Türkiye’nin Avrupa Birligine giris sürecinde Türk aydinlari önemli bir yere sahiptir. Fakat
Türkiye henüz Avrupa Birligi ülkesi özelliklerini tasimamaktadir. Dünyanin her
yerinde laiklik ve demokrasi arasindaki iliski Türkiye’de farklidir. Türkiye’de
2002 yilindan bu yana yönetimde olan hükümetin yanlislarinin yaninda bugüne
kadar ülkenin yakin geçmisi düsünüldügünde güzel gelismelerde olmustur. Hükümet
ile asker arasindaki sürtüsme devam etmektedir. Bu sürtüsmeler zaman zaman
halki da parçalayarak hükümet yanlisi Islamcilarla laik guruplari karsi karsiya
getirmektedir.
Bu
guruplardan askeri kanat ve toplumda askeri destekleyen Kemalistlerin
yaptiklari is önem arz etmektedir. Türkiye’de toplumsal özgürlükler vardir
fakat Türk Polisi Hrant Dink’in öldürülecegine yönelik tehditler aldigini
bilmesine ragmen bu duruma kulak tikamistir, bu önemsemeyis Hrant Dink’in ülkücüler
tarafindan ölümüyle sonuçlanmistir. Bu durumunda gösterdigi gibi Türkiye’de
özgürlükler var ama tam anlamiyla özgürlükçü bir anlayisin yerlestigi söylenemez.
Iste Hrant Dink asiri sagin kabullenmemesine ragmen bunu gerçeklestirmeye
çalisti. Dink öldükten sonra meydana gelen olaylar bu çalismalarin bosa
gitmediginin göstergesidir. Türk halki “Hepimiz Ermeni’yiz” diyerek yürüdü bu
düsüncenin olusmasinda da Dink’in etkisi yadsinamaz bir gerçektir.
Dünyada
birçok ülkenin sorunu oldugu gibi Türkiye’de de özgürlükçü düsünce; devlet
baskisi ve Türkiye tarihinde son dönemde olusan Islam taraftari iktidara karsi
savas vermektedir. Bu sorun Türk tarihinin evveliyatina dayanir. Osmanli
Imparatorlugunun dindarliklari onlari insafsizliga sürüklemistir. Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün kurdugu laik devlet düzeni ölümünden hemen sonra fasistler
tarafindan, çok partili sistemde ise askeri darbe tarafindan hep özgürlüklere
set çekilmistir. Sendikalarin kapatilmasi, siyasi liderlerin iskencelere maruz
birakilmasi, sayisiz idam cezalari ve iskenceler bir biri ardinca devam
etmistir.
Üniversiteler
sag ve sol guruplarin cepheleri haline geldigi bu dönemde, milli duygularin
tahrik oldugu gerekçesiyle medya sansürlenmeye basladi, dernekler kapatildi ve
dernek baskanlari anlamsizca tutuklandi. Adalet dagitmak için kurulan Devlet
Güvenlik Mahkemeleri darbecilerin emri altinda ölüm fermani imzalayan
kuruluslar haline getirildi. Bu zulüm dolu yönetim Turgut Özal’in hükümetini
kurmasiyla azda olsa hayat normale dönüsmüs, düsüncesinden dolayi hapse atilan
kisiler tahliye olmaya baslamistir. Basbakan Turgut Özal dini çevrelere
alakadar bir durus sergilemistir. Kürt sorununu sorun olarak kabul edip
çalismalar baslatmistir, bu çalisma sürecinde Cumhurbaskani olan Turgut Özal süpheli
sahislar tarafindan öldürüldü. Bu ölümün sir perdesi bu güne kadar aralanmadi.
Turgut
Özal’dan sonra Türkiye Cumhuriyetinin basina Süleyman Demirel geçti. Bu dönemde
derin devlet bas gösterdi, Genelkurmay dini guruplarin hareketlerine göz yumdu
ve bu guruplar özellikle bu dönemde kendilerini göstermeye basladilar. Türk
Milliyetçiligi bu dönemde farkli bir kisveye bürünüp, terör kimligini
kazanmistir. Sivas olaylari, Madimak otelindeki aydin katliami gerçeklesti ve
bu dönemde devlet derin devlete yenildi. Türkiye birçok faili meçhul olay hala
aydinlatilamamisken birçok aydin hala ceza evinde yatmaktaydi.
Süleyman
Demirel’den sonra Cumhurbaskanligi koltuguna oturan Ahmet Necdet Sezer daha
Anayasa Mahkemesi üyesiyken özgürlükçü düsünce lehine yaptigi açiklamalarla
dikkatleri üzerine çekmistir. Azinlik olan Kürt halkinin görüslerini kabul
etmesi baris rüzgârlari estirmistir. Ahmet Necdet Sezer Türkiye’nin Avrupa
Birligine girmesi için çok çaba göstermistir. Fakat Cumhurbaskani ve hükümet
arasinda ki krize hükümet dayanamamis ve erken seçime gidilmistir. Yapilan
seçimi Recep Tayyip Erdogan baskanliginda olusan Adalet ve Kalkinma Partisi
adinda yeni bir olusum kazandi. Cumhurbaskanligi koltuguna Abdullah Gül’ün
oturdugu bu hükümet hukuk devleti olma yönünde önemli adimlar atti. Recep
Tayyip Erdogan ve hükümeti askeri baskilara karsi direndi. Asker ve hükümet
arasindaki direnis ülkenin demokratik hale gelmesini güçlestirmistir.
Türkiye’de
düsünce özgürlügünün deyince akla ilk Nazim Hikmet gelir. Mustafa Kemal Atatürk
öldükten sonra fasist devlet düzenine karsi çiktigi için ceza evine
konulmustur. Ama o hücresinde yazdigi siirlerle sesini hep disariya
duyurmustur. Yurt içinde ve yurtdisinda bildiriler yayinladi. Komünizm yanlisi
oldugu gerekçesi ile Türkiye Cumhuriyeti vatandasligindan çikarildi ve kendi
ülkesinde siirlerinin okunmasi yasaklandi. Adalet ve Kalkinma Partisi hükümeti
Nazim Hikmet’in Türk Vatandasligini geçte olsa geri verdi. Nazim Hikmet yurttaslar
için önemli bir semboldür. Özgürlük mücadelesinin fitilini Nazim Hikmet ateslemistir.
Avrupa
Birligi’ne giriste yurttas hareketlerinin önemi yadsinamaz bir gerçektir. Aydin
hareketinde eylemlerin siklastirilarak Islam taraftarlari ve asker çatismasi
arasinda tirmanisa geçen irksal ve dinsel nefreti reddetmek amaçlanmaktadir. 2000’li
yillarin eylemleri de bu amaca hizmet etmektedir.
2003
yilinda Milli Egitim Bakanligi tarafindan egitim müfredatinda yapilan
degisiklikle ermeni soykiriminin asilsiz oldugu gibi tarih düsmani ve irkçi
yetistirilmeye çalisilan nesiller için aydinlar tarafindan bildiri yapildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde Müslüman olmayanlara karsi uygulanan irkçi politikaya
sessiz kalinmasi bunu normallestirdi ve her sorunun arkasinda Israil ve
Yahudiler arandi.
Ülkenin
baris sürecine girmesi istenmemekle beraber özgürce düsünmeyi, elestiri yapmayi
yasaklayan ve cezalandiran bir sistem hazirlanmaktaydi. Türklerin yaptigi Kürt
ve Ermeni katliamlari dogrulayan yazar Orhan Pamuk kendi ülkesi tarafindan
hükümet yandasi medya kurumlarinca karalamalara maruz kaldi.
Dink
düsüncelerinden dolayi hapis cezasina çarptirilmasi ve katledilmesi Ermeni ve
Kürt sorunlarinin çözümünü baltaladi. Orhan Pamuk Türklügü asagilamak suçundan
yargilandi. Ceza kanununda özgürlükleri kisitlayan maddeleri kinamak amaciyla
2006 yilinda sivil itaatsizlik eylemleri baslatildi. 2008 yilinda Avrupa
Birligine giris için yeni reformlar yapilmaya baslandi ama hükümet basa
gelmeden yapma sözü verdiklerini yapamadi. Aydinlar tam da o günlerde hükümeti
göreve çagirsa da iktidar ne verdigi sözü tutma nede ülkeyi Avrupa Birligine sokma
güç ve kuvveti yoktu.
Aydinlar
Ermeni vatandaslarin acilarini paylasmak için Osmanli Devletinin yaptigi Ermeni
Soykirimi için Ermenilerden özür dileme kampanyasi baslatti. Demokratik Toplum
Partisi’nin meclis gurup toplantisinda Kürtçe konusmasi ülke gündemine oturdu.
Kürtlerin sorunlarini çözebilmek için yurttaslar girisimlerde bulunuyor ve bunu
Avrupa da dile getiriyorlardi. Türkiye’de demokratiklesme adina Avrupa’dan
alinmasi gereken dersler vardir. Azinlik haklarinin korunmasi, düsünce
özgürlügünün saglanabilmesi için demokrat aydinlarin çabasi sürmektedir. Bu süreçte
Türkiye’de ki aydin hareketleri özgürlük adina dünyaya ders verdi.
Islamci
Hükümetin on senelik saltanati devam ederken, AKP özgür düsünmeyi suç haline
getirip bu suçu isleyenlerin tutuklanmasini saglayarak sadece kendi gibi
düsünen bir halk olusturmayi planliyordu. Avrupa bu duruma sessiz kaliyordu.
Türkiye’de asagilan aydinlarin durumuna müdahale etmedi.
Recep
Tayyip Erdogan hükümeti ülkenin demokratiklestigini iddia etse de askeri yola
getirmek için her gün bir askeri tutukluyordu. Ergenekon terör örgütü adina
yapilan operasyon basta derin devleti sorgulasa da demokrat aydinlari
hedefledigi anlasilmisti. Devletin keyfi uygulamalarina ragmen Avrupa AKP
hükümetini destekliyordu. Avrupali aydinlar görevlerini yerine getirip bu
düzene karsi çikmiyordu. KCK ve Ergenekon davalari teröristlere yardim
iddiasiyla yapilan tutuklamalari mesrulastiriyor, BDP’nin düzenledigi kültürel
ve sosyal aktivitelere katilmak terörist damgasi yemeye yetiyordu.
Türk
aydinlari protestolarini sürdürüp uluslararasi alanda seslerini duyuruyordu.
Özgür düsünce deyince Türkiye’de öncü isimlerden olan Ragip Zarakolu’nun
tutuklanmasi bardagi tasiran son damla oldu.
Ragip
Zarakolu’nun aydin hareketine katkisina paha biçilemez. Evrensel degerler ve
özgürlükçü düsünce için çalismisti. Yazdigi makale nedeniyle cezaevine konuldu.
Zarakolu cezaevinden çiktiktan sonra Belge Yayinlarini kurdu. Bu yayin evinde
Kürt sorunu ile ilgili birçok kitap basildi, yayin evi sürekli sansürle
karsilasti. Kitaplari toplatildi ve Zarakolu tekrar ceza evine konulmasini;
yayin evinin bombalanmasi takip etti. Zarakolu ülkesinde hor görülmesine
nazaran yurt disinda övgü ve ödüllerle karsilaniyordu. Yurt disinda bulunurken
tutuklu aydinlari savunmak için gelen Zarakolu, Prof. Büsra Ersanli ile
birlikte silahli terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklandi. Tutuklu
aydinlarin sesleri hükümet yanlisi medya tarafindan susturulsa da; Ankara’da ve
Avrupa’da tutuklu aydinlarin özgürlügüne kavusmalari için kampanyalar
baslatildi.
Aydin
ve yazarlarin tutuklu bulunmasina yönelik tepkiler, Hükümet tarafindan yapilan
tehditkâr açiklamalarla bastiriliyordu. Avrupa’nin tepkilerini hafifletmek
amaciyla erken saliverilmeler yapildi. Ragip Zarakolu tahliye oldu ama
demokratlarin mücadelesi bitmemisti. Türk aydinlarin durumu yurt içinde ve yurt
disinda izleniyordu. Yargi ve polisin uyguladigi baskilar devam etse de
aydinlarin özgürlük mücadelesi bitmeyecektir.
Türkiye’de son on yillik aydin tarihi AKP’nin uyguladigi baskilarla
geçti. Aydinlar olarak bu kara lekeyi tarihe geçirmek bizim görevimiz. Türkiye
de bulunan çok ulusal yapinin demokratiklesmesi toplumun özgürlügü için çalisan
aydinlarin varligina her zaman ihtiyaç olacaktir. Bu ülke Nazim Hikmet, Ragip Zarakolu
ve Büsra Ersanli gibi bu ugurda çalisanlari unutmayacaktir. Türkiye’de ve yurt
disinda demokrat aydinlar özgürlükler için durmadan çalisacaklardir.
TÜRKIYE'DE DEMOKRATIK KARSI ÇIKIS
AYDIN VE SANATÇI GIRISIMLERI
VINCENT DUCLERT
BELGE ULUSLARARASI YAYINCILIK
2012