“Tarih, milletleri ve devletleri
yazar. En çok da Türklerden bahseder. Ünlü bir bilim adaminin dedigi gibi,
“Tarihten Türkleri çikarirsaniz ortada tarih diye bir sey kalmaz.”
Dünya üzerinde her milletin bir görevi
olmus; kimileri tarih sayfalari arasinda kaybolmus, kimileri de yozlasip
zamanla silinmis Türk milletinin binlerce yildir Mu-Atlantis ile nasil bir
diyalogu oldugu arastirmalari yapilirken “Erken Tarih”in derinligine inme
geregi dogmustur. Türk milletinin tarih misyonunu incelerken, genetigine
islenen kahramanlik destanlariyla dolu gerçegine defalarca tanik olacaksiniz…
Atatürk’ün, Türk Milleti’nin Nereden
Geldigi ile Ilgili Arastirmalari
Agarta’dan Ergenekon’a Uzanan
Efsanenin Sirlari
Agarta-Sambala ve Hitler Uzantisi
Binlerce Yil Saklanan Büyük Sir;
Gök-Kurt
Türklerin Kültürel Kökenleri Kayip
Kita Mu’ya mi uzaniyor?
Kuran-i Kerim’den Türklerin Kozmik
Kökenlerine Dair Ip Uçlari
Bu kitap, Türk uygarlik tarihinin
kökenlerinin dayandigi Agarta ve Ergenekon Efsanesinin bilinmeyenlerine ayna
tutuyor ve derin bir arastirma örnegi sunuyor.
“Türk çocugu ecdadini tanidikça, daha büyük
isler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktir.”
M. K. Atatürk
KITAP ALTI BÖLÜMDEN OLUSMUS KISACA;
Birinci bölümde: Atatürk’ün Türk
milletinin tarihini ögrenmesinde büyük çalismalari oldugunu belirtiyor. Bu
konuda ki en önemli adimi 1931’de kurdugu Türk Tarih Kurumudur. Böylece;
Türklerin Mu Kitasindan geldiklerini ve dildeki bazi benzerliklerden dolayi
Amerika’daki Mayalarla akraba oldugunu ortaya koyar. Bunun üzerine 1932’de Türk
Dil Kurumunu kurar. Türk Dilinin özelliklerini açiklar ve “Günes Dil Teorisini”
ortaya koyar.
Türklerin tarihini arastirirken
çikarilan kalintilari anlamak, yabanci ülkelere muhtaç olmamak için Atatürk Dil
Tarih ve Cografya Fakültesini kurar. Atatürk’e göre Türklerin tarihi Orta
Asya’dan daha eskilere dayanir. Amerika’daki Mayalarin dili ile Türkçe
arasindaki benzerlikler Atatürk’ün dikkatini çeker. Genetik yapilarinda da
benzerlikler görülmektedir. Çesitli incelemeler sonucunda Italya’nin çogunlugu
Türklerden olusmaktadir.
ATLANTIS VE MU UYGARLIGI
Dogu ve Bati uygarliginin iki ana
kaynagi vardir. Bunlar; Atlantis digeri de büyük anavatan “Mu Uygarligidir”
Mu Kitasi: Pasifik okyanusunda kuzeyden
güneye kadar Avustralya’nin dogu kiyilarini içine alacak kadar inen büyük bir
bölgedir.
Mu kitasi halki bir hükümetin idaresi
altinda on kabileden olusmaktadir. Bunlarin reisine Mu’nun günesi, taci,
hükümdari, hâkimi manasina gelen RA-MU denir Ramular halki tanrinin vahiy
ettigi yazilara göre idare ederlerdi. Reisler halka karsi görevlerini müdrik ve
müsfik; halk ise reislere karsi içten gelen bir hürmetkarlikla hizmet
ederlerdi. Mu sakinleri tek tanrili dine inaniyorlardi.
Mu Uygarligindan sonraki en büyük
uygarlik Atlantis Uygarligidir.
Atlantis: Görland’a yakin bölgelerden
Irlanda’yi içine alan bütün kuzeydogu Amerika kiyilarindan asagiya, Güney
Amerika’nin dogu kiyilarini kapsayan bölgedir.
Bu iki uygarliklarin benzer yönleri
çoktur. Bunlar iki kardes kita olarak gelismislerdir. Bu kik kitadan dünyadaki
her seyim temel bilgisi ve ilkeleri bu kitlardan çikarak dünyaya yayilmis. Bu
kilardaki insanlar kendilerini öyle gelistirmislerdir ki iletisimlerini bizim
suanda yaptigimiz gibi telefon veya daha basak aletler kullanmadan telepati
yöntemine benzer bir yöntemle saglamislardir. Bunun adina “Duyular Disi
Algilama” adini vermislerdir. Onlar için maddesel bir araca gerek yoktur.
Onlarin bünyeleri algilama ile iliskili enerji yayinlarini alip verebilecek
yetenekte olan varliklardir.
MU VE ATLANTIS GÖÇLERI
Anadolu hem Atlantis Kitasindan hem de
Mu kitasindan göç edenlerin birlestikleri, kültürlerin harman oldugu yer.
Atlantis de üç evreli olarak sunlar
görülmüstür. Yetmis bes ve seksen bin yil öncesinde oldugu tahmin ediliyor.
Atlantis durdugu yerde batmamistir. Dünya’nin eksen kaymasi sonucunda kutuplar
yer degistirmislerdir. Sonuç olarak Atlantis halki yer degistirmek zorunda
kalmislar. Eksen kaymasinin sonucunda irklar kuzeyden güneye, güneyden de
kuzeye yönelmislerdir.
Atlantis’in en büyük göçü; Kuzey
Amerika, Orta Amerika ve Güney Amerika’nin kuzey kismina yapmislardir. Meksika
ve Yucatan bölgesi; Mississipi nehrine kadar uzanan cografyaya yerlesmislerdir.
Buraya Mu kitasindan gelenler de ulasmislardir. Atlantis’den göç edenler Misiri
olusturmuslardir.
Mu uygarliginin insanlari da Uygurlari
temel olarak seçmislerdir. Bütün bilginlerini oraya götürmüslerdir. Uygur
uygarliginin bugünkü Mogolistan ve Gobi
Çölünün dag yamaçlari.
Zaman içinde Uygur uygarligi da kendi
içinde yeni bölümlere ayrilmislardir. Hindistan’a, Çin’e Afganistan’a, Iran
yoluyla Anadolu’ya ve Balkanlara göçler gerçeklesmistir. Fransa’nin içine
ulasan göçler söz konusudur.
Mu göçleri dogal olaylar sebebiyle
gerçeklesmistir. Gobi Çölü bir zamanlar iç denizdi. Bölge zengin agaçlarla
meyvelerle ve hayvanlarla doluydu. Dünyadaki yeni olusumlar yükselmelerin
sonucunda Gobi’nin sulari Hazar ve Karadeniz’e bosalir. Hazar ve Karadeniz o
zamanlar daglik bir bölge idi. Gobi yükselirken Hazar ve Karadeniz’de çöktü.
Gobi’nin sulari Hazar ve Karadeniz’e akti bundan dolayi Karadeniz’in dibinde
canlilar yasayamaz. Çünkü sular basmadan önce canlilar vardi orada. Bu canlilar
sular basinca da çürüyerek bir gaz katmani olusturdu.
Büyük Uygur göçüyle birlikte MU
bilgeligi ve Atlantis’de teknolojiyle yetismis olan insanlik güçleri zekâsi ve
zihnide göç etmistir.
GÜNESIN ARDINDAKI GÜNES
Mu’da günesle temsil edilen tek Tanri
inanci var. Ortasinda bir nokta ve onu çevreleyen günes disk: Yaradan ve Yaradilisi
simgeler. Dinlerin temelini bu günes kültürü olusturur. Bu dünyanin etrafinda
dönen günes degildir. “Asil günes ve Günesin arkasindaki günes ifadeleri
Sirius’u vurgulamaktadir.
Misirdaki “Ra” tek tanri inancini
simgeler. Misirda yasamis olan Firavun Akenaton Ra inancini ortaya çikarmistir.
Firavun saptirilmis rahipler tarafindan öldürülür. Rahipler tabiat yasalarini
ilahlastirmislardir.
Mu Uygarligini dini ve mitolojik
kimliginden çikarip konuyu bilimsel bir temele oturtan T. Churchward’dir.
Hindistan’da görevli oldugu sirada konuk oldugu tapinagin arsivlerinde
Naga-Maya dili denilen sekil ve sembollerden olusan tabletler bulur bunlari
tapinagin rahibinin yardimiyla çözer. Tabletler 15000 yil önce yazilmis olup
Mu’nun bilim rahipleri olan “Naacaller” tarafindan getirilmis tabletler.
Churchward sonra Güney Pasifik Adalarinda, Orta Amerika’da, Orta Asya’da, Misir, Sibirya, Birmanya, Avustralya’da
MU varligini iliskin bir çok delil
bulur.
Baska bir Amerikali jeolog- arkeolog
olan Willliam Niven 1921-1923 yillarinda Meksika kazilarinda iki bin alti yüzü
askin tabletler bulur.bu tabletler Mu uygarliginin varligini kanitlar niteliktedirler. Mu
uygarligini kanitlayan yazitlar: British Museum’da, Tibet’te bir Budist
Tapinaginda, Madrid ulusal müzede, Meksiko Piramidi Yazitlarinda bulunan
yazitlar ve ayrica Platon’un “Timeus ve Critias” eseri Mu uygarligin varligi
kanitlar.
“Mu Dini” insanlarin ilk ve tek
tanrili dini oldugu sanilmaktadir. Mu’nun bilimsel rahipleri “Naacaller” bu
dini sirdan insanlarin daha iyi anlamasi için bu dinde semboller kullanmayi
tercih ediyorlar. Sembollerin kullanilmasina baska bir neden ise; Mu Dinine gör
tanri dogruda agza alinmaz. Eger semboller kullanilmasaydi siradan insanlar
anlayamazdi. Baska bir amaca göre de semboller belirli bir ifade tarzinin
kaliplasmasini engelliyorlardi. Ve gelismeler dogrultusunda sembollere yeni
anlamlar yükleyerek dini bagnazliklardan ve dogmalardan kurtariyorlardi. Mu
Uygarligini zaman içinde çökmesiyle semboller gerçek ilahin yeri alarak
putlasirlar ve çok tanrili dinler ortaya çikar.
GAMALI HAÇ-KUTUP-SWASTIKA
Swastika “Gamali-Haç” isareti Mu
Kitasindan dünyaya yayildigini en önemli
kanitlari Naakal Tabletleri’dir.Naakal Metinlerine göre: Kutsal Dörtlü,
tanrinin bütün evrende karisikligi yasa ve düzene çeviren emirlerdir.
Bu gücün özelligini bilen Hitler bu
sembolü seçmis ve bunu bayragina da koymustur. Kutsal Dörtlü çesitli halk
kitlelerinde çesitli isimler almislardir.
AGARTA-SAMBALLA VE HITLER UZANTISI
Mu Atlantis Kitalarinin çöküsünden
sonra burada yasayan halk yüksek yerlere göç ederler. Buralarin Himalaya
Daglari çevresi sanilmaktadir. Iki ayri Kitadan göç eden bu insanlar iki farkli
sehir kurarlar. Bunlar Agarta ve Samballa’dir. Agarta Sag-el yolunu izleyenlere
ait, Samballa ise karanlik yol izcilerine ait.
Bazi rivayetlere göre Hitler Samballa
rahipleri tarafindan gönderilmis bir medyumdur. Hitler Tibet’ kadar inmek
istiyordu. Hitler Almanya’si teslim olundugunda on iki Budist Rahip ölü
bulunmustur. Hitler Tibet’e Rusya üzerinden inmek isterken bunun da zor
oldugunu farkindaydi. Hâlbuki Anadolu üzerinden de gidebilirdi fakat Hitler
Atatürk’ten korkuyor ayrica da ona hayrandi.
MU UYGARLIGI VE ANADOLU
Mu halkinin bir bölümünü Dogu yoluyla
Anadolu’ya gelerek ilk atalarimizi olusturmaktadirlar. Bati yoluyla göç
edenlerin ise Uygurlarin atalarini olusturduklarini görmekteyiz.
Anadolu halki ile etkilesim içerisinde
bulunan Mezopotamya bölgesindeki halkin atalari da Mu’dan göç edenlerdir.
Anadolu’ya sonradan göç eden Oguzlar da Mogolistan kökenli olup. Mogolistan2i
olusturanlar ise Mu Kitasindan göç edenlerdir.
Atlantis’den göçen halk nasil Misir’i
olusturmussa, Mu uygarligindan göç edenler ise de Uygurlari temel olarak
seçmisler. Uygur göçüyle Mu kültürü, zekasi, bilgeligi de göç etmis olur. Mu
insanlari ve kültürleri bir Misir’da bir de Uygurlarda varligini sürdürür. Bu
insanlarin tasidigi en büyük genetik özellikleri “Duyular Disi Algilama”
özelligidir. Bu özelikler hiçbir bozulma olmadan Anadolu’ya tasinmistir. Anadolu
insanlari sürekli üstün irtibat içinde yasarlar. Anadolu insanlarini iç yüzü
bir sekilde ruhsal dünyaya her zaman dönüktür. Çünkü DNA ‘da ki bu yönümüz çok
gelismis olup. Bu yönümüz Mu uygarligindan gelen vazife ve mirasimizdir.
Anadolu halkinin görevi Mu ve
Atlantis’den gelen bilgilerini insanlara aktarmak.
Daha önceleri Agarta ve Samballa’dan
söz ettik. Agarta’yi “Bir’in Ogullari” kurarlar. Samball’yi ise “Belilal
Ogullari” kurmuslardir. Bunlar yüzyillardir savas içerisindedirler. Hâlbuki her
iki grubun elindeki bilgiler ayni idi. Bu iki grup bu bilgileri birbirinden çok
farkli alanlarda kullaniyorlardi.
Agarta: Birçok rahipleri ve
peygamberleri gizli yer alti merkezlerinde egitiyorlardi. Ezoterik bilgilerin
yok olmamasi için inisiyatik merkezlerin kurulmasini sagliyorlardi.
Samballa: dünyada yasayan insanlarin
bilgiden uzaklasmasini saglamak amaciyla çesitli faaliyetlere giristi. Dünyanin
bilgi alaninda inis sürecinde asagiya inisinde Samballa kendisine daha çok
taraftar buldu. Bilgisizlige ve negatif enerjiye yatkin insan kitleleri bu
süreçte Samballa tarafinda oldular. Bunlara “Kara Tarikat” üyeleri de denirdi.
Diger bir adi ise “Kara Cübbelilerdir.”insanligi bilgiden uzak tutmak, cahil
birakmak ve insanligin bazi sirlara ulasmasini engellemek için organizasyon
olustururlar. Kurulan bu tarikat yaptiklari inanilmaz olaylarla hep gündemde
kalmayi basaririlar. Bundan sonra isler degisecektir. Insanlik tarihi bilgi
yönünde bir inisten yükselise geçmenin esigindedir. Insanlik Samballa ve ona
benze görevde bulunan gruplardan yakasini kurtaracagi günler yakindir.
ASTRAL SEYAHAT-ATLANTIS’IN SIRRI
Astral seyahat: insanin fiziki
bedeninde geçici olarak ayrilip baska yerlerde gezmesidir. Astral seyahat
suurlu bir olaydir. Ruh bedene döndükten sonra yasananlar pek hatirlanmaz.
Bazilari rüya seklinde hatirlanir. Su yanilmada düsülmemelidir. Bütün rüyalar
Astral seyahat degildir.
Atlantis yeryüzünde insanligin ilk
ortaya çiktigi kitadir. O zamanlarda yasayan insanlar günümüzdeki insanlara
benzemiyorlar. Çünkü onlar henüz günes isigi görmemistir. Atmosfer yogun ve
kalin bulutlarla kapliydi. Günes isiklariyla karsilasmayan ve insanligin atasi
sayilan ilk insanlara “Otomatlar” diye adlandirilirdi. Bu canlilarda hayvan
metabolizmasina benzerdir bu canlilar heyecan ve içgüdüleriyle hareket
ederlerdi. Mantik ve benlikleri olusmamisti. Bu canlilardan günes isiklarina
maruz kalan bazi canlilarda birtakim degisiklikler söz konusudur. O dönemlerde
ortalama yasam süresi 600-700 yillar arasindaydi. Uzunluklari üç dört metreydi.
Bu canlilar gerekli olgunluga ulasinca ilahi bir kültür ya da ögretiyle yani
Sirius ögretisiyle tanisirlar. Altin çagdan sonra manevi degisimin nedeni
inançlardan olasinin sebebi iç yerine disa maddeye yönelik duygulara yönel
inmistir.
TÜRK ADI
Türk adi ilk defa M.Ö 14 y.y.’da
“TIK”ve”TIKLER” adiyla geçmis. Diger bir görüs ise; Türk adinin M.Ö.14yy’dan
daha önceleri de var oldugudur. Bunun hakkinda birçok iddialar vardir. Iran
menseli “Zend-Avesta” geçer. Ayrica Tevrat’ta da adi geçer. Türkler dünyada
bulunan en eski medeniyet olan ve 7.yy. Orta Asya’da kurulan “Anav”
medeniyetini kurmuslardir. M.Ö. 7 ve 4 yy. Avarlar ve Sakalar tarihi kayitlarda
yer alirlar.
Türk kelimesini yazili olarak ilk defa
M.Ö.1328 yilinda Çin kayitlarinda “Tu-Kiu” seklinde görülür. Tarih sahnesine
Türkler Göktürklerle çikmistir. Orhun kitabelerin de ise “Türk” adi ”Türük”
seklinde geçer. Türk adina çesitli manalar verilmistir. Çinlilere göre Türk
migfer anlamina gelir. Islami kaynaklarda ise; terk edilmis, olgunluk çagi
anlamindadir.
19.asirda A.Vambery2e göre Türk
kelimesi “türemek” kelimesinden gelir. Z.Gökalp’a göre Türk kanun nizam
anlamina gelir. Cins isim olarak Türk “güç-kuvvettir.” Iranlilar ise “Güzel
Insan” manasinda kullanilmistir. Türkler beyaz irktandirlar ve yeryüzünde üç
büyük irktan “Europid” grubun “Turanid” tipine mensuptur. Yuvarlak kafali,
beyaz renkli, düz burunlu, degirmili çeneli, hafif dalgali saçli, orta gürlükte
sakalli ve biyiklidirlar. Ana yurtlari Altay Daglarindan Ural Daglarina uzanan
Hazar Denizi kuzeydogu bozkirlarindan Tanri Daglarina kadar kapsayan bölgedir.
AGARTA
Agarta ülkesine girmek seçilmek veya
oraya atanmak diye bir sey söz konusu degildir. Ancak bileginin hakkiyla
agartali olunur. Gerçek agartalinin amaci kendini diger agartalilarda bulmak ve
dünya insanlarin ruhunda genisleme ve açilma meydana getirmek. Kendi aralarinda
isbirligi yapmak için her an hazir durumdadirlar. Agartilarin kurultayi her zaman tenha
terlerde yapilir.
24 Aralik 1966’da Istanbul’da yapilan
bir agarta toplantisinda alinan karar geregi Agarta’ya yüksek meclis adi
verilir. Bu meclis dünyanin evrimi çerisinde ulasacagi en üst noktayi bilen on
iki üyeden olusur. Bu üyeler, günümüzün politikasini etkileyecek durumda
olmalarina ragmen bizler özgür iradenin sahipleriz derler.
ORTA ASYA VE ORTA ASYA’DAKI TÜRK PIRAMITLERI
Bu piramitler ilk defa ikinci dünya
savasinda Çin’e yardim malzemesi götüren C-54 fotograflariyla ortaya cikmis. Bu
piramitler Misir piramitlerinden yaklasik iki bin yil daha önce yapildigi
tahmin ediliyor. Çin’in yasak bölgesinde bulunan bu piramitlere turist degil
insanlarin girmesi bile yasak.
Halkbilimci Haluk Tarcan ve Öntürk
arastirmaci Kazim Mirsan, Hulki Cevizoglu’nun programinda bu piramitlerin
Türklere ait oldugunu bazi güçlerin sakladigi bu iddialari kamuoyu ile
paylasirlar.
Çin Seddi’nin aslinda Barbar
Türklerden korunmak için yapilmadigini, Türkler o dönemde tarim ve ticarette
ileri oldugundan Çinliler kendi pazarlarinin Türkler tarafindan ele geçmesinden
korktuklari ve gümrük koymak için yapmislardir.
Tarcan’a göre tarihte Göktürk diye bir
kavim yok yazitlarin yanlis okumasindan dolayi Göktürk kavmi var sanilir. Bu
kelimeni kökü “öküktürk” yani rabli tanri anlamindadir.
Mirsan’a göre; ilkyazi Sümerler
tarafindan degil de Türkler tarafindan kullanildigini belgelere
dayandiriyor.
Eger sunulan bu tezler kanitlanirsa
belki günlük hayatta bir degisme olmaz ama tarih bilimi bastan asagi
yenilenerek bati kaynakli tarih senaryolari ortadan kalkacaktir. Bu
arastirmalarin dünyada kabul ettirilmesi sonucunda Ermeni, Yunan ve kürt sorunu
kalmaz.
ORTA ASYA’DA SU KANALLARI
Kariz kanallari Orta Asya’da Tanri daglarindan toplanan suyun 60 km çölün altindan geçilerek Turfan’daki yerlesim birimlerine götürülür. Bu kanallar yerin 100m altinda insa edilmistir. Bu kanallarin toplam boyu 5000 km dir bu su aginda belirli yerler de kuyular açilmistir ki tarim alanlarinin sulanmadi için. Çinliler bu kanallari dünyanin üç harikasi arasinda gösteriyor. Uygur Türklerine ait bu kanallar matematigin fizigin ve mühendisligin ileri düzeyde oldugunu gösterir.
O zaman tarihte barbar ve göçebe
olarak geçen Türklerin aslinda medeniyeti yaratan bir millet oldugu ortadadir.
KARLI DAGLARDAKI SIR
Servet Somuncuoglu’nun çektigi
belgeseldir. Belgeselde Tanri Daglarin uzantisi olan Aladaglarda 3500 rakimda
bulunan Saymalitas ”süslemeli” yer alan 10 bin kaya üzerindeki 100 bin kaya
resmini konu alir. Bu resimler Hakkâri Yaylasindaki Gevaruk yaylasindakilerle
büyük benzerlik gösteriler. Erzurum Kars’daki resimlerle benzerlikleri vardir.
Türkler Anadolu’ya 1071 yilinda degil M.Ö 5 bin-6bin yillarinda geldigi ve ilk
yerlestigi yerin ise Hakkâri oldugu savunur. Türklerin göçebeligi tamamen
ekonomik oldugu aslinda yerlesik heyet yasadiklarini savunur bunu da Altay ve
Tuva’da 300-500 dönümlük mezarlarla kanitlar.
Agarta ve samballa’nin yeri ile ilgili
birçok tez vardir samballa kimilerine göre yeryüzünde degil gökyüzündedir.
ARTIK YENI GÖREV ANADOLU’DA
Anadolu “Türk ulusu” halki vazifeli
bir millet olarak, her türlü ayrimciliga karsi büyük bir esneklik göstererek
birlik ve beraberligini her çagda koruya bilmis. Bu ülke birçok tehlikeler
atlatmistir.
DOGU TÜRKISTAN’DA TÜRK MUMYA KÜLTÜRÜ
Dogu Türkistan’da Urumci’de sergilene
mumyalar M.Ö.2600 yillarina ait ve mumyalarin iç organlari alinmamis olmasina
ragmen, hatta ceset üzerinde ameliyat izlerine rastlandigindan Bu da gösteriyor
ki Türkler ileri bir medeniyete sahiptirler.
GÖK KURT
Ergenekon Türeyis ve daha birçok
destanlarda Kurt ön plandadir. Türkler kurdu bazen soylarinin kökeninde, bazen
de tanri ve insan arasinda görmüslerdir. Hatta Kurdu tanrinin yeryüzündeki
sekli olarak ifade ettikleri olmustur. Türk kültüründe kurt, tanrinin bir
elçisiymis gibi görünen bir anlayistir.
Sirius takimyildizindan gelenler
“Galaktik Varliklar” dünyamizin çesitli yörelerinde o dönemde yasayanlarla
irtibata girerler. Kurtlarin bu
takimyildizindan geldigi rivayet edilir.
SIRIUS YILDIZI
Sirius yildizi Kuran-i Kerimde de geçmektedir. Kuranin Necm süresinde geçmektedir. Ayette; “Dogrusu Sira yildizinin rabbi O dur.” seklinde geçer.
RUHSAL PLANLAR
Ruhsal plan; çesitli vazife
gruplarinin bir araya gelmesiyle olusan yetistiricilik etkin nakli, ruhsal
idare mekanizmasini sevk ve idaresinde bir organ vazifesini görmek gibi
ödevleri olan kisiligini plani içinde eritmis tek vücut olmus yüksek tekâmül
seviyesinde olan varliklar toplugudur.
Ruhsal idare mekanizmasi; “Kadir’i
Mutlak Yaradan’in” yarattiklari ile ancak yasalar yoluyla iliskidedir. Hiçbir
yaratilmis yaratani algilayamaz ve ulasamaz.
Her gezegenin bir “Ruhsal Yöneticisi”
vardir. Tanri kanunlarina göre insanlari yönetirler.
DAGLAR
Türk mitolojisinde daglarin önemli bir
yeri vardir. Agarta’nin daglarin içinde oldugu sanilir. Samballa’ya ise
daglarin sayesinde ulasilir. Daglar tanri tanimis, tanrilara perilere makam
olmuslar. Eski azizlerin mezarlari ve ibadet ettikleri yerler daglarda bulunur.
GIZLI YER ALTI MERKEZI
Hindistan ve Tibet kaynakli bazi gizli
yazitlarda Orta Asya’nin altinda yani Himalayalar’in kuzeyinde Hindi Kus
Daglarinin altinda “YER ALTI CENNETI” diye adlandirilan ve insanlarina “Altin
Insanlar Irki” denilen bir yer oldugu rivayet edilir.
Gizemli Daglar, yer alti tüneller sistemleri
ve yer alti uygarliklari dünyamizin hala sirrini muhafaza etmektedir.
ERGENEKON
Ergenekon Destanini söyle bir
özetlersek: “Agarta’nin merkezinde bulunan Ergenekon bilgi islem ve uygulama
merkezi konumundadir.”
Türk milleti özel bir millettir.
Türklere bu özelliklerin verilmesi altinda irkçilik yatmaz. Irkçilik olarak
algilanacaksa tanri’nin irkçiligi olarak algilanmali. Türk milletine tanri
tarafindan verilen bazi görevler vardir. Milletin yapisinda %92 kahramanlik,%91
konuk severlik vardir. Türklerin görevi Galaktik bir genle ve Sirius yildizi
gözetiminde dünyaya gelmek ve varligini devam ettirmek.
TÜRK MITOLOJISININ UZAYLA ILGISI
Türk mitolojilerinde genellikle
insanlarin var olmasi veya kadinlarin hamile kalmasi ay isigi ve günes
sayesinde olur. Gökyüzü elementleri Türk mitolojisinde genis bir yer tutar.
Oguz Kagan’in çadirina isik dolmasi ve ona rehberlik edecek kurdun gönderilmesi
gibi.
TÜRKLERE GÖRE DÜNYA’NIN MERKEZI
Dünya’nin göbegi bir mitolojiye göre;
Tanri olan Ülgen’in dünyayi yarattiktan sonra dinlenmek için geçtigi Altin Dag
dünyanin göbegi kabul edilir.Bu konuda Orta Asya’da yasayan Türk halklarina ait
birçok rivayet bulunur.
ERGENEKON MU?
Bilimin üst seviyeye çiktigi su
zamanlarda dünyadaki en yogun enerji Anadolu’da bulunur. Dünyaya yön verecek
bilginler buradadir. Özellikle Karaman-Konya-Aksehir’den yayilacagi rivayet
edilir. Bunu yillar öncesinden kesfeden Mevlana Horosan’dan göç edip Konya’ya
yerlesmistir.
Ökültizm dünyayi bir insan bedeni gibi
ele almaktadir. Sakaklarini, organlarini ve kan akisini konu alan cografyaya
“Kutsal Cografya” denir. Piri Reis’in Haritasindaki günes isigina benzeyen bu
çizgiler dünyadaki akan enerjiyi gösterir.
Atlantis ve Mu halki da bu yogun
enerjinin oldugu yerlere yerlesmislerdir. Atatürk Türklerin bu çok eski
zamanlarda çok ileri bir medeniyete sahip oldugunun farkindadir. Türk
milletinin ecdatlarinin neler yaptigini ögrendikçe kendilerinde daha iyi isler
yapabilecek kudreti bulacaklarini ifade eder.
Nasil ki Türkler yüzyillar önce
Türkler bir soy kirima maruz kalarak Ergenekon bölgesine siginarak ve daha
sonra buradan dünya sahnesine çikma gücünü bulduklari gibi. Kurtulus savasi
sirasinda da Ergenekon’daki güce benzer bir güçle Anadolu’dan tekrara dünya
sahnesine çikmislardir.
Derin devletin kaynagi Ergenekon
sistemidir. Sonuç olarak Ergenekon demek Türklerin milli durusu demektir.
Türklerin genetik yapisini
Çanakkale’de bozmak istediler ama bunu basaramadilar.
ANI
A ilinde görev yapan arkadasim ilk
takip tarassut ta x-bayani takibe basladigini x-bayan sehrin ünlü caddelerinde
tur atarken arkadasim ve ekip sefi ile birlikte takip ediyormus. x-bayan yolun
altinda bulunan yeralti dükkânlarina girdigini ekip sefinin asagi inmedigini
arkadasin takip etmesini istedigini, arkadas x-bayani takip ederken x- bayan
ayakkabici dükkânina girdigini arkadasin da dükkânin giris kapisini görecek
sekilde tarassut’a basladigini 10 dakika geçmesine ragmen bayan disari
çikmadigini o sira ekip sefinin aradigini bayani sordugunu arkadasin da
dükkândan çikmadigini söyledigini ekip sefinin dükkânin içini görebiliyor musun
dedigini? Arkadas da dükkanin içinin net görünmedigini söyledigi ve gidip
dükkana girdigini, x-bayanin olmadigini görüp ekip sefine haber ettigini, ekip sefinin sahsin dükkandan çikali 5 dakika
oldugunu, suan disarida oldugunu söyledigi. Arkadasin dükkânin içindeyken
arkadan çikisinin oldugunu gördügünü ve bu arkadasa ders oldugunu söylemegi,
bir yerin bir ve daha fazla çikisi oldugunu ders edindigini anlatmasi üzerine
bana da güzel bir örnek olmustu.