Kitabin
yazari, Ülkemizde gücü elinde tutan askeri ve sivil bürokrasinin, siyasi
partiler tarafindan denetlenemedigi ve mücadele edilemedigini, bu nedenle
iktidarlarin bürokrasi tarafindan yönetildigi; bürokrasinin her seyi belirleyen,
kendi basina hareket eden ve hesap vermeyen bir güç olarak karsimizda durdugu,
demokrasinin gelismesine en büyük engel oldugu,
Bürokrasinin tanimini memurlardan meydana gelen bürokratlar toplulugu seklinde yapmis, daha sonra Albrow, Max Weber gibi ünlü
düsünürlerin bürokrasi tanimlamalarina yer vermistir. Bürokrasinin iki
hastaliktan kurtulamadigini bunlardan birisinin saldirganlik digerinin de
çekingenlik oldugundan bahsetmis,
Saldirgan tutumlu kurumlar güçlerinin ve
yetki alanlarinin genisletilmesine çalisirken,
Çekingenlik tutumlu kurumlar ise, güçlerini ortaya koymaktan ve yenilik getirmeden çekindikleri, sorumluluklari baskalarina
yüklemeye çalistiklari,
Az
gelismis ve sanayi devrimini
tamamlamamis toplumlarda en büyük ve
hesap vermeyen partinin aslinda bürokrasi oldugu,
Bürokrasinin her
zaman degisime karsi bir yapisinin oldugu, kendisini denetlettirmedigi, denetlenmedigi
zaman da kurallara bagli olarak çalismadigi çagimizda bürokrasinin görevinin,
talimatlari ve kurallari uygulamak olmasi gerektigi, siyaseti belirleme ve karar
verme yetkisinin
siyasi kurumlara ait oldugunun unutulmamasi gerektigi,
Bürokrasinin siyasetçiyi hedefinin tersine yönlendirmek usulüyle
siyasetçiye zorluk çikardigi, bürokrasi üzerinde siyasi otoritenin denetimi saglayamamasi durumunda, siyasetçinin belirledigi hedefleri bürokrasinin
baltalayabilecegi, gelismemis toplumlarda asker ve sivil bürokrasinin siyaset
kurumunun, hedeflerini engellemesinin görülen bir durum oldugu, Demokrasisi kurumlasmamis ülkelerde
bürokrasinin bir güç merkezi
oldugu, bu gücün kaynaklarinin bürokratik kurumlarin elinde tuttuklari bilgi, uzmanlik, hükümetlerin duyduklari bilgiler ile onlarin
anlasilmasi ve yorumlanmasi için gerekli teknik ve uzmanlik bürokrasinin
elinde bulunmasi, bürokrasinin, bilgileri
toplayan, arsivleyen ve istatistik bir biçimde isleyen,
yöneten bir kurum olmasi, siyasi
yöneticiler ya da organlar, herhangi bir
konuda karar alabilmek için her seyden önce
bürokrasinin sahip oldugu bilgiye sahip olmak veya bürokrasinin düsüncelerine itibar etmek zorunda olmalari, bunun
sebebinin de temel bilgilerin
bürokrasinin elinde olmasi oldugu,
Bürokrasinin, eksik
ya da asiri veya yanlis bilgi vermek suretiyle siyasetçileri sabote edebildigi, Buna siyaset literatüründe "bürokratik sabotaj" denildigi, bürokratlarin onaylamadiklari isler ya da kararlar konusunda "bekletme ve geciktirme" seklinde bürokratik
sabotaj yaptiklari, Devlet
islerinin vatandasa dönük hizmetlerinin gecikmesi siyasetçinin ömrünü kisaltirken, bürokrasinin ömrünü uzattigi, Bürokrasinin amacinin da, siyasetçinin ömrünün kisa olmasi saglamak oldugu,
Demokrasilerde
devlette iktidarin asiri
bir sekilde toplanmasindan endise
duyuldugu, duyulan korkunun silah
gücünden oldugu, silahli güç siyasi otoritenin denetiminde degil de, askeri bürokrasinin elinde oldugu zaman sivil
toplumun siyasi erke ve devlete baski kurmasinin
imkânsiz oldugu devletin ekonominin
patronu olmasi ve silahli bürokrasinin
yanina yaklasilmaz, denetlenmez
ve yönlendirilemez dokunulmazligi oldugu,
vatandasin iktidara getirdigi
kisilerden demokrasi disi bir yönetim korkusu olmayacagini
umdugu,
Eger
basa getirdigimiz iktidari denetlemeyi vatandas olarak basarabilirsek, bu büyük bir ölçüde
demokrasinin yolunun
açilacagi ve demokrasi karsitlarini da böylece etkisiz hale getirileceginin
düsünüldügü, siyasetçinin
yapacagi yenilikler karsisinda, bürokrasinin geçmiste yasanmis
olumsuzluklari hatirlatarak
plan ve programindan vazgeçirdigi,
19. ve 20. yüzyilin
dünya’nin dört bir yaninda tartisilan ve çatismalara neden olan kavramlari Liberalizm, demokrasi, sosyalizm ve komünizm
kavramlarinin tarihte
yer almis olmasina ragmen, hala da gündemde
oldugu, sosyalizm geri kalmis toplumlarin ve gelismis ülkelerde çalisanlarin, dar gelirlilerin
umudu olan bir sistem oldugu fakat sosyalistlerle komünistlerin birbirlerinden
kopmalari, sosyalist sistemdeki özgürlüklerin kisitlanmasi ve kapali bir topluma dönüsmesi, degisen
dünyaya ayak uyduramamasi antikomünizm
propagandalar sonucunda, özgürlük mücadelesi verenler rotasini Bati'ya çevirdikleri Sosyalizmin Marksist, yari Marksist ve Marksist olmayan kesimler oldugu gibi, asiri ya da
reformcu çesitlerinin de oldugu, sosyalist blogun dagilmasindan bahsederken, çökenin Marksizm degil, reddedilen Leninizm olduguna
deginilmis, Demokrasi
tartismalarinda liberalizm kavraminin hep öne çiktigi, bunun nedeninin de liberalizmin burjuvazinin ideolojisi
olmasinin yaninda, bireyin özgürlügünü öne
almasi oldugu, Liberalizm’in göründügü kadariyla bütün fantezileri cezbeden bir kavram oldugu, bireyin
özgürlesmesine,
rekabetçilige ve girisimcilige çok önem verdigi, yani zenginligi ve özgürlügü
toplumsal yasamin vazgeçilmez ilkesi olarak gördügü, Liberalizm kavraminin, bati'nin dört yüzyillik
en göze çarpan doktrini olmasina ragmen, çok daha yeni oldugu, Liberalizm’in bir siyasal sözcük olarak Ispanya'da icat edildigi, basta Fransa'da olmak üzere Avrupa'ya yayildigi, demokrasinin gelismesinde liberalizm kavramini reddedenlerin, liberalizmin ne oldugunu tam olarak
anlamadan yaptiklari,
Liberal
düsüncenin bireyin özgürlesmesine dikkat çektigi ve onun önündeki en büyük engelin kendini
denetlettirmeyen devleti gördügü, denetlenmeyen iktidara dayanabilmenin zor oldugu ve bu tür iktidarlarin
tehlikeli olabilecekleri,
Demokratik
toplumlarda olmamasina ragmen bizim ülkemizde ülkenin konusan ve yetkili tek partisinin Ordu olarak tanimlanan Silahli Kuvvetler
oldugu, Silahli Kuvvetlerin
karargâhini olusturan
Genelkurmay Baskanligi, Milli savunma ve Milli güvenlik konularinda,
kendisini ilgili hissettigi ve müdahale etmedigi konunun olmadigi, Milli
Savunma Bakanligi ise ona bagli çalisan, lojistik isler, askeri alimlarla ilgili
birim gibi çalistigi, TSK, diger ülke ordularina göre fazla konusan, ama kendisi hakkinda olumsuz
konusulmasindan da bir o kadar rahatsiz olan bir kurum oldugu, demokrasilerde genel olarak ordudan siyasal ve
toplumsal konularda dilsiz olmasi istendigi,
Ülkemizde söz söyleme üstünlügünün halkin degil, TSK merkezli olan
bir ulusal güvenlik ideolojisi sahibi gruplara ait oldugu, Derin devletin egitim
politikasi, asker merkezli olmasi demokratik bir hukuk düzeni için basli
basina sorun yarattigi, sistemin kritik noktasinda bulunanlara, siyaset üstü
diye verilen egitim, "özünde", katilimcilara degismez devlet
tavirlarinin ögretilmesi, tehdit degerlendirilmesinin aktarilmasi ve ordu ideolojisinin
yolunda siyaset yapmayanlarin izole edilmesi, ayni zamanda siyasete olan
güvensizligin de asilanmasidir.
Askeri yapi ile siyasi yapi arasinda isleyis ve iç mantik
açisindan temel farkliliklarin oldugu, demokrasiyi hedefleyen sivil ve siyasi düzenin esitlik, özgürlük ve çogulcu sistem
esaslari üzerine kurulu oldugu, bu esaslarin demokratik toplumlarin dogal dokusuna ve isleyisine
uygun, bu dokudan üreyen ve bu dokuyu düzenleyen esaslar oldugu, demokratik toplumlarda bu
üç kavramin yasam biçimine dönüstürülemedigi zaman, kriz, adaletsizlik,
haksizliklar toplumsal çatismalar
yarattigi,
Yazar, Cumhuriyet
döneminde Türkiye
Cumhuriyeti'nde yasayan her kesimin ve insanlarin irki Türk, dini Müslüman ve mezhebi de Sünni'dir seklinde bir politika belirlendigi türdes bir Türk Ulusu olusturmak için
izlenen yolun ve politikalarin, aslinda toplumun gayrimüslim azinliklardan arindirilmasi ve Müslüman Kürtlerin
Türklestirilmesini amaçlayan bir uygulama biçiminde yürütüldügünü savunmus,
Türkiye'de
tek kültürlü bir toplum olusturmada devletin büyük mesafe aldigini, ancak devletin, Kürtleri
asimile etmekte basarili olamadigini, bunun sebebinin de Kürtlerin nüfus potansiyelinin etkisi, kendi aralarinda geleneksel homojen bir kültürü olmasini gösterir. Degisik tarihlerde Kürtlerin yasadigi
cografya da devlet baskilarina
karsi büyüklü küçüklü 17 ayaklanma oldugu bu
ayaklanmalarda asimilasyoncu uygulamalara karsi gösterilen tepkilerin açiga çiktiginin görüldügü,
Cumhuriyetin
ilk yillarinda kurulan Istiklal Mahkemelerinin kurulmasiyla isyanlarin ve olaylarin içinde yer alan, bunu basinda haber
yapan, bu konularda görüs
belirten insanlarin muhalefet
olanlara hakkinda süratle karar veren, savunmasi bile alinmadan, antidemokratik
olan, evrensel hukukla hiçbir
bagi olmayan bir yargi süreci yasattigi, bu mahkemede yargilananlarin vatana ihanetten yargilandiklari,
Türkiye
devletinin, anayasasinda Türkiye
bir hukuk devletidir, yazmasina ragmen, 1945 yilinda, çok partili sisteme geçtikten sonra da hiçbir zaman tam evrensel anlamda bir
hukuk devleti olamadigi, asker
ve sivil bürokratlarin Hukuka
uymayan yasalari savunurken de; demokrasiye, hukuka, insan haklarina ve piyasa ekonomisine uymayan mazeretler gösterdikleri,
Askerin Çok partili dönemi ve demokrasiyi hiçbir
zaman kendilerinde içsellestiremedigi, onun
için her on yilda bir darbe
yaparak hem siyasi gücünü hem de ekonomik gücünü denetlettiremez konuma getirdikleri,
OYAK'in 2003 Mart
yili itibari ile 460 trilyon nakdi oldugu, 2003 yilinda OYAK'in varlik toplaminin 2,2 katrilyon lira, otomotiv, çimento, finans, gida-kimya ve hizmet sektörü olmak üzere 5 ayri sektörde faaliyet gösterdigi. OYAK’in büyüdükçe degisik sektörlere yayildigi, 26 sirketle faaliyet
gösterdigi, böyle bir ekonomik gücü olan silahli bürokrasinin, demokratik
kurallara itaat etmeyecegi, KDV bile ödemeyen bir holdingin kendini denetlettirmeyecegi, her darbe ülkeyi yoksulluga belirsizlige götürürken, darbecilere ise kar getirdigi, Darbeli
yillari tam olarak
silahli bürokrasinin hasat dönemi adlandirdigi,
DP'ye karsi yapilan
60 ihtilali ile baslayan DEMOKRASININ KESINTIYE UGRADIGI DARBELI YILLAR Darbelerin
geleneksellesmesi ve askerlerin
dört sefer darbe yaparak anayasal suç islemeleriyle
devam ettigi, bu suçlari isleyenlerin adeta ödüllendirildigi, her ihtilal ve darbe, darbecileri Cumhurbaskani,
Basbakan yaparken ayni zamanda dokunulmazlik zirhina bürüdügü ve hiçbir darbecinin yargilanamadigi,
yaptiklarinin ülkeyi olumsuzluklara sürüklerken kendilerinin yanina kar
kaldigi,
27 Mayis
ihtilalinden sonra askerlerin hazirlattigi 61 anayasasiyla, askerlerin devletin bütün
kurumlarinda yönetimde yer aldiklari, hiçbir demokratik ülkede olmasi mümkün olmayan yetkilerle donatildiklari, egitim ve yargi gibi hassas konulari, askerlerin belirledigi ve siyaseti
yönlendirdigi,
Türkiye'de seçimle
isbasina gelen hükümetlerin kendi programlarina göre ve halkin talepleri dogrultusunda, demokrasi çerçevesinde hiçbir zaman ülkeyi
yönetemedikleri her zaman askeri bürokrasinin ülkeyi yönettigi,
Derin devlet belgesi olarak bilinen kirmizi
kitapçik hükümet olan tüm
kabine üyelerine dagitildigi, hükümetin bunun disinda hareket edemedigi, bu
yüzden hükümetlerin bagimsiz çalisamadigi,
Bir darbenin yapilmasi için önce ortamin
hazirlanmasi gerektigi,
Ilk önce darbecilerin toplumun üzerinde
agirligi olan siyasetçinin sayginligini zedeleyerek,
halktan sogutarak ve hosgörü
ortamini yok ederek, devlet otoritesini kaybettirip, sokaklarin dolasilmaz
anarsik bir ortam yaratarak ise basladiklari, Asayisten sorumlu olan güvenlik görevlilerinin yapmasi gereken asli görevlerini yerine getirmeyerek, bu
anayasayla asayisin saglanamayacagini, daha sert tedbirler alinmasi gerektigini söylerken, sivil itaatsizligin
olmamasini kastettikleri, yani toplanti ve gösteri yürüyüslerinin, mitinglerin,
panel, konferans gibi örgütsel çalismalardan
rahatsizlik duyduklari, vatandasin hakkini aramasi, devlete yönelik bir suç
olarak yorumlanip, muhalefeti rejim karsiti gören antidemokratik bir kampanya
baslattiklari, siyasi istikrarin bozuldugu yerde her seyin çorap sökügü gibi pesinden geldigi, bu anayasayla asayisin saglanamayacagini, daha
sert tedbirler alinmasi gerektigini
söylerken, sivil itaatsizligin artirilmasi miting ve eylemlerle hükümet
üzerinde baski kurulmasi, üniversitede karisikliklar çikmasi, rektörlerin ve
bazi aydin kesimin darbe çagristirici açiklamalarini buna örnek teskil ettigi, ülkenin sosyolojik toplum yapisini çok
iyi bilen asker ve sivil
bürokrasinin, olaganüstü
dönemleri yaratma konusunda
tartisilmaz yeteneklere sahip oldugu, Atatürk’ün Selanik’te bulunan evinin bombalandigi seklindeki haberlerle yabanci düsmanligi yaratildigi,
Kahramanmaras'ta Alevilere yapilan katliam ve 100 kisinin ölümü
gibi olaylarin askeri ve sivil bürokrasinin darbe yapmak için kullandigi
sebeplerden oldugu,
Darbe ortamini hazirlayan ve yapan derin devletin korkuldugundan dolayi bir türlü taniminin yapilamadigi, Derin devleti temsil eden gücün silahli
bürokrasi oldugu, Genelkurmay Baskanligina bagli olan Özel Harp Dairesinde
senaryosunun yazildigi ve tatbikatinin yapildigi yer de, Darbecilerin destekçisi de, sivil bürokrasinin
yaninda, kendisini sivil toplum
kurulusu gibi gösteren ama hep darbelerin yaninda yer alanlarin basinda gelen isçi örgütü Türk-is oldugu, buna
yeryüzüyle rekabet etmekten kaçan ve devletten beslenen, demokrasi
gibi bir talebi olmayan Türk burjuvazisini
de ekledigi,
Türk burjuvazisinin darbelere hiçbir zaman karsi çikmadigi aksine destekledigi, desteklememesi
durumunda darbenin basarili olamayacagi,
Derin devletin dirilmesi, kanlanip canlanmasi için ilk önce, siyasi
istikrarsizligin olmasi gerektigi, daha sonra laik sistemin tehlikeye sürükleyebilecek gelismeler olmasi
durumunda derin devletin ortaya çiktigi,
Derin devletin
destekçileri gönüllü
neferlerinin Laik
kadrolar, TSK emeklileri, Polis ve emeklileri, Yargi mensuplari
ve emeklileri, vali, kaymakam sözde sosyal demokrat gözüken (CHP-DSP) ve aralarinda en asiri
gözüken devletçi solculari barindiran ulusalcilar, bazi üniversite
hocalari, yargi mensuplari, yeryüzüyle rekabet etmekten korkan ve zenginligini devlete borçlu olan is
adamlari, yazili ve
görsel basinin taninmis
sivil generalleri, milliyetçi, irkçi
ve yabanci düsmanligi yapan çevreler, Türk-Is'i ve ticaret ve meslek kuruluslarinin oldugu,
ABD’nin destegi ile
1950’li yillarda muhtemel bir Sovyet isgaline karsi her ülkede direnis örgütlerinin olusturuldugu,
bu örgütlerin her ülkede degisik adlarinin oldugu, ülkemizde Kontrgerilla ismini aldigi bu örgütlerin hepsi CIA’ ya onun altinda da kendi ülkelerinin askeri
istihbarat servislerine
bagli çalistiklari, bu
örgütlerin tümünün Sovyetler Birligi ve Sosyalist blogun dagilmasindan sonra, Sovyet isgali
tehlikesinin ortadan kalkmasiyla
desifre edildigi ve görevlerinin sonlandirildigi büyük bölümünün tasfiye oldugu ancak Türkiye’dekinin sonlandirilmadigi ve halen
devam ettigi,
Askerin bir gizli anayasasi oldugu ve buna aykiri parlamentonun bir yasa çikarmasinin imkânsiz oldugu, askerin gizli
anayasasinin toplandigi
kitapçigin adinin Kirmizi Kitap oldugu, bu kitabin bakanlara verilmedigi, sadece müstesarlara verildigi, Dagitaninda
askerler oldugu Içerigi konusunda basta
siyasiler olmak üzere, dagitan ve alanlarin disinda kimse bir bilgi sahibi olmadigi,
Derin
devletin susurluk kazasi ile kendini ele verdigi, Bütün karanlik yollar, gayri mesru isler ve devlet imkânlarini kötüye kullananlarin
tesadüf bir trafik kazasi ile
ortaya çiktigi, Susurluk kazasini devletin
bir çete anlayisiyla yönetildiginin belgesi
oldugunu, Susurluk kazasinda arabadan
çikan Sanliurfa Milletvekili Sedat
BUCAK, Emniyet Müdürü Hüseyin
KOCADAG ve Ülkücü katliam sanigi Abdullah ÇATLI olmasi arayanla
arananin ve ülkeyi yönetenin bir arada dolasmasi,
bu kadar içli disli bir dost olmalarinin
hiçbir hukuk devletinde rastlanmayacak bir olay oldugu,
Cumhuriyet
tarihinde 40 partinin kapatildigi, kapatilan partilerin
devletin ideolojisiyle karsi karsiya gelenlerin partiler oldugu, bunlarin Islamcilar, Kürtler, Marksistler ve Liberaller oldugu,
Derin
devletin her zaman bu kesimleri kendine düsman gördügü, bu kesimlerin
örgütlenmesine, siyaset yapmasina kosullu olarak müsaade etmedigi,
Türkiye'de
iktidara gelen partilerin, hiçbir zaman ordunun siyasetin disina çikartilmasini ve MGK'nin lagvedilmesini
istemedikleri, hatta kendi siyasetini bitirecek MGK'nin kararlarinin altina imzasini bile attiklari,
Ordunun,
tek parti döneminde darbe yapmadigi çok
partili düzene geçilince darbelerin yapilmasinin sebebi CHP'lilerin de rejim üzerinden siyaset yapan bir anlayisi temsil ettikleri,
CHP'nin
tabani yani geleneginin Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki oldugu, derin devletle ve onun güdümünde olan bürokrasiyle
cebellesen tek partinin ANAP ve Turgut ÖZAL oldugu, sadece devletin geleneksel yapinin degil, ayni zamanda toplumun her kesiminin ezberini
bozan bir politikaci
ve devlet adami olarak, derin devletin taslarini da yerinden oynatan adam oldugu, Sivil ilk Cumhurbaskani
olmasi, Çankaya
yolunun asker kökenlilere kapanmasi
da ülkenin demokratiklesme açisindan önemli bir
gelisme oldugu,
Siyasiler
seyrederken, derin devlet Kara Kuvvetler Komutanligi, Kaymakamlara bir yazi yollayip,"AB ve ABD yanlisi kisiler ve yüksek sosyete hakkinda
istihbarat toplanmasini
istedigi, Kara Kuvvetler
Komutanligi, kendini ulusal
degerlerin disinda ve üstünde gören AB ve ABD yanlisi kisi ve gruplari izlemekle sinirli
degil, istihbarat formunda yer aldigi sekliyle "azinliklar ve kendini
azinlik olarak görme egiliminde olan Çerkez,
Roman, Abaza, Arnavut ve Bosnak vb gruplar hakkinda da bilgi topladigi, sanatçilardan
tutun da, devletin politikasini elestiren
Türkiye'nin AB üyeligini destekleyen
yazar ve düsünürler hakkinda da bilgi istedigi,
Kendi
vatandasindan süphelenen ve fisleyen, ülkeye gelen yabanci turistlerin pesine polis takan, otellerde
kalan turistlerin kaydini
tutan, muhalefeti rejim karsiti gören bir zihniyetin hâkim oldugu ülkede ne zenginlik olacagi ne de
tam anlamiyla bir özgürlük
olmayacagi konularini ve tüm bu gelismeler yasanirken olaylara yeterince ses
çikarmayan halkin da sorumlu oldugundan bahsediyor.