin yapmis oldugu açiklamalar ve bilgiler, bu sahsa nasil ve ne sekilde geldigi hakkinda akillarda soru isareti birakiyordu. Özellikle susurluk kazasi ile ilgili yapmis oldugu açiklamalar bu konu hakkinda daha da süpheci yaklasmamizi gerektiriyordu. Çünkü vermis oldugu bilgiler öyle herkesin ulasabilecegi bilgiler degildi. Özellikle Çatli hakkinda ele geçirdigi bilgiler gerçekten bir istihbarat biriminde bulunan bilgilerdi. Bu gibi konular Perinçek’e bu bilgiler kim tarafindan, ne sekilde verildigi konusunu gündeme getirmisti. Konunun daha da derinine indigimizde Perinçekin her ne kadar bu bilgiler bana genelkurmaydan veriliyor dese de bu bilgileri kendisine askeriye içersinde olusturulan gizli bir gurubun verdigi ortaya çikmisti. Ancak sonuç Perinçek için hiçte güzel olmayacakti, özellikle Perinçekin PKK lideri Apo ile kamplarda çekmis oldugu görüntüler, susurluk irtibatlarinin ortaya çikmasi gibi olaylar Perinçek için hiçte iç açici olmamisti. Perinçekin arkasinda olan güçlerde onu artik gözden çikarmisti ve yedi yil aradan sonra Perinçek tutuklanip cezaevine konmustu, oda olaylarin buralara kadar gelecegini tahmin edememisti. Düzenin hep böyle gidecegini düsünmüstü ama hiçte öyle olmamisti, yani Perinçek bazi odaklar tarafindan kullanildiktan sonra kaderine terk edilmisti.
Bu gelismeler, yasanan olaylar ülke düzeyindeki istihbarat kururluklarinin yapmis oldu çalismalarin gündeme gelmesine ortam hazirlamisti. Ülke genelinde istihbarat toplayan Mit, Emniyet ve Jandarma olmak üç kurulus bulunmaktaydi. Mit tüm kontrolün kendisinde olmasini istiyordu ama gerek hükümete karsi vermesi gereken bilgileri tam olarak vermemesi gerekse askeriyeyle içli disli olmasi hükümet tarafindan pekiyi karsilanmiyordu. Buna çare olarak Turgut Özal Emniyet istihbaratini güçlendirmek için çok önemli adimlar atmaya baslamisti. Yapmis oldugu düzenlemelerle birçok alanda çigir açmisti. Ancak Genelkurmay bu konudan rahatsiz oldugunu bildirmisti. Emniyetin yapmis oldugu çalismalar ülke genelinde olumlu sonuçlar vermeye baslamisti, tabiî ki buda bazi kesimlerin isime gelmiyordu. Emniyetin yapmis oldugu çalismalar artik Mit inde önüne geçmisti. Emniyetin imkânlari Mit in elindeki imkânlardan daha az olmasina ragmen yapmis olduklari özverili çalismalarla büyük basarilara imza atmisti. Dönemin basbakani Tansu Çiller de emniyetteki gelismeleri görmüs ve emniyet genel müdürlügüne Mehmet Agari getirmistir. Agar da gündemde yer alan terör olgusunu yok etmek için özel harekât dairesini kurmustur. Bu özel harekat timleri birçok önemli olaylarda çok güzel sonuçlar elde etmeye baslamisti. Özelliklede PKK terör örgütünün korkulu rüyasi haline gelmisti. Çiller de bu özel harekat timlerini kullanarak Apo’yu öldürmeyi ve böylece ülke gündeminde büyük yanki uyandirmayi düsünüyordu. Bununla ilgili gerekli olan çalismalar yapilmisti ama gel gör ki bu operasyon bilinmeyen bir sebepten ertelenmisti ve daha sonrada yapilamamisti.
Ancak Çiller bu konuyu birakacak degildi. Bu defada operasyonu Mit araciligiyla gerçeklestirecekti. Plan tekrardan hazirlandi, operasyon timi olusturuldu. Hazirlanan iki araçla Aponun kaldigi yer patlatilacakti, her sey hazirlamisti ama bu operasyonda çesitli sebeplerle olumsuzlukla sonuçlandi. Tüm bu olaylar gerçeklesirken Mit ile Emniyet istihbarat arasindaki çekismelerde devam ediyordu. Emniyetin gerek yapmis oldugu güzel çalismalar, gerekse teknik bakimdan giderek güçlü hale gelmesi Mit arasindaki arayi gittikçe açiyordu. Mit birtakim yaptirimlarda bulunmaya çalissa da basarili olamamistir. Bu çekismeler devam ederken Tarik Ümit denen bir sahis bu iki kurum arasindaki çekismeyi daha da artirmisti. Tarik Ümit yillardir Mite çalisan bir sahisti ama gel gör ki emniyete de çalismaktaydi, yani iki tarafa da çalismaktaydi. Kimilerine göre Mit tarafindan emniyete yerlestirilmis bir ajan olarak da görülmekteydi. Ancak bu ikili oynama basina sürekli dert olacakti. Sikintilardan bir türlü kurtulamayacakti. Bu arada özel harekat timlerinin yapmis oldugu basarili operasyonlar Genelkurmay tarafindan pek de iyi karsilanmiyordu. Bunu asmak için özel harekat timlerinin orduya baglanmasi bile gündeme gelmisti. Bu konu birçok tartismalara sebebiyet vermisti. Hatta halk arasinda bile ordunu bitiremedigi PKK yi özel harekât timleri bitiriyor diye de söylemler çikmisti. Ancak gelisen süreç gösterdi ki özel harekat emniyetten ayrilmaz bir parça oldugu anlasilmisti.
Türkiye gündemi bu olaylarla çalkalanirken birde sag sol kavramlari da gündeme gelmisti. Yine birileri ülkenin gündemini baska yönlere çekmeye çalismaktaydi, nitekim emellerine ulasmak içimde ellerinden gelen ne varsa yapmaya hazirlardi. Sagcilik diyerek yine birtakim muhafazakâr kesim üzerinde baskilar kurulmaya çalisarak ülkede laiklik konusunu gündeme getirmeye çalisilmaktaydi. Ayni zamanda sag tarafta hareketlilik yasanirken, solu da aktif hale getirmeye çalisilmaktaydi. Tabi ki bunlari yönlendiren bir takim güç odaklarinin oldugu ortadaydi. Bu guruplari istekleri dogrultusunda yönlendirerek ülkede gündem olusturmaya çalisilmaktaydi.
Günler geçti ki susurluk olayi yine gündem olusturmaya baslamisti. Olayin faillerinin bulunmayisi bazi kesimlerin tepkisine neden olmustu. Özellikle olayi n gerçeklesme anindan olayin sonuna kadar ki döneme bakildiginda hep soru isaretleriyle dolu oldugu görülüyor. Mesela Mercedes gibi bir arabanin fren sistemi gelismis bir araba olmasina ragmen yolda hiç fren izine rastlanilmamistir. Olay gerçeklestikten sonra oraya ilk gelenin ne yaptigi hakkinda, çeliskili cevaplar verilmistir. Çatli’nin hiç yanindan ayirmadigi çantasinin yaninda olmayisi ve daha sonra baska kisilerin elinde çikmasi akillarda hep soru isaretleri birakmistir. Peki, çatli kimdi ve neden bu kadar önemliydi. Bu sahis neler biliyordu da suikaste ugramisti. Çatli’nin geçmisine bakildiginda Mite çalisan bir sahis oldugu görülmekteydi. Yani diger anlamiyla devlete çalismaktaydi. Devletin yapmak istedigi bazi konularda kullanilmaktaydi. Özellikle son süreçte Türkiye gündeminde Asala diye bir örgüt adini duyurmaya baslamisti. Bunu bitirmek için Çatli dan faydalanilacakti ve gerekli olan çalismalar yapilmisti. Bu örgüte yönelik Operasyon gerçeklestirilecekti. Operasyon için Çatli’nin da içersinde bulundugu vurucu bir tim olusturulmustu. Operasyon gerçeklestirilmisti ve olumlu gelismelerde olmustu. Asala örgütüne büyük bir darbe vurulmustu. Hatta bu timi Apo içinde kullanmayi düsünmüsler ancak farkli yönlere çekilir diye vazgeçilmistir. Örgüte yapilan bu darbe odaklari Çatli üzerinde yogunlastirmistir. Mitte Çatli üzerinde yogunlasmisti, ancak Çatli nin bildikleri bazi güç odaklar tarafindan tedirginlikle karsilaniyordu. Yapacagi bir açiklama çok seyleri degistirirdi, buda o güç odaklarinin isine gelmezdi bu yüzden ortadan kaldirilmaliydi ve öylede oldu.
Adalet ve Kalkinma partisinin iktidara gelmesiyle Türkiye de hem siyasi hem de ekonomik bakimdan büyük gelismelerin katledildigi görülmüstür. Taki Danistay saldirisi meydana gelene kadar. Yapilan bu saldirinin amaci Demokrasiye darbe vurmak, siyasi iktidari zor durumda birakmakti. Saldiriyi gerçeklestiren Alparslan Arslan’in avukat kimligini kullanarak Danistaya giris yaptigi ve saldiriyi gerçeklestirmistir. Ancak saldiriyi planladigi gibi gerçeklestiremedi. Saldiridan sonra kaçmaya çalisirken polisler tarafindan çikista yakalanmisti, bu planda yoktu. Bu olay hemen basina yansimisti. Olayi gerçeklestiren sahsin tekbirlerle içeriye girdigi söylenerek bu olayinda irticaya dayandirilmaya çalistigi görülmüstür. Ancak sahsin geçmisi bunu tamda yansittigi söylenemezdi. Alparslan ARSLAN in yakin çevresinden elde edilen bilgilerde sahsin çogu zaman içki masalarinda görüldügü söylenmekteydi. Yapilan saldirinin tamamen hükümete yönelik olarak yapildigi anlasilmaktaydi. Bu sahsinda birileri tarafindan kullanildigi ülke gündemine irtica olgusunun yeniden gelmesini isteyen güç odaklarinin isi oldugu ortaya çikmaktaydi. Zaten sahsin geçmisiyle, yaptigi is birbirleriyle tamamen zitlasmaktaydi. Cumhuriyet gazetesine bombayi atan sahista kendisiydi. Tamamen ülke gündemini farkli bir yöne çekip bir kaos ortami olusturmayi hedeflemekteydi. Bunu aslinda kendisi hedeflemiyordu birileri tarafindan kullanilmisti. Ama o hedefi gerçeklestirmek isteyenlerin planlari tamamen suya düsmüstü, Arslan’in yakalanacaginisünememislerdi. Bu yakalanma gerçekten Türkiye gündemini belirlemede çok büyük etken olmustu. Belki yakalanmasaydi bundan sonra gerçeklesen operasyonlarin hiçbiri gerçeklesemeyecekti.
Bu olaydan sonra devlet çetelere yönelik çalismalarina hiz vermeye basladi. Her duyumu titizlikle inceleyerek olasi provokasyonlara karsi tedbirlerini artirmaya basladi. Bu sirada Istanbul emniyetine gelen bir e-posta bir çetenin olusumu hakkinda ilginç bilgiler içeriyordu. Emniyet bu konuya yogunlasmaya basladi. Yapmis oldugu çalismalar sonucunda vatanseverler adi altinda bir çetenin varligini ortaya çikardi, bunun basinda da asker kökenli bir sahsin olmasi dikkat çekiciydi. Böyle bir yapilanmayi ne için kurdugu kendisine soruldugunda, devletin içersinde bulundugu durumun kötüye gittigini ve bunu düzeltmek için böyle bir yapilanmayi kurdum demistir.
 
Emniyet ve Mit gerçeklesen Danistay saldirisinin arkasini birakmadi. Daha da derine inerek bu isin arkasinda kim ve kimlerin oldugunu bulmaya kararliydi. Yapilan incelemelerde ve bulunan delillerle Ergenekon isimli bir terör örgütünün oldugu ortaya çikti. Operasyon daha da derinlestirilerek çok farkli isimlere ulasildi. Çok sayida üst düzey askeri personel, gazeteci, bazi dernek ve kuruluslari basinda bulunan kisiler yakalanarak tutuklandilar. Özellikle Veli Küçük isimli sahis dikkat çekiciydi. Çünkü bu sahis susurluk olaylarinda adi geçmisti. Kendisi isin buraya kadar gelecegini hiç düsünmemisti. 

Benzer Kitaplar