DERIN DEVLET NEDIR?

DERIN DEVLET NEDIR?

Fevzi BOZKURT
Bilim


Derin Devlet söylemleri ile anlatilmak istenen nedir?
 
Küresel Derin Devlet’in Türkiye’deki çalisma usul ve prensipleri nelerdir?
 
Küresel Derin Devletin Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir?
 
Türkiye’de Derin Devlet var midir? Varsa nerededir?
 
Özel Kuvvetler Komutanligi neden saldirilarin hedefi seçilmistir?
 
Devletçe neler yapmaliyiz? Her Türk ferdine düsen görevler nelerdir?
 
Derin devlet Psikolojik Harekât iliskisi nelerdir?
 
Hrant Dink cinayetinin ardindan derin devlet tartismalari ülkemizde gündeme oturmustur. Basbakan R. Tayyip ERDOGAN’in derin devlet söylemlerinde yer alan “Derin devlet vardir ve yok edilmesi gerekir.” Ifadesi bu kavrami algilayamadigini göstermektedir. Basbakan bu konuda kendisine yapilan açiklamalara ve verilen brifinglere ragmen fikrinden dönmemistir. Önceden Bülent ECEVIT ve Süleyman DEMIREL’in buna benzer söylemleri olmus, bu siyasilerin kendi yönettikleri devletin isleyisini bilmeme hatalarini maalesef Basbakanda tekrarlamistir.                 
Konunun asil yönü ise; derin devlet vardir fakat bu Basbakan’in bildigi gibi degildir. 12.000 yillik Türk Milletine ait 128 devletin isleyisindeki tecrübelerin, bugüne kadar aktarilmasi ile olusmustur. Ülkenin her yerinde bulunan devlet memurlari da bunun temsilcisi durumundadir. Devlet Memurlari ülkenin çikarlari dogrultusunda faaliyet göstermek zorundadir. Bunu hakkiyla gerçeklestirince de derin devlet temsilcisi olmaktadirlar.
Devlet birimlerinin hepsi hükümetin emrindedir. Bu yüzden Devlet içinde derin devlet olmasi, yasadisi gizli birimler olmasi hükümetin kendisi ile çelistigini ve yönetim zafiyeti bulundugunu gösterir. Astlari ve üstleri tarafindan sürekli denetlenmekte olan devlet memurlarinin bir arada planli ve programli suç teskil eden cürümler isledigini düsünmek yanilgidir. Böyle faaliyetlerde bulunsalar dahi yargilanmaktan kurtulamazlar. Suçlunun makam ve mevkisi ne olursa olsun devlet eli ile korunamaz.
Derin devlet tartismalarinda gösterilen hedef TSK ve onun bünyesindeki Özel Kuvvetler Komutanligi’dir. Bu birim çok gizli çalisan, çok seçkin subay, astsubay ve uzman personelden olusmaktadir. Halk arasinda bordo bereliler olarak da bilinen bu birim geçmiste Kibris halkinin can ve mal güvenligini saglamis, Kuzey Irak’ta PKK terörüne yönelik operasyonlarin içerisinde bulunmus milli gururumuzdur. 
 
Küresel güçler Ortadogu projelerinde önlerine çikabilecek tek engel TSK oldugundan,  sicak çatisma ile dize getirmenin mümkün olmadigini bildiklerinden askeri mafya, faili meçhul cinayetlerin faili, çete kurup illegal islere karisan bir ordu imaji yaratarak Türk Silahli Kuvvetlerini gözden düsürmek için bu yönde psikolojik harekât faaliyetleri uygulamaktadirlar. Bu karalamalar ile güzide ordumuzun halkin gözündeki degerini düsürmek mümkün olmadigi gibi yapilan anketler ile Türk Halki’nin en çok güvendigi kesim oldugu görülmüstür.
Derin devlet kavrami kapsaminda suçlanan basta Mehmet AGAR, Ibrahim SAHIN, Korkut EKEN, Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKIN gibi pek çok devlet memuru aldiklari egitim ve yaptiklarinin devlet yararina oldugu bilinci ile kendilerine yönelik suçlamalara cevap vermemeleri küresel oyuncularin planlarini bozmustur.
Derin devlet varsa bunun görüsülüp karara baglanacagi en üst mevki Milli Güvenlik Kurulu’dur. Ancak bugün MGK’da AB yolunda ilerleme adina vasiflarini kaybetmis durumdadir. Orgeneral rütbesindeki MGK Genel Sekreteri sonrasi gelen ilk sivil sekreter artik kendilerinin sadece fikir üreten bir kurulus olduklarini dile getirmistir. MGK bünyesinde 1983’te kurulan Toplumla Iliskiler Baskanligi psikolojik harekât saldirilarina karsi önlem ve tedbirler alinmasi görevlerine bakmakta iken gerekçesi açiklanamayan bir sekilde kapatilmistir.
21.yy teknolojileri kullanilan sicak savas teknikleri ile basari elde etmek hem çok güç hem de çok pahalidir. Psikolojik Harekât metotlari ile bu hedeflere çok daha kolay ulasilabilmektedir. Tarihte hiçbir Türk Devletinin disaridan yikilmamis, hepsi içeriden yikilmistir. Bu zayif noktamiz küresel güçlerce psikolojik harekât çalismalarinda kullanilmaya çalisilmaktadir. Kurtulus Mücadelesi esnasinda bile Anadolu’da kandirilan halk M.Kemal ve arkadaslarina karsi isyan etmis bu olaylar güç kullanilarak bastirildiktan, cephe gerisi emniyete alindiktan sonra düsmanla savasabilinmistir. Ülkemizde derin devlet gerçekten vardir. Bu ülkemiz üzerinde çikarlari bulunan devletler ve küresel güçlerin derin devletidir.
Bugün psikolojik harekât çalismalarinda; Türkiye Cumhuriyeti rejimini degistirmek için kullanilan iki potansiyel tehdit vardir. Bunlar; “BÖLÜCÜLÜK” ve “IRTICA”dir.
Psikolojik harekât ile mücadele edebilmek için bilgiye çok iyi hâkim olup, mücadelede görev alacak insanlara milli suur ve milli benlik kazandirip çok iyi yetistirmek gerekir. Bu da suan ki durum göze alindiginda 15-20 yillik bir gayreti kapsar. Bu sürenin kisaltilmasi ülkenin basina ehil, yetenekli, inançli liderlik vasiflarini yerine getiren kisilerin gelmesi ile olur. Atatürk bu lider tanimina en uygun örnektir. Artik ülke gündeminde derin devlet tartismalarinin degil, güçlenme ve kalkinmayi saglayacak projelerin yer almasi gerekmektedir.
Medya’da sürekli olarak siyasi cinayetlerin devlet tarafindan islettirildigi konulari tartisilmaktadir. Susurluk kazasi ile bu kavram daha çok gündeme gelmis, derin devletin ortaya çiktigi düsünülmüstür. Devletin kanun disi islere karsi kanunsuz davranmasi mümkün degildir. Devletin her türlü suçluyu cezalandirabilecek elleri varken masa kullanmasina gerek yoktur.
Eski Devlet Bakanlarindan Namik Kemal ZEYBEK bir açiklamasinda; “Ben neredeyse devletin bütün kademelerinde görev yaptim ancak derin devlet seklinde bir olusuma rastlamadim.” demistir.
1991 yilinda gazeteci Fatih GÜLLAPOGLU, bir takim gizli güçlerin kendine ulastirdigi yalan yanlis bilgiler ile “Tanksiz Topsuz Harekât” isminde bir kitap yazdi. Bu kitap da TSK içerisinde bulunan küçük bir grubun devletin bütün imkânlari ile yasadisi örgütlenmeye gittikleri, devlet eli ile suç islediklerinden bahsetmektedir. Halk tarafindan sözüne güvenilen bir yazar olan Emine ÇÖLASAN’in, bu yazarin söylemlerine inanip bu kitaba önsöz yazmasi, küresel güçlerin planlarinda ne kadar basarili olduklari, kullandiklari araçlar ile ne kadar tesirli olabildiklerini gözler önüne sermektedir.
Küresel Mimarlarin Derin Dünya Devleti (Yeni Dünya Düzeni) Kurma Çalismalari; Küresel güçlerin varligi bilinir ancak gizliliklerinden ötürü kamuoyu bu konuda pek bilgili degildir. Dünya’da küresel güçler denilince akla Tapinak Sövalyeleri gelir. Tarihin her döneminde faaliyet gösteren bu küresel tehdidin bu yüzyildaki öncelikli hedefi dikta rejimler olusturmakti. Böylelikle kendi isteklerini kontrollerinde bulunan diktatörler ile genis kesimlere yaptirabileceklerdi. Bu oyunlarina karsi çikabilen tek devlet Türkiye Cumhuriyeti olmustur.
2.Dünya Savasindan ise diktatör rejimler rezil bir halde, küresel güçlerin destekledigi ülkeler ise daha güçlenmis bir sekilde çikmistir. Bu dönemde Tapinak Sövalyeleri için en büyük kazanç Ortadogu’da Israil devletinin kurulmasi olmustur. Ayrica savas sonrasinda ortaya çikan “Iki kutuplu dünya düzeni” de sövalyelerin çok isine gelmistir. Bu yeni dönemde hüküm süren Soguk Savas döneminde bati blogu Komünizm tehlikesi karsisinda birlesti ve ABD önderliginde NATO kuruldu. Buna karsilik SSCB önderliginde kutbun diger yüzünde kalan devletlerce Varsova Pakti kuruldu. ABD ve SSCB kendi paktlarinda yer alan ülkeler arasindaki sicak savaslar nedeniyle bu ülkelere silah satarak zenginliklerine zenginlik katmislardir.
           
Savas ve kargasa Israil’in bölgede kurulmasi ile Ortadogu’nun kaderi haline gelmistir. Ortadogu’nun bu durumundan en çok faydalanan devlet Israil olmustur. 1948’de Ingiltere’nin bölgeden çekilmesi ile Araplar koordinesiz bir sekilde Israil’e karsi savasmistir. Ancak bu çatismalar Israil’e toprak kazandirmaktan baska bir ise yaramamistir. Maglup Araplarin SSCB’ye yaklasmasi ile komünizm ideologlari Islam’i menfaatleri dogrultusunda kullanmak için Siyasal Islam kavramini olusturdular. Bu arada ABD Vietnam’dan geri çekilmek zorunda kaldi. Yasadigina benzer bir maglubiyeti SSCB’ye yasatmak için Afganistan’a mücadelesinde destek verdi.
Ortadogu’yu sekillendiren güçler Irak ve Iran’i 1979’da on yil süren taraflarin kendilerinin bile nedenin tam olarak bilmedigi anlamsiz bir savasa sürükledi. Ardindan ekonomik olarak güçlenen Lübnan’da bu gelismelerinin önünü kesmik için on yil süren bir iç çatisma meydana getirdiler. Bu savaslardan sadece küresel güçler, sicak savasin sürdügü bölgelere sattiklari silahlardan ve Afganistan Vietnam gibi ülkelerdeki uyusturucu üretimini güvenceye alarak uyusturucu pazarindan elde ettikleri kar ile kazançli çikmistir.       
1990’li yillarda SSCB’nin yikilmasi ile Komünizm’in tarihe karistigi “Tek Kutuplu Dünya Düzeni” (Global Dünya Düzeni) ne ulasildi. Bu düzende kapitalizm hâkimiyeti vardi. Bu yüzden ilgisini Dünya ticaretinin kesisme noktasindaki Ortadogu, Kafkaslar ve Balkanlar cografyasinda yer alan ülkelere çevirmis bölge bu tarihten itibaren kaos ortamina sokulmak için ugrasilmistir.
11 Eylül 2001’de Ikiz Kulelere ve Pentagon’a yapilan terörist saldiri küresel mimarlarin bundan sonraki planlarinda çok önemli bir yer teskil etti. Bu olaydan sonra saldirilacak tek hedef Siyasal Islam ve bu saldirilarin basrol sorumlusu Usame Bin Laden gösterilmistir. Usame Bin LADEN’i bulup cezalandirma bahanesi ile ABD Afganistan’i isgal etmistir. Bununla uyusturucu ekim ve ticareti kontrol altina alinip, Çin’i yakindan takip etmek ve Rusya’nin sicak denizlere inme politikasinin önü kesilmistir.
ABD’nin milli menfaatleri dogrultusunda Dünya’yi yeniden sekillendirme çalismalarinin ikinci ayagi petrol, enerji ve ticaret yollarini üzerinde tasiyan Ortadogu’ya yerlesme seçilmistir. Bunun için hazirladigi senaryoda kendi yarattigi Saddam Hüseyin’i bas aktör olarak seçmistir. Irak’a saldirmak için kamuoyuna sundugu sebeplerin tamaminin hukuksuz ve tutarsiz oldugu kisa süre sonra anlasilmistir.
           
Kudüs merkezli Derin Dünya Devleti kurma yolunda hizla ilerleyen Tapinak Sövalyeleri gerçektir. Bu gücün gönünde yalnizca milli degerlerini muhafaza etmis halk kitleleri durabilir. Bugün Basbakan’in derin devlet olarak algiladigi da budur. Bunlar dis destekli olusumlardir. Bu çete ve mafya bozuntulari ile de milletçe amansiz bir mücadele vermemiz gerekmektedir.
Türkiye’de PKK terörünün güçlenmesinde en önemli faktör küresel güçlerin kendilerine uyusturucu ticaretinde verdikleri görevi iyi yerine getirmis olmasidir. Ayrica, bu güçlerin ürettigi Siyasal Islam’in basrol oynadigi Yesil Kusak Projesi’ne dâhil edilmek istenilen ülkemizde Hizbullah ve IBDA-C benzeri akimlar türemistir.
Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlari görüp uyaran Ugur MUMCU, Esref BITLIS, Hulusi SAYIN, Cem ERSEVER, Necip HABLEMITOGLU gibi sahislarin öldürülmesi tesadüf ile TSK’nin PKK’ya karsi baslattigi operasyonlarin yakin zamana denk gelmesi tesadüf degildir.
Günümüzde Psikolojik harekât düsüncesi; Küresel güçler toplumumuzda hedef seçtigi kesimlere karsi uyguladiklari psikolojik harekât yöntemlerine karsilik vermek ve tedbirler almak zorunludur. Bunun için dost unsurlari psikolojik güçlendirme harekâti uygulanmali yani topluma milli suur ve benlik kazandirilmalidir. Aksi takdirde toplumda ki bu bosluk dis güçler tarafindan doldurulacaktir.
           
Psikolojik harekât’in propaganda yöntemleri bilim ve teknoloji’nin gelismesi ile günümüzde bir hayli artis göstermis, dolayisiyla bunlara sahip olan zengin küresel güçler her zaman karli çikmistir. 11 Eylül Saldirilarini propaganda malzemesi yapan ABD bu magduriyetini kitle iletisim araçlari ile tüm dünyaya aninda duyurmus, Afganistan’a girisini mesru göstermeye çalismistir. Ardindan Ortadogu petrollerine ulasmak için Saddam Hüseyin’i Irak halkina zulmeden ve elinde tüm dünyaya zara verebilecek kitle imha silahlari bulunan zalim bir diktatör olarak göstermeye çalisti. Irak’in bombalanisini naklen yayinlayarak müthis askeri gücünün propagandasini yapti. Ancak kitle iletisim vasitalarinin yayginlasmasi kendi istemedigi bazi sonuçlari da dogurdu. Askerlerinin Irak’ta yaptigi zulümlerin cep telefonlari, kameralar v.s ile çekilip dünya kamuoyuna sunulmasi tepki almasina yol açti.
           
CIA yaptigi açiklamada, Büyük Ortadogu Projesi içinde yer alan ülkelerdeki bazi gazeteci ve sivil toplum örgütlerini para ile satin alip kendi menfaatleri dogrultusunda çalismalari için bilgilendirdigini duyurmustur. Ülkemizdeki bazi aydinlarda da bunun yansimalari çok net görülmektedir.
Küresel güçlerin Türkiye üzerinde Psikolojik Harekât Tehdidi olusturma nedeni; ülkemizi kendilerine rakip ve güçlü bir tehdit olarak görmeleri ve Türkiye’nin bulundugu cografyada tek güç olmasini engellemek ve ekonomik kaynaklarin devamliligi, petrolün kesintisiz akmasi, enerji nakil hatlarinin kontrol merkezi Ortadogu’nun hâkimiyetinin bizim kontrolümüze geçeceginden korkulmasi, Osmanli devletinden ayrilan ülkelerin Türkiye’nin gelismesini istememesidir. Bu nedenle ülkemiz güçlendikçe üzerine uygulanan Psikolojik harekâtin siddeti artacaktir.
Düsmanlarimiz nami dünyaya yayilan Türk Ordusu ile karsilasma riskine girmemek için, bizi içeriden zayiflatmak istemekte bu yüzden Psikolojik savas taktikleri ile üzerimize saldirmaktadir. Bu yeni savasin tüm safhalarini ülkemiz elli yildir yasamis bu sürede anarsi ve terör ortami hiç bitmemistir.
Ülkemizde üniversitelerimiz, üniversite yöneticileri, ögretmen ve ögrencileri psikolojik harekâtin hedefindedir. Düsman güçler bununla ülkenin kalifiye eleman mevcudunun azalmasina ve beyin göçünün yasanmasina neden olarak ülkemizi ileriye tasiyacak bilimsel çalismalarin kaybina neden olmaktadirlar. Bu sorunun çözümü için üniversitelerde zorunlu Atatürkçülük dersleri verilerek Atatürkçü üniversite gençligi yaratilabilir. Bu gençlik kendine yönelik her türlü psikolojik saldiriyi kolaylikla karsilayabilirdi. Ayrica okullarda okutulan Atatürk ilkeleri ve Inkilâp Tarihi dersinde ögrencilere Atatürkçü Düsünce Sistemi’nin de ögretilmesi gerekir.
Soguk savas teknigi olarak psikolojik harekât; psikolojik harekâtin modern ve planli kullanimi 1. Dünya Savasi sonrasindaki döneme rastlamaktadir. Demokratik yönetimlerdeki sinirsiz hürriyetler düsman psikolojik harp uygulamalarinin etkisini artirmaktadir. Totaliter rejimler bu konuda demokratik rejimlere göre daha avantajlidir. Bugün gelismis ülkelerde psikolojik harekâta karsi tedbir alacak kurumlar mevcuttur. Bu yüzden gelismekte olan ve az gelismis ülkelere göre çok daha az zarar görmektedirler.
Psikolojik tehdit insanlarin duygu, düsünce, inanç ve degerlerine yöneliktir. Uygulama sekli öncelikli hedefine aldigi fert, toplum ve gruplara göre farkli farkli olup varmak istedigi hedef hep aynidir. Hedef ülke halki arasindaki birlik ve beraberligi bozup, fertlerin kendini yalniz ve çaresiz hissetmesine yol açmaktir. Bu faaliyetler gizli olarak yürütülür ve yürütülmelidir. Çünkü hiçbir fert ve toplum psikolojik dahi olsa bir harekâtin hedefi olmayi kabullenemez.
Psikolojik harekât uygulayicilari, öncelikle hedef toplumun yasam alanina girerler. Toplumun önde gelen isimleri gözlem altinda bulundurulur. Toplum analiz edilip psikolojik haritalar çikarilir. Toplumun hangi olaya karsi ne tarz tepki verdigi ögrenir. Ardindan önde gelen isimlerin kendi faaliyetleri dogrultusunda çalismasi için satin almaya çalisir. Sabirla birden etki beklenmeden toplumsal olaylarin dogal seyri içerisinde sürekli ve ciddi çalismalarla toplumun kendi emellerine hizmet etmesini saglamaya çalisirlar. Ilk hedefleri her zaman toplumun gençlik kesimleridir.
Psikolojik harekât faaliyetinde en etkili silah propagandadir.
Propaganda çesitleri;
Beyaz Propaganda; kaynak ve olayin olusunun belli olup çogunlukla hedef kitleyi dogrudan bilgilendirmek amaciyla kullanilan propagandadir.
Siyah Propaganda; yalan haber ve rivayetler kullanildigi, yanlis bir kaynagin göz önünde oldugu gerçek kaynagin bilinmedigi propagandadir.
Gri Propaganda; kaynagin belirsiz tamamen rivayetlere dayanan, hedef kitlenin ruhsal durumuna göre aniden uygulamaya konulan ve en yaygin olarak kullanilan propaganda çesididir.
1991 Körfez Harekâtini yönlendiren ABD’nin Saddam Hüseyin’in bütün Kürtleri kesecegi iddiasi ve ikinci körfez savasinda “Irak’ta kitle imha silahlarinin bulundugu yalani bu propaganda çesidine örnektir.
           
Terörizm siddet, beklenmeyen hedef ve kisilere saldiri düzenlemektir. Siddet faaliyetleri ne kadar kanli ise basinin konuya olan ilgisi o kadar artar. Iste bunun adi silahli propagandadir. Hedefinde sistematik siddet saldirilari ile halki ve devleti yildirip yarattigi siddete boyun egmis kitleler meydana getirmek vardir. Propaganda; ilgi çekmek, dikkat çekici ve anlasilir olmak, bir ihtiyaci ortaya çikarir olmak ve bir ihtiyaca cevap verir özellikte olmak zorundadir.
Dünyadaki bütün ülkeler kendi doktrinleri, inanç ve düsüncelerinin kabul edilmesi için yogun psikolojik harekât icra etmektedir. Bu faaliyetlerden etkilenme fertlerden fertlere daha sonra bu fertleri olusturan toplumlara dogru genislemektedir.         
Türkiye’nin her zaman Psikolojik Harekâta açik oldugu bilinip, sahip oldugu potansiyel yüzünden küresel güçlerin hedefinde oldugu unutulmamalidir. Bu gün isgaller silahla degil, ekonomi, kültür ve teknoloji araçlari ile yapilmaktadir. Bütün isgallerden kurtulmak mümkündür. Atatürk önderliginde daha önce bitmis denilen bir milletin yarattigi mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Gazi’nin yaptigi bu mücadeleyi iyi inceleyip kendimize dersler çikarmaliyiz. Atatürk’ün Nutuk adli eseri basli basina “Psikolojik Harekât El Kitabi” gibidir. 
Derin devlet olusumuna yönelik operasyonlar; Kurtlar vadisi dizisi ve Polat Alemdar isimli karakter bugün toplumumuzu derinden etkileyen görse bir psikolojik harekât aracidir.  Dizide yer alan Polat ve arkadaslarinin faaliyetlerin devlete hizmet olarak görülüp mahkemelerden saliverilmeleri halkin kafasini karistirmaktadir. Derin devlet kuruluslarinda görev yapanlar kanunsuz eylemlerde serbesttir, yaptiklarinin sonucunda ceza da almazlar fikri genç dimaglara kötü örnek olusturmaktadir. Bu dizinin devletin resmi kuruluslari ile ilgisiz tamamen ticari amaç güden bir yapim oldugu bilinmelidir.
11 Eylül saldirilari ile küresel güçler kontrollerindeki medya vasitasi ile olayin görüntülerini senaryolarina uygun olarak canli yayinda tüm dünyaya seyrettirmislerdir. ABD dünya hâkimiyeti ve enerji kaynaklarinin kontrolü planina gerekçeyi böylelikle Uluslar arasi Terörizm adi altinda bulmustur. Bu saldiriyi da ilerleyen süreçte propaganda kaynagi olarak sürekli kullanmistir.
11 Türk Askeri’nin kafasina çuval geçirilmesi hadisesi de baska bir psikolojik harekât operasyonudur. Bununla halkimizin ve askerimizin direnme azmi kirilmistir. Bu olay yakin tarihimizde bir kirilma noktasi olup Türkiye’nin Irak politikalarinin disinda kalmasini saglamistir. Bu saldiriya karsi ciddi bir tepki verilmeyip kayitsiz kalinmasi son derece basarili oldugunu göstermektedir.
Küresel güçlerin masasi olan Ermeni Diaspora’si sözde Ermeni soykirimi günü olarak kabul ettikleri her 24 Nisan’da basta ABD kongresi olmak üzere dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine karar almaya zorlarlar.
ABD kongresi ve diger bazi ülkelerde bu çalismalari bahane göstererek ülkemizi kendilerinin dayattigi bazi sartlari kabul etmeye zorlarlar. Ermenilere bu konuda en fazla destek veren ülke Fransa’dir. Bu ülke zamaninda ASALA terör örgütüne de en çok yardim eden ülke olmustur.
Her yil düzenlenen Bilderberg toplantilari dünyayi yönetme iddiasindaki küresel güçlerin kiminle nasil çalisacaklarina karar verdikleri yerdir. Tüm dünya ve ülkemiz tarafindan yakindan takip edilmekte olup, içerigi hakkinda pek fazla bilgi sahibi olmak mümkün degildir.
 
Sonuçta; 21.yy da silahli kuvvetler ile düsmana istedigini kabul ettirmek zordur. Psikolojik harekât metotlari ile ülkeler sicak savaslara göre çok daha kolay düsman kuvvetlerin denetimine girebilmektedir. Bunun için günümüzün en etkili gücü olan bilgiye egemen olmamiz ve kendimizi Türk milli kültür degerleri içinde yetistirmeliyiz. Ülkemize yönelik olan düsman saldirilarin amaç ve yöntemlerini dogru tespit edip, kendi mücadele seklimizi belirlemeliyiz. Tek çikar yol olan Atatürkçü düsünce sistemini aklin ve bilimin egemenligini hâkim kilmaliyiz.

Benzer Kitaplar