Immanuel
Kant "Aydinlanma, insanin aklini bir baskasinin kilavuzlugu olmadan
kullanamamasi durumundan kurtulmasidir." diyerek düsüncenin özgürlügünün
önemine dikkat çekmistir.
Toplumun
düsünce ve yasam tarzina sözlük bilgisi olarak kültür adi verilebilir.
Toplumlarin kimliksel yapisinin bütünüdür. Dünya geneline bakildiginda kültürel
farkliliklar göze çarpmaktadir ve bunuda dogu ve bati kültürü olarak
siniflandirabiliriz. Bati Kültürüne baktigimizda akla dayali oldugu, akilcilik
olarak nitelendirildigi ve aklin bilgi ile beslendigi görülmektedir. Eski
çaglardan beri bilgiyi biriktirmeye baslayan batinin önündeki engel olarak
görülen dini Rönesans’la ortadan kaldirmayi amaçlamistir. Dogu kültürü ise
bilginin yillardir degeri ve önemini anlayamadigindan batinin gerisinden süre
gelmektedir. Dogu kültürü ile Bati kültürü arasindaki en önemli farklardan biri
dogunun dine, gelenek ve göreneklere dayali iken bati kültürünün ise akla ve
arastirmaya, sorgulamaya dayandigi söylenebilir.
Ahlak
kavrami açisindan bakildiginda ise dogu ve bati kültürünün farkli degerlendirmelerde
bulunduklari görülmektedir. Evrensel ahlakin bütün insanligin ortak degeri olan
dogrulari ve yanlislari kapsadigi söylenebilir. Dogru bir toplumsal bilinci
yani toplumsal ahlaki yaratmanin sarti dogru yapani ödüllendirmek, yanlis
yapani ise toplum vicdanini rahatlatacak bir cezaya çarptirmaktir. Ancak doguda
bunu söylemenin mümkün olmadigi çünkü yönetici sinifinin adaleti kendi
isteklerine göre ayarladigi anlasilmaktadir. Böyle bir toplumda da bir kisim
insanlarin her türlü ahlaksizligi yaparak bir de üste çikarak kendilerini hakli
göstermelerinin kaçinilmaz oldugu ve normallestigi anlasilmaktadir.
Adaletin
toplum içinde bir uyum halinde huzurlu bir sekilde insanlarin yasamlarini
sürdürebilmesinin sigortasi oldugu söylenebilir, hele ki bireyselligin
sinirlarinin her gün arttigi batida bunu söyleyebiliriz. Adalet açisindan
bakildiginda dogu ve bati arasindaki farklardan birisinin tam bagimsiz yargi ve
adil yargilanma hakkinin doguda yönetici sinifi ve bürokrasisinin haklarinin
gözetilerek kullanildigidir. Gerçekte bagimsiz olmasi gereken ancak sözde
bagimsiz olan yarginin yetkilerini güçlü olandan tarafa kullanirken iktidar
olan yönetime bulasmadan onlara karsi uyum içinde faaliyette bulunurken
yitirdigi manevi degerler, maddi olarak kendilerine iktidar tarafindan
aktarilir. Böyle bir toplumda ise iktidarin istek ve buyruklarina göre hareket
den bu türlü bir yargi ile gerçek adaletten bahsetmenin mümkün olmadigi bir
gerçek olarak gözükmektedir.
Bireycilik
açisindan bakildiginda batida bireyciligin öne çiktigi bireyin daha çok
korundugu ve güvenlik altina alindigi degisik sistemlerin gelistirildigi
görülmüstür. Batida Rönesans’la beraber gelismeye baslayan bireyselligin birey
odakli sistemler sayesinde günümüzde giderek saglamlastigi ve batili topluma
birden fazla olumlu katkilarinin yani sira yalnizligi ve bunun beraberinde
tatminsizlik gibi kötü olabilecek olumsuz yanlarinin da ortaya çiktigi
gerçektir. Bireycilik beraberinde bir gereklilik olarak insan haklari ve
demokrasiyi ortaya koyar. Dogu kültüründe bakildiginda ise bireysellik yerine
gruplar ve cemaatler gibi insanlarin ortak hareket ettigi sistemler yer alir. Yönetim
sekli ne olursa olsun otorite bütün yönleriyle hâkim bulunmaktadir. Devlet
kendi varligini, yasamini devam ettirmek için kendi görüsünden bireyler
yetistirmek amaci gütmektedir ve bu yetistirdigi bireylerin özellikleri ise itaatkâr,
sorgulamayan, güce karsi boyun egen tipler olarak söylemek mümkündür. Batinin
tam tersine bireyin devlet için var oldugu hâkimdir. Aile kavrami önemli
olmakla birlikte güçlü ve akrabalari da içine alacak sekilde genis bir
yelpazede bir topluluk olusturur. Bu topluluklarinda hep beraber hareket
etmesiyle gruplar ve cemaatler olusmaktadir. Böyle topluluklarda da ben yerine
biz olarak hareket edilir, ayrica yasamin gayesi din kurallari çerçevesinde
dogmalarla yasamak ve geçmisi günümüze tasimaktir. Yöneticilerin böyle bir
düzende insanlari bir düzene sokmak için kisilerin özel hayatlarina
karismalarinda sakinca görmedikleri söylenebilir. Din ahlaki yapisi itibari ile
degil, sadece ibadet açisindan ele alindigindan, bu kurallara uymada diger
insanlarla yarisanlar ahlaksizlik mevzuunda vicdan muhasebelerini bile
sorgulamada gereksiz görürler. Bati da ise basarinin önemi üzerinde duran bir ahlaki
anlayistan bahsetmek mümkün olabilir. Insanlarin ortak düsüncesi çok kazanmak
ve saygi duyulan biri olmanin yolunun basarili olmaktan geçtigidir. Çalisma
anlayisi konusunda ve çalismanin önemi ve sonuçlari hakkinda da dogu ve bati
kültürleri arasindaki birçok farktan bahsedilebilir.
Birikimsiz
düsünceye sahip, eksik bilgilerle yanlis yargilara varan, sorgusuz ir sekilde
kendi dar açisindan dünyaya bakan insanlarin çok önem arz eden konularda bile
yönlendirildikleri anlasilmakta olup iktidar olanlari bulunduklari yerlere
ulastiranlarin bu kitleye sahip olduklari degerlendirilmektedir. Bu sebepledir
ki vasatin iktidarinin ara sira kesintiye ugrasa da bitmeyeceginin bir gerçek
oldugu belirtilmektedir. Bu iktidari olusturan vasat kitlenin toplumun her kesiminin
bireylerinden olustugu görülmektedir. Güç odakli bir süreçte ahlaki degerlerin
önemini yitirdigi bir platformda vasat iktidarinin kendine biat edecek vasat
insanlarin sayisini arttirmanin basari olarak görülebilecegi belirtilmektedir.
Vasat iktidarin insanlari çesitli zayif yönleriyle kandirip kendi bünyesi
içerisine çektigi ve bundan ancak özü saglam seçkin insanlarin
kurtulabileceginin alti çizilmektedir. Vasatin iktidarinda yer bulabilmenin en
önemli geregi bu kültürü tüm yönleriyle özümsemekten geçtigidir. Vasat kültürde
yetisen insan profili iktidarda olabilmek için bazi vasat iktidarinin sahip
oldugu özelliklere haiz olmak zorundadir.
Vasatin
iktidarinda yer kapmanin aslinda hiç de zor olmadigi, yalnizca vasat olmanin,
iktidardan biri gibiymis görünüyor ve onlara benzemenin yeterli oldugu
anlatilmaktadir, ayrica asagidaki basliklar altinda siralanmistir.
Vasatin
iktidarinda yer kapma tüyolari su basliklar altinda siralanmistir;
Bagnazlik,
Ilkellik,
Kurnazlik,
Yalakalik,
Açgözlülük,
Utanmazlik,
Ikiyüzlülük,
Acimasizlik ve
Kendini Begenmisliktir.
Bagnazlik,
cehaletin hâkim oldugu ortamda yetisen insanlarin bir düsünceye, yasam tarzina,
sorgulamadan körü körüne baglanmasi, dogru veya yanlisligina bakilmaksizin bir
fikrin savunmasini yapmak olarak nitelendirilebilir. Bagnazligin özellikleri olarak
ögrenilmesi veya sonradan edinilmesi, korkunun hakim oldugu bir kültürden
beslendigi, bagimsiz yarginin degil önyarginin önemli oldugu ve bunlarin vasat
iktidarda olusturdugu sonuçlar açiklanmaktadir.
Ilkellik
olarak anlatilmak istenen ise sanayi olarak ilerlemis, teknolojik yeterlilige
sahip toplum yapisi içinde yasayan, gerekli egitimi almis ancak buna ragmen
ilkel kalmis insan profili belirtilmistir. Ilkel insanlar kisitli bir düsünce
yapisina sahip olduklari için mantikli düsünce yerine duygusal düsündükleri
için olaylar karsisinda dogru algi ve sonucu tahmin etme yetenekleri olmadigi
için tepkileri ani ve duygusal oldugu anlatilmaktadir. Ilkel olarak
nitelendirilebilecek insanlar yeterli bilgi ve fikre sahip olmadiklarindan
kolay yönlendirilebildigi ve ayni zamanda cahil olarak belirtilen bu insanlarin
dogru seçim yapamadigindan dolayi vasatin iktidari tarafindan kullanildigi
anlasilmaktadir.
Kurnazlik
insanlari kandirip amacina ulasma seklinde veya yanlisi dogruymus gibi gösterip
amaç dogrultusunda çikar saglama denilebilir. Vasat kültür toplumlarinda
birbirini kandirma devletin bireyleri kandirmasiyla baslayip insanlarin
birbirini kandirmasiyla devam eder ve bunun sonucunda güven duygusu zayiflar. Bu
tür insanlari da kurnazlik yaparak kullanmak ve kandirmak kolay hale gelir.
Iktidar açisindan bakildiginda vasatlar kurnazligi yasal yollarla fakat etik
olmayan yöntemlerle kendilerine ve kendilerini destekleyen yancilarina da çikar
saglarlar.
Yalakalik
açisindan bakilacak olursa bati kültüründe krallarin soytarilari, krallarini
hem eglendirdigi hem de uygun bir dille elestirdigi ancak bizde soytarinin
karsiligi olan dalkavuklarin padisahin yaninda bulundugu, onlari eglendirdigi
ancak elestiremedigi ve görevlerinin sadece yalakalik oldugu anlatilmakta ve
yalakaligin kültürünün eskilere dayandigi belirtilmektedir. Vasat kültürde de
gücü elinde bulunduran iktidarin yalakaligini yapanlarinin çok olacagi ve
egolarini yok ederek iktidar gibi güce kavusuncaya kadar yalakalik yapmaya
devam edecekleridir.
Utanmazlik
etik ve ahlaki degerlerin öneminin kalmadigi, vicdan mekanizmasinin
islemediginin bir göstergesidir. Utanma duygusunun olmadigi bir toplumda ayni
sekilde utanmazligi en iyi yakisir sekilde kullanan vasatin iktidar sahipleri
oldugudur.
Kendini
oldugundan baska gösteren, duruma ve kisilere göre hareket eden anlamina gelen
ikiyüzlülügün vasat iktidarinda yer alabilmek için önemli bir karakteristik
özellik oldugu söylenebilir ve ayni sekilde acimasizlik ve kendini begenmislik
gibi kavramlarin da vasat iktidarda yer bulma açisindan önemi arz edilmektedir.
Degisimin
vazgeçilmez oldugu günümüzde bunu dogru yönetebilmenin sonucu gelisimin
oldugudur. Degisime karsi gelenler gelismeye karsi kendilerine siper alan
bagnazlardir, bazilari ise korkularindan ötürü degisimi kabul ederler, bazi
uyaniklar ise gelisim ve degisime karsi hareket etmelerine ragmen özel
hayatlarinda kendi isteklerini yasarken ikiyüzlülügün en güzel örnegini
sergilerler.
VASATIN IKTIDARINDA YER KAPMA TÜYOLARI
DR. DILEK SALIHOGLU
IKINCI ADAM YAYINLARI
2012