Türk Dis politikasinda karar alma mekanizmalarinda görev yapanlara isik tutma amaçli
olarak akademisyenlerin hazirlamis olduklari makalelerden derlenen kitabin
Türkiye-Sirbistan is birligine katki yapmayi amaçlamistir.
Türkiye-Sirbistan
iliskilerinde Prof.Dr. Ahmet DAVUTOGLU (Türkiye Cumhuriyeti Disisleri Bakani)’nun;
Stratejik ortakliga dogru paradigma degisimi nasil saglanabilir? Sorusuna
cevaben Türk-Sirp halklarinin tarihte beraber yasayip birlikte var
olduklarindan dolayi herhangi bir sinir olmasa da Türler ve Sirplar ’in komsu
olduklarini belirtmistir. Yine iki ülke arasindaki iliskilerin balkanlarda
birlesti unsur oldugunu ve konunun önemli oldugunu ve balkan ülkelerinin en
dogusunda yer alan Türkiye ile en batisinda yer alan Sirbistan’in kilit ülkeler
konumunda oldugundan bahsetmistir.
Türkiye’nin konumunun, kültürel zenginliginin, insan kaynaklarinin zengin oldugundan hatta
bu konularda merkez konumunda bulundugundan bahsetmistir, bu nedenle iki ülke
arasinda yapilacak olan güç birliginin hem iki ülke için hemde balkanlar için
hemde Avrupa için önemli oldugunu dile getirmistir.
Kitabin ikinci
bölümünde kitap editörlerinden Tuncay BABALI; Sirbistan’in su anki görünümüne
Bosna savasi, Karadag’in Sirbistan’dan ayrilmasi ve Kosova’nin bagimsizligini
ilan etmesi sonucu ulastigini belirtmistir.
Türkiye Sirbistan
iliskileri son dönemde ortak degerler ve çikarlarin birbirine uymasi sonucu
oldukça iyi oldugu görülmektedir. Bu
iyilesmede Dis Isleri Bakanimizin etkisinin oldukça büyük oldugundan bahsedilmektedir. Türk Dis Politikasinin “Yurtta Sulh Cihan’da
Sulh” ve “Komsularla Sifir Sorun” gözetilerek olusturulmus oldugunu ve Balkan
politikasinin da etkisinin önemli oldugundan bahsetmistir. Sirbistan Cumhuriyetinin
yönetim seklinin parlamenter demokrasi oldugunu, Cumhurbaskaninin halk
oylamasiyla yapildigini, Avrupa ile bütünlesme Sirbistan’in Dis politikasina
yön verdigini ancak Sirbistan’in Kosova üzerinde tam egemenlik hakkina sahip
oldugunu iddia etmesinin dis politikasinda çok önemli bir sorun oldugunu
belirtmistir. Sirbistan 2012 yilinda AB
aday ülke konumuna alindigi, bazi ülkelere vize kolayligi sagladigi,
müzakerelerin baslamasi için oldukça çaba harcadiklarini bunun sebebin inde
ülkenin ekonomik durumunun oldugundan bahsedilmistir. Türkiye ile Sirbistan arasindaki sorunlarin
basinda Kosova meselesi gelmekte oldugunu, Türkiye’nin Kosova’yi ilk taniyan
ülkelerden olmasinin Sirbistan’da tepkiler neden oldugunu, ancak bu durumun
iliskileri etkilemedigini belirtmistir. Ikinci
meselenin Sirbistan ile Karabag’in kesin olarak ayrilmasinin ardindan ortada
kalan Sirp bölgesinde 300 bin Müslüman bulunmasindan dolayi ve Sirp
makamlarinin bu bölgede olusan dini otorite bölünmesini ortadan kaldirmak için
ülkemizden destek talep ettigi, Sancak bölgesinin Sirbistan’da kalan kisminda
Saraybosna’nin dini önderligini kabul etmeyen çevreler oldugundan, bu nedenle
Sirbistan’da “Riyaset” ve “Mesihat” adlariyla iki farkli dini kurum
bulundugundan, son olarak bas müftülügün idari olarak Sirbistan’a ruhani olarak
Saraybosna’ya ve dolayli olarak manevi açidan Türkiye’ye bagli olmasi
öngörülmektedir. Diger bir mevzunun iki ülke arasindaki ticari ve ekonomik
iliskiler, bu ikili iliski siyasi alanda saglanan sicak temasa tezat
olusturacak nitelikte oldugundan bahsedilmistir.
Sonuç olarak Ahmet
Davutoglu’nun hayalindeki vizyonu resmederken su tarihi referansta
bulunmaktadir.16. yüzyilda Osmanli vezirlerinin çogunun balkan kökenli
olmasindan, Bu ulus devletlerin halklarinin Osmanliya tek tarafli olarak
bakmayi, Türkiye, Bosna Hersek ve Sirbistan arasinda üçlü görüsmelerin
basladigindan, üç ülkenin disisleri bakanlarinin bir araya gelerek Avrupa’nin
uzun yillardir çalisip çözemedigi problemleri kisa zamanda çözdüklerinden, kisa
zamanda atilan adimlarin karsilikli sayginin bir ifadesi oldugunu dile
getirmistir.
Kitabin
editörlerinden Yeliz OKAY; Istanbul’da Sirbistan’a dair yer adlarindan bahsettigi,
bu isimlerden önemli olanlarinin, Belgrad kapisi Demirhane yolu, surdisinda
bulunan Yedikule Kapisi ve en önemlisi Belgrad Ormanlari oldugunu dile
getirmistir. Belgrad ormanlari ile ilgili olarak Osmanli Yeniçeri Ocaginin
kaldirilmasi olayinin burada gerçeklestigini dile getirmistir. 19. Yüzyilda
Osmanli devletinin sinirlarindan ayrildigini dile getiren yazar su anki
Istanbul’da Belgrad’in adini tasiyan mekanlarin bulunmasinin iki ülke açisindan
olumlu anlamda bir gösterge oldugunu belirtmistir.
Kitabin içerisinde
Osmanli Dönemi Belgrad’indan Enstantaneler “Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde
Belgrad” konusuyla Namik Sinan Turan’in; Sirbistan’in en parlak dönemlerinden
bahsettigi, sinirlarinin nerelere ulastigindan ve Istanbul’u fethetme
isteklerinden bahsedildigi ancak Dusan’in ölmesiyle Sirbistan’in parçalandigi,
o dönemde yasanan gelismelerin Sirplarin Osmanli taraftarligini
güçlendirdiginden, yine Osmanli devletinin hizla yükselisinin ardindan
Macaristan7a karsi bir savunma hatti olusturulmasi için Belgrad’in
fethedilmesinin önemli oldugu, nitekim fethedildigi, kisa zamanda bir ticaret
merkezi ve üst haline geldiginden ve nüfusunun kisa zamanda arttigindan
bahsetmistir. Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde Belgrad’in Cennet yurdu ve inci
tanesi olarak adlandirdigindan, ancak 18. Yüzyilin baslarina dogru Belgad için
gerileme dönemi basladigindan ve Viyana bozgunu ardindan Avusturyalilarin eline
geçtiginden bahsedilmistir.
Burak Samih Gülboy
ise Sirbistan tarihi içerisinde önemli bir yere sahip olan Chedomille
Mijatovitch’in 1982 yilinda yayinladigi kitaptan alintilar yaparak kaleme
aldigi yazisinda Osmanli Imparatorlugunun balkanlardaki hakimiyetinden, yazarin
kitabindan kendisine ait olan anilardan ve Türklerin anilarindaki etkilerinden
bahsedilmektedir. Mijatovitch’in aile
yapisinin karma oldugundan ve bu karmasikligin yazarin hayatinda Osmanli ve
Türk imgeleriyle sikça karsilasmasina ve özellikle II Abdülhamid ile ilgili
hatiralarinda ise monarsi bürokrati olmasi nedeniyle saygi duydugu hükümdar
oldugu gibi konulardan kisaca bahsedilmektedir.
Cüneyd Okay’in
yazisinda ise Sirplarin tam manasiyla bagimsizligini ilan etmesiyle birlikte
sirp ordusunun içerigi hakkinda bilgiler aktarmistir. Buna göre sirplar askeri
teskilatlanma örnegi göstererek bes fikraya ayrilmislardir. Savas
pozisyonlarindan askeri rütbeler kadar sirp ordusu hakkinda bilgiler
aktarilmistir.
Levent Ürer’in
Avrupa’da belirsizlik ulusçuluk vurgusu içinde Sirp ve Müslüman öteki konulu
yazisinda ulusçulugun çesitli tanimlarini yaptigi, ulus dendiginde ise dört
faktörün etkili oldugunu bunlarin Toprak, Büyüklük, Birlesme ve Ulusal olduguna
dair bilinç oldugundan, dünya devletlerinin bu faktörlere olan
yaklasimlarindan, Hirvat-Sirp savasindan bahsedilmektedir.
Bahriye Çeri ise
Balkanlarda Osmanlidan günümüze Türk edebiyatindan, Osmanli edebiyati meydana
getiren sair ve yazarlarin büyük bir kisminin balkanlarda yasadigindan dolayi
eserlerini de buralarda verdiklerinden, sayisal olarak Balkanlarda yasamis olan
edebiyatçilardan ve sanatçilardan, Makedonya Türk edebiyati gelisiminden su anki
durumuna, Kosova Türk edebiyatindan, Bulgaristan Türk edebiyatina ve buralarda
verilen eserlerin Türk edebiyatindaki yerleri gibi genis yelpazede bulunan bir
çok konudan bahsetmistir.
Gül Pinar Ekrem
Gülboy’un yazisinda Türkiye ile Sirbistan’in Avrupa Birligine giris süreçleri
karsilastirilmistir. Giris bölümünde Avrupa birligi hakkinda ön bilgi veren
yazarimiz daha sonra yakin tarihte üyelik kapisi açilan Sirbistan ile uzun bir
süreç geçirildikten sonra 2005 yilinda müzakerelere baslayan Türkiye ile
arasinda ki hiz farki karsilastirilmistir. AB’nin genel stratejisi olan
genislemenin bir balkan ülkesi olan Sirbistan’in üyeliginin hizlanmasinda
etkili oldugunu, bunun yani sira Kopenhag kriterlerinin uygun olmasi da süreci hizlandirdigindan, ancak Türkiye’nin
üyeliginin yapilan anlasmalar neticesinde tam üyelik sürecinin baslayacagi
ancak yapilan askeri darbelerin süreci olumsuz etkilediginden, yine hiz
farkinin baslica nedenlerinden birinin de Kültür, Din, Büyüklük ve Nüfus etmeni
oldugundan, fakat hiç konusulmayan Kültür ve Din etmeninin bunlarin içerisinde
en önemli neden oldugundan söz etmistir.
Caner Sancaktar’in
kaleme aldigi yazida balkanlarda Bölgesel isbirliginin öneminden, Sirbistan’in
asiri milliyetçi bir toplum olmasindan dolayi Balkanlarda günah keçisi ilan
edilmelerinden, Balkanlardaki asiri milliyetçilikten ve beslenme
kaynaklarindan, asiri milliyetçiligin ekonomik ve politik amacindan, kullandigi
yöntemlerden ve sonuçlarindan bahsedilmistir. Sonuç olarak Sosyalist anlayistan
kapitaliz anlayisa geçen balkan ülkelerinin geçis sürecinde politik, ekonomik,
ve toplumsal problemler yasadiklari, bölünme ile birlikte silahli çatismalarin
yasandigindan, cografyada yasanan bu olumsuzluklarin bölgesel is birligi ile
olacagindan, tüm balkan cografyasinin sivil toplum ve düsünce kuruluslariyla,
üniversiteleriyle, parti ve medya organlariyla birlikte asiri milliyetçilige
karsi birlikte mücadele etmesiyle olabilecegini aktarmistir.
Gülsah Kurt Güveloglu
ise SHS ve Yugoslavya’nin Türkiye ile diplomatik iliskilerini konu alan
yazisinda, 1. Dünya savasi sonrasi yasananlardan, Atatürk döneminde Türkiye’nin
balkan politikalarindan, bu ülkeler ile diplomatik iliskilerin kurulmasindan
Türkiye ile Yugoslavya arasinda 1925 yilinda yapilan dostluk antlasmasindan,
Balkan antanti süresince karsilikli iliskilerden ve konferanslardan, Balkan
ülkeleri arasinda kültürel alanda is birligi olusturmak ve gelistirmek amaçli
Balkan Birligi Cemiyetinin kurulmasindan, Yugoslavya krali, kraliçesi ve
Basbakaninin Türkiye’yi ziyareti ile dönemin Türkiye Cumhuriyeti Basbakani
Ismet Inönü ile Disisleri bakani Tevfik rüstü Aras’in Yugoslavya
ziyaretlerinden, bahsetmistir.
TÜRKIYE - SIRBISTAN ILISKILERI
YELIZ OKAY
TUNCAY BABALI
DOGU KITABEVI
2012