SUIKASTLARIN SIFRESI (2000'li Yillar ve Türkiye Derin, Sifreli Suikastler ve Çeteler)

SUIKASTLARIN SIFRESI (2000'li Yillar ve Türkiye Derin, Sifreli Suikastler ve Çeteler)

Fevzi BOZKURT
Biyografi


2000'li Yillar ve Türkiye Derin, Sifreli Suikastler ve Çeteler
Yazar Mustafa KAYGISIZ, suikast tanimindan yola çikarak Selçuklu dönemi öncesinden baslayarak günümüz yakin tarihine kadar meydana gelen süpheli gördügü (öldürme, öldürtme, yaralama v.b.) olaylari özellikle kriminal açidan olmak üzere, siyasi, sosyal, politik yönlerini, suikastlari sebep-sonuç iliskisi içerisinde, nasil islendigini ve kurbanlarin hangi kriterlere göre seçildigini ve ortaya çikan sonuçlarin hizmet ettigi fikirlerin analiz ederek degerlendirmelerle Türk Tarihi’nde meydana gelen suikast süphesi bulunan olaylari kronolojik olarak irdelemeye çalismaktadir.
Diyarbakir Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan suikasti, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakir Il Emniyet Müdürlügüne birkaç yüz metre uzaklikta kavsakta makam araciyla seyir halindeyken pusuya düsürülerek öldürülmesi, söz konusu olayin ardindan son dönemlerde Hizbullah terör örgütüne yönelik basarili operasyonlarda Ali Gaffar Okkan’in isminin ön plana çikmasi ve hedef konuma gelmesi, olay yerinde yapilan incelemelerle birlikte olayi terör örgütü Hizbullah’in gerçeklestirdigi yönünde görüs olustugu, öldürülen Diyarbakir Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’in görev süresince radikal çalismalar yapmasi, sosyal politikalar gelistirerek halk ile devletin bütünlestirilmesi ve son zamanlarda Diyarbakir halkinin devlete olan bakis açisinin degismesinde etkili oldugu, Diyarbakir ve bölgenin terörle mücadelesine yönelik çalismalarin bulundugu bir dönemde olmasini, söz konusu  suikasti yapanlarin polis kusatmasini JITEM kimligi gösterip asmasi iddialari, suikastin varligi her zaman tartismalara sebep olan JITEM tarafindan yapildigi yönündeki süpheleri arttirmistir.
Türkiye’nin önde gelen is adamlarindan Üzeyir GARIH cinayeti, 25 Agustos 2001 tarihinde Istanbul Eyüp Mezarliginda baklanarak öldürülmesi sonrasinda failin ilk olarak Fuat isimli bir sokak çocugunun olarak gösterilmesi ve ardindan görgü taniklarinin bilgisi ile failin Istanbul ilinde askerlik görevini yapmakta olan madde bagimlisi oldugu ögrenilen Yener YERMEZ oldugu, maktulün üzerinden gasp ettigi telefonla kislada bulunan rütbeli personelin görüsme yapmis olmasi, yakalanan sahsin cinayeti kendisinin isledigini kabul etmesi, olay günü sevgilisiyle bulusmak üzere mezarliga geldigi ve maktulden para istedigi, Garihin elin ayagin saglam. Git çalis kazan dedigini beyan ederek sinirlendigini ve baklamak suretiyle öldürdügünü itiraf etmesi, maktulün Yahudi olusu, son zamanlarda Türk kimligini benimsemis olmasi, din degistirerek Müslüman oldugu iddialarinin bulunmasi, Israilin faaliyetlerini zararli gördügü ve Israile son zamanlarda ödedigi parayi kestigi yönünde iddialarin bulunmasi, failin geçmisinde sabikasinin bulunmasi, madde bagimlisi olmasi, kullanilmaya müsait olusunun olayi süpheli hale getirdigi,
Necip HABLEMITOGLU suikasti, 18 Aralik 2002 tarihinde evine dönerken kapisinin önünde arkadan iki el kafasina ates edilerek öldürülmesi sahsin faalinin yakalanamamasi, ölmeden kisa süre önce Alman Vakiflari ve Cemaatler konularindaki yazilari ve konusmalarinin ardindan gerçeklestirilmesi ve bazi kesimlerin bunu kullanarak süpheleri farkli yöne çekmek isteyebilecekleri kamuoyundaki süpheleri daha da artirarak olayin suikast olarak algilanmasini artirdigi, maktulün cenaze töreninin farkli çevrelerce kullanilmaya çalisilmasi ve sanki bir o dönem içerisinde yapilan Cumhuriyet mitingleri havasinda geçmesi bu yöndeki süpheleri artirmis ve sonuç olarak eylem bu açidan bakildiginda nelere hizmet ettigi, kimlerin bundan faydalandigina bakildiginda, hedefe ulastigi söylenebilmektedir. Ayrica suikasti üstlenerek aydinlatabilecek isimlerden Ergenekon Terör Örgütünün nihai amaçlari ve Necip HABLEMITOGLUnun öldürülmesiyle hedeflenen amacin paralelligi, suikastin Iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü tarafindan yapildigi iddialarini güçlendirmektedir.
Yahudi Dis Hekimi Yasef YAHYA, Gida toptancisi Mois KONUR suikasti ve Kartal Mason Locasi Saldirisi, 21 agustos 2003 tarihinde Istanbul Sislideki is yerinde kafasina ates edilerek öldürülmesi, sahsin Yahudi olmasi, faillerin ilk olarak yakalanamamasi, olayla ilgili arastirmalar devam ederken Yahudi vatandaslara yönelik tehdit mesajlarinin geldiginin ögrenilmesi ve devaminda Engin VURAL isimli sahsin yakalanmasi ve yakalandiginda üzerinde Yasef YAHYA suikasti cinayetinde kullanilan silahin balistik incelemeler sonrasinda ayni silah oldugunun anlasilarak tutuklanmasi ve cinayeti birlikte islediklerini beyan ettigi Adem ÇETINKAYAnin yakalanmasi, 9 Ekim 2003 tarihinde Kartal’da gida toptancisi Mois KONUR’un kafasina ates edilerek öldürülmesi, faili Selim YILGIN’in yakalanmasi ve cinayeti itiraf etmesi, cinayetlerin akabinde gerçeklestirdikleri/gerçeklestirmeyi planladiklari eylemlerin aydinlatilmasi süpheleri giderdigi ancak kamu oyunu yeterince tatmin etmedigi, son dönemlerde ayni sekilde dini ve siyasi motifli olaylarin artmasi, bir takim güçlerce bunun bilinçli olarak kullanilmak istendigi görülmesi üzerine yetkililerin bu yöndeki çalismalara agirlik vermesine ragmen 9 Mart 2004 tarihinde yine Kartalda Hür Ve Kabul Edilmis Büyük Mason Locasi Kartal Subesinde patlama meydana gelmesi ve eylemin Engin VURAL ve maktul Nihat DOGRUEL isimli sahislar oldugu anlasilarak sahsin ifadesiyle Yasef YAHYA cinayetinin de aydinlatildigi, ancak akillarda soru isaretlerinin kaldigi ve bazi çevrelerce söz konusu olaylar bahane edilerek hükümetin yipratilmasi saglandigi düsünülerek olaylarin nerelere hizmet amaciyla yapildigi soru isareti olarak kaldigi belirtiliyor.
 
15 Kasim 2003 tarihinde Nave Salom Sinegogu ve Beth Israel Siagogu yakinlarinda, 20 Kasim 2003 tarihinde Istanbul Levent HSBC Bankasi Genel Müdürlügünde ve Istanbul Beyoglu Istiklal caddesinde Ingiltere baskonsolosluguna yapilan saldirilar El Kaide terör örgütü tarafindan yapildigi, Türkiyedeki misyoner faaliyetler ve Türkiyenin Afganistan ve Irak operasyonlarinda ABDne destek vermesinin sebep olarak gösterildiginin anlasildigi, yakalanan eylemcilerin ifadelerinden anlasilan dini motifli bir eylem oldugu, eylem sonrasinda ülkede ve uluslararasi alanda yaptigi etkiye bakildiginda eylemin amacina ulastigi, eylemin zamanlamasina bakildiginda Türkiyenin gündeminin yogun olmasi ve özellikle Ortadogu gündeminin yogun oldugu günlerde yapilmasinin anlamli oldugu, ayrica eylemin Müslüman olan ülkemizde yapilmasi ve El Kaide terör örgütünün dini motifli bir yapiya sahip olmasi açisindan dikkat çektigi de bir gerçektir.
3 Ocak 2001 tarihinde Sisli Ilçe Emniyet Müdürlügüne, 10 Eylül 2001 tarihinde Taksim Gümüssuyu Çevik Kuvvet bekleme noktasina, 20 Mayis 2003 tarihinde Ankara Kizilay’daki Kiraathaneye, 24 Haziran 2004 tarihinde Istanbul IETT belediye otobüsüne, 1 Temmuz 2005 tarihinde Adalet bakanligina yapilan saldirilarin DHKP- C terör örgütü tarafindan örgüt içerisindeki dagilmayi önlemek ve motivasyon amaçli yapildigi, bu sebeple ses getirecek ve örgüt üyelerini zihinde tutacak sansasyonel eylem yapildigi, söz konusu örgütün genel olarak küçük çapli eylemler yaptigi ve bombalama türü eylemler gerçeklestirdigi, eylemlerde genellikle sizma biçiminde yapildiginin bilindigi, bu kapsamda bakildiginda söz konusu olaylarin örgüt tarafindan gerçeklestirildiginin görülebilecegi, ayrica örgütün amacinin mevcut düzenin yikilarak yerine komünist rejimin getirilerek ülke gelirinin sözde adaletli ve esit düzeyde gelir dagilimi paylasilmasi oldugu düsünüldügünde eylemin zamanlama olarak ta mevcut düzenin iyi gittigi, ekonomideki iyimser havanin hakim olmaya basladigi dönemlerde gerçeklestirilmesinin örgüt tarafindan bakildiginda planlanmis ve anlamli oldugu,
07 Temmuz 2003 tarihinde Tunceli Valiligi konvoyuna, 2 Temmuz 2004 tarihinde Van Valiligi konvoyuna gerçeklestirilen silahli saldirilarin PKK/KONGRA-GEL terör örgütü tarafindan gerçeklestirildigi, ancak terör örgütünün saldiriyi ilk etapta üslenmemesinin saldiriyi bölgede bulunan küçük bir grup tarafindan gerçeklestirildigi olasiliklarini güçlendirdigi, saldirilarin hedefinde olan isimlerin zarar görmemesi ve olaylarin açiga çikarilmasinin saldirinin amacina ulasmadigini gösterdigi, ancak zamanlama olarak ülkenin iyimser havasinin bazi odak güçlerince gerçeklestirildigine yönelik süpheleri artirdigi,
17 Mayis 2006 tarihinde Ankara’da Danistay binasinda ikinci daire üyelerinin toplanti halinde iken avukat Alparslan ASLAN tarafindan silahli saldiriya ugramalari, failin memur olmasi hedefindeki kurumun baskaninin olmasi, sahsin yapilan sorgulamalarinda Danistay ikinci dairesinin aldigi türban karariyla eyleme karar verdigi ve planli olarak kurum baskanini hedef alarak eylemi gerçeklestirmesi, akabinde sahsin devletin önemli kurumlarindaki asker, polis ve memurlari ile irtibatinin ve iliskisinin bulunmasi akillara karanlik-derin iliskileri getirdigi, iliskilerinin bulundugu sahislarin kurumsal olarak mevcut hükümete karsi muhalefet edasiyla tavir takindiklarinin kamuoyunca görüldügü ve zamanlama olarak olaya bakildiginda süphelerin hiçte yersiz olmadigi görülmekte oldugu, amacin bu kapsamda düsünüldügündü devletin her kademesinde kim olursa olsun biz istedigimizi yapariz mesaji içerdiginin basim yayin organlari tarafindan sanki bir kaos ortami yaratmaya yönelik faaliyetlerinin bulundugunun ve bunun nasil bir amaca hizmet ettigi konusunda süphelerin kaldigini anlatmaktadir.
5 Subat 2006 tarihinde Trabzonda Santa Maria Kilisesi Papazi Andrea Santoro’nun öldürülmesi, 19 Ocak 2007 tarihinde Sisli Halasgargazi caddesi üzerinde Agos Gazetesi yazari Ermeni asilli Türk Vatandasi Hrant DINK suikasti, 17 Nisan 2007 Malatya’nin en yogun caddelerinin birinde Incil dagittiklari ve misyonerlik yaptiklari bilinen sahislarin Zirve Yayin Evi Suikastlari’na bakildiginda faillerin profilindeki benzerlikler, olayi gerçeklestirmelerindeki siyasi motif, amaçlari ve kime hizmet ettikleri, eylemlerin gerçeklestirilmeleriyle hangi güç odaginin fayda görecegi, olaylar sonrasinda gelisen süreç, olaylarin getirdigi yeni portreler, özelliklede faillerin irtibatlari ve irtibatlarindaki dikkat çekici derin-karanlik (Derin Devlet) iliskilerin varligi, olaylar sonrasinda ülkemize etki etmeye çalisan dis güçlerin bunlari bir koz olarak kullanmaya çalistigi (özellikle Israil, Ermenistan, Ingiltere ve ABD) ,  sonrasinda faillerin savunulmaya çalisildigi odaklara bakildiginda söz konusu suikastlarin bir elden yönetildigi izlenimini vermesi, amacinin mevcut hükümet ve iyiye giden ekonomik durumla birlikte halkin refah seviyesi oldugu, zamanlama açisindan bakildiginda dis siyasette ülkenin bir ivme kazandigi döneme denk gelmesi ve etkinligimizin zayiflatilmaya çalisildigi bir kronolojik oyun sistematigi gibi siralandiginin görüldügü, bunun dis mihraplar tarafindan istenmedigi ve bunun engellenmesi için ülke içerisindeki bir takim odaklarin (Ergenekon Terör Örgütü Yapilanmasi) kullanilarak Türkiyenin önünün tutulmasi istendigi anlatilmaktadir.
 
Söz konusu suikastlar genel itibari ile zamanlama, faillerin profili, olayin motifi, magdurlarin profili, içinde bulunulan siyasi ve sosyal süreç, olaylarin öncesindeki iç ve siyasi gelismeler, devaminda meydana gelen siyasi gelismeler ve iç gelismeler, toplumda yaratilmak istenen hareket ve ayrisma, olaylarla özelliklede ülkemizin Osmanli döneminden bu yana en çok zarar gördügü din (Yahudi-Müslüman-Alevi), dil, irk (Türk-Kürt) v.b. dinamitlerinin harekete geçirilmeye çalisildigini, olaylar akabinde kullanilan medya ve halkin yönlendirilmek istendigi taraf, olaylarla ilgili olarak kullanilmak istenen çevrelerin özellikleri, olaylarla ilgili olarak sorumlu gösterilen hedef, tüm bu illegal çalismalarin odagindaki yapilanma Ergenekon terör örgütü oldugunu vurgulamaktadir.

Benzer Kitaplar