THAMET TÜRK SEHITLIGI - MYANMAR - ARAKANLI MÜSLÜMANLAR

THAMET TÜRK SEHITLIGI - MYANMAR - ARAKANLI MÜSLÜMANLAR

Fevzi BOZKURT
Politika


 
Son günlerde Myanmar askerleri tarafindan acimasizca öldürülen/katledilen Arakanli Müslümanlara yapilan bu zulmü ne yazik ki dünya  görmezden gelmeye devam etmekte, hos bu olaylar meydana gelene kadar sahsim adina  Arakanda Müslüman bir topluluk oldugundan bi haberdim, bunun  için kendimden utaniyorum. Ama asil önemlisi kendimi kendime tanitirken ‘’Tarih sever,  olmasi gerektigi kadar milliyetçi, sapina kadar vatansever’’ olarak bildigim benin  Myanmar’da Thamet Türk Sehitligi'nin varligindan haberdar olmayisim kadar utandirmadi, savas zamaninda Hain Ingilizlerce esir edilerek sömürü kolonilerinde kendi menfaatleri için yaptiklari demiryollarinda  benim üzerinde yasadigim bu vatani korumak için savasa gitmis ve esir olmus ecdadim o topraklarda ne yazik ki yok olmuslar,
1958 – 1960 yillari arasinda Türkiye Cumhuriyeti Bangkok Büyük elçisi olarak görev yapan Necdet KENT, Burmaya (Myanmar’in eski adi Burma) gittiginde Türkiye’den 10.000 Km uzaklikta bulunan ve ülkemizle hiç alakasi olmayan diplomatik iliskisi dahi bulunmayan  Burma’da Osmanlica Mezar taslari  görüyor.
Büyük Elçi Necdet Kent, mezarda ve taslarinda yaptigi arastirmada 1915 ile 1920 yillari arasinda yasamlarini yitirmis 173 Türk’ün isimlerini tespit etmis.
O güne kadar Türkiye’de kimsenin ruhunun bile duymadigi hazin gerçek bu sekilde ortaya çikmis.
Konunun daha ayrintili ve aci hikayesini usta gazeteci Yilmaz ÖZDIL’in Sözcü Gazetesindeki kösesinde 12 Eylül 2017 tarihinde kaleme aldigi AL SANA ARAKAN isimli makalesini okumanizi tavsiye ederim....
 
Güzelliklerde kalin....
Editör: Tugberk ÖZTÜRK
--------------------------------------------------------------------
YILMAZ ÖZDIL/ SÖZCÜ
AL SANA ARAKAN (12  Eylül 2017)
Aslina bakarsaniz, 1961 yilina kadar, efsane büyükelçimiz Necdet Kent fark edene kadar kimsenin ruhu bile duymamisti.
*
Coca Cola yönetim kurulu baskani Muhtar Kent'in babasi olan Necdet Kent, ikinci dünya savasi sirasinda Marsilya'da konsolosken, yüzlerce Yahudi'ye Türk pasaportu saglayarak soykirimdan kurtarmis, bu yüce davranisiyla insanlik tarihine geçmis, Türk diplomasisini onurlandirmis, savastan sonra New York'ta baskonsolosluk, Bangkok, Yeni Delhi, Tahran, Stokholm ve Varsova'da büyükelçilik yapmis, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyasi almisti.
*
Iste bu saygin diplomatimiz Necdet Kent, 1958-60 arasinda Bangkok büyükelçimizdi. Myanmar'in o zamanki adi Burma'ydi, Burma'da elçiligimiz yoktu, Bangkok büyükelçimiz oraya da vaziyet ediyordu. Ilk o zaman duydu… Türkiye'den tee 10 bin kilometre uzakta olan, Türkiye'yle hiç alakasi olmayan, diplomatik iliskisi bile olmayan Burma'da Osmanlica mezar taslari vardi!
*
1960'ta Tayland'tan Hindistan'a atandi, Yeni Delhi büyükelçimiz oldu, isin pesini birakmadi, Burma'ya resmi olarak basvurdu, ziyaret izni istedi, Thayet sehrine gitti, ot bürümüs bir tarlada harabe halindeki kabirleri buldu, mezar taslari kirik döküktü, tek tek inceledi, 173 Türk'ün ismini tespit etti, ölüm tarihleri 1915'le 1920 arasindaydi, detayli bir rapor yazdi, Ankara'ya gönderdi.
*
O güne kadar Türkiye'de kimsenin ruhunun bile duymadigi hazin gerçek, o gün ortaya çikti…
*
Birinci Dünya Savasi'nda Sina-Filistin cephesinde Ingilizlere esir düsen 12 bin askerimiz, Ingiliz sömürgesi olan Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüs, demiryolu insaatlarinda, yol insaatlarinda köle gibi çalistirilmis, agir çalisma sartlari, alisik olmadiklari tropik iklim ve esir kamplarindaki salgin hastaliklar nedeniyle, bes yil içinde hepsi can vermisti.
*
Arap çöllerine yolladigimiz evlatlarimiz, haritadaki yerini bile bilmedigimiz Asya ücralarinda teker teker sönüp gitmisti.
*
(Toplam kaç kisi olduklari bugün bile hâlâ net olarak bilinmiyor ama, maalesef, sirf Myanmar'da bes bine yakin sehit mezari oldugu net olarak biliniyor.)
*
Basra'daki toplama kamplarindan gemilerle Hindistan'a getirilmisler, Kalküta'daki istasyon kampinda tutulmuslar, Irrawaddy nehri üzerinde çalisan mavnalarla Burma'ya aktarilmislardi. 400'er kisilik ilkel barakalarda kaliyorlardi. Her esire haftada 40 adet sigara, ayda bir sabun veriliyordu. Aydinlatma gaz lambasiyla yapiliyordu. Kiyafetleri ve çariklari, yilda bir defa kamp yönetimi tarafindan yenileniyordu. Ahsap küçük bir barakadan cami yaptilar, aralarindan biri imam oldu. “Irravadi” ve “Ne Münasebet” isimleriyle gazete bile çikardilar, elle çogaltiyorlardi, esprili makaleler yaziyorlar, siirler yaziyorlar, hayatta kalmaya, morallerini ayakta tutmaya gayret ediyorlardi. Sebze yetistirdiler, tavuk yetistirdiler, hatta yumurtalari Ingilizlere sattilar. Kampta çadir hastanesi vardi, yedi Türk esir doktor çalisiyordu, o berbat ortamda ameliyat bile yapiyorlardi. Psikoloji allak bullakti, çok sik intihar vakasi yasaniyordu.
*
Necdet Kent'in disisleri bakanligina gönderdigi rapor, Genelkurmay arsivleriyle karsilastirildi, Burma'dan gelen 173 kisilik isim listesi teyit edildi. Necdet Kent'ten sonra Yeni Delhi büyükelçimiz olan Seyfullah Esin, sehitlerimizin izini sürmek için 1964'te Burma'ya gitti, bu defa, Mekthla sehrinde 760 kabir tespit etti. Burma devletiyle yapilan isbirligi neticesinde anlasildi ki, Shewoba, Aungban, Kyautse sehirlerinde de vardi. Ingilizler nereye esir kampi kurduysa, orada sehit kabirleri bulunuyordu. Belli ki, vefat edeni kampin kenarina bir yere gömüyorlardi. Talihsiz askerlerimiz birer birer hayatini kaybediyor, ölüm sirasini bekleyen talihsiz arkadaslari da baslarina mezar tasi dikiyordu.
*
Büyükelçimiz Seyfullah Esin'in arastirmalari üzerine bir baska hazin gerçek ortaya çikti. Esir kamplarindaki askerlerimiz, ailelerine ulastirilmak üzere mektuplar yazmis, Kizilay'a verilmek üzere Kizilhaç'a teslim edilmis, ancak, Ingiltere'ye giden mektuplarin çogu Kizilay'a verilmemis, adreslerine ulastirilmamisti. Sehitlerimizin çogu, dünyanin öbür ucunda, aileleri tarafindan nerede olduklari bilinmeden yitip gitmis, meçhul sekilde toprak olmuslardi.
*
Sehitlerimizin hatirasini yasatmak için çabalar devam etti… Thayet sehrindeki kabirler sembolik olarak restore edildi, 1996 yilinda “Thayet Türk Sehitligi” açildi. Askeri tören yapildi, Türkiye'yi Banglades-Dakka büyükelçimiz Kemal Özcan Davaz temsil etti.
*
Sehitligin kitabesine “Birinci Dünya Harbi'nde Irak, Filistin, Suriye, Arabistan cephelerinde, Osmanli devletinin Ingilizlerle yaptigi muharebeler sirasinda Ingilizlere esir düserek Burma'ya getirilen ve burada sehit düsen Türk askerlerinin aziz anisina” yazildi.
*
Ancak… Myanmar'da Türk büyükelçiligi olmadigi için, uzaktan akreditasyonla yeteri kadar sahip çikilamadi, sehitligin bakimi düzenli olarak yaptirilamadi.
*
2002 yilinda… Türkiye'nin en önemli gezginlerinden biri olan, seyahat turu lideri, endüstri yüksek mühendisi, emekli albay Faruk Budak, Myanmar'a gitti, Türk Sehitligi'ni fotografladi. Maalesef, sehitligin hali içler acisiydi, tugla duvarlari yikilmisti, ot bürümüstü, mezar taslari kirilmisti, kitabenin yazilari silinmisti. Bu fotograflari internette yayinladi, Disislerine, Genelkurmay'a, Milli Savunma Bakanligi'na bildirdi, onarilmasi için kampanya baslatti.
*
2004 yilinda, Genelkurmay bütçesinden gerekli ödenegin saglandigi, ödenegin derhal Bangkok büyükelçiligine gönderildigi açiklandi.
*
2005 yilinda, Faruk Budak tekrar Myanmar'a gitti. Sehitligin hali eskisinden kötüydü. Bildigin tarlaya dönmüstü, yerel halk sehitligimizin üzerinde, sehit kabirlerinin arasinda fasulye yetistiriyordu. Tekrar fotografladi, tekrar internette yayinladi. Ama nafile… Sayin dindar hükümetimiz kilini bile kipirdatmiyordu.
*
2007 yilinda… Myanmar disisleri bakanligi, bizim disisleri bakanligina resmi yazi gönderdi, Türk sehitliginin restorasyonu ve bakimi için 100 bin dolar bagis istedi!
Bizim disisleri bakanligi ne cevap verdi biliyor musunuz… “Talep ettiginiz miktar çok yüksek” cevabini verdi!
450 bin dolarlik kol saati takan sayin dindar hükümetimiz, Türk sehitligi için 100 bin dolari çok
buldu, vermedi.
*
CHP milletvekilleri bir degil iki defa soru önergesi verdi, 2009 ve 2011 yillarindaki soru önergelerinde “Myanmar'daki Türk sehitligine neden sahip çikmiyorsunuz” diye soruldu. Hatta, CHP Istanbul Milletvekili Ahmet Tan'in önergesinde “Türk sehitligi ilgisizlik ve sahipsizlik yüzünden yok olmak üzere, girisim baslatmak için daha ne bekliyorsunuz” diye soruluyordu. Akp'den tik çikmadi.
*
Yeni Osmanli oldugunu filan iddia eden sayin dindar hükümetimiz, Osmanli-Türk Sehitligi konusunda kilini bile kipirdatmiyordu.
Bi taraftan mitinglerde mehter marsi çaliyor, öbür taraftan Osmanli-Türk Sehitligi'nin yok olup gitmesine göz yumuyordu.
*
Gel zaman git zaman, 2012 oldu… Bölgedeki küresel dengeler degisti, Çin'le bilek güresine giren ABD yönetimi, Myanmar'a el atti.
Enerji hatlarini kontrol edebilmek ve Çin'e jeopolitik engel çikarmak için, Arakan'i kasidi, Arakan müslümanlarini Myanmar yönetimine karsi masa olarak, tetikçi olarak kullanmaya basladi.
Parayi Suudi krali veriyor, taktigi CIA veriyordu.
Neticede, Myanmar yönetimi, devletine silah çeken Arakan müslümanlarina kafa göz giristi.
*
Ve, bizim bademler aniden Myanmar'i kesfetti!
*
“Amerikan çikarlarina hizmet etmek için Myanmar'a gidiyoruz” diyemeyecekleri için, “Arakan'daki müslüman kardeslerimize sahip çikiyoruz” ayaklarina yattilar, stratejik Ahmet Kiziroglu atladi uçaga, Myanmar'a gitti. Myanmar seferini sayin ahalimize sirin göstermek için de, Myanmar'a iner inmez Türk sehitligine gitti iyi mi…
O güne kadar görmezden geliyorlardi, Amerikan çikarlari söz konusu olunca, aniden görmeye basladilar.
Ahmet Kiziroglu Myanmar'a giderken, yaninda yandas medyayi da götürmüstü, sehit kabirleri basinda dua ederken pozlar verdi, üzüntülü roller yapti, “sehitligin derhal yaptirilacagini, ilk talimatinin bu oldugunu” falan açikladi, oradan bi tane imam ayarladilar, Türk sehitliginin imami dediler, Ahmet Kiziroglu bu imama Türk Bayragi ve Kuran'i Kerim hediye etti, duygulu anlar yasandi filan.
*
Amerikan çikarlari söz konusu oluncaya kadar Türkiye'nin Myanmar'la alakasi bile yoktu, dedim ya, elçiligimiz bile yoktu, Bangkok büyükelçimiz Myanmar'a akrediteydi. Amerikan çikarlari söz konusu olunca, sak… 2012'de Myanmar'a büyükelçilik açtik.
*
Diplomasi dedigin karsiliklidir, sen elçilik açiyorsan, onun da sana elçilik açmasi lazim… Ama öyle olmadi. Bizim oraya neden apar topar elçilik açtigimizi gayet iyi bilen Myanmar devleti, Türkiye'ye elçilik açmadi, “Kahire'de elçiligimiz var, size o baksin” dedi!
*
2015 yilinda, bademler lütfettiler, Thamet Türk Sehitligi'ni biraz restore ettiler, mezar taslarini filan boyattilar. Dostlar alisveriste görsün misali, makyajdan ibaret isler yapildi. Peki, Mekthla, Shewoba, Aungban, Kyautse sehirlerindeki sehit kabirleri için ne yapildi? Hiç… Hiçbir sey yapilmadi. Hepsi yok oldu.
Üstelik… Bugün bile hâlâ, Myanmar'da toplam kaç sehidimiz yatiyor, isimleri nedir, kimdir bu çocuklar, nerelidir, bilmiyoruz.
*
Simdi eminim, bu yaziyi hüzünle okuyanlarin yüzde 99'u “niye bizim bunlardan haberimiz yok” diye merak edecektir.
*
E ben de onun için yaziyorum zaten…
Oralarda yatan binlerce meçhul vatan evladindan haberi olmayan bir millet, elalemin Arakanlilarina niye aglar arkadas?
**********************************
Yilmaz Özdil, 1965 yilinda Izmir'de dogmustur. Izmir Atatürk Lisesi'nin ardindan Ege Üniversitesi Basin Yayin Yüksek Okulu Gazetecilik bölümünden mezun olmustur. Meslege Yeni Asir gazetesinde muhabirlik yaparak basladi. Sözcü Gazetesinde köse yazilari yazmaya devam eden Özdil’in;
2011 – Isim, Sehir, Hayvan, 2012 – Isim, Sehir, Bitki, 2013 – Beraber Yürüdük Biz Bu Yillarda,
2014 – Isim, Sehir, Artist 2015 – Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda,
2016 – Adam
Isimli kitaplari yazmistir.Yilmaz  ÖZDIL evli ve bir kiz çocugu vardir

Benzer Kitaplar