"Ister bilin, ister bilmeyin, isteyin ya da reddedin, Avrupa uygarligi
greko-latin ve
judeo-Hiristiyan uygarliklarin etkisiyle Akdeniz'de dogmustur.
Tarihin babasi Bodrumlu
Heredot nerede yasiyordu?
Eski çaglarin en büyük
cografyacisi
Strabon'un ülkesi neredeydi? Ya da Jean de la Fontaine'in hayvan hikâyelerinin
ilhamcisi Ezop nerede yetismisti?
Fransa’nin
en büyük yemek yeme uzmani Lucullus nerede yasamisti, antik çagin en büyük
zengini Harun zenginligini nerede yapmisti,
Milet'li Tales neredeydi, Pompe'ye
kafa tutan ve serüvenlerini Plutark'in bize anlattigi Mitridat nerede yasamini sürdürmüstü?
Marsilya kentine adini
veren Foça nerede bulunuyor? Fransiz devriminin ve çagdas Fransiz Cumhuriyetinin simgesi
Marian'in kirmizi
sapkasina model olan Phyrigie
nerede yer almakta? Hektor, Asil ve Agamemnon'un kahramanca dövüstügü,
Homer'in Ilyada ve Odisea adli yapitlarinda
anlattigi
Ulis ve Jacques Offenbach'in Paris sahnelerinde halka sundugu Güzel Helena, Atina’nin
rakibi Truva nerede?
Peki ya, Misir’dan ithal
edilen, firavunlarin gemilerini yapmak için kullanilan Lübnan’in sedir agaçlari karsiliginda degis-tokusu yapilan
papirüs ticaretini tekelinde tutan Fenikeli tüccarlarin egemenligini kirmak için parsömeni
bulan ve bunun sayesinde Avrupalilarin
bilgi üretip yaymasini saglayan Bergama nerede?
Kahinlerinin antik Delf
kentiyle yaristigi Efes nerede?
Insan iradesinin üstünlügünü
simgeleyen bir kiliç
darbesiyle Büyük
Iskender’in dügümünü
çözdügü Gordiyon nerede
bulunuyor?
Türkler tarafindan degil, ortaçag Kudüs Sövalyeleri tarafindan
yikilan ve dünyanin yedi harikasindan biri sayilan Mozol'ün kabri
nerede?
Esek kulakli kral Midas’in
Paktol nehri nerede akiyor?
Ya da yilankavi dönüslü Menderes (Meandros) nehrinin dolanarak aktigi ülke neresi?
En büyük üç güzel sanat
okulunun en uyumlusu olan, parlak Bati mimarliginin
babalarindan Vitrüv'den Palladio'ya ve
Viollet Le Duc'e kadar en taninmis yapim
ustalarini etkisi altina alan Ionya okulunun yeri neresi?
Müzelerimizi süsleyen ve
görenleri hayran birakan Yunan mimarliginin
saheserleri Venüs'ler, Efesli Diana'lar
nereden geliyorlar?
Uzmanlarin tümü bu
sorularin yanitini Türkiye, daha dogrusu tüm Avrupa uygarliginin
besigi olan Anadolu diye yanitlarlar.
Tabiidir ki, tüm Avrupa'da
oldugu gibi, Türkiye de büyük
bir toplumsal karisimi
yasamistir.
Ancak, bu büyük toplumsal karisimin
bugünkü kusaklari
yasamlarini
bu ülkede sürdürmektedirler.
Avrupa Uygarliginin
kökenlerinden eski Yunan'dan Judeo-Hiristiyan kökenine
geçersek, Isa’nin
müritleri olan Musevilerin baskent olarak seçtikleri
Iskenderun’a yerlesen ve tarihte ilk kez olarak "Hiristiyan"
nitelemesini kullanan Simon/Pierre'le karsilasiyoruz.
Peki ya Tars'li bir
Musevi-Grek olan, havarilerin yazdigi
mektuplari kurtaran Romali Saul nereye yerlesmisti? Efes'e ve bizim ünlü
Golua'larin babasi olan Galata'larin yasadigi Anadolu'ya...
Ya her çocugumuzun kalbinde yer eden Noel Baba efsanesi nereden geliyor?
Pamfilya'da Mira kentinin
papazi olan Sen Nikola'dan... Tek tanrili her üç din tarafindan kabul edilen
Nuh Peygamber efsanesindeki teknenin karaya oturdugu yer olarak bilinen Agri
dagi nerede?
Hiristiyanligin ilk imparatorlugu, Kral Konstantin, Justinyen ve Theodose neredeydiler?
Hiristiyanlik tarihinin ilk konseyinin 325 tarihinde toplandigi Iznik sehri nerede?
Hiristiyanligin ilk yorumlamasini
yapan, Hiristiyanligin sorunlarini
ilk kez ortaya koyan Konstantinopl Patrigi Nestorius ve Arianus da
ayni Iznik bölgesinde yasiyorlardi.
Tüm bu örnekler, Efes,
Izmir, Bodrum, Frikya, Ionya ve tabii Konstantinopl ve Bizans-Istanbul’un, yani bir tek sözcükle
Türkiye'nin yalnizca Avrupa’nin degil, tüm kültür ve tarih mirasimizin, uygarligimizin
besigi oldugunu kanitliyor.
Nazaret'li oldugu için Isa’yi, Galile'li oldugu için
Pierre'i, Hiponya'li oldugu için
Augustin'i Avrupa uygarligini
disina
atabilir miyiz? "Avrupa’nin Hasta Adami" oldugu zaman bile, Türkiye Avrupa’nin içindeydi.
Victor Hugo'nun "Le
Rhin" adli yapitinda kaleme aldigi
sahane tarih dersini birlikte okuyalim. Bu açiklamasinda,
Avrupa’nin en önde gelen alti gücünü sayar ve bunlari Vatikan, Kutsal Imparatorluk, Fransa, Ingiltere, Ispanya ve Türkiye olarak belirtir.
ISLAM : AVRUPA IÇIN ÖNEMLI BIR MEYDAN OKUMA
21. yüzyilin Avrupa'ya
getirdigi en büyük
meydan okuma nedir? Eger suskunlugumuzu bozup gerçekleri görürsek,
bunun Hiristiyanlik dünyasi
ile Islam dünyasi
arasinda ortaya çikmakta olan çatisma oldugunu söyleyebiliriz.
Avrupa’nin yapilanmasi, bu
çatismanin gerçeklesmesini önleyebilir.
Avrupa’nin yapimi baris üstüne kurulmaktadir. Yüzyillar süren ve
kardes kardesi öldüren
çatismalardan ve milyonlarca ölüden sonra, Avrupa
Birligi Almanya-Fransa anlasmazliginin
sonunu getirmeyi basardi
ve iki ülke arasindaki savasin anlamsizligini,
saçmaligini
ortaya çikardi. Bu basari, bir stratejinin, bir siyasi iradenin ve bir yöntemin basarisidir. Briand ve Stresemann da baris istiyorlardi. Ancak, savasi
kabul etmeyen tutumlari basarili olamadi ve bu tutumlari savas getirdi. Jean Monnet, de Gaulle, Adenauer, Spaak ve Gaspari, daha
verimli baska bir önseziye sahiptiler: savasi olanaksiz
kilmanin yolu savasi kanun disi ilan etmekten geçmez. Bu
yol, ortak çabalarin sonucunda ayni amacin gerçeklesmesini saglayacak ve tüm
enerjilerin odak noktasi olacak ortak bir projenin
üstünde çalismaktan geçer.
Bu nedenle, biz
Avrupalilar için Avrupa’nin yeniden yapilanmasi, içinde yasadigimiz
yüzyilin en büyük
basarisidir. Nazizmin asagi yukari
tamamen yok oldugu, demirperdenin ve komünizmin
yikildigi bugün,
insanligi
bekleyen en büyük tehdit nedir?
Bu tehdit, her iki
taraftan kimilerinin inandirmak istediginin aksine,
Islam degildir.
Bu tehdit, iki uygarligi karsi karsiya getirmek isteyen,
Huntington'un dedigi gibi onlarin
bir çatisma içinde
olmasindan ve bir "Uygarlik Soku"yasamaktan büyük
çikarlar
bekleyen fanatik teröristlerin ortaya koydugu tehdittir.
Bizler, ortaçag yasamina
geri mi döndük?
Her iki tarafta yasamlarini
sürdüren fanatik teröristlerin ölüm
tuzaginin
kurbani mi olacagiz?
11 Eylül sendromunun bizde yarattigi
ve bu olayin yaraticilarinin
bizleri içine sokmak istedikleri heyecan ve tepki dürtüsünü asmayi basaralim.
Bizler, Islam dünyasinda
bulunan birkaç bin terörist yüzünden
ülkelerimizi
ve gençlerimizi yeni bir "kardesin kardesi öldürdügü",
saçma, gereksiz ve sonuçlari hem Islam ve hem de bati
dünyasi için feci olacak bir savasin
içine sokmaktan sakinmaliyiz.
Avrupa’nin daha çok bir
ruhsal gelismeye gereksinmesi oldugu gerçektir. Papa da böyle
söylüyor. Ancak, Avrupa’nin yapilanmasi siyasi ve ekonomik bir yapilanmadir. Bu
yapilanma dinsel bir yapilanma degildir. Dinsel yapilanma,
din kurumlarinin isidir.
Alman Protestan
kilisesinin papazlari ile Alman Katolik kilisesinin papazlari birlesip ayni agizdan "Avrupa’nin
Hiristiyan kökenli yapilanmasindan"
bahsederlerken, tarihi iyi okumalilar. Voltaire diyor ki: "Almanya'da
Protestanligi yok olmaktan kurtaran Türklerdir". Fransa Krali Katolik 1.
Fransa'ya yardim eden Türklerin baskisi olmasaydi, Kral Sarlken ordularini
Protestan Alman devletlerinin üzerine yigacakti. Ve bunun sonunda
da, Almanya’nin dinler haritasi bugünkünden bambaska olacakti.
TÜRKIYE'NIN AVRUPA ILE BIRLESMESI - BARIS IÇIN BÜYÜK SANS
Türkiye'nin Avrupa Topluluguna girme istegi ve Baskan Giscard d'Estaing'in baslatmis oldugu tartisma ortami, bu konunun en çaprasik ve de en basit biçimde
incelenmesi için bir firsat dogurdu.
Benim düsünceme göre,
Türkiye'yi Avrupa’nin
disinda
tutmak, sonuçlari Avrupa için çok kötü
olacak stratejik bir yanlistir.
Bu dislama, bizi güçlü
bir dosttan, Avrupa Konseyinin ve Avrupa Ekonomik Kooperasyon kurulusunun kurucu ortagi
olan, Bari'yi kendine hedef olarak seçen ve NATO'ya üye en sadik bir
müttefikten uzaklastirir.
Bati Avrupa'da,
Kazakistan’i, Türkmenistan’i, Uzbekistan'i, Tacikistan’i, Iran’i, Irak’i,
Suriye'yi ya da Afganistan’i Türklerden daha iyi taniyan var mi? Onlarin
dilini, örf ve adetlerini, toplumsal bölünmüslüklerini,
stratejik tercihlerini, güçlü ve zayif yanlarini kim Türklerden daha iyi biliyor?
Türkiye'nin Avrupa'dan dislanmasi Batiya inananlari umutsuzluga düsürür,
düsmanlarini
güçlendirir. Iran sahini, Baskan Sedat’i,
Bedir Cemayel'i korumamakla düstügü yanlisin içine
Avrupa bir kez daha düser.
Türkiye'nin Avrupa'ya
kabul edilmesi, oradaki demokrasi hareketini daha da güçlendirir. Bunun örnegini Portekiz'de ve Yunanistan'da gördük.
Bu kabul edis, Avrupa'ya Orta Dogunun kapilarini
açmak ve orada yapici
bir rol üstlenmesi için de büyük bir sanstir.
Orta Dogunun su deposu olan, petrol kadar degerli bir
güç kaynagini
elinde tutan, Israil’le iyi iliskiler içinde ve ayni
zamanda Islam dünyasina
da iyi entegre olan Türkiye'nin Avrupa Topluluguna girmesi, Avrupa’nin
da bu stratejik bölgede varliginin
ve etkisinin güçlenmesi sonucunu getirecektir.
Tarih Avrupa'ya, Müslüman
bir ülke olup yüz yildan beri gericilige karsi çagdaslik yolunu seçen,
bilgisizlige karsi
egitimi seçen, kadinlarin
tutsakligina karsi onlarin
özgürlügünü
seçen, seriat hukukuna karsi Medeni hukuku seçen bir
ülkeyi arasina alma sansini verdi.
Bu ülkenin insanlarinin %
70'i, Avrupa'ya girmekte istekli olduklarini belirtiyorlar. Türkiye’deki siyasi
gücün böyle bir ortak görüste birlesmesi harika bir olay. Kemal Dervis ve arkadaslarinin
bizimle birlesmekte kararli olduklarini
biliyorduk. Ötekileri üzerinde süphelerimiz vardi. Bugün bu
süphelerimiz de yersiz olmustur.
Sodom ve Gomore öyküsünü Incil alisilmamis bir biçimde incelemekte.
Tanri, bu iki lânetlenmis kenti neden yerle bir etti? Bu neden, halkinin homoseksüel
olmasinda yatmiyor. Asil neden daha baska. Bir yabanci Sodom'a
geldigi zaman, Doguya özel
misafirperverlik ona gösteriliyordu. Ancak, ayaklari yatagin disina çiktigi zaman, ayaklari
kesiliyordu. Ya da, ayaklari çok kisa ise, çekilerek uzatilmaya çalisiliyordu.
Her iki durumda da, misafir ölüyordu.
Incil’deki Tanri, Sodom'a yerle
bir etti, çünkü Sodom'lalar farkli olmayi kabul etmiyorlardi.
Farkliliklarimiz bizlerin
zenginligi olsun. Zengin ama ihtiyarlayan Avrupa uygarligimiz
bugün Islam’in genç
nüfusuyla, güçlü
inanciyla, dinamizmi ve bazen de yayilmaciligi ile karsi karsiyadir.
Hiristiyanligin kendi kimligini koruma refleksi, Islam dünyasinin
da kendi kimlik arayisina
basvurmasina temel hazirlamakta,
bu arayisi
hizlandirmakta, yasalastirmakta,
güçlendirmekte ve sonuçta iki dünyayi bir çatisma içine itmektedir. Bizler bu çatismayi istemiyoruz.
Türkiye, çok büyük
uygarliklari bünyesinde toplayan, askeri cesareti yüksek, laik gelenegi olan, dinsel ve felsefi hosgörü
sahibi bir ülkedir.
Bu ülkeyi Avrupa'da bizimle
birlikte görmek bizler için büyük bir sanstir.
Bu sans bize, günlük
yasamimizda, Avrupa Birliginin yapilanmasi
için sürekli yaptigimiz
çalismalarda, laik Müslüman
bir ülkenin reaksiyonlarini, önerilerini ve getirilerini tanima
firsatini verecektir.
Her halükarda, 25 üyeli
bir toplulugun anlasmasi,
6 üyeli bir toplulugun anlasmasi kadar basit degildir.
Tüm bunlara ek olarak,
Türkiye'nin Avrupa Topluluguna girmesi, dünyanin
stratejik haritasini da lehimize dogru degistirecektir. Türkiye'nin Avrupa Topluluguna girme görüsmeleri yillari
alacaktir.
Sorunlar yüklü ve karmasiktir.
Kosullar 1993'te belirlenmisti. Bu kosullar yerine getirilmelidir. Ancak, bugün için önemli olan,
Avrupa’nin vermesi gereken çifte mesajdir.
Bu mesajlarin birincisi; Demokrasi
yandasi olan, insan ve kadin
haklarini savunan Müslümanlara Avrupa’nin "Uygarlik Sokunun” ve "Dinler Savasinin"
kesin karsisinda
oldugunu belirtmelidir.
Mesajlarin ikincisi, Al
Kaide teröristlerinedir. Onlarin tuzagina
düsmeyecegimizi, terörizmle
Islam’i birbiriyle karistirmayip terörizmin
karsisinda
oldugumuzu ve terörün
karsisinda
olan Müslümanlari da yanimiza
alarak onunla savasacagimizi
bildirmelidir.
Felaket tellallarinin
oyunlarini hep birlikte bosa çikartalim.
Türkiye, bu çabamizda bize yardimci olacak bir güç, Islam ile Bati arasinda olumlu bir bagdir.
KISACASI
Türkiye Avrupa için bir sanstir. Bu sansi kaçirmayalim.
TÜRKIYE AB’NIN ISIGI
TÜRKIYE, AVRUPA UYGARLIGININ BESIGI
Jean-Daniel TORDJMAN