TÜRKIYE CUMHURIYETI RUSYA FEDERASYONU ILISKILERI  -   Prof.Dr. Haydar ÇAKMAK / Doç.Dr. Mehmet Seyfettin EROL

TÜRKIYE CUMHURIYETI RUSYA FEDERASYONU ILISKILERI - Prof.Dr. Haydar ÇAKMAK / Doç.Dr. Mehmet Seyfettin EROL

Fevzi BOZKURT
Politika


Türk-Rus iliskileri, Uluslararasi Iliskiler ve dünya tarihinde inisli çikisli sürece sahitlik eden örneklerden birini olusturur. Iki ülke arasinda 250 yil boyunca 11 büyük savas yasanmistir. Osmanli-Çarlik ve Soguk Savas dönemlerinde yasanan olumsuz gelismeler iki ülkenin de iyi niyetiyle 1990’li yillari olumsuz etkilemesine izin vermemislerdir.
 
Samsun’da baslayip, Izmir’de sona eren ve Lozan’in yolunu açan Kurtulus Savasi yillari, Türk-Rus iliskilerinde birinci milat olarak görülmektedir. Kurtulus yillari döneminde iki ülke arasindaki yakin iliski ve dostluk Ikinci Dünya Savasi’ni takip eden yillarda farkli bloklarda yer almalari sebebi ile eski hizini kaybetmistir. 1990 yilinda Sovyetlerin dagilmasinda sonra Rusya Federasyonu ile iliskiler yeniden canlanmis 2000’li yillarda özellikle 11 Eylülden sonra stratejik ortaklik arayislarina girilmistir.
 
Türk-Rus iliskileri, Rusya’nin tarih sahnesine çikmasi ile baslayarak yaklasik bin yila yaklasmis. Tarih boyunca yaklasik elli yili bulan on iki savas yasanmis. Bes yüz seneden fazla iliskiler baris içinde devam etmis. Her iki devlette tarihsel baglamda birbirlerinden etkilenmislerdir. Türk Islam Devleti’nin bulundugu topraklarda Rus Devleti’nin, Ortodoks Bizans topraklarinda ise Osmanli Devleti yükselmistir.
 
Sovyetler Birligi ile Türkiye arasinda imzalanan Moskova-Kars antlasmasi 1921 yilinda yürürlüge girmis ve ülkeler arasinda siyasal yakinlasmayi saglamis, 1925 yilinda ülkeler arasinda dostluk ve tarafsizlik antlasmasi hayat bulmustur. Atatürk’ün vefatindan sonra Sovyet-Türk iliskilerinin bozulmasi ve Türkiye’nin Ikinci Dünya Savasinda tarafsizligini ilan etmesi iki ülke arasinda soguk savasin baslamasina yol açmistir. Bu hadiselerin neden ve sonuçlari konusunda Sovyetler Birliginin ve Türkiye’nin tarihçileri farkli tezlere sahip olup çesitli makaleler yazmislardir.
 
Osmanli-Rusya iliskileri:
 
Bazi Yanlis Algilamalar ve Onlarin Üstesinden Gelmenin Yollari
Svetlana ORESKOVA
Türk-Rus iliskilerinin tarihi 600 yili asmakta olup, elli yili bulan savaslar yasanmistir. Yaklasik bes yüz senden fazla iki devlet baris içinde yasamis, ancak hem Osmanli hem Ruslar birbirleri ile çok mücadele etmislerdir. Bunun için iki ülke birbirlerini ebedi düsman olarak görmektedirler. Her iki ülke de kendi cografyalarinda yayilmis ve güçlenmislerdir. Ancak Türk-Rus düsmanligi fikri ve imaji bu güne kadar bilimsel tarihçilikle asilamamistir.
 
Açik gerçegi çarpitmaya neden olan tarihsel dönemler ele alindiginda:
 
XV. yüzyilin ikinci yarisinda Osmanli Imparatorlugu Dogu Karadeniz bölgesinde kuruldu ve Karadeniz Türk gölü haline geldi. Bu bölgede yer alan Italyan ticari sömürgesini Osmanli Devleti ortadan kaldirdi. Zaten Karadeniz seferlerinin asil amacinin bu sömürgeleri ortadan kaldirmak oldugu bilinmekteydi. Osmanlilar kuzeye dogru daha fazla ilerlemeyi planlamamislardir. Akdeniz Orta Dogu ve Merkez Avrupa bölgeleri Osmanli Imparatorlugu’nun dikkatini daha çok çekiyordu. Güney Steplerin Rusya için cazip gelmesine ragmen, Rus Imparatorlugu XVII. yüzyilin yarisina kadar Güney Steplerde her hangi bir hak talebinde bulunmamislardir.
1829 ve 1878 yillarinda Rus ordulari iki defa Osmanli kapisina dayanmis, I. Nikolay ve II. Aleksandir tarafindan geri çagrilmislardir. 1878 yilindaki durumu o zamanlarin meshur halk adami degisik vatanseverler Ayasofya üzerine haç dikmeyi haykiriyorlardi ama Rus yönetimi olgun biçimde yapmamistir. Hiç bir akilli Rus Türkiye’yi isgal ederek Istanbul’u kendi topragina dahil etmeyi düsünmüyor bu Rusya’nin güçlenmesi degil zayiflamasi anlamina geldigini bilirlerdi. Rusya’nin genisleme mantigi Osmanli Imparatorlugu ile düsmanliga gerek olmadigini göstermektedir.
 
Türk ve Rus Devlet Insa Süreçlerinde Bizans ve Altin Ordu Devletlerinin Çok Boyutlu Etkileri ve Tarihsel Miras/Halef-Selef Faktörü
Ilyas KAMALOV
 
XV. yüzyilin ortasinda Avrasya Cografyasi’nin haritasinda büyük degisiklikler gerçeklestigi, Bizans ile Altin Ordu’nin yikilislari bölgedeki dengeleri alt üst etmistir. Rus Çari III. Ivan, 1472’de son Bizans Imparatoru’nun yegeni Sofya ile evlenerek Rus Devleti’ni III. Roma ilan etmistir. 1477’de Altin Ordu Hani Ahmed, Fatih Sultan Mehmed’e mektup yazarak Osmanli himayesindeki bir Han gibi hitap ettigi, ancak Osmanli Sultanlari çesitli sebeplerden dolayi Altin Ordu ve mirasçi hanliklara karsi ilgisiz davranmislardir. Ruslar ise III. Roma iddiasinda bulunsalar da Altin Ordu Devleti’nin mirasini toplamakla mesgul olmuslardir. Altin Ordu’nin Rusya üzerindeki etkileri siyasi ve dini alanlarda olmakla beraber devlet teskilati ve Sosyo-ekonomik alanda da etkisini göstermistir. Altin Orda yikildiktan sonra Bizans Imparatorlari sonra ise hanlar için kullandiklari “Çar” ünvanini kullanmis hanlarin bütün yetkilerini kullanmaya baslamislardir. Türk Islam Devleti olan Altin Orda’nin hakim oldugu topraklarda Rus Devleti, Bizans Imparatorlugu’nun topraklarinda ise Osmanli Devleti güçlenmistir.
 
Imzalanan Kars Antlasmasinin Tarihsel Arka Plani (Mart-Ekim 1921)
Natalie ULÇENKO
 
Kars antlasmasi Ermeni, Azeri, Gürcü Sovyet Cumhuriyetleri ve Türkiye arasinda, 16 Mart 1921 yilinda Moskova antlasmasini uygulamak için imzalanan bir belge olarak görülmektedir. Moskova antlasmasi 16 Mart 1921 tarihinde Rusya ve Türkiye arasinda imzalandi. Iliskilerin kalici olmasini isteyen Rus yönetimi Kars, Ardahan ve Artvin’in Türkiye’ye verilmesini kabul etti. Antlasmayi Rusya Merkez yönetim kurulu 20 Mart 1921’de, TBMM ise 22 Temmuz 1921 yilinda onayladi. Antlasmanin önemi Sovyet-Türk iliskilerin temelini olusturan bir belge olarak görülüyor. Ayrica Türkiye’nin uluslararasi konumunu güçlendirmek için önemi belirtiyor. Türkiye Rusya’yi siyasi müttefik gibi seçerek Batili ülkelerin askeri baskisina karsi koyabilmek için para ve silah talep ettigi görülmektedir. Moskova antlasmasindan sonra Rus hükümeti Türkiye’ye silah ve toplam 10 milyon ruble ve 5 milyon tutarinda altin vermeyi kabul etmis fakat Belli bir süre devam ettikten sonra yardimlar kesilmistir. Mart 1921’de Rusya Ingiltere ile ticaret antlasmasi imzalamis bu durum Rus yardiminin sona ermesi, Türkiye tarafindan o zaman için ortak düsman olan Ingiltere lehine Rusya’nin bir jesti olarak algilanmasina neden olmus, Iki ülke arasinda karsilikli güvensizlik sebebi olmustur.
 
Rusya ve Türkiye: Soguk Savasi Kim Baslatti?
                                                                                             Aleksandr KOLESNIKOV
 
Atatürk’ün vefatindan sonra Sovyet-Türk iliskilerinin bozulmasi ve Türkiye’nin Ikinci Dünya Savasi’nda tarafsizligini ilan etmesi sonucu iki ülke arasinda soguk savasin baslamasina yol açmistir. Türk yazarlari rafindan, 1939 yilindaki tarafsizlik ilani ve 1941’de Almanya ile imzalanan saldirmazlik antlasmasi Türkiye’nin dönemin uluslararasi hukuk çerçevesinden çikmadigi düsünülmektedir. Türkiye 30’lu yillarin sonundan 1944 yilina kadar Almanya’nin bir numarali ortagi olmasina ve Almanya için stratejik öneme sahip olmustur. Fakat Türk hükümeti kendi topraklarini Alman silahli kuvvetlerinin transit olarak kullanimini kabul etmemistir. Stalin’in uygulamalarindan kaçan Ahiska Türkleri’nin Türk topraklarinda barinma iznin verilmesine ragmen 1944 yilinda Ismet INÖNÜ’nün iliskilerin daha kötülesmemesi için Sovyet Yöneticilerin israrli talebine boyun egerek mültecileri teslim etmis mülteciler siniri geçer geçmez vurulmuslardir. Bu dönemlerde Türk ordusu Alman usulü ile silahlandirilmakta idi. 1940 yilinda Türkiye ile SSCB arasindaki ticaret hacmi daha da azalmisti. Türk dis politikasi savasa taraf olmamak için her seyi yapti. Ingiliz diplomasisi Türkiye’ye tarafsizligini ilan etmesi konusunda israr etmekteydi. Bu tarafsizlik ilani ikinci dünya savasi yillarinda Londra’yi memnun ediyordu. Ingilizlerin 1939-1945 yillari arasinda Ankara’nin aldigi kararlar üzerinde oldukça etkili olmustur. Ikinci Dünya Savasi’dan sonra jeopolitik gerçeklik ortaya çikmis, dünya düzenini saglayan eski güçler Büyük Britanya ve Fransa yerine SSCB ve ABD geçmistir. Bu iki güç arasinda da Orta Dogu bölgesine etki ugruna mücadele ortaya çikmistir. 1947’den sonra ABD Türkiye’nin koruyucusu–Hamisi rolünü almistir. Türkiye’ye askeri yardim antlasmasi ABD’nin Türkiye ve Orta Doguya nüfus etmesinin baslangici olmustur. SSCB ve Türkiye arasindaki soguk savas Atatürk’ün vefatindan sonra baslamis 50’ler ve 60’larda aktif bir biçimde devam etmistir.
 
Çok Kutuplu Dünyada Türkiye-Rusya Iliskileri
                                                                                                           Nedejda ARBATOVA
 
Geçmis iki kutupluluk uluslararasi iliskilerin bugün ki mevcut durumu iki zit egilim küresel sorunlar üzerinde çok tarafli isbirligi egilimi ve Dogu ve Bati arasindaki iki kutupluluktan farkli olan yeni bir iki kutupluluk egilimi arasinda sürekli degisen dengenin güçlü etkisi altinda kalmaktadir. G-8 ve G-20 formlari, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu Ilk egilim örnegidir. BM Güvenlik Konsey’inde Suriye kararinin Rus-Çin vetosu ikinci egilimidir. Çin, Rusya ve Türkiye anahtar Avrasya güçlerinin bugünkü çok kutuplu dünyadaki yeri sorunudur. Çin etkileyici ekonomik gelismelere ragmen modern dünya standartlarina uymamaktadir. Politik Çin hala Komünist Parti tarafindan yönetilen otoriter bir devlettir. Enerji kaynaklarinin eksikligi Çin’in ekonomik emelleri için büyük bir tehdit olusturmaktadir. Çinin önde gelen sirketleri dünyanin her yerinden enerji ürünleri ithalati için antlasma düzenlemektedir. Çin yatirimlari Avrupa’nin BDT ülkelerine de gidiyor Ukrayna, Beyaz Rusya ve Balkanlar. Çin bir anlamda Rusya ve Türkiye’ye rakip oluyor. Rusya cografi bakimdan degil Iç gelisimi için tercih ettigi model açisindan Asya ve Avrupa arasinda kalmaya devam etmektedir. Türkiye hiç süphesiz, uluslar arasi iliskilerin hem küresel hem de bölgesel düzeyde oldukça önemli bir rol oynamaktadir. Türkiye, Çin ve Rusya’dan farkli olarak NATO üyesi, AB üyeligi için aday ve Islam dünyasinin en modern ülkesidir.  Bölgesel düzeyde Türk Rus iliskileri ekonomik is birligi açisindan Rusya ve Türkiye önemli ticari ortaklardir. 2011 yilinda iki ülke arasinda ürün devrimi hacmi 27 milyar dolardir. Türkiye ham petrolün yaklasik yarisini, dogal gazin yüzde 65’ini Rusya’dan almaktadir. Rusya’nin hedefi Orta Asya ve Hazar Denizi bölgesindeki boru hattini insaatini önleyerek Türkiye’nin Rus dogal gazina bagimliligini artirmaktir buna karsilik Ankara kendi enerji kaynaklarini sekillendirmeye çalisiyor, Hazar Denizi’nden Avrupa’ya Hidrokarbon teslimati için Türkiye’yi önemli hale getirmeye çalisiyor.
 
Sanghay Isbirligi Örgütünün Türkiye ve Rusya Iliskilerine Etkileri
                                                                                                                     Inessa IVANOVA
 
Rusya Türkiye iliskilerini yönlendiren bir diger konuda Orta Asya’daki isbirligidir. 2001 yilinda kurulan ve alti üyesi olan (Kazakistan-Kirgizistan-Çin-Rusya-Tacikistan-Özbekistan) Sanghay Is Birligi örgütü önemli bir rol oynar. Bu organizasyonun bölgede baris ve istikrarin saglanmasinda rolü büyüktür. Türkiye için Avrasya’nin jeostratejik önemini artiracak faktörlerden biride enerjidir. 2005 yilinda açilan Bakü-Ceyhan-Tiflis boru hatti Türkiye için sadece enerji açisindan degil, ayni zamanda katilan ülkelerin siyasi isbirligi içinde önemlidir. Temmuz 2009’da Istanbul SIÖ Genel Sekreteri B.Nurgaliyev, katildigi Asya Kongresine ev sahipligi yapti. Yaptigi konusmada Türkiye’ye verilen önem ve Türkiye’nin giderek artan bölgesel önemi hakkinda bilgiler verdigi, Türkiye’nin bu organizasyon ile daha yakin bir iliski kurmasinin, çesitli alanlarda is birliginin gelistirmesi açisindan çok önemli olacagindan bahsetmistir. 2011 yilinda Türkiye SIÖ ile bir diyalog ortagi statüsü almak için basvuruda bulundu. Bu Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ile iliskileri derinlestirmesi, Rusya ve Çin ile iliskilerin gelistirilmesi için iyi bir firsattir. Türkiye terörle mücadelede deneyimli bir ülkedir, SIÖ’nün bu önemli alanda faaliyetlerine katkida bulunabilir.
 
Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya Jeopolitigi, ABD-Çin Gerçegi Çerçevende Ankara-Moskova Isbirligi Olanaklari ve Gelecegi
Haydar ÇAKMAK
 
Avrasya terimi uluslar arasi iliskiler literatürüne soguk savas sonrasi 1990’li yillarda girmistir. Avrasya sözcügü kelime olarak Avrupa ve Asya kitalarini ortak ifade eden bir tabirdir. Avrasya cografyasi birçok medeniyete ev sahipligi yapmis, bir çok irkin ve milletin yasadigi, çok sayida kültür ve dinlerin yasandigi, dünya kara parçasinin % 37’ni dünya nüfusunun %75’ni, enerji kaynaklarinin %75’ni ve dünyanin gayrisafi üretiminin %60’ni karsilamaktadir. Çok sayida güçlü ülke bu bölgede bulunmaktadir. Dünyaca ünlü Amerikali stratejist Brezinski bölgenin önemin vurgulamak için “Avrasya’ya hükmeden dünyaya hükmeder”  demektedir. Çin her konuda dünyanin ilgisini çekmektedir. Çin hafife alinmamasi gereken bir ülke oldugu gibi geçmiste dünya medeniyetine önemli katkilar yapmis, ciddi kesiflerde bulunmus, zenginligi ve gücü tatmis bir ülkedir. Çin Ikinci Dünya Savasindan sonra ekonomik ve teknolojik gelismelere önem vermis, 1980’den sonra kontrollü olarak yabanci sirketlere ülkelerinde yatirim yapma izni vermisler ve binlerce sanayi sirketini özellestirmislerdir.  2007-2012 yillari arasinda Batili ülkelerde kalkinma hizi ortalama %1 iken Çin’de bu rakam %9 olmustur. Çin su anda 13 trilyon dolarlik ulusal rezervi ile dünyada birinci siradadir.
 
1989 yilinda Dogu Bloku’nun sembollerinden olan Berlin Duvari yikilinca Ekim 1917’de Bolsevik Ihtilali ile baslayan düsmanlik sembolü ile birlikte yikildigi inanci dogunca, Sovyetler Birligi’ne bagli Dogu Avrupali, Balkanli, Orta Asyali ve Kafkasli ülkeler bagimsizliklarini ilan ederek özgür dünyada yerlerini aldilar. Soguk Savasin yarattigi gerginlik ortadan kalkti. Ülkeler, Politikacilar barisçil bir rejim izleyerek savunma sanayindeki üretimi azaltip asker sayilarini düsürdüler. Bu durum sadece on yil devam etti, Birlesmis Milletler’in bes daimi üyesi ABD, Çin, Rusya, Ingiltere ve Fransa 2000’li yillardan itibaren silahlanmaya baslamislar bu davranis ta diger ülkelerin silahlanmasini zorunlu kilmistir. ABD dünya savunma ve güvenlik harcamalarinin %43’nü tek basina yapmaktadir. Yillik savunma bütçesi 2011 yilinda 768 milyar dolardir.  Rusya Federasyonu ABD’den sonra dünyanin ikinci büyük askeri gücüne sahiptir. Dünyanin üçüncü gücü Çin, dünyanin dördüncü ve besinci güçlerine sahip olan Ingiltere ve             Fransa Avrupa’nin ve AB’nin en büyük askeri gücüdür. Avrupa Birligi ülkelerinin yillik silah ve mühimmat satisi 70 milyar dolardir. Çin ve ABD önümüzdeki yillarda uluslar arasi iliskilerde sik sik karsi karsiya geleceklerdir.  Türklerin Ruslar ile iliskisi 1525 yilinda Ruslarin Tataristan’in baskenti Kazan’i ele geçirmesi ile baslamis. Çarlik Rusya’nin güçlenmesi ile sicak denizlere inme politikasi ile Osmanli Devleti’nin zayiflamasini firsat bilerek yeni toprak arayisi Içine girmistir. Türkiye Rus tehlikesine karsi Bati ile müttefik olmus, 1952 yilinda NATO üyesi olmustur.
 
Avrasya’da Türkiye ve Rusya: Dis Politika’da Temel Anlasmazliklar
Aleksandr SOTNICHENKO
 
Yeni yüzyilda Rusya ve Türkiye ülke olarak yönetici degisimleri yasadi iki ülkenin dis politikasi bu degisimlerden etkilenmistir. Türk-Rus iliskileri son yillarda ciddi degisimler yasadi, ticari ciro 10 kart artti. Fakat bölgesel problemlere benzer bakislar ortaya çikti. 2011-2012 yillarinda Arap ülkelerindeki hadiseler Rus-Türk iliskilerinde ciddi fikir ayriliklari meydana getirdi. 2000 yilinda Rusya’da Vladimir Putin çagi baslamasi ile köklü degisiklikler meydana geldi. Ülkenin toprak bütünlügü saglanarak dis politikada stratejik yönde degisiklige ugramistir. Bu da Rusya’nin dünyadaki küresel ve bölgesel rolünü olumlu bir sekilde etkilemistir.  Türkiye’de ise 2002 yilinda (AKP) iktidara gelmis ciddi degisiklikler yasanmistir. Kisa sürede ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarinin üstesinden gelinmis, GSYIH’de istikrarli büyümeler saglanmistir. Dis politika alaninda komsularla sifir problem stratejisi izlenmis, Türkiye’nin dünyanin degisik yerlerdeki etkisini artirmak için çesitli politikalar hayata geçirilmistir. Rusya, Türkiye ve Bati arasindaki karsilikli politik, sosyo kültürel ve ekonomik iliskilerde Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri, Avrupa Birligi, NATO ve diger uluslar arasi örgütler ile paralellik göstermektedir. Rusya gibi Türkiye’de Bati kurumlarina katilim çabasi içindedir. Örnegin Türkiye yaklasik 50 yildir AB üyeligine girme çabasi içindedir. Almanya ve Fransa nüfusunun %70’i Türkiye’nin Avrupa Birligine girmesine karsi çikmaktadirlar. Rusya’da Avrupa, ABD ve Kanada halkinin gözünde olumlu bir imaja sahip degildir. XX. Yüzyilin sonlarinda Türkiye ve Rusya Bati yönündeki mücadelede rakip görünmekteydi ve bu bizim ülkelere yeni iddialari da dayatmaktaydi. Yeni yüzyilda hem Ankara hem Moskova Bati önündeki entegrasyonda hiçbir politik taviz vermeden reformlar hayata geçirmeyi planlamistir.
 
Orta Dogu bölgesi 2011 yilinda seri devrimler sonucu dünya politikasinin önemli ülkeleri dikkatlerini bu bölgeye yogunlastirmislardir. Hem Rusya hem Türkiye dis politikalarini günün taleplerine göre bu bölgeye uyarlamistir. Her iki ülkenin de Arap Dünyasi ile derin iliskileri mevcuttur. Rusya SSCB geleneklerinin Orta Dogu’daki varisi olmasi son yillarda Moskova’nin bölgeye yönelik aktivitesini hizli bir sekilde artirmistir. Orta Dogu ülkeleri Rusya için önemli ticaret ortaklaridir. Rus sirketleri bölgedeki dogal kaynaklarin çikarilmasini üstlenmekte, alt yapi projeleri gelistirmekte, silah satimi ve teknoloji saglamaktadir. Suriye Rus silah ve teknolojisinin önemli alicisidir. Ayrica bu ülkede Rus silahli kuvvetlerinin askeri üssü bulunmaktadir. Türkiye 2002 yilinda hükümet degisikligi ile Orta Dogu bölgesine özel dikkat ayirarak komsular ile sifir sorun politikasi izledi. Bu sayede eski rakipleri ile Suriye, Iran ve Irak hükümeti ile baristi güvenli iliskiler kurdu. Fakat 2011 yilinda Ankara dis politikasini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldi. Türk hükümeti Arap Devrimlerini desteklemekte, yeni iktidarlar ile hizli bir sekilde iliski kurmaktadir.
 
Rusya ve Türkiye: Ideoloji ve Isbirligi
Viktor Nadein RAEVSKI
 
Ideololojik temeller ve onlari yansitan doktrinler Rusya ve Türkiye’de döneme, hükümet sistemine ve kamu önceliklerine göre degismektedir. Tüm bunlar, ortak bilincin olusum süreçlerine baglidir. Fakat bu süreçler, ülkenin gelisimini belirleyen iç sosyal-ekonomik faktörlere dayanmaktadir. Rusya tarih boyunca kamu kurumlarinin, ulusal birligin, devlet kurma ideolojisinin olusumundan geçti. Ancak ülkenin tüm gelisimini belirleyen faktör Rus vaftizi, Hristiyanligin kabulü onun Ortodoks yönü oldu ve bu temel yüzyillar boyunca ideolojik öncelikleri belirlemistir.
 
Osmanli Imparatorlugu’nun ideoloji alaninda da karmasiklik vardi. 19. Yüzyil ortalarinda Tanzimat devrinde Osmanlicilik akimi gelismis, 19. Yüzyilin sonlarina dogru ise Türkçülük akimi güçlenmistir. Özelikle Imparatorlugun Bati güçlerinin emirlerine boyun egdigi dönemde aydinlar milliligi, Türkçülügü daha çok savunmaya baslamislardir. Buda asiri Türk milliyetçiligini dogurmustur. 20. Yüzyilin baslarinda önemli sayida politikaci Turancilik fikrini savunmuslardir. Iki imparatorlugunda ideolojik temelleri hiçbir sekilde birlesmemekle beraber çogu zaman düsmanca ideolojik doktrinler üzerine kurulmaktaydi, bu durum Bolseviklerin Subat devrimi sonrasinda ve Osmanli Imparatorlugu’nun Itilaf ordulari tarafindan isgal edilmesinden sonra degismistir. Yabanci isgaline karsi Türk halkina en coskulu destek Moskova’dan gelmistir. Ayrica itilaf devletleri Osmanli ile ortak düsman kabul edilmektedir. Rus-Türk iliskilerinin ideolojik benzerlikleri bulunmaktadir. Bu öncelikle antiemperyalizm’dir. Iki ülkenin Kültürel devrim Programlarinda da, egitimin büyük önemi vardi. Öncelikle bu SSCB’de cehaletin ortadan kaldirilmasi ve Türkiye’de insanlarin egitimi ile alakali büyük çaba harcamalaridir. Son yillarda her iki ülkede ekonomik alanda yakinlasti. Vatandaslarin birbirlerini algilama sekli degisti. Örnegin Türkiye binlerce Rus’un tatil yeri haline geldi artik Türkiye ideolojik ve askeri düsman olarak algilanmamaktadir. Türkiye açisindan Sovyet topraklarinda olan ekonomik projeler cazip hale gelmeye baslamistir.
 
Post Sovyet Alaninda Türkiye-Rusya Iliskileri: Sifir Toplamli Bir Oyun mu Yoksa Güvene Dayali Isbirligi mi?
Mehmet Seyfettin EROL
 
 
Rus-Türk iliskilerinin baslangici yaklasik bin yil öncesine kadar dayanmaktadir. Bu iki halk tarih boyunca yan yana yasamis ve tarih boyunca sik sik birbirleri ile savasmislardir. Buda her iki halk üzerinde etki birakmis, birbirlerinin algilayis seklini tarihsel ölçüde etkilemislerdir. Iki ülke arasinda yapilan savaslar halklar arasinda birbirlerine karsi derin güvensizlik duygusu yaratmis ve ikili iliskiler inisli-çikisli bir seyir izlemistir. Türk-Rus iliskilerindeki bu inisli-çikisli sürecin altinda yatan baslica nedenler vardir. Bu nedenler arasinda, her iki devletin imparatorluk geçmisi ve bu süreçte ulastiklari dogal sinirlar ve zaman içinde birbirlerine üstünlük saglama çabasi, ortak tarihsel miras paylasim ve liderlik sorunu, Bati faktörünün bulunmasi, ortak tehdit algilamalari ve cephe ülkesi olmalari, ortak bir ideolojinin gelistirilememesi, karsilikli güven sorununun olmasi, yer almaktadir. Ancak her iki devlet arasinda dostça iliskilerin yasandigi dönemlerde olmustur. Bu dönemler özellikle M. Kemal Atatürk dönemi ile V.Lenin dönemidir. Iki devletin yakinlasmasinda dönemin uluslararasi konjonktürü büyük rol oynamistir. Bu yakinlasma güven veya dostluktan kaynaklanmamis, aksine dönemin o zamanki sartlari ve ülke çikarlari yakinlasmayi zorunlu hale getirmistir. 16 Mart 1921 yilinda Moskova’da Türk hükümeti ile Sovyet hükümeti arasinda dostluk, baris ve is birligi antlasmasi imzalanmistir. Rusya Türkiye’nin Bati’ya kaymasini engellemeye çalisirken, Türkiye ise Misak-i Milli’yi olustururken Bati’yi dengede tutmak için güçlü bir komsuya ihtiyaç duymaktaydi. 1990 yilinda SSCB’nin yikilmasindan sonra iki devlet arasindaki iliskiler tekrar canlanmis, 2000 yilindan sonra iki devlet yöneticileri birbirlerini ziyaret etmeye baslamistir. Aralik 2004’de Türk Devletini ziyaret eden ilk lider Putin olmus, ziyaretler gittikçe artis göstermistir. Iki devlet arasinda siklikla yapilan ziyaretler sunu göstermektedir ki, her iki ülke aralarindaki sorunlari istisare ederek, diplomatik yollarla çözmeye gayret göstermektedirler.
 
 
 
TÜRKIYE CUMHURIYETI RUSYA FEDERASYONU ILISKILERI
Prof.Dr. Haydar ÇAKMAK
Doç.Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Baris Yayinlari
2013

Benzer Kitaplar