ERGENEKON DARBECILERININ SON ÇIRPINISLARI

ERGENEKON DARBECILERININ SON ÇIRPINISLARI

Fevzi BOZKURT
Politika


Yakin zamanda meydana gelmis önemli olaylar sanal olarak yaratilmis olan senaryolarla üzeri örtülmek istenmistir. Buna örnek olarak susurluk olayini gösterebiliriz. Susurluk Davasinda medya bir yerden sonra adim atamaz olmustur çünkü dönemin Refah-Yol Hükümetinin irticaya açik söylemleri yüzünden Sivil Toplum Örgütleri, Medya, Ordu ve is dünyasi el ele vererek hükümeti devirmistir.
Beterin beteri henüz yasanmamisti,1991 seçimleriyle üçlü koalisyon hükümeti kurulmus ve Türkiye yakin tarihinde en karanlik döneme girmis bulunuyordu. Bu dönemde ekonomi dibe vurmustu. Tüm bunlar yetmezmis gibi bir de Marmara Depremi meydana gelince Ülke ekonomisi hepten çökmüstü, isin içinden çikamayan Hükümet erken seçim karari almis ve seçim sonucunda üç koalisyon partisi de barajin altinda kalarak ayni ekonomi gibi dibe vurmus ve meclise girememistir.
Askeriyenin 27 Nisan Muhtirasini yayimlamasindan sonra Basbakan Erdogan’in sesini yükselterek cesurca durusunu sergilemesi aslinda bazi seylerin degiseceginin isaretiydi, daha önceki Hükümetlerin bu denli kararli durus sergileyememesi degil midir Susurluk gibi Davalarin örtbas edilmesine sebep olan?
BIRINCI BÖLÜM
PROVAKASYONLAR VE PSIKOLOJIK SAVAS YÖNTEMLERI
Provokasyonda esas olan meydana gelmis bir olayin etkilerini degil olaya müteakip tepkilerdir. Yapilan bir provakatif eylemin amaci zaten tepti yaratmak oldugu için bizler etki asamasinda kalirsak iste o zaman provokasyon amacina ulasmis olur. Istihbarat anlaminda provakasyon ise bir suçu isleme kabiliyeti olmayan kisilere önce fikren bu suçu islemeye ikna edip sonrada gidip onlari sikayet ederek bu kisileri saf disi birakmaktir.
PKK ve Hizbullah’in devlet kontrolünde oldugu degildir, belki zaman zaman devletin içinde faaliyet gösteren kisiler bu suç gruplarini kontrol altina almis olabilir ama bu devlet politikasi olmadiktan sonra PKK ve Hizbullah’in kontrol altinda oldugunu söylemek yanlis olur.
Provokasyonu etkileyen unsurlar içinde egitimin önemli bir yeri vardir Provokasyonun egitim düzeyi ile dogru orantilidir mesela 12 Eylül saldirisi sonrasi Amerika tüm Müslümanlari terörist ilan etmisti üstelik egitim düzeyinin çok yüksek olmasina ragmen durum Ingiltere’de de çok farkli degildi; Metro patlamasini Ingilizler El-Kaide yapti diye belirttiler halbuki bu saldiri El-Kaide’nin isi degildi bunu olsa olsa  ABD yapardi çünkü Ingiltere Irakta perde arkasinda kalmakta bütün tepkileri ABD tek basina gögüslemekteydi bu yüzden ABD Ingiltere’ye yanimda ol mesaji vermis oluyordu.
IKINCI BÖLÜM  ERGENEKEON DAVASINA NASIL GELDIK?
Geçmiste meydana gelen bazi olaylarin toplumsal tepkiden degil de planli olan projelerin hayata geçirilmesi oldugunu sonradan fark ettik, bunlardan en bariz görüneni ise 12 Eylül öncesindeki sag-sol çatismalarinin aslinda fikir ayriligindan degil ülkemiz ekonomisinde yeni bir model arayisinin tezgâhlandigidir.          
Ak Parti’nin kapatilmasi sürecinde Ak Parti yanlilari ‘iradelerinin yok sayildigini’, Ak Parti karsitlari da ‘Cumhuriyetin temel ilkelerinin elden gitmek üzere oldugunu, Ak Parti’yi kapatarak bu olumsuzlugu ortadan kaldirilacagini’ savunmustur.
Ülkemizin yönetimi, içinde bulundugumuz cografi konum itibari ile daha da önem arz etmektedir, bizim gibi güçlü devletlerde sadece halkin istedigi gibi bir devlet anlayisinin hüküm sürmesini düsünmek imkânsizdir, Ayni cografyayi paylastigimiz Irak, petrol rezervleri bakimindan dünyada söz sahibi iken yönetiminin ABD tarafindan ele geçirilmistir. Su an Irak halki birakin refah içinde yasamayi sadece acaba yarina sag çikabilir miyim kaygisi ile yasam mücadelesi vermektedir. Bu durumun meydana gelmesi halkin kusuru degil dis güçlerin ülke üzerindeki oyunudur.
Kisilere belirli bir fikri dayatarak onlari yönlendirmis oluruz. Yönlendirme ise iki sekilde karsimiza çikar birincisi devlet tarafindan halka devlet projelerinin kabullendirilmesi bakimindan bir digeri ise dis güçlerin ülkemiz üzerindeki emellerine ulasmak için kurgulamis olduklari senaryolari faaliyete geçirmesidir.
Devletin halkini yönlendirmesi en dogal politik haktir ancak bu yönlendirme bazen farkli boyutlarda cereyan edebilir ve bunun sonucu olarak da çatismalar, ihtilallar olabilmektedir, Ülkemizin geçirmis oldugu ihtilallarin altinda yatan unsur da budur. Yönlendirme fikir çatismasi yerine farkli düsüncelerin barindirdigi rengi açabilseydi bugün içinde bulundugumuz ortam çok daha farkli olabilirdi.
Kürt meselesinde geldigimiz nokta ise bunu bir hesaplasma olarak degil de bir uzlasma olarak kabullenmeliyiz, ödenen bedellerin agirligi muhakkaktir ama bunu sadece bir taraf ödememistir olaya bu açidan bakarak artik kaybetmeyi degil 2 tarafi da kazanmaya çalismaliyiz, önemli olan budur gelecek nesillerimiz ve ülkemizin gelecegidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ERGENEKONUN AYAK IZLERI
Ergenekon davasi; darbe yapmak isteyen darbeci zihniyetlerin planlarinin engellenerek ülkenin selametinin saglanmasidir diyebiliriz. Darbe günlüklerine Ayisigi, Sarikiz gibi adlar verilmesinde aslinda darbeden sonraki sürecin nasil olacaginin sinyalleri mevcuttur, söyle ki bu isimler darbenin sertligi, yikiciligi gibi aklimizda kötü çagrisimlar degil de daha romantik düsünceleri canlandirmaktadir, kim bilir belki de Devletin basina kadin yönetici gelecekti? Geçmiste darbe yanlisi olan kesimlerin simdi darbe karsiti olma nedeni ülke ve millet olarak vermis oldugumuz kayiplari çok iyi bilmeleridir. Çünkü darbeyi yapanlar darbeden sonra ülkeyi, yönetimi, ekonomiyi ve sosyal hayati yeniden insa edenler kadar ön plana çikmamaktadirlar.
Savcinin yazmis oldugu Ergenekon Iddianamesine gelince, iktidara karsi siyasi bir olusum meydana getirmek isteyenler bu olusumun tepe noktasina emekli askerleri koymakta, tabanda da toplumsal tepkiler dogurabilecek eylemlere imza atilmasini istemekte ve daha sonra tabanla tavan arasinda bir bag kurularak halkin nazarinda böyle bir örgütün varliginin gerçekligi islenmektedir. Ülkemizde yeni bir siyasi olusuma imza atmak isteyen emekli komutanlarin yaptigi iki büyük hatadan birisi Cumhuriyet ideolojisi ile hedeflerini sinirlamalari digeri ise olusumda yanlis kisileri tercih etmeleridir.
Kapatma davasi ile Ergenekon davasi aslinda ayni proje içerisinde yer alan davalardir, çünkü bir hareketin tasfiyesi o harekete alternatif olacaklarinda tasfiyesini gerektirmektedir.
Dünyanin içinde bulundugu siyasi ve ekonomik krizin analizine gelince; siyasi dengelerin degisecegi ama bunlarin nasil olusacagi ve küresel krizin ülkeler bazinda nasil en az zararla atlatilabilecegidir, Ülke olarak bizim yapmamiz gereken siyasi ve ekonomik olarak AB’ye girmemiz degil girince nelerin degisecegi olmaliyken bizler halen girebilir miyiz gailesine düsmüs bulunmaktayiz.
DÖRDÜNCÜBÖLÜM
ERGENEKON KIMIN PROJESI?
Her seyin küresellestigi bir zamanda siyasetin de zemininde bir sapma oldugunu görmekteyiz, ideoloji olarak farkli egilimlere sahip kesimlerin düsüncelerinin davranissal olarak yansimasi beklenilenin tam tersi olabilmektedir. Bugünlerde meydana gelen terör saldirisinda bu saldiriyi yapan örgütün asil amaci mevcut iktidarla muhalefeti çatistirmaktir, Hakli olarak muhalefet iktidari halkin can güvenligini saglayamamakla suçlayacak ve bazi basin yayin organlari bu saldiriyi terör örgütü PKK’nin yaptigini kesin hükümle bildirecektir ama saldirilar farkli zaman ve mekanlarda gerçeklesince aklimiza acaba ayni örgüt mü? Sorusu gelmekteydi, evet belki seçilen hedef farkliydi ama amaç hep ayni idi… Ergenekon.
Saldirilarda yapilmasi gerek ilk sey kimin yaptigi degil hedefinin ne oldugudur, saldiridan sonra sadece deliller ile sonuca gitmek yanlislarin en büyügüdür çünkü saldiri sonrasinda ortada kalan delil, saldirganin birakmak istedikleri olabilir, eger ki saldirinin öncesini irdeleyebilirsek farkli baglantilara ulasabiliriz. Terör eylemi sonrasi failleri bulmada kullanilan iki yöntem vardir. Birincisi olsa olsa yöntemidir, failler arkasinda iz birakmadiysa o ülkede adi en çok geçen terör örgütüne bu suç isnat edilir. Ikincisi ise failler hakkinda elde edilen mevcut bilgi varsa failin kimligi saldiri yapan örgütü ortaya çikarir, eger ki saldirganin dini bir portresi varsa Islami Terör Örgütü, devrimci bir portresi varsa da sol bir terör örgütü bu saldiri yapmis demektir.
Terör saldirisi ülke içindeki bir grubun baska bir gruba saldirisi olarak düsünülemez, terör saldirisi devlete ve o devlette yasayan herkese yapilmis demektir.
 Ak Parti’nin kapatilmamasi ülkeyi büyük bir kesmekesten kurtardi diyebiliriz. Süper güç ABD bugün gücünü koruyabilmek adina dünyanin her bir yerinde savas ilan etmisken ve AB’nin geleceginin belirsizligi ortadayken özgürlüklerin yasandigi, demokrasinin en üst seviyede uygulandigi bizim ülkemizde bir partinin kapatilmasi toplumsal çatismaya sebep olabilir.
BESINCI BÖLÜM
HANGI ASAMADAYIZ?
Ülkenin siyaset yolunu çizen güç odaklari siyasi kadrolarini olustururken belli bir yol izler, öyle ki istedikleri kisileri toplum nazirinda para, mevkii ve söhrete gark ederler, kimi zaman bu kisiler kendilerine yapilan destegi bile fark edemez, güç odaklarinin desteklemedigi kisiler ne kadar çaba sarf ederse etsin basarili olamazlar. Demokrasinin yaniltici özelligi de buradan gelmektedir. Seçimlerde biz sadece seçilmis olanlari tercih ederiz, demek ki biz hiçbir zaman seçemiyor sadece tercih hakkimizi kullaniyoruz, iste tam burada güç odaklarinin ne kadar etkili oldugu ortaya çikiyor.
 Geçmiste islenmis birçok eylem ve faili meçhul cinayetlerin Ergenekon tarafindan islendigi söylenmektedir yani bize söylenen tüm bildiklerinizi unutun asil gerçek olan bu, peki bu belirsizlik ortami sadece bu alanda mi?  Hayir. AB’ye girmeye çalisirken politikamizi küresellesme olarak belirliyoruz, bunda bile Küresellesme adina AB’yi bir araç olarak kullaniyoruz.
Dis politikamiz herkesle iyi iliskiler kurma olarak tanimlanmistir, Peki herkesle dost olabilmek mümkün müdür? Bizi çevreleyen AB, Rusya ve ABD her biri güçlülügünü ilan ederek yenidünyanin patronu benim derken her üçüyle de iyi iliskiler içinde olmamiz muhtemel midir?
Uluslar arasi çatismada kullanilan araçlarin basinda ekonomik operasyonlar ve terör gelmektedir. Bir ülkenin ekonomisinde sallanma, güvenlik konusunda da bir zafiyet varsa o ülkede çatisma ortami hazir olmus olur. Uluslararasi çatismalarda taraflar bazen büyümesi muhtemel bir gücü ortadan kaldirmaya olarak operasyon yapabilir, ABD ile Rusya arasindaki enerji hatlari kontrolü çatismasi aslinda her iki ülkenin de AB’yi bu pazara sokmama kaygisi tasidigindandir.
ALTINCI BÖLÜM
ERGENEKON DAVASIYLA ESGÜDÜMLÜ OLARAK DÜNYADA NELER OLUYOR?
NATO, Sovyet bloguna karsi askeri güvenlik birimi olarak kurulmus olup bu güne kadar genislemeye ve güçlenmeye devam etti, AB’ye üye olan ülkeler NATO’ya da üye olarak aslinda ekonomik olarak saglanmis olan birligi askeri anlamda da pekistirmeye çalismaktadirlar..AB’ye giren ülkelerin NATO’ya da girmeleri ABD için bir tehdit unsuru olmaktadir. Çünkü ABD, AB ülkelerinin ekonomik birligine karsi olmamakla askeri güç olarak kendinden daha üstün olmasini istememektedir. Eskiden beri ABD NATO’yu çikarlari için kullanmaktadir, Afganistan’a NATO üyelerinden asker isteme sebebi de ABD-Müslüman savasi degil de AB-Müslüman savasi baslatip kendini aklama çabasindan baska bir sey degildi.
AB’nin kurulusundaki asil amaç egemen güç ABD ve SSCB’yi etkisiz hale getirmekti. Ancak bu iki gücün de AB üzerindeki baskisi sonucu, AB’nin güçlü olmak gibi bir iddiasinin olmadigini sadece medeniyet projesi oldugunu, hiçbir gücü hasim olarak karsisina almadigini belirtme noktasina gelmistir, unutmamak lazim ki ABD NATO oldugu sürece AB üzerinde söz sahibi olmaya devam edecektir.   
Dünyanin her hangi bir yerinde meydana gelen degisiklik ülkemizi yakindan ilgilendirmekte bazen de iç politikamiz bile buna göre sekillenebilmektedir.           
ÖMER LÜTFI METE
                                                  
BIRINCI BÖLÜM              
ERGENEKONUN ILK IPUÇLARI, SEMDINLI OLAYI VE DANISTAY SALDIRISI
Umut kitapevinin bombalanmasiyla baslayan Semdinli olayinin dis güçlerin ya da içerideki derin devlet denilen örgüt tarafindan yapilmis olmasi bir seyi degistirmez. Kitapevinin bombalanmasinda en trajik olay olarak, Mehmetçik katili bir PKK’linin yine PKK yayin örgütü bir kanalla kurdugu canli baglantida olayi askerin yaptigini beyan etmesidir, bu olayda askerin bölgede provakasyon amaçli eylem yaptigi yönünde geçmise yönelik suçlamalar ile Türk Silahli Kuvvetleri yipratilmak istenmistir.       
Iddianameyi hazirlayan Savciya uygulanan yaptirim bir hukuk devletine yakismayacak vukuu bulmustur. Evet, Savcinin iddianamesi abartili olabilir ama nihayetinde bu bir iddianame.  Bedelin bu olmamasi lazimdi.
Semdinli olayindan sonra PKK eylemlerini arttirmis ve kullandigi patlayici türünü de degistirmistir. Önceleri C5 kullanmakta olan PKK bu patlayiciyi NATO ülkelerinden temin etmekteydi oysa simdi ABD’nin olan C4’ü kullanmaktadir. Bu da bize Türkiye için dis güçlerin yapacak oldugu operasyonlari alenen degil de masa kullanarak Ülkemizde sansasyonel eylemlere imza attigini göstermektedir.              
Danista saldirisinda; Mumcu, Kislali ve daha bir çok cinayette oldugu gibi verilmek istenen mesaj ‘Benim istediklerimi yapmazsaniz sonunuz böyle olur’ anlami tasimaktadir. Bu ve benzeri cinayetler ülkemizi derin uçurumlara sürüklemekte, kurumlarimizi yipratmaktadir.
Devletin olmadigi yerde kendini mafya diye tanimlayan güç unsurlari, devlet olduklarini iddia ederek bazi eylemler gerçeklestirmektedir. Bu duruma aslinda derin devlet degil derin çete denilmelidir. Askerin ülke yönetimine katkisi olabilir ama bunu yaparken sadece güvenlik anlaminda fikir verme olmalidir, yön vermeye basladiginda bir siyasi parti gibi alternatif olacagindan dolayi askerin siyasetten uzak durmasi ülkemiz için en sagliklisidir.   
2.BÖLÜM
ERGENEKON DAVASINA GIDEN SÜREÇ
Ülkemizde islenen cinayetlerin yabanci servisler tarafindan bizim halkimizdan birisine isletildigi asikârdir. Hrant DINK cinayetinde Ogün SAMAST milli duygularin kabarmasindan dolayi böyle bir cinayeti isledigini belirtmistir. Aslinda olayin failinin seçildigi yer bakimindan bu sehrin daha önceden de sabikali olmasi adeta Trabzon için cani üreten bir yer yaparak zaten var olan issizlik ve sosyal sebeplerden dolayi meydana gelen göç tirmandirmaya çalisilmistir. Dogu Karadeniz ve özellikle Trabzon 12 Eylül darbesinden sonra yöneticilerin gafletli davranmasi yüzünden bölge ekonomisi zayiflamaya baslamis, buna bagli olarak ta sürekle göç veren bir yer haline getirilmistir. Burada yöneticilerin yanlis kararlar almasi aslinda dis güçlerin belirlemis oldugu tasfiye planlarinin islemeye basladiginin göstergesidir.
Türkiye’de solun çok iyi bildigi bir sey var ki o da solun hiçbir zaman halkoyuyla kendilerinden bir Cumhurbaskani çikaramayacak olmasidir.
Ak Parti’nin Alevilere yönelik olarak vermis oldugu iftar yemegi aslinda galibinin de maglubunun da biz oldugumuz Çaldiranda Alevi-Sünni diye ayirdigimiz kardeslerimizi ‘GELIN CANLAR BIR OLALIM’ diyerek kardesligimizi ilan etmekten baska bir sey degildir. Bu gibi yaklasimlar ülkemiz için güzelliklere gebe iken bazi derneklerin iftar yemegine katilmayarak oyuna gelmediklerini söylemeleri sovanistlikten baska bir sey degildir.
3.BÖLÜM
ÖNCESI VE SONRASIYLA AK PARTIYE AÇILAN KAPATMA DAVASI
Ak Partiye açilan kapatma davasi ile Ergenekon davasinin ayni döneme denk gelmesi hangisinin hangi hangisine alternatif olarak açildigindan çok hangisinin gerçekçi olmasidir. Bu süreçte sivil toplum örgütlerinin 81 Ilde dile getirdikleri örgütlü uzlasma çagrisi ile Tarafsizlarin uzlasma çagrilari ister istemez sürece zarar vermektedir.
Hukuk Devleti olmak yargi erkine müdahale etmemeyi, yargiyi baski altina almamayi öngörür. TOBB Baskaninin yapmis oldugu uzlasma çagrisi tam anlamiyla bir fiyaskodur. Sayin HISARCIKLIOGLU ‘Uzlasma taraflarin bulunduklari konumdan bir adim geri atmalari ile baslar’ sözü savcilara söylenerek mahkemeyi daha iddianame asamasindayken elinizdeki davayi birakin anlamini tasimaktadir.
Türkiye için ERDOGAN aslinda bir firsattir. Etnik yapi olarak karmasik bir yapiya sahip olmamiz ve bu gruplar tarafindan da ERDOGAN’in liderliginin kabul görmesi Kürt-Türk sorununun çözümü için tarihi bir firsattir.
301. Madde ile Türkiye’ye asil yaptirilmak istenen Hrant DINK’i Türkiye öldürttü iddiasinin tescillenmesidir.
                                  
4.BÖLÜM
MEDYA KOTRGERILLA VE GERÇEK BIR HUKUK DEVLETI ÖZLEMI
Hukuk Devleti bizim için sadece bir ülküden ibarettir. Her ne kadar hukuk devleti oldugumuza inanmak istesek de bunun böyle olmadigi gün gibi asikârdir. Çünkü casusluk yapmayan devlet yoktur. Bir devlet içeride ve disarida casus kullanmak zorundadir. Durum böyle olunca da Temel Insan Haklarinin basta ihlal ettigi için hiçbir devlet Hukuk Devleti oldugunu iddia edemez olsa olsa Hukuk Devleti’ne yaklasmis olur.
Stratejisi olmayan bir toplumun ayakta kalabilmesi, ilerleyebilmesi mümkün degildir. Bizim gibi geçmiste köklü devletler kuran bir millete Atatürk gibi yapici ve birlestirici bir lider gelerek ülkeyi yeniden sekillendirmistir. Ama ömrü vefa etmedigi için koymus oldugu ‘Muasir medeniyet seviyesinin üzeri’ hedefini strateji ile tamamlayamamis ve ondan sonra gelen liderlerde tamamlamak için ugrasmamislardir. Atatürk’ten sonra ülkemizin en degerli topraklari tarim için elverissiz raporu alinarak sanayi bölgesi haline getirilmis, organik olan bitki örtümüz ve canli çesidimiz küresel tohum ve damizlik ile öldürülmeye çalisilmistir.
Anayasa Mahkemesinin türbanla ilgili aldigi karar askerin yapmis oldugu darbeden daha beterdir. Asker darbeyi yaptiginda sebebini demokrasi ve hukuk islemedigi için yaptim diyerek darbeyi kabul edilebilir sayabilir ama hukuk ve demokrasi için bir alternatif olarak görmez. Anayasa Mahkemesinin karari ise Meclisi yok sayarak millet iradesini görmezden gelmekten baska bir sey degildir. Evrensel Hukuk Ilkelerinin çignendigi, kanun koyucunun taninmadigi, meclisin fiilen inkâr edildigi bir olaydir.
5. BÖLÜM
ERGENEKON DAVASI VE DARBECININ DEMOKTAT AYAGI
Yargiyi yargi yapan en önemli unsurlardan biridir güven. Eger ki yargi bile kendi içinde güvensizlik addediyorsa adaletli bir yargilamadan bahsetmek mümkün degildir. Ergenekon davasi sürecinde davanin açilmasindan rahatsizlik duyarak tepkilerini acimasizca dile getirenler kadar bu davaya destek olup kimsenin ulasamayacagi bilgi ve belgeleri yayinlayanlarda bu sürecin saglikli islemesine engel olmaktadirlar
Darbelerin meydana gelmesinde dis güçlerin Ankara üzerindeki baskilari muhakkaktir. Eger meclis istenileni yapmazsa asker darbe sopasini göstererek yönetimi istedigi noktaya çekmeye çalisir. Iste Basbakanin 27 Nisan Muhtirasina karsi sert tavir sergilemesi askerin her zaman yaptigi sopa gösterme numarasinin artik kimseyi korkutmadigini, bu ülkenin böylece cesur liderlere sahip oldugu sürece geriye degil hep ileri gidecegini, geçmiste bize darbe gibi kötü anlari yasatanlara hesabinin sorulacagini göstermistir.
Gerçek olan Ergenekon davasinin sonucu degil, dava sonunda bu ülkeye yapilan yanlislarin hesabinin sorulabilmesidir…….

Benzer Kitaplar